Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/898 E. 2020/380 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/898
KARAR NO : 2020/380

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/09/2014
KARAR TARİHİ : 08/07/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/07/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile davalı … sevk ve idaresinde bulunan …. plakalı kamyonetle 26/08/2010 tarihinde …. İlçesi …. Mahallesinde …. sokakta süratli bir şekilde seyir halinde iken, … sokak ile … sokağın birleştiği yerde müvekkillerinin oğlu ve kardeşleri …’ya kusurlu şekilde çarparak ölümüne neden olduğunu, davalının olay mahallinin gerektirdiği hız sınırlarının çok üstünde olduğunu, davalı …’un aracın maliki ve işleteni olduğunu, kazaya karışan aracın …. Sigorta A.Ş den karayolları zorunlu mali trafik sigortası ile kayıtlı olduğunu, sigorta şirketinden maddi destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiş , sigorta şirketince destekten yoksun kalma tazminatı olarak 3.440,62 TL ödeme yapıldığını, sanık … hakkında Büyükçekmece …. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas, …Karar Sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, Baba … için 40.000 TL, Anne … için 40.000 TL, … için 10.000 TL, … için için 10.000 TL, … için için 10.000 TL, … için için 10.000 TL, … için 10.000 TL manevi tazminatın … ve …’tan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle müştereken müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve ayrıca bilirkişice belirlenecek değere iblağ edilmek üzere baba … ve anne …’ya ayrı ayrı 5.000 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesine, davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; mülkiyeti müvekkil …’a ait …. plaka sayılı kamyonetle 26/08/2010 tarihinde şehiriçi hız kurallarına uygun şekilde seyir halinde iken davacıların oğulları ve kardeşleri olan küçük … yokuş aşağı sokaktan fren tertibatı olmayan 3 tekerlekli bisikleti ile kamyonetin sağ arka tekerliği altına girmek suretiyle ölümlü kazanın meydana geldiğini, müvekkil … gerek soruşturma gerekse kovuşturma evresinde küçük …’yı hiç görmediğini, … sosakta seyir halinde iken küçüğün … sokaktan bisikleti ile yokuş aşağı gelerek kamyonete sağ yandan tekerlekler arasına girerek kazanın meydana geldiğini ifade ettiğini, olay günü kolluk kuvvetleri olay yeri krokisini hazırlamışlar ve küçük ….’in yakınları ile soruşturmak suretiyle olay çok ani geliştiği için olayı gören olmadığına dair tutanaklar tutulduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı dilekçesinde bahsi geçen …. plakalı aracın müvekkili şirkete 05/05/2010-2011 tarihleri arasında …. numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza sonucu üçüncü kişinin ölümü veya yaralanması gerçekleştiği takdirde, sigortacı sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve sigortalının kusuru oranında dektekten yoksun kalanlara tazminat ile yükümlü olduklarını, normal prosedür gereği destekten yoksun kalmayı belgeleyecek tüm evraklarla beraber müvekkili şirkete başvuru yapılmakta, başvuru ekinde tüm evraklar destek zararlarının hesaplandırılması amacı ile aktüere gönderilmekte ve çıkan destek hesabı azami poliçe limiti dahilinde destekten yoksun kalanlara ödendiğini, bu çerçevede aktüer hesabı yapılmış ve toplam 3.440,62 TL 10/01/2011 tarihinde davacılar vekili Av. … ödendiğini, şirketleri tarafından yaptırılan aktüer hesabı tamamen doğru veriler çerçevesinde hesaplanmış olup şirket üzerine düşen tüm sorumluğu yerine getirmiş bulunmakta olduğunu bu nedenle müvekkili şirket poliçeden kaynaklanan sorumluluğu yerine getirmiş olduğundan açılmış bulunan davanın reddine, müvekkil şirket temerrüde düşmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, müvekkili şirket davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapoılmıştır.
Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan 11/08/2017 tarihli …, …, … tarafından düzenlenen raporda davacılar yakını bisikletli çocuk …’nın davranışının olayda % 75 oranında etken olduğu, davalıya ait ve davalı şirkete sigortalı kamyonetin davalı sürücüsü …’un ise, olayda % 25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 01/04/2019 tarihli bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda davacılara yapılan ödemelerin yetersiz olduğu, davacı …’ nın nihai ve gerçek maddi zararının 11.126,92 TL olduğu, davacı …’ nın nihai ve gerçek maddi zararının 9.391,45 TL olduğu, temerrüt başlangıcının davalı … yönünden 16.12.2010 tarihi diğer davalılar yönünden 26.08.2010 tarihi ve işleyecek faizin yasal faiz olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebinden ibarettir.
Türk Borçlar Kanunu 49/1. madde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
Türk Borçlar Kanunu 58/1. madde, “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. “
Türk Borçlar Kanunu 74/1. madde, “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. hükmünü içermektedir.
Türk Borçlar Kanunu Madde 56 hükmü; “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklindedir.
Borçlar Yasası’nın 56. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru-doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi ( fonksiyonu ) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum ( tatmin ) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel ( objektif ) ölçülere göre uygun ( isabetli ) bir biçimde göstermelidir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi) uyarınca hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de hem ilmi, hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hâkimini bağlayacağı kabul edilmektedir.
Sanığın eylemi işlemediğinin anlaşıldığını belirleyen veya bir takım olayların belli bir biçimde gerçekleştiğini tesbit eden beraat kararları hukuk yargıcını bağlar. Çünkü bu yoldaki karar hukuk yargıcı için kesin kanıt niteliğindedir. (4.HD.28.11.1980, 11180-13789, Yasa H.D.1981/1-81, no:15)
Mahkumiyet veya beraate ilişkin olmasında ayrım yapılmaksızın ceza mahkemesince verilen ve kesinleşen kararda saptanan olaylar hukuk hakimini bağlar. (4.HD.26.04.1976, 75/7635-76/4285, YKD. 1977/10-1376)
Eylemin hukuka aykırılığını ve nedensellik bağını saptayan maddi olgularla bağlılık bakımından B.K. nun 53. maddesi metninde ceza mahkemesince verilen kararların hukuk hakimini bağlayacağına dair açık bir hüküm yoksa da, bu maddenin genel yorumundan ve özellikle son cümlesinin karşı anlamından ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararındaki fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olay (vakıa) konusundaki kabulün hukuk hakimini de bağlaması anlamı çıkmaktadır. (11.HD.26.11.1984,5785-5810, YKD. 1985/3-379)
Yarg. 4. HD., 15.12.2005, E. 11601/ K. 13673: “(…)Borçlar Yasası’nın 53. maddesindeki düzenleme itibariyle ceza mahkemesinin beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, daha geniş yetki ile hareket eden ve re’sen araştırma yetkisi bulunan ceza mahkemesince belirlenecek olgular hukuk hakimini de bağlar.”
Yarg. 4. HD., 20.05.2015, E. 5677/ K. 6479: “T.B.K.nın 74 ( 818 Sayılı B.K.nın 53 ) maddesi gereğince hukuk hakimi ceza mahkemesinin beraat kararıyla bağlı değilse de; ceza mahkemesince belirlenecek maddi vakıalar hukuk hakimi yönünden de bağlayıcıdır.”
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (H.G.K.’nun 11.10.1989 gün ve 1989/11-373 E., 472 K.; H.G.K.’nun 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamları).
Dosya tüm deliller, tarafların beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde; TBK madde 74’te öngörülen bağımsızlık prensibi nispî bir özellik taşımaktadır. Bunun anlamı, bağımsızlığın herhalde mutlak katı bir uygulamanın olmadığı anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle hukuk hâkiminin ceza hukuku kural ve kararlarını belli ölçüde dikkate almak durumundadır. Aksi takdirde hukuk güvenliği sarsılacaktır. Dosyada her ne kadar Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak alınan 11/08/2017 tarihli raporda kusur belirlemesi yapılmış ise de Büyükçekmece …. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas Sayılı dosyası içerisinde bulunan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporunda olayın oluş şekline ilişkin belirlemede yanılgı bulunduğundan bahisle iş bu raporu esas alan Büyükçekmece … Asliye Ceza Mahkemesinin kararı Yargıtay … Ceza Dairesinin 05/06/2014 tarih ve … Esas …. Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. İş bu bozma ilamında olayın oluş şeklinin “…Sanığın yönetimindeki kamyonet ile gündüz vakti, meskun mahal, 6.30 metre genişliğindeki iki yönlü yolda seyir halinde iken, seyrine göre sağ taraftaki iniş eğimli ve tali yol niteliğindeki sokaktan 4 yaşındaki çocuğun üç tekerlekli bisikleti ile sanığın kamyonetinin sağ arka tekerine çarptığı ve yolun kenarına düşerek anında öldüğü olayda; olayın kaza tespit tutanağında “…sürücü idaresindeki kamyoneti ile … nolu sokak içerisinde seyir halinde iken, kendisine göre yolun sağında … sokak içerisinde gelen 4 yaşlarındaki bisikletli çocuğa çarpması….” şeklinde yazıldığı, soruşturma aşamasında olayın bu oluş şeklinin aksine ifade ve kamera görüntüsü olmadığı ve bu hususun 26.08.2010 tarihli tutanak ile imza altına alındığı, ölen çocuğun 45 dakika olay yerinde bekletilmesi karşısında, kaza tespit tutanağının annenin beyanına göre tutulması gerektiği, annenin soruşturma aşamasında hiç beyanının alınmadığı, kovuşturma aşamasında çocuğun arkasında olduğu ifadesinin, baba …’nın olay tarihindeki kolluk ifadesinde “..eşim alışverişten sonra ikamete geldi. ….’ de annesinden aldığı bozuk paralarla bakkala gitti.bir süre sonra kaza var diye bağırdılar” ifadesi karşısında samimi bulunmadığı, dosya içerisindeki olay yeri ve ölen çocuğa ait resimler ile Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 20.09.2010 tarihli raporu incelendiğinde, resimler ile uyumlu olarak raporda “sol temporal kemik alt bölgede 4 cm lik lineer kırık hattı, sağ parietal arkadan başlayan kırık hattının ve sağ pariyetal ortadan başlayan kırık hattının temporal kemik arkasında birleşerek temporal bölgeden kaideye indiği, sağ temporal bölgede çökme kırığı alanı olduğu, kafatası kırıkları dışında iskelet sisteminin sağlam olduğu” şeklinde belirtildiği, kaza tespit tutanak mümzisi ….’ın 21.03.2012 tarihli celsede “ölen çocuk kamyonun sağ ortasına çarpmıştır.Bu durumu aracın tekerleğinden tespit ettik” şeklindeki ifadesi ile ölen çocuğun … nolu sokaktan … nolu sokağa bisikleti ile rampa aşağı inerken geldiği şeklindeki tüm aşamalarda değişmeyen sanık ifadesini teyit ettiği, 3 ay sonra keşif aşamasında dinlenen katılan tanıklarının ileri sürdükleri gibi, kamyonetin önden çarpması ve çocuğu altına almasının bu durumda mümkün olmadığı, sanığın tüm aşamalardaki ifadesinden çocuğu görmediği ve çığlık sesi üzerine durduğunu beyan etmesi ve fren izinin olmaması karşısında…” şekline kabulü gerektiğinden bahsedilmiş olup anılan bu karar dikkate alınarak yeninden kusur belirlemesine dahi gidilmeksizin Büyükçekmece …. Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas Sayılı dosyası üzerinden beraat kararı verilmiş olup anılan bu karar 20/02/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı taraf ceza mahkemesinin verdiği karar ile hukuk mahkemesinin bağlı olmadığını bu nedenle manevi tazminat taleplerinin devam ettiğini, maddi tazminat talebi bakımından ise davalı … ile anlaşmaları nedeni ile feragat ettikleri yönünde beyanda bulunmuşlardır. Feragat beyanı dikkate alınarak davacının maddi tazminat talebi bakımında feragat nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir. Manevi tazminat talebi bakımında ise, yukarıda da bahsettiğimiz Yargıtay … Ceza Dairesinin 05/06/2014 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı ve Büyükçekmece ….Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile ….HD.28.11.1980, ….-…, Yasa H.D.1981/1-81 tarihli karar ve emsal olarak yukarıda bahsedilen diğer kararlardan da anlaşılacağı gibi Yargıtay … Ceza Dairesinin 05/06/2014 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı ile kazanın belli bir biçimde gerçekleştiği tespit edilmiş olup bu nedenle kazanın kamyonetin önden çarpması ve çocuğu altına alması şeklinde değil, davalı asilin çocuğu görmediği ve çığlık sesi üzerine durduğu yönündeki beyanı ve fren izinin olmadığı bu nedenle da davalı … ‘un kusurunun olmadığı bu kapsamda haksız fiilin şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla manevi tazminat talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafın maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine,
2-Davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine,
3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 54,40 TL ilam harcından peşin alınan 2.390,85 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.336,45 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Maddi tazminatın davalı … şirketince yargılama sırasında ödeme yapılması nedeniyle davacının davasından feragat ettiğinden davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6- Manevi Tazminat ile ilgili olarak; AAÜT’ne göre hesap edilen 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı …, …’a verilmesine,
7-Sarf edilmeyen gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”