Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/462 E. 2021/241 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/462
KARAR NO : 2021/241

DAVA : Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Men ve Ref’i
DAVA TARİHİ : 21/04/2021
KARAR TARİHİ : 08/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Men ve Ref’i davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, “…..” markası altında vakumlu hazır paket ürünü ile tüketiciye hizmet
verdiğini, “….” adlı ürün için müvekkili tarafından yapılmış
başvuru üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü tarafından …
kayıt tescil numaralı belgenin verildiğini, dolayısıyla eser sahipliğinden doğan her türlü hakkın yegâne
sahibi konumunda olduğunu, keza davaya konu ürün fikrinin müvekkiline ait olup, ilk kez piyasaya
müvekkili tarafından sürüldüğünü, davalı tarafından müvekkile ait ürün konseptinin aynısının Müvekkilin izni ve hiçbir şekilde rızası
bulunmadan piyasaya sürüldüğünün tespit edildiğini, davalıya noter aracılığıyla ihtarname keşide edildiğini, buna rağmen kullanımın sürdüğünü,
Bakırköy …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı
dosyası ile davalının müvekkil şirketin telif haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan
kullanımlarına ilişkin delillerin tespiti ve bu tespitin müspet sonuçlanması halinde üretip satışa
sunduğu bu ürünlere el konulması amacıyla tedbir istemli bilirkişi marifetiyle tespit talep edildiğini,
davalının müvekkilin telif haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan haksız kullanımları keşif
sonucunda mahkemeye sunulan bilirkişi raporu ile açıkça tevsik edilmiş olduğunu, davalının söz konusu bilirkişi raporuyla ile de sabit olan
kullanımlarına hala devam ettiğinin sosyal medya hesaplarından tespit edildiğini iddia ederek, müvekkilinin “….” isimli ürününden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, men ve ref’ini, hüküm özetinin ilanını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın tek taraflı beyanla elde etmiş olduğu hak kurucu niteliğe haiz
olmayanbir belgeye dayanarak müvekkili aleyhine huzurdaki davayı ikame etmesinin hukuki
dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın, eser niteliği taşımayan bir ürün hakkında tek taraflı
beyanla eser belgesi temin etmiş olduğunu, bahse konu belgenin, tamamen haksız ve mesnetsiz
olduğunu zira belgenin konusunu oluşturan ürün, FSEK kapsamında kesinlikle eser niteliğinde
değerlendirilemeyeceğini, dava konusu “…” paketini bir eser olmadığı gibi bir buluş veya tasarım da olmadığını, zira söz konusu ürünün
uzun yıllardır birçok firma tarafından üretilmekte ve satışa konu edilmekte olduğunu, söz konusu ürünün davacı tarafın hususiyetini taşımamakta olup, yeni bir ürün
olmadığını, davacı tarafın, yenilik kriterini yerine getirmeyen, tamamen harcı alem bir ürün olduğunu, müvekkilinin, Türk Patent ve Marka
Kurumu nezdinde … başvuru numarasıyla 29. ve 35. sınıflarda tescil ettirdiği “…” ibareli markası ile hizmet vermekte olduğunu, müvekkilinin sadece
tescilli markası ile satış yaptığını, iki markanın kesinlikle birbirine benzemediğini, davacının markası “….” olup müvekkilinin markasının ise “…” olduğunu, bu iki markanın birbirine
benzediği iddiasının tamamen haksız ve temelsiz olduğunu, olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini
talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden … numaralı tescil belgesi celp edilmiş olup, gelen kayıtlardan, … tescil numaralı ile “…” adlı ilim edebiyat eseri için davacı …. adına 10/08/2020 tarihinde tescil işlemlerinin gerçekleştirildiği bildirilmiştir.
Davaya dayanak yapılan ve dosyaya celp edilen Bakırköy .. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … değişik iş sayılı dosyasında bilirkişi vasıtasıyla mahallinde yapılan delil tespiti sonucu hazırlanan raporda sonuç olarak, “tespit talep eden tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 10.08.2020 tarihinde yapılan başvuru
neticesinde “…..” isimli herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan
eserler için 28.12.2018 üretim tarihi, ilk aleniyet tarihi 12/01/2019 bilgisi ile ilim ve edebiyat eserlerine ilişkin kayıt tescil belgesi aldığı,
söz konusu belgenin başvurucunun beyanı esas alınarak düzenlenmiş olduğu ve hak kurucu
niteliğe haiz olmayıp sadece eser sahibinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağladığı,
tespit talep edenin ….. ürününe ait ambalajın ilk üretim tarihinin
28.12.2018 olup, ilk aleniyet tarihinin 12/01/2019 olduğunun bildirildiği,
karşı tarafın tespit talep edene ait ambalajı kullandığına dair görsellerin, bu aleniyet tarihinden
sonra https://www…. ve https://www… ) … sosyal medya hesaplarında yayınlandığı,
karşı tarafın , tespit talep edene ait sözkonusu ambalajın aynısı ile aynı şekilde birlikte tüketilen özellikle eski kaşar ve kuru eti birlikte ambalajlayarak satışa arz ettiği, deposunda bulundurduğu,
karşı tarafın işyerinde tespit talep edene ait markayı taşıyan kullanılmamış ambalajların yanısıra,
tespit talep edene ait markayı taşıyan “… + …. ”
ibaresi ile ambaljlı ürünlerinden depoda bulunduğu,
karşı tarafın, tespit talep edene ait ambalajlarının aynısını kullanarak ürün satışa arz ettiği, bu ambalajların aynı olmasının yanısıra, ambalaj üstünde yer alan tanıtım kapağı ve etiket dizayn ve
kompozisyonunun da ayniyet derecesinde benzer olduğu,
her iki taraf ürünlerinin aynı tüketici kitlesine hitap ettikleri, aynı yerlerde satışa sunulduğu gözönüne
alındığından tüketicilerin her iki mal veya hizmetin aynı kökenden geldiğini varsaymalarının yanında,
her iki işletmenin farklı olduğunun bilincinde olmaları ancak iki işletmeyi idari/ekonomik açıdan
bağlantılı görmelerine neden olabileceği,
bu nedenle karşı tarafın eyleminin, tespit talep edenin FSEK’ten kaynaklı haklara tecavüz teşkil ettiği” belirtilmiştir.
Dosya; davaya konu “…” adlı ürünün FSEK korumasından yararlanıp yararlanamayacağı, eser vasfında olup olmadığı, FSEK korumasından yararlanıyor ise davalının bu haklara tecavüzünün ve haksız rekabetinin bulunup bulunmadığı hususlarında bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, heyet tarafından hazırlanan 22/10/2021 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında, “Davacıya ait ürünün eser vasfında olmadığı FSEK korumasından yararlanamayacağı,
davalının FSEK kapsamındaki haklara tecavüzünün bulunmadığı,
davalının kullanımının, TTK m. 55/1 (c) 1 ve 3., 55/1-a-4 kapsamında haksız rekabet
teşkil etmeyeceği” hususlarını rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 08/11/2021 tarihli rapora itiraz dilekçesi ile, müvekkiline ait ürünün eser niteliğinde olduğunu, FSEK kapsamında korunması gerektiğini, bilirkişi raporunda müvekkiline ait ürünün FSEK korumasından yararlanamayacağı kanaatine varıldığını, bu görüşün kabulünün mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda görselleri bulunan müvekkili ve davalının ürünlerinin benzerlik göstermediği yönündeki heyet görüşüne katılmanın mümkün olmadığını beyan ederek, itirazları doğrultusunda dosyanın yeni bir heyete tevdini aksi halde mevcut heyetten ek rapor aldırılmasını talep etmiştir.

Dava, davaya konu “…” adlı ürünün FSEK korumasından yararlanıp yararlanamayacağı, eser vasfında olup olmadığı, davalının bu haklara tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespiti talebine yöneliktir.
FSEK’e göre eser, sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini ifade eder.
FSEK hükümlerine göre bir fikri ürünün eser olarak korunması için sahibinin hususiyetini taşıması ve eser türlerinden birine dahil edilebilmesi gerekir.
Kanundaki tanıma göre eser “sahibinin hususiyeti” eserin subjektif unsurunu; sahibinin hususiyetini taşıyan ürünün kanunda belirtilen eser kategorilerinden birine dahil edilebilecek niteliğe sahip olması ise “objektif unsurunu” oluşturur. Subjektif unsur, eser sahibiyle ilgilidir. Hakkın konusu olan eserde bulunması gereken hakkın sujesiyle ilgili unsura subjektif unsur denilir.
Kanunda “Sahibinin hususiyetini taşıyan” şeklinde belirtilen subjektif unsurun tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve doktrinde ise genel itibarı ile: “eseri vücuda getirenin, ortaya koyduğu neticeye, kendi ruhudan akseden ilmi, edebi, bedii sanatsal ve kişilik özelliklerini ifade eder. Esasen bir eseri diğerinden ayıran, başkalarından farklı kılan, onu meydana getirene izafe edilebilecek bu özelliklerdir. Hususiyet her eserde farklı bir şekilde tezahür eder. Uygulamada hususiyetin, özgünlük, orjinallik, özellik gibi kavramlarla ifade edildiği görülür. Kullanılan kavram ne olursa olsun, netice itibariyle hususiyet, eser sahibinin esere yansıyan edebi, sanatsal ve kişilik özellikleridir. Eser sahibi, ortaya koyduğu ürüne kendi kişilik özelliklerini, sözle, yazıyla, ses ile, notayla, şekille, çizgi ve benzeri ifade araçlarıyla yansıtır. Dışarıdan bakanlar, eseri okuyanlar, dinleyenler, seyredenler, dokunanlar eser sahibinin hususiyetini beş duyularıyla idrak ederler. İdrak olunan bu özellikleri kısaca eser sahibinin “üslubu” olarak nitelendirmek de mümkündür. Çünkü üslup, kişinin duygu, düşünce ve fikirlerini açıklama biçimidir.
Somut olayda “….”ndan ibaret davacıya ait ürünün yukarıda anılı ilkeler ışığında “bireysel karakter” “entellektüel yaratıcılık” gibi özelliklerinin bulunmadığı, sahibinin hususiyetini içeren bir sanat eseri olarak kabul edilemeyeceği kanaatiyle davacı ürününün eser vasfına haiz olmadığı yönündeki bilirkişi görüşüne mahkememizce de iştirak edilmiştir. Bu yönden söz konusu ürünün Kültür Bakanlığınca eser olarak tescili kurucu nitelikte değildir ve mahkememizce hukuken eser vasfının değerlendirilmesine engel oluşturmamaktadır.
Mahkememizce münhasıran dava dilekçesindeki talep sonucu ile bağlıdır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 07/06/2018 tarih, 2015/23226 E., 2018/12914 K.) Davacı davasını, davacıya ait ürünün “eser” olduğundan bahisle FSEK’e dayandırmış ve eserden kaynaklı haklara tecavüzün tespitini, önlenmesini ve durdurulmasını; davalı eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğundan bahisle bu haksız rekabetin durdurulmasını ve önlenmesini talep ve dava etmiştir.
Davacıya ait ürünün eser niteliğinde olmaması nedeniyle FSEK’den kaynaklanan ve netice-i talepte yer alan davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Haksız rekabet iddiaları bakımından yapılan değerlendirmede ise;
6102 Sayılı TTKnın 54. Maddesi ile, haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. 55. Maddesinin 4. fıkrasında ise, iyi niyetle bağdaşmayan, haksız rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda davacının eser niteliği bulunmayan ürününden dolayı eser sahibi sıfatıyla haklarının ihlal edilmesi mümkün olamayacağı gibi aynı sebeple eserden kaynaklı haklara tecavüzün haksız rekabet de oluşturmasından da bahsedilemez.
Davalının ambalaj ve ticari takdim şeklinin davacınınkinden farklı olduğu, yer alan amblem ve desenlerin ayırdedicilik içerdiği, münhasıran iki ürünün bir arada satılması konusunda davacının Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan almış olduğu tescilin kendisine tekel hakkı tanımadığı, davalının iki ürünü bir arada satmasının bu bakımdan ticari dürüstlük kuralına aykırı kabul edilemeyeceği ve davalının ürününde farklı bir marka ve logo kullanmak suretiyle ayırdedicilik kattığı, haksız rekabet olarak tanımlanabilecek bir haksız fiilin bulunmadığı anlaşıldığından bu yönden de açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın yeterliliğine, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen tecavüz talepleri yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸