Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/282 E. 2021/185 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/282
KARAR NO : 2021/185

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/03/2014

KARAR TARİHİ : 25/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan 03/03/2014 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;Davalı …’ın borçlu, davacı şirketin kefil olarak yazıldığı 11/11/2010 tanzim 24/12/2013 vade tarihli ¨ 10.000.000,00 TL bedelli senette davacı şirket adına imzası bulunan davalı …’ın, 15/11/2010 tarihinde ortaklıktan ayrıldığı halde davacı şirkette gerçekte yetkili olmadığı tarihte düzenleyip sahte kaşe vurarak imzaladığı ve tanzim tarihini eski bir tarih olarak yazdığı senedi karısı olan diğer davalı …’na verdiğini, davalı …’nun da sahte senedin tahsili için … ve davacı şirket aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, karı koca olan davalıların muvazaalı bir şekilde alacaklılardan mal kaçırmak için 26/11/2010 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma sonucu davalı …’ın diğer davalıya 39 adet gayrimenkulün devrini ve ¨ 500.000 tazminatı ödemeyi kabul ettiğini, boşanma protokolünde takibe konu senetten hiç bahsedilmediğini beyanla müvekkili şirket aleyhine 11/11/2010 tanzim , 24/12/2013 vade tarihli sahte olarak keşide edilen senede dayanak olan Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile yapılan haksız icra takibi sebebiyle, dava sonuçlanıncaya kadar icra dosyası üzerinde, icraya konu senet sahte oluğundan HMK 209. Maddesi uyarınca teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise İİK 72/3 uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalarının kabulü ile müvekkili şirket aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının dayanağı olan 11/11/2010 tanzim , 24/12/2013 vade tarihli 10.000.000,00 bedelli nakden kayıtlı sahte senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini , müvekkili şirket aleyhine haksız ve kötü niyetli icra takibi yapılması nedeniyle , davalılar aleyhine dava değerinin %20’si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini , yargılama harç ve giderlerinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … vekilinin 15/04/2014 havale tarihli cevap dilekçesini özetle; Davacı tarafından ikame edilen tasarrufun iptali davası haksız ve kötüniyetli olduklarını, dava görevli mahkemede açılmadığını kesin yetki kuralı gereğince davanın usulden reddi ve ihtiyati haciz/tedbir taleplerinin de reddi gerektiğini, davacı tarafın açmış olduğu davada, sahtecilik sebebi ile menfi tespit talebinde bulunduğunu ve diğer davalı … tarafından Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icraya konulan 24.12.2013 vade tarihli ve ¨ 10.000.000,00 bedelli bonodan dolayı borçlu olmadıkları hususunun tespitini istediğini, öncelikle işbu davanın konusu 24.12.2013 vade tarihli ve ¨ 10.000.000,00 bedelli bono sahte olmadığını gerçek olduğunu, bu hususta savcılık nezdinde inceleme yapılmakta olduğunu, neticesinde gerçek ortaya çıkacağını, diğer davalı müvekkiline karşı da Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile işbu bonodan dolayı icra takibini başlattığını, mahkeme tarafından görev itirazları konusunda karar verilmesi sonrasında davanın esası hakkında beyanda bulunma haklarını saklı tuttuklarını, haksız ve kötüniyetli olarak açılan davanın öncelikle usulden reddine, taleplerinin reddi ve esasa girilmesi durumunda davanın esastan reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,menfi tespit istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Somut olayda uyuşmazlık,davalı-alacaklı … tarafından icra takibine konu edilen bononun muvazaalı olarak şirket eski yöneticisi tarafından eski tarih atılmak suretiyle düzenlenerek davalı-alacaklı …’e verilip verilmediği,bu bonodan dolayı davacı şirketin borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, menfi tespit davası ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir.Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir.Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Prof. Dr. Hakan Pencanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Doç. Dr. Meral Sungurtekin Özkan, Doç. Dr. Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156-164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m.68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Davalı …, takip konusu senette hamil olup davacı-keşideci tarafından lehtar ….’ye verildiği, anılan senette “nakden” kaydının bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizce dava konusu bono ile ilgili olarak açılan ceza ve hukuk dosyalarının kesinleşmesinin beklenilmesine karar verilmiştir.
Bekletici mesele yapılan Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası incelendiğinde,sanığın dosyamız davalısı … olduğu,sanığın diğer sanık … ile birlikte katılanları telefon ile arayarak para istediği,katılanların para vermemeleri üzerine para vermezseniz senet yaparım ödemek zorunda kalırsınız şeklinde beyanda bulunarak şantaj suçunu işlediklerinden bahisle iddiana düzenlendiği ve yapılan yargılama sonunda sanıkların neticeten 1 yıl 15 gün hapis ve ¨100,00 adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği,sanıklar hakkında verilen hükmün açıklanmasının CMK’nın 231/6.maddesi uyarınca geri bırakılmasına karar verildiği ve hükmün 03/05/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bekletici mesele yapılan Bakırköy .. Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası incelendiğinde,sanıkların dosyamız davalıları … ve …,katılanın … Temizlik LTD.Şti adına …’ın olduğu,sanıklardan …’nin müşteki şirketi dolandırmak amacıyla eskiden ortak ve yetkilisi olduğu şirketin kaşesini içeren ve davamıza konu bonoyu yetkili olduğu tarihte tanzim etmiş gibi imzalayarak eski eşi olan …’e verdiği,bu sanığında bonoyu icra takibine koyduğu,böylelikle sanıkların fiil ve eylem birliği içerisinde müsnet suçları işlediklerinden bahisle sanıklar hakkında kamu davası açıldığı,mahkemece yapılan yargılama sonunda sanıkların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılığa teşubbüs suçlarından cezalandırılmalarına karar verildiği,sanık … hakkında verilen cezaların TCK’nın 51.maddesi uyarınca ertelendiği,sanık … hakkında verilen hükmün ise CMK’nın 231/6.maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,hükmün sanık … yönünden 27/04/2017 tarihinde,sanık … yönünden ise 17/10/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yine bekletici mesele yapılan Ankara … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası incelendiğinde,davacı … tarafından içerisinde dosyamız davacısı şirketin de bulunduğu davalılar aleyhinetasarrufun iptali davası açtığı,yapılan yargılama sonunda Ankara … Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/034/2015tarih ve … esas, … karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği,red kararının temyiz edilmesi üzerine temyiz talebini inceleyen Yüksek Yargıtay … nci Hukuk Dairesinin 12/11/2020 gün ve … esas, … karar sayılı ilamı ile ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verildiği,onama kararının davacı vekiline tebliğ edilmesine rağmen davacı vekilinin süresi içerisinde karar düzeltme yoluna gitmediği ve hükmün davacı yönünden kesinleştiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümünde ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş deyişle, ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 74. maddesine göre,
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklindedir.
Görüldüğü üzere gerek 6098 sayılı Kanunun 74. maddeleri uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
Maddenin açık hükmü uyarınca ve ayrıca hukuk ile ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan ceza mahkemesi kararları kural olarak hukuk mahkemesi için kesin hüküm oluşturmaz; hukuk hakimi kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir.
T.B.K.nun 74. maddesiyle Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki ilişkiye yer verilmiştir. Madde irdelenirken Ceza Mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamıyacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tesbit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tesbiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamıyacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur-Borçlar Kanunu 1 cilt Sh.844).
Bu durumda, ceza mahkemesi kararının kusurun varlığı ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda hukuk hakimini bağlamıyacağı kuşkusuzdur (…K. 10.12.1975 T. E.11-406 K, 25.11.1983 T. E.4-261, K.1220).
Ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir.
Türk Borçlar Kanununun 74. maddesinin uygulanmasında ceza hakiminin, suçun sanık tarafından işlenmediğinin tespit olunması ya da suçun sübut bulmamış olması nedeniyle beraat kararı vermesi ile, sanığın kendisine yüklenen suçu işlediği yolunda kesin delil bulunmaması sebebiyle beraat kararı vermesi farklı sonuçlar doğurur.
Ayrıca, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararın, diğer söyleyişle fiilin işlendiği sabit olduğu halde kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptamanın tek başına hukuk hakimini bağlayacağını kabule olanak bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.9.1981 gün 1979/1-131 E. ve 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.).
Hukuk Genel Kurulu’nun 17.06.1998 gün 1998/19-523 E., 1998/508 K. sayılı; 06.02.2002 gün 2002/19-16 E. 2002/47 K. sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/10-345 E., 2002/342 K. sayılı kararlarında da; “hukuk davasına konu olay sebebiyle açılan ceza davasında, ceza mahkemesince saptanan maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağı” hususuna işaret olunmuştur.
Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Bu nedenle ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin, hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır.
Diğer yönüyle ispat hukuku açısından da bakıldığında da;HMK’nın ispata ilişkin maddeleri ışığında beraat kararı konusu olduğu vakıanın mevcut olup olmadığını delillerle kesin biçimde tespit etmediği takdirde hukuk mahkemesindeki tazminat davasında bu ceza kararının kesin hüküm ya da kesin delil olarak kabul edilemeyeceği de bir gerçektir.
Nitekim aynı ilkeler kararlı biçimde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.12.1975 gün ve 11 E., 406 K.; 25.11.1983 gün ve 4-261E,1220 K.; 17.06.1998 gün ve 1998/19-523 E.-508 K.; 28.11.2001 gün ve 2001/11-1103 E., 1084 K.; 21.11.2001 gün ve 2001/4-955 E., 1073 K.; 06.02.2002 gün ve 2002/19-16 E., 2002/47 K.; 01.05.2002 gün ve 2002/10-345 E., 2002/342 K.; 25.02.2004 gün ve 2004/11-115 E., 2004/108 K. ile 12.05.2004 gün ve 2004/4-290 E. 289 K. sayılı ilamlarında da açıklıkla kabul edilip, vurgulanmıştır.
Özellikle tarafların iddia ve savunmalarını ispat için, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasına dayanmış olmaları ve ceza kararının hukuk mahkemesini bağlaması ihtimali mevcut ise; hukuk mahkemesinin, ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Bundan ayrı, hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması hâlinde, ceza mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, hukuk davasında kesin delil teşkil eder (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı,İstanbul, 2001, cilt:V, s. 5153).
Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davanın dayanağını teşkil eden ve tarafların ayrı ayrı suç duyurusuna da konu ettiği sahte belge düzenlenmesi ve dolandırıcılık suçlarından dolayı ceza yargılamasında verilen karar, eylemin kimin tarafından gerçekleştirildiğine veya davalılar tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine ilişkin yapılacak saptama yönünden hukuk yargılamasına da etkili olacaktır.
Açıklandığı şekilde, hukuk hakimi kural olarak ceza mahkemesi kararıyla bağlı olmamakla birlikte eylemin taraflarca veya tarafların katılımı ile gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin tespiti halinde, bu saptama hukuk hakimini bağlayacak niteliktedir.
Zira, eylemin suç teşkil etmemesi ceza hukukunu ilgilendirmekte iken aynı eylemin taraflarca gerçekleştirilmediğine ilişkin tespit ise hem ceza hem de hukuk hakimini bağlayacaktır.
Diğer yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31/01/2019 gün ve … esas, … karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin bir mahkûmiyet kararı değildir. Bu nedenle ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmadığından TBK’nın 74. maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlamayacaktır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davalı …’nin davacı şirketin 15/11/2010 tarihine kadar yetkilisi olduğu,diğer davalı …’in ise davalı …’nin eski eşi olduğu,davalı …’nin 11/11/2010 tanzim,24/12/2013 ödeme tarihli ve ¨10.000.000,00 bedelli bonoyu düzenleyerek davalı eski eşi …’e verdiği,…’nin de vadesinde ödenmeyen bononun tahsili amacıyla Bakırköy .. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine giriştiği,davacı şirket vekilinin de icra takibine konu edilen bononun muvazaalı ve şirket yetkilisinin yetkisi sona erdikten sonra tanzim edildiğinden ve davacı şirketin davalılara borcunun bulunmadığından bahisle huzurdaki menfi tespit davasının açıldığı,davalıların iddiaları kabul etmediği anlaşılmıştır.
Yukarıda da ayrıntılı olarak belirtildiği gibi TBK’nın 74.maddesi uyarınca hukuk davasına konu olay sebebiyle açılan ceza davasında, ceza mahkemesince saptanan maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağı tartışmasız olup somut olaya konu bono nedeniyle Bakırköy … Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda,karara dayanak yapılan bilirkişi raporuna ve dosyadaki diğer delillere göre icra takibine konu bononun davalı …’nin müdürlük görevinin sona erdiği tarihten sonra düzenlendiği ve dosyada sanık olarak yargılanan dosyamız davalıları … ve …’in muvazaalı bir şekilde eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek suçu işledikleri sabit görülerek sanıkların cezalandırılmasına karar verilmiştir.Davalı … hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olduğundan anılan ceza mahkemesi kararının mahkememiz açısından bağlayıcı olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.Ancak davalı … yönünden yapılan yargılama sonucu verilen mahumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup az yukarıda da belirtildiği gibi ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmadığından TBK’nın 74. maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlamayacak ise de,sanık … yönünden verilen mahkumiyet hükmünün mahkememizi bağlaması ve yapılan yargılamada ortaya konulan maddi olgunun (bononun şirket yetkilisi olunmayan dönemde düzenlenmesi ve sanıkların eylem birliği içinde bulunduklarının kabulü) mahkememizi bağlayıcı nitelikte bulunması nedeniyle davalı … yönünden de ceza yargılamasında tespit edilen maddi olguların mahkememizi bağlayacağının kabulü gerekeceğinden davalı … açısından da maddi olgunun gerçekleştiği sonucuna varılmış,özellikle Ankara … Asliye Hukuk Mahkemesinin kararını onayan Yargıtay ilamındaki takibe konu bononun gerçek bir alacağa dayalı olmadığı,gerçek dışı düzenlenmiş olduğunun tespit edilmiş olduğu gözönüne alındığında davanın kabulü ile davacının davalılara borçlu olmadığının tespiti ile davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan davalılar aleyhine İİK’nın 72/3ncü maddesi uyarınca bono bedelinin %20’si oranında kötüniyet tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;davacının,Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu edilen 11/11/2010 düzenleme,24/12/2013 vade tarihli ¨10.000.000,00 bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2-Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşıldığından İİK’nın 72/3.maddesi uyarınca takip konusu alacağın %20’si üzerinden hesap edilen ¨ 2.000.000,00 kötüniyet tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan teminatın 6100 sayılı HMK’nın 392/2’nci maddesi uyarınca asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması hâlinde yatırana İADESİNE,
4-Alınması gerekli ¨683.100,00 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨170.775,00 harcın mahsubu ile bakiye ¨512.325,00 harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨25,20 başvuru harcı ile ¨ 170.775,00 peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 42 adet tebligat + posta ücreti ¨ 446,80’nin yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨188.625,00 ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨489,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzlerine karşı,oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.25/02/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

HMK’NIN 304’NCÜ MADDESİ UYARINCA TASHİH ŞERHİ
“Davanın, kısa kararın 3 no’lu bendinde, “..-Davacı tarafından yatırılan teminatın 6100 sayılı HMK’nın 392/2’nci maddesi uyarınca asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması hâlinde yatırana İADESİNE,.”ibaresinin yer aldığı,ancak davacı tarafından yatırılan bir teminatın bulunmadığı,bu ibarenin, maddi hata sonucu yazıldığı ve bu durumun HMK’nın 304’ncü maddesinde belirtilen “…diğer benzeri açık hatalar” dan olduğu ve madde kapsamında kalıp Mahkemece re’sen düzeltilebileceği anlaşıldığından hüküm fıkrasının ilgili kısmının ;
“Davacı hakkında başlatılan icra takibinin HMK’nın 209 ncu maddesi uyarınca teminatsız durdurulduğu anlaşıldığından teminat ile ilgili olarak karar verilmesine YER OLMADIĞINA”” şeklinde düzeltilmesine dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verildi.10/03/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip ….
☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪
“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.