Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/103 E. 2023/66 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/103
KARAR NO : 2023/66

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 25/04/2022
KARAR TARİHİ : 08/03/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/04/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin toplum nezdinde “…” olarak bilinen muris …’in yasal mirasçıları olduklarını, davalı taraf adına kayıtlı … sayılı “… ” ve … sayılı “…” ibareli markalara ilişkin olarak davacı müvekkillerinin murisi …’in toplum nezdinde bilinen, kitaplarında/eserlerinde yer alan ve yine muris hakkında yazılan makalelerde “…” ismi ile birebir aynı anlama gelen “…” ibaresini içerdiklerini, davalı taraf adına kayıtlı … ve … sayılı markaların”SMK m.6/6 ve SMK m.6/9 kapsamında hükümsüz kılınmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, “…” lakaplı şahsın kanaat önderi olduğuna dair iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, internet arama motorlarına “…” isminin aratılması sonucunda şahsın kanaat önderi olduğuna dair hiçbir emarenin bulunmadığını, …. isimli şahsın 1998 yılında insanlara şifa dağıttığını söyleyerek bunun üzerine rant elde etmesi nedeniyle 1 yıl hapis cezası aldığını, davalı müvekkilinin markasının isminin annesinin adından geldiğini, müvekkilinin annesinin adının … olduğunu, ancak toplumca kendisine “….” denildiğini, bu adın davacıların dilekçesinde belirttiği … ile hiçbir bağlantısı bulunmadığını, … ara motoruna “…” yazıldığında sadece müvekkiline ait web sayfalarının çıktığını, “…” yazılması halinde ise davacıların miras bırakanı ile ilgili haberler ve forum sayfalarının çıktığını, müvekkilinin markasının logosunun incelenmesi halinde etkin unsurun … ibaresinden ziyade “….” ibaresinin olduğunu, müvekkillerinin logosundaki figürlerin farklı olduğunu, davalı müvekkillerinin başvurusunun kabul edildikten hemen sonra davacıların “…” ismi için başvuru yaptıklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dosya, davalı …a ait … ve … tescil numaralı markaların hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 26/01/2023 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda; “İşaretsel olarak farklılık dışında, sınıfsal açıdan da taraf markalarının farklılık arz ettiği, emtia/hizmet benzerliğine ilişkin koşulunda gerçekleşmediği, Tespit edilmiş olup, işbu tespitler doğrultusunda SMK’nın 6/1. maddesi koşullarının somut olayda bulunup bulunmadığına dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin mahkemeye ait olduğu, dosyaya dayanak olarak sunulan eski tarihli giyim/gıda yardımına dair belgeler incelendiğinde “….” şeklinde kullanımların olduğu, bahsedilen kitap ve albümlerde “…” ibaresi geçmekte ise de ibarenin/ismin bu kişiyle bütünüyle ilişkilendirilemediği, …’in “…” mahlasıyla inanç/kanaat önderi olduğuna ve “…” isminin …. geleneğinde çok ciddi bir yeri ve konumu olduğuna dair Davacı beyanları söz konusu ise de dosya kapsamı nezdinde toplumun önemli bir kesimi tarafından tanındığı ve “…” ibaresi ile ilişkilendirildiğine dair yeterli belgenin olmadığı, davalı vekilinin dosyaya sunduğu belge ve beyanlarda ise bu hususun tam aksine “1 yıl hapis cezası aldığına”, “…”, ‘…’ olduğuna dair yorumların yer aldığı. SMK m.6/1 kapsamında işaretsel ve sınıfsal farklılıklar bulunduğu hususu, raporun ilgili kısmında tespit edilmiş olup, işbu tespitler doğrultusunda SMK’nın 6/6. maddesi koşullarının somut olayda bulunup bulunmadığına dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeşd ait olduğu, davalı markasının tescilinde kötüniyetin bulunup bulunmadığı hususunun ve buna bağlı olarak verilecek hükümsüzlük kararının takdirinin mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacılar vekili 13/02/2023 tarihli dilekçesi ile, uyuşmazlığın temelinde SMK m.6/1 kapsamında ileri sürülmüş herhangi bir iddia mevcut olmadığını, bilirkişi raporunda bu çerçevede yapılan değerlendirmelerin de tamamen hatalı olduğunu, müvekkillerinin …. sayısı ile gerçekleştirdiği ve “…” ibaresinden oluşan marka başvurusuna, davalılarca işbu dava konusu markalar dayanak gösterilerek ileri sürülen itirazlar sonucunda müvekkili başvurusunun kısmen reddine karar verildiğini, bizzat TPMK tarafından yapılan incelemelerde dahi davalılara ait markalar ile müvekkilinin “…” ibaresinden oluşan marka başvurusu arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğin varlığı, markaların asli unsurları olan “…” ve “…” ibarelerinin, bütünsel benzerlikleri nedeniyle açıkça tespit edildiğini, bilirkişi raporunda davanın esasını oluşturan SMK md. 6/6 iddiaları kapsamında yapılan incelemelerin yetersiz, eksik ve varılan nihai kanaat itibariyle hatalı olduğunu, açıklanan nedenlerle, itirazları doğrultusunda dosyanın öncelikle yeni bir bilirkişi heyetine tevdine, aksi takdirde ek rapor alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK 6/6’ya göre ise “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir”
Ad, kişileri diğer kişilerden ayıran ve toplumsal ilişkilerde kişiyi belirleyen bir tanıtım, bir işarettir. Ad üzerindeki hak bir kişilik hakkıdır. Bazı hallerde, genellikle sanatçılar ve yazarlar gerçek kimliklerini gizleyerek takma bir adla yazı yazarlar veya eser verirler. Buna “müstear ad” denilir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 11.maddesinde müstear ad kavramı zikredilmiştir. Bu maddeye göre eser sahibi adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kişi olarak tanımlanmaktadır.
Bir başkasının adının kullanılması, genellikle o kişinin toplumdaki tanınmışlığından ve ününden yararlanmak amacını taşır. Bilinmeyen ve tanınmayan bir kişinin adının kullanılması rastlanabilecek bir hal değildir. ….’a göre (Sabih Akan, Marka Hukuku c.I, 1197, s.110) tanınmış bir kişiye ait ad veya soyadın marka olarak tescil ettirilmesi için o isme ayırdedici bir ek konulmalıdır. (Yasaman, Ayoğlu, Bligin, Kartal, Yüksel, Yasaman, Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi c.II, s.1125)
Somut olayda davacı … murisleri …’in …. toplumunda kanaat önderi olduğu, tanınmış bulunduğu, kitap ve albümlerinin olduğu ve bu tanınmışlığını “…” müstear adı ile kazandığı beyan ve iddia etmiştir. Davacı … davasına dayanak bütün iddiaları gibi bu iddiasını ispat külfeti altındadır.
Ne var ki davacının tanınmışlık ve ün iddialarına dayanak olarak sunduğu bir takım vakıf faaliyetlerine ilişkin tutanak ve faturalar ile yazıldığı beyan olunan kitap ve albüm fotoğrafları, vefat sonrası sosyal medya hesabından yayınlanan teşekkür yazısı ile dar kapsamdaki haberlerin SMK 6/6 maddesi kapsamında davalının faydalanmayı umacağı toplumdaki geniş tanınmışlık ve ün olgularını doğrulamaya yeterli kabul edilemeyeceği; davalı delillerine göre ise davacı murisi hakkında çıkmış olan olumsuz haberlerin, davalının tescil amacının, davacının murisinin müstear adının tanınmışlığından yararlanmak olamayacağı iddiasını destekler mahiyette olduğu kanaatine ulaşılıştır.
Kaldı ki; davacı yanın itiraz ve beyan dilekçelerinde örnek olarak sunduğu “…” ….” “…” “….” gibi müstear adların orijinal oldukları ve benzer yahut aynısının tescilinin tesadüf olarak algılanamayacağı, buna karşı, davaya konu “…”/”…” isimlerinin Anadolu’da yaygın kullanılan, doğrudan tek bir kişiye çağrıştırmayan ve örneğe konu müstear adlar gibi eşsiz ve orijinal kabul edilemeyeceği, davalının, Anadolu’da yaygın kullanılan bir isim ve “….” kelimesi ve şekil unsuru ile oluşturduğu markasının tescilinin kötüniyetli olarak kabulünün mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın, davacılardan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan 93,50 TL yargılama giderinin, davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/03/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸