Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/80 E. 2020/48 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/80
KARAR NO : 2020/48

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/04/2009
KARAR TARİHİ : 23/01/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacının vekil aracılığı ile Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği 21/04/2009 harçlandırma tarihli dava dilekçesi ile;
Davalı …, dava dışı … ve … Tekstil aleyhine, müvekkilinin şirket müdürlüğünden ayrılmasına ve şirket dışından …’ın müşterek müdür olarak atanmasına dair 10/07/2007 tarihli usulsüz ortaklar kurulu kararının iptali için Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı davanın açıldığını, dosyanın temyiz aşamasında olduğunu, yine davalı …, dava dışı …, dava dışı …. … ve … Tekstil aleyhine, müvekkilinin ortağı olduğu şirketi bilerek kasten kötü yönetip işlemez hale getirmesi ve tasfiye edilmesi yönünde hareket etmesi ve müvekkilinin kazanması muhtemel kazançtan yoksun bırakılması nedeniyle Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosya ile dava açıldığını ve davanın derdest olduğunu, davalı … Tekstil’in 1996 yılında kurulduğunu, müvekkilinin 03/05/2007 tarihinde ortaklardan …’un hisselerini devralarak %50 pay sahibi olduğunu, 03/05/2007 tarih ve 12 nolu ortaklar kurulu kararı ile davalılardan … ile birlikte 10 yıl süre ile müştereken imza ve temsil yetkilisi olarak atandıklarını, müvekkili … Tekstil’e ortak olmadan önce şirketin ortaklarının … ve … olduklarını, müvekkilinin …’un hisselerini devralarak şirketi diğer ortakla idare etme arzusunda olduğunu, müvekkilinin davalı şirkete ortak olmasından sonra yüksek montanlı işlere başlandığını, … Tekstil ile … arasında akdedilen düzenleme şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaaat Sözleşmesiyle şirkete 3-4 milyon kar beklendiğini, müvekkilinin şirket müdür olduğu dönemde birçok ciddi yatırımlara girişildiğini, müvekkilinin hataya düşürülerek hile ile alman imzasıyla …’un sahibi olduğu bir başka şirkette sigortalı çalışan …’ ın şirkete müşterek müdür olarak atandığını, …’ın müdür olarak atandığı dönemde … Köyü/….’da ikamet ettiğini, …’ın müşterek müdür olarak atanmasından sonra, şirketteki payını ve yetkilerini müvekkiline devreden … …’un da herhangi bir ortaklar kurulu kararı olmaksızın şirkete müdür olarak atandığını, müvekkilinin şirket yöneticisi iken … ile …. İli …. İlçesi …. Köyü …. Mevkii … Pafta …. Parsel … m2 tarla vasfındaki yer ile … İli …. İlçesi …. Köyü …. Mevkii … Ada … Parseldeki … m2 tarla vasfındaki yer ile ilgili olarak düzenleme şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaaat Sözleşmesi akdederek tapuya tescil ettirdiğini, …. Belediye Başkanlığı tarafından …. ada … Parsel ile … kadastral parsel … kadastral parsel ve komşu parsellerin iptal edilerek … ada .., …, … ve …nolu parsellerin oluşturulduğunu, …. ada …. parselin (eski … pafta … parsel) 30/100 hissesinin mal sahibi … tarafından sözleşme uyarınca … Tekstil’e devredildiğini, devrin yapıldığı 18/05/2007 tarihinde müvekkilinin müşterek imza yetkilisi olduğunu, davalılar …, dava dışı … … ve …’ın hile ile müvekkilini şirket yöneticiliğinden uzaklaştırdıktan sonra 18/12/2007 tarihinde söz konusu arsanın 30/100 hissesinin ¨40.000,00 bedelle …. Yapı İnşaat San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne sattıklarını, bu satış için ortaklar kurulu kararı almadıklarını, ticari ya da hukuki sebep göstermediklerini, müvekkiline haber vermediklerini, bu satışın danışıklı döğüş olduğunun en önemli delillerinden birinin, Av. …’in bu araziyle ilgili açılmış başka bir davada …. Yapı’nın vekilliğini üstlenmiş olması olduğunu, … Yapı’nın arazinin kalan %70 payının sahibi olan ….’a karşı Büyükçekmece … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtığı …. Esas sayılı dosya ile açtığı şufa davası neticesinde kalan %70’e paya sahip olduğunu, müvekkilinin ticari beklenti içinde olduğu gayrimenkulun tamamının … Yapı’nın olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu şirket ile bağının kopartıldığını, müvekkilinin ortak sıfatıyla zarara uğratıldığını, müvekkilinin hak ettiği kar paylarının kendisine ödenmediğini, müvekkilinin şirket merkezine girişine izin verilmediğini, müvekkilinin aile fertleri ile …’un abisi arasındaki hukuki ihtilafın şiddete dönüştüğünü ve savcılık soruşturması başlatıldığını, işbu nedenlerle müvekkilinin ortaklığa devam etmesinin beklenemeyeceğini, müvekkilinin %50 payına sahip olduğu şirketi diğer ortak … ile yürütemeyeceğini, izah edilen nedenlerle, davalı şirkete yönetim kayyumu atanarak, şirket müdürlerinin yetkilerinin kaldırılmasını, davalı …’un şirket ortaklığından çıkatılmasını, şirket ortağı olabileceği değerlendirilen ….’ın 2. Ortak olarak kabul edilmesini, bu talebin reddi halinde yeni bir ortak alınması için 3 aylık süre tanınmasını, taleplerin reddi halinde, …’un ortaklıktan çıkarılmasıyla şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini, müvekkilinin tasfiye memuru olarak atanmasını, …’un ortaklıktan çıkarılmasının uygum görülmemesi halinde, müvekkilinin ortaklıktan çıkma talebinin kabulü ile şirketin fesih ve tasfiyesini, ortaklar arasında güven ortamının ortadan kalkmış olması nedeniyle şirketin fesih ve tasfiyesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekilinin 30/04/2009 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının amcalarının ortak olduğu …. İnşaat Ltd. Şti. ile … (…. İli … İlçesi …. Köyü …. parsel sayılı taşınmazın maliki) ve … (… Ada …. Parsel sayılı taşınmazın maliki) arasında 05/06/2006 tarihinde …. parsel ile … ada …. parsel sayılı taşınmazları konu alan kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdedildiğini, …. parsel sayılı taşınmazın maliki …’ın 14/06/2006 tarihinde taşınmazın 70/100 hissesini …’e, 30/100 hissesini davacının amcası …’a sattığını, …., … ve … İnşaat firması arasında yapılan 05/06/2006 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 16/06/2006 tarihinde fesh edildiğini ve bu defa … ile …. İnşaat arasında 16/06/2006 tarihinde …. parselin 70/100 hissesi ile … ada …Parsel … pafta … parsel sayılı taşınmazları konu alan kar karşılığı inşaat sözleşmesi akdedildiğini, davacının aması …’ın … isimli kişiden aldığı … parselin 30/100 hissesini 18/05/2007 tarihinde müvekkili … Tekstil’e sattığını, … ve …. İnşaat arasında yapılan sözleşmenin 12/06/2007 tarihinde fesh edildiğini, bu defa … ile müvekkili … Tekstil arasında 12/06/2007 tarihinde kar karşılığı inşaat sözleşmesi akdedildiğini, bu esnada … parsel sayılı taşınmazın …. ada parseli … ada … parsel sayılı taşınmazın … … ada … pafta, …. parsel sayılı taşınmazın küçük bir kısmının … ada … parsele katılarak … ada … aprsel sayılı aldığı ve bu parselin park olduğunu, davacının öğrenciliğini bahane ederek şirket müdürlüğünden ayrılmak istediğini, 26/06/2007 tarihli karar ile şirket müdürlüğünden ayrıldığını, şirket müdürlüğüne … ve …’m atandığını, bu ortkalar kurulu karının 04/07/2007 tarihinde tescil edilerek TTSG’nin 10/07/2007 tarih ve 438 sayfasında ilan edildiğini, daha sonra davacının 20/09/2007 tarihinde … İnşaat… Ltd. Şti.’ni kurduğunu ve kurucu müdür olduğunu, davacının TTK’nun 547 mad. yasaktan kurutulmak için … Tekstil müdürlüğünden ayrıldığını, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin tarafı olan …’in sözleşme gereği edimlerini ifa etmeyip taşınmaz hissesini müvekkili … Tekstil’e devretmeyince 15/10/2007 tarihinde Büyükçekmece …. Asliye Hukuk Mahkemesinin …. sayılı dosyaı ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, davanın derdest olduğunu, bu davanın açılmasından sonra davacının haksız ve dayanaksız olarak muaraza çabası içine girdiğini, davacıya sermaye artışı için gönderilen ihtarnamelere cevap verilmediğini, müvekkili … Tekstil’in ….’le yapılan sözleşmenin dışında yer alan eski …. yeni …. ada … parseldeki taşınmazı mali bünyesini güçlendirmek amacı ile 18/12/2007 tarihinde …. şirketine sattığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan ….’in; eski …. yeni …. ada … parsel sayıdaki taşınmazdaki 70/100 hisesini, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tapu kaydına şerh edilmesi sebebi ile dava konusu yapılmamasından ve tescil davası açılıp tedbir vaz edilmemesinden yararlanarak 23/01/2008 tarihinde ¨200.000,00 bedelle …. isimli kişiye sattığını, bunun üzerine bu taşınmazın 30/100 hissesinin … Tekstil’den alan … firmasının 13/02/2008 tarihinde Büyükçekmece …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile önalım davası açarak, önalım hakkını kullandığını, müvekkili … Teksil ve dava dışı Mersat firmalarının yasal haklarını kullanmalarının, aleyhlerine davalar açılmasına ve şirket aleyhine muaraza yaratma çabası içine girilmesine sebep olduğunu, davacının ilk önce 04/04/2008 tarihinde Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dava ile müdürlükten ayrılmasına ilişkin ortaklar kurulu kararının iptalini talep ettiğini, bu dava devam ederken, bu defa kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan ….’in, Büyükçekmece…. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde … Esas sayılı dosya ile sözleşmenin iptalini talep ettiğini, Mersat firmasının ….’a karşı açtığı Büyükçekmece …. sayılı onalım davasının kabulüne karar verildiğini, kararın onandığını, Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı davanın reddedildiğini, davacının haksız olarak davalar açmaya devam ettiğini, müvekkili … Tekstil’e ait olan …. ….. ….. eski …. yeni …. ada … parsel sayılı taşınmazın 30/100 hissesinin gerçek değeri ile satıldığını, davacının beyan ettiği değerin satış değeri değil kayıtlı değeri olduğunu, taşınmazın davacının maçası …’dan ¨ 56.000,00’ye alındığını, 6 ay sonra …. firmasının tüm takdiyatları bilerek ve kabul ederek ¨ 68.440,00 bedel ile satın aldığını, diğer hissedar ….’in de 70/100 hissesini daha sonra ¨200.000,00’ye sattığını, davacının taşınmazın satışı için ortaklar kurulu kararı alınması gerektiğini iddia ettiğini, taşınmazın satışı için ortaklar kurulu kararı alınmasına gerek olmadığını, TTK 443/2 maddesinin anonim şirketlerde tasfiye memuruyla ve aktiflerin toptan satılması hali ile ilgili olduğunu, taşınmazın satışından ticari gereklilik olduğunu, davacıya satışın bildirilememesinin sebebinin davacıya ulaşılamaması olduğunu, davacıya gönderilen ihbar ve ihtarnamelerin tebliğ edilemediğini, sözleşme kapsamındaki hissenin satışı onalım hakkının kullanılması ve sair hususların davalı şirket ve ortağı ile ilişkilendirilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının müdürlükten alınması ile ilgili iddialarının gerçek dışı olduğunu, Bakırköy… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyada davacının davasının red edildiğini, bu davada davacı vekilinin iddialarından vazgeçerek iddiasını açığa atılan imzanın kötüye kullanılmasına indirgediğini, hile iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının iddia ettiği savcılık soruşturmaları ile …’un ilgisi olmadığını, davalıların herhangi bir şekilde şirket kaynaklarını kendi menfaatlerine kullanmasının söz konusu olmadığını, zaten kullanılacak bir kaynak olmadığını, şirketin sermayesinin ¨20.000,00 olduğunu ve ifa edilmesi gereken bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi olduğunu, ifa edildiği takdirde şirketin kar edebileceğini, şirketin ve şirket ortak ve müdürünün davacının açıtığı davalar ve ….’in açtığı davalar ile uğraştığını, davacının kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshedilmesi için çalıştığını, adresini dahi gizlediğinden tebligatları almadığını, davacının …’un ortaklıktan çıkarılmasına yönelik iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, aksine davacının ortaklıktan çıkarılmasını gerektiren haklı sebepler olduğunu, davacının yegane amacının şirket ile ….. arasındaki yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshini sağlayıp, kendi aralarında yeniden yapmak olduğunu bu nedenlerle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce ilk yapılan yargılama sonrasında verilen karar Yümsek Yargıtay … nci Hukuk Dairesi’nin 13/06/2013 gün ve … esas, …karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,mülga 6762 sayılı TTK.’nun 551/3. maddesi uyarınca …’un ortaklıktan çıkarılmasına, ortak olabileceği düşünülen ….ın 2. ortak kabul edilip kendisi ve …. ortaklığında şirketin devamına, bu talep reddedilirse yeni bir ortak alınması için 3 aylık süre tanınmasına, bu da kabul görmezse kendisinin çıkma talebinin kabulü ile ortaklığın fesih ve tasfiyesine, bu talepte kabul görmez ise şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak kendisinin atanmasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanmak sureti ile yargılamaya devam olunmuş, bahsi geçen genel kurul tutanakları ve hazirun cetvelleri, muhalefet şerhleri, şirkete ait sicil dosyası getirtilmiş, şirket merkezinin mahkememiz yargı sınırında olduğu ve davanın yasal süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bilirkişiler Doç. Dr. …, Doç. Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 13/01/2016 tarihli raporunda; Davacının, davalının şirketten çıkarılması talebine ilişkin aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunu, davacının şirketten çıkmasına karar verilmesine ilişkin terditli talebinin, davalının kabulü üzerine mahkeme tarafından karar verilmesi halinde, davacının esas sermaye payının gerçek değeri üzerinden ayrılma akçesinin hesaplanması gerektiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler Doç. Dr. …., Doç. Dr. …. ve …. tarafından mahkememize sunulan 20/01/2017 tarihli ek raporunda;
Davalı şirketin rayiç bilançosu hazırlanırken, demirbaşların eski olduğu göz önünde alınarak, bu tutarın sıfır olarak alındığını, maddi olmayan duran varlıkların bir ekonomik değeri bulunmadığından bu değer de sıfır olarak rayiç bilançoya alındığını, değerlendirmelere göre şiketin muhtemel satış değerlerine göre öz varlığının ¨ – 21.114,37 olarak hesaplandığını, davacı şirketin % 50 hissedarı olduğu görüldüğünden, şirket öz varlığının bu hisseye isabet eden karşılık tutarının ( – 21.114,37 / 2 ) = ¨ – 10.557,18 olduğundan, şirket ortağının şirketten her hangi bir maddi değer karşılığı alacağının olmadığını, şirketin TTK. 376 – 3 hükmüne göre borca batık halde bulunduğunu, şirketin olası iflası halinde ise kaydi anlamda mevcut bilançoya göre şahsen sorumlu olduğu borcun ( ödenecek vergi ve yükümlülükler ) ( 980,86 / 2 ) = ¨ 490,43 olduğunu, şirketin olası sermaye tamamlama kararı alması halinde ise, ayrılmak isteyen ortağa isabet eden tutarın (- 21.114,37 / 2 ) = ¨ – 10.557,18 olacağını, ortağın şirketten ayrılması sonucunda şirket borçlarından, başka bir deyişle borca batıklık tutarının hissesine isabet eden kısmından sorumlu olup olamayacağı ve bu tutarı ödeyip ödemeyeceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.
Bilirkişiler …. ile … tarafından mahkememize sunulan 02/01/2019 tarihli raporunda;
Davacının hile ile şirket müdürlüğünden uzaklaştırıldığı gerekçesiyle 26/06/2016 tarihli ortaklar kurulu kararının iptali için açmış olduğu davanın reddedilmesi, davacının …, … … ve … aleyhine, şirketin zarara uğratıldığı, hile ile müdürlükten uzaklaştırıldığı ve şirkete ait taşınmazın düşük bedelle devir edilmesinden kaynaklı olarak muhtemel kazançtan yoksun bırakıldığı iddiası ile açmış olduğu davanın da reddedilmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; şirketten diğer ortağın çıkarılması ve şirketin feshi için haklı nedenlerin oluşmadığının kabulünün gerektiğini, bununla birlikte davalı şirketin 2007 yılından 2009 yılına kadar zarar raporladığının, devam eden 2010 yılından 2019 yılına kadar şirketin hiçbir faaliyetinin olmadığının ve borca batık hale geldiğinin anlaşıldığını, davalı şirketin bu süreçte açılan davalarla uğraşmasından kaynaklı olarak gayrifaal hale gelmesi, davaların bir çoğunun davacı tarafından açılmış olması, bir başka deyişle şirketin bu hale gelmesinde davacının önemli bir kusurunun bulunması, şirketin diğer hissedarının niyetinin şirketin sürdürülmesi yönünde olması (en azından şirketin feshini talep etmediğinden), verilecek süre içerisinde şirketin sermayesinin tamamlanma ihtimalinin bulunması, davanın, açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesinin gerekmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının çıkma payının verilerek şirketten çıkarılmasına karar verilmesinin uygun bir çözüm olacağını ve bu durumun da davacının dava dilekçesinde terditli olarak belirtmiş olduğu talebiyle de çelişmediğini,davacıların ayrılma payının esas sermaye payının, gerçek değerine uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, ayrılma payı belirlenirken ayrıca şirket öz varlığının hüküm tarihine en yakın tarihteki rayiç değeri üzerinden hesaplanması gerektiğini, şirketin aktifleri pasiflerini karşılamadığı için, tasarruf edilebilir bir özkaynağı olmadığından, davacıya verilebilecek herhangi bir ortaklıktan çıkma payı bulunmadığını bildirmişlerdir.
Haklı sebebe sonuç bağlanan hallerden bir tanesi de ortaklık sözleşmelerinde ortaklığın feshi ve yine buna bağlı olarak ortaklıktan çıkma-çıkarma halleridir.TTK’nın 636/3’ncü maddesinde düzenlenen fesih davasının tamel şartı,haklı sebebin olmasıdır. Genel olarak söylenebilir ki, ilgili hükümlerde, haklı sebeple feshin yanında ortaklığın sona erme sebepleri şahsında doğan yahut feshi talep eden ortağın ortaklıktan çıkarılması kabul edildiği gibi (çıkarma), ortağın haklı sebeplerin mevcudiyeti halinde şirketten çıkmasına da (çıkma) müsaade edildiği görülmektedir (Kollektif şirket için TK. 245, 255/1, 257,(Mülga 6762 sayılı TTK.m.187,197,199) anonim şirket için TK. 531, limited şirket için TK. 636/3, 638/2, 639/2 b, 640/3;(Mülga 6762 sayılı TTK.m.504,549,551) ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri ERDEM, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 5 vd). TTK.’ da limited ortaklığın, ortaklardan birinin talebi üzerine ve haklı sebeplerden dolayı mahkeme kararıyla sona erebileceği düzenlenmiştir. Keza, haklı sebeplerin varlığı halinde ortak, Mahkeme kararı ile limited ortaklıktan çıkma hakkına sahiptir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle somut olayda haklı sebebin mevcut olup olmadığı tespit edilecek, diğer bir ifadeyle davacı yanca varlığı iddia edilen olguların birer haklı sebep teşkil edip etmeyeceği incelenecektir.
TTK’nın 636/3’ncü maddesinde(Mülga 6762 sayılı TTK.m.504,549) haklı sebepten bahsedilmesine rağmen,bu kavram tanımlanmamıştır.Bu nedenle belirsiz bir hukuki kavramla karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir.Her ne kadar limited ortaklığın feshi bakımından haklı sebep kavramı tanımlanmamışsa da,kollektif ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK’nın 245’nci maddesisinde (Mülga 6762 sayılı TTK.m.187) hem haklı sebep kavramı tanımlanmış hem de örnekseme yoluyla hangi hâllerin haklı sebep teşkil edeceği ifade edilmiştir.Bu düzenlemeye göre haklı sebep;ortaklığın kuruluşuna yol açan fiili ve kişisel sebeplerin ortaklığın işletme konusunu elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmasıdır.Ancak doktrinde,TTK’da yer alan bu tanımın başarılı olmadığı ve yanlış yorumlamalara neden olabileceği ifade edilmektedir.Doktrinde birbirine benzer şekilde haklı sebep kavramı tanımlanmaktadır.Bu yazarlardan ….’na göre haklı sebep;hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hâle getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini takdir yetkisi ise hâkime aittir. Şüphesiz hâkim söz konusu sebebin haklı olup olmadığını takdir ederken ilgili limited şirketin yapısını da göz önünde bulunduracaktır. Şöyle ki limited şirketler TTK m. 124 (Mülga 6762 sayılı TTK.m.124) hükmünde açıkça sermaye şirketleri arasında sayılmış olmakla birlikte, anonim şirketlere kıyasla şahıs ortaklığı özellikleri gösteren nitelikleri de mevcuttur. Pay devrinin imzaları noter onaylı sözleşme mecburiyetiyle zorlaştırılmış olması, yan edim yükümlülükleri getirme imkânı,çıkma ve çıkarılma kurumlarının düzenlenmiş olması gibi hükümler limited şirketin bu yönünü göstermektedir. Dolayısıyla çok ortaklı, tüm ortakların şirket işleriyle bizzat ilgilenmeyip daha ziyade anonim şirketlerde olduğu gibi kişiliklerinin ön plana çıkmadığı, yaptığı yatırımın değerlenmesine önem verdiği “kapitalist karakterli” limited şirketlerde, ortakların şahıslarında meydana gelen sebepler her zaman haklı sebep sayılamayabilir. Bu hâlde ortaklar, ortaklık ilişkilerinden kaynaklanan, yani objektif nedenlerden dolayı haklı sebebe dayanarak çıkma haklarını kullanabileceklerdir. Ortaklığın sürekli zarar etmesi, uzun yıllar boyunca kâr dağıtılmaması, şirketin atıl durumda olması, ortakların birbirlerine duydukları güven ortamının kaybolması,amacın gerçekleşmesinde hukuki veya ekonomik imkânsızlıkların doğması şeklinde doktrinde birçok husus örnek olarak sayılmıştır. (Yrd.doç.Dr.Bünyamin Gürpınar,Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XX, Y. 2016, Sa. 2,http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/20_2_4.pdf,Erişim Tarihi: 25/11/2017)
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde genel olarak denilebilir ki,ortaklığın devam etmesi,doğruluk ve güven kurallarına göre dava açan ortaktan beklenemiyorsa,haklı sebep gerçekleşmiştir.Elbette bu değerlendirmede davacı ortağın ortaklık ilişkisinin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi hususundaki menfaatiyle ortaklık ilişkisinin aynen devam ettirilmesinde çıkarı olan kimselerin menfaatleri karşılaştırılmalı ve somut olayda hangi menfaat daha üstün geliyorsa ona göre karar verilmelidir.(Ydr.Doç.Dr.Ali Haydar Yıldırım,Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi,Bursa 2013,s.126-127)
Esasen haklı sebep, en geniş tarifiyle, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi, dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur.Haklı sebebin, genel manada, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilen hukuki olgular olarak ifade edildiği göz önünde bulundurulacak olursa; ortaklıklar hukukunda haklı sebep tanımı yapılırken “çekilmezlik” olgusunun, yukarıda da belirtildiği gibi, “paydaşları ortak olmaya yönelten nedenlerin ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkânsız yahut aşırı miktarda güçleştirecek biçimde ortadan kalkması” olarak somutlaştırıldığı söylenebilir. (ERDEM, s. 23 vd.).
Kanunda, sözü geçen maddede, haklı sebep örneklerine de yer verilmiştir. Bir ortağın “şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi” gibi hâller maddede sayılan haklı sebep örnekleridir. Fakat bu sayılan hâller, haklı sebep kavramının niteliği göz önünde bulundurulursa doğaldır ki sınırlayıcı değildir. Bu bakımdan somut uyuşmazlık kapsamındaki olguların yasada sayılanlara birebir ayniyetini aramamak gerekir. Genel anlamda ortakların davranışları limited ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyecekler ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir (Baştuğ, s. 47).Yine, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi hallerde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 gün ve 2014/15623 esas,2015/11122 karar sayılı ilamı) Özellikle somut uyuşmazlıktaki gibi az ortaklı limited şirketlerde kişisel bağların ve birlikte çalışma niyeti afectio societatis’ in sıkılığı göz önünde bulundurulursa kişisel sebeplerin de kimi zaman birer haklı sebep teşkil edebileceği anlaşılacaktır.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun limited ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülecektir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlâli, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin, E. 1997/9084; K. 1997/8442, T. 21/11/1997 ) tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin E. 2003/3080, K. 2003/9839, T. 27/10/2003 ) gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kâr elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olayda haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek gerekecektir.
Huzurdaki davada davalı şirket iki ortaklı olup, bu ortaklar davacı ile …’tur.
Limited ortaklıklar bakımından son dönemdeki uygulaması ise bazı kararlarında haklı sebebin doğumunda kusurlu, bazı kararlarında ise asli kusurlu olan ortağın dava açmış bulunması halinde talebinin kabul edilemeyeceği yönündedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2004/14091, K. 2006/502, T. 24/01/2006). Buna göre, kusurlu olan ortağın, kendi kusurundan lehine sonuçlar çıkaramayacaktır.
Fesih ve tasfiye davası açan ortağın davalı ortağa nazaran daha fazla kusurlu davranışı ile fesih ve tasfiyeye ilişkin muhik sebep oluşturması ve daha sonra da oluşturduğu bu muhik sebebe dayalı olarak fesih ve tasfiye davası açması ilke olarak kabul edilemez.Zira hiç kimse kendi kusurlu davranışlarından kendisi lehine sonuçlar çıkartamaz,Aksi düşüncenin kabulü daha fazla kusurlu olan ortağın kendi kusurundan faydalandırılması,başka bir ifade ile fazla kusurun ödüllendirilmesi anlamına gelir.Ancak böyle bir kabulün hukukun genel ilkeleri yanında hakkaniyet ilkeleri ile de bağdaştırılması olanaklı değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2013/15137, K. 2014/972, T. 17/01/2014)
Davacının hile ile şirket müdürlüğünden uzaklaştırıldığı gerekçesiyle 26/06/2016 tarihli ortaklar kurulu kararının iptali için açmış olduğu davanın reddedilmesi, davacının …, … … ve … aleyhine, şirketin zarara uğratıldığı, hile ile müdürlükten uzaklaştırıldığı ve şirkete ait taşınmazın düşük bedelle devir edilmesinden kaynaklı olarak muhtemel kazançtan yoksun bırakıldığı iddiası ile açmış olduğu davanın da reddedilmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, şirketten diğer ortağın çıkarılması ve şirketin feshi için haklı nedenlerin oluşmadığı anlaşılmaktadır.
Aynı şekilde, davacanın, davalı şirket ile faaliyet konuları aynı olan …. İnşaat Otom. Turizm. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nde kurucu ortak ve temsile yetkili müdür olarak yer aldığı görülmektedir. Bu durum dikkate alındığında davacının özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı davrandığı,davacının kusurunun davalı ortağa göre daha fazla olduğu,şirketin işlevsiz hale gelmesinde davacının asli kusurlu olduğu anlaşıldığından davacının haklı nedenle fesih ve çıkarma davası açma hakkının bulunmadığının kabulü gerekmiştir.
Somut olaya uygulanması mümkün olan 6102 sayılı TTK’nın 636/3 ncü maddesi hükmü “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” şeklinde olup mahkeme ancak şirketin haklı sebeple fesih koşulları oluştuğunun kabulü halinde anılan fıkrada yazılan alternatif çözüm yollarından birini uygulayabilir.Bu çözümlerden bir tanesi ve önceliklisi davacının payının ödenerek şirket ortaklığından çıkartılmasıdır.Yukarıda da açıklandığı üzere davacının,davalı ortaktan daha fazla kusurlu olduğu,davalı ortağın kusurlu olduğunun davacı tarafından ispat edilemediği,buna göre de şirketin haklı sebeple feshi koşulları oluşmadığından artık alternatif çözüm yollarının değerlendirilmesi mümkün değildir.Bilirkişi raporunda her ne kadar davacı ortağın ortaklıktan çıkarılması şartlarının oluştuğu değerlendirilmiş ise de,davacının terditli olarak ortaklıktan çıkma talebi söz konusu değildir.Davacı ancak şirketin feshi için haklı sebebin varlığının kabulüne bağlı olarak ortaklıktan çıkarılabileceğinden bilirkişi raporundaki bu değerlendirme yerinde görülmediğinden davanın reddine,karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨15,60 harcın mahsubu ile bakiye ¨38,80 harcın davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar tarafından yapılan 3 adet tebligat + posta ücreti ¨40,50 ve ¨ 90,00 temyiz yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam ¨130,50 yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Davalıların kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨1.900,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

7-Davalılar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davalılara İADESİNE,
Dair,6100 sayılı HMK’nun geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı .23/01/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”