Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/588 E. 2023/105 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/588 Esas
KARAR NO : 2023/105

DAVA : Markadan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat ile Marka Hükümsüzlüğü

DAVA TARİHİ : 02/11/2021
KARAR TARİHİ : 29/03/2023
K.YAZILDIĞI TARİH : 02/05/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Markadan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat ile Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, … markasının davacının yetkili temsilcisi bulunduğu … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi faaliyetleri çerçevesinde tekstil piyasasında özellikle kadın giyim sektöründe en az 10 yıldan beri kullanıldığını, 2012 yılından beri tekstil sektöründe hem ürün teşhirinde hem de mağaza tabelası üzerinde kullanılan … markasının … no ile TPMK nezdinde tescilli olduğunu, Beyoğlu …. Noterliği … yevmiye numaralı E-tespit evrakı ile bunun tespit edildiğini, davalının tekstil piyasasında özellikle kadın giyim sektöründe … ismi ile hizmet verdiğini, davalıya ait www….com internet sitesinin görüntülerini içeren Beyoğlu …. Noterliği … yevmiye numaralı E-tespit evrakına bakıldığında görüleceğini, görüntülerde ismi görülen …’nun davalı şirketin yetkili temsilcisi olduğunu, davalıya ait 25/10/2016 tescil tarihli, … tescil nolu …. markası ve … başvuru nolu 16/10/2020 tarihli tescil ücreti bildirim yazısının yazıldığı … markasının, müvekkiline ait … markasının kelime olarak bire bir kullanılması sebebiyle tüketici nezdinde karışıklığa yol açtığını, sonraki tescil tarihli olan davalıya ait markaların SMK nun 5/1-ç ve Sınai Mülkiyet Kanunu m.6/1 uyarınca Sınai Mülkiyet Kanunu m.25 çerçevesinde marka hükümsüzlüğüne tabi olduğunu, hem müvekkiline ait markanın davalıya ait markalardan daha önce tescil edilmiş olması sebebiyle hem de iki tarafın markalarının da aynı … sınıf kodlarında tescil edilmiş olması hem de kullanımda her iki tarafın da … ismini ürünleri üzerinde ve ürün sergilerinde kullanması sebebiyle daha sonra tescil edilmiş olan davalıya ait … ve … markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davacının kadın giyim sektöründe hem … markasını ne kadar uzun süredir kullandığının tespiti, davacının “…” üzerinde hizmet verdiği online mağazasının tüketici tarafından gördüğü teveccühü göstermesi açısından mevzubahis internet sitesinin belirli tarihlerde en çok satan ürünlerini gösteren listeleri sunduklarını, davalının, müvekkilinin daha önce tescil ettirmiş olduğu … markasını kullanması sebebiyle zarara uğradığını, davalı eylemlerinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, maddi tazminat talep ettiklerini, bu markanın davalı tarafından kullanılması müvekkilinin ticari itibarına zarar verdiğini, davalının … markasını kullanarak ürettiği ürünlerdeki ürün kalitesi (kumaş, işçilik vs.) ve ürün satışı sırasında müşterilerle geliştirdiği ilişkiler müvekkili tarafından bilinemediği gibi müvekkiline ait olan … marka değerine verebileceği zararların öngörülememesinin davacıyı mağdur ettiğini, davalının … ve … markaları aracılığıyla gösterdiği ticari faaliyetlerinin müvekkiline ait … markasına karşı tecavüzünün tespitine, men’ine davalıya ait 25/10/2016 tescil tarihli, … tescil nolu … markasının … sınıf kodlarında hükümsüzlüğüne, davalıya ait 01/02/2020 başvuru tarihli … başvuru nolu 16/10/2020 tarihli tescil ücreti bildirim yazısının yazıldığı … markasının …sınıf kodlarında hükümsüzlüğüne, davalının, müvekkiline ait 16/02/2016 tescil tarihli, … tescil nolu, … sınıf kodlarında tescilli … markasını kullanarak müvekkilini fiili zarara uğratması ve bu marka üzerinden ticari kazanç elde etmiş olması sebebiyle daha fazlasını talep etme haklarını saklı tutmak üzere şimdilik 5.000 TL maddi, davalının, müvekkilinin ticari itibarına zarar vermesi sebebiyle müvekkiline daha fazlasını talep etme haklarını saklı tutmak üzere şimdilik 1.000 TL manevi tazminat ödemeye hükmedilmesine, işbu davaya ilişkin dava hazırlık aşamasında gönderilen ihtarname için 318,74 TL ve noter huzurunda yapılan e-tespit evrakları için yapılan 1.021,24 TL masraflar da dahil olmak üzere dava süresince yapılacak tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava dilekçesinde kötüniyetli olarak; davacının kendisine ait reddedilen marka başvurusu bulunduğu ve davalının 2011 yılından bu … tescilli markasının olduğu bilgisinin gizlendiğini, müvekkilinin günlerce süren emek ve mesai sonucu ortaya çıkan özel tasarım elbiselerini de tescil ettirmekte olup, yıllar süren emeklerinin karşılığında sektöründe tanınmış ve lider bir firma haline geldiğini, ayrıca müvekkilinin yurtdışında da markasını dünyaya duyurmak ve değer katmak amacı ile Almanya’da … ile ticari faaliyetlerini yürüttüğünü, Avrupa’nın pekçok ülkesine de yine ürünlerinin satışını yaptığını, müvekkilinin markayı dünyaya duyurabilmek ve sektörde lider hale gelebilmek gayesi ile “…” nin Avrupa tescilini aldığını, müvekkilinin “… ” markasını 2010 yılından bu … tekstil sektöründe lider hale getirdiğini, birbirinden apayrı türlerde faaliyet gösteren markaların tüketici nezdinde karışıklığa yol açma imkanı olmadığını, davacı ile müvekkilinin aynı satış yöntemlerini kullanarak ticaret yapmadığından e-ticaret platformları davacının iddialarının ispatı niteliğinde alamayacağını, “…” ismine gerek yurtiçinde gerek ise yurtdışında marka değeri katan kulu tekstil olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan …, … ve …. tescil numaralı marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
… Anonim Şirketi’nden, … Sanayi Ticaret Anonim Şirketinden ve ….. Anonim Şirketi’nden; 01/01/2012 tarihinden dava tarihi olan 02/11/2021 tarihine kadar … ve şirket yetkilisi olduğu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin … markası altında bu şirketlerle yaptığı ticaretin hacmini gösterir kayıtlar celp olunmuştur.
Taraf tanıkları dinlenilmiş, davacı tanığı … duruşmada alınan beyanında; davacı …’yi 1995 yılından beri ticaret yapmaları sebebiyle tanıdığını, kendisinin de tekstil alanında ticaretle uğraştığını, 2003 yılından beri kendisiyle komşu işyerlerinde ticaretlerini devam ettirmekteyken, sonraları davacının 5-6 yıl kadar önce Bayrampaşa’ya geçtiğini, davacı …’nin tekstil alanındaki alım satım işinden sonra 2010-2011 yıllarında üretime de geçtiğini ve yine bu tarihlerde “…” markasını söz konusu tekstil ürünlerinde kullanmaya başladığını, bu tekstil ürünlerinin ferace ve kadın tesettür giyimi olduğunu, … isimli markayı ürettiği bu kıyafetlerde ve ürünlerde kullanmaya başladığını, tam olarak tarihini hatırlayamadığını, ancak 2010 ya da 2011 yılında başladığını, bu tarihten itibaren kesintisiz olarak bugüne kadar söz konusu … markasının tekstil ürünlerinde kullandığını, tabelasında kullandığını, ayrıca internet alışverişlerinde de söz konusu markasını kullandığını ve kullanmaya devam ettiğini, davacının tabelasının ve markasal kullanımının sadece … şeklinde olduğunu, yanında başka bir kelime eki olmadığını, davacının üretiminin abiye kıyafet değil, günlük tesettür ve ferace olduğunu, şuanda trenchkot gibi ürünler de yaptığını beyan etmiştir.
İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … talimat sayılı dosyası ile dinlenen davalı tanığı … beyanında; 2009’dan beri davalı şirkette satış danışmanı olarak çalıştığını, çalıştığı şirkette abiye kıyafetlerin toplu bir şekilde üretilip satıldığını, bildiği kadarıyla davalı şirketin ,… abiye diye bir markası olduğunu ve bu marka altında 2009’dan beri kıyafet üretimi ve satışı yapıldığın, yine bildiği kadarıyla davacının kendi markasını 2018 yılında tescil ettirdiğini, çalıştığı şirketin perakende satışı ve internet üzerinden satışı bulunmadığını, sadece toptan üretim ile satış yapıldığını beyan etmiştir.
Dosya davalının, davacıya ait … tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüzünün bulunup bulunmadığı, tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, oluştuysa miktarı, sessiz kalma yolu ile hak kaybının bulunup bulunmadığı, davalıya ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzim etmek üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 02/03/2023 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; ” Davacının Türk Patent nezdinde … nolu … markasının 25/35. Sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerde tescilli hak sahibi olduğu, davalının Türk Patent nezdinde … ve … no ile tescilli markalarının hak sahibi olduğu, davacının … ve …. markalarını davalıdan daha önce ilk olarak 25. Sınıftaki “İç ve dış giysiler” ve 35. Sınıfta bu emtiaların satışı hizmetlerinde” kullandığı, ihdas ve istimal ettiği, sektörel olarak tanınmış hale getirdiği, davalı markalarının hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı, davalının eylem ve kullanımlarının davacının markalarından doğan haklara tecavüz koşullarını içermediği, maddi tazminat koşulları oluşmadığı, davacı ticari kayıtlarının ibraz edilmemiş olduğu ve inceleme yapılamadığı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 16/03/2023 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi heyetinin raporunun baştan sona hatalı, subjektif değerlendirmelerle dolu ve bilirkişilik görevini aşarak kendini mahkeme yerine koyan hukuki kesin kanaatler içeren kendilerince karara esas alınmaması gereken bir rapor olduğunu, bilirkişinin olayı tamamen yanlış anladığını ve davalıya ait marka hükümsüzlüğünü talep eden müvekkilinin tescilinin daha sonra olduğunu zannettiğini, dolayısıyla tescilsiz markanın daha önce tarihli ve yoğun kullanımının bulunması gerektiği yönünde alakasız bir değerlendirme yaptığını, usulen eksik ve hatalı olan bilirkişi raporunun dikkate alınmayarak dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilerek yeni bir rapor alınmasını, mahkeme aksi kanaatte ise eksik hususlar bilirkişiye bildirilerek ve cezai sorumlulukları hatırlatılarak ek rapor alınmak suretiyle gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 16/03/2023 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporunun sonuç bölümünde yer alan 3.Maddede “davacının … ” markalarını davalıdan önce” şeklinde yer alan bölüm ile; yine raporun 31.sayfasında aynı hususun açıklanmasına ilişkin bölümde çelişki bulunduğunu, hen ne kadar sehven olduğunu düşünseler de mahkemenin benzer kanaatte olmaması halinde dosyanın ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdini talep etmiştir.
Dava; davalının, davacıya ait … tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüzünün tespiti, maddi ve manevi tazminat ile, davalıya ait … tescil numaralı hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7.maddesinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/2-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Davacının davaya dayanak olarak sunduğu “…” ibareli markası 05/06/2015 başvuru tarihli; “… ” ibareli markası ise 03/07/2014 başvuru tarihlidir. Davalının hükümsüzlüğe konu … tescil numaralı markasının başvuru tarihi ise 10/03/2016 tarihli olup davacının dayanak markalarından sonraki tarihlidir. Burada üzerinde durulması gereken husus davalının önceye dayalı fiili markasal kullanım savunmalarının SMK 6/3 ve 25/6 maddeleri çerçevesinde nasıl değerlendirileceğidir.
SMK’nun 6/3.maddesine göre: “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.

Aynı Kanunun 7/1.maddesi ile yukarıda anılı fıkra birlikte değerlendirildiğinde, tescil ile marka korumasının başlayacağı yönündeki ilkenin istisnasının kullanım yolu ile marka hakkının elde edilmesi olduğu, tescil başvurusundan önce o markayı ihdas eden, kullanan, piyasada maruf hale getiren ve marka üzerinde hak elde eden kimsenin, tescil sahibine karşı bu hakkını hükümsüzlük davası yolu ile ileri sürebileceği gibi, kendisine karşı açılmış hükümsüzlük ve tecavüz davalarında savunma olarak kullanabileceği kabul edilmektedir. Buna göre davalı … sunmuş olduğu deliller incelendiğinde; ülke çapında ünlü dergilerde 2012 yılına dayanan tanıtım sayfalarının bulunduğu, 22/01/2013 tarihinde “… ” organize ederek ulusal basında haberine yer verildiği, benzer organizasyonun 12/12/2014’de tekrarlandığı, 30/11/2012 tarihli ürün tanıtım videolarının bulunduğu, 14/02/2013 tarihli fuar katılım haberi, 20/04/2015 tarihli defile videosu, 14/05/2016 tarihli fuar tanıtım videosu, 31/07/2017 tarihli … markasının tanıtımı için düzenlenen ikinci moda gecesine ait tanıtım videosu ve çeşitli haberlerde “…” markasının kullanıldığı, davalı .. “www…com” alan adının ilk olarak 23/07/2014 tarihinde oluşturulduğu, bu hali ile davalının 2012 yılından beri “…” markasını giysi emtiasında yoğun ve aralıksız kullandığı, ürün tanıtımlarında ünlülere yer vererek, düzenli tanıtım organizasyonları ve moda geceleri düzenleyerek markayı maruf hale getirdiği, davalının “…” ibaresini havi … tescil numaralı markasının varlığının da söz konusu savunmayı destekler mahiyette olduğu, davacı … bu tarihten daha önce söz konusu markayı kullandığına dair tanık beyanının, markayı davalıdan önce ihdas ve istimal edildiğine yeterli delil teşkil etmediği, bu hali ile sunulan delillere göre davalının tescil tarihinden önce söz konusu kelime üzerinde markasal hakkının bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır.
SMK 25/6 md’sine göre, Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.
Kural olarak markaya tecavüz eylemleri için hükümsüzlük taleplerinde olduğu gibi kanunda bir dava açma süresi öngörülmüş değildir. Ancak TMK’nun 2.maddesine göre herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Buna göre davalının uzun bir süre kullanımına sessiz kalmak suretiyle davalının davaya konu marka – ticari unvan ya da işarete – artık kullanıma karşı dava açılmayacağına dair inanç oluşturarak yatırım yapmasına neden olan davacının daha sonra tecavüz iddiasında bulunmasını iyiniyet kuralları çerçevesinde korunmaması gerektiği yönünde doktrin ve uygulamada görüş birliği oluşmuştur.
“Yargıtay’ın yerleşik içtihatları (11 HD. 03/03/2009 T., 2007/5706-2009/2451 ; 31/01/2009, 2007/8966-2009/3835) sessiz kalma durumunun bir koruma istisnası olduğunu görstermektedir. Haksız rekabete maruz kalanın bu olaydan doğan talep ve dava hakkının kötüye kullanılmaması asıldır. Marka hakkı sahibi, haklı bir sebep olmadığı halde hakkını uzun süre ileri sürmeyerek karşı tarafta bundan böyle de kullanmayacağı yönünde bir kanaat uyandırdığı taktirde, artık bu hak kullanılamayacaktır. Aksine davranış hakkın kötüye kullanılması olup hukukça korunmayacaktır. Sessiz kalma hali bu durumdan yararlanacak olan açısından bir def’i değil, itiraz sebebidir. Bu nedenle de mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. (11. HD. 02/10/2012-2011/7104-2012/14860; 11 HD., 18/10/2012-2010/12137-2012/16604)
Rakibinin kullandığı ticari işarete; örneğin tescilleyip kullandığı unvana uzun süre sessiz kalan marka sahibi, markadan doğan koruma hakkını kaybetmiş olur.”(GÜNEŞ, İlhami SMK Işığında Uygulamalı Marka Hukuku, Ankara – 2020, s.258)
Söz konusu hak düşürücü süre mahkememizce res’en nazara alınmalıdır.
Somut olayda yukarıda ayrıntısı zikredilen davalı delillerine göre davalının 2012 yılından itibaren markayı davacı ile aynı ticaret alanında yoğun ve aralıksız kullandığı, ulusal çapta yayın yapan dergilere konu olduğu, magazinel olarak tanınırlığı yüksek mankenler ile yaptığı organizasyonların haberlerde yer aldığı, bu itibarla basiretli bir tacir olma yükümlülüğünde bulunan davacının bu markasal kullanımdan haberdar olmasının kendisinden beklenebileceği, buna mukabil davacının yaklaşık 9 yıl markasal kullanıma sessiz kalarak hak kaybına uğradığı anlaşılmıştır.
SMK’nun 6/5 maddesine göre: “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.”
Her ne kadar davacı tanınmışlık iddiasında bulunmuşsa da her somut olayda ayrıca bu iddiaya dayanan tarafın ispat yükümlülüğünde bulunduğu, bu iddiasını ispata yarayacak delillerini sunamadığı ve bu hususu ispatlayamadığı anlaşılmıştır.
Kötüniyet iddiası yönünden yapılan incelemede;
Hukukumuzdaki genel prensiplere göre iyiniyet asıldır. Kötüniyet iddiasına dayanan bu hususu ispat külfetindedir. Kötüniyet ise sunulan bu iddia ve delillere göre her somut olayın özellikleri ışığında değerlendirilmelidir. “Kötüniyetle marka tescilinin varlığı her somut olayda değişmekle birlikte, dairemizin bazı yerleşik uygulamalarına (01/03/2021 tarih ve 2020/1726 e., 2021/1838 k.; 03/03/2021 tarih ve 2020/1913 e., 2021/1928 k.) göre, daha ziyade markanın ticari faaliyetlerde ayırdedici işaret olarak kullanılması amacıyla değil, başkalarının ticaretine engel olmak, daha önce verilmiş bir mahkeme kararının etkisini azaltmak ya da kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak markayı kendi adına tescil ettirmek, sözleşme hükmüne aykırı olarak markayı adına tescil ettirmek gibi hususlar genel kötüniyet sebepleri olarak görülmektedir. Bu anlamda, dosyada davalının kötü niyetini ispata yarayacak derecede bir delil sunulmamış olması nedeni ile davacının bu yöndeki talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacının ispatlanamayan davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın, davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen tecavüzün tespiti davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen hükümsüzlük davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesine göre reddedilen maddi tazminat davası yönünden 5.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen manevi tazminat davası yönünden 1.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır