Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/186 E. 2023/77 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/186
KARAR NO : 2023/77

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 11/08/2022
KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/04/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili …’nin uluslararası alanda hava taşımacılığı, uluslararası karayolu taşımacılığı, ulusal dağıtım ve deniz taşımacılığı alanlarında yüzlerce şirkete hizmet vererek faaliyet gösteren saygın bir şirket olduğunu, davalılardan …’ün %23 paya sahip ortaklardan biri olduğunu, davalı …’ün, müvekkili şirketin kurulduğu 2017 yılından 21/01/2021 tarihine kadar 3 yıl süreyle, şirkette tek ve tam yetkili müdür olarak görev yaptığını, müvekkili şirketin diğer ortağının ise, Hong Kong’da mukim … (…) Limited isimli şirket olduğunu, davalı …’in ise, müvekkili şirketin eski mali işler müdürü olduğunu, müvekkili şirketin kurulduğu andan itibaren tüm ticari faaliyetlerinde, basılı evraklarında, faturalarında, internet sayfalarında, afişlerde, reklamlarda, özel ve kamu kurumlarıyla yazışmalarda “….” markasını kullandığını, bir başka ifadeyle … markasının gerçekte müvekkili şirketin mülkiyeti ve kullanımında olacak şekilde kurgulandığını ve tasarlandığını, ancak her nasılsa kayden tescilliğinin kötüniyetli şekilde davalılar … ve … adına yapıldığını, müvekkilinin gerçek ve fiili mülkiyetinde olan söz konusu markanın müvekkili şirkete devri için davalılara ihtar çekildiğini, ancak davalılara çekilen ihtara rağmen aradan geçen sürede markayı devir etmedikleri gibi, çekilen ihtara bir cevap da vermediklerini, davalıların davaya konu markanın kendi adlarına tescilini yaptığını, dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiklerini, bu duruma müvekkilinin şirketin büyük ortağı olan …’in uzak ülkede kurulu olmasının yanı sıra şirketin tam ve tek yetkili müdürünün davalılardan …’ün olması, diğer davalı …’in ise mali işlerde görev yapmasının da davalıların kötüniyetli hareket etmelerine bir kolaylık sağladığını, kötüniyet kavramının, dürüstlük kuralı ile yakın ilişki içerisinde olduğunu, dürüstlük kuralı uyarınca, bir kimseden davranışlarında dürüst ve makul olmasının bekleneceğini, davalıların markayı kendi üzerlerine kaydederken kötüniyetli ve hileli hareket ettiklerini, müvekkili şirketin iki ortağı arasında karşılıklı hukuk ve ceza davalarının bulunduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin bu tartışmalardan olumsuz etkilendiğini, açıklanan nedenlerle davalıların TPE nezdinde 39.sınıfta, 10/05/2019 tarihli, …. nolu “….” markasının, kötüniyetle tescil sebebiyle hükümsüzlüğüne, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili …’ün, yirmi seneyi aşkın bir süredir uluslararası taşımacılık sektöründe çalıştığını, sektörde bir çok büyük şirkette, bir çok önemli pozisyonda üst düzey yöneticilik yaptığı için uluslarası taşımacılık sektöründe Türkiye’nin bilinen profesyonellerinden olduğunu, her iki müvekkilinin de davacı şirketin hissedarı olarak şirkette yer aldıklarını ve müvekkili …’ün halen davacı şirketin hissedarı olduğunu, davaya konu markanın tescil tarihinde ilgili şirket kayıtları ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ilanları ile sabit olduğu üzere şirketin hissedarlarının müvekkilleri olduğunu, hal böyle olunca müvekkillerinin marka tescil başvurusu yaparken kendi adlarına tescil yapmalarında abes bir durumun söz konusu olmadığını, zira müvekkillerinin marka tescilinde aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, bu nedenle davacı şirketin kötüniyeti iddialarının nazara alınmaması gerektiğini, müvekkili …’ün davacı şirketin kurucu ortağı olduğundan ticaret unvanının belirlenmesinin de müvekkili tarafından yapıldığını ve ardından bu ticaret unvanının marka olarak tescil ettirilmek istendiğini, markanın tescil işleminin yapıldığı tarihte müvekkili …’in şirketteki büyük hissedar olması nedeniyle markanın her iki müvekkili adına tescil edildiğini, markanın gerçek hak sahibinin müvekkili … olduğunu, doktrin ve Yargıtay görüşünün, bir markanın gerçek hak sahibinin o markayı bulan ve ilk defa kullanana ait olacağı yönünde olduğunu, davacı tarafın dilekçesinde, uzun yıllardır faaliyet gösterdiği alanda davacının “….” ibareli markayı yoğun bir şekilde kullandığını, sektörde markayı ayırt edici hale getirdiğini beyan ettiğini, ancak müvekkilinin davaya konu markanın yaratıcısı olduğunu, gerçek hak sahibi olduğunu, davacı … kuran, şirket unvanını belirleyen, ardından işbu markayı fikri mülkiyet kapsamında koruma altına almak isteyen müvekkilleri iken davacının isteminin yersiz olduğunu, davacı tarafın, müvekkilleri adına tescilli markayı kullanabildiklerini, zira müvekkili …’ün şirketin hissedarı olduğunu, müvekkili tarafından müvekkilleri adına tescilli markanın kullanımına muvafakat edildiğini, ancak halihazırda müvekkillerinin davacıya muvafakat etmesinin işbu muvafakatin devam edeceği anlamına gelmediğini, bu hususta da müvekkillerinin davacı aleyhine her türlü maddi manevi tazminat davası açma hakkı saklı olduğunu, huzurdaki davada hükümsüzlük davasının hiçbir şartının mevcut olmadığını, açıklanan nedenlerle davacının şartları oluşmayan marka hükümsüzlük isteminin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalı adına kayıtlı markanın tescil belgeleri celp olunmuştur.
Davacı tarafça delil olarak dayanılan Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyası uyap üzerinden celp olunmuş, tetkikinde; şikayet edenin … olduğu, şüphelilerin …, … olduğu, suçun güveni kötüye kullanma olduğu görülmüştür.
Davacı tarafça delil olarak dayanılan Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …soruşturma sayılı dosyası uyap üzerinden celp olunmuş, tetkikinde; müştekinin … olduğu, şüphelilerin … ve … olduğu, suçun hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma olduğu, 18/11/2021 tarih, …. iddianame numaralı kararı ile şüphelilerin cezalandırılmalarına ve belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına yönelik karar verildiği, Büyükçekmece …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 29/11/2021 tarih, … iddianame değerlendirme numaralı kararıyla ” …iddia makamınca şüphelilerin şirketteki görev tanımlarını gösterir belgenin getirtilerek atılı suç yönünden sıfatlarının ne olduğunun kesin olarak tespit edilmesi, görev tanımları kapsamında mevcut bir eylem olup olmadığının ortaya konulması, bahse konu cep telefonunun şüpheli ….’ın kullanım yetkisinde olan bir telefon olup olmadığının tespit edilmesi, devamında iddianame olay anlatımının dosya içerisinde bulunan belge ve bayanlarla bağdaşır hale getirilmesi gerektiği değerlendirilmiş, bu haliyle düzenlenen iddianamenin CMk’nın 170/4-5 ve 174/1-a maddesine aykırı düzenlendiği kanaatiyle iadesine …” karar verilmiş olup, itiraz üzerine Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … değişik iş sayılı dosyasından verilen 21/12/2021 tarihli kararı ile “Mahkemenin iddianamenin iadesi sebebi olarak ileri sürdüğü hususun dosya kapsamına ve CMK’nun 174 uygun bulunduğu anlaşıldığından Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı …. (….)’un itirazının REDDİNE” karar verildiği görülmüştür.
Davacı tarafça delil olarak dayanılan Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası uyap üzerinden celp olunmuştur.
Davacı tarafça delil olarak dayanılan Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası uyap üzerinden celp olunmuş, tetkikinde; davacı … olduğu, davalıların …., … (…) Limited ve … olduğu, davanın, gereği davalı …’nun Müdürlük görevinden azline, davalı … şirketinin fesih ve tasfiyesine, 800.000,00 TL zararın … (…) Limited şirketinden, … Şirketi’ne ait olacak şekilde şirket yararına hükmedilerek tazmini talebine yönelik olduğu, dosyanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
Dava, davalı adına kayıtlı … tescil numaralı markanın kötüniyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
Davaya konu olayda münhasıran değerlendirilmesi ve tartışılması gereken husus kötüniyettir.
HMK’nun 266.maddesine göre, mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiye gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulmaz.
Somut olayda kötüniyetli tescil iddiası hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün niteliktedir.
Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih ve … Esas ve …. Karar sayılı kararı da nazara alınarak mahkememizce bilirkişi raporu alınması yoluna gidilmemiştir.
SMK’nun 6/9.maddesine göre “kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” Kötüniyetten ne anlaşılması gerektiği kanunda tanımlanmamış, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre ise her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hükümsüzlük sebebi olarak ortaya çıkmıştır. Temel olarak “marka hukukunda genel kabul gören anlayışa göre tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı bir şekilde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötüniyetli olarak kabul edilir.”
Somut olayda, davalıların açık kabulleri ve sunulan delillere göre, davalıların marka tescil tarihinde davacı şirketin hissedarı ve dolayısıyla ticari temsilcisi oldukları, davacı şirketin ticari unvanının çekirdek unsurunu oluşturan ve fiili olarak markasal kullanımına konu ettiği “Transavrasya” ibaresini kendi adlarına aynı hizmet sınıflarında tescil ettirdikleri, bu tescilden şirket tüzel kişiliğinin bilgi ve onayı olduğuna dair dosyada delil olmadığı, bu itibarla davacı tüzel kişiliğin ticari unvanından ve fiili kullanımından hak sahibi olduğu ibareyi, söz konusu tüzel kişinin ticari temsilcisinin kendi nam ve hesabına tescilinin iyiniyetli kabul edilemeyeceği hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Nitekim “Avrupa Birliği Genel Mahkemesi de T-306/13 sayılı kararında, şirketin eski ortağı ve yöneticisi olan kişinin şirketin ticaret unvanını kendi adına marka olarak tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğuna hükmetmiştir.”(Yasaman, Ayoğlu, Bilgin, Kartal, Yüksel, Yasaman, Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi c.II. s.1157)
Tüm bu nedenlerle davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KABULÜNE,
-Davalı ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde sicilden terkinine,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın, davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç ve 172,00 TL posta/teligat masrafı olmak üzere toplam 333,40 TL yargılama giderinin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/03/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸