Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/510 E. 2022/232 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/510
KARAR NO : 2022/232

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 28/06/2021
KARAR TARİHİ : 26/10/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin …… havalimanlarından olan ….. Havalimanı’nın inşaatını yapmak ve ….. yıl boyunda işletmek üzere kurulmuş bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin üstlendiği vazifenin hem Türkiye ekonomisi hem de dünya havacılık sektörü açısından büyük önem taşıdığını, temelinin atıldığı günden bu yana toplam yaklaşık 200 bin işçinin emek verdiği …… Havalimanın 2025 yılında da 225 bin kişiye dorudan ya da dolaylı istihdam sağlayacağını öngördüğünü, “……. Havalimanı” markası altında işletilen havalimanı bölgesine ayrılan alan büyüklüğü ile de rakiplerinin hayli üzerinde yer aldığını, temelinin atıldığı günden bu yana toplamda yaklaşık 200 bin işçinin emek verdiği ve tüm fazları tamamlandığında ise yıllık 200 milyon yolcuya hizmet verecek olan “…… Havalimanı” / “….” markası ile işletilen havalimanının sağlayacağı istihdamın 225 bin kişiye kadar ulaşılabileceği, hal böyle iken davalı şirkete ait … sayılı …. markasının müvekkili şirketi adına tescilli “…” ibareli markalarla benzerlik taşıdığını, bu benzerliğin halk arasında karıştırılma dahil iltibas tehlikesi doğurduğunu, ortalama tüketici nezdinde “….” ibareli marka ile müvekkili şirketin faaliyette bulunduğu hizmetler arasında bir ilişkinin var olduğu düşüncesinin doğma ihtimalinin yüksek olduğunu, kaldı ki davalı şirketin müvekkili şirket ile aynı şehirde aynı ilçede yani konumsal olarak oldukça yakın bir mesafede faaliyet gösteriyor olduğu da dikkate alındığında tüketicilerin …. sayılı markayı müvekkili şirket ve /veya müvekkili şirkete ait markalar ile ilişkilendireceğinin açık olduğunu, “…” markasının tanınmış bir marka olduğunu, müvekkili şirket ile anılan markaya yönelik olarak yoğun ve önemli yatırımlar yaptığını ve yapmaya devam ettiğini, davalı şirket tarafından … sayılı marka başvurusunun müvekkili şirketin tanınmışlığından yararlanmak maksadıyla gerçekleştirildiğini, kötü niyetli müracaat ve kullanım nedeniyle …. sayılı “…” markasının hükümsüzlüğüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili …’nin “….” şekil ibaresinin … Sınıf ile marka başvurusu gerçekleştirildiğini ve bu başvurunun tescil edildiğini, davacının …. başvuru numaralı “….” , … tescil numaralı “……. Havalimanı”, …. tescil numaralı “….”, … tescil numaralı, “…”, … tiscil numaralı “…” markalarını dayanak göstererek, açılan huzurdaki davanın şekil markaları üzerindeki haklarını, tescilli markalarının içinde geçen “….”, “…”, “…”, ibarelerinin bu kapsamda yer almadığını ve Türk Patent datalarından çevrimiçi yaptıkları araştırmalarda marka vasfına ulaşılmadığını, havalimanı işletmesi olduğunu unvanında belirten davacı …, “…” “….” ve “…” ibarelerini sahiplenerek tekelci bir zihniyet tutumu içerisinde herkesin kullanabileceği İstanbul şehir ismini, havalimanı ve airport genel ibarelerini tanınmışlık iddiası ile kendine mal ettiğini, unvanında görüleceği üzere markanın asli unsurunun “….”, “….” ve “….” ibarelerinin baş harfleri olan … ibaresi olduğunu, dolayısı ile …. ibaresinin …… Havalimanı’nın açılımı olan bu asli unsurun içeriğini sahiplenen şirketin bu anlamsal içerikten dolayı “….” markası içerisinde “…” ve “….” geçtiği için “….” , “….”, “….” ve “….” ibarelerini çağrıştırdığı gerekçesiyle davanın açıldığını, Türk Patent datalarında yaptıkları araştırma neticesinde tüm sınıflarda yapmış oldukları marka araştırması içinde “…” geçen 11186 adet marka başvurusuna, “….” geçen 1622 adet marka başvurusuna, “…” geçen 52 adet marka başvurusuna, “….” geçen 233 adet marka başvuru kaydına rastlandığını, bu ibarelere sıklıkla rastlanılmasının, ibarelerin fonetik olarak ya da kelime olarak diğer tescilli ibarelerin içinde geçtiğinden davacının davasında haksız olduğunu, müvekkiline ait …. sayı ile tescilli “…..” şekil ibareli marka ve itiraza konu edilen davacı markalarına görsel ve işitsel olarak bakıldığında mutlak surette bir benzerlik taşıması ve karıştırılmasının mümkün olmadığını, bu markaların mutlak surette bir benzerlik taşıdığı iddiasının, karıştırılma ihtimali dahi olmayan bu markalar karşısında herhangi bir gerçeklik taşımadığını, yazılışları, okunuşları, logoları ve yazım karakterleri birbirinden farklı olan bu markaların, farklı oldukları ve farklı işletmelere ait olduklarının açık ve bariz olduğunu, bu nedenle haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı markaları ve hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının sicil kayıtları celp olunmuştur.
Dosya, davalı adına tescilli … tescil numaralı markanın dava dilekçesinde belirtilen sebeplerle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 10/05/2022 havale tarihli raporunda; “Davalı markası açısından SMK m.6/1 kapsamında iltibasa dayalı hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmış olup, davalının, dava konusu markayı tescil ettirmesinin SMK m.6/9 kapsamında “kötüniyetli tescil” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususundaki takdirin mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili 13/06/2022 tarihli dilekçesi ile, dosya kapsamında sektör bilirkişisinin de bulunduğu bir heyetten rapor alınması gerektiğini, sektör bilirkişisinin ilgili hizmet ve tüketici kesimi bakımından görüşlerini açıklaması gerektiğini, markalar arasında iltibas riskinin bulunmadığı yönündeki savunmaların yerinde olmadığını, davalı şirket tarafından gerçekleştirilen başvurunun açıkça kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markanın tanınmış marka olduğu yönünde herhangi bir inceleme yapılmadığını, iddia ve beyanları ile dosyanın içerisinde sektör bilirkişisinin de bulunduğu bir heyete tevdii edilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin itirazları ciddi görüldüğünden, dosya kapsamı, deliller, taraf beyanları, önceki bilirkişi raporu ve TPMK kayıtları incelenmek suretiyle davalı adına tescilli … tescil numaralı markanın, dava dilekçesinde belirtilen sebeplerle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde rapor tanzimi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 18/07/2022 havale tarihli raporlarında; “Davacı yana ait … kod numaralı marka ile davalı yanın dava konusu … kod numaralı markasının nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer oldukları, markaların aynı hizmet gruplarında tescilli oldukları, bu çerçevede davalı yana ait dava konusu markanın SMK 6/1 hükmü kapsamında hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun değerlendirilebileceği, davalı yanın dava konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirir iken kötü niyetli olduğunu gösterir herhangi bir verinin dosya münderecatından tespit edilemediği, bu halde SMK m.6/9 kapsamında dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğundan bahsedilemeyeceği, ancak konu hakkında nihai değerlendirme ve takdirin yalnızca Mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davalı vekili 18/08/2022 tarihli dilekçesi ile, ikinci bilirkişi raporunda “….”, “…” ve “…” ibarelerini ihtiva eden markaların zayıf marka olarak değerlendirildiğini, ancak herhangi bir markanın zayıf marka olmasının, ilgili marka ile iltibas yaratacak kullanımların ya da tescillerin yapılabileceği anlamına gelmeyeceğinin tespitinin yapıldığını, ayırt edicilik kazandıracak unsurlar markaya eklenirse bu markanın tescile/kullanıma konu edilmesinin mümkün olabileceği değerlendirmesi yapıldığını, devamında ise davacıya ait … ibareli marka ile müvekkiline ait markanın karşılaştırılması sonucunda her ne kadar …. ve … ibareleri zayıf ibareler ise de; davalı yanın markasında yer alan … unsurunun markanın geri kalanına görece büyük puntolar ile yazılarak … unsurundan ayrılması, … unsurunun “…” kelimesinin kısaltılması olarak yaygın olarak kullanılması ve tüketici tarafından bu şekilde algılanacak olması, müvekkilin markasında yer alan “…” unsurunun markanın tescil edildiği hizmet grubu bakımından markaya ayırt edici nitelik kazandırmaması hususları bir arada değerlendirildiğinde davacı yana ait …. kod numaralı marka ile müvekkiline ait dava konusu …. kod numaralı markasının nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer oldukları, markaların aynı hizmet gruplarında tescilli oldukları, bu çerçevede müvekkile ait markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun değerlendirilebileceği kanaatine varıldığını, ikinci bilirkişi raporundaki bu değerlendirmeye katılmadıklarını, bilirkişi heyetinin hem müvekkiline ait markada yer alan … unsurunun markanın geri kalanına görece büyük puntolar ile yazılarak … unsurundan ayrılmasına ve …. unsurunun “….” kelimesinin kısaltması olarak yaygın olarak kullanılmasına değindiğini, hem de bu hususu markalar arasında iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer olmalarına yol açan bir durum olarak değerlendirdiğini, ancak “…” kelimesinin büyük puntolarla yazılmış olmasının benzerliğe sebebiyet vermeyeceğini, … kelimesinin kısaltması olan “…” ibaresi oldukça yaygın ve yalnızca bir kişinin tekeline bırakılamayacak bir ibare olduğunu, bu ibarenin kullanılmış olması veya büyük puntolarla kullanılmış olması davacının markalarıyla arasında iltibasa sebebiyet verecek benzerlik olduğunu göstermediğini, bu durumun netliğe kavuşması için aslolan markaların bir bütün olarak değerlendirilip karşılaştırılması gerektiğini, hem görsel, hem anlamsal hem de işitsel yönden karşılaştırma yapılması gerektiğini, bu hususta ilk bilirkişi raporundaki tespitin son derece yerinde ve hukuki olduğunu, bu yönlerden yapılan incelemelerde hem görsel hem anlamsal hem de işitsel yönden markaların iltibasa sebebiyet verecek şekilde benzerlik içermediği net bir şekilde tespit edildiğini, açıklanan nedenlerle, yeterli açıklama ve denetime açık değerlendirme içermeyen ikinci bilirkişi raporuna katılmadıklarını, bu konuda öncelikli olarak ilk bilirkişi raporuna itibar edilmesini talep ettiklerini, kötüniyet ile ilgili olarak değerlendirmelere katıldıklarını, davacının markaları ile müvekkilinin markası arasında iltibasa sebebiyet verecek ölçüde benzerlik olup olmadığı hususunda ilk bilirkişi raporu ile ikinci bilirkişi raporu arasında çelişkiler bulunduğunu, olup ikinci bilirkişi raporunda bu çelişkinin giderilmesine yetecek açıklamalar bulunmadığını, öncelikli olarak bu konuda ilk bilirkişi raporuna itibar edilmesi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatteyse bu çelişkinin giderilmesi ve davacının markaları ile müvekkilimin markaları arasında iltibasa sebebiyet verecek kadar benzerlik olmadığının tespiti amacıyla dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdii ile yeniden rapor alınmasını, davacının haksız davasının reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, davalı adına tescilli markaların benzerlik, karıştırma ihtimali, tanınmışlık ve kötüniyet nedenleriyle hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK’nun 6/1 md’sine göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
Mahkememiz, Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih ve … Esas ve …. Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere markaların benzerliği, karıştırma ihtimali gibi hukuki konularda bilirkişi raporları ile bağlı değildir. Bu nedenle ilgili hukuki konularda farklı tespitler içeren bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi cihetine gidilmemiştir.
Davalı markası siyah zemin üzerinde sarı harfler ile “…” unsurlarından oluşmaktadır. Markada “…” ibaresi diğer kelime unsurlarına göre daha büyük yer almaktadır ve “…” kelime unsuru markanın alt kısmında küçük bir şekilde konumlanmıştır. Markalar bütünsel olarak değerlendirilirken, tüketici algısında, kelime unsurlarının, şekil unsurlarına nazaran daha akılda kalıcı olduğu kabul edilir. Elbette ki dikkat çekiciliği ve orjinalliği yüksek şekil unsurları, bu genel kabulün istisnasıdır. Ancak somut olayda, davalı markasında yer alan şekil unsuru, kelime unsurlarına baskın olarak akılda kalacak, ayırdediciliği ve orjinalliği yüksek bir nitelikte değildir. Markada yer alan “…” kelimesi ise sektör ve hizmeti belirtmesi, görece küçük ve altta yer alması nedeniyle ayırdediciliğe katkısı bulunmamaktadır. Bu durumda davalı markasının asli ve ayırdedici kısmı “…” kelime unsurlarıdır. Davacının davaya dayanak markalarından… tescil numaralı markası ise “….” kelime unsurlarından oluşmaktadır. Sektör bilirkişisinin de yer aldığı 18/07/2022 havale tarihli raporda söz konusu davacı markalarının zayıf olduğu yönündeki tespitlere mahkememizce de iştirak edilmiş ise de, bu tespit, yalnızca zayıf markanın koruma kapsamının daha dar yorumlanması sonucunu doğurur; markanın tamamen korunmadan yararlanmayacağı anlamına gelmez. Bu durumda davacı markası ile davalı markasının asli unsuru yüksek derecede işitsel, kavramsal ve görsel benzerlik içermelerinin yanısıra sınıfsal olarak da benzerdirler. Davacıya ait … tescil numaralı marka ise münhasıran “…” kelime unsurlarından oluşmaktadır. Gerek tüm ortalama tüketici algısında “…” kısaltmasının, doğrudan İstanbul kelimesini refere etmesi, gerekse “…” kelimesinin anlamının havalimanı olması ve söz konusu İngilizce kelimenin bilinirliğinin yüksek düzeyde olması nedeni ile “…” kelimesi ile karşılaşan tüketici zihninde doğrudan bu kelimenin havalimanı olarak algılanacağı anlaşıldığından … sayılı marka ile de davalı markası arasında iltibasın bulunduğu kanaatine varılarak bilirkişi raporlarındaki aksi görüşe mahkememizce iştirak edilmemiştir. Bu nedenlerle söz konusu anlamsal, işitsel, görsel ve sınıfsal benzerliklerin yüksek oranda olması nedenleri ile özel bir dikkat ve eğitim seviyesine sahip olmayan ortalama tüketici nezdinde markalar ya da işletmeler arasında idari/ekonomik ilişkilendirme riskinin bulunduğu ve dar olan zayıf marka koruması kapsamında da SMK 6/1 anlamında hükümsüzlük koşullarının oluştuğu hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar davacı tanınmışlık iddiasında bulunmuşsa da bu iddiasını ispata yarayacak delillerini sunamadığı ve bu hususu ispatlayamadığı anlaşılmıştır.

Kötüniyetli tescil yönünden yapılan değerlendirmede ise;
SMK’nun 6/9 maddesine göre kötüniyetle yapılan marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı kanunun 25.maddesine göre ise kötüniyetli tescil, aynı zamanda bir hükümsüzlük sebebidir. “Kötüniyetli tescil” kavramından ne anlaşılması gerektiği, her somut olayda ve o olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Genel olarak ticari dürüstlük kuralına aykırı tesciller kötüniyetli kabul edilmelidir.
Her ne kadar davacı yan, kötüniyet iddiasında bulunmuş ise de, hukukumuzda aslolanın iyiniyet olması, kötü niyeti iddia edenin bu hususu ispat külfeti altında bulunması ve dosyada davalının kötü niyetini ispata yarayacak derecede bir delil sunulmamış olması nedeni ile davacının bu yöndeki talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan tüm gerekçelerle davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KABULÜ İLE;
Davalıya ait … tescil numaralı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, karar kesinleştiğinde SİCİLDEN TERKİNİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile 21,40 TL harcın, davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 6.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 197,50 TL posta/tebligat masrafı olmak üzere toplam 6.316,10 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/10/2022

Katip ….
¸

Hakim ….
¸