Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1175 E. 2022/1069 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1175
KARAR NO : 2022/1069

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2015
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 09/02/2009 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle ; Davacı ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki neticesinde davalı şirketin borcu doğduğunu, taraf şirketler ve davalılar … arasında 31/08/2007 tarihinde yapılan sözleşme ile davalı şirketin davacıya olan borcunun 9.400.000,00 TL olarak kabul ve tespit edildiğini, gerçekte bu borcun 3.700.000,00 TL’sinin dava dışı ….’a ait arsaların mahsup edilmesi, bakiyesinin …’a ait fabrika binasının satılması ve satış bedelinin borca mahsup edilmesi yoluyla ödenmesi, fabrika binasının 31/12/2007 tarihine kadar satılamaması halinde taraflarca kurulacak komisyon tarafından değerinin borca mahsubu, kalacak bakiye borcun ise taksitlendirilerek ödenmesi hususunda mutabık kalındığını, …’a ait İstanbul ili … … mahallesi …. kenarı mevkiinde bulunan ve tapunun … pafta …. parsel sayısında kayıtlı taşınmazın 31/12/2007 tarihine kadar satılamadığını, anlaşmada kefil sıfatıyla imzası bulunan kişilere taşınmazın değerinin tespit edecek komisyonun seçimi için ihtarname gönderildiğini, tebligat yapılmasına rağmen davalıların komisyon kurulmasına iştirak etmediklerini, Bakırköy … Sulh Hukuk Mahkemesinin …. D.iş sayılı dosyası ile değer tespiti yaptırıldığını, taşınmazın değerinin bilirkişilerce 2.046.406,00 TL olarak tespit edildiğini, tespit edilen değerin 31/08/2007 tarihli sözleşme gereği davalı firmanın borcuna mahsup edildiğini, borç bakiyesinin 3.653.594,00 TL kaldığını, bu bedelin ödenmesi için davalı şirkete İstanbul …. Noterliğinden 21/03/2008 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini, 27/03/2008 tarihinde tebligat yapılmasına rağmen borcun ödenmediğini, davacı şirketin ayrıca davalı şirketin …. Bankası …. Şubesinden kullandığı kredilere kefil olduğunu, kefalet gereğince davacının …. Bankasına muhtelif tarihlerde ödeme yaptığını, bu ödemelerin 903.325,00 TL’lik kısmının hesap mutabakatı yapılan 31/08/2007 tarihinden sonra yapıldığını, davalı şirketin bu şekilde toplam 4.556.919,00 TL borçlu olduğunu, davalılar, … ve …’nurn 31/08/2007 tarihli sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladıklarını, bu sözleşmede belirtilen borç bakiyesi 3.653.594,00 TL’den kefil sıfatı ile sorumlu olduklarını, davacının, davalının …. Bankası … Şubesinden kullandığı kredilere kefaletinden dolayı muhtelif tarihlerde bankaya 1.056.476,87 EURO ödediğini, kefil sıfatı ile yapılan ödemelerden dolayı 1.056.476,87 EURO’ için bankanın kanuni halefi olduklarını, buna ilişkin 07.03.2008 tarihli …. Yevmiye Numaralı halefiyet belgesinin verildiğini, davalılar …… tarafından davalı şirket lehine müşterek tanzim edilerek Bankaya verilen toplam 1.041.370,00 EURO tutarlı bono asıllarının da davacı şirkete teslim edildiğini, davalılar …. …, … ve …’in halefiyet yolu ile iktisap edilen bono bedellerinin vade tarihlerindeki TL karşılığı olan 1.930.151,64 TL kadar borçlu olduklarını, bonoların bir kısmının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, davalılar tarafından yapılan itiraz üzerine icra takiplerinin iptal edildiğini, karar düzeltme talebinde bulunulduğundan iptal kararlarının halen kesinleşmediğini, bu sebeple bonolardan kaynaklanan alacak için alacak davası açılacağını, netice olarak, davalı şirketin davacıya 31.08.2007 tarihli sözleşme ile belirlenen borcun bakiyesi olan 3.653.594,00 TL. sı ve sözleşme tarihinden sonra kefalet sebebi ile ödenen 903.325,00 TL’sı olmak üzere 4.556.919,00 TL borçlu olduğunu, davalı …’nun davacıya 31.08.2007 tarihli sözleşmedeki kefaleti nedeni ile 3.653.594,00 TL borçlu olduğunu, davalı … …. ve …’nun davacıya 31.08.2007 tarihli sözleşmedeki kefalet sebebi ile 3.653.594,00 TL borçlu olduğunu ve ayrıca halefiyet yolu ile iktisap edilen bono bedellerinin vade tarihlerindeki TL karşılığı olan 1.930.151,64 TL borçlu olduklarını, (davalı … ve …’nun davalı firmanın toplam 4.556.919,00 TL miktarındaki borcunun 2.626.767,36 TL’sinden 31.08.2007 tarihli sözleşmedeki kefaletleri nedeniyle, 1.026.826,64 TL’sinden hem 31.08.2007 tarihli sözleşmedeki kefaletleri, hem de bonolar sebebi ile 903.,325,00 TL’sinden sadece bonolar sebebi ile sorumlu olduklarını,) davalı …, … ve …’in halefiyet yolu ile iktisap edilen bono bedellerinin vade tarihlerindeki TL karşılığı olan 1.930.151,64 TL borçlu solduklarını belirterek ihtiyati haciz taleplerinin kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 4.556.919,00 TL’si alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik 2.403.325,00 TL’sinin 1.500.000,00 TL için 01/04/2008, 7.024,14 TL için 01/10/2007, 241.276,50 TL için 19/10/2007, 6.051,09 TL için 30/10/2007, 4.968,12 TL için 31/12/2007, 4.898,99 TL için 30/01/2008, 5.082,66 TL için 29/02/2008, 634.023,50 TL için 06/03/2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte cari hesap ve bonolara dayalı olarak davalı …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, alacağın şimdilik 1.500.00,00 TL’sının 01.04.2008 tarihinden itibaren işletecek ticari faizi ile …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 4.556.919,00 TL. alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.403.325,00 TL’sinin (473.173,36 TL’sinin 31.08.2007 tarihli sözleşmedeki kefalete, 1.026.826,64 TL’sinin hem sözleşmedeki kefalete hem de bonolara dayalı olarak 01.04.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ve 903.325,00 TL’sinin sadece bonolara dayalı olarak) bono vadelerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsiline, alacağın 1.930.151,64 TL’sinin bonolara dayalı olarak, bono vadelerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı …, … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ve hesap hatalarına ilişkin haklarının saklı tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle ; Davacı şirket aleyhine dava konusu edilen senetlere ilgili borçlu olunmadığına dair Bakırköy … ATM …. E. sayılı dosya ile menfi tespit davası açıldığını, davacı şirketin kefaletinin mutlak butlanla batıl olduğunu, Davacının …. Bankasının haklarına halef olmasının hukuken mümkün olmadığını, takip alacaklısının bankaya verdiği kefaletinin geçerli olmadığını, ticari şirketlerin ehliyetlerinin ana sözleşmede belirlenen konu ve amaç ile sınırlı olduğunu, bunun dışındaki işlemlerin ehliyetsizlik sebebi ile geçersiz, mutlak butlanla batıl olduğunu, davacı şirketin ticaret sicil müdürlüğünden alınacak şirket ana sözleşmesinde 3. kişilerin borçlarına kefil olabileceğine dair bir madde bulunmadığının görüleceğini, bu sebeple kefaletinin mutlak butlanla batıl olup yok hükmünde olduğunu, … Bankası …. Şubesi ile imzalanan 30.12.2005 tarihli kredi özleşmesini kefiller …, …., … ve … ile aynı anda imzaladığını, davacı ile … ve …’ın sözleşmenin tanzim tarihinde kefaletlerinin olmadığı için sözleşmede imzalarının da bulunmadığını, daha sonra kredi borçlusu şirketin muvafakati ve onayı olmadan alındığı için geçersiz olduğunu, bir an için kefil olarak kabul edilmeleri halinde dahi genel kredi sözleşmelerindeki kefaletlerinin limiti bulunmadığını, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, buna bağlı olarak rücu haklarının da bulunmadığı, davacı şirketin dava konusu bonoları usul ve yasaya uygun ciro silsilesi ile elde etmediğinden yasal hamil sıfatının ve buna bağlı takip ve alacak hakkı bulunmadığını, 24 adet senedin davalı …. tarafından dava dışı … Bankası … şubesine verildiğini, müvekkillerine bu bonolar için banka tarafından gönderilen ihbarnamelerin bu hususu ispatlayacağını, bu ihbarnamelerde senet bedelinin … şirketinin şubedeki hesabına yatırılması gerektiğinin açıkça belli olduğunu, dava dışı bankanın kötü niyetli davranarak senedin mülkiyet hakkı …’da olduğu halde bonoları davacı şirkete verdiğini, davacının kötü niyetli olarak senetleri icra takibine konu ettiğini, bonoyu elinde bulunduran kimsenin hak sahibi olabilmesi için – fiili zilyedliğin yeterli olmadığını, aynı zamanda hakkının müteselsil ve birbirlerine bağlı cirolarla kanıtlaması gerektiğini, davacıya ciro yoluyla yapılmış bir teslimin söz konusu olmadığı için meşru hamil sayılamayacağını, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında takibe konu bonolar için Bakırköy …. ATM. sinin…. E. Sayılı dosyasında 24 adet bononun iptali istemli dava açıldığını, emsal Yargıtay kararının teminat amaçlı olarak bankaya verilen bonoların banka tarafından alacaklıya temlik cirosu temlik edilmediği taktirde alacaklının meşru hamil sayılamayacağı yönünde olduğunu, davalı …’in senetlerde avali olduğunu, isminin senette kefil yazan sütunda yer aldığını, kefil yazısının üstünün çizilmediğini, Yargıtay Hukuk Dairesinin onama kararında da …’in avalist olduğu bu sebeple senetlerin kambiyo niteliğinde olmadığının kesinleştiğini, bonolar üzerinde tanzim yerinin bulunmadığını, bono üzerinde sadece aval verenin adresinin yazılmasının o bonoyu TTK.m.688/6 uyarınca kıymetli evrak haline getirmeyeceğini, davacının bonoların meşru hamili olmadığı ve dava konusu bonoların kambiyo senedi vasfında olmadığının Yargıtay … Hukuk Dairesinin … E. … kararları ile sabit olduğunu, davacının karar düzeltme isteminin ret edilmesi sonucu kararın kesinleştiğini, dava konusu bonoların zamanaşımına uğradığını, 31.07.2007 tarihli sözleşmeyi müvekkillerinin kefil olarak imzalamadıklarını, davacı şirketin 31.08.2009 tarihli toplantıda imzalanan belgedeki imzaların ….Ltd.Şti adına imzalandığını Bakırköy …. ATM.sinin …. E. Sayılı dosyasında iddia ettiklerini, bu dava da ise kefil olarak imza edildiğinin ileri sürüldüğünü, sözleşmede adı geçenlerden hiç birinin davalı … şirketinin ortağı veya yetkilisi olmadıklarını, sözleşmede yetkili veya vekil ibaresinin de yer almadığını, ayrıca kefil olunduğunun da yazılı olmadığını, BK.nun 484. maddesinde yazılı şekil şartının ispat şartı olmayıp, geçerlik şartı olduğunu, şekle uygün olmayan kefaletin mutlak butlan ile hükümsüz olduğunu, BK.m.483 de kefalet sözleşmesi ile kefilin asıl borçlunun alacaklısına karşı olan asıl borcunun ödenmesini yüklendiğini, asıl borç sona erdiğinde kefaletinde kendiliğinden sona ereceğini, davalı … şirketinin davacı tarafa borcu olmaması nedeni ile olmayan borca kefil olunamayacağını, belgenin bir an için geçerli bir kefalet sözleşmesi olarak kabul edilmesi halinde dahi kefaletin adi kefalet olarak kabul edilmesi gerektiğini, belgede davalıların müteselsil kefil olarak belgeyi imzaladıklarına ilişkin bir ibare bulunmadığını, asıl borçludan takip yolları tüketilmediği müddetçe kefile başvurulamayacağını, ayrıca …. M. Uyarınca 1 ay içerisinde dava açılmadığını belirterek, davanın reddine, davacının %40 kötü niyet tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … sunmuş olduğu cevap dilekçesinde ; Davacının kefaletinin mutlak butlanla batıl olup yok hükmünde olduğunu, davacı şirketin …. Bankasının haklarına halef olmasının hukuken mümkün olmadığını, 31.08.2007 tarihli …. firmasının … firması ile arasındaki cari hesap durumunun görüşüldüğü toplantıda hazırlanan bu belgenin kefalet sözleşmesi olmadığını, sözleşmede adı geçenlerden hiç birinin …. firmasının ortağı veya yetkilisi olmadığını, bu belgede yetkili veya vekil ibaresinin de yer almadığını, belgede bulunan imzaların yanında kefil olunduğunun da yazmamakta olduğunu, kefalet sözleşmesi olarak geçerli bir belgenin bulunmamakta olduğunu, kefaletin geçerli olması için kefalet limitinin belli olması gerektiği gibi açıkça borca kefil olunduğunun yazılması gerektiğini, bu belge altındaki imzada kefil veya kefalet ibaresi yer almamakta olduğunu belirtmişler ve de sonuç ve istek olarak da açıklanan sebepler ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Ticaret Anonim Şirketi vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle ; Davacının bankaya verdiği kefaletinin mutlak butlanla batıl olup yok hükmünde olduğunu, davacı şirketin dava konusu edilen senetlerde meşru hamil bulunmamakta olduğunu, bonoyu elinde bulunduran kimsenin hak sahibi olabilmesi için fiili zilyetliğin yeterli olmayıp aynı zamanda hakkını müteselsil ve birbirine bağlı cirolarla kanıtlaması gerektiğini, senetlerdeki hak ve alacakların ayrı bir yazılı sözleşme ile devredilemeyeceğini, senedin arkasına atılan geçerli bir ciro ile senetlerdeki hak ve alacak haklarının temlik edilebileceğini, bu sebeple de davacının meşru hamil olmadığını ve senetlerle alakalı bir alacağı bulunmadığını, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 24.09.1991 tarih, … – …. K. sayılı kararının bu yönde olduğunu, dava konusu senetlerin kambiyo niteliğinde olmadığını, 31.08.2007 tarihli anlaşmayı diğer davalıların kefil olarak imzalamamış olduklarını belirtmişler ve de sonuç ve istek olarak da açıklanan sebepler ile davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, ticari sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler … ve … tarafından mahkememize sunulan 17/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı şirket defter kayıtlarında davacı şirketin davalı şirketten toplam alacağının 3.800.795,86 TL olarak gözüktüğü, bu bedelin içinde 903.325,00 TL davacının … Bankası hesabından davalıya gönderilen ödemelerinde bulunduğu, davacı şirketin 31/08/2007 tarihli sözleşmeden kaynaklı alacağının gerçek tutarının belirlenebilmesi için bu sözleşmede yazılı Yenibosna sınırları içinde kalan … pafta …. sayılı parseldeki fabrika binasının sözleşmede yazılı 31.12.2007 tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi gerektiği, söz konusu fabrika binasının 03/12/2008 tarihinde davacı şirketin ortağı ve yetkilisi … tarafından … isimli kişiye satıldığı ve gerek bu taşınmaz ve gerekse…. meşe mevkiindeki sözleşmeye konu arsanın satılması nedeniyle her iki taşınmazın önceki sahibi …. Şti tarafından Bakırköy … ATM.sinin … E. sayılı dosyasında açılan tapu iptal ve tescil davasının yukarıda açıklanan nedenlerle bu satış bedelinin ve buna bağlı olarak davacı şirketin sözleşmeden kaynaklı alacağının belirlenmesine etki edeceği, buna bağlı olarak sonucunun beklenip beklenmeyeceğinin mahkemenin taktirine bırakıldığı, mahkemenin kesinleşen kararı nedeniyle davacı şirketin dava dışı kredi açan banka tarafından kendisine teslim edilen 24 adet değişik vadeli bonolara dayalı olarak davalı bono keşidecisi borçlulardan bir istemde bulunamayacağı, sözleşmeye ait her iki taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları ile ipotek akit tablolarının ilgili tapu müdürlüğünden istenilmesi, davacı vekilinin davalı şirket ile ilgili istemini ve faiz başlangıcı tarihlerine ilişkin açıklamaları yapması halinde ve ayrıca, mahkemenin kesinleşen … E. sayılı dosyasının bu dosya içine alınması ile birlikte davacı şirketin gerek davalı şirketten ve gerekse kredi borcuna müteselsil kefil – müşterek borçlu olarak imzalayan davaliların sorumlu oldukları miktarların daha sağlıklı hesaplanabileceği, bu aşamada alacakların miktarının ve faiz başlangıç tarihlerinin kesin belirlenemediği yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişiler…, … ve …. tarafından mahkememize sunulan 30/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; …. İlçesi …. Mahallesi, …. ….arı Mevkii, – Ada, …. Parsel 1.460 m2 yüzölçümlü 22.618,16m2 yüzölçümlü kargir atölye vasıflı taşınmazın tam hissesinin … adına 24/07/2006 tarih … yev. numaralı satış işlemi ile kayıtlı iken, … adına 03/12/2008 tarih … yev. numaralı satış işlemi ile, … şirketi adına 09.07.2015 tarihli …. yev. numaralı Satış ve İpotek işlemi ile dava dışı kayıtlı olduğu, taşınmaz üzerinde 27.02.2020 tarihli ihtiyati haciz ve alacaklısı … Bankası olan 09/07/2015 tesis tarihli 16.000.000 TL tutarlı ipoteğin bulunduğu, …. İlçesi … Mahallesi, …. Mevkii, – Ada, …. Parsel 1.460 m2 yüzölçümlü 22.618,16m2 yüzölçümlü kargir atölye vasılfı taşınmaz bağımsız bölümlerin 31/12/2017 tarihi itibari ile toplam değeri 14.000.000TL + 3.475.218,88TL = 17.475.218,88TL olarak hesaplandığı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …., … ve …. tarafından mahkememize sunulan 25/11/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacı … davalının itirazları detaylı olarak incelendiği, kök rapordaki inceleme ve tespit sonuçlarının korunduğu kanaatine varıldığı, …. İlçesi …. Mahallesi, …. Mevkii, – Ada, …. Parsel 1.460 m2 yüzölçümlü kargir atölye vasıflı taşınmazın 31/12/2007 tarihi itibari ile tamamının 3.669.200,00TL olarak hesap ve takdir edildiği yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve …. tarafından mahkememize sunulan 28/03/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacı şirket defter kayıtlarında davacı şirketin davalı şirketten toplam alacağının 3.800.795,86 TL. olarak gözüktüğü, bu bedelin içinde 903.325,00 TL’sinin davacının …. Bankası hesabından davalıya gönderilen ödemelerinde yer aldığı, davacı şirketin davalı şirketten 31/08/2007 tarihli sözleşmeden kaynaklı alacağının 2.030.800,00 T1, olarak hesaplandığı, davacı şirketin davalı şirketir dava dışı barıkadan kutlandığı ancak davalı tarafından ödenmeyen kredi borcuna karşılık dava dışı bankaya değişik tarihlerde toplamda 903.325.000,00 TL. ödeme yaptığı, davacı şirketin davalı şirketi sadece dava konusu sözleşmeden kaynaklı alacağı için direnime düşürdüğü, diğer davalılara gönderilen bir uyarı bulunmadığı, noter uyarısında verilen 3 günlük ödeme süresine göre istemle bağlı kalınarak davalı şirketin 01/04/2008 tarihinden #tibaren direnime düştüğünün kabul edilebileceği yönünde görüş bildirmişlerdir.
Davalı şirketin …. Bankası …. Şubesinden 30.12.2005 tarihinde imzalanan sözleşme ile kredi kullandığı,….-…, … ve … isimli davalıların 889.000,00 Euro için sözleşmeyi müteselsil kefil ve müşterek borçlu sıfatlarıyla imzaladıkları, sözleşme ekinde yer alan fotokopiye göre davacı şirketin ve … ile …. isimli kişilerin miktar ve tarih belirtilmeksizin sadece adreslerinin yazılı şekilde sözleşmeyi kefil olarak imzaladıkları,
30.12.2005 tarihli ödeme tablosunda davalı şirkete 889.000,00 Euro tutarında 1 yıl anapara ödemesiz kredi kullandırıldığı, ödenecek toplam tutarın %10 fazlası tutarında 26 adet senet alındığı, ödeme tarihlerinde belirtilen toplam tutarın ödenmesi halinde aynı tarihli senetlerin iade edileceği, davacı vekilince sunulan ödeme tablosu fotokopisinde davalı şirket ve kefilleri ile davacı şirket ve ortakları … ve ….’ın da kefil sıfatıyla imzaladıkları, ödeme tablosunda ödenmesi gereken kredi borcunun toplamının ise faiz +BSMV dahil 1.073.400,45 Euro olarak gözüktüğü, davalı şirket tarafından 24.01.2013 tarihinde sunulu kanıt listesi ekinde yer alan fotokopide ise davacı şirket ve ortaklarının imzalarının yer almadığı,
Davacı şirkete ait olduğu davalı vekilince sunulan fotokopiden davacı şirketin ortakları … ve …’ın davalı şirket tarafından kullanılan 889.000 Euro tutarlı krediye şirketlerinin menfaatini düşünerek müşterek borçlu ve müteselsil kefil olunması için gerekli işlemlerin yapılmasına ve ana sözleşmenin bu konuda değiştirilmesine 16.10.2006 tarihli ortaklar kurulu toplantısında karar aldıkları,için ayrıca faiz uygulanmayacağı, davacı şirketin ortağı ve yetkilisi olan … isimli kişiye ait …” de ki arsanın bedelinin 3.700.000,00 TL. olarak belirlendiği ve borçtan düşüldüğü, geri kalan 5.700.00,000 TL için yine …’a ait Çobançeşme’de ki fabrika binasının 31.12.2007 tarihine kadar davalı şirket tarafından satılarak hesaptan düşüleceği, bu tarihe kadar satış gerçekleşmediği taktirde…aralarında yer aldığı komisyon tarafından belirlenecek değer üzerinden fabrika binasının …’a bırakılacağı ve bu bedelin davalı şirket borcundan düşüleceği,
Davacı şirketin borcu kaldığı taktirde davalı şirkete bu borcu nakit olarak ödeyeceği,
Davalı şirketin bir borcu kaldığı taktirde bu borcun taksitlendirilerek ödeneceği,
Davalı şirkete ait makinelerin davacı şirket tarafından leasing yapılacağı ve bu yolla alınacak 2.000.000,00 Euro’ya karşılık 2008 yılından başlayarak 30 ay sıra vadeli çekler verileceği,
Davalı şirket ve ortaklarının kendi üzerlerine veya 3. Kişiler üzerine yeni alacağı makinaların leasing borcunu davacı şirketin ödemesi koşulu ile kiralanacağı, ancak bu kiralama karşılığı yeni kurulacak şirketten kira bedeli alınmayacağı ve kira bedellerinden feragat edileceği, kiralama müddetince makinaların kiralayan şirketin malı olacağı,
(Davacı şirketin ortağı ve yetkilisii) …’un her iki taşınmazı davalı şirketin davacı şirkete olan borcunu ödemesi olarak rücu etmemek kaydı ile kabul ettiği,
Sözleşmenin sonunda “Bu anlaşma … tarafi: … ve …ile … tarafları: …, …, … kefaletinde imzalanmıştır. Taraflar şahsi ve şirket adına iş bu sözleşmeyi imzalamışlardır…” denildikten sonra isimleri geçenlerce imzalandığı,
Davacı yanca fotokopileri sunulan banka cüzdanı fotokopileri ile banka dekont fotokopilerine ve de onaysız hazırlanan tabloda davalı banka hesabına 01.10.2007 ile 06.03.2008 tarihleri arasında toplamda 903.425,00 TL. ödeme yapılmış gözüktüğü,
Bakırköy … SHM.sinin …. D. İş sayılı dosyasında 15.02.2008 tarihinde yapılan delil tespitinde görev alan inşaat mühendisi bilirkişinin sözleşmeye konu Yenibosna’da ki taşınmazın değerinin 31.12.2007 tarihi itibariyle 2.046.406,00 TL. olarak belirlediği, davalı şirketin bu dosyada bilirkişi tarafından belirlenen değere itiraz edildiğini ileri sürdüğü,
Kredi açan banka şubesinin davacı şirkete verdiği 07.03.2008 tarihli yazıda,asıl kredi borçlusu davalı şirketin ödemediği 1.056.476,87 Euro kredi borcunun kefil sıfatıyla davacı şirket tarafından ödendiği açıklanarak, kredi borcunun teminatı olarak sağlanan tücari işletme rehni, 30.06.2006-30-12.2008 tarihleri arasında vadeleri bulunan Euro üzerinden düzenlenen 26 adet bono ile …’a ait …. ve … daki taşınmazlar üzerine 1. Dereceden konan 250.000,00 ve 900.000,00 TL. ipotekler üzerinde yapılan ödeme tutarı olan 1.056.476,87 Euro için BK.m.496 uyarınca halefiyetleri olduğunun bildirildiği,
Kredi açan bankanın 30.01.2007-301.12.2008 tarihlerinde ödenecek kredinin teminatı olarak düzenlenen 26 bonodan 24 adedini davacı şirkete 06.03.2008 tarihinde düzenlenen tutanak ile teslim ettiği, 30.06.2006 ve 04.01.2007 vade tarihli ilk iki teminat bonosunun ise davacılara verilmediği,
Davacı – şirketin,davalı şirkete İstanbul …. Noterliğinden gönderdiği 21.03.2008 tarihli uyarı ile her iki taşınmazın belirlenen değerlerinin düşülmesi sonucu kalan borç olarak belirlenen 3.653.594,00 – TL.nin, .03.2008 tarihine değin işlemiş faizi 208.104,71 TL. ile birlikte 3 gün içinde ödenmesinin istenildiği, uyarının 27.03.2008 tarihinde davalı şirkete tebliğ edildiği,
Davacı vekilince sunulu 24 adet kredi borcuna mahsuben teminat amaçlı düzenlenen 30.1.2007 ile 31.03.2008 tarihleri arasındaki vadeleri taşıyan bonoların lehtarının davalı şirket borçlularının ise davalı … dışındaki gerçek kişi davalılar olduğu, lehtarın cirosu ile dava dışı bankaya teslim edildiği.
Davacı şirketin bonolardan 15 adeti için gerek borçluları ve gerekse lehtar davalı şirket hakkında 22.04.2008 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığı, icra hukuk mahkemesince davacı şirketin yasal hamil olmadığı gerekçesiyle icra takibinin iptaline karar verildiği, kararın aşamalardan geçmek suretiyle kesinleştiği,
Davalılar …, ….-… ve … tarafından davacı şirket ve davalı şirket aleyhine Bakırköy … ATM.sinin …. E. Sayılı dosyasında 09.02.2009 tarihinde davacı şirket tarafından icra takibine konu edilen 15 adet ve icra takibine konu edilmeyen 9 adet dava konusu bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespiti amacıyla dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucu 05.04.2013 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay’ca bozulması sonucu dosyanın Mahkemenizin… E. sına kaydı yapıldığı, sonucunun beklenilmesine karar verildiği, yapılan yargılama sonucu 28.01.206 tarihinde açılan davanın bozma kararında belirtilen araştırma yapıldıktan sonra toplanan kanıtlara göre yeniden kabulüne karar verildiği, kararın aşamalardan geçerek kesinleştiği,
Davalı şirket vekilince sunulan dava dışı …. ve …. Şti. tarafından davacı şirketin dava dışı ortağı ve sahibi yetkilisi olan … ve dava dışı alıcı …. aleyhine Bakırköy … ATM sinin …. E. (eski esası … ATM.sinin …. E). sayılı dosyasında alınan 22.10.2010 tarihli bilirkişi raporundan dava dilekçesinde sözü edilen Yenibosna’daki … pafta …. sayılı parselin öncesinde dava dışı… ve tekstil ….Ltd. Şü adina kayıtlı iken 24.07.2006 tarihinde Davaci şirketini sahibi …’a 03.12.2008 tarihinde ise … tarafından …. isimli alıcıya satıldığı, 03.12.2008 tarihindeki değerinin 3.290.710,00 TL. olabileceğinin bildirildiği,
Huzurdaki davanın önce Bakırköy … ATM.sinin … E. sına kayıtlandığı,22.11.2011 tarihinde mahkemeler arasında gerçekleşen paylaşım üzerine dosyanın Bakırköy …. ATM.sinin …. E. sını aldığı, 25.02.2015 tarihinde verilen birleştirme kararı ile dosyanın Mahkemenize ulaştığı, Mahkemenizce 12.01.2016 tarihinde ayırma kararı verilerek dosyanın son olarak Mahkemeniz şu anki …. esasına kaydı yapıldığı, tespit edilmiştir.
Davacı şirket vekili iki ayrı hukuki nedene dayalı otarak davalılardan alacak isteminde bulunmaktadır. Bunlardan ilki 31.08.2007 tarihli “Anlaşma” başlıklı sözleşmeden kaynaklı alacak istemi, ikincisi ise davalı şirket ve müşterek borçlu, müteselsil kefilleri yerine dava dışı kredi açan bankaya yapılan kredi borcu ödemelerinden kaynaklanan alacaktır.
Dava dosyası içinde yer alan ve yukanda tekrar özetlenen kanıtlardan; davalı şirketin dava dışı bankadarı işletme rehni ve ortakların kişisel kefaletleri ve ödeme planına uygun düzenlenen bonolara dayalı olarak 30,12.2005 tarihli sözleşme ile kredi kullandığı,
Davalı şirketin ilk iki kredi taksitini ödediği, ödeme güçlüğü içine düşmesi sonucu, dayacı-şiyket ile ortaklarının daha sonra kredi borcuna kefil oldukları ve kredi ödeme tablosunu kefil sıfatıyla imzaladıkları, davacı şirketin bu şekilde davalı şirketin kredi borcunu yüklenmesinin güvencesi olarak davalıların bir kesmının ortak olduğu dava dışe …. ve …Üretim…Ltd, Şti adına kayıtlı taşınmazların bir tür inarıçlı işlem ile teminat olarak dayacı şirketin ortağı ve yetkilisi …’a bedelsiz devir edildiği, aynı taşınmazların bu kez davacı şirket ve ortaklarının kefil oldukları kredi borcunun teminatı olarak birinci dereceden ipotek verildiği, davalıların barıkaya olan kredi borçlarının davacı şirket tarafından ödendiği, tarafların 31.08.2007 tarihinde bir araya gelerek gerek cari işlemlerden kaynaklı davalı şirket borcunun ve gerekse davalı Şirket adına bankaya yapılan ödemelerin tasfiyesi konusunda anlaşmaya vardıkları, bu tarihten sonra da davacı şirketin davalı şirkete yukarıda açıklaran şekilde kredi borcunun kalan kısınının ödenmesi için değişik tarihlerde toplamda 903.325,00 TL. ödeme yaptığı, 31.08.2007 tarihli sözleşmede yazılı Yenibosna’daki fabrika binasının alacaktan düşülmesi içir gerekli işlemler yapılamaması üzerine davacı şirket ortağı ve yetkilisi …’un fabrika binasını 3. kişiye sattığı, banka kredi borcunun açıklanan şekilde ödenmesi üzerine dava dışı bankarıın gerek elinde bulundurduğu 24 adet teminat bonosunu davacı şirkete teslim ettiği gibi, işletme rehninden ve ipoteklerden kaynaklı alacaklarını da devir ettiği anlaşılmaktadır.
31.08.2007 tarihli ” Anlaşma ” başlıklı sözleşmede davalı şirketin davacı şirkete 31.08.2007 tarihi itibariyle 9.400.000,00 TL. borçlu olduğu tarafların kabulündedir. Yine öncesi dava dışı bir kısım davalıların ortağı olduğu …Ltd.Şti ye ait iken davacı şirketin ortağı ve yetkilisi …’a devir edilen …. deki arsaların değeri taraflarca 3.700.000,00 olarak belirlenerek davalı şirketin borcundan düşülmüş ve bu şekilde açıklanan tarih itibariyle bakiye borcun 5.700.000,00 TL. olduğu sözleşmenin taraflarınca kabul ve ikrar edilmiştir.
31.08.2007 tarihli sözleşme uyarınca kalan borca mahsup edilmesi düşünülen Yenibosna sırırlarındaki fabrika binasının da yukanda açıklanan şekilde teminat amaçlı davacı şirketin ortağı …’a devir edildiği, taraflar arasında ortaya çıkan sorunlar üzerine bu fabrika binasının dava dışı ….’a satıldığı, eski …Ltd. Şti tarafından açılan tapu iptal davasının Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….E. sayılı dosyasında verilen davanın reddi kararı ile sonuçlarıdığı ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Çorlu ….Köyü sınırları içinde bulunan ve sözleşme uyarınca davacı şirketin yetkilisi …’a devir edilen ve ondan da birden çok kişiye satılarak devir edilen taşırımazlarla ilgili otarak bu arsaların ilk sahibi olan ….Ltd. Şti tarafından Çorlu …. AHM. sinde açılan tapu iptal ve tescil davalarının şu an hangi aşamada olduğu betirsiz bulunmaktadır. Ancak, söz konusu taşınmazların sözleşme tarihinde 3.700.000,00 TL. değerde olduğu ve bu değer çekişme konusu olmaksızın davacı alacağından düşüldüğü için, söz konusu davaların sonucunun beklenilmesinin huzurdaki davadaki davacı istemine bir etki sağlamayacağı açıktır.
Davalı şirketin davacı şirkete olan borcunun 31.08.2007 tarihli sözleşme ile 9.400.000,00 TL. olduğu, ….’deki arsaların değeri işe taraflarca 3.700.000,00 belirlenerek alacaktan düşüldüğü için ticari ilişkiden kalan çekişmesiz borç (9.400.000,00 —3.700,000,00—) 5.700.000,00 TL. olarak hesaplanmaktadır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre 31.12.2007 tarihi itibariyle Bahçelievler-Yenibosna sınırları içinde kalan …. sayılı parsetin değeri 3.669.200,00 TL. olarak belirlenmekle, bu taşınmazın değerinin davacı alacağından düşülmesi sonucu davalı şirketin kalan borcu (5.700.000,00 — 3.669.200,00 -) 2.030.800,00 TL. ye inmektedir.
Davacı şirketin davalı şirkete barıka kredi borçlularını ödemek amacıyla yaptığı ödemelerin toplamı ise 903.325,00 TL. dir.
Bu durumda davacı şirketin davalı şirketten gerek ticari ilişkiden ve gerekse davalı şirket lehine banka kredi borçlarını ödemek şeklinde yaptığı kazandırmalar sonucu ortaya çıkan toplam alacağı ( 2.030.800,00+ 903.325,00 = 2.934.125,00 TL’ye ulaşmaktadır.
Açıklanan şekilde yapılan asıl alacak tutarından her bir davalının hangi nedenle ve ne miktar üzerinden sorumlu tutulacağı hakkında ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir.
1-Davalı şirket yönündern yapılan değerlendirme:
Davacı şirket yukarıda dava dilekçesinin sonuç bölümünde;” 4.556.919,00 TL’si alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik 2.403.325,00 TL’sinin 1.500.000,00 TL için 01/04/2008, 7.024,14 TL için 01/10/2007, 241.276,50 TL için 19/10/2007, 6.051,09 TL için 30/10/2007, 4.968,12 TL için 31/12/2007, 4.898,99 TL için 30/01/2008, 5.082,66 TL için 29/02/2008, 634.023,50 TL için 06/03/2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte cari hesap ve bonolara dayalı olarak davalı ….’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline,.”karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirketten fazlaya ilişkiri haklar saklı tutularak istenen 2,403.325,00 TL. toplam alacağın içinde 1.500.000,00 TL.nin asıl ticari alacaktan kaynaklandığı, kalan 903.325,00 TL. nin ise bankaya davalı şirket adına ödenen kredi borcu alacağından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve hesaplamalar,anlaşma başlıklı 31/08/2007 tarihli sözleşme ve davalı şirket tarafından kullanılan kredinin kefil olarak davacı şirket tarafından ödenmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde,davalı şirketin sözleşmeden kaynaklı olarak 2.030.800,00.-TL,banka kredi ödemesinden kaynaklanan 903.325,00.-TL olmak üzere toplam 2.934.125,00.-TL borcu bulunduğu anlaşıldığından talep ile bağlı kalınarak davacının sözleşmeden kaynaklı 1.500.000,00.-TL ve banka kredi ödemesinden kaynaklı 903.325,00.-TL alacağının tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.Davacı vekili her ne kadar davalı şirketin temerrüde düştüğünden bahisle temerrüt tarihinden itibaren sözleşmeden kaynaklanan alacağa faiz yürütülmesini talep etmiş ise de,31/08/2007 tarihli sözleşmede açıkça faiz istenemeyeceği hüküm altına alındığından davacı vekilinin faiz istemi yerinde görülmemiş,banka kredisi ile ilgili olarak davacı tarafından herhangi bir ihtarname gönderilip davalı temerrüde düşürülmediğinden ve sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmadığından davalının dava tarihi itibariyle temerrüdün gerçekleştiği anlaşıldığından 903.325.00.-TL’lik alacağa dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi yürütülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
2-Davalı … yönünden yapılan değerlendirme:
Davacı vekili dava dilekçesinin sonunda davalı … ile ilgili olarak; “2-Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, alacağın şimdilik 1.500.00,00 TL’sinin 01.04.2008 tarihinden itibaren işletecek ticari faizi ile …’ndan müştereken ve mütesetsilen tahsili… ”isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili ve aynı zamanda davak sıfatını taşıyan davalı …’nun 31.08.2007 tarihli sözleşmeyi şahsen imzalamıştır.
Söz konusu anlaşma başlıklı sözleşmenin kefalet sözleşmesi mi yoksa garanti sözleşmesi mi ,kefalet sözleşmesi ise kefaletin adi kefalet mi yoksa müteselsil kefalet mi olduğu hususu önemli olup bu davalının sorumluluğu sözleşmenin ve kefaletin niteliğine göre değişecektir.
Kefalet sözleşmesi somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 483. ilâ 503. maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581. ilâ 603. maddeleri) arasında düzenlenmiştir. Garanti sözleşmesi ise Kanun tarafından düzenlenmemiş olmakla birlikte sadece belli bir garanti sözleşmesi türü olan “başkasının fiilini taahhüt” 818 sayılı BK’nın 110. (6098 sayılı TBK’nın 128.) maddesinde eksik bir şekilde hükme bağlanmıştır.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmelerinin alt kavramlarını oluşturan kefalet ve garanti sözleşmelerinin temel amaçları, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. Her iki sözleşme de temel amaçları itibari ile aynı hedefe yönelmekle birlikte, gerek doktrinde, gerekse bu konudaki uygulamanın öncüsü niteliğindeki 11.06.1969 tarihli ve …. E, … K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki (YİBK) belirlemelere göre, her iki sözleşme arasında temel farklar bulunmaktadır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2001 tarihli ve …. E, … K. sayılı kararında da her iki sözleşme arasındaki temel farklar belirtilmiştir.
Öncelikle 818 sayılı BK’nın 484. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin bu sözleşmede sorumlu olacağı miktarın gösterilmesine bağlıdır. 6098 sayılı TBK’nın 583/1. maddesi gereğince ise kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve ayrıca kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin kefilin kendi el yazısıyla yazılmasına bağlı olacağı düzenlenmiştir. Garanti sözleşmesinde ise şekil serbestisi geçerli olup, verilen garantinin belli bir limite bağlanmış olmasına da gerek yoktur.
Öte yandan, 818 sayılı BK’nın 497. (6098 sayılı TBK’nın 591.) maddesi gereğince kefalet sözleşmesinde kefil, borçluya ait bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilme hakkına sahipken, garanti sözleşmesinde üçüncü kişi sözleşme ilişkisine tamamen yabancı olduğundan garanti verenin üçüncü kişiye ait def’ileri ileri sürme hakkı bulunmamaktadır.
818 sayılı BK’nın 486. (6098 sayılı TBK’nın 585/1.) maddesi gereğince adi kefalette, kefilin sorumluluğu asıl borçlu aleyhine girişilecek takibin sonuçsuz kalması koşuluna bağlı olduğu halde garanti sözleşmesinde risk gerçekleştiğinde garanti alan derhal garanti verene başvurabilecektir.
Bunların dışında 818 sayılı BK’nın 496. (6098 sayılı TBK’nın 596.) maddesi gereğince kefil kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra ödeme nispetinde alacaklının haklarına halef olup, asıl borçluya rücu edebilirken, garanti sözleşmesinde garanti verene bu şekilde bir kanuni halefiyet hakkı tanınmış değildir.
Nihayet 818 sayılı BK’nın 492. (6098 sayılı TBK’nın 598/1.) maddesi gereğince kefalet sözleşmesinde kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı iken, garanti sözleşmesinde ise sorumluluk asıl borçtan tamamen bağımsız olup, üçüncü şahsın borcunun herhangi bir nedenle geçersiz olması garanti verenin sorumluluğunu etkilemeyecektir.
Bu farklı hüküm ve sonuçlardan anlaşılacağı üzere, garanti veren kişinin sorumluluğu, kefalet veren kimsenin sorumluluğundan çok daha ağır koşullara tabi tutulmuştur. Bu nedenle sözleşmenin niteliğinin tespit ve yorumunda teminat veren kimsenin iradesi de bu yönden titizlikle değerlendirilmelidir. İşte bu nedenledir ki, doktrinde ve uygulamada her iki sözleşmenin birbirinden ayırt edilebilmesi için çeşitli kıstaslar belirlenmiştir.
Bu kıstaslardan ilk grubu yardımcı olarak belirlenen kıstaslar oluşturur ki, bunlar ana hatları itibariyle; sözleşmede kullanılan deyimler, üstlenilen rizikonun niteliği, borçlu yerine ifa veya tazminat ödeme yükümlülüğü, para borcunun tekeffülü veya bir fiilin tekeffülü gibi kıstaslardır. Bunlar, aşağıda belirtilecek ana kıstasların yanında kullanılması mümkün olan fer’i nitelikteki kıstaslardır.
Yine doktrin ve uygulamada belirlenmiş olan ana kıstaslara gelince; bunlardan ilki, asli-fer’i yükümlülük kıstasıdır. Kefalet sözleşmesini garanti sözleşmesinden ayırt eden en bariz nitelik, kefaletin fer’i olmasına karşılık garanti sözleşmesinin bağımsız ve asli niteliğidir. Garanti sözleşmesi ile garanti veren bağımsız bir borç altına girmekte olup, bu yükümlülüğün bir başka borç ile ilgisi bulunmamaktadır. Garanti alanın üçüncü kişilerle ilişkisi, üçüncü kişinin bir yükümlülük altında bulunması, garanti sözleşmesinin niteliğine tamamen yabancıdır. Kefalette ise, asıl olan bir başka borcun (temel ilişki) olması ve verilen teminat ile o borcun ödenmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca kişisel teminat içeren bir sözleşmede bir başka borç ilişkisine yollamada bulunulması da fer’ilik karinesini teşkil eder.
Ana kıstaslardan ikincisini, teminat verenin yükümlülüğünün kapsam ve niteliği teşkil eder. Buna göre, asıl borçlu gibi yükümlülük altına girme amacını taşıyan sözleşme kefalet, asıl borçlunun borcunu aşabilecek, bir başka deyimle, lehine taahhüt altına girilen alacaklının hiçbir şekilde zarara uğramayacağını temine yönelik sözleşme ise garanti sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
Ana kıstaslardan bir diğeri ise, menfaat kıstası olup, bu kıstasa göre somut bir olayda teminat verenin şahsi bir menfaatinin bulunup bulunmadığına bakılacaktır. Kefalet ilişkisinde kefalet verenin genellikle bu ilişkide bir menfaat sağlama amacı olmadığı hâlde, garanti sözleşmesinde ilke olarak, garanti verenin bu ilişkiden bir menfaati olduğu kabul edilir. Ancak, menfaat her zaman açık olarak kendini göstermeyebilir. Kefalet sözleşmesinde kefil ile borçlu arasında gizli bir menfaat söz konusu olabileceği gibi hiçbir menfaate dayanmaksızın garanti sözleşmesi yapılabilmesi de mümkündür. O hâlde bu kıstas tek başına kesin bir ayırıma imkan vermemekte olup, menfaat kıstası diğer özelliklerle birlikte bulunursa bir garanti sözleşmesine işaret sayılabilir.
Nihayet, ana kıstaslardan bir diğeri de kişiye yönelik teminat verme kıstasıdır. Bu kıstasa göre teminatın bir kişi göz önünde tutularak verilmesi halinde kefalet sözleşmesine işaret olunacaktır. Zira kefil, borç altına girerken alacağın her ne şekilde olursa olsun ödeneceğini değil, fakat bu borçlu tarafından ödeneceğini temin etmektedir. Başka bir deyişle kefilin ilgisi borçlunun şahsına yönelik olup, sonuç ikinci planda kalmaktadır. Garanti sözleşmesinde ise kişiye yönelik bir teminat verilmemekte, objektif olarak belli bir sonucun gerçekleşmesi amacına yönelik olarak teminat verilmektedir. Böylece teminatın bir kişi göz önünde tutularak verilmesi kefalet sözleşmesine, bir sonucun gerçekleşmesi için verilmesi ise garanti sözleşmesine işaret sayılacaktır. Her olayda diğer vakıalarla birlikte bu özelliğin de araştırılması gerekir (Bütün bu açıklamalar için bkz. Reisoğlu, Seza: Türk Kefalet Hukuku, Ankara, 2013, s. 121 vd.; Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri C. II, Ankara, 1987, s. 818 vd.; Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2017, s. 766 vd.; Özen, Burak: Kefalet Sözleşmesi, İstanbul, 2017, s. 23 vd.; Gümüş, Mustafa Alper: Borçlar Hukuku Özel Hükümler C. II, İstanbul, 2014, s. 509 vd.).
Bu şekilde iki sözleşmenin nitelikleri ve farkları belirlendikten sonra, yukarıda açıklanan kıstaslara göre dava konusu sözleşmenin niteliğinin saptanması gerekmektedir.
Uyuşmazlığın kaynağını teşkil eden sözleşme “Anlaşma ” başlığını taşımakta olup, işbu davanın taraflarınca 31/08/2007 tarihinde imzalanmıştır. Bu sözleşmede,davalı şirketin borcunun ne şekilde tasfiye edileceği kararlaştırılmış olup bu davalı ile birlikte ölü davalı … ve diğer davalı … tarafından şahsen de imzalandığı belirtilerek imzalanmış olup yukarıda açıklanan kıstaslar özellikle bağımsız bir borcun ödenmesi yükümlenmediği, teminat beyanı, bağımsızlığını ve asli niteliğini kaybederek fer’i nitelik yani asıl borca bağlı hâle geldiği,söz konusu davalının ve diğerlerinin menfaatinin bulunmadığı,bağımsız ve objektif bir sonucun gerçekleşmesine yönelik teminat verilmemiş olması gözönüne alınarak “Anlaşma ” başlıklı sözleşmedeki teminatının garanti sözleşmesi amacı ile değil, kefalet amacı ile verildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. 818 sayılı BK’nın 18/1. (6098 sayılı TBK’nın 19/1.) maddesi gereğince de davalının bu iradesinin bir kefalet amacına yönelik olduğunun kabulü gerekir.
Bilirkişi kurulu tarafından kefaletin adi kefalet olduğu yönünde bir tespit yapılmış ise de bu tespit yerinde değildir.Mülga 6762 sayılı TTK’nın 7/2.maddesinde ticari işlerde müteselsil kefalet ile ilgili özel düzenleme nedeniyle ,BK’nın müteselsil kefalete ilişkin düzenlemeleri somut olaya uygulanamayacağından davalı ile sözleşmede imzası bulunan diğer davalıların kefaletinin müteselsil kefalet olmakla birlikte, 818 sayılı BK’nın 484. (6098 sayılı TBK’nın 583.) maddesi gereğince kefilin sorumlu olduğu miktarın sözleşmede belirtilmemiş olması karşısında kefalet sözleşmenin bu hâli ile geçersiz olduğu anlaşıldığından bu davalı hakkında sözleşmeden kaynaklanan alacağa ilişkin davanın reddine karar verilmelidir.
3-Davalılar … ve …. yönünden yapılan değerlendirme;
Davacı vekilinin davalılar …. ve … hakkındaki açtıkları davada bu davalılar, ilgili olarak 4.556.919,00.-TL alacağın fazlaya ilişkiri hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.403.325,00 TL’sinin (473.173,36 TL’sinin 31.08.2007 tarihli sözleşmedeki kefalete, 1.026.826,64 TL’ sinin hem sözleşmedeki kefalete hem de bonolara dayalı olarak 01.04.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte v903.325.000.-TL’sininsadece bonolara dayalı olarak) bono vadelerinden ibibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini… “istenilmiştir.
Adı geçen davalılardan toplam olarak istenen 2.403.325,00 TL. içinde yer alan 473.173,36 TL. alacağın 31.08.2007 tarihli sözleşmeye dayalı olarak istendiği görülmektedir.
31.08.2007 tarihli sözleşmenin altında:“Bu anlaşma … tarafı: … ve …. ile … tarafları; …, …, … kefaletinde imzalanmıştır.Taraflar şahsi ve şirket adına iş bu sözleşmeyi imzalamışlardır…” ifadesi yer almakta ve adı geçen her iki davalı tarafından imzalanmış bulunmaktadır.
Davalılardan ….,dava sırasında vefat ettiğinden davacı vekili tarafından dava,davalı …’in mirasçıları …,… ve …’na yöneltilmiştir.
Davalı mirasçı … Bakırköy …..Sulh Hukuk Mahkemesinin 27/01/2021 gün ve …. esas,… karar sayılı ilamı ile mirası reddetmiştir.
Davalılar …. ve …. 31/08/2007 tarihli sözleşmeyi,davalı … gibi kefaleten imzalamış olup davalı … hakkında az yukarıda yapılan açıklama bu davalılar yönünden de geçerlidir.
Uyuşmazlığın kaynağını teşkil eden sözleşme “Anlaşma ” başlığını taşımakta olup, işbu davanın taraflarınca 31/08/2007 tarihinde imzalanmıştır. Bu sözleşmede,davalı şirketin borcunun ne şekilde tasfiye edileceği kararlaştırılmış olup bu davalı ile birlikte ölü davalı … ve diğer davalı … tarafından şahsen de imzalandığı belirtilerek imzalanmış olup yukarıda açıklanan kıstaslar özellikle bağımsız bir borcun ödenmesi yükümlenmediği, teminat beyanı, bağımsızlığını ve asli niteliğini kaybederek fer’i nitelik yani asıl borca bağlı hâle geldiği,söz konusu davalının ve diğerlerinin menfaatinin bulunmadığı,bağımsız ve objektif bir sonucun gerçekleşmesine yönelik teminat verilmemiş olması gözönüne alınarak “Anlaşma ” başlıklı sözleşmedeki teminatının garanti sözleşmesi amacı ile değil, kefalet amacı ile verildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. 818 sayılı BK’nın 18/1. (6098 sayılı TBK’nın 19/1.) maddesi gereğince de davalının bu iradesinin bir kefalet amacına yönelik olduğunun kabulü gerekir.
Bilirkişi kurulu tarafından kefaletin adi kefalet olduğu yönünde bir tespit yapılmış ise de bu tespit yerinde değildir.Mülga 6762 sayılı TTK’nın 7/2.maddesinde ticari işlerde müteselsil kefalet ile ilgili özel düzenleme nedeniyle ,BK’nın müteselsil kefalete ilişkin düzenlemeleri somut olaya uygulanamayacağından davalı ile sözleşmede imzası bulunan diğer davalıların kefaletinin müteselsil kefalet olmakla birlikte, 818 sayılı BK’nın 484. (6098 sayılı TBK’nın 583.) maddesi gereğince kefilin sorumlu olduğu miktarın sözleşmede belirtilmemiş olması karşısında kefalet sözleşmenin bu hâli ile geçersiz olduğu anlaşıldığından davalı … ve ölü … miraşçıları hakkında sözleşmeden kaynaklanan alacağa ilişkin davanın reddine karar verilmelidir.
Davalılar … ve …’nun davalı şirketin bankadan kullandığı kredilerin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olduğu çekişmesiz bulunmaktadır. Davacı şirketin dava dışı bankaya davalı şirket yerine yaptığı ödemeler sonucu adı geçen bu davalıların da bankaya olan borçlarından kurtuldukları düşünüldüğünde, davacı Şirketiri dava dışı bankaya davalı şirket adına yaptığı ödemelerin toplamı olan 903.325,00 TL. den dolayı davacı şirkete borçlu olduğu anlaşıldığından ve davadan önce davalıların temerrüde düşürüldüğü ispat edilemediğinden 903.325,00TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … ile ölü davalı … mirasçıları …. ve …’ndan tahsili ile davacıya verilmesine,ölü davalı … mirasçısı … mirası reddettiğinden bu mirasçı hakkında açılan sözleşmeden kayanaklanan alacak davasının reddine karar verilmelidir.
Bu davalılardan istenen diğer alacak 24 adet bononun toplamı olan 12.026.826,64 TL, ilgili olduğu ve bu bonolardan dolayı-Davalılar …, ….-… ve … tarafından davacı şirket ve davalı şirket aleyhine Bakırköy … ATM.sinin …. E. sayılı dosyasında 09.02.2009 tarihinde davacı şirket tarafından Icra takibine konu edilen 15 adet ve icra takibine konu edilmeyen 9 adet dava konusu bonolardan dolayı borçlü olunmadığının tespiti amacıyla dava açıldığı, mahkemece yapılar yargılama sonucu 05.04.2013 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay’ca bozulması sonucu dasyanın Mahkemenizin…. E. Sına kaydı yapıldığı, sonucunun beklenilmesine karar verildiği, yapılan yargılama sonucu 28.01.2016 tarihinde açılan davanın bozma kararında belirtiten araştırma yapıldıktan sonra toplanan kanıtlara göre yeniden kabulüne karar verildiği, kararın aşamalardan geçerek kesinleştiği anlaşıldığından bu kalem alacakla ilgili olarak adı geçen davalılardan bir istemde bulunulamayacağından buna ilişkin davanın reddine karar verilmelidir.
4-Davalılar …, … ve … yönünden yapılan değerlendirme;
Davacı vekitli dilekçesinin sonuç bölümünde davalılar …, … ve … ile ilgili olarak “Alacağın 1.930,151,64 TL’sinin bonolara dayalı olarak, bono – vadelerinden – itibaren – işleyecek faizi ile birlikte davalı …, … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsili..”isteminde bulunmuştur. Açıklardığı gibi Mahkememizin kesinleşen kararı ile adı geçen bu davalıların 24 adet kredi açan bankaya teminat otarak verilen bonolardan dolayı davacı şirkete borçlu olmadıkları ortaya çıktığı için, huzurdaki davada bu bonolardan dolayı davacı şirkete ayrıca borçlu olmadıkları anlaşıldığından bu davalılar hakkında açılan davanın da reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİNE;
A)Davacının,davalı …. Tekstil San.ve Tic.A.Ş. Aleyhine sözleşmeden kaynaklı olarak açtığı davanın KABULÜ ile,1.500.000,00.-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
B)Davacının,davalı … Tekstil San.ve Tic.A.Ş.,,… ve … miraşçıları,(… ve …) Aleyhine dava dışı bankaya ödenen kredi ödemesinden kaynaklı olarak açtığı davanın KABULÜ ile, 903.325,00.-TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
C)Davacının,davalı … miraşçısı … Aleyhine dava dışı bankaya ödenen kredi ödemesinden kaynaklı olarak açtığı davanın,bu kişinin mirası reddetmesi nedeniyle REDDİNE,
D)Davacının,davalı …A.Ş. Aleyhine sözleşmeden kaynaklı olarak açtığı davada fazlaya ilişkin hakkının SAKLI TUTULMASINA,
E)Davacının,davalılar,…,… ve … mirasçıları (…,… ve …),…,… ve … Aleyhine sözleşmeden ve bonolardan kaynaklı olarak açtığı davanın REDDİNE,
F)Alınması gerekli 164.171,13.-TL harçtan peşin alınan 35.689,40.-TL’nin mahsubu ile 128.481,73.-TL harcın davalılar …A.Ş.,… ve ölü davalı … mirasçıları …. ve …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazinaye İRAT KAYDINA,(Davalılar … ve ölü davalı … mirasçıları … ve …’nun hesap edilen harcın 61.706,13.-TL’sinden sorumlu tutulmalarına)
G)Davacı tarafından yatırılan 18,40.-TL başvuru harcı ile 35.689,40.-TL peşin harcın davalılar …A.Ş.,… ve ölü davalı … mirasçıları …. ve …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
H)-Davacı tarafından, davalılar ….A.Ş.,… ve ölü davalı … mirasçıları …. ve … için yapılan 26 adet tebligat+posta ücreti 300,50-TL, 3 bilirkişi inceleme ücreti 12.850,00-TL ve 130,00 TL ATGV araç ücreti olmak üzere toplam 13.280,50.-TL yargılama giderinin davalı ….A.Ş.,,… ve … miraşçıları,(… ve …) alınarak davacıya VERİLMESİNE, davacının ,diğer davalılar ile ilgili olarak yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
I) Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre davanın kabul ve ret oranına göre hesap edilen 219.166,25.-TL ücreti vekaletin davalılar ….A.Ş.,… ve ölü davalı … mirasçıları .. ve …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,(Davalılar … ve ölü davalı … mirasçıları … ve …’nun hesap edilen vekalet ücretinin 117.365,75.-TL’sinden sorumlu tutulmalarına)
İ) Bir kısım davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 219.166,25.-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara VERİLMESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar ile davalılar vekillerinin yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 27/10/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”