Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/565 E. 2023/22 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/565
KARAR NO : 2023/22

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 03/10/2021
KARAR TARİHİ : 25/01/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/02/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin e-ticaret alanında faaliyet gösterdiğini, faaliyet gösterdiği alanlarda markalarını TPMK nezdinde korum altına aldığını, müvekkilinin son markası hakkında TPMK nezdinde başvuruda bulunduğunu ve ilgili markası için kısmi tescil kararı aldığını, davalının, müvekkilinin kullandığı … markasını haksız ve kötüniyetli olarak tescil etmesi nedeniyle davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi için işbu davanın açılmasının gerektiğini, dava konusu … markasının ilk olarak müvekkili tarafından kullanıldığını, dava konusu davalı adına tescilli … başvuru numaralı “…” markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkine, kararın masrafı davalıdan alınarak en yüksek tirajlı üç gazeteden birinde ilanına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafça “…” ibaresiyle müvekkilin bu markayı TPMK nezdinde tescilinden evvel tüketici nezdinde ayırt edicilik sağlayacak düzeyde kullanmadığını, bu sebeple tescil öncesi korumadan yararlanamayacağını, müvekkil …. markasının tescilini yaptırmak suretiyle mülkiyetini kazandığını, üstelik tescil işlemlerinin müvekkil tarafından haksız ve kötü niyetli olarak da yapılmadığını, ayrıca müvekkilin böyle bir kötü niyetli tescilde herhangi bir menfaati de bulunmadığını, müvekkil adına tescilli markayı e ticaret alanında kullanmakta olup, yalnızca tescilli markalara tahsis edilen com.tr ibareli internet adresini aldığını ve aktif biçimde kullandığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı taraf üzerine bırakılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalı adına tescilli marka sicil kayıtları celp olunmuştur.
Davacı tarafça 5.000,00 TL nakti teminat yatırılmış, bu doğrultuda davalı adına kayıtlı oldluğu bildirilen … sayılı marka tescil belgesi davalı adına ise, 3. şahıslara devrinin önlenmesi için TPMK’ya yazı yazılmıştır.
Dosya, davalıya ait … tescil numaralı markanın önceye dayalı gerçek hak sahipliği nedeniyle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdii edilmiş, 17/03/2022 tarihli bilirkişi raporu ile,”SMK 6/3 hükmü kapsamında hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, SMK 6/9 hükmü kapsamında hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun değerlendirilebileceği, ancak konu hakkında nihai takdirin Mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 17/04/2022 tarihli dilekçesi ile, Bilirkişi raporunun sonuç kısmında SMK’nun 6/3 maddesinde aynen düzenlenen, “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” hükmü uyarınca hükümsüzlük koşulunun oluşmadığına ilişkin değerlendirmenin eksik ve hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda hiç değinilmeyen bir diğer husus ise, müvekkile ait alan adları ve müvekkilin web siteleri olduğunu, davanın kabulüne talebin reddi halinde ek rapor alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 03/04/2022 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporunda, davacı yan davalı yanın dava konusu markayı kullanmadığı ve tescil edilmesinin ardından satışa çıkardığını iddia ettiğini, davalı yanın her ne kadar dava konusu markayı kullandığını iddia etmekte ise de dosya münderecatından bu minvalde herhangi bir delile rastlanmadığı bu nedenle davalı yanın dava konusu marka tescilinde kötü niyetli olabileceği değerlendirilmesi yapıldığını, bu haliyle raporun hem hukuka hem de mevcut duruma aykırı olduğunu, kötü niyete yönelik yapılan itirazlar dikkate alınarak bilirkişiden ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Dosya, taraf vekillerinin itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla bilirkişi heyetine bilişim uzmanı da eklenerek bilirkişiye tevdii edilmiş, 15/12/2022 tarihli bilirkişi ek raporu ile, “Davacıya ait olarak belirtilen www…..com alan adının yapılan Whois sorgusunda, söz konusu alan adının 28.01.2020 – tarihinde tescil edildiği, alan adının … isimli alan adı satıcısı üzerinden tescil ettirildiği, alan adının sahiplik bilgilerinin gizlenerek kayıt edildiği, bu nedenle alan adı sahiplik bilgilerine ulaşılamadığı, ancak web sitesinin İletişim bölümünde www…..com alan adının davacı … tarafından işletildiğinin anlaşıldığı, dava konusu “…” ibaresinin alan adının içinde metin olarak yer aldığı, www…..com alan adında geçmişe vönelik markasal kullanımın tespit edilemediği, davacıya ait olarak belirtilen www….. Alan adının güncel durumda boşta (sahipsiz) durumda olduğu, davacının dosyaya sunduğu kayıtlardan söz konusu alan adının 29.01.2020 olduğu anlaşıldığı, dava konusu “…” ibaresinin alan adının içinde metin olarak yer aldığı, alan adında kurulu bir web sitesi tespit edilemediği buna bağlı olarak “…” ibaresine ilişkin markasal kullanıma rastlanmadığı, davalı yanın markayı başvuru konusu ettiği 08.05.2020 tarihi ile markayı satışa arz ettiği anlaşılan 29.07.2021 tarihleri arasında davalı yanın aktif bir markasal kullanımının tespit olunamadığı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 17/01/2023 tarihli dilekçesi ile, ek raporda yapılan değerlendirmelerde davalı yanın kötü niyetli olduğunun yerinde olarak tespit edildiğini ancak öncelikli hak sahibinin müvekkil olduğunu, bilirkişinin müvekkilin satış faturalarında yer alan “….” ibaresinin hatalı değerlendirildiği konusunda kanaat oluşmuş olup, müvekkilin düzenlediği faturalarda ticari işletmesinin adını yazılmasını yasal bir zorunluluk olduğunu, dolayısıyla müvekkilin ticari unvanının markası ile karıştırılmasının yanlış bir değerlendirme olacağını, bu nedenlerle davanın kabulüne, mahkeme aksi kanaatteyse belirtilen husular doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 30/12/2022 tarihli dilekçesi ile, ek bilirkişi raporunda, davalı müvekkilin her ne kadar markayı kullanmadığı bu nedenle kötü niyetli olabileceği değerlendirmesi yapılmış olsa da müvekkil markasını tescil ettirdikten sonra aktif ve sürekli biçimde e ticaret alanında faaliyet gösteren bir çok site üzerinden mallarını satışa arz etmeye başladığını, müvekkil davalıya ait www…..com.tr alan adlı web sitesinde alan sahiplik bilgilerinin öğrenilmesi için … Sanayi ve Ticaret AŞ. Şirketine müzekkere yazılmasına, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ve kötü niyete yönelik yapılan itirazlar dikkate alınarak yeni bir bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalıya ait … başvuru numaralı markanın SMK 6/3 ve 6/9 maddelerine göre tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve marka sicilinden terkini talebine yöneliktir.
SMK’nun 7/1.maddesine göre: “Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir”. SMK’nun 6/3 maddesine göre ise: “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.

SMK’nun 7/1 ve 6/3 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, tescil ile marka korumasının başlayacağı yönündeki ilkenin istisnasının kullanım yolu ile marka hakkının elde edilmesi olduğu, tescli başvurusundan önce o markayı ihdas eden, kullanan, piyasada maruf hale getiren ve marka üzerinde hak elde eden kimsenin tescil sahibine karşı bu hakkını hükümsüzlük davası yolu ile ileri sürebileceği kabul edilmektedir.
Davaya konu olayda hükümsüzlüğü talep edilen …. tescil numaralı markanın 08/05/2020 tarihinde başvurusunun yapıldığı, 05/04/2021 tarihinde tescil edildiği ve 31/05/201 tarihinde yayınlandığı anlaşılmaktadır. Davacının … tescil numaralı markası ise 31/05/2020 başvuru tarihlidir ve davacı bu tarihten önce “…” kelimeleri üzerinde markasal hak sahibi olduğunu iddia etmekle, davalının başvuru tarihinden önce söz konusu markayı ihdas ederek kullandığını, piyasada maruf hale getirdiğini ispat külfeti altındadır. Bu çerçevede davacı …. dosyaya 2019 ve 2020 yıllarına ait olmak üzere 10 adet fatura sunmuş, ancak söz konusu faturaların adet ve kapsam itibarı ile münhasıran yukarıda anılı ihdas ederek piyasada maruf hale getirme kriterini sağlayamayacağı açık olduğu gibi, bu faturalarda markasal olarak “…” ibaresinin yer aldığı, “…” kelimelerinin markasal nitelikte kullanılmadığı, ek raporda bilişim uzmanınca tespit olunan davacı yana ait internet adresinde ise yine “…” ibaresinin markasal kullanımının tespit edilemediği, bu itibarla SMK 6/3 çerçevesinde hükümsüzlük iddialarının ispatlanamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Kötüniyet iddiası yönünden yapılan incelemede;
Kötüniyetten ne anlaşılması gerektiği ve hangi koşullarda varlığının kabul edilmesi gerektiği her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husus olmakla birlikte “ticari dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve başkasının markasını ele geçirmeye, başkasının markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlamaya yönelik olarak, “önceki marka sahibini tescil konusu ürünleri pazarlamaktan alıkoyma, piyasaya girmesini engelleme amacı ile” yapılmış tesciller kötüniyetli kabul edilmektedir. Hukukumuzda iyiniyet asıldır. Yani kötüniyet iddiasında bulunan bu iddiasını ispat külfeti altındadır. Davaya konu olayda davalının davaya konu … ve …. tescil numaralı markalarının kötüniyetli tesciline delalet eder yeterli ve somut delil dosyaya sunulmadığından bu iddianın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Davalının, yukarıda anılı kriterler çerçevesinde, davacı yanca, tescil öncesi markasal bir hak elde etmediği tespit olunan kilemi markasını tescil ettirmesinin ve tescil tarihinden itibaren 5 yıl süre geçmeyen markayı ciddi kullanmadığı iddiasının yahut markayı devir ya da satış iradesinin gösterilmesinin kötüniyet olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan tüm gerekçelerle davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın, davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır