Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/450 E. 2021/158 K. 24.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/450 Esas
KARAR NO : 2021/158

DAVA : FSEK
DAVA TARİHİ : 05/04/2021
KARAR TARİHİ : 24/09/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/10/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin yayıncılık, kitap yazım, basım ve dağıtımı alanında köklü geçmişi olan, sektörde uzun yıllardan beri başarıyla faaliyeti olan, saygın ve tanınan ticari bir şirket olduğunu, başta davaya konu ………. olmak üzere bir çok eseri olduğunu, söz konusu eserlerinin ilgili piyasada oldukça bilinen, tercih edilen ve satılan kitaplar olduğunu, davalı şirketin ise merkezi Ankara’da olan, fakat tüm Türkiye’ye yönelik matbaa, kitap basımı, satışı ve benzeri işleri yapan bir şirket olduğunu, davalı şirketin bahsi geçen kitaplarını, yıllarca izinsiz bir şekilde basmış, çoğaltmış ve piyasadaki birçok şirkete satarak kazanç elde ettiğini, bu hususun davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi halinde de zaten çok açık bir şekilde ortaya çıkacağını, bilirkişi marifetiyle davalının sadece ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bir incelemeyle davaya konu kitaplardan 10 yıl boyunca kaç adedinin, hangi bedelle, hangi tarihte ve kime satıldığının ortaya çıkacağını, FSEK madde 70’te eser sahibinin mali ve manevi haklarının ihlal edilmesi halinde, talep edilebilecek tazminata ilişkin düzenlemelerin yer aldığını, FSEK madde 70/son hükmü uyarınca; hakları ihlal edilen eser sahibi, maddi ve manevi tazminat talepleri dışında, tecavüz fiilleri sebebiyle temin edilen kârın kendisine verilmesini isteme hakkına da sahip olduğunu, bu hakkın, tazminat niteliğinde olmayıp, tazminata ek olarak istenebilecek bir talep olduğunu, doktrinde bu talebin hukuki niteliğinin “vekaletsiz iş görme” olarak ifade edildiğini, hakkı ihlal edilen kimsenin temin edilen kârın kendisine verilmesini talep etmesi için, ihlalde bulunan kişinin kusurlu olması şartının aranmadığını, yine FSEK madde 68 uyarınca; eser hakkı sahibi (veya diğer hak sahipleri), eserlerin izinsiz çoğaltılması, yayılması veya bir şekilde umuma iletilmesi halinde ihlalde bulunanlardan, hak sahibi ile söz konusu hakların kullanımına ilişkin bir sözleşme yapılması halinde ödeyecekleri bedelin en fazla üç kat fazlasını da talep etme hakkına sahip olduğunu, açıklanan nedenlerle müvekkili şirketin mali haklarına yönelik tecavüz sebebiyle FSEK 68.maddesi kapsamında, sözleşme yapılmış olsaydı ödenmesi gerekecek bedelin 3 katı oranında tazminatın hesaplanarak ödenmesi için şimdilik 10.000,00 TL’nin 01/01/2010 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek en yüksek ticari faiz avans oranıyla birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, müvekkilinin mali zararların tazmini için FSEK 70.maddesi kapsamında şimdilik 10.000,00 TL bedelin/davalının 10 yıl boyunca bu satışlar nedeniyle elde ettiği ve dolayısıyla müvekkilinin mahrum kaldığı kârın, 01/01/2010 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek en yüksek ticari avans faiz oranıyla birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının işbu davayı ikame etmek suretiyle dava konusu eserler üzerinde hak iddiasında bulunmasının TMK m.2 anlamında hakkın kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davacı tarafın müvekkili şirketin dava konusu eserleri taraflar arasında herhangi bir sözleşme olmaksızın bastığı iddiasıyla, FSEK m.68 gereğince sözleşme yapılmış olsaydı ödenmesi gerekecek bedelin 3 katı kadar tazminat talebinde bulunmuşsa da Yargıtay içtihatları ve dürüstlük kuralı gereğince işbu talebin yersiz olduğunu ve reddi gerektiğini, davacının tüm iddialarının zamanaşımına uğramış olduğundan bu yönüyle tüm taleplerine zamanaşımı itirazında bulunduklarını, öncelikle davacının taleplerinin zamanaşımına uğramış olmasın edeniyle reddine, davacının taleplerinin TMK m.2 anlamında hakkın kötüye kullanılmsaı ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; davalının davacının eser sahipliğinden kaynaklanan haklarına tecavüzü nedeniyle tazminat talebine yöneliktir.
“6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde talep edilebilecek olan tecavüzün önlenmesi(men), tecavüzün durdurulması(ref’i) ve tazminat taleplerini tek bir dava ile ileri sürülebilir. Burada talep arasında aslilik-fer’ilik ilişkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemece dava şartı arabuluculuğa tabi olan bir talep ile olmayan bir talebin arabuluculuğa başvurulmaksızın bir aslilik-fer’ilik kurulmadan birlikte açıldığının anlaşılması halinde dava şartı arabuluculuğa tabi olanlar hakkında ayırma kararı verilmelidir.(Dr. Hasan Kadir Yılmaztekin-Zeliha İnce Dava Şartı Arabuluculuk Ekseninde Bazı Fikri Mülkiyet Hukuku Uyuşmazlıkları)
Davacı tarafça arabuluculuk son tutanağı dosyaya sunulmuş, tutanağın 13/04/2021 tarihinde düzenlendiği görülmüştür.
TTK’nun 5/A md’sinde açıkça “dava açılmadan önce” arabuluculuğa başvurma şartının öngörülmüş olması, arabuluculuk dava şartının HMK’da sayılan dava şartlarından farklı ve özel bir dava şartı olarak düzenlenmesi; Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesinde arabuluculuk tutanağının dava dilekçesine eklenmemesi halinde bu hususta 1 haftalık kesin süre verileceğinin ve davanın usulden reddedileceğinin yer alması ve bu usulün HMK’da düzenlenen dava şartı yokluğunda izlenecek usulden farklı olması ve son tahlilde sonraki kanunun öncekine; özel kanunun genel kanuna göre uygulama önceliğinin olması genel prensipleri gereği arabuluculuk yoluna başvurulması dava şartının sonradan tamamlanabilir nitelikte bulunmadığı aksi halin kabulünün, yani yargılama sırasında tamamlanabilir olduğunun kabulünün kanunun getirmek istediği değişikliğin özüne aykırı olacağı, kanunun amacının mümkün olduğunca dava yoluna gitmeksizin uyuşmazlıkları arabuluculuk safhasında çözmek olduğu, zaten yargılaması devam eden uyuşmazlıkta davalının arabuluculuk yolu ile çözüme yanaşmasının zor oluşu, devam eden yargılamada davacıya bu imkanın tanınmasının arabuluculuğu yalnızca tamamlanacak bir formaliteye dönüştüreceği, kanun koyucunun amacının bu olmadığı, bu nedenle “dava açılmadan önce” şeklinde açık ve net bir düzenleme tercih edildiği hukuki ve vicdani kanaatiyle, davacının arabuluculuk yoluna dava açılmadan önce başvurmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Peşin alınan 341,55 TL harçtan alınması gereken 59,30 TL harcın mahsubu ile arta kalan 282,25 TL harcın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/09/2021

Katip ……
¸

Hakim ……..
¸