Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/562 E. 2022/165 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/562 Esas
KARAR NO : 2022/165

DAVA : Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi ve Men’i ile Ticaret Unvan Terkini
DAVA TARİHİ : 29/09/2021
KARAR TARİHİ : 21/09/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi ve Men’i ile Ticaret Unvan Terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin …. tescil numaralı “…” ibareli markasının 22.05.2014 tarihinden beridir sahibi olduğunu, markanın münhasır, öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu, … A.Ş.’nin de ortağı olan müvekkilinin, bu markayı işyeri, reklam panosu, internet sitesi gibi alanlarda kullandığını, sektörünün araç yedek parça sektörü olduğunu, davalının da aynı sektörde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu ve markayı kendi mal ve hizmetlerinde kendi markasıymış gibi izinsiz kullandığını, Noter vasıtasıyla durumun ihtar edildiğini, bu durumun tecavüz ve haksız rekabet doğurduğunu, markaların karıştırılmasına neden olduğunu ve organik bağ izlenimi yarattığını belirterek davalı şirketin müvekkiline ait markaya tecavüzünün tespiti, önlenmesi ve menine, ticaret sicilde davalı …. adına kayıtlı ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin TTK 52/1 maddesi gereğince ticaret unvanından çıkarılarak ticaret sicilden silinmesine, davalıya ait ….com adlı internet sitesi başta olmak üzere … ibaresinin kullanıldığı her türlü tabela, broşür, katalog, tanıtım, ilan, reklam ve sair ürünlerle her türlü diğer tüm mecralardaki tanıtım ve kullanımının durdurulmasına veya kullanılmamasına, hükmün ilanına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların tamamının, asılsız, içerikten yoksun ve gerçek dışı olduğunu, davacı yanın daha evvel müvekkil şirkette resmi ortak olarak bulunmuş olup noterlikçe yapılan pay devri ile pay değeri tarafına nakden ödenerek ortaklıktan çıkartıldığını, bu durumun ticaret sicil kayıtlarının celbi ile görüleceğini, şimdi terkin talebinde bulunmasının hakkın kötüye kullanımı olduğunu, … markasının davacı adına tescilli olmasının müvekkilin ticari ünvanında bu ibareyi bulundurmasına engel bir hal oluşturmadığını, Müvekkil şirketin aynı ticari unvan ile 2014 yılından beri faaliyet gösterdiğini, müvekkil şirketin satış veya pazarlamasını yaptığı hiçbir ürünün üzerinde veya ambalajında … markasının kullanılmadığını, …’nin marka gibi kullanılmakta olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, Müvekkilin ticari ünvanında … ibaresinin yer almasının da tek başına marka hakkına tecavüz anlamına gelmeyeceğini, … ibaresinin Almanca dilinde Uluslararası Karayolu Taşımacılığında kullanılan TIR ifadesinin Almanca kısaltılması olduğunu, genel geçer bir ifadenin marka hakkı kapsamında münhasıran kullanılmasının zaten olanaksız olduğunu, Tır yedek parçası satan her dükkandaki değişik markaların kutularında bu kelimenin yer aldığını, çünkü … yedek parçası satılan ağır arazi taşıtı olan ve dilimize TIR olarak geçen aracın Almancası olduğunu, MarkKHK m. 12 hükmü uyarınca kullanımın dürüst kullanım olduğunu, ticaret unvanının, markasal olmayan ve tescilli olduğu biçimde unvan olarak kullanıldığını bu sebeple marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetten söz edilemeyeceğini, Davacının bir diğer talebi olan www…com sitesinde tabela, reklam, katalog gibi yerlerde marka kullanımı gibi bir olgunun zaten hiçbir zaman olmadığını, Bu sayılan mecralarda … isminin ticaret ünvanı olarak kullanıldığını, Markalaştırılmış bir görselin olmadığını, Mevcut hukukî durumda, tescilli bir ticaret unvanının, ticaret unvanı olarak kullanılmasının, başkasının marka hakkını ihlâl etmeyeceği gibi haksız rekabet de oluşturmayacağını, marka hakkına dayalı olarak ticaret unvanının terkini talebinin açık bir dayanağı bulunmadığını, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı adına tescilli marka sicil kayıtları; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden davalı şirkete ait sicil kayıtları celp olunmuştur.
Dosya, davalının, davacıya ait … tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüzünün bulunup bulunmadığı, davalının ticari unvanında yer alan “…” ibaresinin terkin koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 26/08/2022 havale tarihli raporunda; “Huzurdaki davanın, dava dışı … ANONİM ŞİRKETİ adına değil, şirket pay sahibi olan ama şirketi temsile yetkili olmayan Davacı … adına açılmış olduğu, Taraf sıfatı ve diğer HMK kapsamındaki değerlendirmelerin Sayın Mahkemenin hukuki nitelendirme ve takdirinde olduğu, Dava dışı …ANONİM ŞİRKETİ’nin Ticaret Ünvanı Tescilinin (01/03/2021), Davalı …’nin Ticaret Ünvanının Tescilinden (16/06/2014) daha sonraki tarihli olduğu, Dolayısıyla, davalı şirketin ticaret ünvanı tescili açısından tarihsel önceliğinin olduğu, Dava dışı şirketin “…” ibaresini 2021 yılında, davalı şirketin ise 2014 yılında tescil ettirdiği İTO kayıtlarından tespit edildiği, bu nedenle her 2 ticaret ünvanında da yer alan ve ayırt edici nitelik taşıyan/vurgu/kök/kılavuz unsur olan ek niteliğindeki “…” ibaresini, tescil tarihi itibariyle öncelikli kullanma hakkının kayıtlara göre Davalı şirket olduğu, Davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihinin 16/06/2014 tarihi olduğu, unvan terkini istemiyle işbu davanın 29/09/2021 tarihinde açıldığı, öncelik hakkına sahip olduğu anlaşılan davalı yönünden, TTK kapsamında terkin koşullarının mevcut olmadığı tespit edilmekle birlikte, davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihinden dava tarihine kadar 5 yıllık sessiz kalma yoluyla hak kaybı süresinin de dolmuş olduğu, ¸ ve ¸ şeklindeki kullanım açısından, Davalı şirketin “…” ibaresini markasal olarak kullandığı herhangi bir emtia/hizmetin olmadığı, Davalının, tescilli ünvanını, tescil edilmiş bir bütün olarak unvan gibi kullanmayıp, davacı markasının ana unsuru olan “…” sözcüğünü öne çıkarıp bunu çağrıştıracak şekilde vurgulayarak marka gibi kullanması durumunun tespit edilemediği, davalı kullanımının, ticaret ünvanının kullanımını aşarak, markasal kullanıma dönüşmediği ve iltibasın oluşmadığı, mevcut duruma göre, davalı unvan kullanımının davacının marka hakkına ve ticaret ünvanından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil etmeyeceği, ayrıca Davacı açısından sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin şartların mevcut olduğu, belirtilen sebeplerle davalıya ait ticaret ünvanının TTK.m52/1 uyarınca terkin şartlarının mevcut olmadığı, Davacının fiili markasal kullanımı ¸ile tescil ettirdiği marka görselinin ¸ birbirinden açıkça farklı olduğu, Davalı kullanımında yer alan ¸ … ibaresi açısından benzerlik olmakla birlikte, taraf marka kullanımlarındaki şekil unsurları nedeniyle farklılaştıkları, bu sebeple ilgili tüketici kitlesi açısından farklı marka algısı yarattıkları, genel anlamda markalar arasında iltibasın oluşmayacağı, … ibaresinin, Türkiye’de ve uluslararası ticarette kullanılan ve yabancı dilde tanımlayıcı bir anlamı bulunan kelime olduğu ve mal veya hizmet grubunun niteliği dikkate alındığında, ilgili sektörde serbest kullanıma tabi olması gereken bir ibare olarak değerlendirilebileceği, dolayısıyla mevcut fiili kullanımın markaları farklılaştırma ve iltibası ortadan kaldırma açısından yeterli olduğu, mevcut duruma göre, davalı kullanımının davacının marka hakkına ve ticaret ünvanından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil etmeyeceği, belirtilen sebeplerle davalıya ait ticaret ünvanının TTK.m52/1 uyarınca terkin şartlarının mevcut olmadığı, ayrıca sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin şartların mevcut olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili 09/09/2022 tarihli dilekçesi ile, huzurdaki davanın müvekkili … adına açıldığını, noktada kendisine verilen görevi ifa etmek yerine mahkeme yerine geçmek suretiyle husumet hususunda görüş bildirdiğini, davalı tarafın dahi husumet itirazı bulunmazken raporda husumet değerlendirmesi yapılmış olmasının son derece düşündürücü olduğunu, bilirkişi raporunda salt dava dışı “… A.Ş.” ile davalı “… Otomotiv A.Ş.”nin ticaret sicilde tescil edilme tarihlerine yönelik bir inceleme yapıldığını, asıl dava konusunu teşkil eden müvekkiline ait “…” markasının Türk Patent Enstitüsünde tescil edilme tarihi ve buna dair bir inceleme ise yapılmadığını, raporun bu haliyle eksik inceleme içerdiğini, nitekim davalı tarafça verilen cevap dilekçesinde bu hususun ikrar edildiğini, davalı şirketin, müvekkilince önceden tescil edilmiş markayı, ticari unvanı olarak kullanmasının, keza söz konusu markayı internet sitesinde kartvizitlerinde, broşürlerinde, işletmenin tabelası ve görünür diğer yerlerinde kullanmasının başlı başına bir haksız rekabet halini oluşturduğunu, bilirkişinin müvekkilinin 5 yıllık sessiz kalma yoluyla dava hakkını kaybettiği yolundaki değerlendirmesinin de doğru olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin davalı şirketten ayrılırken salt hisse devri yaptığını, bunun dışında herhangi bir marka yahut bu anlama gelebilecek başkaca bir hak devri yapmadığını, müvekkilinin davalı şirketten ayrıldıktan sonra ise kendisine ait markanın davalı şirket yahut bir başkası tarafından kullanmasına muvafakati olmadığını, buna ilişkin Büyükçekmece …. Noterliği’nin 20/04/2021 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, müvekkilinin ticaret sicil kayıtlarına göre 18/11/2020 tarihli hisse devir sözleşmesi ile ilk olarak hissedar olduğunun açık olduğunu, müvekkilinin davalı şirketten ayrılır ayrılmaz markasının kullanılmasına izin vermediğinin açıkça bildirildiğini, müvekkilinin ayrılışının davalı şirket yetkililerinin müvekkiline karşı ika ettikleri hukuk dışı eylemler sebebiyle olduğunu, bu anlamda davalı şirketin iyiniyetinden ve bu niyetin korunmasından bahsetmeni olanaksız olduğunu, müvekkilinin ne davalının kullanımı yönünden ne de diğer başka başvurular yönünden sessiz kaldığını düşünmenin doğru olmadığını, rapora karşı itirazları doğrultusunda yeni bir bilirkişiden yeni bir rapor alınmasını talep etmiştir.
Dava, davalının davacıya ait … tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüzünün tespiti, önlenmesi ve ref’i ile davalının ticari unvanında yer alan “…” ibaresinin terkini talebine yöneliktir.
Dosyanın yapılan incelemesinde davalı şirketin “…” ibaresini ticari unvanında 2014 yılında tescil ettirdiği, bu hali ile dava tarihine kadar 7 yılın geçmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Kural olarak markaya tecavüz eylemleri için hükümsüzlük taleplerinde olduğu gibi kanunda bir dava açma süresi öngörülmüş değildir. Ancak TMK’nun 2.maddesine göre herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Buna göre davalının uzun bir süre kullanımına sessiz kalmak suretiyle davalının davaya konu marka – ticari unvan ya da işarete – artık kullanıma karşı dava açılmayacağına dair inanç oluşturarak yatırım yapmasına neden olan davacının daha sonra tecavüz iddiasında bulunmasını iyiniyet kuralları çerçevesinde korunmaması gerektiği yönünde doktrin ve uygulamada görüş birliği oluşmuştur.
“Yargıtay’ın yerleşik içtihatları (11 HD. 03/03/2009 T., 2007/5706-2009/2451 ; 31/01/2009, 2007/8966-2009/3835) sessiz kalma durumunun bir koruma istisnası olduğunu görstermektedir. Haksız rekabete maruz kalanın bu olaydan doğan talep ve dava hakkının kötüye kullanılmaması asıldır. Marka hakkı sahibi, haklı bir sebep olmadığı halde hakkını uzun süre ileri sürmeyerek karşı tarafta bundan böyle de kullanmayacağı yönünde bir kanaat uyandırdığı taktirde, artık bu hak kullanılamayacaktır. Aksine davranış hakkın kötüye kullanılması olup hukukça korunmayacaktır. Sessiz kalma hali bu durumdan yararlanacak olan açısından bir def’i değil, itiraz sebebidir. Bu nedenle de mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. (11. HD. 02/10/2012-2011/7104-2012/14860; 11 HD., 18/10/2012-2010/12137-2012/16604)
Rakibinin kullandığı ticari işarete; örneğin tescilleyip kullandığı unvana uzun süre sessiz kalan marka sahibi, markadan doğan koruma hakkını kaybetmiş olur.”(GÜNEŞ, İlhami Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Uygulamalı Marka Hukuku, Ankara – 2020, s.258)
Somut olayda davacı, davalının ticari unvanının ve fiili kullanımlarının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ileri sürmüştür. Davalının ticari unvanının 06/06/2014 tarihinde tescil edilerek ilan olunduğu, taraflar arasındaki önceye dayanan ticari ve hukuki münasebet nedeniyle davacının davalının unvanından ve fiili kullanımlarından haberdar olmasının kendisinden beklenebileceği, bu itibarla dava tarihi itibariyle sessiz kalma yolu ile hak kaybının bulunduğu, davalının fiili kullanımlarının da markasal olmayıp, ticari unvanının kullanımı çerçevesinde kaldığı, bu itibarla marka hakkına tecavüz ve ticaret unvanı terkini için yasal koşulların oluşmadığı anlaşıldığından davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/09/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸