Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/802 E. 2018/388 K. 05.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/802
KARAR NO : 2018/388

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 18/06/2014
KARAR TARİHİ : 05/04/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 18/06/2014 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Sermaye Piyasası Kanunu (SPK.)’nun 92. maddesinin 1. fıkrasının a ve b bentleri uyarınca iptal davası ve butlan veya yokluğun tespiti davası açmaya yetkili olduğunu, ….A.Ş., … ve …. A.Ş.’nin 2013 ve 2014 yılı hesap ve işlemlerinin 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında yapılan incelemesi neticesinde, 2014 yılı içerisinde …. Holding’in sahibi olduğu … ili, … ilçesi, … Mahallesi, Pafta no:…., Ada no:… parsel … adresinde kayıtlı taşınmazın, ….A.Ş. yönetim kurulu eski başkanı …’a haksız ve usulsüz bir biçimde devredildiğine ilişkin somut tespitlere ulaşıldığını, konuya ilişkin 02/06/2014 tarihli Denetleme Raporu’nun hazırlandığını,davalı …’in 30/05/2014 tarihi itibariyle ortaklık yapısının… ¨ 2 % 0,00 pay, … A.Ş. ¨41.000 % 0,16 pay ve diğer ortakların ¨26.808.998 % 99,84 paydan oluştuğunu,2014 yılında davalı …Ş.’nin sahibi olduğu taşınmazın devrine ilişkin olarak yapılan incelemede; 31/12/2013 tarihi itibariyle davalı …Ş.’nin … ili … ilçesi … mahallesinde … pafta; … ada; … parsel, 365 m2 dubleks bina vasfındaki bir gayrimenkule malik olduğunu; 31/12/2013 tarihi itibariyle anılan gayrimenkul üzerinde ipotek, takyidat ve benzeri bir kısıtlama bulunmamakta olup, 31/12/2013 tarihi itibariyle Şirket kayıtlarındaki değerinin ¨ 2.048.439 olduğunu, söz konusu gayrimenkulün mevcut durumuna ilişkin tapu kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda söz konusu gayrimenkulün 10/03/2014 tarih ve … yevmiye numaralı satış sözleşmesi ile …’a devredildiğinin tespit edildiğini, tapu sicili kayıtlarına göre satış bedelinin ¨814.500 olarak belirlendiği işlemde, satıcı tarafın davalı … temsilcisi ….olduğunu, devrin …’na vekâlet eden…tarafından gerçekleştirildiğini, söz konusu satışın muhasebe kayıtlarındaki durumuna ilişkin yapılan incelemede, diğer davalı …’a yapılan taşınmaz devri ile ilgili olarak 31/03/2014 tarih ve … numaralı bir fatura düzenlendiğini, anılan faturada satış bedelinin KDV hariç ¨2.050.000 (KDV dahil ¨2.419.000 ) olarak gösterildiğinin tespit edildiğini, yine bu devir ile ilgili olarak, davalı … Yönetim Kurulunun 31/03/2014 tarihinde …toplantı numaralı kararı ile taşınmazın diğer davalı …’a ¨2.050.000 bedelle satışı için toplantıya katılanların oybirliği ile karar aldığını, şirketin muhasebe kayıtları ve sair hesapları üzerinden yapılan incelemede, gayrimenkul devir işlemine ilişkin 31/03/2014 tarihinde diğer ticari alacaklar hesabına davalı … Ofis Bina Satışı Açıklaması ile ¨ 2.050.000 tutarında alacak kaydı yapıldığını ve bu alacağa ilişkin herhangi bir rehin, teminat vb. de bulunmadığının tespit edildiğini; Denetleme Raporu’nun hazırlandığı tarih itibariyle davalı … tarafından davalı …’e ödeme yapıldığına dair bir kayda rastlanılmadığını,şirket muhasebe kayıtları üzerinde yapılan incelemede davalılardan … ile … Holding arasında anılan gayrimenkul satışı öncesinde ya da sonrasında ticari nitelikte herhangi bir işleme rastlanmadığı, ancak bu süreçte, halka açık …. hesap ve işlemlerine ilişkin 14/05/2014 tarihli Denetleme Raporu’nda;….’ın hakim ortağı ve yönetim kurulu başkanı … ile …A.Ş.’nin sahibi…. arasında,… sermayesini temsil eden payların …’a devri için bir hisse devir sözleşmesi imzalandığının tespit edildiğini, ancak, anılan sözleşmeden kaynaklanan pay devir borcunun sözleşme ile belirlenen toplam tutarı, yine sözleşmede belirlenen vadelerde yerine getirilmediği için … tarafından …ve …’a hitaben 01/04/2014 tarihinde Ankara …. Noterliği marifetiyle bir ihtarname keşide edildiğini, bu ihtarnamede, sözleşmedeki mali yükümlülüklerin yerine getirilmediğinden bahisle vadesi geçmiş alacakları tespit için o güne kadar …’a yapılan ödemelerin de bir dökümü verildiğini,bu ödemeler içerisinde 10/03/2014 tarihli, ¨1.900.000,00 bedelli ve ‘ayni’ açıklamasını içeren bir kaydın dikkat çekici bulunduğu, söz konusu kayıt ile ilgili olarak Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü nezdinde yapılan ön incelemede …’ın 10/03/2014 tarihinde aldığı tek taşınmazın …’nin … ili … ilçesi … mahallesinde ver alan … pafta; … ada: … parsel, 365 metrekare dubleks bina olduğunun belirlendiğini,dolayısıyla, davalı … tarafından keşide edilen 01/04/2014 tarihli ihtarnamedeki gayrimenkulün, davalı …’in 10/03/2014 tarihinde …’a ticari işlem kaydı yaparak devrettiği gayrimenkul olduğu ve halka açık … Holding’in, tarafı olmadığı bir hisse devir işleminden kaynaklanan yükümlülükler dolayısıyla ifada bulunduğunun tespit edildiğini,SPK tarafından … Holding pay piyasasında 16/09/2013 – 30/12/2013 döneminde gerçekleştirilen işlemlerin incelenmesinden, anılan dönemde şirket pay piyasasında gerçekleştirilen işlemlerde … ve …’ün birlikte hareket ettiğinin tespit edildiğini,yapılan incelemelerde, … Holding’e ait taşınmazın … hisselerinin devrine ilişkin pay devir sözleşmesi çerçevesinde…’in …’a borcuna mahsuben devredildiğinin anlaşıldığını, …’in Kurul uzmanlarına verdiği çeşitli tarihli ifade tutanaklarında …. ile birlikte hareket ettiğini, hatta ….’ün şahsına ait hesapları kullandığını beyan ettiğini,bu tespitler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı …’in maliki olduğu ve kayıtlı değeri ¨2.048.439 olan gayrimenkulün ….ve ….’ın 24/01/2014 tarihli sözleşme çerçevesindeki yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla haksız ve usulsüz bir biçimde diğer davalı …’a devredildiği ve şirketin en az bu tutarda zarara uğratıldığı sonucuna varıldığını,konuyu değerlendiren SPK Kurul Karar Organı’nın 28/05/2014 tarih ve … sayılı toplantısında,”daha önce şirket adına kayıtlı iken …’a devredilen gayrimenkulun satışının iptali ile söz konusu tapu sicil kayıtlarının terkini için dava açılmasının ve söz konusu taşınmazların üçüncü kişilere devrinin engellenmesi amacıyla mahkemeden ihtiyati tedbir kararı istenmesine… ‘karar verildiğini,SPK.’nun 92. maddesinin 1. fıkrasının a ve b bentlerinde yer alan,koşulların söz konusu olayda tamamanınm gerçekleştiğini,söz konusu pay devir sözleşmesinden kaynaklı olarak sözleşmelerin nispiliği ilkesi uyarınca davalı şirket’in herhangi bir mali külfet içerisinde olmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla şirket’in taşınmazının yukarıda bahsedilen şekilde hukuka aykırı olarak devredilmesi suretiyle şirketin hukuken ödemesi gerekmeyen bir borcu ödemek zorunda bırakıldığını, zira Şirket bu sözleşme bakımından üçüncü kişi konumunda olup, onun leh ve aleyhine herhangi bir hak veya yükümlülük doğmasının mümkün olmadığını, söz konusu devredilen taşınmazların değerinin tapu sicilinde ¨814.500,00 olarak gösterildiğini, oysa ki söz konusu taşınmazların Şirketin finansal tablolarındaki kayıtlarda değerinin ¨2.050.000,00 olarak görüldüğünü, söz konusu gayrimenkul devrine ilişkin 31/03/2014 tarihinde Diğer Ticari Alacaklar hesabına … Ofis Bina Satışı Açıklaması ile ¨2.050.000,00 tutarında alacak kaydı yapıldığını, ancak devredilen gayrimenkule ilişkin Şirket’e Rapor tarihi itibariyle herhangi bir ödeme yapılmadığını, bir diğer ifade ile, bir ihraççı olarak davalı … tarafından mülkiyetindeki ¨2.048.439,00 değerindeki gayrimenkulün …’a haksız ve usulsüz bir şekilde devredildiğini, bu yolla davalı Şirket’in malvarlığının azalmasına yol açıldığını,bu nedenlerle; davalı …’in 2014 yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde, 6362 sayılı SPKn’nun 92’ nci maddesinin 1. fıkrasının a ve b bentleri uyarınca, 10/03/2014 tarihinde, daha önce davalı Şirket adına kayıtlı iken diğer davalı …’a devredilen gayrimenkulün satışının iptali ve söz konusu tapu sicil kayıtlarının terkini ve tescili ile taşınmazın üçüncü kişilere devrinin engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH DİLEKÇESİ;Davacı SPK vekili 09/04/2015 havale tarihli dilekçesi ile, açtıkları işbu davada, halka açık şirket olan … Holding’e ait gayrimenkulün satışının, TTK’nın 380. maddesi hükmü uyarınca şirket paylarının üçüncü kişilerce alımı amacıyla şirket malvarlığının kullanılmasına yönelik olması nedeniyle batıl olduğunun tespiti ile gayrimenkulün diğer davalı ….’a yapılan devrinin iptali talep edilmiş ise de, dava açılmadan önce söz konusu gayrimenkulün … isimli şahsa satıldığının anlaşıldığını,söz konusu olayda gayrimenkulün davalı …’a satılmasıyla halka açık şirketin malvarlığında haksız olarak azalma meydana geldiğini, davanın hukuki dayanağının TTK madde 380’e aykırılık nedeniyle SPKn.’nun 92. maddesiyle SPK’nın dava açma görev ve yetkisinin olduğunu, bu nedenle TTK’nın 380. madde hükmü çerçevesinde şirket paylarının üçüncü kişilerce alımı amacıyla şirket malvarlığının kullanılmasına yönelik devir işleminin batıl olduğunun tespitini, SPKn.’nun 92 maddesinin 1. fıkrası a ve b bentleri uyarınca, daha önce şirket adına kayıtlı iken …’a yapılan bu devir bu işleminin iptaline yönelik taleplerinden, gayrimenkulün daha sonra üçüncü bir kişiye devredilmesi sebebiyle değişiklik yapılmasının zorunlu olduğunu,satış ilanında üçüncü kişiye satış bedeli olarak ¨1.850.000,00 talep edildiğini, satışa yönelik yapılan değerleme firması raporunda ise satış için ¨1.850.000,00 ile ¨1.900.000,00 değer gösterildiği belirtilerek,SPK’nun 92. maddesinin 1. fıkrasının a ve b bentleri uyarınca, daha önce şirket adına kayıtlı iken 10/03/2014 tarihinde …’a devredilen gayrimenkulün devrinin hukuka aykırılığının tespiti ile, söz konusu gayrimenkulün satışının iptaline ilişkin dava dilekçesinin ıslahı ile söz konusu gayrimenkulün … tarafından işbu dava açılmada önce satılması nedeniyle … tarafından elde edilen ve Mahkemece tespit edilecek bedelin dayalı …. Holding’e iade edilmesi talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı … vekili Mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle;İşbu davanın tasarrufun iptali davası olarak devam etmesi halinde görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olacağından, davanın reddini talep ettiklerini;davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, SPK’nun madde 92’de İİK m. 277 hilafına işbu davanın açılmasına cevaz vermediğini,müvekkilinin pasif dava ehliyetinin bulunmadığınıİşbu davada tasarrufun iptali davası koşullarından olan, dava konusu olayda gerçek bir alacaklı bulunmadığını, açılmış bir icra takibi olmadığını, icra takibi olmadığından icra takibinin kesinleşmesinin de söz konusu olmadığını, iptal konusu tasarruf işleminin bu davanın açılmasından önce yapıldığını, bu kapsamda gerçek bir borçlu olmadığından, borç doğurucu işlemden önce devrin yapılmış olduğunun da izahtan vareste olduğunu, icra takibi olmadığından aciz belgesi veya aciz belgesi niteliğinde her hangi bir evrak da bulunmadığını,davacının iddia ettiği üzere işbu taşınmaz devrinde, alacaklıdan mal kaçırma iradesi bulunmadığını, keza alacaklı olan bir kişi de bulunmadığını, müvekkilin alacaklılara zarar verme kastını veya içinde bulunduğu mali durumu bilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilin tek iradesinin hisse devir sözleşmesinden doğan alacağının tahsilatını yapmak olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğundan görülmekte olan davanın reddi gerektiğinidavalı …’in imza yetkilisi …’ün müvekkil … ile …. arasında akdedilen hisse devir sözleşmesinin garantörü olduğunu, diğer bir deyişle, sözleşmesel yükümlülüklerin ….tarafından yerine getirilmediği takdirde, dava dışı …’ün sözleşme hükümlerini ifa ile mükellef olduğunu, ….’ın sözleşmesel yükümlülüklerini ifa etmede temerrüde düştüğünü, müvekkili …’ın hisse devir bedeli alacağı için de …. imza yetkilisi …. ile …., … …. Holding’in iştiraki olan …. A.Ş.’den alacaklı olduğunu, bu kapsamda şirket iç ilişkisinde Yönetim Kurulu Kararı alınmak sureti ile … Holding mülkiyetinde bulunan dava konusu taşınmazı müvekkile devredebileceklerini, devir rakamı olarak da ¨1.900.000,00’nin kabul edilmesinin teklif edildiğini, müvekkilin de ¨1.900.000,00 bedelle taşınmazın devrini kabul ettiğini,dava dilekçesinde ikrar edildiği üzere, … Holding işbu taşınmaz devri için yönetim kurulu kararı aldığı, müvekkilin işbu yönetim kurulu kararından bilgisi bulunmadığı, keza taşınmaz devrinin usulüne uygun olarak tapuda resmi şekilde gerçekleştirildiği, … Holdingin iç ilişkisini denetlemeye, defterlerini sorgulamaya yetkisi olmayan bir kişinin ilgili yönetim kurulu kararında belirtilen bedelden bilgisi olmasının da beklenemeyeceğinin izahtan vareste olduğunu,müvekkilinin devraldığı taşınmazı 3 ay sonra daha düşük bir fiyatla sattığını tapu devrinin belediye emsal fiyatları üzerinden yapılmasının satışın muvazaalı olduğunu göstermeyeceğini,diğer davalı tarafından düzenlenen faturanın müvekkiline gönderilmediğini,müvekkilince keşide edilen 01/04/2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamede açıkça ¨1.900.000,00’lik ayni mal iktisap ettiğinin beyan ve ikrar edildiğini, mal kaçırma niyeti olan bir kişinin resmi bir evrakta açıkça iktisap ettiği bir malı, bedeli ile beyan etmesinin her halde beklenemeyeceğini,müvekkile beyan edildiği gibi …. Holding tarafından 31/03/2014 tarihinde söz konusu gayrimenkulün ¨2.050.000,00 bedelle satışı için Yönetim Kurulu Kararı alındığının görüldüğü, ancak müvekkil ile anlaşılan rakam üzerinden değil daha fazla bir rakam üzerinden karar alındığının müvekkil tarafından bilinmesinin mümkün olan bir husus olmadığını,…’a fiili olarak ödeme yapılmadığının doğru olduğunu, keza iş bu taşınmazın müvekkilin hisse devir alacağına mahsuben devredildiğini, şirket muhasebe kayıtları incelendiğinde …. Holding ile müvekkil … arasında önceden ya da sonradan bir ticari ilişkinin bulunmadığı; işbu ifade ile müvekkil ile …. holding arasında muvazaalı bir ilişki olmadığının da ikrar ve ispat edildiğini,…. Holdingin uğramış olduğu bir zarar söz konusu ise, açılması gereken davanın …. Holding ve işlemi yapan yönetim kuruluna husumet yöneltilerek Yönetim Kurulunun sorumluluğu davası olması gerektiğini, müvekkilinin iş bu işlemlerden, şirketin iç ilişkisinden, yasal defterlerinden, muhasebe kayıtlarından bilgisi ilgisi ve sorumluluğu olmadığı gibi, açılan dava bakımından da tamamen iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu,halka arz edilmiş olan şirketin yatırımcılarının karlarını ve zararlarını borsa piyasasındaki fiyat artış-düşüş hareketlerinin belirlediğini, SPK’nın yatırımcı lehine tazminat davası açma yetkisi olmadığı gibi, açılması gereken davanın yönetim kurulunun sorumluluğu davası olduğunu, tapuda devir işlemi yetkili kişi tarafından imza sirkülerine uygun olarak yapılmış olmakla, tescilin hukuka uygun olduğu, ayrıca taşınmaz devri ….’ın, ….AŞ’den alacağına mahsuben yapıldığını,İşbu davada, görünürdeki işlemin taşınmaz devri olduğu, işbu sözleşmenin gerçek bir sözleşme olduğundan da kuşku bulunmadığı, her halükarda muvazaa olduğu iddia ediliyorsa da, ispat yükünün davacıya düşmekte olduğunu SPK tarafından mal kaçırma kastı ile görünürde … Holding’e ait taşınmazın satışının yapıldığı iddia edildiğini, fakat muvazaa sözleşmesinin içeriği hususunda açıklama yapılmadığını, bilindiği üzere muvazaa akitlerini yapmakta tarafların bir menfaatinin olması arandığını, muvazaa sözleşmesindeki iradenin de bu menfaati temin edecek nitelikte olması gerektiğini, müvekkilin muvazaa sözleşmesi yapmakta bir menfaati olmadığını, keza müvekkilin alacaklı olduğu bir bedel karşılığında bir mal edinimi sağladığını, bu işlemi de yasal koşullarına tıygun olarak yerine getirdiğini,muvazaa iddiasının unsurlarının oluşması bakımından görünürdeki ve taraf iradesini yansıtmayan işlemin yapılmasında üçüncü kişileri aldatma kastı arandığını, SPK tarafından alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile görünürde akdedilen taşınmaz satım sözleşmesi yapılıp, …. Holding ödemek zorunda olmadığı bir bedeli ödemekle yükümlü tutulduğunun açıklandığını, öncelikle somut olayda alacağı kesinleşmiş bir alacaklı bulunmadığını, alacaklının … Holding’den tahsil edemediği bir bedelin de söz konusu olmadığı, bu nedenle … Holding tarafından öncelikle alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile yaptığı bir devirin söz konusu olmadığını, müvekkilin de … Holding’in iç ilişkisini ve muhasebe yapısını bilmeksizin kendisine yapılan icabı (taşınmaz devri teklifini) kabul ettiğini, icap ve kabul iradelerin birbirine uyumlu olması sonucunda tapuda devir işlemi yapıldığını, bu devir işleminden müvekkilin … Holding’in malvarlığını azaltma kastı olduğu düşünülemeyeceği gibi, daha önceden … Holding ile herhangi bir ticari ilişkisi olmadığının da bizzat davacı tarafından ikrar edildiğini, ayrıca taşınmaz … Holding’in iştiraki olan ….A.Ş.’nin borcuna mahsuben devredildiğinden … Holding’in de uğramış olduğu bir zararı görülmediğini, izah edildiği üzere … Holding’in müvekkile mal devri kararı alması neticesinde şirket bir zarara uğramış olsa bile, açılabilecek olan davanın Yönetim Kurulu’nun sorumluluğuna dayalı tazminat davası olduğunu,SPK. madde 92 açısından müvekkilinin durumu incelendiğinde, SPK’nun şirketin malvarlığının azaltıldığını tespit ettiği ihraççıya bu işlemin giderilmesi için başvuruda bulunması gerektiği, uyarının sonuçsuz kalması halinde ilgili merciilere durumu intikal ettirme yetkisi tanınmış olmakla birlikte işlemin iptali için dava açılabileceğinin belirtildiğini, kanun maddesinde iptal edilebilecek işlem hakkında kesin bir ifadenin yer almadığını, iptali talep edilebilecek işlemin devir mi yönetim kurulu kararı mı olduğu konusunda bir açıklık bulunmadığını, SPK’nın ihraççıyı denetlemekle yetkili olması nedeniyle ancak yönetim kurulu kararının iptalini talep edebileceğini, SPK’nın diğer kişilerin kişilik ve malvarlığı haklarının yok sayılarak iptal işlemi yapılması halinde başkaca hukuki aykırılıkların doğacağını, talep edilebilecek bu yaptırımın anayasal mülkiyet hakkına zarar vereceğinden kişilik haklarına aykırı olarak SPK’na iptal yetkisi verilmediği hususunda şüphe bulunmadığını, taşınmazın devrinin iptali talebinin, kanuna, ahlaka, ulusal ve uluslararası hukuk normlarına aykırı olduğundan, reddini talep ettikleri,sonuç olarak tüm bu nedenlerle müvekkili aleyhine açılan haksız davanın reddine, işbu davanın tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilmesi halinde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan görev yönünde reddine, davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi halinde İİK m. 277’de sınırlı sayıda yer alan kişilerin davacı olabileceği açıkça düzenlenmiş olduğundan, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı için dava şartı eksiliğinden reddine, işbu davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi halinde, müvekkilin dava konusu taşınmazı dava açılmadan önce 13/06/2014 tarihinde (dava tarihi: 18/06/2014) üçüncü kişiye devretmiş olduğundan dava konusuz kaldığından reddine, işbu davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi halinde dava konusu taşınmazın müvekkilinin mülkiyetinde bulunmadığından pasif dava ehliyeti eksikliğinden davanın reddine, işbu davanın tapu iptal davası olarak değerlendirilmesi halinde yetkili mahkeme taşınmaz aynın bulunduğu yer mahkemesi olduğundan kesin yetki kuralı dâhilinde davanın reddine, işbu davanın tapu iptal davası olarak değerlendirilmesi halinde, yukarıda tarihleri belirtildiği gibi müvekkilin dava konusu taşınmazı dava açılmadan önce üçüncü kişiye devretmiş olduğundan dava konusuz kaldığından reddine,karar verilmesini talep edilmiştir.
Davalı … (Şirket] davaya ilişkin savunma dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi ihraççı davalı …Ş.’nin muvazaalı işlemi sonucu mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açtığından bahisle davalı …’a satılan taşınmazın satış bedelinin bu davalıdan tahsili ihraççı şirkete iadesi istemine ilişkindir.
Davalı … vekilinin yetki itirazı Mahkememizce 26/03/2015 tarihli celsenin 1 no’lu ara kararında belirtilen gerekçeler ile reddine karar verilmiştir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Doç.Dr….,Yrd.Doç.Dr…,….,… ve …. tarafından düzenlenen 24/11/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda;davalı …’in borcuna mahsuben dava konusu taşınmazının diğer davalı …’a devredilmesi işleminde, davalı Holdingin borçlu olduğu….’in, davalı …’ın alacaklı olduğu …’a borçlu olmadığının SPK inceleme raporlarında yer aldığı ve SPK vekili tarafından belirtildiğini, bu tespitin aksinin ise davalılarca ispatlanamadığı gibi … Holding ile ilgili diğer taraflar arasında işbu borcun sonlandırılmasına ilişkin yapılmış protokol veya sözleşmenin de ortaya konamadığı anlaşıldığından, dayanaksız olduğu anlaşılan işbu tapu devrinin iptalinin mümkün olacağını, ancak tapu devrinden sonra dava konusu taşınmazın … tarafından üçüncü kişiye satılması nedeniyle davacı SPK tarafından dava konusu talep ıslah edilerek, üçüncü kişiye yapılan işbu satış tutarının davalı …’e iade edilmesi talep edildiğinden, davalı … zararı olarak tespit edilen ¨2.419.000,00’nin dava tarihi olan 18/06/2014’e kadar işleyen ¨78.953,47 tutarındaki faizi ile birlikte iade edilmesi gerekeceğinin bildirildiği görülmüştür.
Bilirkişi kurulu raporuna karşı yapılan itiraz nedeniyle bilirkişi kurulundan ek rapor alınmış,bilirkişi kurulu tarafından Mahkememize sunulan 20/10/2017 tarihli ek raporda;kök rapordaki görüşlerini değiştirecek bilgi ve belgenin dosyaya sunulmaması nedeniyle kök rapordaki görüşlerini koruduklarını bildirdikleri görülmüştür.
28/07/1981 tarihli 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun yerine düzenlenen ve 30/12/2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nun 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı: sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişmesinin sağlanması, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması için sermaye piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesidir.” şeklinde belirtilmiş, Kanunun amacının yerine getirilmesi için kurulan SPK, Kanuna tabi şirketler ve kurumlara yönelik, başta dava açma olmak üzere, başlıcaları düzenleme yapma ve denetleme dahil olmak geniş yetki ve görev ile donatılmıştır (117 ve devam eden madddeler).
Bu yetkilerden biri de, başlığı “İhraççıların hukuka aykırı işlemleri ile sermayeyi veya mal varlığını azaltıcı işlemlerinde uygulanacak tedbirler” olan 92. madde hükmüdür. Madde içeriği, “Bu Kanuna tabi ihraççıların, kanuna, sermaye piyasası mevzuatına, esas sözleşme ve fon iç tüzüğü hükümlerine veya işletme maksat ve mevzuuna aykırı görülen durum ve işlemleri sebebiyle sermayenin veya mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açtığının Kurulca tespit edilmesi hâlinde, Kurul;
a) 6102 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilgililerden aykırılıkların giderilmesi için tedbir almasını ve öngörülen işlemleri yapmasını istemeye ve gerektiğinde durumu ilgili mercilere intikal ettirmeye,
b) Bu durum ve işlemlerin hukuka aykırılığının Kurulca tespiti tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde durum ve işlemin vukuu tarihinden itibaren üç yıl içinde iptal davası ve beş yıl içinde butlan veya yokluğun tespiti davası açmaya,” şeklindedir.
Madde hükmünün, içeriğinde belirtilen işlem veya durumların tespit edilmesi halinde SPK’na iptal davası açma yetkisi verdiği açıktır. Davalı vekili, bu yetkinin halka açık şirket yetkili organ kararının (olayımızda yönetim kurulu) iptaline karşı dava açma yetkisi vermekle birlikte işbu yetkiye dayanılarak tapuda yapılan işlemin iptalini ise içermediğini ileri sürmektedir. Hemen belirtmelidir ki, kanun maddesi, madde hükmünde belirtilen esaslara aykırı ‘durum ve işlemler’ sebebiyle ihraççıların sermayesinin veya malvarlığının kaybına yol açılması halinde SPK’nun iptal davası açabileceğini hükme bağlayarak, dava açılacak halleri geniş tutmuştur. Söz konusu düzenleme içeriğinden, hem şirketin yetkili organ kararına hem de bu organ kararının uygulamaya geçilmesini sağlayan tapu işlemleri gibi işlemlere karşı da iptal davası açılmasında herhangi bir engel bulunmamaktadır. Kaldı ki, sermaye veya malvarlığının kaybına yol açan durum ve işlemin vukuunun, ancak icrai bir işlemle oluşacağı açıktır. Şirketin organının söz konusu kararı yetki veren bir ön işlem olup, icrai bir işlem değildir. Şirket kararının uygulamasını yerine getiren icrai işlem tapudaki devir işlemi olduğundan, tapu işleminin iptalini istemenin Kanun hükmüne uygundur.
SPK vekili, davalı …’ın …. isimli şirketten olan alacağını, alacak silsilesi içinde bu şirketin alacaklı olduğu nihai şirket olan … Holding’ten tahsil etmek amacıyla bu şirketin taşınmazını devir alması işleminin, doktrinde ‘finansal yardım yasağı’ olarak belirtilen TTK’nun 380. maddesi hükmü uyarınca batıl olduğunun tespit edilmesi suretiyle iptal edilmesini talep etmiştir. 380. madde düzenlemesi “Paylarının iktisap edilmesi amacıyla, şirketin başka bir kişiyle yaptığı, konusu avans, ödünç veya teminat verilmesi olan hukuki işlemler batıldır.” şeklinde olmakla birlikte, olayımızda doğrudan veya dolaylı olarak …. Holding hissesinin edinilmesi veya nihai işlemler silsilesi sonucunda bu şirketin hissesinin devrini sağlayacak işlemler bulunmamaktadır.
Burada nihai bir sonuca ulaşmak için SPK.’nun 92. madde hükmündeki ihraççıların sermayenin veya mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açan durum ve işlemlerinin hukuka aykırılığının mahkemelerce tespitinin yeterlidir.
Nitekim somut olaydaki iş ve işlemler ile husule gelen durumlar incelendiğinde, davalı … ile dava dışı … isimli şahsın dava konusu halka açık şirketin taşınmazının devrinde etkili olduğu görülmektedir. Davalı … vekili, davalı …’in …. firmasına borcu bulunduğu, …. firmasının da …’a borçlu olduğu, kendisinin de ….’dan alacaklı olması nedeniyle işbu alacağa mahsuben … Holding’in taşınmazının müvekkiline devredildiğini ve bu işlemin hukuka uygun olduğunu ileri sürmektedir.
Ancak dava dosyasına sunulan belgelerde tüm bu şirketler arasında işbu borçların tahsiline yönelik olarak yapılmış sözleşme veya protokoller bulunmadığı gibi …. Holding ve…. gibi şirketlerin defter ve muhasebe gibi ticari kayıtları da dava dosyasına mübrez olmamakla birlikte SPK raporunda bu hususlar açıkça belirtilmektedir.
Esasen SPK raporlarında ….’in …. Holding’ten alacaklı olduğu belirtilmekle birlikte, ….’in ….’a borcunun bulunmaması nedeniyle, bu şekilde bir borç mahsubunun da mümkün olmadığı açıklanmaktadır. Üste belirtildiği gibi bu tespitin aksini gösteren belge ve kayıtlar ise davalılar tarafından dosyaya sunularak, devrinin hukuki dayanağı teyit edilememiştir.
… vekili, müvekkilinin olay ve/veya işlemlerde üçüncü kişi olduğunu, başka bir anlatımla … Holding yetkili organının alacağın sonlandırılması için şirketin gayrimenkulünün kendisine satılmasına karar verildiğini, kendisinin de kabul etmesiyle tapuda devrin gerçekleştiğini, şirketler arasındaki iş ve işlemler ile alacağın bu şekilde ödenmesi için önerilen durumların içerisinde müvekkilinin yer almadığını ileri sürmektedir. Bu nedenle esasında kendisine davada husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürmektedir.
Taşınmazın devri kararı alan davalı Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı ve davalı …’ın alacağının garantörü olan ….’ün, bu alacağın ödenmesi için taşınmaz devrini önerdiği anlaşılmaktadır.
…. ile davalı … arasında ticari ilişkilerin mevcut olduğu, bahsi geçen şirket organlarında birlikte ve/veya ayrı olarak görevleri bulunduğu, aralarında para ve borç münasebetlerinin vuku bulduğu, yine söz konusu işlemler için geçmişe dönük protokol ve kararlar alınmasının bu kişi tarafından sağlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı …’ın söz konusu borçlandırıcı işlemler ile tapu devrine yönelik şirket kararlarına vakıf olduğu anlaşılmaktadır.Anılan işlemlerin 92. madde kapsamında kalacağını ifade etmek mümkündür. Bu nedenle de davalı …’ın durumu bilmesi veya bilmemesinin bir ehemmiyeti olmamak lazım gelecektir.
“Pay sahiplerinin şirkete borçlanma yasağı” başlıklı TTK m. 358 pay sahibinin şirket tüzel kişiliğine borçlanmasına (veya daha doğru bir deyimle pay sahibinin şirkete borçlanmasının esasen yasak olduğuna, ancak belli şartlar altında borçlanmanın mümkün olabileceğine) ilişkindir. Somut olayda davalı … diğer davalı …’in pay sahibi değildir. Bu cihetle de anılan düzenlemenin somut olay bakımından uygulama alanı bulması imkanı yoktur. “Hâkimiyetin hukuka aykırı kullanılması” başlıklı TTK m. 202’nin somut olay bağlamında uygulanması, hakim şirketin bağlı şirkete verdiği zarar sebebiyle, bağlı şirket azlık pay sahibinin haklarını düzenleyen hükümlere binaen mümkün olabilecektir. Somut olayda davalı … diğer davalı …’in pay sahibi olmadığından anılan düzenlemenin de derdest davada uygulama alanı bulması imkanı yoktur.
Tüm bu tespit ve değerlendirmeler birlikte değerlendirildiğinde, … Holding’’in borcuna mahsuben dava konusu taşınmazının devredilmesi işleminde, Holdingin borçlu olduğu….’in, diğer davalı …’ın alacaklı olduğu …’a borçlu olmadığının SPK inceleme raporları ile belirlendiği, bu tespitin aksinin ise davalılarca ispatlanamadığı gibi …. Holding ile işbu borcun sonlandırılmasına ilişkin yapılmış protokol veya sözleşmenin de ortaya konamadığı anlaşıldığından, dayanaksız olduğu anlaşılan işbu tapu devrinin iptali gerekmektedir.
SPK vekili dava dosyasına sunduğu 09/04/2015 tarihli dilekçesinde davanın, gayrimenkulün tapu kaydının iptal davası olarak açılmakla birlikte, işbu dava açılmadan önce 13/06/2014 tarihinde söz konusu taşınmazın davalı … tarafından …. isimli şahsa satılması nedeniyle dava konusu taleplerini ıslah ettiklerini açıklayarak, satıştan elde edilen ve Mahkemece tespit edilecek bedelin davalı …’e iade edilmesini talep ettiği görülmektedir.
Davalı … vekili ise, 18/05/2015 tarihli dilekçesinde SPK.’nun 92 maddesinin SPK’ya tapu iptali yada tasarrufun iptali davası açma yetkisi vermediğini, alacak davası açma hakkını ise hiç bir şekilde vermediğinden, ıslah talebinin de reddini talep etmiştir.
SPK.’nun 92. maddesi SPK’ya, Kanuna tabi ihraççılarm sermayenin veya mal varlığının azalmasına veya kaybına yol açan hukuka aykırı durum ve işlemlerinin tespiti halinde, tespit tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde durum ve işlemin vukuu tarihinden itibaren üç yıl içinde iptal davası ve beş yıl içinde butlan veya yokluğun tespiti davası açma yetkisi verdiği görülmektedir.
Bu yetki, halka açık şirketleri, dolayısıyla bu şirketlerin yatırımcılarını korumaya yönelik doğrudan yasa hükmü ile tanınan bir kamusal yetkidir. Bu yetki ayrıca bir kamusal görevi de içermektedir. Bu yetki ve görev uyarınca açılacak iptal davaları ile mahkemeler tarafından zarar verici işlemlerin iptali ile, iptal konusu iş ve işlemlerin sonucu oluşan kaybın tekrar şirkete dönmesi, böylece malvarlığındaki azalmanın önlenmesi öngörülmüştür.
Bu nedenle Kanun maddesinde öngörülen zararın önlenmesi için açılacak iptal taleplerine konu durumların ortadan kalkması halinde, davanın istirdada dönüşmesinin genel hükümler uyarınca bu yetkinin içindeyer almaktadır. Aksi takdirde her zaman kötü niyetle iptal talebini içeren durumlar ortadan kaldırılarak, somut olayda olduğu gibi iptal talebine konu taşınmaz tekrar tapuda üçüncü bir kişiye devredilerek, maddeden murad olunan sonucun ortadan kaldırılması mümkündür.
Hukukumuzda bu gibi durumlara örnek,
” birbirini takip eden taleplere dönüşen davalara ilişkin düzenlemeler bulunmakta olup, bu davalara örnek olarak İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilmektedir. Bu dava görülürken, borç ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda menfi tespit davasını açan borçlu, borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalması nedeniyle paranın geriye alınmasını (istirdadını) isteyebilir.
TTK 661. maddesi uyarınca, hak sahibinin istemi ile, pay senetleri, tahviller, intifa senetleri, kupon belgeleri, esas kupon belgelerinin yenilenmesine yarayan talonlar gibi hamile yazılı senetlerin zayii halinde iptali için mahkemelerde iptal davası açılması mümkündür. Davanın seyrinde, iptali istenen senedin ibraz edilmesi halinde mahkeme, iptal davasını açan kişiye senedin iadesi (istirdadı) davası açması için bir süre verir ve dava açıldığı takdirde istirdat davası olarak devam eder.”
verilebilir. Her ne kadar yukarıda zikredilen kanun maddelerinde açık bir düzenleme ve oturmuş bir yargı uygulaması olsa da, somut olay bakımından kıyas yapılabilecek maddelerdir.Bu çerçevede 92. maddede yer akın “iptal” ifadesi sadece yönetim kurulu veya genel kurul kararlarının iptali şeklinde değerlendcaktır.Bu nedenle söz konusu iptal ifadesi daha geniş anlamda ihraççı şirketi zararlandıran her türlü iş ve işlemlerin iptali olarak anlaşılmalı ve buna göre değerlendirme yapılmalıdır.Söz konusu düzenlemenin getirdiği yararın sağlanabilmesi bakımından halka açık şirketin uğrayacağı zarar veya oluşacak sermaye kaybının önlenmesi açısından, hukukumuzda da örnekleri olduğu üzere, iptal davasının şartlarının ortadan kalkması halinde söz konusu davanın, zararın veya kaybolan sermaye tutarının iadesi (istirdadı) davası olarak devam edebileceği ve davalı … kayıtlarının baz alınması ve satış bedeli olarak kesilen fatura tutarı göz önüne alınarak, davalı … tarafından şirkete devredilecek tutarın KDV dahil ¨2.419.000,00 olarak belirlenmesi gerektiği sonucuna varıldığından davalı … . aleyhine açılan davanın kabulü ile ¨2.419.000,00’nin bu davalıdan tahsili ile davalı …Ş.’ye verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde yapılan muvazaalı işlem sonucu zarara uğrayan …ni de davalı olarak göstermiş ise de,söz konusu davada,davalı …’ın tek başına davalı göstermesi gerekli ve yeterli olup davalı …nin pasif husumetinin bulunmadığı anlaşıldığından bu davalı hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİNE;
a)Davacının davalı … Aş aleyhine açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
b)Davacının davalı … aleyhine açtığı davanın ıslah edilmiş haliyle KABULÜNE, ¨ 2.419.000,00 ‘nin bu davalıdan tahsili ile…. Aş’ye VERİLMESİNE,
2-Alınması gerekli ¨165.241,89 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨41.310,50 harcın mahsubu ile bakiye ¨123.931,39 harcın davalı …’dan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından ödenen ¨25,20 Başvurma Harcı ile ¨41.310,50 Peşin Harcın davalı …’dan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 22 adet tebligat + posta ücreti ¨247,90 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨14.000,00 olmak üzere toplam ¨14.247,90 yargılama giderinin davalı …’dan alınarak davacıya VERİLMESİNE, davalı …Ş. Hakkında yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨86.485,00 ücreti vekaletin davalı …’dan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨485,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
8-Davalı … tarafından yatırılan ¨50,00 gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde bu davalıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzlerine karşı , davalı … Aş’nin yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.05/04/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KÂTİP …