Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/442 Esas
KARAR NO : 2022/156
DAVA : Davalı Markası’nın Davacıya Devri/Davalı Markasının Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 26/03/2021
KARAR TARİHİ : 14/09/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/10/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Davalı Markası’nın Davacıya Devri/Davalı Markasının Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 29.03.2018 tarihine kurulduğunu, müvekkili şirketin “…” ibaresi ile Türkiye’de hava, oda parfümleri, araba parfümleri vs. konularda şirket kuruluşundan itibaren satış ve pazarlaması faaliyetlerini yapmakta olduğunu, “…” ibaresini ilk kullananın müvekkili şirket olduğunu, müvekkili şirketin 2018 yılında üretmiş olduğu oto kokusu/parfümü üzerinde “…” markasının bulunmakta olduğunu, müvekkilinin koku/parfüm etiketinde yer alan barkod okutulduğunda müvekkil şirket unvanı ve adresinin çıkmakta olduğunu, müvekkilinin 2018 yılından 2020 yılına kadar tüm ürünlerinde “…” logolu parfüm kutularında, kartvizit ve kataloglarında “…” markasını kullanmakta olduğunu, davalı …’nin ise müvekkil şirkette “satış ve üretim müdürü” olarak çalışmakta olduğunu, davalının aslen Mısır vatandaşı bir kimya mühendisi olduğunu, müvekkili şirket tarafından davalının tüm masrafları karşılanmak suretiyle Türkiye’ye gelmesinin sağlandığını ve 20.12.2018 yılından bu yana müvekkil şirketin satış ve pazarlama işlerini takip etmekte olduğunu, davalıya müvekkil şirketçe yapılan maaş ödemelerinin önce elden daha sonra ise banka kanalıyla yapılmış olduğunu, buna rağmen davalının, müvekkili şirketin “…” markasını haksız bir şekilde adına tescil ettirmiş olduğunu, oysa marka üzerinde gerek hak sahipliğinin müvekkiline ait olduğunu, dava konusu … tescil no.lu “…” markasının müvekkil şirkete devrini, bu talebin kabul görmemesi halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin yaklaşık 6 yıldır oda parfümü, araba parfümü, otel, ev, cam vb. yerlerin havasının güzelleştirilmesi (kozmetik) sektöründe kendi adını taşıyan, tescilli “…” markaları ile faaliyet göstermekte ve gelirini ismini verdiği bu marka üzerinden sağlamakta olduğunu, müvekkilinin piyasaya sürdüğü “…” markalı kozmetik ürünleri ile 2015 yılından bu yana çok kısa sürede tüketici nezdinde belirli bir tanınırlığa ulaşmış olduğunu, müvekkilinin “…” markalı ürünlerini başta Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve birçok Arap ülkelerinde ve Türkiye’de satışa sunmuş olduğunu, müvekkilinin 2015 yılından bu yana dava konusu markaları ile ürettiği kozmetik kokular ile tanınmış ve davacı ile de 2016 yılında bu sayede Suudi Arabistan’da tanışmış olduğunu, ardından davacının müvekkiline “…” markalı ürünlerinin Türkiye’de üretilmesi için ortak bir şirket kurmak ve masrafların kendisine (davacıya) ait olacağı vaadiyle teklifte bulunmuş ve akabinde ortaklık vaadiyle müvekkili Türkiye’ye getirerek, şifahen kurulan bir ortaklı ile müvekkilinin “…” markalı ürünlerinin Türkiye’de üretimi ve satışa arzının başlamış olduğunu, davacı taraf her ne kadar müvekkile ödeme yaptığını beyan etmişse de müvekkile yol masrafları dışında herhangi bir ücret ödenmediğini, ancak hakkedişini alamayan müvekkil ve ortaklık koşullarına uymayan davacı arasında meydana gelen anlaşmazlık nedeniyle, müvekkilinin dava konusu “…” markasını Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde adına tescil ettirdiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan etiketlerde de müvekkilin ismi ve iletişim bilgilerinin yer aldığını, davacının kötüniyetli hareket ettiğinin açık olduğunu, zira müvekkili tarafından “…” markası ile ilgili olarak davacıya herhangi bir yetki verilmediği ve aralarında bir sözleşme olmadığı halde davacının bu markayı kullandığını, bunu engellemek için davacıya İstanbul …. Noterliği 29.12.2020 tarih … yevmiye no.lu ihtarname gönderildiğini ve sonrasında da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Bürosu’nun …soruşturma no.lu dosyası ile soruşturma başlatıldığını, müvekkilin bu hukuki süreç sonrasında işbu davanın haksız olarak ikame edildiğini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı ve davalı adına kayıtlı marka sicil kayıtları celp olunmuştur.
Dosya, davalıya ait … tescil numaralı markanın SMK 10.maddesi kapsamında davacıya devrinin yahut önceye dayalı gerçek hak sahipliği nedeniyle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdine karar verilmiş, bilirkişi 10/11/2021 tarihli raporunda; “Dava konusu … no.lu “…” markasının 03. 05 ve 35. sınıflarda davalı … adına tescil edilmiş olduğu, Taraf beyanlarından, taraflar arasında iş/çalışma hayatına ilişkin hukuki bir ilişkinin olduğunun ihtilafsız olduğu; ancak bu ilişkinin davacı şirket ortağı ile davalı arasında şifahen bir iş ortaklığından mı kaynaklandığı yoksa işçi-işveren ilişkisinden mi kaynaklandığını tarafıma tevdi edilen dosya kapsamında tespit edilememiş olduğundan, dava konusu … no.lu “…” markanın SMK m. 10 uyarınca tescilinin devri şartlarının olup olmadığı konusunda bir kanaate varılamadığı, Davacı tarafın gerçek hak sahipliğini ispat etmek amacıyla dosyaya sunduğu deliller incelendiğinde, “…” markasının 13.12.2019 tarihinden önce davacı tarafından kullanıldığını açıkça gösterir bir delil tespit edilemediğinden, dava konusu … no.lu “…” markanın SMK 6/3 hükmünce hükümsüzlüğü şartlarının mevcut olmadığı” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili 29/11/2021 havale tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporunda dava dışı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Tarafından davacıya düzenlenen 07/03/2019 tarih … nolu proforma faturanın üzerindeki imzanın davalının davacıyı temsilen atmış olduğu imza olduğunun anlaşılmadığını, bunun sebebinin ise imzanın yanında herhangi bir ad veya unvan bulunmaması olduğunu, bu sebeple imzanın kim tarafından ve kimin adına atıldığının tespit edilemediğinin belirtildiğini, ancak dosyaya sunulan tüm evraklar gözden geçirilip davalı …’nin imzası tespit edildiği takdirde söz konusu imzanın davalıya ait olduğu ve bu sebeple müvekkili ile davalı arasında bir işçi-işveren ilişkisinin olduğunun kolaylıkla anlaşılabileceğini, bilirkişi raporunda dosyaya sunulan defterlerin arapça düzenlendiğinden ve tercümesi dosyada bulunmadığından ötürü bu yönde bir inceleme yapılamadığının belirtildiğini, kasa defterlerinin tercümelerini ek olarak dosyaya sunduklarını, dava dilekçesi ekinde sunmuş oldukları ve mahkeme kalemine elden teslim ettikleri ürün ambalajlarının bilirkişi tarafından teslim alınmadığı yahut gerekli dikkat ve özen üzere incelenmediği kanısı oluştuğunu, markanın davacı tarafından 13/12/2019 tarihinden önce kullanıldığını ispatlar nitelikte delil sunulmadığının ifade edildiğini, raporun bu kısmına itiraz ettiklerini, dosyaya teslime dilen ürünler ve faturalar üzerinde yeniden inceleme yapılmasını talep ettiklerini, müvekkili şirketin 2018 yılından bu yana üretmiş olduğu oto kokusu/parfümleri üzerinde “…” ibaresini kullandığını, ilgili ürün ve katalogların dosyada mevcut olduğunu, müvekkilinin markayı ihdas eden, istimal eden ve piyasada maruf hale getiren, gerçek hak sahibi olduğunu, itirazları doğrultusunda davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini, aksi takdirde yeni bir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince davalının yurtdışında da müvekkili şirket çalışanı olup müvekkilince üretilen ve yurtdışında kullanılıp satışı yapılan ürünlere ait 2017 yılına ait ürün görselleri dosyaya sunulmuştur.
Dosyanın, tarafların sunmuş olduğu tercüme evrakları ile birlikte bilirkişiye tevdi edilerek davacı vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi ve tercümesi yapılmış evrakların incelenmek suretiyle ek rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişi 13/07/2022 tarihli ek raporunda; “Kök rapordan sonra dosyaya sunulan tercüme evraklar ile numune ambalaj/etiketleri de incelenmek suretiyle, davacı vekili ve davalı vekilinin kök rapordaki açıklamalara karşı beyan ve itirazları değerlendirilmiş olup, kök raporumuzda yapılan tespitlerden farklı bir sonuca varılmasını gerektiren bir durum bulunmadığı; yapılan itirazların kök raporda vardıkları hukuki sonuçlarda değişiklik yapılmasını gerektirecek nitelik taşımadığı” hususunu rapor ettiği görülmüştür.
Dava, davalı adına tescilli markanın SMK 10.maddesi kapsamında davacıya devrinin yahut önceye dayalı gerçek hak sahipliği nedeniyle hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
SMK’nun 10.maddesine göre: “Marka sahibinin izni olmadan markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ticari vekil ya da temsilci adına tescilinin yapılması hâlinde, ticari vekil veya temsilcinin haklı bir sebebi yoksa marka sahibi mahkemeden, markasının kullanımının yasaklanmasını talep edebileceği gibi söz konusu tescilin kendisine devredilmesini de talep edebilir.” Söz konusu maddeye dayanarak devir talebinde bulunan taraf tescil sahibinin ticari vekil veya temsilci sıfatında olduğunu ve tescilde haklı bir sebebi bulunmadığını ispat külfeti altındadır. Ne var ki somut olayda, davalının, taraflar arasında işveren-vekil/temsilci ilişkisi bulunmadığı, ortaklık hususundaki şifahi mutabakatla davalının Türkiye’ye geldiği yönündeki savunmasının aksini ispatlayacak yeterli delili dosyaya sunamadığı; bu bağlamda sunulan kartvizitin ve isimsiz ve ünvansız imzalanmış, proforma faturaların işçi-işveren ilişkisine yeterli delil teşkil edemeyeceği, banka kayıtlarının ise düzensiz aralıklarla ve düzensiz para transferlerini göstermesi bakımından, davacıdan çok davalının iddialarını doğrular mahiyette olduğu, tercümesi yapılan kasa defteri sayfalarının ise, ticari defterlerin delil ve ispat gücünde olmamaları, davalı yanın tek taraflı kaydının ibaret olduğu, maaş ödemesi yapıldığına ilişkin başkaca makbuz, SGK kaydı, bordro yahut bir iş akdi sunulamadığı, bu haliyle davacı delillerinin SMK 10 maddesi kapsamında davalı savunmasının aksini ispatlayacak mahiyette olmadığı, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin sübut bulmadığı hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Önceye dayalı gerçek hak sahipliği iddiası ile hükümsüzlük talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise; SMK’nun 6/3 maddesine göre: “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
”
SMK’nun 7/1 ve 6/3 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde tescil ile marka korumasının başlayacağı yönündeki ilkenin istisnasının kullanım yolu ile marka hakkının elde edilmesi olduğu, tescil başvurusundan önce o markayı ihdas eden, kullanan, piyasada maruf hale getiren ve marka üzerinde hak elde eden kimsenin tescil sahibine karşı bu hakkını hükümsüzlük davası yolu ile ileri sürülebileceği, kabul edilmektedir.
Davaya konu olayda hükümsüzlüğü talep edilen … tescil numaralı markanın tescil başvurusunun 13/12/2019 olduğu 30/12/2020 tarihinde de tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının başvuru tarihinden önce daya konu markayı, tescilli olduğu sınıflar bakımından ihdas ederek kullandığını, piyasada maruf hale getirerek hak sahibi olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Davacının bu bağlamda sunduğu delillerden 28/06/2018 tarihli, 10/07/2018 tarihli, 11/10/2018 tarihli ve 30/10/2018 tarihli faturalardan, davacının söz konusu tarihlerde Gıda Paketleme makinaları, kalıp, etiket gibi ürünler satın aldığı hususunu gösterdikleri, söz konusu alımların davaya konu marka ile üretim yapıldığı ve dolayısıyla markasal kullanımın bulunduğu yönünde karine ve delil teşkil etmeyeceği, sunulan ürün etiket ve ambalajlarının barkodlarında tarih bilgisinin yer almadığı, dilekçeler teatisinden sonra ek rapor aşamasında sunulan ürün ambalajlarında yer alan barkodların ise tarih içermesinin tek başına yukarıda anılı ilkeler çerçevesinde tescilden önce hak sahipliğini gösterir mahiyette olmadığı, bu itibarla hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatiyle davacının davasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/09/2022
Katip …
¸
Hakim …
¸