Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/552 E. 2022/203 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/552 Esas
KARAR NO : 2022/203

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü, Davacı Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 15/09/2021
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü, Davacı Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirketin, grup şirketi olan dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti.’den “…” markasını 11.12.2020 tarihinde tam devir aldığını, …. no. 09/09/2020 tescil tarihli marka tesciliyle TPE nezdinde davacı adına tescilli olduğunu, dava dışı grup şirket … San. Tic. Ltd. Şti. de aynı zamanda ..,..,… tescil no.lu markaların sahibi olduğunu, davacının uzun yıllardır tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini Türkiye genelinde spor giyim ve aksesuarları alanında faaliyet göstermekte olan bir elektronik ticaret sitesi oluşturduğunu, davacının “…” markasını internet sitesinde, işyerlerinde, reklam panolarında, tabela ve reklam vasıtalarında kullandığını, hizmet kalitesiyle haklı bir üne kavuşarak tanındığını, pazar payına sahip olduğunu, davalının ise yine spor giyim ve aksesuarları sektöründe faaliyet göstermekte ve davalının “…” markasını 25. Sınıfta 17.02.2021 başvuru tarihi, .. no., 16.08.2021 tescil tarihi ile tescil ettirdiğini, “…” ibaresini sattığı ürünlerinde ve internet sitesinde kullandığını, davalının kullanımlarının davacının tescilli markalarına açık bir tecavüz oluşturduğunu, davacının tescilli markasının Türkçe anlamını (…(İngilizce) = … (Türkçe)) olup davacının izni olmaksızın davalı tarafından mal ve hizmetlerinde kullanıldığını, davacının sosyal paylaşım siteleri ile kendi kullanmış olduğu paket ve poşetlerde …. ibarelerini kullandığını, markasının Türkçe versiyonu olarak ortaya koyduğunu, davalıya ait tescilli markanın davacının daha önceki tarihte koruma altına alınmış “…” markasıyla iltibas yarattığını, “…” ifadesinin birebir Türkçe çevirisi “…” olarak yapıldığını, davacının hitap ettiği tüketici çevresi nazara alındığında, davacı şirketin tüketici çevresi tarafından iş bu iki markanın karıştırılma ihtimali yüksek olduğunu, davalının haksız kullanımı “…” marka ürünlerin piyasa ve tüketici nezdindeki konumuna ve imajina telafisi imkansız zararlar verdiğini, markanın ayırt ediciliğini olumsuz yönde etkilediğini, davalının tescilli markasındaki “…” kelimesinin davacının tescilli markası “…” ın birebir Türkçe çevirisi olması nedeniyle, davacının markasıyla aynı olacak şekilde kullanarak sebep olduğu tecavüzün önlenmesi gerektiğini, davacının tescil ettirdiği marka adıyla “https://www…..com.tr” alan adını kullanmakta iken, davalının da “https://www…..com” adını alarak davacının markasının birebir Türkçe çevirisini kullandığını, davalının kötüniyetli olduğunu, davalı …’in işe giriş-çıkış belgelerinden de görüleceği üzere davalının davacının eski çalışanı olduğunu, davacı şirketten 04.06.2020 tarihinde ayrıldıktan sonra davacı markasının Türkçe çevirisini 16.08.2021 tarihinde tescil ettirdiğini, davalının, davacının markasının birebir Türkçe çevirisini kullanması nedeniyle davalının internet sitesine alışveriş yapmak için giren tüketicilerin, söz konusu internet sitesini davalının Türkiye Network’unde kullandığı internet sitesi olduğunu zannettiğini, açıklanan nedenlerle, davalının … tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne, davalının müvekkiline ait markayı haksız kullandığının tespitine, tecavüzün önlenmesine, sonuçların ortadan kaldırılmasına, “…” ibaresini içeren her türlü reklam afiş, ambalajın ve bu ibareyi içeren her türlü araç gerecin üçüncü kişiler elinde olsa dahi imhasına, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu …. marka numaralı “Marka Tescil Belgesi”nde ve “…. Durum Raporu”nda “….” markasının sahibi olarak dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti. yazılı olduğunu, davacının, dava dilekçesinde, her ne kadar, “…” markasını dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti’den 11/12/2020 tarihinde devir aldığını iddia etse de; markanın devir alındığına dair dosyaya herhangi bir belge sunulmadığını, huzurdaki davada, dava açma yetkisinin, ancak markanın sahibine ait olduğunu, davacının iş bu davada aktif husumet ehliyet bulunmadığını, davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacıya ait marka ile müvekkiline ait markayı oluşturan işaretler ve sözcükler aynı değildir ve ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığını, davacının markası aşağıdaki şekil ve sözcük kombinasyonundan oluştuğunu, davalının markasının ise ise sadece “…” sözcüklerinden oluştuğunu, davacı ve davalının ürettiği ürünler aynı olmayıp hitap ettikleri müşteri kitlesinin aynı olmadığını, davacıya ait “https://www…..com.tr” ve davalıya ait “https://www…..com” internet sitelerinin incelenmesi halinde; davacının kadın ve erkeklere yönelik tekstil ürünleri ürettiği, malların kullanım amaçları ve alanları, kullanıcıları, malların dış görünüşleri, nitelikleri, malların piyasaya sürülmesinde kullanılan satış teknikleri de aynı veya benzer olmadığını, “…” sözcükleri de “…” sözcüğünden tercüme edilerek kullanılmadığını, davacıya ait “…” markasının, mal ve hizmetler için yaygın bir ad haline gelmediğini, “…” markasının, uluslararası veya ülke çapında tanınmış bir marka olmadığını, markanın dünyada ve ülkemizdeki ortalama tüketici nezdinde bilinirliği ve tanınırlığı bulunmadığını, “…” kelimesinin Türk dilinde 29 değişik anlama geldiğini, “….” sözcüğünün bu anlamlardan sadece bir tanesi olduğunu, Türkiye nüfusunun sadece % 2.3’ü İngilizce bildiğini, nüfusumuzun % 97.3’ü İngilizce bilmeyip “…” sözcüğünün Türkçe anlamını dahi bilmediğini, yabancı dilde kullanılan bir sözcüğün başka bir ülkede marka için kullanılıp kullanılmayacağının değerlendirmesinde, söz konusu sözcüğün ortalama tüketici nezdindeki algısının önemli olduğunu, “…” sözcüğünün ortalama tüketici nezdinde bir algısının olmadığını, somut olayda, dava konusu markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığını, ve ortalama tüketici nezdinde markaların bıraktığı genel intibanın da aynı olmadığını, somut olayın yukarıdaki faktörler kapsamında değerlendirilmesi halinde, dava konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı gibi tecavüz eyleminin de mevcut olmadığını, davanın öncelikle aktif husumet yokluğundan veya esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı ve davalı adına kayıtlı markaların sicil kayıtları celp olunmuştur.
Dosya, davalının, davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüzünün bulunup bulunmadığı, davalıya ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 17/06/2022 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “…. no ile tescilli …. markasının davacı adına Türk Patent nezdinde 18/25/35. Sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerde tescilli olduğu, … no ile tescilli … markasının davalı adına Türk Patent nezdinde 25. Sınıfta yer alan mallar için tescilli olduğu, davacının …. no ile tescilli …. markası ile davalının … no ile tescilli … markasının görsel ve fonetik olarak benzer olmadığı, sözkonusu markaların 25. Sınıftaki emtiaların hitap ettiği orta düzeydeki tüketici nezdinde benzer olmadıkları, iltibas meydana gelme ihtimalinin de mevcut olmadığı, davalının kullanımlarının ise … no ile tescilli … markasından farklı şekilde … olarak kullanılmış olduğu, kullanımların 25. Sınıfta yer alan “Dış giysiler” üzerinde bu markayı taşıyan emtiaların müşterilere ulaştırılması hizmetlerinde kullanıldığı, davacının… tescilli markası ile davalının … şeklindeki kullanımları karşılaştırıldığında, görsel ve fonetik olarak farklı olduğu , farklı dildeki kavramsal benzerliğin ise Türkiye’deki orta düzeydeki tüketici nezdinde fark edilip, iltibas yaratmayacağı , marka hakkına tecavüzün koşullarının mevcut olmadığı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 05/07/2022 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporu ile her ne kadar davalının kullanımlarının “…” markasından farklı şekilde ” …” olarak kullanıldığı, kullanımların 25.sınıfta yer alan “dış giysiler” üzerinde bu markayı taşıyan emtiaların müşterilere ulaştırılması hizmetlerinde kullanıldığı, müvekkilinin “…” tescilli markası ile davalının “… ” şeklindeki kullanımları karşılaştırıldığında görsel ve fonetik olarak farklı olduğu, farklı dildeki kavramsal benzerliğin ise Türkiye’deki orta düzeydeki tüketici nezdinde fark edilmeyeceği ve iltibas yaratmayacağı gibi bir kanıya varılmış olsa dahi, bu kanının müvekkilinin eski çalışanı olan davalının müvekkilinin markasının kavramsal olarak aynısını kötüniyetli biçimde kendi adına tescil etmiş olmasının tamamen hatalı olduğunu, davalının markasının kötüniyetle tescil edilmiş olduğunu, bu hususun Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğunu, bilirkişi raporunda hataya düşülerek, davalının marka tescilinin kötüniyetli olup olmadığı değerlendirilmeksizin sadece iki marka arasında iltibas ihtimali olup olmadığı yönünde bir rapor tanzim edildiğini, davalının kötüniyetle ve iltibas oluşturmak üve müvekkilinin markasından haksız yararlanmak amacıyla müvekkilinin markasınını Türkçe karşılığını aynı mal ve hizmetler yönünden tescil ettirdiği açıkken bilirkişi heyetinin olayının sadece iki marka arasında iltibas oluşup oluşmadığı kapsamında değerlendirmesinin, davalının fiillerini tüm boyutlarıyla ele almaktan uzak eksik incelemeye dayalı ve hatalı olduğunu, müvekkilinin markasının bilirkişi raporunda belirtildiği üzere ortalama tüketici kitlesine hitap ettiğinin kabulününü mümkün olmadığını, bu hususlar dikkate alındığında, … tarafından gerçekleştirilen marka tescili ile ilgili tüketici kitlesi nazarında ürünlerin kaynağı veya iki işletmenin idari/ekonomik açıdan bağlantılı olduğu konusunda iltibas yaratıldığı konusunda şüphe bulunmamakla birlikte müvekkilinin marka hakkına tecavüz gerçekleştirildiğini, bilirkişi raporuyla farklı dildeki kavramsal benzerliğin Türkiye’deki orta düzeydeki tüketici nezdinde fark edilmeyeceği ve iltibas yaratmayacağı gibi yine hatalı bir tespitte bulunulduğunu, halbuki, müvekkilinin ve davalının hitap ettiği tüketici kitlesi iyi derecede İngilizce bildiğini, iyi derecede olmasa dahi “….” ve “…” ibarelerinin birbirinin karşılığı olduğunu anlayabilecek seviyede İngilizce bildiğini, kaldı ki İngilizce artık çok küçük yaşta çocukların bile bu kadar yaygın kullanımında iken bilirkişi raporunda bunun aksinin iddia edilmesinin anlaşılamadığını, ortalama tüketicinin bu tarz yabancı kelimelere aşina olmadığı veya anlamını bilmediği iddialarının somut dayanaktan yoksun olduğunu, bu iddiaları doğrulayabilecek somut verilerin olmadığını, sadece klişe bir şekilde Türk toplumunun İngilizce diline aşina olmadığının dile getirildiğini, bu kelimelerin artık ortalama tüketici tarafından bilindiğini, telaffuz edildiğini ve günlük dilde kullanıldığını, bu sebeple aksinin iddia edilmesinin hatalı bir değerlendirme olduğunu, açıklanan nedenlerle dosyanın yeni bilirkişiye tevdini, mahkeme aksi kanaatte ise itirazları doğrultusunda aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınması için dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı adına kayıtlı … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne ve davalının, davacı markalarından doğan haklarına tecavüzün tecavüzün tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talebine yöneliktir.
Davalı markasının hükümsüzlüğü talebi yönünden yapılan değerlendirmede;
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK’nun 6/1 md’sine göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Bu ilkeler ışığında yapılan incelemede; davacı markası “….” kelime unsuru ile “şekil”den oluşmaktadır. Gerek kelime unsurunun ortalama tüketici algısında daha baskın ve hatırda kalıcı olması, gerekse davacı markasındaki şekil unsurunun orjinal ve dikkat çekicilik düzeyinin yüksek olmaması nedeniyle davacı markasındaki asli unsur “…” ibaresidir. Davalı markası ise münhasıran “…” kelime unsurlarından ibarettir. Gerek taraf markalarının hitap ettikleri tüketicilerin özel bir bilgi ve eğitim seviyesine sahip olmayan ortalama tüketici olması nedeniyle davalı markasını gördüğü anda İngilizce anlamı ile çağrışım yapma ihtimalinin çok düşük olması, gerekse fonetik ve görsel farklılıkların markaların farklı algılanmasına neden olması karşısında taraf markaları arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı yanın kötüniyetli tescil yönündeki iddiaları bakımından yapılan değerlendirmede ise; hukukumuzdaki genel prensiplere göre iyiniyet asıldır. Kötüniyet iddiasına dayanan bu hususu ispat külfetindedir. Kötüniyet ise sunulan bu iddia ve delillere göre her somut olayın özellikleri ışığında değerlendirilmelidir. “Kötüniyetle marka tescilinin varlığı her somut olayda değişmekle birlikte, dairemizin bazı yerleşik uygulamalarına (01/03/2021 tarih ve 2020/1726 e., 2021/1838 k.; 03/03/2021 tarih ve 2020/1913 e., 2021/1928 k.) göre, daha ziyade markanın ticari faaliyetlerde ayırdedici işaret olarak kullanılması amacıyla değil, başkalarının ticaretine engel olmak, daha önce verilmiş bir mahkeme kararının etkisini azaltmak ya da kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak markayı kendi adına tescil ettirmek, sözleşme hükmüne aykırı olarak markayı adına tescil ettirmek gibi hususlar genel kötüniyet sebepleri olarak görülmektedir. Bu anlamda tanınmış markanın aynısını veya benzerini tescil ettirmek tek başına kötüniyetli marka tescili olarak yorumlanamaz” davalının, davacının eski çalışanı olması, taraf markaları arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı tespiti nedeniyle kötüniyetli tescilin varlığına delil teşkil edemeyeceği nedeniyle kötüniyet nedeniyle hükümsüzlük talebi yönünden de davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, davacı tarafça yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen marka hükümsüzlüğü davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen marka tecavüzü davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸