Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/627 E. 2022/276 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/627
KARAR NO : 2022/276

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 15/12/2021
KARAR TARİHİ : 02/12/2022
K. YAZILDIĞI TARİH : 02/01/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkilinin dünya çapında ve ülkemizde çok tanınmış ……. markasının sahibi olduğunu, davalı şahıs tarafından, müvekkilinin tanınmış markasının takliti mahiyetindeki …… numara ile tescilli “…….” markasının tescil edildiğini, müvekkili markası olan ……. markasının tanınmış marka olduğunu ve Türkiye’de çok sayıda tescil ile korunmakta olduğunu, logosunun 1987 yılından bu yana tescilli olduğunu, davalı markası ile SMK m.6/1 kapsamında benzerlik, SMK m.6/5 kapsamında tanınmışlık ve SMK m.6/9 kapsamında kötüniyetli tescil nedeniyle hükümsüz kılınması gerektiğini belirterek davalarının kabulünü talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun tebliğ edildiği, davaya cevap vermediği anlaşılmakla davanın reddini istediği kabul edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan taraflara ait marka tescil belgeleri celp olunmuş, dosya deliller, TPMK kayıtları ve davacı beyanları değerlendirilerek davalı adına tescilli ….. tescil numaralı markanın dava dilekçesinde belirtilen nedenlerle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi 13/10/2022 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda; “Davalı tarafa ait …. “…….”markası açısından; SMK m.6/1 kapsamında hükümsüzlüğüne ilişkin şartların mevcut olmadığı tespit edilmiş olup, işbu tespitlerle ilgili hukuki değerlendirme ve hükümsüzlüğün mevcudiyetine dair takdirin mahkemeye ait olduğu, SMK m.6/5 kapsamında davacı markasının tanınmışlığının/Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyinin değerlendirilebilmesi açısından dosya içinde yeterli bilgi ve delil yer almadığı tespit edilmekle birlikte, davacının markalarıyla, hükümsüzlüğü istenen davalı markasının tescil edilen hizmet sınıfları aynı ise de markaların bir bütün olarak değerlendirilmesinde görsel, işitsel, anlamsal ve bir bütün olarak değerlendirildiklerinde farklı oldukları ve SMK m.6/5 maddesinin somut olaya uygulanma koşullarının bulunmadığı tespit edilmiş olup, işbu tespitlerle ilgili hukuki değerlendirme ve hükümsüzlüğün mevcudiyetine dair takdirin mahkememize ait olduğu, SMK m.6/9 kapsamında, tescilde kötüniyetin bulunup bulunmadığı hususunun ve buna bağlı olarak verilecek hükümsüzlük kararının ve kapsamının takdirinin mahkememize ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili rapora itiraz ve beyan dilekçesi ile, raporda tüketicilerin iltibas ihtimalinin sadece markaların kelime kısmının benzemediği savına dayanılarak incelendiğini, tüketiciyi iltibasa sürükleyecek unsurların incelenmediğini, öte yandan ürünün ne olduğu, kime hitap ettiği, nasıl ve nerelerde satışa sunulduğu, ürünün satın alınması aşamasında ortalama tüketicinin harcadığı zaman ve ürünün bedeli karıştırılma ihtimalinin belirlenmesinde önemli rol oynadığını, bilirkişinin raporunda bu etkenlerin hiçbirisine değinilmediğini, markaların benzerliği hususunun derinlemesine incelenmesi, müvekkiline ait markanın tanınmışlığının doğru incelenip, değerlendirilmesi ve dahi sektör içerisindeki iltibas riskinin analizinin de yapılabilmesi amacıyla, dosyanın “Marka Hukuku/Fikri Mülkiyet alanında Akademisyen bilirkişi” ile “sektör bilirkişisi” tarafından tekrar incelenerek, yeni bilirkişi raporu alınmasını talep etmiştir.
Mahkememiz markalar arasındaki benzerlik ve karıştırma ihtimalleri gibi hukuki tespit ve yorum gerektiren hususlarda Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih ve … Esas ve …. Karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere bilirkişi raporları ile bağlı olmadığı hususu nazara alınarak davacı vekilinin yeni rapor talepleri reddedilmiştir.
Dava, davalıya ait ….. tescil numaralı markanın benzerlik, tanınmışlık ve kötüniyet nedenleriyle hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK’nun 6/1 md’sine göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
Somut olayda davacının davaya …. markası “…….” …. unsuru ile …. unsurundan oluşmaktadır. Davalı markası ise “…….” … unsuru ile … unsurundan oluşmaktadır. Taraf markaları arasında sınıfsal benzerlik dışında ortak olan unsur …. unsurudur. Bu durumda markaları işitsel ve anlamsal olarak tamamen farklı, görsel olarak ise kısmen benzerdir. Markalar kıyaslanırken değerlendirme bütünsel olarak yapılmalıdır. Yapılacak bütünsel değerlendirmede ise, …. unsurunun, … unsuruna nazaran daha akılda kalıcı olacağı, bu itibarla kelimeler arasındaki farklılığın markaları birbirlerinden farklı olarak algılanmasına sebep olacağı genel olarak kabul edilmektedir. Elbetteki kelime unsuruna baskın olabilen, akılda kalıcı şekil unsurları bu genel kabulün istisnasını oluşturmaktadır. Ancak, somut olayda yer alan …. şeklinin …. unsuruna baskın gelebilecek bir orjinalliği ve dikkat çekiciliği bulunmamaktadır. Bu durumda, davacı ve davalı markalarının asli ve ayırdedici unsurunu oluşturan “…….” ve “….” kelimelerinin farklılığı, ortalama tüketici nezdinde markaların birbirlerinden farklı olarak algılanmasına neden olduğu, SMK 6/1 anlamında hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
SMK’nun 6/5 maddesine göre: “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.”
Her ne kadar davacı tanınmışlık iddiasında bulunmuşsa da her somut olayda ayrıca bu iddiaya dayanan tarafın ispat yükümlülüğünde bulunduğu, bu iddiasını ispata yarayacak delillerini sunamadığı ve bu hususu ispatlayamadığı anlaşılmıştır.
Kötüniyetli tescil yönünden yapılan değerlendirmede ise;
SMK’nun 6/9 maddesine göre kötüniyetle yapılan marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı kanunun 25.maddesine göre ise kötüniyetli tescil, aynı zamanda bir hükümsüzlük sebebidir. “Kötüniyetli tescil” kavramından ne anlaşılması gerektiği, her somut olayda ve o olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Genel olarak ticari dürüstlük kuralına aykırı tesciller kötüniyetli kabul edilmelidir.
Her ne kadar davacı yan, kötüniyet iddiasında bulunmuş ise de, hukukumuzda aslolanın iyiniyet olması, kötü niyeti iddia edenin bu hususu ispat külfeti altında bulunması, taraf markaları arasında benzerliğin ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığının kabulü ile davalının davacı yana ait markadan haksız yararlanmasının yukarıda yer alan tespitlere göre söz konusu olmaması, dosyada davalının kötü niyetini ispata yarayacak derecede başka bir delil sunulmamış olması nedeni ile davacının bu yöndeki talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan tüm gerekçelerle davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın, davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzlerine karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/12/2022

Katip ……
¸

Hakim ……
¸