Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/325 E. 2019/1155 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/325
KARAR NO : 2019/1155

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 08/07/2009

KARAR TARİHİ : 28/11/2019

(BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2010/41 ESAS 2011/131 KARAR SAYILI DOSYASI )

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 04/05/2010

BİRLEŞEN BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/4 ESAS 2011/165 KARAR SAYILI DOSYASI )

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 04/01/2011
KARAR TARİHİ : 28/11/2019
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 31/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
ASIL DAVADA
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 08/07/2009 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;Müvekkilinin davalılardan ….’ın kayın pederinin kardeşi olduğu, …. İstanbul’da bir bankada çalıştığı dönemde müvekkilin parasını en iyi şekilde değerlendireceğini söylediğini, bunun üzerine müvekkili muhtelif dönemlerde para gönderdiğini, 2004 yılı sonlarında …. müvekkili … ile tanıştırdığını, müvekkilinin parasının turizm alanlarında gayrimenkul işinde değerlendirilmesi konusunda ikna edildiğini inşaatı devam eden bir otelin satın alınması hususunda girişimlerde bulunulduğunu, müvekkilinin muhtelif tarihlerde davalıların hesaplarına para gönderdiğini, … hesabına 305.691,00 EURO ve …. hesabına 100.000,00 EURO havale yapıldığını, uzunca bir süre müvekkili otel alımı konusunda oyaladıklarını , müvekkilinin bunun üzerine Bakırköy … Noterliğinin 31/01/2005 tarih ve … yev. No.lu ihtarnamesi ile … ve ….’ı taşınmaz alım-satımı konusunda verilen vekaletten azlettiğini, daha sonra ….’a menkul kıymet alımı-satımı konusunda verilen vekâletten dolayı da 27/02/2006 tarihinde azledildiğini, …, …. ve …Ltd.Şti. arasında bir anlaşma sağlandığını, bu anlaşma ile 20/12/2004-15/01/2005 döneminde müvekkilinden 1.407.578,00 EURO para alındığını, bunun yıllık %8 fark ile sözleşme tarihi 26/06/2006 itibariyle 1.475.000,00 EURO olduğunu, 28/02/2008 tarihinde 1.711.000,00 EURO olarak müvekkili ….’e geri ödeneceğini, bu tarihte ödeme yapılmaması halinde yıllık %8 vade farkı ödeneceğinin kararlaştırıldığını, yine …Şti. adına yetkilisi …’ın imzalı taahhüdüne göre 1.407.578,00 EURO’nun ticari faaliyette kullanılmak üzere yıllık %4,5 kar payı garantisi ile verildiğini, … ve …. İlçesi …. köyü … parsel sayılı taşınmazın hissesini ¨ 450.000,00 değer karşılığı müvekkiline devrettiklerini, sözleşmenin üzerine ve arkasına el yazısı ile bu sözleşme yükümlülüklerinden dolayı davalıların ibra edildiği belirtilen eklemeler yaptıklarını, müvekkiline verilen bu taşınmazın değeri ile sözleşmeyle davalıların ikrar ettikleri borç tutarı arasında bir orantısızlık bulunduğunu, şöyle ki, sözleşme ile belirlenen 15/07/2008 tarihindeki borç tutarı 1.762.377,74 EURO x c.kur ¨ 1.9527 = ¨ 3.441.395,02 ‘iken ¨450.000,00 karşılığı taşınmaz devri yapıldığını ve bunun karşılığında tüm borçlar için ibra alındığını, gerçek ibrada tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık orantısızlığın bulunmaması ön koşulu olduğunu, açık orantısızlığın bulunduğu durumlarda ise anılan ibra değil, ancak makbuz niteliğinde olduğunu, davalılar bu orantısızlık nedeniyle sebepsiz olarak zenginleştiklerini, …. yönünden hesabına gönderilen 305.691,00 EURO, … yönünden hesabına gönderilen 100.000,00 EURO, diğer davalıların ise ikrar etmiş oldukları 1.711.000,00 EURO borç bedelinden 230.000,00 EURO (¨450.000,00 taşınmaz bed. / c.kur ¨ 1,9678=) mahsup edildiğinde bakiye 1.481.000,00 EURO’nun 28/02/2008 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %8 faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini , yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
ASIL DAVADA SAVUNMA;
Davalı vekilinin 17/08/2009 havale tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle;Davacı, …. aracılığıyla müvekkillerine piyasa koşullarının çok üzerinde yıllık %4,5-8 faiz ile para verdiğini, müvekkillerinin ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu paraları çeşitli yerlerde kullandıklarını ancak müvekkillerinin zarar ettiğini, dava konusu sözleşmelerin kanuna ve ahlaka aykırı olduğu için geçersiz kılınması gerektiğini, taraflar arasında ibraname düzenlendiğini, bu ibranameye göre gayrimenkul devri ile borcun ödendiğinin kabul ve ikrar edildiğini, taşınmazın rayiç değerinin alım-satım bedelinin çok üstünde olduğunu, taraflardan birisinin tacir olması nedeniyle (….Ltd.Şti.) edimler arası orantısızlıktan söz edilemeyeceğini, alacağın zaman aşımına uğradığını, ibraname ile alacak son bulduğundan talep edilebilecek bir alacağın bulunmadığını, sözleşmelerin hiçbir yerinde …. ve …’ın bulunmadığını, devri yapılan taşınmazın rayiç değeri çok daha fazla iken az tapu harcı ödemek için satış bedelinin ¨ 450.000,00 olarak gösterildiğini, dolayısıyla ibraname ile borcun sona erdiği belirtilerek, davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep edilmiştir.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN …. ESAS …. KARAR SAYILI DOSYASINDA DAVADA;
Davacı vekili tarafından Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunulan 04/05/2010 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;
Müvekkilinin İsviçre vatandaşı olduğunu, uzun yıllardır bu ülkede yaşadığını, davalıların müvekkine Türkiyede ucuz gayrimenkul bulma vaadinde bulunduklarını, davacının bu vaadler neticesinde davalılara gayrimenkul alıp satma konusunda vekaletname verdiğini, ayrıca banka havalesi ile 1.450.000 Euro para gönderdiğini, davalıların …. İli, …. İlçesi …. Köyü, …. Mevkiinde …. ada …. parselde kayıtlı 83.403,28 m2 araziyi satın aldıklarını , bu arazinin turizm arazisi olduğunu belirtiklerini, davacının belirtilen arsayı görmek üzere Türkiye’ye geldiğini ancak bu arazinin bahsedildiği gibi turizm arazisi olmadığını, bunun üzerine davacının Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosyası ile dava açtığını ve Serik …. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla tespit yaptırıldığını, sahte belgeler ile tarım arazisi olan turizm projesi bulunmayan ¨ 6.000.000 değeri olmayan ¨ 500.000 hisseli tarla satmak ve ibraname almakla sözleşme şartlarına aykırı hareket eden 300.000 Euro cezai şart alacağı doğmuş bulunan ¨10.000,00 alacaklarının tahsilini , yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS … KARAR SAYILI DOSYASINDA SAVUNMA;
Davalılar …., … ve …. San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından sunulan 23/06/2010 tarihli cevap dilekçesinde özetle;Bakırköy …. Asiye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasında beyan edilen Bakırköy Cumhuriyet Başsavacılığına …soruşturma dosyasında olayın hukuki itilaf olduğu sebebi ile soruşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, yapılan şikayette ifade edilen dayanaksız ve hikaye tarzında beyanların tekrarı olup , savcılık şikayetinde takipsizlik kararı verildiğini, 01/03/2010 tarihinde keşide edilen ihtarnamede benzer beyanlarda bulunduğunu ve bu ihtara cevap verildiğini, ihtarda taraf olmayanlar davaya dahil edildiğini, ihtarda olanlar için dava açılmadığını, davacı taraf kimden ne istdiğini, hangi hukuki sebebe dayandığını netleştiremediğini, davaya konu sözleşme taahhütname ön alım hakkının kullanılmasına ilişkin olup sözleşmede müvekkillerinden … ve ….’ın bir taahhüdü bulunmadığından ve …. şirketinin de bu olayda ilgisi olmadığından davanın husumet yönünden reddini talep ettiğini, müvekkillerinin davaya dayanak sözleşmede kefil ve borçlu olmadığından davanın husumet ve esas yönünden reddine , mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesini talep etmiştir.
Davalılar … İnş. Ltd. Şti. , … ve … vekili tarafından sunulan 17/06/2010 tarihli cevap dilekçesinde özetle;Bakırköy mahkemelerinin yetkisine itiraz ettiklerini, davacı ile diğer davalılar arasındaki husumet vekil edenleri hiçbir şekilde ilgilendirmediğini, vekil edenlerden … ile diğer davalı …. ‘te , turizm geleceği olacağı düşünülen halen tarlada vasıflı bir taşınmazda 1/2, 1/2 hisse sahibi iken, davacı bu arsada …. hissesine talip olduğunu, gerekli araştırma ve incelemelerini yaptığını, çok beğendiğini, ancak tek endişesi vekil eden …’ın bu hisseyi davacının alması halinde ön alım hakkını kullanması olduğunu, vekil eden …’a “Ön alım hakkından feragat etmesi” talebinde bulunduğunu, vekil eden de kendisine “ileride lüzum görüp ifraz ve taksim istediğinde zorluk göstermemesi, veya tarla vasıflı bu arazinin imarı çıkması halinde yapılması düşünülen projelerde birlikte hareket etme, bir gün satmak isterse de öncelikle kendisine teklif edilmesini, vekil eden kendisi alamazsa da ifraz ve taksime muvafakat ve birlikte hareket edebilecek bir kişiye satılması taahhüdü istemiştir. Bu şartlara uymayan taraf ise 300.000.-Euro cezai şart ödeyecektir.” düzenleme biçiminde sözleşme başlıklı 14/08/2008 tarihli bu sözleşme , vekil eden tarafından Alanya …. Noterliği’nin 14/07/2008 tarih ve … yevmiyeli düzenleme şeklinde ön alım (şuf’a) hakkının kullanımından feragat belgesini imzaladıktan sonra davacı ile vekil eden … arasında Alanya’da düzenlendiğini, görüldüğü gibi vekil edenlerden …, sırf ön alım hakkını kullanmama karşılığında ileride gerçekleştirmek istediği projelere 1/2 hissenin yeni malik olacak şahsa karşı kendisini korumak amacıyla bu belgeyi imzaladığını, Serik tapusuna tarla vasıflı bu hissenin satışı için başvurulduğunda Serik tapusu prosedür gereği hisse satışının hukuksal engelleri bulunup bulunmadığını arsanın bulunduğu muhtarlıktan, Serik Tarım İlçe Müdürlüğü’nden vs. ilgili kurumlardan sorduğunu, başvuruları bizzat davacının yaptığını, davacının bu hisseyi satın alışı “Kaşla göz arasında, gözü boyanarak” olmadığını, tarla vasıflı hisseli arsayı almak için tapuya başvurduktan sonra, hisseli satışın mümkün olup olmadığının davacının tarafından araştırılması ve belgelerini tamamlayarak Serik Tapusuna sunması iki ay civarında sürdüğünü, davacının, hali hazırda tarla vasıflı bulunan, ancak turizm geleceği bulunan bu araziye yatırım yapmayı uygun bulduğunu, gerekli araştırma ve incelemeyi yaptığını, şufa hakkının kullanılmaması hususunda vekil edenden noterden taahhüt aldığını, kendisini garantilediğini, davacının satın aldığı tarlanın pek yakın olan turizm geleceği ve talepler dünya krizi nedeniyle her şeyin yavaşladığı gibi yavaşladığını, davacı azalan talebin ve dünya krizinin faturasını diğer davalılarla vekil edenlere yüklemeye çalıştığını, davacının kendi akrabaları ile olan sorunları dile getirildiğini, diğer davalılardan …. ile vekil edenlerimden …’ın arsa ortaklığı dışında vekil edenlerimin diğer davalılarla hiçbir bağ ve ilişiği olmadığını , milyonlarca euroluk yatırım düşünen bir kişi basiretli bir tacir gibi davranmak zorunda olduğunu, tapu kaydının tarla vasfını bilmiyordum deme hakkı ve şansı olmadığını, dilekçede 3.000.000 Euro değerinde ekspertiz raporundan vekil edenlerinin bilgisi dışında olduğunu, davacı davasını açarken da gerekli araştırmayı yapmadan dava açtığını, ….’un … Ltd Şti. Yetkilisi olduğunu, …; aldığı arsanın 1/2 paydaşı olduğunu, vekil edenlerden ne …’un, ne de şirketi …. Ltd’nin davacı ile bir ilişiği, taahhüdünün olmadığını, sonuç olarak yerinde olmayan davanın reddine karar verilmesini masraf ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS … KARAR SAYILI DAVADA;
Davacı vekili tarafından Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan 04/01/2011 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;
Davacı müvekkilinin İsviçre’de yaşadığını, davacı müvekkili …., yeğeninin eşi davalı ….’ın vaatlerine inanarak isviçredeki paralarını değerlendirmek amaçlı vekaletname verdiğini, davalı …. ortakları olduğunu söylediği davalılar …, …, … tanıştırdığını, davalıların hep birlikte davalı …. Elek. S An. Ve Tic. Ltd. Şti. ‘nin ortağı olduklarını, bilgisayar ve elektronik üzerinde sanayicilik ve imalat yaptıklarını, davacı …., davalılara bankalardaki hesaplarında bulunan paralar üzerinde tasarrufta bulunmaları, adına gayrimenkul almaları -satmaları hususunda vekaletnamler verdiğini, davacı müvekkilinin davalıların verdikleri banka hesaplarına paralar gönderdiğini, davalıların davacının bankadaki hesaplarından adına gayrimenkul aldıklarını söylediklerini, 2002 yılından itibaren 2008 yılına kadar davalılar …, … ve ….’a gönderilen toplam para 2.550.000 Euro ve ayrıca ¨50.000.000 para gönderdiğini, bu paraların tamamı davalılar tarafından ikrar edildiğini, aralarında 15/07/2008 tarihli sözleşme ve Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosya içeriği ile sabit olduğunu, müvekkilinin ….’den davalıların senin adına otel aldık turizm imarlı arazi aldık demesi üzerine davacı alınan tapu senetleri gönderilsin dediğinde davalılar ne gerek var senin adına alım-satım yapıyoruz deyip göndermeyince, davacının İsviçreden Türkiyeye geldiğini, alınan otel ve arazinin tapularını görmek isteyince davalılar tapuları vermeyince dolandırıldığını öğrendiğini, davalı dolandırıldığını öğrenince aşırı derecede üzüldüğünü ve depresyona girdiğini, davalılardan bu kez aldıkları 2.550.000 EURO + ¨50.000 parasını istediğini, davalıların parayı batırdıklarını ve iade edemeyeceklerini bildirdiklerini, fakat davalı ….’ın adına ….Mevkinde Ada: …., Parsel :…. De Kayıtlı 83.403.28 M2′ lik tarlanın turizme imarlı ,arsa değerinin 6.000. Euro , proje değerinin 26.000 Euru olan bu tarlanın 1/2’ sini sana satalım ve biz borcumuzdan kurtulalım dendiğini, davacı bu öneri karşısında davalılar hakkındaki kötü düşüncelerinden uzaklaşarak kabul ettiğini, tarlanın 1/2’sinin hissesinin değeri davalılardan alacağı olan 2.550.000 EURO +50.000.00 karşılığından Serik Tapu Sicil Müdürlüğünde davalı …. tarafından 15/07/2008 tarihinde satış yapıldığını , tartaflar arasından 25/02/2006 tarihili davalı … Ltd. Şti. antetli kağıt üzerine sözleşme başlık1ı belge üzerine 15/07/2008 tarihli ibraname ile ibralaştıklarını, Serik Sulh Hukuk Mahkemsine yaptırdığı değer tespitinde tarlanın 14 payının rayiç değerinin ¨500.000 olduğunu öğrendiğini, davalıların ¨ 500.000 değerinde olan yeri 3.000.000 Euro gösterip satmaları üzerine davacının davalılar tarafından dolandırıldığı tespit edilince bu kez alacakları ile ilgili olarak Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesine …. Esas sayılı dosya ile 1.475.000 Euro ‘luk dava açtıklarını, davalılardan 15/07/2008 tarihi itibariyle 2.550.000 Euro +¨50.000,00 alacaklarına karşılık davacı müvekkiline dava dilekçelerinde bahsedilenleri sattıkları, davalıların 1/2 payı 3.000.000 Euro olan … Mevkiinde Ada:…. Parsel :… De kayıtlı 83.403.28 m2 lik tarlanın 1/2 payı 41.702.14 taşınmazı davalılar bu konuda uzman olduklarına göre ve tarla 2008 yılından itibaren değerde kazanmış alacağından hiç bir değer artışı talep etmeksizin sattıkları 2.550.000 Euro +50.000 değer üzerinden de değil 2.500.000 Euro ödemeleri karşılığında davalılara iade etmeye veya turizm imarlı bi arsa veya arazi ile paralarının değerinde başka bir arazi veya tarla ile takas etmeye amade olduklarını veya bir müşteri bulup bahis mevzuu tarlayı başkasına satmalarını, satıp paralarını vermelerine dair Kadıköy … Noterliğinden ihtarname gönderdiklerini, davalıların sesinin çıkmaması davalıların kötü niyetli olduğu apaçık ortaya koyduğunu ,bu nedenlerle Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesine …. esas sayısıyla açılan davanın konusu ve yanları aynı olan daha önceden açılan derdest dava bulunduğundan mahkemenizdeki davanın birleştirilmesini, fazlaya talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla 800.000 EURO alacaklarının 15/07/2008 tarihinden itibaren temerrüt ticari faizi ile birlikte davalılardan müşterek müteselsil kefil ve müşterek borçlu sıfatı ile tahsili ile davacıya verilmesini, vekalet ücreti ile mahkeme masraflarının davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS …. KARAR SAYILI DAVADA SAVUNMA;
Davalı vekilinin 08/02/2010 havale tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle;
Aynı taraflar arasında aynı konuya, ilişkiye dair görülen dava bulunduğundan davanın derdestlik yönünden reddini talep ettiklerini, dava dilekçesi hukuki olmaktan uzak olup, taraflar arasında görülen Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı , Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas dosyasında beyan edilen hususlar tekrar edildiğini ve bu kez de bu davalarda istenmediği ileri sürülen başka bir alacak talep edildiğini, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na ( … Soruşturma dosyasında; şikayetçi-davacı ifadesinde sözleşmelerdeki imzanın ve ibranamelerdeki imzanın kendisine ait olduğunu, ibranamenin 15/07/2008 tarihli olduğunu , ancak kendisine verilen gayrimenkulün değerinin düşük olduğunu , aldatıldığını bu sebeple şikayetçi olduğunu ; davalı … para alışverişi olduğunu yapılı belge ile ibraname düzenlendiğini borcun ödendiğini, davalı … davacıyı tanımadığını hesabına gönderilen parayı eşinin aldığını olayla ilgisi olmadığını yine davalı …. benzer ifade de bulunduğunu, davalı …. ise ; davacının borsada kendi adına hesap açtırdığını kendinse vekaletname verdiğini , ancak davacının beklediği geliri elde etmediğinden dolayı piyasada değerlendirilmesini istediğini, kendisinin de … …’a davacının bilgisi ile parayı kullandırttığını ancak daha sonra davacı ile ibraname düzenlenerek borcun sonra erdirildiğini , davacının …. ilçesinde verilen tapulu yeri gezdiği , fiyat araştırması yaptığı kendisinin tespit ettiği bedel üzerinden anlaşıldığını ve borcun sona erdirildiğini beyan ettiğini ve soruşturma sonunda savcılıkça ” olayın hukuki itilaf olduğu sebebi ile soruşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir, Ağır Ceza Mahkemesince savcılık kararı onanmış ve kesinleşmiştir ) yapılan şikayette ifade edilen dayanaksız ve hikaye tarzında beyanların tekrarı olup, savcılık şikayetinde takipsizlik kararı verildiğini, tüm davaların tarafları ve konusu itibarı ile aynı sebebe dayandığından dosyaların Bakırköy … Ticaret Mahkemesi’nde toplanmasını ve dosyaların birleştirilmesini talep ettiklerini, başka türlü bu davaların sonuçlanması ve takibi mümkün görülmediğini, savcılık beyanında …. ve ….’ı tanımadığını ifade eden davacı , dava dilekçesinde bu kişilerinde kendisine gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu ifade etmiş olup, beyanları gerçek olmadığını, davada taraf olan olmayan kişilerle ilgili olarak suçlayıcı ifadeler kullanıldığını, davacı tarafından gönderilen noter ihtarına Bakırköy … Noterliğinin 12/01/2011 tarihli ihtarı ile cevap verildiğini, davalılar …. ve …. ‘ın bu olaylarla, alışverişlerle ilgisi olmadığından davanın bu davalılar yönünden husumet yönünden reddini talep ettiklerini, taraflar arasında görülen davaların konusu ve dayanağı aynı olup iddia edilenlerden gerçek ve haklı olan alacak ibraname ile sone erdiğinden konusu olmayan davanın reddini talep mahkeme masrafları ile ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Asıl davada, dava,gabin iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
Birleşen Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasındaki davada,dava,cezai şart alacağının tahsli istemine ilişkindir.
Birleşen Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasındaki davada,dava,gabin iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış,
Bilirkişiler Doç. Dr. …. ve Yrd. Doç. Dr. ….tarafından mahkememize sunulan 27/11/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle:Davacının beyaza imza iddiasının , kendi beyanları çerçevesinde isabetli olmadığını, davacının gabin iddiası hakkında nihai takdirin mahkemeye ait olduğunu, davacının cezai şart talebinin içinde düzenlendiği sözleşmenin geçersiz olması ve taşınmazın devrinin de gerçekleşmiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu bildirmişlerdir.
Talimat yoluyla Serik…. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından alınan17/02/2010 havale tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmnazın Kapitilizasyon faiz ve objektif unsur ilavesini etkileyen unsur olduğunu, parsel ….m2 olup değerinin ¨1.000,839 olduğunu, davacı hissesi 1/2 oranında olduğunu ve değerinin ¨500,419 olduğunu , parsel üzerinde bu kıymetine tesir eden herhangi bir unsurun bulunmadığını bildirmişlerdir.

Bilirkişiler Prof. Dr. … , Prof. Dr. … ve Yrd. Doç. Dr. … tarafından mahkememize sunulan 20/02/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle: Dava dilekçesindeki talebe göre, sözleşmde üstlenilen ve davacı tarafından kabul edilen sorumluluk miktarına göre …. için 100.000 Euro , … için 305.691Euro , … -… -…. ‘ın 1.071,967 Euro ‘luk borçtan sorumlu oldukları ve faizi konusunda 12/02/2013 tarihli bilirkişi raporu ile aynı görüşte olunulduğu sonucuna vardıklarını,
…sayılı dosyada 298.181,83 Euro ‘nun davalılardan tahsili talebinin yerinde olduğunu ancak daha evvelki bilirkişi raporu ile aralardaki farkın giderilmesi için bankada evrak üzerinden tetkikat yetkisinin bilirkişi heyetine verilmesinin daha doğru olacağı görüşüne varıldığını,
Dava dışı …’ ile davacı arasında imzalanmış bulunan 14/07/2008 tarihli sözleşmede …’ a düşen yükümlülüğün yerine getirildiğini, dolayısıyla cezai şart takdirine yer olmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …. ve …. tarafından mahkememize sunulan 25/05/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle:
A)Bakırköv … .Asliye Ticaret Mahkeme Mahkemesi’nin …. Esas dosyası yönünden

Borçlular
Talep Edilen
(Euro)
Hesap Edilen
(Euro)
Talep Edilmesi gereken (Euro)
Sözleşmeye göre talep edilecek faiz
… …
100.000,00
100.000,00
100.000,00
28/02/2008’den itibaren %8
… …
305.691,00
305.691,06
305.691,00
28/02/2008’den itibaren %8
….-…-….
1.481.000,00
1.305.308,94
a)1.074.515,94
(1.305.308,94-230.793=)
B) 697.525,94
(1.305.308,94-607.783=)
Taşınmaz değerine göre terditli tespit yapılmıştır.
28/02/2008’den itibaren %8
B-)Birlesen Bakırköy …. Aslive Ticaret Mahkeme Mahkemesi …. Esas sayılı dosyası yönünden:

Borçlular
Talep Edilen
(Euro)
Hesap Edilen
(Euro)
Talep Edilmesi Gereken( Euro)
İstenilebilecek
Faiz
….
800.000,00
583.762,00
583.762,00
Dava tar. İtibaren 3095 S.K’nun
4/a m.

800.000,00
197.836,00
197.836,00
Dava tar. İtibaren 3095 S.K’nun
4/a

800.000,00
0,00
0,00

….Ltd. Şti.
800.000,00
0,00
0,00


800.000,00
0,00
0,00

C-) Birlesen Bakırköy …Aslive Ticaret Mahkeme Mahkemesi …. E. sayılı dosyası yönünden:
Birleşen dava dosyası içeriğinde sözleşmenin doğrudan konusunu teşkil eden tarafları arasında (…. ve …) meydana gelen bir ihtilafın olduğuna ilişkin delil bulunmadığını, yani iki sözleşen arasında sözleşmenin ihlal edildiğine ilişkin somut bir belge/delil bulunmadığını, birleşen dosyadaki mevcut delil durumu gözetilerek bu safhada cezai şarta ilişkin bir değerlendirme yapılamadığını, takdirin mahkemeye ait lduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …., … ve … tarafından mahkememize sunulan 23/07/2019 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle:
Davacıya Borca Karşılık Satılan Gayrimenkul; Taşınmazın ” ibra sözleşmesi ile ” devrinin alacağa karşın kabulüyle yapıldığını, düzenlenen İbraname’deki imzalara itiraz edilmediği gözetilerek; düzenlenen belgeler şirket Antetli kağıdı üzerinde el yazısı ile yazılarak belge üzerindeki yazılanlar tarafların kendi rızaları ile yazıldığı ve beyan edildiğini açıkça ortaya koyduğunu, bilirkişi kurulunca hazırlanacak raporda İbranın hukuki sonuçlarına ilişkin değerlendirme yapılmaması belirtilmiş olduğundan; İbranın hukuki sonuçlarına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, vergi tekniği raporundaki değerlendirme sonucunda ; bilirkişi raporlarında söz konusu tarlanın tamamı için en yüksek ¨ 5.004.196,80 değer belirlendiğini, (1.407.578 euro Merkez Bankası 15/07/2008 tarihli euro alış kuru 1,9404) 1.9404 * i. 407.578 =¨ 2.731.264 ana para alacağı karşılığında, 15/07/2008 tarihinde devraldığı tarlanın 1/2’si için belirlenen en yüksek rakam olan ¨2.502.098.00 karşılaştırıldığında taşınmazı devir aldığını, yeniden değerlenme talebinin mahkemenin 36. celsesinde ; red edildiğini, tapu devir işleminde belirtilen değerin ¨ 450.000,00’den çok daha yüksek bir değere sahip olduğunu, dava dışı … ile imzalanan şufa hakkını üzerine yapılan anlaşma ile bir sorun olmadığını, birleşen dava dosyası ile taraflar arasında (…. ve …) arasında her hangi bir ihtilafın dosya ya yansımadığını, davacının davasındaki hukuki sebebin ” sebepsiz zenginleşme ” alacak davası, davanın haksız fiile dayanıyor olması; Ağır Ceza Mahkemesi Kararı ile kesinleşen ve ” Kovuşturmaya yer olmadığına ” dair açıklanan gerekçeli karar neticesinde, ihtilaftan kaynaklı alacak davası olarak görüldüğünü, davacının gabin iddiası; diğer bir deyişle davacının alacağına karşılık kendisine devir edilen taşınmaz arasında değer farkı bulunduğu şeklinde, bu konuda alınan bilirkişi raporlarına itibar edip etmemek hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu, davacının alacağına karşılık verilen taşınmaz ile ilgili, kabul etmeden önce değer araştırmasına ilişkin olarak bir uzmandan görüş almasının gerekeceğini düşünülebileceğini, bu konuda ki kararın mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
Davacı vekili,dava dilekçesinde ,müvekkilinin birikimlerini değerlendirmek amacıyla bir miktar parayı davalılara gönderdiğini,davalıların parayı ödememeleri üzerini bir kısım davalılar ile anlaşma yapıldığını ve gönderilen paranın 28/02/2008 tarihi itibariyle 1.711.000,00 EURO olarak ödenmesi konusunda anlaştıklarını,ancak bu paranın ödenmediğini bunun yerine müvekkiline taşınmaz devri yapıldığını ve müvekkilinden ibra alındığını,bu ibranın geçersiz olduğunu,müvekkilinin kandırıldığını,bu nedenlerle müvekkiline satılan taşınmazın gerçek değeri düşüldükten sonra kalan paranın faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mülga 818 sayılı BK’nın 21 nci maddesi hükmü ise “Bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde, eğer mutazarrırın müzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir.
Bu müddet, akdin inikadından itibaren cereyan eder.”şeklinde olup gabin iddiasında bulunanın bunu bir yıllık hak düşürücü süre içerisinide ileri sürmesi gerekmektedir.Buna göre somut olay değerlendirildiğinde,sözleşmenin yapıldığı 15/07/2018 tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında bir yıldan fazla süre bulunmadığı için davanın hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerekir.
Somut olayda uyuşmazlık,davacı tarafından verilen belgenin,davalıları borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle ”ibra” kavramını açıklamakta fayda bulunmaktadır. “Alacaklının alacak hakkından vazgeçmesine ve bu suretle borçlunun borçtan kurtarılmasına ilişkin bulunan akde ibra denir.” Alacak hakkı alacaklının tek taraflı bir vazgeçme beyanı ile sona ermez (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, sh.985). İbra sözleşmesinin kurulması için de icap, kabul ve bu iki irade beyanı arasında uygunluk bulunması zorunludur. Ancak borçlunun ibrayı kabul iradesi daima zımnen açıklanmaktadır. Alacaklının irade beyanı kendisine vardığı ve bundan bilgi edindiği halde uygun bir süre içinde sesini çıkarmayan borçlunun Borçlar Kanunu 6. madde kıyasen uygulanmak suretiyle ibraya razı olduğu kabul edilmelidir. İbra sözleşmesinin geçerli olması için ise sadece tarafların bir sözleşme yapmaları ve tarafların bu sözleşme ile alacağı sona erdirmeyi istemeleri yeterlidir (K.Tunçomağ Borçlar Hukuk Genel Hükümler C.1, İstanbul 1969 sh. 681 vd.).
“İbra” İsviçre Borçlar Kanununun 115.maddesinde “Borç münasebetinin kurulması için bir şekil gerekli bulunmuş veya akdin taraflarınca kararlaştırılmış olsa bile, bir alacak ibra yolu ile veya kısmen şekilsiz olarak ortadan kaldırılabilir.” şeklinde düzenlenmiş ise de mülga 818 sayılı Borçlar kanununa alınmamıştır. Ancak bu durum hukukumuzda uygulanmadığı anlamına gelmeyip, ibra sözleşmesi, uygulamada sıkça karşılaşılmakta ve Yargıtay kararlarında da yerini bulmaktadır. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 132 ve 420 maddelerinde ibra sözleşmesine yer verilmiştir.
Dava konusu ibranamenin düzenlendiği tarih itibari ile ibraname ile ilgili doğrudan amir bir hüküm bulunmaması nedeniyle sorunun çözümlenmesinin ibranın doğruluk ve güven kuralına aykırı olmadığı gerçeğine sıkı sıkıya sarılarak sorunun hallinde yarar vardır. Bu bağlamda Medeni Kanunun 2/1,2 hükmüne aykırılık bir itiraz niteliğindedir.
Borçlar hukukunda temel kural sözleşme özgürlüğüdür. Bu özgürlüğün sınırı kanun koyucu tarafından “Kanunun kat’i surette emreylediği hukuki kaidelere veya kanuna muhalefet; ahlaka (adaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir” içerik taşımamak şeklinde düzenlenmiştir [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m.19].
Tarafların karşılıklı edimleri tayin edebilme konusundaki özgürlüklerine getirilmiş olan sınırlamalardan biri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) “aşırı yararlanma” olarak adlandırılan, yürürlük tarihi itibari ile somut olayda uygulanması gereken BK’daki anlatımı ile “gabin” hâlidir.
Sözleşme koşullarının oluşturulması sırasında taraflardan birinin içinde bulunduğu olumsuz koşullardan yararlanılmış, bu olumsuz koşullar nedeniyle bir taraf haksız yararlar temin etmişse, buna rağmen sözleşmenin geçerli olduğunu iddia etmek adalet duygularını sarsabilir. Gabin de taraflardan birinin içinde bulunduğu olumsuz koşulların diğer tarafça sömürülmesini ve dolayısı ile aşırı yararlanmayı engelleyen bir hukuksal koruma yoludur.
BK’nın “Bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde, eğer mutazarrırın müzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir.” şeklindeki 21. maddesi hükmüne göre gabinden söz edilebilmesi için edim ile karşılık edim arasındaki oransızlık, gabine maruz kalanda aranılan hiffet, müzayaka veya tecrübesizlik hâli ve bu hâllerinin birinden istifade edilerek sözleşmenin meydana getirilmesi koşullarının mevcut olması gerekir.
Müzayaka kelime anlamı olarak “darda kalma, sıkıntı içinde bulunma” demektir. Başka bir anlatımla, mevcut ya da muhtemel iktisadî bir zarar veya sıkıntıyı karşılamak için ölçüsüz bir fedakârlıkta bulunma hâli olarak tanımlanabilecek bu durumdan bahsedilebilmesi için, kişinin içinde bulunduğu zor durumdan kurtulabilmesinin tek çaresi sözleşmede öngörülen orantısız, ağır koşulları kabul etmek olmalıdır.
Gabinin mevcudiyeti için, bu hâlin yarattığı ortamda kabul edilmek durumunda kalınan sözleşmede tarafların edimleri arasında eş değerlilik bulunmaması, nispetsiz derecede aşağı olan karşılık eda için bir eda taahhüt edilmesi veya aksine, ahzolunacak bir eda için orantısız derecede yüksek bir karşılık değer konulması gerekmektedir (Schwarz, A.B.; Borçlar Hukuku Dersleri, Çev: Bülent Davran, İstanbul 1948, s. 346- atıf yapan; ASLAN, Ç.M., Gabinin Unsurları ve Hukuki Sonuçları, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2003, s. 11, acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/374/667.pdf, erişim tarihi: 31/12/2019).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;davacı vekili,müvekkili tarafından verilen 15/07/2008 tarihinde verilen ve davalıları ibra eden belgenin tarafların edimleri arasında açık nispetsizlik bulunması ve davalıların müvekkilinin tecrübesizliğinden faydalanmaları nedeniyle geçersiz olduğunu,buna göre davalıların aldıkları paranın faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Maühkememizce öncelikle tarafların edimi arasında açık nispetsizlik bulunup bulunmadığının tespiti için davalıların borcu için devredilen taşınmazın sözleşme tarihi itibariyle değerinin tespiti yaptırılmıştır.Bu kapsamda alınan iki rapor arasında açık fark bulunması sebebiyle telafi edici rapor alınmış,bu rapora göre davalıların borcuna karşılık devredilen taşınmazın fiyatının ¨1.112.182,74 olduğu anlaşılmıştır.Bu tespitten sonra taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre borcun 28/02/2008 tarihinde 1.711.000 Euro olarak ödeneceği kararlaştırıldığından,bu tarih itibariye borcun 1.711.000 Euro X ¨1,7885 = ¨3.060.123,50 olduğu anlaşılmaktadır.Taşınmazın devir tarihindeki değeri ile borç miktarı karşılaştırıldığında,arada 3 kata yakın bir fark bulunmakta olup buna göre tarafların edimleri arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu tartışmasızdır.
Gabinden söz edebilmek için edimlerin orantısız olması tek başına yeterli değildir.Bunun yanında , gabine maruz kalanda aranılan hiffet, müzayaka veya tecrübesizlik hâli ve bu hâllerinin birinden istifade edilerek sözleşmenin meydana getirilmesi gerekir.Buna ilişkin olarak somut olay değerlendirildiğinde,davacının sözleşme tarihi itibariyle uzun yıllardır yurt dışında yaşadığı tartışmasızdır.Uzun yıllardır yurt dışında yaşayan ve aralıklarla Türkiye ‘ye gelen birisinin Türkiye’deki emlak fiyatlarını bilmesi ve takip etmesi mümkün değildir.Davacının,emlak alım satımı konusunda yeterli tecrübeye sahip olmadığı sabittir.Buna göre davacıya 15/07/2008 tarihli belge imzalattırılırken tecrübesizliğinden yararlanılmış olup davacının bu şartlarda verdiği ibra ile bağlı kalması yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında mümkün değildir.Bu nedenle davacı tarafından verilen ibraname geçersizdir.
İbranamenin geçersizliği tespit edildikten sonra davalıların somut olay karşısındaki durumlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.Davalılar …. ve …’ın hiç bir belgede imzaları bulunmadığı gibi tüm dosya kapsamı incelendiğinde,para alış verişinde bu kişilerin sadece banka hesapları kullanılmıştır.Bu nedenle bu davalıların açılan davada pasif husumetleri bulunmadığından bu davalılar yönünden açılan davanın husumetten reddedilmesi gerekmiştir.
Diğer davalıların bir çok belgede imzası bulunup kendi hesaplarına paraların gönderilmesi ve savcılıktaki ve mahkememize vermiş oldukları dilekçelerde davacı ile ticari ilişkiye girdiklerini kabul etmeleri ve taraflar arasındaki 25/02/2006 tarihli sözleşmeyi inkâr etmemeleri gözönüne alındığında bu davalıların geçersiz kabul edilen ibra nedeniyle borçları sona ermediğinden bu sözleşme uyarınca üstlendikleri borç devam etmekte olup borç miktarının belirlenmesi gerekmektedir.
25/02/2016 tarihli taraflar arasında imzalanan ve tarafların kabulünde olan belgeye göre,davacı tarafından o zamana kadar verilen paranın 28/02/2016 tarihi itibariyle ödeneceği kabul edilmiştir.Bu tarih itibariyle borç miktarı belirlendikten sonra davalılar tarafından devredilen taşınmazın gerçek değerinin bu borç miktarından düşülmesi gerekmektedir.mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre devredilen taşınmazın değeri, ¨1.112.182,74 olup bu miktar o günkü kur üzerinden Euro’ya çevrldiğinde ¨1.112.182,74 /¨1.9498=570.408,63 Euro’nun davacıya ödendiğinin kabulü gerekir.Bu miktarın toplam borç olan 1.711.000 Euro’dan düşülmesi sonucu davalıların sorumlu olduğu borç miktarı 1.140.591,37 Euro olup bu miktarın davalılar …, …. ve … San. Tic. Ltd. Şti.’den sözleşmede belirtilen tarihten ve faiz oranı üzerinden bu davalılardan alınarak davacıya verilmesi gerektiği,davacının fazlaya ilişkin talebinin ise reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN …. ESAS SAYILI DAVA YÖNÜNDEN;
Davacı vekili,dava dilekçesinde ,müvekkilinin birikimlerini değerlendirmek amacıyla bir miktar parayı davalılara gönderdiğini,davalıların parayı ödememeleri üzerine bir kısım davalılar ile anlaşma yapıldığını, bu paranın ödenmediğini bunun yerine müvekkiline taşınmaz devri yapıldığını ve müvekkilinden ibra alındığını,bu ibranın geçersiz olduğunu,müvekkilinin kandırıldığını,bu nedenlerle müvekkiline satılan taşınmazın gerçek değeri düşüldükten sonra kalan paranın faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mülga 818 sayılı BK’nın 21 nci maddesi hükmü ise “Bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde, eğer mutazarrırın müzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir.
Bu müddet, akdin inikadından itibaren cereyan eder.”şeklinde olup gabin iddiasında bulunanın bunu bir yıllık hak düşürücü süre içerisinide ileri sürmesi gerekmektedir.Buna göre somut olay değerlendirildiğinde,sözleşmenin yapıldığı 15/07/2018 tarihi ile birleşen davanın açıldığı tarih arasında bir yıldan fazla sürenin geçtiği,ilik davanın açıldığı tarihten sonra bile bir yıldan fazla sürenin geçtiği anlaşıldığından davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI DAVA YÖNÜNDEN;
Davacı vekili,dava dilekçesinde ,davalıların taraflar arasında imzalanan 14/07/2008 tarihli sözleşmeye aykırı davrandıklarından bahisle sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın şimdilik ¨10.000,00’sininin davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun (818 sayılı BK) 158 ila 161. maddelerinde “cezai şart” kavramı kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (6098 sayılı TBK) ise 179 ila 182. maddelerinde bunun yerine “ceza koşulu” kavramı tercih edilmiştir.
Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlali ile doğabilecek olan fer’i bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etmek imkânını bulacaktır. Zira cezai şart borcun ihlali hâlinde verilmesi gereken, önceden kararlaştırılmış kesin miktarlı (maktu) bir tazminattır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 1210). Ayrıca cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü şekilde tespit etmektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, Köksal; Türk Özel Hukukunda Cezai Şart Ankara 2003, s. 40).
Hukukumuzda cezai şartın türleri seçimlik cezai şart, ifaya eklenen cezai şart ve ifa yerine cezai şart (dönme cezası) olarak düzenlenmiştir.
Seçimlik cezai şart; 6098 sayılı TBK’nın 179/1. (818 sayılı BK’nın 158/1.) maddesinde, “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükme göre, taraflar, sözleşmede borçlunun ya borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesi ya da cezai şartın ödenmesini kararlaştırmış olabilirler. Bu durumda, borçlu borca uygun hareketle yükümlüdür. Ancak, borçlu borca uygun hareket etmediği takdirde, kendisini bir yaptırım beklemektedir. Bu yaptırım, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ödenmesidir.
Bu hüküm, borçluya borca aykırı davranarak ve böylece ifası gereken edim yerine kararlaştırılan cezai şartı ödeyerek borçtan kurtulma olanağını vermemektedir. Borçlu borca aykırı davrandığı takdirde, sözleşmede ceza koşulu kararlaştırılmasına rağmen, alacaklı borçludan aynen ifayı talep edebilir. Bu nedenle, 6098 sayılı TBK’nın 179/1. (818 sayılı BK’nın 158/1.) maddesi de borçluya borca aykırı davranarak bunun yerine cezai şartı ödeyip borçtan kurtulma yetkisini değil, buna karar verme yetkisini alacaklıya vermiştir. Alacaklı, borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, aynen ifayı talep edebileceği gibi, bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Burada, alacaklıya tanınmış bir seçimlik hak söz konusudur. Bu nedenledir ki, cezai şartın bu türüne “seçimlik cezai şart” adı verilmektedir (Kılıçoğlu, Ahmet M.; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s. 773).
İfaya eklenen cezai şart; 6098 sayılı TBK’nın 179/2. (818 sayılı BK’nın 158/2.) maddesinde, “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada cezai şartın aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Seçimlik cezai şarttan farklı olarak, alacaklı ya aynen ifayı ya da cezayı talep etmek zorunda bırakılmamıştır. Alacaklı burada her ikisini de talep yetkisine sahiptir.
İfa yerine cezai şart (dönme cezası); 6098 sayılı TBK’nın 179/3. (818 sayılı BK’nın 158/3.) maddesinde, “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre borçlu, borcu ifa yerine bizzat cezai şartı ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, burada borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine cezai şartı ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Bu nedenle, cezai şart ifanın yerini almaktadır (Kılıçoğlu, a.g.e., s. 775).
Yapılan tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında 14/07/2008 tarihli taşınmaz satışı ile ilgili bir sözleşme imzalanmış bu sözleşmenin son maddesinde de cezai şart hükmü getirilmiştir.Söz konusu sözleşme incelendiğinde cezai şartın,ifaya ekli cezai şart olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda da açıklandığı üzere bir sözleşme gereğince cezai şart talep edebilmek için her şeyden önce sözleşme ile yüklenilen edimlerin sözleşmeye uygun şekilde yerine getirilerek alacaklı konuma geçilmesi ve karşı tarafın sözleşmeye aykırı davranması gerekmektedir.Somut olayda sözleşme uyarınca satışı öngörülen taşınmazın satışı gerçekleşmiştir.Yani davalılar edimlerini yerine getirerek taşınmazın ….’a ait yarı hissesi davacıya satılmıştır.Sözleşme hükümleri gereğince taraflar yükümlülüklerini yerine getirmiş olup taşınmazın değerinde satılmadığı ve bu suretle sözleşmeye aykırı davranıldığını iddia etmeye olanak bulunmamaktadır.Sözleşme uyarınca taşınmazın satışının davacıya yapılması yeterli olup davacının tecrübesizliği yüzünden taşınmazı değerinin üstünde alması sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyeceğinden cezai şart alacağına ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
ASIL DAVADA:
1- Davalılar … … ve … … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Davalılar …, …. ve … San. Tic. Ltd. Şti. Hakkında açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 1.140.591,37 EURO’nun temerrüt tarihi olan 28/02/2008 tarihinden itibaren yıllık %8 faiz uygulanmak sure ile bu davalılardan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Alınması gerekli ¨167.919,81 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨42.997,50 harcın mahsubu ile bakiye ¨124.922,31 harcın davalılar …, …. ve … San. Tic. Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨15,60 Başvurma Harcı, ¨42.997,50 Peşin harcın davalılar …, …. ve …San. Tic. Ltd. Şti.’denmüştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,

6-Davacı tarafından yapılan 32 tebligat + posta ücreti ¨269,75 , üç bilirkişi inceleme ücreti ¨6.950,00 , ATGV araç ücreti ¨150,00 , keşif harcı ¨75,00 olmak üzere toplam ¨7.444,75 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨5.733,57’nin davalılar …, …. ve … San. Tic. Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davalı … tarafından yapılan bilirkişi ücreti ¨50,00 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨11,49’nin davacıdan alınarak davalı …’a VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı … üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davalı … San. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan 1 bilirkişi ücreti ¨800,00 , 2 tebligat ücreti ¨17,00 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨187,79’nin davacıdan alınarak davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’a VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı … San. Tic. Ltd. Şti.üzerinde BIRAKILMASINA,

9-Davalı … tarafından yapılan 1 bilirkişi ücreti ¨4.500,00 yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı Lütfü …’a VERİLMESİNE,
10-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨87.073,04 ücreti vekaletin davalılar …, …. ve … San. Tic. Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
11-Davalılar …, …. ve … San. Tic. Ltd. kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨43.295,95 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılar …, …. ve … San. Tic. Ltd.’ne VERİLMESİNE,
12- Davalılar … ve … kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılar …. ve ….’a VERİLMESİNE,
13-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨900,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
BİRLEŞEN BAKIRKÖY … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN …. ESAS SAYILI DOSYASINDA;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcın peşin alınan ¨148,50 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨104,10 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨ 2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin asıl davada davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨30,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

BİRLEŞEN BAKIRKÖY … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI DOSYASINDA;
1-Davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından hak düşürücü süreye ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun 21/2. Maddesi yollamasıyla HMK’nun 114/2 ve 115/2. Maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcın peşin alınan ¨24.544,10 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨24.499,70 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne hesap edilen ¨ 2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin asıl davada davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨36,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve …. sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere asıl ve birleşen davalarda davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilinin yüzlerine karşı diğer davalılar vekilinin yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.28/11/2019

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye ….
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”