Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/495 E. 2018/202 K. 27.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2013/495
KARAR NO : 2018/202

DAVA : İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/11/2013
KARAR TARİHİ : 27/02/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 05/11/2013 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin geçmişte Türkiye’de irtibat ofisi vasıtasıyla faaliyet gösterdiğini, akabinde 2012 yılında bu irtibat ofisini kapattığını, takibe konu borç Avusturya yerleşik şirket tarafından kesilip kesinleşmiş faturaların tahsiline ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye’de ….. Müdürlüğü’nün 05/10/2012 tarihli geçici izni uyarınca fatura takip/tahsil/yazışmalarını Türkiye’deki irtibat bürosu vasıftasıyla yürüttüğünü, irtibat bürosunun izni 05/10/2012 tarihinde sona erdiğinde kapatıldığını, irtibat ofisinin adresinin … İstanbul olduğunu, tescil süresinin 05/10/2012 tarihinde sona erdiğini, bu sürenin uzatılmadığını ve müvekkilinin bu tarihten sonra tebligat kanunu anlamında tebligata yarar adresi kalmadığını, irtibat bürosunun eski çalışanı … tarafından kesilen faturaların Türkiye’deki borçlular nezdinde takibi ve borçlulardan fatura karşılığı alınan çeklerin bankaya (…. Bankası Hesabı) ulaştırılması ile görevli çalışanı olduğunu, ticari bir yetkisi ve görevi olmadığını, uygulamada … irtibat ofisi yetkilerini aşıp ticari mümessil/şirket ortağı gibi …adına ticari muamele yaptığı sahte belgeler ürettiğinin tespit edildiğini, itirazın iptaline konu icra takibinde borca itiraz sebebi belirtilmemiş olduğundan davalı olarak …’e yer verilmediğini, öte yandan … işten ayrılırken müvekkiline mali devir yapmadığı sebebiyle dava olunan borçlu ile oluşan işlemlerden dolayı tuttuğu mali kayıtları açıklaması ve duruma göre gerektiğinde sorumluluğuna gitmek üzere başvurulduğunu, bu kişinin ihbar edilen olarak yazılmasındaki amacın bu borç ile ilgili onun da açıklama yapması olduğunu, olayların gelişimi, davalı tarafın fatura içeriğinde belirtilen tarihlerden müvekkilinden yakıt ikmali yaptığını ve takibi yapılan faturaların bakiyesi için toplam 87.022,71 EURO borç oluştuğunu, (toplam borç 33.266,54 EURO), faturaların ibraz edildiğini ve itiraz edilmeden fatura borcu kesinleştiğini, bakiye borcun muhtelif tarihlerde vekil sıfatıyla ödenmesi tarafça talep edildiğini, bu borcun ödenmediğini, 87.022,71 EURO’nun tahsili için Bakırköy ….İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası nezdinde icra takibine geçildiğini, borçlunun itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, itiraz eden borçlunun kötü niyetli olduğunu, talep edilen borcun müvekkiline usulüne uygun şekilde ödendiğini ispat edilmediğini, davalı borçlu borcun bulunmamasını eski …çalışanı …’e nakden ödeme yapılmış olması olarak gösterilmesi durumunda dahi yetkisi irtibat bürosu faaliyet sahası ile sınırlı olan … böyle bir ödemeyi alamayacağını, nakit ödemenin yasal düzenlemelere de aykırı olduğunu, banka aracılığı ile yapılması zorunlu işlemler kapsamında ilgili ödemelerin nakit olarak ödenemeyeceği tacir olan davalının malumu olduğunu, fatura talimatında ödemelerin …… …. nolu hesaba yapılmasının düzenlendiğini, bu haksız itiraz üzerine takip durmuş olup itirazın iptali için bu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile icranın devamına ve %40 inkar tazminatı ile vekalet ücretinin, dava masraflarının davalıya tahmilini, davalının malvarlığında eksilmeye gitmesi ihtimaline karşı ihtiyati haciz yönünden karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 17/12/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde;Davacı firma tarafından müvekkili firma aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, müvekkili firma tarafından da icra takibine borcu bulunmadığı için itiraz edildiğini, neticede icra takibinin durduğunu ve davacı firmanın huzurdaki davayı ikame ettiğini, iş bu davanın haksız olduğunu ve reddi gerektiğini, davacı firmanın Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasından yaptığı icra takibine 10/10/2012 tarihli 35.802,64 Euro, 19/10/2012 tarihli 45.515,19 Euro ve 31/10/2012 tarihli 17.462,35 Euro bedelli 3 adet faturayı alacak konusu yaptığını, haliyle bu faturaların ödendiği ispat edildiğinde davanın reddinin gerekeceğini, davacı firma yetkilisi ….’in müvekkili firmayı 30/09/2012 tarihinde geçmişe dönük olarak en geniş şekilde ibra ettiğini, yani bu tarihten öncesi için müvekkili firmanın davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkil firma davacı firmaya fatura takibine konu olan borçlarını ise 20/11/2012 tarihinde davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını , müvekkil firma davacı firmaya fatura takibine konu olan borçlarını ise 20/11/2012 tarihinde davacı firmaya 12.971,70 Euro, 25/11/2012 tarihinde davacı firmaya 10.000,00 Euro 17/01/2013 tarihinde davacı firmaya 15.000,00 Euro ve 15/02/2013 tarihinde davacı firmaya 9.897,60 Euro kendi banka hesabından davacı firmanın banka hesabına nakden ödeme yaptığını, 01/10/2012 tarihinde davacı firmaya 18.529,64 Euro iade faturası ve 31/10/2012 tarihinde davacı firmaya 4.231,36 Euro iade faturası keserek davacı firmaya tebliğ ettiğini, 20/10/2012 tarihinde davacı firmaya 4.945,54 Euro Belçika vergi iadesi faturası, 20/10/2012 tarihinde davacı firmaya 4.169,08 Euro Belçika vergi iadesi faturası ve 31/10/2012 tarihinde davacı firmaya 3.935,32 Euro Fransa-Avusturya vergi iadesi faturası kesilerek davacı firmaya tebliğ edildiğini, müvekkili firmanın 24/07/2013 tarihinde yine davacı firmaya tebliğ edildiğini, müvekkili firmanın 24/07/2013 tarihinde yine davacı fırmaya faturaları gönderdiğini ve hiçbir borcun olmadığını belirten bir iadeli taahhütlü yazı gönderdiğini, davacı fırma tarafından da herhangi bir itirazın olmadığını, müvekkili firmanın ticari defterlerinde de cari hesap ekstresinde görülen davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesi ve yargılama boyunca likit ve ispat edilmiş bir alacak olmadığı için ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ihtiyati haciz talebinin reddine, davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,davacının,faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası incelendiğinde; Alacaklı (davacı) … vekili vasıtasıyla 12/06/2013 tarihinde borçlu (davalı) ….Şti.aleyhine Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile üç adet fatura dayanak gösterilerek 82.459,21 Euro asıl alacak, 4.563,50 Euro faiz olmak üzere toplamda 87.022,71 Euro’nun takip tarihinden itibaren asıl alacağı işleyecek %10 faiz icra mesrafları ve vekalet ücreti ile birlikte tahsili amacıyla takibe geçildiği, davalı borçlu taraf 02/07/2013 tarihli itiraz üzerine takip durmuştur.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış,bilirkişiler …. ve … tarafından düzenlenen 12/05/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda;dava konusunun davacının davalı şirket ile olan ticari ilişki dolayısıyla 3 faturadan oluşan 82.459,21 Euro asıl alacak ve 4.563,50 Euro faiz alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğu, davalının 2012 ve 2013 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalının incelemeye sunulan ticari defterlerine göre davacının takip dayanağı yapmış olduğu 10/10/2012 tarihli 35.802,64 Euro tutarlı, 19/10/2012 tarihli 45.515,19 Euro tutarlı 31/10/2012 tarihli 17.462,35 Euro tutarlı faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının ticari defterlerine göre takip tarihi (12/06/2013) tarihi itibariyle, davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığı, davalı yanın dosyaya sunmuş olduğu banka dekontlarından tarafların akdetmiş olduukları ibraname (30/09/2012) sonrasında davalı tarafından davacı hesabına toplam 62.869,30 Euro tutarında havale yapmış olduğu, davacının takip konusu 98.780,18 Euro tutarındaki üç faturadan, davalının havale yoluyla ödemiş olduğu 62.869,30 Euro tutarın mahsubunun gerekeceği, bu ödemelerin mahsubu neticesinde davalının (98.780,18-62.869,30)35.910,88 Euro bakiye borcunun kaldığı, davalının davacı yana düzenlemiş olduğu13.049,94 Euro vergi iadesi faturaları ile 22.761 Euro fiyat farkı faturalarının (toplam 35.810,94 Euro) kabul edilip edilmeyeceği hususunda dosya üzerinde bir kanaat oluşturulamamış olduğu, neticeten davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 35.910,88 Euro asıl alacağının bulunduğu; bu alacağın talep gibi takip tarihinden itibaren işleyecek yasal döviz faizi (3095 sayılı Faiz Kanunu md. 4/a) ile birlikte tahsilinin gerektiği, davacı davalıyı takip tarihinden önce bir temerrüt ihtarnamesiyle temerrüde düşürmemiş oluduğundan takip tarihine kadar işlemiş faiz alacağının bulunmadığı kanaati ile rapor sunulmuştur.
Bilirkişiler … ve … tarafından mahkememize sunulan 05/01/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle;12/05/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda tespit edildiği üzere davalının ticari defterlerine göre davalının takip dayanağı yaptığı 10/10/2012 tarihli 35.802,64 Euro meblağlı, 19/10/2012 tarih 45.515,19 Eur meblağlı, 31/10/2012 tarih 17.462,35 Euro meblağlı faturaların ticari defterlere kayıtlı olduğu, toplam 13.049,94 Euro vergi iadesi faturası düzenlemiş olduğu geri kalan 62.869,30 Euro bakiyenin banka havalesi ile davacıya ödendiği, 01/10/2012 tarih 18.529,64 Euro meblağlı ve 01/10/2012 tarihli 4.231,36 Euro tutarlı iade faturalarının davacıya 14/11/2012 tarihinde posta ile teslim edildiği, davacının elektronik posta ile ancak 07/12/2012 tarihinde 8 gün süre ardından itiraz ettiği iş bu 18.529,64 Euro meblağlı faturaya itirazın hukuken geçerli olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu geriye kalan davalı yan tarafından düzenlenen 13.049,94 Euro vergi iadesi meblağının davacı tarafından ilgili ülkeden iade alınabileceği, davalı yandan talep edilemeyeceği sonuç ve kanaati ile rapor sunulmuştur.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. “
Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir.Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.
Davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu gözönüne alındığında,davacının fatura içeriğindeki akaryakıtı davalıya teslim ettiğini ispat ettiği anlaşılmaktadır.
Somut olaydaki temel uyuşmazlık, davacı tarafından kabul edilmeyen davalı ödemeleri ile davalı tarafından düzenlenen iade faturaları ile vergi iadesine ilişkin faturaların taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususlarıdır.
Davacı vekili her ne kadar yapılan ödemelerin müvekkiline yapılmadığını sahte açılan bir hesaba yapıldığını iddia etmiş ise de,buna ilişkin herhangi bir delil sunmamıştır.
Yine davalı vekili tarafından düzenlenen iade faturaları davacıya gönderilmiş ve bu faturalar davacı tarafından süresinden sonra iade edilmiş ise de;söz konusu iade faturalarının fiyat farkına ilişkin olduğu,bu faturaların davacı tarafından kabul edilmediği,davalı,davacıdan temin ettiği akaryakıt karşılığı düzenlenen faturaları aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerini kaydettikten sonra tek taraflı düzenlediği iade faturalarıyla borçtan kurtulamayacağı anlaşıldığından davalı tarafından düzenlenen iade faturaları taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinde hesaba katılmamıştır.
Davalı vekili 13.049,94 Euro tutarlı vergi iadesi açıklamalı faturaları dayanak göstererek bu miktar KDV’yi ödediğinden bahisle davacı borcuna bu faturaları işlemiştir.Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre söz konusu vergi iadesi içerikli faturaları düzenlemekte davalının haklı olduğu anlaşıldığından bu faturalar taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinde dikkate alınmıştır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olaya döndüğümüzde;Davacı ile davalı arasında, davacının akaryakıt satışına dayalı bir ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının faturadan kaynaklı bakiye cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine cari hesap alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı,davacının yabancı menşeiili şirket olması nedeniyle ticari defter ve belgelerinin incelenemediği,davalının yasal ticari defterlerine göre davacıya borcunun bulunmadığının tespit edildiği,davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının yasal ticari defterlerinde kayıtlı olduğu buna göre davacının sattığı malları davalıya teslim ettiği hususunun ihtilafsız olduğu,davalının takibe konu faturalar ile ilgili olarak banka havalesi yoluyla toplam 62.869,30 Euro ödeme yaptığı,bu ödemelerin bir kısmının davacı tarafından müvekkili şirket hesabına ödeme yapılmadığından bahisle kabul edilmediği,ancak davalının belirlenen hesaba ödemeleri yatırdığı,davalı ile dava dışı davacı şirketin Türkiye temsilcisi … ile bir ilişkisinin tespit edilememesi ve ödemelerin sahte oluşturulan hesaba yapıldığının davacı tarafından ispat edilemediği,buna göre davalı tarafından banka aracılığıyla yapılan ödemelerin geçerli kabul edilmesi gerektiği,davalı tarafından kesilen fiyat farkı açıklamalı faturaların süresinden sonra da itiraz edilse geçerliliğinin bulunmadığı,davacı tarafından düzenlenen faturaların itirazsız olarak davalı tarafından ticari defterlerine kayıt edildikten sonra tek taraflı olarak kesilen fiyat farkı faturalarının geçerli kabul edilemeyeceği,davalı tarafından düzenlenen vergi iadesi açıklamalı faturaların ise uluslararası vergi mevzuatı gereğince yerinde olduğu neticeten davacının davalıdan 23.860,94 Euro alacaklı olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile davalının itirazınnı kısmen iptaline,davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir
Davalı 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun Borçlunun Temerrüdü başlıklı 117’nci maddesine uygun olarak takip tarihinden önce davalıya bir ödeme ihtarının bulunmadığı, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ve belirli bir vade de olmadığından, takip tarihi itibariyle davacının işlemiş faiz alacağının bulunmadığı anlaşılmıştır.
İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacının kendisine yapılan ödemeye rağmen borcun tamamı üzerinden icra takibine giriştiği,kendisine yapılan ödeme miktarı kadar icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu anlaşıldığından davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile davalının Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın €23.860,94 asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarıca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden bir yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizin uygulanması suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨11.348,62 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen ¨23.107,52 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Alınması gerekli ¨4.333,44 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨2.973,45 harcın mahsubu ile bakiye ¨1.459,99 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
6-Davacı tarafından ödenen ¨24,30 Başvurma Harcı ile ¨2.973,45 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan 21 adet tebligat + posta ücreti ¨210,00 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨2.000,00 olmak üzere toplam ¨2.210,00 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨605,97’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davalı tarafından yapılan 3 adet tebligat + posta ücreti ¨28,75 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨1.800,00 olmak üzere toplam ¨1.828,75 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨1.327,32’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
9-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨7.489,19 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
10-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨16.257,89 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
11-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨499,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
12-Davalı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili, davalı vekili ve ihbar olunan vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.27/02/2018

KÂTİP …

HÂKİM …