Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/61 E. 2023/97 K. 24.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/61
KARAR NO : 2023/97

DAVA : Markadan ve Ticaret Unvanından Doğan Haklara Tecavüzün ve
Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Unvanın Terkini
ve Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/03/2022
KARAR TARİHİ : 24/03/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/04/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Markadan ve Ticaret Unvanından Doğan Haklarına Tecavüzünün ve Haksız Rekabetinin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması ve Ticaret Unvanının Terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin il olarak şahıs şirketi olarak 1973 tarihinde kurulduğunu, müvekkili şirketin “….” ibareli markasının …. tescil numarası ile tescilli olduğunu, müvekkilinin ticari iş ve ilişki içinde olduğu firmalar ve genel olarak müşteri çevresinden gelen bilgiler doğrultusunda yapılan araştırma sonucu müvekkili firma ile davalı şirketin aynı alanda ticari faaliyet yaptığını, “….” ibaresinin davalı şirkete ait “https://www….com” isimli sitesinde kullandığını, davalı şirketin müvekkili şirketin unvanı olan “….” ın direkt olarak site adı olarak kullandığı ve internet sitesinde müvekkilinin marka şekline ve ibaresine de tecavüz ettiğini, internet sitesinin içeriğindeki ürünlerin müvekkili şirket ürünleriyle iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, ayrıca unvanında da “….” ibaresini kullanmakta olduğunun açıkça görüldüğünü, davalı şirketin müvekkili şirketin markasına ve ticaret unvanına gerek unvanı ile gerek internet sitesi ile tecavüz ettiğinin tespitine, söz konusu tecavüzün önlenmesi, haksız rekabet ve tecavüz teşkil eden işlem ve eylemlerinin durdurulmasına, davalı şirketin ticaret unvanının sicilden terkin ettirilmesinini ve/veya ticaret unvanına müvekkili şirketle iltibasa sebep olmayacak şekilde ayırt edici bir ek eklenmesine, davalı şirketin internet sitesinin kapatılması veya içeriğindeki … logosunun ve ürünlerin ve alan adının değiştirilmesine, davalı aleyhine şimdilik 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine, “…” ibaresinin davalı şirket unvanından çıkarılmasını ve müvekkili ile iltibas yaratmayacak ayırt edici ekin ticaret unvanına eklenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin 1996 yılında kurulduğunu ve halen de aynı unvan ile faaliyetine devam etmekte olduğunu, davacı ile müvekkili şirketin aynı yıllar içerisinde farklı bölgelerde kurulmuş iki firma olduğunu, bu açıdan tanınırlık iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının marka başvurusuna konu tescil edilen marka ve logo ile müvekkili şirketin kullanmakta olduğu logonun gerek yazı tipi gerekse de renk bakımından taban tabana zıt iki logo olduğunu, müvekkili şirketin logo olarak unvanının baş harfleri olan “…”yi kullanmasının hayatın olağan akışına uygun ve gerekli olduğunu, davacının logosunun ise “…” olup, müvekkili şirket tarafından “…” şeklinde kullanıldığını, taraflar arasındaki tek benzerliğin unvan olduğunu, hiçbir suretle ayırt ediciliği bulunmayan bu unvanlara ilişkin SMK anlamında bir ihlalin varlığının ileri sürülmesi dürüstlük kuralına ve kanuna aykırı olduğunu, her iki firmanın da 1996 yılında kurulduğu göz önünde bulundurulduğunda, birbirlerinin tanınırlığından faydalanma kastının olmadığının anlaşıldığını, davacının unvanı “…” olup, Türkiye’de 100 binlerce kişinin ismini barındıran bir unvan olduğunu, bu yönüyle ilgili unvanın herhangi bir ayırt ediciliği bulunmadığını, aynı şekilde davacının logosunun da unvanının baş harflerinden oluştuğunu, harfler bakımından bir ayırt ediciliğe sahip olmadığını, renk ve tasarım anlamında ise kendi çapında bir özgünlüğü mevcut olduğu varsayılsa dahi hali hazırda müvekkili şirketin kullanmakta olduğu tasarım ile tamamen farklı olduğunu, davacının tescil ettirmiş olduğu markanın ” …” olduğunu, müvekkili şirket tarafından tescil edilen markaya benzer bir markanın kullanılmadığını, her iki firmanın unvanı da aynı şekilde başladığından müvekkil şirketin … unvanı ile iş yapmasının olağan ve gerekli olduğunu, bu anlamda açılan dava haksız olduğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı adına kayıtlı markanın tescil belgeleri celp olunmuştur.
Dosya, davalının, davacıya ait ticaret unvanı ile …. tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüzünün ve haksız rekabetinin bulunup bulunmadığı, davalının ticari unvanının terkin koşullarının oluşup oluşmadığı, maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, oluştuysa miktarı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 01/02/2023 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “Dosyada davalı tarafa ait olduğu belirtilen …com alan adı kontrol edildiğinde alan adının 04.08.2015 tarihinde alındığı/kayıt edildiği, alan adı kayıt şirketinin …. olduğu, alan adı sahibi/yetkilisi bilgilerine …. firmasından talep edilerek ulaşılabileceği, Name Servers bilgilerinde …com, ….com yazdığı, http://www….com alan adı içerisinde bulunan web sitesi 05.12.2022 tarihinde kontrol edilmiş mevcut durumda şeklinde kullanım olduğu, https://www…com web archive kaydı kontrol edildiğinde 5 Ağustos 2015 ile 14 Ağustos 2022 tarihleri arasında toplamda 82 adet web archive kaydının olduğu, 5 Ağustos 2015 tarihli web archive kaydı açıldığında yedeklemenin/kaydın tam olmamasından logo kısmında şeklinde kullanım olduğu görülmüş, 7 Ekim 2015 tarihli web archive kaydında şeklinde kullanımın olduğu, web sitesi iletişim bilgilerinde; Şirket İsmi: … San. Dış. Tic. Ltd. Şti Telefon: … Telefon 2:…. Adres: … Mah. … 2. Sk. No: 1 Zeytinburnu / İstanbul E-Posta: info@… com yazdığı, davalının, tescilli ünvanını, tescil edilmiş bir bütün olarak unvan gibi kullanmayıp, davacı markasının ana unsuru olan “….” ve “…” unsurlarını öne çıkarıp bunu çağrıştıracak şekilde vurgulayarak marka gibi kullanması durumunun söz konusu olduğu, davalı kullanımının, ticaret ünvanının kullanımını aşarak, markasal kullanıma dönüştüğü ve iltibasın oluştuğu, keza tarafların faaliyet alanlarının ve iştigal konularının benzer olduğu tespit edilmiş olup, mevcut duruma göre, davalı unvan kullanımının markaya tecavüz teşkil edip etmediği hususunda nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, davalının karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanımının, TTK m. 55/1-a-4 kapsamında haksız rekabet teşkil edip etmediği hususunda nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, unvan terkini istemiyle açılan işbu davanın 14/03/2022 tarihinde açıldığı, öncelik hakkına sahip olduğu anlaşılan davacı yönünden, davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihinden dava tarihine kadar 5 yıllık sessiz kalma yoluyla hak kaybı süresinin ise dolmuş olduğu, davalıya ait ticaret ünvanının TTK.m52/1 uyarınca terkin şartlarının mevcut olmadığı tespit edilmekle birlikte, işbu tespite ilişkin nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, maddi tazminat hesabına ilişkin olarak, davalının iş yerinde ticari defterleri ile satış faturaları üzerinde yapılan inceleme ve tespitler sonucunda, heyetimizce yapılan değerlendirmede lisans oranı %1 olarak öngörülmüş olmakla birlikte, işbu tespitler ve öngörü doğrultusunda nihai hukuki değerlendirme ve takdir Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davacının maddi tazminat hesabına ilişkin seçimlik hakkını kullandığı 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu md. 151/2-c maddesi uyarınca, dava tarihinden geriye doğru 2 yıllık dönemde, davacının davalıdan talep edebileceği maddi tazminat miktarının 138.061,00 TL olarak hesap edildiği” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 16/02/2023 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporuyla müvekkili şirketin “… ” ibaresi üzerinde gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğunun sübuta erdiğini, davalı şirketin müvekkilinin markasına ve unvanına tecavüz ettiği, kullanımının unvansal kullanımı aştığı ve marka kullanımına dönüştüğü, huzurdaki davanın haklı bir dava olduğu ve kabulüne karar verilmesi gerektiğinin bilirkişi raporuyla sabit hale geldiğini, bilirkişi raporundaki aleyhe değerlendirmeleri kabul etmediklerini ve o değerlendirmelere açıkça itiraz ettiklerini, müvekkili şirketin dava konusu ibareler üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, davanın tüm talepleri bakımından kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 17/02/2023 tarihli dilekçesi ile, davacının 14/03/2022 tarihinde işbu davayı açtığını, davacının 21 Ekim 1996 tarihinde, müvekkilinin 17 Aralık 1996 tarihinde İstanbul Ticaret Odası’na kaydolduğunu, aradan 26 yıl geçmiş olması sebebiyle davanın zamanaşımına uğradığını, davacının markasının herhangi bir tanınırlığının olmadığını, davacı ile davalının ayın bölgede dahi faaliyet yürütmediklerini, davalının davacıdan işbu dava ile haberdar olduğunu, davacının marka tescili sebebiyle marka tecavüzüne uğramış olduğu iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin söz konusu ad üzerinde emek sarf ederek, masraf ve yatırımlar yaparak ticari çevrelerde tanıtmak suretiyle kendisine ait yeni bir değer oluşturması sebebiyle marka tecavüzünden bahsedilebilmesi imkanının bulunmadığını, bilirkişi raporunda, müvekkilinin marka kullanımına ilişkin tespitlerin somut olay ile uyumsuz olduğunu, çelişkili beyanlar kurarak markasal kullanım olduğundan bahsetmesi sebebiyle bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, taraflara ait markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması ve markaların aynı/benzer emtialarda kullanılması gerektiğine ilişkin koşulların sağlanmadığını, markaların görsel, kavramsal açılardan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden çok farklı olduklarını, hitap ettikleri tüketici kitlesinin bilinç/dikkat düzeyinin yüksek olduğunu, bu nedenle çekişme konusu hizmetler açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmaması sebebiyle markasal tecavüzden bahsedilemeyeceğini, tazminat hesabına ilişkin değerlendirmelere katılmadıklarını, yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, davacının işbu davadaki taleplerinin uzun süredir sessiz kalmış olması nedeniyle hak kaybına uğradığını, TMK m.2 gereğince dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 07/03/2023 tarihli dilekçesi ile, maddi tazminat taleplerini 5.000,00 TL’den 138.061,00 TL’ye yükselttiklerini beyan ederek eksik harcı ikmal ettikleri görülmüştür.
Dava, davalının, davacıya ait markadan ve ticaret unvanından doğan haklarına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespiti, önlenmesi, durdurulması ve ticaret unvanının terkini talebine yöneliktir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/2-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Kural olarak markaya tecavüz eylemleri için hükümsüzlük taleplerinde olduğu gibi kanunda bir dava açma süresi öngörülmüş değildir. Ancak TMK’nun 2.maddesine göre herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Buna göre davalının uzun bir süre kullanımına sessiz kalmak suretiyle davalının davaya konu marka – ticari unvan ya da işarete – artık kullanıma karşı dava açılmayacağına dair inanç oluşturarak yatırım yapmasına neden olan davacının daha sonra tecavüz iddiasında bulunmasını iyiniyet kuralları çerçevesinde korunmaması gerektiği yönünde doktrin ve uygulamada görüş birliği oluşmuştur.
“Yargıtay’ın yerleşik içtihatları (11 HD. 03/03/2009 T., 2007/5706-2009/2451 ; 31/01/2009, 2007/8966-2009/3835) sessiz kalma durumunun bir koruma istisnası olduğunu görstermektedir. Haksız rekabete maruz kalanın bu olaydan doğan talep ve dava hakkının kötüye kullanılmaması asıldır. Marka hakkı sahibi, haklı bir sebep olmadığı halde hakkını uzun süre ileri sürmeyerek karşı tarafta bundan böyle de kullanmayacağı yönünde bir kanaat uyandırdığı taktirde, artık bu hak kullanılamayacaktır. Aksine davranış hakkın kötüye kullanılması olup hukukça korunmayacaktır. Sessiz kalma hali bu durumdan yararlanacak olan açısından bir def’i değil, itiraz sebebidir. Bu nedenle de mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. (11. HD. 02/10/2012-2011/7104-2012/14860; 11 HD., 18/10/2012-2010/12137-2012/16604)
Rakibinin kullandığı ticari işarete; örneğin tescilleyip kullandığı unvana uzun süre sessiz kalan marka sahibi, markadan doğan koruma hakkını kaybetmiş olur.”(GÜNEŞ, İlhami SMK Işığında Uygulamalı Marka Hukuku, Ankara – 2020, s.258)
Söz konusu hak düşürücü süre mahkememizce res’en nazara alınmalıdır.
Somut olayda, davalının 04/08/2015 tarihinde “http://www…com” adresini kayıt ettirdiği o tarihten beri aktif kullandığı 05/08/2015-14/08/2022 tarihleri arası 82 adet web.archive kaydının bulunduğu internet adresinde tecavüz iddiasına konu markasal kullanımların en eski 07/10/2015 tarihli olarak tespit edildiği; davalının ticari unvanını 17/12/1996 yılında tescil ettirdiği, davacı yanın ise 27/12/2021 tarihli ihtarnameye kadar bu kullanıma sessiz kalarak hak kaybına uğradığı kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL peşin harç ve 2.444,00 TL ıslah harcının toplamından, alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile arta kalan 2.344,80 TL harcın, karar kesinleştiğine talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4 maddesine göre reddedilen maddi tazminat davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen manevi tazminat davası yönünden 5.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/03/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸