Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1091 E. 2018/497 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1091
KARAR NO : 2018/497

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2015
KARAR TARİHİ : 26/04/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 02/12/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ilk önce 09/01/2012 tarihli ” … İli … İlçesi … Mahallesi … Cad. … Ada … Parsel Üzerinde sözleşme ekindeki Belediye Onaylı Projelerde belirlenen alınması, tam ve eksiksiz olarak yapılması işinin teknik şartname ve eklerindeki projelere uygun olarak belirtilen birim fiyatlardan imalatı, nakliyesi ve montajı” işi için ¨650.000,00 bedelli sözleşme yapıldığını, keza aynı yerle ilgili ayrıca 03/08/2013 tarihinde de ayrıca 60 gün süreli Beton Tip 1600 KWA Trafo Merkezi Kurulmasına ilişkin ¨150.000,00 bedelli başka bir sözleşme daha yapıldığını, her iki sözleşmede de o tarihte belediyece onaylanmış olan projeler esas alınarak fiyat belirlemesi yapıldığını, müvekkili, sözleşmelerin imzalandığı tarihteki eki olan belediye onaylı projelerdeki işler karşılığı , her iki sözleşmede belirlenen toplam ¨ 800.000,00 bedelli işi eksiksiz olarak yerine getirdiğini, bunun yanısıra sözleşme anındaki onaylı olmayan projelerdeki ve gene davalının talepleri doğrultusundaki yaklaşık ¨ 700.000,00 bedelli işleri de yapmış olmasına karşın davalı , ödeme edimlerini ifa etmekten kaçındığını, belirtilen sözleşmeler uyarınca müvekkili şirket tarafından davalı şirkete daha önce bir adet ¨350.000,00 bedelli ve bir adet de ¨150.000,00 bedelli sadece ¨390.000,00 para tahsil edilebildiğini, hem belirtilen sözleşmelere bağlı akit tarihinde belediyece onaylı projelere uygun olarak ve hem de o tarihte belediye onayı olmayan projelerle ilgili olarak davalı şirkete iş yapan müvekkilinin, davalı şirketten defalarca ödeme talebinde bulunduğunu, ancak davalı şirket stopaj borçlarının kendisini sıkıştıracağını, bu nedenle şimdilik fatura kesilmemesini isteyerek sıkışıklığını gerekçe göstermek suretiyle ödeme yapmaktan kaçındığını, davalı en sonunda, 05/12/2014 tarihinde ¨161.600,00 , ¨141.400,00 olan daireleri devretmek için müvekkiline aynı tarihli , dilekçe ekteki 05/12/2014 tarihli ibranameyi imzalattığını, müvekkili bu tahsilatı dahi zoraki yapabildiğini, dairelerin teslimine dair ibranamenin imzalanması sırasında alacağını alamama baskısı altında ve sadece sözleşmenin imzalanması sırasındaki onaylı projelere ilişkin yapılan işlere münhasır olduğunu ifade edilerek müvekkiline ayrıca dilekçe ekinde sunulan 05/12/2014 tarihli olan ”ibra sözleşmesi” de imzalatıldığını, sadece sözleşmelerde belirtilen rakam , akdin yapıldığı tarihte belediye onaylı projelerdeki yapılacak işlerin karşılığı olmasına rağmen davalı taraf, ibra tarihinden sonra sözleşme tarihinde onaylanmamış olan projelerdeki işleri de söz konusu ibra sözleşmesine dahil etmeye çalışarak haksız kazanç elde etme gayesinde olduğunu, 09/01/2012 tarihli sözleşmenin bedelinin belirlenmesine esas olan işler , 09/01/2012 tairhinde belediye tarafından onaylanmış projelerdeki işlere münhasır olduğunu ve bedelinin ¨ 650.000,00 olmasına rağmen bunun ¨99.372,87 ‘lik bölümünün müvekkiline halen davalı tarafından ödenmediğini, 09/01/2012 tarihinden sonra onaylanan projeler ise 09/01/2012 tarihli sözleşmenin kapsamı dışında olduğunu , davalının sözleşme haricindeki diğer tüm talepleri üzerine yapılan işler için bilirkişi tarafından tespit edilen ¨556.002,66 +KDV=¨639.403,06 olmak üzere toplam ¨738.775,93 alacağın tahsili için alacak ; 05/12/2014 tarihli ibra sözleşmesinin geçerli olmasının kabulü halinde TBK m.28 uyarınca ibra sözleşmesinin iptali ile yukarıda belirtilen alacağın vekiline ödenmesi için bu davayı açtıklarını, fazlaya ilişkin haklarının saklı olmak üzere ¨738.775,93 alacağın ticari avans faizi ile davalıdan alınıp davacıya ödenmesini, alacak taleplerinin ibra sözleşmesi nedeniyle reddi halinde terdiden 05/12/2014 ‘li ibra sözleşmesinin iptali ile ¨ 738.775.93 alacağın , işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı vekil edene ödenmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davalıya tahmiline dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin mahkememize sunduğu 22/06/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde;Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında konusu, … Mah. … Cad. … Ada…9 parselde yapılacak binaların elektrik tesisatının, sözleşmede belirlenen birim fiyatlar üzerinde götürü bedeller yapımı olan 09/01/2012 tarihli yüklenicilik sözleşmesi akdedildiğini, davacı, dilekçesinde sözleşme konusu iş bedelinin kendisine ödenmediğini, ayrıca sözleşme harici yaptığı işler olduğunu ve bu işlerin bedellerini de tahsil edemediğinden bahisle ¨738.775,93’ nin tahsilini, imzalamış olduğu ibra sözleşmesinin iptalini talep ettiğini, davacı dilekçesinde, yapılan işe ilişkin ibra sözleşmesi imzalandığını kabul etmekte ve fakat bu sözleşmeyi, alacağını bir nebze olsun almak tahsil edebilmek için imzaladığını iddia ettiğini, davacının tüm iddiaları hilafı hakikat olmakla birlikte haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı, dava dilekçesinde sözleşme harici işler yaptığından bahsettiğini, davacının bu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı ile yapılan sözleşmenin 14. Maddesinde ödemelerin ne şekilde yapılacağı belirtildiğini ve iş bedeli karşılığında davacıya … Mah. …. Cad. … Ada … parselde yapılacak binalardan iki adet 3+1 dairenin verileceği ve bu dairelerin her birinin ¨350.000,00 tutarında olduğu ve toplam daire bedellerinin ¨700.000,00 olduğu ve hatta sözleşme götüre bedele ilişkin tanzim edilmiş olduğundan ve iş bedelinin götürü olarak ¨650.000,00 olarak belirlenmesi hasebiyle arada müvekkili aleyhine oluşan ¨50.000,00’nin dairelerin teslimin de davacı tarafından müvekkili şirkete ödenmesi kararlaştırılmış ve tacir olan davacı tüm bu hususları kabul ederek sözleşmeyi imzaladığını, müvekkilinin, sözleşmede belirtildiği üzere hakkediş usulüne göre 28/06/2014 tarihinde … Blok … numaralı dairenin, 05/12/2014 tarihinde de … Blok … numaralı dairenin tapusunu davacıya devir ve ferağ ettiğini, devir işlemi sırasında her iki tarafın da talebi ve kabulü ile daire bedelleri gerçek değerinden farklı olarak düşük gösterildiğini, ikinci tapunun devri itibariyle de her ikisi de tacir olan müvekkili şirket ile davacı şirket arasında “ İbra Sözleşmesi” imzalanarak taraflar 09/01/2012 sözleşme kapsamında birbirini en geniş anlamda ibra ettiklerini, davacı, dava dilekçesinde bu ibra sözleşmesini ödeme baskısı altında imzaladığını ve hatta dairelerin ikisini de aynı gün devralabilmek için imzaladığını iddia ettiğini, davacının bu iddiası gerçekleri yansıtmayıp kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşmenin niteliğinde olduğunu, sözleşme ”götürü bedele” dayalı bir eser sözleşmesi olduğunu, davacı, sözleşme kapsamında müvekkilden daireler hariç ¨390.000,00 tahsil ettiğini kabul ettiğini, yine davacıya sözleşmede iş bedeli olarak verileceği kararlaştırılan dairelerin tapularının da devredildiğinde ihtilaf olmadığını ,sözleşmede bu dairelerin değerinin toplam ¨ 700.000,00 olduğu açık bir şekilde belirtildiğini ve taraflarca kabul edildiğini, ayrıca davacı tarafından makbuz karşılığı bir takım ödemeler daha alındığını, neticede taraflar iş sonunda birbirlerinde herhangi bir hak ve alacakları kalmadığını beyan ederek ibra sözleşmesi akdettiklerini, mevcut ibra sözleşmesinden sonra, taraflar arasında hiçbir ticari ilişki kurulmamasına, davacı tarafından, eksik ve ayıplı işlerin tamamlanması da dahil hiçbir imalat yapılmamasına rağmen, davacı tarafından ilk olarak 28/02/2015 tarih, 082063 sıra nolu ve ¨292.372,87 meblağlı fatura kesildiğini ve devamla bakiye borç olarak ¨ 402.372,87 olarak belirtildiğini ve bu fatura ve içeriğine de Bakırköy …. Noterliği’ nin 02/04/2015 tarih ve …. yev. sayılı ihtarı ile itiraz edilerek fatura ihtar ekinde iade edildiğini, buna rağmen davacı bu kez aynı konuda ve devam eden bir faaliyet olmamasına rağmen 01/12/2015 tarih ve … sıra nolu yeni bir fatura düzenlendiğini ve bu fatura da davacıya iade edildiğini, davacı her bir faturada, var olduğunu iddia ettiği alacağının miktarını yükseltildiğini, bu durum bile davacının gerçek bir alacağı olmadığının, sadece alacak yaratılmaya çalışıldığının açık bir göstergesi olduğunu, davacı tarafından delil ve davaya dayanak olarak gösterilen Büyükçekmece ….. Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin …D.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporuna süresi içerisinde itiraz edildiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü beyan, dava, talep vb. haklarının saklı kalmak kaydıyla haksız, hukuki ve teknik dayanaktan yoksun davanın reddini ,her türlü yargılama gideri ile birlikte ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi …, … , … tarafından düzenlenen 01/03/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; Taraflar arasında yapılmış olan 09/01/2012 tarihli sözleşmenin mi yoksa davalı tarafından davacıya verilmiş olan Elektrik Projelerinin mi dikkate alınacağının hukuki durumunun, mahkemenin takdirinde olduğu düşünülerek, tarafımızdan seçenekli rapor sunulduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, taraflar arasında yapılmış olan 09/01/2012 tarihli sözleşmenin geçerli olacağının takdiri halinde, davacının davalıdan bir alacak talep edemeyeceğini, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, davalı tarafından davacıya verilmiş olan ve dava konusu siteye ait belediye onaylı Elektrik Projelerinin geçerli olacağının takdiri halinde, davacının davalıdan, aşağıdaki tabloda detayları görüldüğü üzere, KDV dahil ¨ 889.373,30 alacak talebinde bulunabileceğini ve kendileri tarafından hesaplanmış olan miktara karşılık, davacının talebinin ¨ 738.775,793 olduğunu da mahkemenin takdirinde olduğunu, davalının cevap dilekçesinde belirtmiş olduğu, davacı tarafından sözleşmeye göre yapılması gereken imalatların yapılmamış veya eksik yapılmış olduğu yönündeki beyanlarının ise davalının talepte bulunabileceği ayrı bir dava konusu olduğunu, davacının 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacının ticari defterlerine göre; dava tarihi (02/12/2015) itibariyle davacının davalıdan ¨738.775,93 alacaklı olduğunu, davalının 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalının ticari defterlerine göre; dava tarihi (02/12/2015) itibariyle davalının davacıdan ¨ 192.999,99 alacaklı olduğunu, davacı tarafından alacağın karşılık olarak alınan ev bedelleri olan ¨ 141.400,00 ve ¨161.600,00 tutarının davalı hesabına 28/02/2015 tarihinde işlendiği, yine aynı tarihte davacıya ¨ 292.372,87 tutarında fatura kesildiğini ,fazladan yapılan işlerle ilgili olarak en son 01/12/2015 tarihinde ¨ 639.403,06 tutarında fatura kesildiğini, bu faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını, taraflar arasında imzalanan ibra sözleşmesinin geçerli kabul edilmesi halinde davacının, davalıdan herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağını, ibra sözleşmesinin geçersizliği durumunda ise heyetlerince yapılan teknik incelemede davacının ¨ 889.373,30 alacaklı olduğunu, ancak davacının talebinin ¨738.775,93 olduğunu bildirdikleri görülmüştür.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanunun 132’inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
Hukuk sistemimiz irade özerkliğinin geçerli olduğu alanda kişiye iradesi dışında bir borç yüklenemeyeceğini kabul etmektedir. Bu şekilde bir borcun doğabilmesi için ilgilinin iradesine, tarafların bu konuda anlaşmalarına gerek vardır. Bunun temel bir sonucu kişiye iradesi dışında kazandırma yapılamayacağı ve böylece var olan bir borcun, borçlunun ifadesi olmaksızın, tek taraflı şekilde sona erdirilemeyeceğidir. Alacak hakkı, hukuki varlığı itibariyle, sadece alacaklının tasarrufunda olan bir hukuki pozisyon değildir. Şu halde, hukuk sistemimizde bir kimseye iradesi dışında bir kazandırmayapılması kural olarak mümkün olmadığından, ibra, bir sözleşmeyi gerektirir. Bir diğer ifade ile alacaklının tek taraflı olarak alacağından vazgeçmesi bir ibra niteliğinde değildir. TBK m. 131 (İsviçre Borçlar Kanunu(İBK) m. 115) hükmünden anlaşıldığı üzere ibra, borcu sona erdiren,ama ifa olmaksızın sona erdiren bir sebeptir. Ayrıca (kural olarak) herhangi bir şekle bağlı değildir. (Doç.Dr.Mustafa Aksu Türk Borçlar Kanununun Getirdiği Yeniliklerden İbra https://journal.yasar.edu.tr/wp-content/uploads/2014/01/4-Mustafa-AKSU.pdf Erişim Tarihi;24/05/2018)
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde;davacı vekili,davalı ile yapılan sözleşme uyarınca,davalıya ait elektrik işlerinin yapıldığını,davalının bakiye iş bedelini ödemediğini,davacı tarafından imzalanan ibranamenin geçersiz olduğundan bahisle öncelikle bakiye iş bedelinin ödenmesi,ibranamenin kabulü halinde de ibranamenin geçersizliğinin tespiti ile bakiye iş bedelinin ödenmesi istemi ile huzurdaki davayı açmıştır.Davalı vekili ise,müvekkili şirket ile davacı şirket arasında “ İbra Sözleşmesi” imzalanarak taraflar 09/01/2012 sözleşme kapsamında birbirini en geniş anlamda ibra ettiklerini bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Somut olayda temel uyuşmazlık davacı tarafından imzalanan ibranamenin geçerli olup olmadığı geçerli ise ibranamenin belediye onaylı proje için olup olmadığı ,ibra tarihinden sonra belediye onayında olmayan herhangi bir işin davacı tarafından yapılıp yapılmadığı, ibranamenin kapsamının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Bilirkişiler rarorun sonuç kısmında,”öncelikle taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, Taraflar arasında yapılmış olan 09/01/2012 tarihli sözleşmenin mi yoksa davalı tarafından davacıya verilmiş olan Elektrik Projelerinin mi dikkate alınacağının Hukuki Durumunun, Sayın Mahkeme ‘nin takdirinde olduğu düşünülerek, tarafımızdan seçenekli rapor sunulmuştur.
1. Sayın Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, taraflar arasında yapılmış olan 09/01/2012 tarihli sözleşmenin geçerli olacağının takdiri halinde, davacının davalıdan bir alacak talep edemeyeceği,
2.Sayın Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, davalı tarafından davacıya verilmiş olan ve dava konusu siteye ait belediye onaylı Elektrik Projelerinin geçerli olacağının takdiri halinde,davacının KDV dahil ¨889.373,30 alacak talebinde bulunabileceği ve tarafımızdan hesaplanmış olan miktara karşılık, davacının talebinin ¨738.775,793 olduğu da Sayın Mahkeme ‘nin takdirinde olduğu,” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişiler sanki taraflar arasında iki ayrı sözleşme varmış gibi değerlendirme yapmışlardır.Oysa raporda da açıkça belirtildiği gibi taraflar arasında uygulanan bir tek sözleşme vardır ve o sözleşme de 09/01/2012 tarihli sözleşmedir.Anılan sözleşmenin 4. Maddesinde; işin tarifinin, “MADDE 4 – İŞİN TARİFİ” başlığı altında 65 maddeden oluşan tariflerde, Yüklenici’nin neler yapacağının belirtilmiş olduğu görülmekle beraber, gene bu 09/01/2012 tarihli sözleşmenin 5. Maddesinde; “MADDE 5 – İŞİN BEDELİ” başlığı altında, “Detayları Madde 4 de verilmiş olan sözleşme konusu işlerin ve malzemelerin toplam bedeli KDV dahil ¨650.000,00’dir.” şeklinde işin götürü bedelinin ¨650.000,00 olduğunun belirtilmiş olduğu görülmektedir. Ayrıca 09/01/2012 tarihli sözleşmenin yanı sıra, davalı tarafından hazırlattırılmış ve belediye onaylı olan dava konusu Sitenin Elektrik Projelerinin, uygulanması için davacı tarafa verilmiş olduğu görülmektedir.
Taraflar arasında yapılmış olan 09/01/2012 tarihli sözleşmenin 2. Maddesinde Sözleşmenin Konusunun; “MADDE 2 – SÖZLEŞME KONUSU” başlığı altında; “İstanbul İli Beylikdüzü İlçesi Adnan Kahveci Mah. Anadolu Cad. 1635 Ada 9 Parsel de yapılacak olan binaların ELEKTRİK TESİSATI İŞÇİLİĞİ işlerinin yapılması ve Montaj Malzemelerinin tamamının alınması, tam ve eksiksiz olarak yapılması işi YÜKLENİCİ tarafından TEKNİK ŞARTNAMEDE VE EKLERİNDEKİ PROJELERE uygun olarak belirtilen birim fiyatlardan imalatı, nakliyesi ve montajının yapılmasıdır.”şeklinde belirtilmiş olduğu görülmektedir.
Sözleşme eki niteliğindeki elektrik projesi incelendiğinde,taraflar arasındaki işin konusu açık bir şekilde belirtilip teknik şartnamede ve eklerindeki projelere göre yapılması olduğu 2.maddede belirtilmiş,bu madde uyarınca da davalı tarafından verilen bir sözleşmenin 4.maddesinde belirtilen işler vardır bir de belediye tarafından onaylanan işler vardır şeklindeki ayrım doğru değildir.Sözleşmenin 2.maddesinde açıkça belediye onaylı projede belirtildiği şekilde davacı yüklenici tarafından iş yapılmıştır.Bu maddeye göre yüklenici olan davacı TEKNİK ŞARTNAMEDE VE EKLERİNDEKİ PROJELERE uygun olarak belirtilen birim fiyatlardan imalatı, nakliyesi ve montajının yapılmasını kabul etmiş ve davalı tarafından belediyeye onaylatılan sitenin elektrik projelerini yapmıştır.Bilirkişiler alacağın dayanağı olarak sözleşmenin 2.maddesinden dolayı belediye onaylı projeyi dayanak gösterirken sözleşmenin eki niteliğinde olup uygulanan projeye göre işin yapılmasını ayrı bir iş olarak değerlendirmeleri çelişkili olup bu sebeple rapora itibar edilmemiştir. Mahkememizce 09/01/2012 tarihli sözleşme ve eki niteliğinde belediyeden onaylı projenin bir bütün olduğu ve tarafların bu kapsamda bir anlaşma yaptıkları sonucuna varılmıştır.
Davacı vekili,davalı tarafından ibra sözleşmesinden üç ay sonra 28/02/2015 tarihinde iki adet fatura düzenlenmesini ibra sözleşmesinden sonrada ticari ilişkinin devam ettiğinin delili olarak dosyaya sunmuş ise de,söz konusu faturaların ibra sözleşmesinden önce davacıya devredilen iki adet taşınmaz ile ilgili olduğu,bu taşınmazların satışının ibra sözleşmesinden önce yapılmış olduğu,buna göre faturalarının sonradan gönderilmesinin taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği sonucunu doğurmaz.
Dosyaya sunulan ibraname incelendiğinde,ibranamede taraflar birbirlerini yüklenici tarafından yüklenilen iş nedeniyle en geniş anlamda ibra ettikleri belirtilmektedir.İbra sözleşmesinde sözleşme ile birlikte yapılan işte belirtilmiş olup yüklenici davacı tarafından yapılan tüm işler ile ilgili olarak davacının davalıyı ibra ettiği,davacının ibra sözleşmesinin,davacının zor durumundan yararlanılarak imzalatıldığı hususunun da davacı tarafından ispat edilemediği,gabin şartlarının somut uyuşmazlıkta uygulama olanağının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrice,davacı vekili dava dilekçesinde,eksik ödenen iş bedelinin tahsilini talep ederken aynı zamanda ibranamenin geçersizliği kararı verilerek eksik ödenen iş bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
TMK m. 2 uyarınca, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymakla yükümlüdür. Bir hakkın kötüye kullanılması ise hukuk düzeni tarafından korunmaz. Roma Hukukundan bu yana gelen prensibe bağlı olarak, oluşturulan güvene aykırı davranış, çelişkili davranış yasağı uyarınca dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olarak kabul edilmiştir (Venire contra factum). Bununla birlikte bu sınırların mahkemelerce oldukça dikkatli belirlenmesi gerekir. Bu hususta mahkemeye tanınan takdir yetkisi, kolaycı bir yol olarak keyfi yoruma yol açmamalıdır. Amacı haksızlığı önlemek olan bir hukuk kurumu, haksızlığın aracı haline getirilmemelidir (Şener Akyol, Çelişkili Davranış Yasağı, F.Eren’e Armağan, 2006, s.80, 94).
Aynı şekilde HMK’nın 29’ncu maddesi hükmü”(1)Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.
(2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” şeklindedir.
Buna göre davacı hem ibranamenin onaylı işler ile ilgili olduğunu iddia ederken diğer taraftan bu ibranamenin davacının zor durumundan yararlanılarak alındığını bu sebeple geçersizliğine karar verilerek eksik ödenen iş bedelinin tahsilini talep etmesi HMK nın 29.maddesinde belirtilen çelişkili davranış yasağı kapsamında bulunmaktadır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;yüklenici şirketi temsile yetkili kimselerce imzalanan 05/12/2014 tarihli ve “ibraname” başlıklı belge düzenlenerek iş sahibi şirkete verilmiştir.İbra, hakkın düşmesi sonucunu doğuran hukuksal bir işlem ve ayrıca alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve borçulunun borçtan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. Bu hukuksal nedenle, davacının davalı iş sahibinden isteyebileceği alacağının bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken ¨35,90 peşin harcın davacı tarafından yatırılan ¨12.616,45 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨ 12.580,55 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 3 adet tebligat + posta gideri ¨33,00 yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨43.501,04 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨765,40 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
7-Davalı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya VERİLMESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.26/04/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KÂTİP …