Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/161 E. 2021/409 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/161
KARAR NO : 2021/409

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 04/09/2009
KARAR TARİHİ : 22/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 04/09/2009 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;müvekkili hakkında davalı kurum tarafından 31.07.2009 tarih ve … seri no.lu fatura kesilerek ¨ 2.118.909 enerji tüketim bedeli talep edildiğini, haklarında henüz icra takibi başlatılmamış olup, söz konusu faturada belirtildiği gibi enerji tüketimlerinin olmadığını, müvekkilinin cam imalatı işi ile iştigal ettiğini, davalı kurum tarafından kesilen faturalarını muntazam olarak ödediğini, 31.07.2009 tarihine kadar ödenmemiş fatura borcunun bulunmadığını, faturada ödenmesi gereken bedelin hangi verilere göre ve nasıl hesaplandığının belli olmadığını, müvekkilinin aylık tüketim bedelleri göz önüne alındığında dava konusu faturada belirtilen miktarda bir tüketimin yapılmasının mümkün olmadığını, talep edilen enerji kullanımını gerektirecek ekipmanlarının ve tesisatın bulunmadığını ileri sürerek, davalıya 31.07.2009 tarih ve … seri no.lu fatura gereğince ¨ 2.118.909 borçlu bulunmadıklarının tespiti ile faturanın iptaline ve davalı tarafın kötü niyetli olarak işlem yapması nedeniyle davacı lehine %40 tazminata karar verilmesini , yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 04/10/2009 tarihli cevap dilekçesini özetle;
Davacı vekilinin iddialarının gerçek dışı olduğunu, dava konusu kaçak doğalgaz faturası, davacının doğal gaz sistemine mühalale ederek kaçak gaz kullanılması nedeni ile taraflar arasındaki sözleşmeye ve doğal gaz piyasası hükümlerine uygun olarak tahakkuk ettirildiğini, davacı tarafından tesisatta kurulu bulunan sayaca müdahale ederek doğal gazın eksik ölçülmesine sebebiyet verdiğini, bu durumunun tutanak ve teknik raporla tespit edildiğini, EPDK tarafınca yayınlanan Doğal Gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin kaçak doğal gaz kullanımı ile ilgili 52. Maddesine göre davalının kaçak gaz kullandığını ve yine EPDK tarafından yayınlanan ” Kaçak veya usulsüz doğal gaz kullanımı durumunda uygulanacak usul ve esaslar ”a ilişkin tebliğin 4. Maddesinde kaçak doğal gaz kullanım miktarının %200 ‘üne kadar kaçak doğal gaz kullanım bedeli uygulanabileceğine dayanak , davacının kaçak gaz kullanımının tespit edilmesinden sonra, tahakkuk ettirilen kaçak doğal gaz kullanım bedelinin , yapılan tespit çerçevesinde, ölçüm ve kontrol sonuçlarına göre düzenlenen belgelere dayanılarak hesaplamak suretiyle , kullanım süresi ve bu süre içerisinde tüketilen doğal gaz miktarı dikkate alınması doğrultusunda fatura düzenlendiğini, arz ve izah ettikleri nedenler ile kaçak doğal gaz kullanığı davacının tedbir talebinin ve davacının reddine masraf ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce ilk verilen karar Yargıtay … ncü Hukuk dairesinin 21/10/2014 gün ve …. esas, … karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.Mahkememizce, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, kaçak doğalgaz kullanımından kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi …. tarafından Mahkememize sunulan 17/06/2011 tarihli bilirkişi raporunda; Yapılan en az ve en çok sarfiyat hesaplamalarında en az sarfiyatın davalının takibe alınması sırasında sarfiyattan çok fazla olduğunu, sayacın ambalajla kaplamasının ispata ve gizlilik esasına yönelik olmasından dolayı o tarihte tutulan tutanağın davalı vekilini belirttiği şekilde tüketicinin imzasının gerek olmamasına ( tutulan tutanak tarihinde kaçak kullanım ile ilgili bir tespit söz konusu değil, şüphenin olduğu anlamı ortaya çıkar ki bu takip sürecine girdiğini, kaçak gaz kullanımının davacı tarafından kesinleşmesi Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nden gelen incelemeye ilişkin teknik rapor sonrasında olduğunu)
Davacının kaçak gaz kullanımının söz konusu olduğu kanaatine ve buna bağlı olarak davalı kurum tarafından belirlenen fatura bedelinin ödenmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilirkişi … tarafından Mahkememize sunulan 10/11/2011 tarihli bilirkişi raporunda; Bilirkişi ek raporunda kaçak gaz kullanımına ilişkin değerlendirmeyi , mevcut faturanın incelenmesini , mevcut faturada bulunan yanlışlıkları ve düzeltmeleri, kaçak gaz kullanılması kararı doğrultusunda yeni faturanın değerini ve kaçak gaz kullanılmaması durumda …’ın sözleşme gereğince istemesi gereken bedeli hesaplamış bulunduğunu bildirmiştir.
Bilirkişiler Doç. Dr. … , Doç. Dr. …. ve … tarafından Mahkememize sunulan 14/01/2013 tarihli bilirkişi raporunda;Sunulan deliller neticesinde davacı firmanın faturaya konu olan dönemde usulsüz doğalgaz kullandığını, fatura bedelinin hesaplanmasından izlenilen yolun Doğal Gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 42. Maddesi (a) ve (b) bentleri hükümlerine uygun olmadığını, tahakkuk ettirilecek borç miktarlarının ancak bahsedilen yönetmeliğin a ve b bentlerinde belirtilen yöntemle hesaplanması sonucunda ortaya çıkacağını ve gerekli belge ve bilgilerin sağlanması durumunda hesapları gösterir ek bir raporun mahkememize sunulacağını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler Doç. Dr. … , Doç. Dr. … ve … tarafından Mahkememize sunulan 12/07/2013 tarihli bilirkişi raporunda; Kaçak kullanım süresinin son alınan sağlıklı ölçümler hariç 11 aydır ve hesaplamalar bu süre içerisindeki kaçak kullanımları içerdiğini, kaçak kullanım miktarı ve belleri üç farklı yaklaşıma göre hesaplandığını, EPDK ‘nın 6 Ağustos 2004 tarih 25545 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ” Kaçak veya Usulsüz Doğal Gaz Kullanımı Durumunda Uygulanacka Usul ve Esaslar ”ın 4. Maddesi uyarınca ” Dağıtım şirketi, müşterilerle yapacağı anlaşma ve sözleşmelerde kaçak doğal gaz kullanım miktarının %200 ‘üne kadar, tekerrürü halinde ise %300 ‘üne kadar ” kaçak doğal gaz kullanım bedeli” uygulanabileceğine ilişkin hükümlere yer verebilir ” denildiğini, tahakkuk ettirilecek borç miktarının tablolarda belirlendiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler Dr. Müh. …, … ve …. tarafından Mahkememize sunulan 22/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Sayaca müdahale edilerek doğru kayıt yapması engellenmesi, kayıt dışı kaçak gaz kullanılarak, tüketim miktarının belirlenmesinin engellendiği kanaatine varılarak, 30.07.2009 tarih-… nolu faturadaki gibi; 965.301 m3 değerindeki kayıta geçmeyen kaçak gaz tüketiminin faturaya esas olabileceğini, ¨605.614,52’nin kayıta geçmeyen kaçak gaz kullanım bedeli olduğunu, ¨1.189320,33 ‘nin %200 ceza uygulaması karşılığı olduğunu, fatura toplam tutarının gecikme faizleri ile birlikte (KDV dahil) ¨ 2.118.900,00 tutarındaki fatura bedelinin, …’ın tabi olduğu Doğalgaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin ilgili maddelerine ve Doğalgaz Kullanım Sözleşmesine uygun olduğunu bildirmişlerdir.
Öncelikle, menfi tespit davası ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir.Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir.Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Prof. Dr. Hakan Pencanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Doç. Dr. Meral Sungurtekin Özkan, Doç. Dr. Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156-164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m.68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Mahkememizce davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar yukarıda anılan karar uyarınca,ceza mahkemesi dosyasının bekletici mesele yapılması gerekliliğinden dolayı bozulmuştur.
Bilindiği üzere, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 74. maddesine göre,
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklindedir.
Görüldüğü üzere gerek 6098 sayılı Kanunun 74. maddeleri uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
Maddenin açık hükmü uyarınca ve ayrıca hukuk ile ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan ceza mahkemesi kararları kural olarak hukuk mahkemesi için kesin hüküm oluşturmaz; hukuk hakimi kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir.
T.B.K.nun 74. maddesiyle Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki ilişkiye yer verilmiştir. Madde irdelenirken Ceza Mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamıyacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tesbit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tesbiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamıyacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur-Borçlar Kanunu 1 cilt Sh.844).
Bu durumda, ceza mahkemesi kararının kusurun varlığı ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda hukuk hakimini bağlamıyacağı kuşkusuzdur (H.G.K. 10.12.1975 T. E.11-406 K, 25.11.1983 T. E.4-261, K.1220).
Ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir.
Mahkememizce bu kapsamda davacının yargılandığı Küçükçekmece … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası bekletici mesele yapılarak sonucu beklenmiştir.
Bekletici mesele yapılan Küçükçekmece … ncu Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası 18/06/2020 tarihinde kesinleşmiştir. Davacının yargılandığı ceza davasında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olup buna göre davacının kaçak doğalgaz kullandığı sabit hâle gelmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; kaçak doğalgaz bedelinin ne miktarda olduğu, kaçak doğalgaz kullanımına KDV eklenip eklenemeyeceği, kaçak bedeline ceza katsayısı uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yayınlanan 06/08/2004 tarihli Kaçak veya Usulsüz Doğalgaz Kullanımı Durumunda Uygulanacak Usul ve Esaslar’a göre;
“Madde 3 — Kaçak olarak kullanılan doğal gaz tüketim miktarı, Doğal Gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 42 nci maddesi (a) ve (b) bentleri hükümlerine göre hesaplanır.
Madde 4 — Kaçak olarak kullanılan doğal gaz tüketim bedeli; kaçak doğal gaz kullanım miktarı ve faturalandırmanın yapıldığı tarihteki cari perakende satış fiyatı esas alınarak hesaplanır. Dağıtım şirketi, müşterilerle yapacağı anlaşma ve sözleşmelerde kaçak doğal gaz kullanım miktarının % 200’üne kadar, tekerrürü halinde ise % 300’üne kadar “kaçak doğal gaz kullanım bedeli” uygulanabileceğine ilişkin hükümlere yer verebilir.Dağıtım şirketi, usulsüz doğal gaz kullanımının tespit edilmesi durumunda, tespitin yapıldığı tarihte geçerli olan sayaç açma-kapama bedelinin 3 katına kadar “usulsüz doğal gaz kullanım bedeli” tahsil edilebileceğine ilişkin hükümlere anlaşma ve sözleşmelerde yer verebilir.Kaçak veya usulsüz doğal gaz kullananların dağıtım şirketinin mülkiyetinde bulunan cihaz ve tesislere verdiği zarar ve ziyan rayiç bedel üzerinden tahsil edilir.” hükmü yer almaktadır.
Yine Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yayınlanan 03/11/2002 tarihli Doğal gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin Sayacın ölçüm yapmaması veya yanlış ölçüm yapması başlıklı 42. maddesine göre
” Sayacın, müşterinin kusuru dışında herhangi bir nedenle ölçüm yapmadığı veya yanlış ölçüm yaptığı tespit edilirse, doğal gaz tüketim miktarı aşağıdaki şekilde belirlenir:
a) (Değişik:RG-06/08/2004-25545) Mal üretim amaçlı doğal gaz kullanan müşteriler için; tüketim miktarının hesaplanmasında, öncelikle sözleşmelerinde bulunan sayacın ölçüm yapmadığı veya yanlış ölçüm yaptığı döneme denk gelen aylık kullanım miktarları esas alınır. Aylık kullanım miktarının sözleşmelerde belirtilmediği durumlarda ise sayacın test ve kontrol sonucunda belirlenen ölçüm toleransı dışındaki sapma yüzdesi esas alınarak sayacın doğru ölçüm yaptığı en son çeyrek döneme ilişkin tüketim değerleri ve üretim kapasitesindeki değişimler dikkate alınır.
b) Diğer müşteriler için ise; son iki yılın aynı çeyrek dönemlerine rastlayan doğal gaz kullanım miktarlarının ortalaması esas alınır. Bu ortalama, benzer tüketim eğilimine sahip diğer müşteriler emsal alınmak suretiyle hesaplanan aynı dönemdeki tüketimlerin ortalaması ile kıyaslanır. Müşterinin tüketim ortalamasının; emsal alınan müşterilerin ortalamasından fazla olması halinde, emsal alınan müşterilerin tüketim ortalaması, az olması halinde ise, müşterinin kendi tüketim ortalaması esas alınarak sayacın ölçüm yapmadığı veya yanlış ölçüm yaptığı dönem tüketimleri hesaplanır ve tahakkuk ettirilir. Müşteriye ilişkin geçmiş yıla ait veri olmaması durumunda, hesaplamalar, benzer tüketim eğilimine sahip diğer müşterilere ilişkin veriler dikkate alınarak yapılır.
c) Sayacın ölçüm yapamadığı veya yanlış ölçüm yaptığı süre; kontrol, sayaç açma-kapama, mühürleme, (Ek ibare: RG-06/08/2004-25545) pil değiştirme, sayaç değiştirme, sayaç sökme-takma ve abonelik sözleşmesi imzalanması işlemlerinden en son yapılan işlem tarihi ile sayacın ölçüm yapmadığı veya yanlış ölçüm yaptığının tespit edildiği tarih arasındaki süre veya bu süreler (Değişik ibare: RG-06/08/2004-25545) bir yıldan uzun ise son süreler (Değişik ibare: RG-06/08/2004-25545) bir yıllık süredir.
d) (Ek:RG-06/08/2004-25545) Bu madde hükümleri otomatik hacim düzeltici arızası için de uygulanır. Otomatik hacim düzelticisinin, müşterinin kusuru dışında herhangi bir nedenle arızalanması halinde, dağıtım şirketi tarafından yapılacak geriye dönük doğal gaz tüketim hesabında; sayaçtan okunan hacim değerlerinin ilgili mevzuata göre belirlenen K faktörü ile düzeltilmesi esas alınır.
Sayacın ölçüm yapmaması veya yanlış ölçüm yapmasından dolayı oluşan ölçüm farkları, ilgili dönem perakende satış fiyatları esas alınarak hesaplanır ve dağıtım şirketi tarafından 51 inci madde hükümlerine göre işlem yapılır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Dosya incelendiğinde; taraflar arasında doğalgaz kullanım sözleşmesi bulunduğu, davacıya ait sayacın yapılan kontrolde sayaca müdahale edilerek eksik ölçüm yapıldığı,bu nedenle davacının kaçak doğal gaz kullanıldığının tespit edildiği, yapılan tespit üzerine davalı doğalgaz şirketi tarafından kıyas tüketim hesabı esas alınarak kaçak doğalgaz tüketim bedeli, cezai(%200) bedel, ve KDV’sinden oluşan toplam ¨2.118.909,00 miktarın tahakkuk yapıldığı,bu miktarın davacı tarafından ödenmediği ,i görülmektedir.
Somut olayda;Öncelikle davacının kaçak doğal gaz kullanıp kullanmadığının belirlenmesi kaçak kullanımın varlığı belirlendiği taktirde davalı kurum tarafından düzenlenen faturanın mevcut kanuni düzenlemelere uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Mahkememizce hükme esa alınan bilirkişi raporunda ” sayaca müdahale edilerek doğru kayıt yapması engellenmesi,kayıt dışı kaçak gaz kullanarak,tüketim miktarının belirlenmesinin engellendiği ,”tespit edildiği,yine hukuk hâkimini bağlayan ceza mahkemesi tarafından verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle davacının kaçak veya usulsüz doğal gaz kullanım eyleminin sabit olduğu görülmektedir,.
Kaçak veya Usulsüz Doğalgaz Kullanımı Durumunda Uygulanacak Usul ve Esasların 4. maddesinde; % 200 oranında kaçak doğalgaz kullanım bedeli uygulanabileceğine ilişkin hükümlere “yer verebilir” ifadesi yer almakta olup davacı tarafından imzalanan sözleşme incelendiğinde,davalı kurum tarafından %200 oranında kaçak bedeline ceza katsayısı uygulamasınA açıkça yer almadığı,sözleşmede bu hükme yer verilmediği anlaşıldığından davalı kurumun %200 oranında kaçak bedeline ceza katsayısı uygulamasının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Bunun dışında,kaçak kullanımın tespiti halinde; Doğal gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin Sayacın ölçüm yapmaması veya yanlış ölçüm yapması başlıklı 42. maddesine göre belirlenen tüketim miktarı tespit yöntemine ilişkin değerlendirme ve hesaplama yapılması gereklidir.Bu kapsamda ,davacı şirketin son 2 yıllık gaz kullanım miktarlarının ve davacı firma ile aynı sektörde faaliyet gösteren ve davacı firmanın üretim kapasitesine yakın veya eş değer bir kaç firmanın aynı dönemdeki tüketim değerleri davalı kurumdan celp edilerek davalı kurum tarafından yapılan hesaplamanın Kaçak veya Usulsüz Doğalgaz Kullanımı Durumunda Uygulanacak Usul ve Esaslar ve Doğal gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olup olmadığı denetlenmiş,yine hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre,davacıya tahakkuk ettirilen faturadaki hesaplamanın doğru olduğu belirlenmiştir.
Diğer yandan dava konusu faturada kaçak doğalgaz kullanımı için KDV ilavesi yapılmış olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairenin istikrar kazanmış uygulamaları; kaçak elektrik, kaçak su, kaçak atıksu ve kaçak doğalgaz kullanımlarında kaçak bedeline KDV ilave edileceği anlaşıldığından davalı kurumun kaçak doğalgaz kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirdiği ¨109.010,61’lik KDV yerindedir.
Yine dava konusu fatura incelendiğinde davalı kurum tarafından geç ödenen önceki aylara ilişkin gecikme bedeli tahakkuk ettirildiği görülmüştür. Kaçak kullanımlarda 6183 Sayılı Yasanın 51/1. maddesinde belirtilen gecikme zammı uygulanmayıp yasal faiz uygulanacağı öngörüldüğünden davalı kurumun tahakkuk ettirdiği gecikme zammı yerinde olmayıp hesaplamanın yasal faiz üzerinden yapılması gereklidir.Bilirkişi raporlarında her ne kadar bu yöne ilişkin tespit bulunmamakla birlikte yasal faiz miktarı mahkememizce resen hesap edilmiştir.Davacıya ait fatura ekstresi incelendiğinde,davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen son ödeme tarihi 06/04/2009 olan ¨96.868,00’lik faturanın 08/04/2009 tarihinde,13/04/2009 son ödeme tarihli ¨29.503,00’lik faturanın ise 07/05/2009 tarihinde ödendiği,davalı kurumun dava konusu faturada geç ödeme nedeniyle ¨751,35 gecikme zammı ve ¨135,24 KDV uyguladığı görülmüştür.Az yukarıda da belirtildiği gibi kaçak kullanımda 6183 Sayılı Yasanın 51/1. maddesinde belirtilen gecikme zammı uygulanmayıp yasal faiz uygulanacak olup buna göre yapılan hesaplama aşağıdaki gibidir.
¨96.868,00(Ana para) X 1 (Gün Sayısı) X 9 (Faiz Oranı) = ¨23,89
36500
¨29.503,00(Ana para) X 22 (Gün Sayısı) X 9 (Faiz Oranı) = ¨160,04
36500
TOPLAM=¨183,93
KDV_¨183,93x%18 =¨33,11

Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;davacı vekili,davalı ile aralarındaki sözleşme uyarınca müvekkilinin iş yerinde doğal gaz kullanıldığını,davalı kurumca müvekkilinin kaçak doğal gaz kullandığınından bahisle kaçak doğal gaz kullanımından kaynaklanan faturanın ödenmesinin istendiğini ancak müvekkilinin kaçak doğal gaz kullanmadığını,davalı tarafından düzenlenen ¨2.118.909,00 tutarındaki faturadan dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş,davalı vekili de müvekkili şirket tarafından düzenlenen kaçak doğal gaz tahakkuk faturasının mevzuata uygun olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna ve kesinleşen mahkumiyet kararına göre,davacının eyleminin kaçak veya usulsüz doğal gaz kullanımı olduğu,abonelik sözleşmesinde açıkça %200 oranında kaçak bedeline ceza katsayısı uygulanacağının kararlaştırılmaması nedeniyle davalı kurumun ¨1.189.320,33’lik tahakkukun ve bu miktar için istenilen ¨214.077,66 KDV’nin yerinde olmadığı,yine davalı kurumun geç ödenen iki adet faturadan dolayı yasal faiz uygulaması yapması gerekirken gecikme zammı üzerinden hesaplama yaparak fazla tahakkuk yaptığı,fazla tahakkuk yönünden faturanın doğru olmadığı,buna göre davacının,¨605.614,52 kaçak doğalgaz kullanım bedeli ve bunun KDV’si olan ¨109.010,61 ile geç ödenen faturalara ilişkin olarak ¨183,93 gecikme bedeli ve bunun KDV’si ¨33,11 olmak üzere toplam ¨714.842,17’den sorumlu olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile ,davacının,davalıya ¨1.404.066,83 borçlu olmadığının tespitine,davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,davacı aleyhine icra takibine girişilmediğinden ve davalı tarafından dava konusu fatura ile ilgili tedbir kararı verilmediğinden,dolayısıyla davacı ve davalı yönünden İİK’nın 72.maddesindeki koşullar oluşmadığından tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile;davacının,davalı tarafından düzenlenen 31/07/2009 tarih ve … seri numaralı ¨2.118.909,00 tutarındaki faturanın ¨1.404.066,83’lik kısmından davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2-Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
3-Davacı vekili ile davalı vekilinin kötü niyet tazminat taleplerinin koşulları oluşmadığından ayrı ayrı REDDİNE,
4-Alınması gerekli ¨95.911,81 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨28.605,30 harçdan mahsubu ile bakiye ¨67.306,51 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨15,60 Başvurma Harcı ile ¨ 28.605,30 Peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 4 adet tebligat+ posta ücreti ¨42,50 bir bilirkişi inceleme ücreti ¨4.000,00 olmak üzere toplam ¨4.042,50 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨2.678,71 ‘nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davalı tarafından yapılan 10 adet tebligat+ posta ücreti ¨125,75 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨42,42 ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,

8-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨81.942,34 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
9-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨52.792,11 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨400,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı,davalı vekilinin yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 22/04/2021

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.