Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/536 E. 2022/89 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/536
KARAR NO : 2022/89

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 17/08/2021
KARAR TARİHİ : 25/05/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin 1999 yılında kurulduğu, faaliyet alanının elektronik parçaların ve elektronik iletişim ekipmanlarının toptan dağıtımını kapsadığını, davacı şirketin bilhassa taşıtlar, profesyonel kullanım, ev ve mobil uygulamalar için ses ve video sistemleri/ çözümleri geliştirdiğini, müvekkilinin faaliyete başladığı günden bugüne “…” markalarını kullandığını, müvekkilinin … çekirdek unsurlu www…com alan adının sahibi olduğu ve faaliyete başladığı günden bugüne özgün … ibaresini kullandığını, …. arama motorunda … anahtar kelimesi ile arama yapıldığında ilk sırada davacının yer aldığını, davalının davacı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiği ve sistematik şekilde davacının markalarını taklit ettiğini, davalının, davacının … markasını birebir kopyalayarak … ibareli marka başvurusunda bulunduğunu ve tüm bunların tesadüf olamayacağını, İTO kayıtlarına göre davalı şirketin 1996 yılında kurulduğunu, davalının sicilindeki markalara bakıldığında davacının markalarını sistematik şekilde taklit ettiğinin görüldüğünü, davalının, davacıya ait tanınmış markaları tescil ettirme çabası içinde olduğunu, davalının fiillerinin kötü niyetli olduğunu, davacının … markaları bakımından gerçek hak sahibi olduğunu ve davaya konu davalı markasının hükümsüz kılınması gerektiğini, davacının … markaları bakımından aktif ve kesintisiz kullanımları olduğunu ve söz konusu markalara yüksek ayırt edici nitelik kazandırdığını, özellikle araçlar, profesyonel kullanım, ev ve mobil uygulamalar için ses ve video sistemleri/çözümlerine ilişkin ürünler ve hizmetler üzerinde aktif ve kesintisiz kullanımları olduğunu, davalının, davacıya ait … çekirdek unsurlu www….com alan adından doğan haklarını da ihlal ettiğini, davalının fiillerinin haksız rekabet teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerle, davalının Türk Patent nezdinde, …. no ile 09.tescilli kötüniyetli marka tescilinin hükümsüzlüğüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirketin Türkiye’de tüketici elektroniği konusunda öncü firma olduğunu, 03/02/2000 tarihinde tescil edildiğini, davalının USB adaptörleri, park sensörleri, kablolar ve kablo setleri, direksiyon kumandaları, monitörler, geri vites kameraları, izolasyon malzemeleri gibi birçok ürünün satıcısı olduğunu ve sektörde birçok marka ile hizmet verdiğini, davalı şirketin, davaya konu … markasının 09. sınıf ürünlerde tescili için 07/12/2015 tarihinde başvurduğu, markanın …. sayı ile 18/08/2016 tarihinde itiraz edilmeksizin tescil edildiğini, davacı şirket alan adında … ibaresini kullandığını, aynı ibareyi yurt dışında marka olarak kullandığını, www…com alan adlı web sitesinin sahibi olduğunu, markasını yurt dışında tescil ettirdiğini, …. aramalarında önde çıktığını ileri sürmüş ise de, davalı şirketin ticari faaliyetini Türkiye’de sürdürmeyen, Türkiye’de tescili ve marka kullanımı olmayan, Türkiye’de ticari faaliyeti olmayan bir markayı bilmek zorunda olmadığını ve bilmesi gerekmediğini, davacı şirket markasının yurt dışında tescilli olması ve kullanılmasının tanınmış marka sayılması için yeterli olmadığını, www…com web sitesinde Türkiye’de ki alıcılara yönelik bir faaliyet bulunmadığını, davacı şirketin davalının başka marka tescillerinin de kötü niyetli olduğunu ileri sürmüş ise de bu markaların bir kısmının itiraza konu olmuş, itirazların reddi üzerine tescil edildiğini, Türk Patent’ten bu tescillere ilişkin dosyalar getirtildiğinde bu durumun anlaşılacağını, dolayısıyla davacı şirketin bu iddiasının dayanaksız olduğu ve kötü niyet karinesi olarak kabul edilemeyeceğini, kötü niyetin belirlenmesinde, önceki markadan haberdar olma veya bilebilecek durumda olma kötü niyet göstergesi olarak kabul edilmekte ise de tek başına yeterli olmadığını, asıl olan iyi niyet olduğundan tescil başvuru tarihi itibariyle genel bir değerlendirme yapılarak sonuca varılacağını, hatta markanın tanınmış olması dahi kötü niyetin kabulü için yeterli olmadığını, davalı şirketin, dava konusu markayı davacı şirketin Türkiye’de ticaretini engellemek ya da markayı stoklamak için değil, kendi ticaretinde kullanmak için tescil edildiğini, taraflar arasında önceye dayanan bir ticari ilişki ya da distribütörlük ilişkisinin bulunmadığı da dikkate alındığında davacının kötü niyet iddialarını kanıtlayamadığını, davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalı adına kayıtlı markanın sicil kayıtları celp olunmuştur.
Dosya, davalıya ait … tescil numaralı markanın benzerlik, önceye dayalı gerçek hak sahipliği, önceye dayalı alan adından kaynaklı hak, tanınmışlık ve kötü niyet sebepleriyle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybının bulunup bulunmadığı, tescil tarihi itibariyle davacının Türkiye’de davaya konu ettiği markasını ticari faaliyetlerinde kullanıp kullanmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 21/03/2022 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “Dosya kapsamında sunulan deliller bakımından davacı yanın dava konusu marka tescil başvurusunun gerçekleştirilmesinden evvel ülkemiz nezdinde herhangi bir faaliyeti tespit olunamadığı gibi ilgili markanın ülkemizde bilinir durumda olduğuna ilişkin de dosya içerisinden herhangi bir veri tespit edilemediğinden, SMK’nın 6/3. Maddesi kapsamında dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, davacı yanın ihtilaf konusu markanın tescil müracaatına konu edildiği 07.12.2015 tarihinde tanınmış marka statüsünde olmadığı, bu itibarla hükümsüzlüğü talep edilmekte olan ihtilaf konusu markanın SMK’nın 6/4. Maddesi hükmü çerçevesinde hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığını, davacı yanın dava konusu ibare bakımından yurtdışında tescil müracaatı olması, alan adı üzerinden yurtdışında kullanımlarının varlığı göz önünde bulundurulması halinde davalı tarafın davacı yanın kullanımında olan marka ile birebir mahiyetteki marka tescil müracaatının “tesadüfen gerçekleştirildiğinin değerlendirilemeyeceği”, davalı yan adına … kod numarası ve görseli üzerinden gerçekleştirilen marka tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunun değerlendirilebileceği ve bu halde …. kod numaralı markanın SMK’nın 6/9. Madde hükümleri çerçevesinde hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, konu hakkında nihai takdirin mahkemeye ait olduğu, davanın hak düşürücü süre içerisinde başlatıldığı ve davacının “uzun süre sessiz kalmak sureti ile hak kaybına uğradığı”ndan bahsedilemeyeceği” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.

Davalı vekili 10/04/2022 tarihli rapora itiraz dilekçesi ile, davacı tarafın Türkiye nezdinde geçerlilik arz eden herhangi bir kullanımının ve davaya konu iddia ettiği markanın tanınırlık hususunun da söz konusu olmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, bilirkişi raporunda tarafları aleyhine yapıla kötüniyet tespitine itiraz ettiklerini, sadece bir “…” harfi benzerliğinin kötüniyeti ortaya koymasının mümkün olmayacağını, … kod numaralı markanın tescil tarihinin 18/08/2016 olduğunu, 5 yıla bir gün kala 17/08/2021 tarihinde işbu davayı açmasının davacı tarafın amaç ve saikini ortaya koyduğunu, asıl olanın iyiniyet olduğunu, hatta markanın tanınmış olmasının dahi kötüniyetin kabulü için yeterli olmadığını, davalı şirketin, dava konusu markayı davacı şirketin Türkiye’de ticaretini engellemek ya da markayı stoklamak için değil, kendi ticaretinde kullanmak için tescil ettirdiğini, davacı tarafın hiçbir suretle Türkiye’de bir ticarete girmek gibi bir gayesi ve girişimi olmadığını, itirazları doğrultusunda başka bir bilirkişiden rapor alınmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı adına kayıtlı …. tescil numaralı markanın benzerlik, önceye dayalı gerçek hak sahipliği, önceye dayalı alan adından kaynaklı hak, tanınmışlık ve kötü niyet sebepleriyle hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
Davacı öncelikle, davaya konu markada gerçek hak sahipliği iddiasına dayanmaktadır. SMK’nun 6/3 md’sine göre; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmiş ise, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir”
SMK’nun 7/1 ve 6/3 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde tescil ile marka korumasının başlayacağı yönündeki ilkenin istisnasının kullanım yolu ile marka hakkının elde edilmesi olduğu, tescil başvurusundan önce o markayı ihdas eden, kullanan piyasada maruf hale getiren ve marka üzerinde hak elde eden kimsenin tescil sahibine karşı bu hakkını hükümsüzlük davası yolu ile ileri sürebileceği kabul edilmektedir.
“556 sayılı KHK 6.maddesi uyarınca marka koruması tescille elde edilir ve tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Öte yandan, ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka sayılabilmesi için Türkiye’de ilgili sektördeki kişilerin geneli bakımından tanınmış olduğu ispat edilmelidir. Ancak, yukarıda belirtilen bilirkişi raporuna göre, başvuru tarihi itibariyle davacı markası tanınmış olmadığı gibi, bu tarihten önce davacının Türkiye’de ticari faaliyeti ve bu kapsamda markasal bir kullanımı da bulunmamaktadır. Bu durumda, 2010 yılında gerçekleşen marka başvurusu tarihinde davacı markasının tanınmış olduğu ispat edilemediği gibi, tanımlayıcılığa yakın ibarelerin başkalarınca tescil ettirilmesinin kötü niyetle tescil olarak kabulü mümkün olmadığı halde mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden…(Y.11.H.D. 18/09/2019 tarih, 2018/790-2019/5512 e-k)
Burada dikkate edilmesi gereken husus yüksek Yargıtay’ın içtihatlarında da belirttiği gibi davacı yanın Türkiye’de tescilli olmayan markasını ticari faaliyetlerinde kullanması veya tanınmışlık iddiasını somut olayda ispatlamasıdır. Dosya içeriğinde sunulan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin davaya konu markanın Türkiye’de ticaretine konu etmediği ve tanınmışlık iddiasını ispatlayamadığı, münhasıran yakın ve benzer ibare tescilinin kötüniyetin kabulü için yeterli kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davalının tescilinin kötüniyetli kabul edilemeyeceği anlaşılmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın, davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/05/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸