Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/505 E. 2023/53 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/505
KARAR NO : 2023/53

DAVA : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i ve
Durdurulması, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 17/02/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka’dan Doğan Haklara Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i ve Durdurulması, Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava konusu “…” ibareli markanın müvekkilinin yazı karakterleri ile tasarım markası olan tanınmış “…” markasının adeta komik unsur eklenmiş seri marka izlenimini vermekte olduğunu, aynı sınıf ve aynı ve / veya aynı türdeki ürünlerde ve aynı yazım karakteri ile tescil edildiğini, müvekkilinin, tescili tesadüfen ürünleri aynı mecralarda ve internette görmesi akabinde öğrendiğini, davalılar tarafından müvekkilinin tasarım haklarına sahip olduğu tasarım ürünlerinin de taklidi olan ürünlerde ve müvekkilinin markasının, ticari ürünlerinin, ürünlerinin sunuş ve satış şeklinin ve konseptinin taklidi şeklinde davacı müvekkilin müşterileri açısından açıkça iltibas ve iktibas yaratıcı şekilde kötüniyetli olarak kullanılmakta olduğunu, dava konusu kötüniyetli tescile ve kullanımına havi “…” markasının, davacı müvekkilinin gerçek, üstün, kullanım ve yurt iç ve yurt dışı tescil öncelikli “…” ve “…” ana ibareli markaları ile birebir benzer, iltibas ve iktibas yaratıcı ve tescil edildiğini ve kullanıldığı ürünler açısından aynı ve / veya aynı türde olduğunu ve kullanılan ürünlerin de müvekkilin tescilli ve / veya tescilsiz tasarımlarının ve ticari ürünlerini, konseptinin taklidi ve birebir benzeri olduğunu, müvekkili şirketin dünyada ilk defa baskıyı ayakkabı ürünlerine uygulayan şirket olduğunu, ayakkabı ürünlerine dijital hazırlanan tasarımlarını baskı yaparak dijital baskıyı şık sanatsal ve giyilebilir ürünlere dönüştürdüğünü, …. tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “….”, … tescil numaralı, “…”, … tescil numaralı “… “, … tescil numaralı “…”, …. tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “… “, … tescil numaralı “www…..com”, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…” tescillerine sahip olduğunu, davalı … adına kötüniyetli olarak tescil ettirilen ve hükümsüzlüğü gereken, …. tescil numaralı, 17.09.2018 başvuru ve 31.01.2019 tescil tarihli, “…” ibareli markasının, davacı müvekkilinin uzun yıllardır tescilli ve sektörde,Türkiye’de ve yurt dışında tanınmış “…” VE “…” ana ibareli markalarından türetildiğini, komik unsur eklenmiş olduğunu, ibarelerin açıkça iltibas ve iktibas yaratmakta olduğunu, sınıf ve ürünleri ile müvekkilinin yurt içi ve yurt dışı tescil ve kullanımın öncelikli “…” markaları ile aynı ve / veya aynı türden olduğunu, açıkça iltibas ve iktibas yarattığını, “…” markası müvekkilinin “…” markasından ayırt edilebilmesi mümkün olmadığını, seri marka izlenimi de yarattığını, açıklanan nedenlerle, davalı … adına kötü niyetli olarak tescil edilen markanın hükümsüzlüğüne; 6769 sayılı SMK md. 149 ve TTK md. 54 vd uyarınca, müvekkili şirketin tescilli ve sektörde tanınmış marka haklarına ve tescilli ve tescilsiz tasarım haklarına tecavüzünün tespitine, durdurulmasına, men’ine, giderilmesine, tecavüz teşkil eden maddi durumun ortadan kaldırılmasına, davalıların bu eylemleri ve ürün, tasarım ve konsept taklitleri aynı zamanda hem SMK. hem de T.T.K hükümleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğinden haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, men’ine, giderilmesine, haksız rekabetten doğan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, bu durumun önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin uzun yıllardır ayakkabı ve tekstil sektörlerinde tescilli ”…” markası ile faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin piyasaya sunmakta olduğu ”…” markası ile ayakkabı ürünleri ile kısa sürede tüketici nezdinde belirli bir tanınırlığa ulaştığını, müvekkilinin faaliyet göstermekte olduğu uzun yıllarca ticari faaliyetleri ve tanıtımları neticesinde tüketiciler nezdinde tercih edilen belirli bir tanınırlığa ulaşmış bir marka haline geldiğini, dava konusu markanın TP nezdinde müvekkil … adına usul ve yasalara uygun olarak tescil edildiğini ve kayıtlı …. tescil numaralı, 17.09.2018 başvuru ve 31.01.2019 tescil tarihli, “…” ibareli markasının tescillendiğini, davacının mesnetsiz davasının reddi gerektiğini, dava konusu markanın tescil kapsamındaki ve faaliyetler dahilindeki 18. ve 25. sınıf dahilindeki ürünlerin satışı hizmetleri için “…” adı altında davalıya ait birebir aynı mal sınıfında yer aldığını, buna dair kötüniyet iddialarının komik ve tamamen haksız olduğunu, davacının markası olan “…” ile müvekkilinin “…” markasının ayırt edilemeyecek kadar benzer ve iltibas ve iktibas yaratacağı iddiasının asılsız olduğunu, dava konusu tescile ve kullanımına havi “…” markasının, davacının “…” ve “…” ana ibareli markaları ile birebir benzer, iltibas ve iktibas yaratıcı ve tescil edildiğini ve kullanıldığı ürünler açısından aynı ve / veya aynı türde olduğunun asılsız olduğunu, kullanılan ürünlerde davalının tescilli ve / veya tescilsiz tasarımlarının ve ticari ürünlerini, konseptinin taklidi ve birebir benzer olduğuna ilişkin davalının beyanının ispattan uzak ve gerçek dışı olduğunu, 2 yıldan fazladır müvekkilinin ”…” markası adı altında satışa ürettiğini, satışa sunduğu ürünleri, davacının tescilsiz ve tescilli tasarım ürünleri ve lisans bedeli ödeyerek lisans hakları ile satışa sunduğu bazı ürünleri ile birebir aynı ve / veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu iddiasının tamamen asılsız olduğunu, davacının 2018 yılından bu yana müvekkiline karşı herhangi bir ihtarname çekmediğini, marka başvuru esnasında, yayın esnasında dahi itiraz etmemesi sebebiyle ayrıca davasının ret edilmesi gerektiğini, diğer bir hususun ise davada müvekkilinin kullanımındaki “…” ibaresi ile davacı adına tescilli markayı oluşturan “…” ibaresi arasında ayniyet veya ayırt edilecek derecede bir benzerlik fazlası ile bulunmakla birlikte davacının sahibi ve lisans hakkına sahip olduğunu bildirdiği markalar ile müvekkilinin hükümsüzlüğü istenilen markalarının karıştırabilecek derecede benzer olmadığını, müvekkilinin markasının tescil tarihinden itibaren kullandığını, davacının asılsız iddiaları gereği haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturmadığı gerekçesi ile davanın reddi gerektiğini, davaya konu marka başvurusunun yapılmış olduğu tarihlerde veya bu tarihlerden önce taraflar arasında herhangi bir ticari, ekonomik ilişki, bağlantı olduğunu veya yine bu tarihlerde taraflar arasında hukuki bir niza bulunduğunu tevsik edecek herhangi bir belgenin de davacı tarafça sunulamaması nedenleri ile davacının kötü niyetli olduğunu, açıklanan nedenlerle, açılan davanın ve tüm taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı ve davalı adına kayıtlı marka tescil belgeleri celp olunmuş
Dosya, davalı adına tescilli …. tescil numaralı markanın hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, davalıların davacı marka haklarına tecavüz, tasarımdan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetlerinin olup olmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 12/08/2022 havale tarihli raporlarında; “Davacının tasarımdan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetin olup olmadığı açısından değerlendirmede, davacı tarafa ait ürün görselleri ile davalı tarafa ait ürün görselleri arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde farklılıklar bulunduğu, bu sebep ile farklı olarak algılandıkları, SMK 81/1 a uyarınca davalı kullanımının davacıya ait mevcut tescilli tasarımlar ve tescilsiz hale gelen tasarıma SMK 81/1 a uyarınca tecavüz niteliği arz etmeyeceği ve bağlantılı olarak objektif iltibas koşullarının oluşmaması nedeniyle TTK m.55’e göre haksız rekabetin oluşmayacağı, davalı markasının hükümsüzlüğü açısından değerlendirme, SMK m.6/1 kapsamında hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığı tespit edilmekte olup, işbu tespite dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak aynı veya benzer olmadıkları tespit edilmiş olmakla, SMK m.6/5’in somut olay bakımından tescil engeli oluşturmayacağı ve somut olaya uygulanma imkanı olmadığından hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığı tespit edilmekte olup, işbu tespite dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, SMK m.6/9 kapsamında Davalının kötüniyetli olup olmadığı hususundaki takdir, tamamen hukuki bir nitelendirmeyi gerektirdiğinden, dava konusu markanın tescilinin, “kötüniyetli tescil” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun takdirinin Mahkemeye ait olduğu, davacı markalarına tecavüz ve haksız rekabet açısından değerlendirme: Davalının “…” şeklindeki markasal fiili kullanımının, SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı tespit sonuç ve kanaatine ulaşılmış olup, işbu tespite dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, davalının “…” şeklindeki tescilli markasal kullanımının, davacının markası ile karıştırılmaya yol açacak bir kullanım sergilemediği tespitleri ışığında, davalının kullanımının TTK m. 55/1-a-4 kapsamında haksız rekabet teşkil etmeyeceği tespit sonuç ve kanaatine ulaşılmış olup, işbu tespite dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, frıda kahlo unsurunun kullanılması iddiası yönünden değerlendirme, 06/11/2019 tarihli ve davacı ile dava dışı şirket olan …. arasında akdedilen Lisans Sözleşmesinin dosyaya sunulduğu görülmekle birlikte, söz konusu sözleşmenin Türkçe çevirisinin dosya içinde yer almadığının tespit edildiği, ilgili Lisans Sözleşmesinin, davacıya, “inhisari haklar tanıyıp tanımadığı”, “hangi ürünleri kapsadığı”, “tarafların yükümlülükleri”, “geçerlilik süresi” vb hususlar sözleşmenin Türkçe çevirisi sunulduğunda değerlendirilebilecek olup, davacıya “….” marka ve görsellerinin kullanılması noktasında inhisarı hak tanınması durumunda, davalının “….” görsellerini kullanması herhangi bir izne dayanmadığı müddetçe, davalı kullanımının “….” markası açısından markaya tecavüz ve bağlantılı olarak Haksız Rekabete yol açacağı, inhisari hak tanınmaması ama sadece Lisans ile kullanım hakkı verilmesi durumunda ise, davalının “….” görsellerini kullanması herhangi bir izne dayanmadığı müddetçe, davalı kullanımının davacı açısından haksız rekabet olarak değerlendirilebileceği” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davalılar vekili 08/09/2022 havale tarihli dilekçesi ile, davacı tarafa ait ürün görselleri ile davalı tarafa ait ürün görselleri arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde farklılıklar bulunduğunu, bu sebep ile farklı olarak algılandıklarını, SMK 81/1 a uyarınca davalı kullanımının davacıya ait mevcut tescilli tasarımlar ve tescilsiz hale gelen tasarıma SMK 81/1 a uyarınca tecavüz niteliği arz etmeyeceğini ve bağlantılı olarak objektif iltibas koşullarının oluşmaması nedeniyle TTK m.55’e göre haksız rekabetin oluşmayacağını, hükümsüzlük yönünden tespitlere dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin mahkemeye ait olduğunu, bilirkişi raporunda aleyhlerine olan hususları hiçbir şekilde kabul etmediklerini, … unsurunun kullanılması iddiası yönünden, bilirkişi raporunda beyan edilen dava ile ilgili herhangi bir ilişiği olmayan tespitlere yönelik müvekkilinin … ile ilgili taahhütname verdiğini, müvekkilinin … ile ilgili olarak herhangi bir haksız rekabete dair bir işlem yapmadığını ve sosyal ağları dahil olmak üzere herhangi bir işlem de gerçekleştirmediğini, bu sebeple aleyhe olan kısımlar ile ilgili bilirkişinin gerekli inceleme ve araştırmayı yapmadan düzenlenmiş olduğu raporun aleyhlerine olan kısımlarını kabul etmediklerini, itirazları doğrultusunda yeniden değerlendirme yapılmasını, davacı yanca açılan davanın ve tüm taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 08/09/2022 havale tarihli dilekçesi ile, raporun metni ile sabit olarak dosyadaki önemli ve tüm delillerinin incelenmediğini ve değerlendirmeye alınmadığını, yargılamanın sağlığı açısından incelenmeyen ve değerlendirilmeyen delillerinin incelenmesi gerekliliği sebebiyle itiraz ettiklerini, bilirkişi raporunun eksik inceleme yanında son derece hatalı kanaatlerine dayalı olduğunu, davalının, … markasının tescili ve müvekkilinin ürünleri, tasarımları, konseptini, ürünlerin sunuluş şeklini taklit etmek suretiyle kullanımın SMK m.6 kapsamında tüm unsurları ile kötüniyetli olduğunu, davalıların iyiniyetten yoksun şekilde haksız kazanç elde etme amaçlı hareket ettiklerini ve haksız kazanç elde ettiklerini, bilirkişi raporuna haklı ve yasal itirazlarının ve son derece eksik ve yargılamanın sağlığı açısından önemli delilleri incelenmeksizin, hatalı kanaatlere havi rapor tesis eden bilirkişi heyetinin tamamının reddi taleplerinin kabulüne, mahkemece konularında uzman/akademisyen, tekstil, çanta, deri/ayakkabı, giyim sektöründe, tasarım markaları konularında uzman bilirkişinin marka vekilinin ve e-ticaret konusunda da uzman bilişim uzmanının da katılımı ile oluşturulacak en az 3 kişilik yeni bilirkişi heyeti ile, mevcut heyet tarafından incelenmeyen tüm dosya kapsamı, tüm delilleri ve tarafların online ticaret web sitelerinde ve online satış platformlarında ve sosyal medya hesaplarında ve internet portallarını da kapsar şekilde yeniden inceleme yapılmasına, aksi kanaatte itirazları doğrultusunda ek rapor tesisine, dosyada İngilizcesi mevcut lisans alan davacı müvekkili ile lisans veren …. şirketi arasında akdedilen 06/11/2019 imza tarihli lisans sözleşmesinin ve 01/09/2020 tarihli Lisans Anlaşmasının ve lisansın 30 Nisan 2023 tarihine dek uzatıldığı kanıtlar Lisans Anlaşması Zeyilnamesinin Yeminli Tercüman çevirisine havi Türkçe çevirisinin ve ekli Taahhütnamenin incelenmesine ve yeni bilirkişi heyetinin incelemesine sunulmasına, davanın tüm talepleri ile birlikte kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince 21/09/2022 tarihli dilekçesi ekinde, müvekkili ile lisans veren … arasında akdedilen 06/11/2019 imza tarihli lisans anlaşmasının ve 01/09/2020 tarihli Lisans Anlaşmasının aslı ve Türkçe tercümesinin sunulduğu görülmüştür.
Davacı tarafça sunulan sözleşme ve tercüme evrakları ile görselleri incelenerek taraf itirazları değerlendirilmek suretiyle ek rapor tanzimi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 29/12/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; “davacının tasarımdan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetin olup olmadığı açısından kök rapordaki görüşlerinden dönülmesini gerektirecek bir durumun mevcut olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğü açısından kök rapordaki görüşlerinden dönülmesini gerektirecek bir durumun mevcut olmadığı, davacı markalarına tecavüz ve haksız rekabet açısından kök rapordaki görüşlerinden dönülmesini gerektirecek bir durumun mevcut olmadığı, davacı tarafça sunulan sözleşme ve tercüme evrakları ile davalı tarafça sunulan taahhütname kapsamında, “…” unsurunun kullanılması yönünden, söz konusu Sözleşme kapsamında, Davacıya, “…” marka ve görsellerinin kullanılması noktasında inhisarı (münhasır) hak tanınmadığı, sadece İnhisari olmayan (Basit) Lisans ile kullanım hakkı verildiği, davalı tarafça sunulan Taahhütnamenin, 01.11.2021 tarihi sonrasındaki eylemler açısından verilmiş bir taahhüt olduğu dikkate alındığında, dava tarihi itibariyle (21.06.2021), davalı açısından “…” görsellerinin kullanımına dair herhangi bir iznin mevcut olmadığı, dolayısıyla, davalının karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanımının, TTK m. 55/1-a-4 kapsamında davacı açısından haksız rekabet olarak değerlendirilebileceği” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Dava, davalının, davacıya ait markalardan doğan haklar, tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti, durdurulması ve men’i ile marka hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
Marka hükümsüzlüğü talebine yönelik yapılan değerlendirmede;
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK’nun 6/1 md’sine göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
Somut olayda davacının davaya dayanak markalarından …., … ve … tescil numaralı markalar ile davalı markası arasında sınıfsal benzerliğin bulunmadığı, … tescil numaralı markanın ise, davalı markasından sonra tescil edilmiş olması nedeniyle değerlendirmeye alınamayacağı anlaşılmıştır.
Davalı markası ile sınıfsal benzerliği olup, tesil önceliği bulunan davacı markalarının … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “… “, …. tescil numaralı “….”, … tescil numaralı “… “, … tescil numaralı “www…..com” ve … tescil numaralı “… ” ibare ve unsurlarından oluştuğu “…” kelime unsurundan müteşekkil davacı markası ile kıyaslandığında söz konusu markaların işitsel, anlamsal ve görsel olarak farklılıklar içerdiği ve ortalama tüketici nezdinde, bütünsel değerlendirmede farklı olarak algılandıkları, hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Kötüniyet iddiası yönünden yapılan incelemede;
Kötüniyetten ne anlaşılması gerektiği ve hangi koşullarda varlığının kabul edilmesi gerektiği her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husus olmakla birlikte “ticari dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve başkasının markasını ele geçirmeye, başkasının markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlamaya yönelik olarak, “önceki marka sahibini tescil konusu ürünleri pazarlamaktan alıkoyma, piyasaya girmesini engelleme amacı ile” yapılmış tesciller kötüniyetli kabul edilmektedir. Hukukumuzda iyiniyet asıldır. Yani kötüniyet iddiasında bulunan bu iddiasını ispat külfeti altındadır. Davaya konu olayda davalının davaya konu 2018/82677 tescil numaralı markalarının kötüniyetli tesciline delalet eder yeterli ve somut delil dosyaya sunulmadığından bu iddianın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Markalardan doğan haklara tecavüzün tespiti davası yönünden yapılan değerlendirmede;
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Davacının fiili markasal kullanımlarının tescilli markasından uzaklaşarak davacı markalarına yaklaşma iradesini göstermediği; tescilli halinin ise davacı markaları ile karıştırma ihtimali doğurmadığı, bu itibarla marka haklarına tecavüzün hukuki koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır.

Tasarım tecavüzü iddiaları bakımından yapılan değerlendirmede;
SMK’nun 55.md’sine göre tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür. Burada kanun koyucu patent ve faydalı modelden farklı olarak fonksiyona değil, görünüme koruma bahsetmiştir. Bu nedenle tecavüz iddiaları da ürünün “görünümü” nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Bir tasarımın koruma kapsamı belirlenirken o tasarımın bilgilenmiş kullanıcı gözünde oluşturduğu genel izlenim ile bariz bir benzerlik gösteren bütün tasarımların birlikte dikkate alınması gerekir. Kıyaslanan tasarımlar arasında sadece küçük ayrıntılarda farklılık varsa tasarımların aynı olduğu kabul edilir. Yine bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim ile herhangi bir tasarımın böyle bir kullanıcı üzerinde oluşturduğu genel izlenim arasında genel bir farklılık varsa tasarım ayırd edici niteliğe sahip demektir. Burada, tasarım alanında, özellikle dikkat edilmesi gereker husus korumanın, görünüm, şekil, doku ve ergonomi gibi özelliklere hasredilmesidir. Tasarım hakkı ürün ve eşyaların teknik işlevini değil, dış görünümünü konu etmektedir.
Kanunda yer alan “bilgilenmiş kullanıcı” özel bir bilgiye sahip olmadan markalar alanında markaları karşılaştırabilen ortalama tüketici kavramı ile ilgili sektörde teknik bilgiye sahip uzman arasındaki kişidir. Ayırt edici niteliğin belirlenmesinde tasarımların karşılaştırmasını yapacak bilgilenmiş kullanıcı üretici, satıcı, tasarımcı veya teknik uzman değildir. Sektörde bu tür tasarımların olduğunu bilen dikkatli ve deneyimli ürün kullanıcısıdır.
Tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu, alınan bilirkişi raporları ve yukarıda değinilen yasal düzenlemeler topluca değerlendirildiğinde; davalı yana ait ürünlerin davacı yana ait ..,..,…. numaralı tasarımlar ile grafik kompozisyonu oluşturan öğelerin biçimleri, renkleri, oranları, yerleşimleri, zemin ile ilişkileri yönünden farklılaştıkları, bilgilenmiş kullanıcı nezdinde yarattıkları genel izlenimde farklı olarak algılandıkları, tasarım hakkına tecavüzün hukuki koşullarının oluşmadığı kanaatine ulaşılıştır.
Haksız rekabet iddiaları bakımından yapılan değerlendirmede; davacının “…” görsellerinin kullanımı ile ilgili herhangi bir tasarım tesciline sahip olmadığı, inhisari olmayan lisans alan sıfatıyla da söz konusu tasarımlara tecavüz iddiasında bulunamayacağı anlaşılmıştır. Davalı kullanımlarının inhisari olmayan lisans alan sıfatında olan davacıya yönelik tasarım tecavüzü teşkil etmemekle birlikte haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilmelidir. Davalının fiili kullanımlarında “….” isimli Meksikalı bir ressamın popüler kültür ikonu haline gelen tasvirinin yer aldığı, söz konusu tasvirin kullanımının Türkiye’de herhangi bir tasarım, marka, telif gibi tescilli-tescilsiz sınai ya da fikri mülkiyet hakkına dayalı olmadığı, söz konusu tasvirin Türkiye’de tescilli olmadığı, davacının lisans alan iddiasında bulunduğu, ancak buna ilişkin yani münhasır lisans sahibi olduğuna ilişkin iddiasını sunduğu delil ve sözleşmelerle ispatlayamadığı anlaşılmıştır. Haksız rekabet açısından değerlendirilmesi gereken husus tescilsiz tasarımın haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunmasının koşullarıdır.
“… 6769 sayılı SMK’daki koruma bir yana tescilsiz tasarımların haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunabilmesi ancak ve ancak mutlak manada yenilik ve ayırt edicilik niteliğinin bulunması, onu üreten işletme ile bütünlük arz ederek aynen bir marka gibi işletmesel kökene işaret edecek derecede yüksek bir ayırt edicilik düzeyine ulaşması ve onunla özdeşleşmesi, öte yandan taklidini üretenlerce işletmesel kökenleri itibariyle de tasarıma konu malların işletmesel kökenlerinin karıştırılmasına yol açacak tedbirlerin alınmaması, diğer bir anlatımla hedef tüketici kitlesinin bakış açısına göre orijinal ve taklit malların aynı veya aralarında idari, ekonomik ya da işletmesel bağ bulunan işletmelerce üretilmiş olabileceği hususunda karıştırma ihtimaline yol açılması halinde söz konusu olabilecektir. Bunun dışında orijinal tescilli tasarımlar için bile her beş yılda bir yenilenmek koşuluyla yirmi beş yıllık koruma sağlandığı ve bu sürenin sonunda tasarım hakkının topluma intikal edeceği kabul edildiği halde haksız rekabet hükümlerinden ve emeğin korunması ilkesinden hareketle sırf orijinal olmasından dolayı tescilsiz tasarımlara daha fazla hak bahşedildiği de iddia edilemez.(Füsun Nomer Ertan, Tasarımların Haksız Rekabet Hükümleri Çerçevesinde Korunması Artık Söz Konusu Değildir, Türkan Rado’ya Armağan, On İki Levha, İstanbul-2020, s.313-317).
Haksız rekabetin önlenmesindeki amaç, piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket etmesini sağlamak suretiyle bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Dürüst ve bozulmamış rekabetin varlığı, piyasa katılımcılarının(tüketiciler, tacirler, rakipler) yanında bireysel rekabet düzeninin korunmasını da gerektirir. Tacirlerin korunması ilkesi çerçevesinde koruma unsurlarından biri de emeğin ve yatırımların korunması olmakla birlikte fikri mülkiyet hakları özelinde bütün dünyada ve ülkemizde geçerli olan tescile bağlı ve süre ile sınırlı koruma ilkelerinin de göz ardı edilmemesi gerekir. Bu çerçevesinde haksız rekabet hükümlerine dayanılarak anılan ilkeleri geçersiz kılacak veya zedeleyecek yorumlardan dikkatle kaçınılmalı ve bu noktada haksız rekabet hükümleri dar yorumlanmalı, konuya ilişkin özel hükümlerin ötesinde mal veya hizmetlerle ilgili olarak tekel yaratılmamalı, ekonominin sağlıklı şekilde işlemesi için serbest rekabet ortamı özenle korunmalıdır.
… İlk defa yurtdışında kamuya sunulmuş belli bir süre sonra Türkiye’de ticarete konu edilmiş ve tescile dayalı koruma tercihinde de bulunulmamış tasarımlar yönünden tasarıma konu malların bir başkasınca üretilmiş ve piyasaya sunulmuş olması halinde sadece tasarımın orijinal, davacı ile özdeşleşmiş ve büyük emek ve çabalarla tanıtılmış olması, bu davranışın haksız rekabet olarak nitelendirilmesine yeterli olmayıp ayrıca onu üreten işletmeler arasında ortalama tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma ihtimaline de yol açılması gerekir.
Dairemizin 21/03/2008 tarih ve …. sayılı “….” kararı ile yine dairemizin 18/10/2018 tarih ve … Esas-… Karar sayılı USB kararında zikredilen ilkelere uygun olarak davaya konu tescilsiz tasarıma konu ayakkabıların davacı şirketle özdeşleşecek bir ürün haline gelerek işletmesel kökene işaret eden bir ayırt edici işaret haline dönüşüp dönüşmediği tartışılmaksızın dönüşmüş olsa bile davalı tarafın üretmiş olduğu ayakkabılarda davacının kullandığı markasından oldukça farklı ibareyi kullanmak suretiyle her iki tarafa ait ürünler arasında işletmesel köken itibariyle karıştırılma ihtimalini önleyecek tedbirleri aldığı dikkate alınmaksızın somut olaya haksız rekabet hükümlerinin uygulanması doğru olmamış ve hükmün bu nedenle mümeyyiz davalı yararına bozulmasını gerektirmiştir.” (Y.11. H.D. 22/04/2021 Tarih, 2021/89 Esas, 2021/3954 Karar)
Davaya konu olayda, davacının tescilsiz ve lisans sahibi olduğunu iddia ettiği tasarımın orijinal, davacı ile özdeşleşmiş ve büyük emek ve çabalarla tanıtılmış olduğuna ilişkin herhangi bir delil dosya içeriğinde mevcut olmadığı gibi davalının, davacı markasıyla karıştırma ihtimali olmadığı tespit olunan kendisine ait “…” markası altında ürünlerinin ticaretini yaptığı, bu hali ile iki tarafa ait ürünler arasında işletmesel köken itibariyle karıştırma ihtimalini önleyecek tedbirleri aldığı, haksız rekabetin önlenmesi ile serbest rekabet ortamının desteklenmesi ilkeleri arasında somut olay itibariyle serbest rekabet ortamının desteklenmesinin gerektiği, aksi halin kabulünün piyasa aktörleri aleyhine serbest rekabet ortamını bozucu haksız etkiler doğuracak mahiyette olacağı kanaatiyle bilirkişi raporundaki farklı görüşe mahkememizce iştirak edilmemiş ve haksız rekabet iddiaları yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
Yukarıda anılı gerekçeler doğrultusunda, davacının tüm dava ve talepleri yönünden red kararı verilmiş olmakla birlikte duruşma tutanağı yazımı sırasında “… markalara tecavüz, tasarıma tecavüz …” yazılması gerekirken “tasarıma tecavüz” kısmının sehven yazılmadığı, gerekçeli kararın ise kısa kararla çelişkili olamayacağı ilkesi sebebiyle söz konusu maddi hatayı içeren hüküm fıkrası değiştirilmeden gerekçeli karara alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının, davalı … a ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğü; davacı yana ait markalara tecavüz ve haksız rekabet davalarının ayrı ayrı REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın, davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre reddedilen marka hükümsüzlüğü davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre reddedilen tecavüz davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre reddedilen haksız rekabet davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/02/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸