Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/468 Esas
KARAR NO : 2021/266
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 03/05/2021
KARAR TARİHİ : 24/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/01/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 1991 yılında kurulduğunu ve ülkemizin önde gelen tıbbi flaster, ilkyardım bandı, yara bandı, göz bandı, enjeksiyon serisi, biyosidal ürünler (dezenfektan) ve romatizma yakısı ile tek kullanımlık cerrahi ürünler (maske vd.) üreticilerinden biri olduğunu, müvekkilin “…” ibaresini içeren tescilli bir çok markası bulunduğunu, müvekkilin sağlık ve medikal sektöründe 1999 yılından beri “…” markalarını kullandığını, müvekkilin sağlık ve medikal sektöründeki faaliyetleri kapsamında tek kullanımlık maske üretimi yaptığını, müvekkilinin üretimini yaptığı maskeyi … no.lu ” …” markası ile arz ettiğini, davalının, müvekkili şirkete ihtarname göndererek, … no.lu “…” markasını gerekçe göstererek maske emtiasının da dahil olduğu 10 ve 35. sınıftaki mal ve hizmetler için müvekkilin “… …” markasını kullanmamasını talep etmesi üzerinde davalı markasından haberdar olduklarını, davalıya gönderilen cevabi ihtarnamede, davalıya ait markanın kullanımına son verilmesi, aksi halde hukuki yollara başvurulacağı ihtarında bulunulduğunu, davalının markasının müvekkilin “… …” markasının tescil edildiği 10. sınıftaki mal ve hizmet sınıflarında tescil edilmiş olduğunu, müvekkilinin yıllardır “…” markalı ürünlerini üretmekte ve piyasaya arz etmekte olduğunu, dava konusu “…” markası ile müvekkilinin tescilli “… …” markasının hem tescil edildikleri sınıflar hem de tescil öncesi gerçek hak sahipliğine dayalı kullanımlar açısından çelişmekte olduğunu, dava konusu … no.lu “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin … no.lu “…” markasının usule uygun olarak tescil edilmiş olduğunu; müvekkilinin marka tescil başvurusunda iyiniyetli olmadığı yönündeki iddianın somut delillerle ispat edilemediği gibi sadece markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayanmakta olunduğunu, tarafların markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, kaldı ki, karıştırma ihtimali olsa dahi salt bu sebeple müvekkilin başvurusunun iptalinin mümkün olmadığını, müvekkili şirkete ait olan “…” markasının bütün halinde kullanılmakta olduğunu, davacı yanın iddiasının “… …” markası ile “…” markasının benzerlik taşıdığı yönünde olduğunu, oysa davacının “…” ekini markaya son ek olarak kullanmakta ve asıl markası olan “…” markasına ek yapmış bulunakta iken müvekkili şirket markasındaki “…” ifadesinin bir ek olmayıp birleşik bir şekilde “…” olarak kullanılmakta olduğunu, markaların piyasada karıştırılma ihtimali bulunmadığını, somut olayda, müvekkili markasında ayırt edici nitelikte farklı unsurlar yer almakta olduğunu, davacıya ait markanın ayırt edici gücünün ise düşük olduğunu, markaların görsel ve işitsel olarak bıraktığı izlenimdeki farklılıklar birlikte değerlendirildiğinde, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığının açık olduğunu, müvekkilin, Covid-19 pandemisi başından itibaren “…” markalı maskeleri üretmekte olup ne tüketici tarafından ne de davacı tarafından markanın karıştığına dair geri dönüş almamış olduğunu, davacının ise “…” veya “… …” markalı maskeler üretmemiş olduğunu, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı ve davalı adına tescilli markaların sicil kayıtları celp olunmuştur.
Dosya, davalıya ait … tescil numaralı markanın önceye dayalı gerçek hak sahipliği, benzerlik, karıştırma ihtimali sebepleriyle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 10/11/2021 tarihli raporunda; “Davaya dayanak yapılan … no.lu “… … ” markasının 03, 05, 10 ve 44. sınıflarda davacı adına tescil edilmiş olduğu, davacının ihtilaf konusu “…” ibaresini uzun yıllardır farklı tıbbi malzemelerde kullandığı, dosyaya sunulan en eski tarihli faturadan tespit edildiği üzere 14.07.2020 tarihi itibariyle “…” emtiasında kullanmakta olduğu, Hükümsüzlüğü talep edilen … nolu “…” markasının 10 ve 35. sınıflarda davalı adına tescil edilmiş olduğu, taraflar adına tescilli olan markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında, taraf markalarının SMK m. 5/1/ç kapsamında değerlendirilebilecek şekilde aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadıkları, taraf markaları bir bütün olarka incelendiğinde, markaların esas unsurlarının aynı olmasının markalar arasında karışıklığa sebebiyet verebilecek nitelikte olduğundan, dava konusu … no.lu “…” markasının davacı markası ile aynı olduğu 10.sınıf mallar ve benzer olduğu 35. sınıf hizmetler yönünden SMK m. 6/1’deki hükümsüzlük koşullarını taşıdığı sonucuna varılabileceği, davacının marka tescili daha eski tarihli olmakla, karine olarak davacının “…” markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğu, davalı tarafın, davacının … nolu “… … ” markasının başvuru tarihinden önce “…” ibaresini maske ürününde markasal kullanımını gösterir bir delil dosyaya sunmamış olduğu göz önüne alınarak, dava konusu … no.lu “…” markasının SMK m. 6/3’e dayalı olarak hükümsüzlük şartlarının olduğunun kabul edilebileceği, dosya kapsamında yapılan incelemede, davacının markasal kullanımı tespit edilmekle, birlikte, bu markasal kullanım neticesinde markanın belli bir tanınmışlık düzeyine ulaştığını ispata yeterlilikte delil bulunmadığı, dava konusu … no.lu “…” markasının SMK m. 6/5 hükmü gereğince hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı takdirinin Mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili 29/11/2021 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporunda SMK 6/1 ve 6/3 maddeleri yönünden yapılan değerlendirmelere katıldıklarını, bilirkişi raporunda tarafların markalarının SMK 5/1/ç maddesi kapsamında aynı veya ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olmadığı değerlendirmesinin yer aldığını, bilirkişi raporunda salt marka görselleri değerlendirilmesi ile bu neticeye varılmış olmasının eksiklik teşkil ettiğini, markaların esas unsuru olan “…” ibaresi ve tamamlayıcı unsuru olan “….” ibaresinin görsellerdeki gibi emtia üzerinde kullanımının 5/1/ç bağlamında ilk bakışta benzerliği fark edilen yahut başkaca araştırmaya gerek olmayacak derece benzerlik kriterini sağladığını, tarafların markalarının maske emtiası üzerinde kullanımları karşılaştırıldığında davalının markasının müvekkilinin yıllardır süren çalışması ile elde ettiği tanınmışlığı ve bilinirliğinden haksız şekilde faydalanmasına neden olduğunu, ayrıca bu husus ile müvekkilinin en iyi ürünü üretme misyonu ve uzun çalışmaları neticesinde oluşturduğu şirkete ve markalarına yönelik kaliteli marka/ürün algısının da zarar gördüğünü, açıklanan nedenlerle raporda SMK 5/1/ç ve 6/5 maddeleri yönünden yapılan değerlendirmelere katılmadıklarını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili bilirkişi tarafından SMK m.5/1/ç kapsamında değerlendirilebilecek şekilde aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadıkları, SMK m. 6/5 hükmü gereğince belli bir tanınmışlık düzeyine ulaştığını ispata yeterlilikte delil bulunmadığı hususlarının tespit edildiğini, bilirkişice markaların karıştırılmayacak kadar benzemediği hususu sabit olduğundan 6/1 ve 6/3’teki koşulların da oluşmadığını, bilirkişi raporundaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın ek rapora gönderilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı adına kayıtlı … tescil numaralı markanın, önceye dayalı gerçek hak sahipliği, benzerlik, karıştırma ihtimali sebepleriyle hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
Mahkememiz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih ve .. E. Ve … K.sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere markaların benzerliği, hükümsüzlük koşullarının değerlendirilmesi gibi hukuki konularda bilirkişi raporu ile bağlı değildir.
Buna göre uyuşmazlığa konu hususlarda yapılan hukuki değerlendirmelere göre;
6769 sy. SMK’nun 5 ve 6.maddelerinde tasnif olunan mutlak ve nisbi red nedenleri aynı zamanda birer hükümsüzlük sebebidir. Buna göre “tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği nedeniyle tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir” davaya konu olayda; davacı yana ait … tescil numaralı marka beyaz zemin üzerinde açık ve koyu mavi olarak şekil ve bunun altında “… …” kelimesinden oluşmaktadır. Temel olarak bütüncül değerlendirmede kelime unsurunun, şekil unsurundan daha dikkat çekici ve akılda kalıcı olduğu değerlendirilse de şekil unsurunun, kelime unsuruna baskın olarak öne çıktığı durumlar da vardır. Burada markanın bütününde, şekil unsurunun ilk bakışta ne derece dikkat çekici olduğu, orjinalliği ve akılda kalıcılığı önemli kriterlerdir. Somut olayda davacı markasında … renkte … figürü şeklinde karakterize edilmiş ve yukarıya doğru işaret eden formda bulunan şekil unsuru markanın odak noktasında ve kelime unsuruna nazaran büyük boyuttadır. Kelime unsurları incelendiğinde ise markada “…” kelimesi … şerit ve zemin içinde daha büyük ve dikkat çekici şekilde konumlandırılmıştır. “…” ibaresi en altta görece daha küçük bir şekilde yazılıdır. Bu durumda davacı markasında “…” kelime unsuru ayırdedici nitelikte, şekil unsuru ise davacı markasının ayırdediciliğinde etkili olabilecek orjinallik ve dikkat çekiciliktedir.
Davalı markası ise “…” kelime unsurunu ihtiva etmektedir. “…” kelimesi …. “…” kelimesi ise …. renkte olmakla birlikte iki ibare birleşik ve tek kelime formunda kullanılmaktadır. Bu durumda davacı markası ile davalı markası arasındaki ortak unsur “…” kelimesidir. Ne var ki söz konusu kelime davacı markasının ayırd edici unsuru olmadığı gibi, “…” kelimesi türetilmiş, orjinal bir kelime değildir. Bu noktada “…” kelimesinin davacı markasının esas ve ayırdedici unsuru olduğu yönündeki bilirkişi görüşüne mahkememizce iştirak edilmemiştir. Davacının tescilli markalarında “…” kelimesi ortak olsa da “…” kelimesi yalnızca biri davaya dayanak yapılmış olan, iki markada mevcuttur. Münhasıran “…” kelime markasına ilişkin tescilsiz marka hakkı iddiaları ise yalnızca davacıya ait Ürün Takip Sistemi kayıtları ile ispatlanması mümkün değildir. Netice olarak davacının “…” esas unsurlu seri markalarının bulunduğu yönündeki iddiası ve rapor tespiti dosya içeriği ile tevsik edilir mahiyette bulunmamıştır.
Taraf markalarının tescilli olduğu emtialar bakımından özellikle 10.sınıfta “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler: tıbbi korseler, ortopedik ayakkabılar, elastiki ve destekleyici bandajlar. Ameliyathane giysileri ve steril örtüler. Cinsel amaçlı aletler ve malzemeler. Tıbbi amaçlı bilezikler ve yüzükler, romatizma önleyici bileklikler ve yüzükler.”, 35.sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler: tıbbi korseler, ortopedik ayakkabılar, elastiki ve destekleyici bandajlar. Ameliyathane giysileri ve steril örtüler. Cinsel amaçlı aletler ve malzemeler. Tıbbi amaçlı bilezikler ve yüzükler, romatizma önleyici bileklikler ve yüzükler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmet ve emtiaları yönünden hitap olunan tüketici kitlesinin söz konusu hizmet ve emtiaların tıbbi alanda sağlık ile ilgili ürünler olması; tamamı özel eğitime sahip doktor ve eczacı gibi kişilerden oluşmasa da bu hizmet ve ürünleri satın alırken ortalama tüketicinin normalde ayırdığı zaman ve dikkat seviyesinin ortalamasının üzerinde olacağı, daha fazla araştırıp bilgi sahibi olmaya çalışarak, eğitimi olan doktor veya eczacı görüşü ve tavsiyesinden faydalanarak ürün ve hizmet satın alacağı hususu da markalar arasında karıştırma ihtimali değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Buna göre dikkat seviyesi daha yüksek ve satın alma sürecinde daha uzun vakit ayıran tüketici karşısında ayırdedici unsurları birbirlerinden farklı iki marka ile karşı karşıya kaldığında taraf markalarını bir diğerinden farklı algılayacağı, herhangi bir bağlantı kurmayacağı bu itibarla hükümsüzlük koşullarının somut olayda oluşmadığı kanaatiyle davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE
2-Harçlar peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/12/2021
Katip …
¸
Hakim …
¸