Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/334 E. 2018/1339 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2015/334
KARAR NO : 2018/1339

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 06/04/2015
KARAR TARİHİ : 20/12/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 06/04/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ;Davalı şirketin 06/10/1994 tarihinde üç kurucu ortak ile müvekkilinin amcaı …. ‘nın sermayesi ile kurulduğunu, şirketin söz konusu kurucu ortaklarının ….’nın müvekkilinin halasının oğlu … ve müvekkili … olmasına rağmen resmi kayıtlarda şirket üzerinde tek hisse sahibinin ve kurucu ortak … olarak gözüktüğünü gayriresmi kayıtlara göre şirket üzerinde üç kişinin hissesi bulunduğunu, şirketin ilk kurulduğu zaman şirket üzerinde ….’nın %60, …’nın %20 ve müvekkili …’nın ise %20 oranında hisseninin mevcut bulunduğunu, davlaı şirketin kuruluş tarihinden itibaren faaliyetlerini resmi kayıtlarda yer almasa da üç ortak ile yürüttüğünü ancak şirketin resmi olarak tek ortağı …nın gösterildiğini, şirket faaliyetine devam ederken …nın hileli davranışlar sergileyerek müvekkilinin de arasında yer aldığı diğer ortaklardan para kaçırarak illegal yollardan hisse oranını gün geçtikçe arttırmayı başardığını, müvekkilinin bu durumu anlamadığını, …nın hal ve hareketlerinden şüphe duyması ile 2011 yılında istişare kurulu toplamaya, şirketin karar zarar dengesini gösteren bir hesaplama yapılmasına ve böylelikle şirket üzerinde kimin ne kadar hissesi olduğunun saptanmasına yönelik bir talepte bulunduğunu, talebin kabul edildiğini ve 25/04/2011 tarihinde ortaklar tarafından ve şahitler eşliğinde toplantı yapıldığını, üç ortak arasında 25/04/2011 tarihinde yapılan istişare kurulunda müvekkilinin isteği ile 10/12/2005-25/04/2011 tarihleri arasında yapılan faaliyetler sonucu şirket üzerinde hesap hisselerinin tespit edilmesine dair bir karar alındığını, alınan karara göre 25/04/2011 tarihi itibariyle şirket üzerinde ….’nın %42 hissesi, …’nın %38 hissesi ve müvekkilinin %20 hissesi olduğu konusunda karar verildiğini ve bu durumun tutanağa geçirildiğinin şahitlerce imza altına alındığını, alınan kararla birlikte ….’nın hissesinin yüksek miktarda azaldığını, davalı şirketteki hisse oranlarında bu denli büyük değişimin olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu durumun …..’nın hileli hareketler sergilediğine dair bir karine oluştuğunu, müvekkilinin 25/04/2011 tarihli karardan sonra …’nın hissesini hileyle ve para saklayarak artırdığını ve kötü niyetli bu kimseyle beraber ortaklığını sürdüremeyeceğine karar verdiğini, sonrasında %20’lik hissesinin karşılığı ve marka alımı için ödenen paranın karşılığını alarak şirketten çıkmak istediğini, kendisine 2011 yılının beşinci ayında … tarafından 25.000 dolarlık yirmi üç adet, hepsinin toplam değerinin ¨575.000 olan sıralı çek verildiğini, aradan iki ya da üç ay geçtikten sonra …’nın müvekkini telefonla arayarak şirketin zarar içinde olduğunu, çeklerin karşılığını alarak şirketi bırakırsa şirketin daha büyük zarara uğrayacağını ve dolayısıyla şirketin küçüleceğini, şirketin aile şirketi olması dolayısıyla böyle bir durumun oluşmasını kimsenin istemeyeceğini, hileli bir şekilde müvekkilinin iyi niyetinden yararlanmak amacıyla kötü niyetli sözler sarf ederek müvekkiline verdiği sıralı çekleri kendisine iade etmesini istediğini, müvekkilinin …’nın sözüne kanıp bu teklifi kabul ettiğini ve çekleri iade ettiğini, bu şekilde müvekkili şirket ortaklığından ayrılmadığını, müvekkilinin çeklerin iptal edilmesi nedeniyle herhangi bir para almadığını, müvekkilinin şirket üzerindeki %20’lik hissesinin var olduğunu ve devam ettiğinin tespitini talep ettiklerini, 31/12/2014 tarihinde de yeni bir değerlendirme yaparak şirketin faaliyeti sonucu meydana gelen kar-zarar dengesinin hesaplandığını, söz konusu değerlendirmenin 31/12/2014 tarihi itibariyle ….’nın %45, …’nın %35 ve müvekkilinin %20 oranında şirket üzerinde hissesi olduğunun anlaşıldığını, bu hesaplamadan sonra şirkette haksız davranışların devam etmesi nedeniyle müvekkilinin yeniden şirketten ayrılmak istediğini belirttiğini, 2011 yılında ayrılmak istediği zaman kendisine %20 hissesine karşılık ve şirketin marka alımının bedeline karşılık 575.000 bin dolar teklif edilirken 2015 yılında hiçbir para verilmek istemediğini şirketin değerinin tespiti (şirket evraklarının celbi), müvekkilinin %20’lik hissesinin tespitini ve bu hissenin değerinin tespitini sonuç olarak şirketin toplam değerinin tespiti ile şirkette %20 hissesi olduğunun tespit edilmesinin, masraf ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 24/06/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili şirketin ortağı ve hissedarı olmadığı için iş bu tespit davası ile müvekili şirketin toplam değerini tespit edemeyeceğini, azınlık hisse sahibi dahi olmadığı için müvekkili şirket aleyhine dava açma ve tespit talep etme yetkisinin bulunmadığını, bu sebeple tespit isteyenin taraf ehliyeti olmaması sebebiyle iş bu davanın tamamının reddinin gerektiğini, tespit talep eden şirkete ortak olmadığını, mahkeme kararı ile limited şirkete ortaklık tesis edilemeyeceğini, ortak dahi olunmayan payın değerinin tespit edilemeyeceğini, talepte bulunan karşı tarafın iddialarının tutarsız ve gerçek dışı olduğunu, tespit isteyen ile şirket ortağı arasındaki ilişkinin muhtemelen işletme akdine dayalı kar-zarar paylaşımı kapsamında olduğunu, davacı tarafın iddiaları çerçevesinde … ile ilişkisi var ise anlatımına göre faizsiz işletme akdi ve kar zarar paylaşımı olarak değerlendirilebileceğini, bu konuda müvekkilinin şirketi ilgilendirmediğini, resmi hissedarlık ilişkisi kurulmuş olması halinde müvekkilini ilgilendirebileceğini, bu hissedarlığının kurulmasının da sadece noter devri ve ortaklar kurulu kararı ile sağlanabileceğini, davacı tarafın dosyaya sunduğu delillerden de bu hususun açıkça anlaşıldığını, karşı tarafın dosyaya sunduğu müvekkilini ilgilendirmeyen dilekçede ek 4 olarak sunduğu belgede 01/01/2015 tarihi itibariyle 40.360$ sermaye tutarı kaldığının arşı tarafça kabul edildiğni, kabul anlamına gelmemekle karşı tarafın …’ndan geçmiş dönemde hissesine karşı aldığını beyan ettiği 575.000$ iddiasının kendisinin bu kabulü ile rakamsal olarak çeliştiğini, bu belgelerin müvekkilini ilgilendirmediğini, şirketin resmi hissedarı olunmasının karşı tarafın belirtiği avantajı sağlamadığını, her türlü finansal sorumluluğun, risk ve ilave yüklerin ayırca 3.şahıslara, özellikle de kamu ve banka borçlarına karşı sorumluluğun da şirket ortağına ait olduğunu, bu ortaklığın 2 adet yazılı kağıda kurulamayacak kadar ciddi, gerçekçi ve resmi şekil şartlarına uyulması gereken bir iş olduğunu, bu ortaklık veya devir prosedürlerinin yerine getirilmeden hiçbir şekilde hissedarlık tesisi söz konusu olamayacağını, buna ilişkin taleplerde bulunamayacağını, sonuç olarak davanın reddine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,limited şirket ortağı olduğunun ve şirketteki hissesinin değerinin tespiti istemine ilişkindir.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nce hazırlanan 01/02/2018 tarihli raporda sonuç olarak; Fotokopi belgeler, bilgisayar ortamında hazırlanmış belgeler, faks çıktısı ve karbon suret belgelerde bazı tanı unsurları kayba uğrayabileceği gibi bu tür belgelerin sair usullerle elde edilebilme olasılığının da bulunduğu; ayrıca belgeye imza, yazı ya da artefakt gibi harici unsurlar eklenebileceğinden fotokopi belgeler üzerinde inceleme yapılması sakıncalı olup genel olarak belge asılları üzerinde inceleme yapılmasının gerekli olduğu, söz konusu belgenin orijinal belgeden elde edilmiş olduğunun kabulü halinde, istem doğrultusunda yapılan değerlendirmede: İnceleme konusu belgede …’na atfen atılı imza ile …’nın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın kuvvetle muhtemel …’nın eli ürünü olduğu, inceleme konusu belgede …’na atfen atılı imza ile …’ının mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın kuvvetle muhtemel …’nın eli ürünü olduğu hususlarını bildirir kanaat raporu sunulmuştur.
Davalı şirkete ait sicil kaydı incelendiğinde,davacının şirket ortağı olmadığı ve hiç bir zamanda ortak olarak kayıtlarda yer almadığı görülmektedir.
Limited şirketlerde pay geçişinin nasıl yapılacağı TTK’nın 595 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.Anılan Kanun’un 595 nci maddesi hükmü “
Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.
(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.
(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.
(5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.
(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.
(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.” şeklinde olup esas sermaye payının devrinin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noter tarafından onanması gereklidir.Aynı şekilde kurucu ortakların da payları esas sözleşmede belirtilmek zorundadır.
Somut uyuşmazlıkta davacı,davalı şirketin, gerçekte amcası ….,kendisi ve … tarafından kurulmasına rağmen resmi kayıtlarda sadece …’nın adının geçtiğini,bu hususun sunulan belgeler ile sabit olduğundan bahisle davacının davalı şirket ortağı olduğunun tespiti ile hisse payının değerinin belirlenmesi amacıyla huzurdaki davayı açmış ise de;davacının, davalı şirkete ait payı usulüne uygun bir şekilde devraldığını veya baştan beri bu şirketin kurucu ortağı olduğunu yazılı deliller ile ispat edemediği,sunmuş olduğu ve davalı şirketin tek ortağının imzasını taşıyan belgenin renkli fotokopi olduğu,belge aslı olmadığı,bu nedenle yaptırılan imza incelemesi sonucu alınan Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas teşkil edemeyeceği,neticeten davacının iddiasını usulüne uygun deliller ile ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken ¨ 35,90 karar ve ilam harcının peşin yatırılan ¨45,60 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨09,70 harç ile ¨17.070,50 ıslah harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨53.950,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨813,40 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilleri ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.20/12/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP ….