Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/397 E. 2021/256 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/397 Esas
KARAR NO : 2021/256

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü, Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti ve Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 10/02/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin kurulduğundan bu yana … unvanı ile ticaret hayatına devam ettiğini, herhangi bir unvan değişikliği yapılmadığını, müvekkili şirketin otomobil alım satım işi alanında başta “…” ismini kullandığını, akabinde “…” ibaresinin müvekkili şirketle özdeşleşmesi ve adeta tescilsiz bir marka haline gelmesi sebebiyle “… ” ismiyle faaliyetine devam ettiğini, ayrıca işyerinin tabelasında … adını kullandığını, her ne kadar marka olarak tescil ettirilmemiş olsa da, … isminin müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, sektörde ve faaliyet alanı içerisinde adeta tescilsiz bir marka olarak bilinirlik sağladığını, davalı tarafın, … başvuru numarasıyla … .. adını marka olarak tescil ettirdiğini, kendilerine gelen ileti ile öğrendiklerini, öyle ki www…..com sitesine yapılan başvuru neticesinde müvekkili şirketin sahibinden.com üzerindeki sanal mağazasında … .. isminin kullanımına son vermek durumunda kaldığını, davalının kuruluş tarihinden bu yana hiçbir şekilde … .. ismi/markası ile alakasının bulunmadığını, sektörde bilinirliği ve tanınırlığının da olmadığını, … .. adıyla otomobil sektöründe kurulduğu günden bugüne güven inşa etmiş, tanınmış, bilinirlik sağlamış, özellikle İstanbul içerisinde otomobil alım satım sektöründe markalaşmış olan müvekkili şirketin bu isim üzerinde üstün hak sahibi olduğunu, davalının sonradan yaptırdığı kötüniyetli ve haksız tescil ile müvekkili şirketin bugüne kadar “… ..” adı altında inşa ettiği müşteri çevresi, güven ve marka algısı, tanınırlık, reklam gücü ve prestijden haksız bir şekilde yararlanmak istediğini, tescilsiz üstün hak sahibi müvekkilinin “… ..” adını kullandığı hiçbir platform davalının marka hakkı yönünden tecavüz teşkil etmediğini, davalının, müvekkilinin üstün hak sahibi olduğu isim ve markasını kullanmasının haksız bir kullanım olup, üstün hakka tecavüz teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerl müvekkilinin üstün hak sahibi olduğu markasına ilişkin tecavüzün tespitine ve önlenmesine, davalı adına tescilli … başvuru numaralı … .. markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirket kurulmadan önce müvekkili firma yetkilisi olan …’ün aynı adlı şahıs firması altında, şirketin kurulduğu 2009 yılından bu yana …com internet sitesinde “….” ve “… ..” ismiyle yer aldığını, gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu kanıtlayacak olan 2011 tarihli noter tasdikli gider pusulası defteri, araç satış sözleşmeleri ve bu sözleşmelere istinaden düzenlenmiş gider pusulası belgeleri, müvekkilinin … – … kaşesi imzası bulunan 15/07/2010 tarihli matbaa bilgi formu yazılı bir kısım evrakın dosyaya sunulduğunu, davacı, her ne kadar müvekkilinin … .. ve … isimleri ile hiçbir ilgisi olmadığını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6.madde 9.fıkrasını dayanak göstererek müvekkilinin kötüniyetli olduğunu iddia etse de müvekkilinin … markasını yıllardır kullandığını, sahibinden.com internet sitesi üzerinde … .. isimli mağazası incelendiğinde 12.yıl ibaresi ile 12 yıldır bu isimlerle var olduğunun görüleceğini, davacının iddialarının tamamen kötüniyetli olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden davacı şirkete ilişkin ticaret sicil kayıtları; Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalı adına tescilli marka sicil kayıtları celp olunmuştur.
Dosya, davalıya ait … tescil numaralı markanın önceye dayalı gerçek hak sahipliği koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı kullanımlarının aynı sebeplerle davacı marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığı, davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğrayıp uğramadığı yönünde rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 13/10/2021 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “Davalı adına tescilli … tescil numaralı … .. markasının 35. Sınıfta 13.10.2020 tarihinde fiilen tescile bağlandığı, davacı şirket adına tescilli bir markanın bulunmadığı, Davacı tarafın fiilen 17.03.2015 tarihinden bu yana … ibaresini markasal kullanıma konu ettiği, davalı şirketin ise markayı fiilen kullanıma konu etmemekle birlikte şirketin tek ortağı olan …. tarafından markanın fiilen 2009 yılından bu yana iki ayrı ticari işletmede kullanıldığı, Taraf delillerinden … ibaresinin araç alım satımı hizmetleri için (35. Sınıf) 2009 yılından bu yana www…..com adresinde kullanılmakta olduğu, bu kullanımın da dava dışı … ve … … firmaları adına gerçekleştiği, davalı şirket ortağının 2009’dan bu yana … ibaresini 2 ayrı işletmede kullanıyor olmasının, markayı fiilen kullanmayan ama tescil sahibi olarak ihtilafta yer alan davalı adına gerçekleşip gerçekleşmemiş sayılacağının muhterem mahkemenin takdirinde olduğu, SMK 6/3 anlamında markanın ilk kullananı dava dışı gerçek kişi …’e ait 2 ayrı işletme olmakla birlikte Salt davacı-davalı arasındaki olaylar kronolojisinde davacı tarafın davalı şirketten daha önce markayı kullandığı, bu anlamda markanın eskiye dayalı kullanım kriterleri bakımından davacının markanın gerçek sahibi sayılabileceği, SMK 6/6 anlamında Davacı tarafın ticaret unvanının çekirdek kısmında yer alan ibarenin … olduğu, dava konusu Markanın esaslı unsurunun … ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin davacı ticaret unvanının çekirdek kısmı ile birebir aynı olduğu, , davacının iştigal konusunun davalı tarafa ait … tescil numaralı markanın tescil sınıfı ile aynı kapsamda olduğu, SMK 6/6 hükmü şartlarının gerçekleşmiş sayılabileceği, Davalı tarafın, marka tescilinde davacı şirketi hedef tuttuğuna dair hiçbir somut veri bulunmadığı, davalının bu markayı davacının kullanımlarının bilincinde olarak seçtiğini doğrudan iddia etmenin mümkün olmadığı, davalı tarafa atfedilecek kötü niyet bulunmadığı, Davacı adına tescilli bir marka bulunmaması ve SMK 7 anlamında davacının SMK ile sağlanan korumadan faydalanmasının mümkün olmadığı, davalı tarafın markayı fiilen kullanmaması nedeniyle davalının davacının marka haklarını ihlal etmediği, Davacı markasının tescil tarihi itibariyle 5 yılın dolmadığı, markanın tescil sahibinin de fiilen markayı kendi adına kullanmadığı bu anlamda davacının, davalının marka kullanımlarına “katlandığının” söylenemeyeceği, davacının “sessiz kalma nedeniyle hak kaybına” uğrayamayacağı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 25/10/2021 tarihli dilekçesi ile, markasal kullanımın ortalama tüketicinin işaret ibarenin marka olduğu yönündeki algısı ile belirlendiğini, unvansal kullanım için birebir ticaret unvanının kullanılması gerektiğini, unvandaki çekirdek sözcüklerin farklı renkte büyük puntolarla ya da öne çıkarılarak kullanılmamış olması gerektiğinin ifade edildiğini, bilirkişilerin müvekkilinin … ibaresinin kullanımının markasal kullanım olduğunu ifade ettiklerini, müvekkili şirketin bu ibareyi marka olarak kullandığının ispatlandığını, davalı şirketin, …’ün şirketin tek yetkilisi olduğu ve …’ün … ibaresini başka bir şirkette kullanması gerekçe gösterilerek markayı müvekkilinden daha önce kullandığı şeklindeki iddiasını kabul etmenin hukuki kurallar çerçevesinde mümkün oladığını, bilirkişi raporunda kötüniyet nedeniyle hükümsüzlük koşullarının incelendiğini, davalının markayı tescil etmede kötüniyetinin bulunmadığının tespit edildiğini, yapılan değerlendirmelerde her ne kadar … ibaresinin akla kolayca gelebilecek yaygın bir isim olduğu ifade edilse de bu hususta bilirkişilere katılmadıklarını, bilirkişi raporu doğrultusunda yapılan tespitler ve işbu dilekçede ifade ettikleri beyan ve itirazlar esas alınarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 15/11/2021 tarihli dilekçesi ile, bilirkişiler tarafından müvekkili şirket ile davanın ihbar olunanı … arasında organik bağın var olduğu hususunda açıkça tespit yapıldığını, bilirkişilerin bu hususlardaki tespitlerinin yerinde olduğunu, bilirkişilerin marka üzerindeki gerçek hak sahibini belirlerken ikili turnuva usulü bir yöntem kullandıklarını, ancak gerçek hak sahipliğinin ikili turnuva yapılarak tespit edilecek bir husus olmadığını, marka üzerindeki gerçek hak sahipliğinin bir mülkiyet hakkı olduğunu ve sahibinin tek olduğunu, gerçek hak sahibinin bu hakkı herkese karşı ileri sürebildiğini, ek rapor alınmasına gerek olmadığını, itirazları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı adına tescilli … tescil numaralı markanın önceye dayalı gerçek hak sahipliği, davacıya ait ticaret unvanı içermesi ve kötüniyet sebepleriyle hükümsüzlüğü; davalı kullanımlarının, aynı sebeplerle davacı marka haklarına tecavüz oluşturup oluşturmadığına yöneliktir.
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
Somut olayda, birleşen dosya davası önceye dayalı gerçek hak sahipliği, tanınmışlık ve kötüniyetli tescil iddiaları ile davaya konu markanın hükümsüzlüğünü talep etmektedir.
6769 sayılı SMK’nun 6/3 maddesine göre “başvuru tarihinden veya rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaretin sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Buna göre bir markayı ihdas ve istimal eden kimse o markanın gerçek sahibidir ve açıklayıcı etkiye sahip olan tescile karşı üstün ve öncelikli hak sağlamaktadır.
Somut olayda hem davacı, hem de davalı gerçek hak sahipliği iddiasında bulunmaktadır;
Davacı tarafın söz konusu markaya ilişkin en eski kullanımı 17/03/2015 tarihli www….com üyelik belgesidir. Sonraki tarihli expertiz raporları, noter araç devir sözleşmeleri, kuruluş gazetesi, fatura ve sözleşmeler ile tabela fotoğrafları, kurumsal kimlik taşıyan zarf, ruhsat, ürün ve belgelere göre ise davacının 17/03/2015 tarihinden beri davaya konu markayı fiilin 35.sınıf yönünden kullandığını göstermektedir.
Davalının ise dosyaya sunulan delillere göre fiili bir markasal kullanımı bulunmamaktadır. Dosyaya sunulan ve kullanımı tevsik eden tüm deliller, davalıya değil, dava dışı gerçek kişi …’e aittir. Davaya konu … tescil numaralı marka ise 20/11/2019 tarihinde davalı şirket adına tescil edilmiştir. Buna göre hükümsüzlük davası bakımından davacının, davalıya nazaran önceye dayalı hak sahibi olduğu, davalı tescilinden çok daha önce söz konusu işareti markasal olarak kullandığı, davalı yönünden hükümsüzlük koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davalı, her ne kadar, dava dışı …’ün davalı şirketin kurucu ortağı olmasından bahisle, davalı bakımından kullanımın, dava dışı …’ün kullanımları olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünden beyan ve itirazlarını sunmuş ise de; davalı firma ile dava dışı gerçek kişi arasında bir halefiyet ilişkisi bulunmaması, gerçek kişinin yalnızca davalı firmanın ortağı olmasının, ayrı bir tüzel kişilik olan şirket yönünden, dava dışı kişinin fiili kullanım ile elde ettiği markasal hakkın hukuki halefi olarak nitelendirilmesine sebep olamayacağı hukuki kanaatine varılmıştır. Zira doktrin ile yüksek mahkeme de önceye dayalı kullanım savunmasına ancak bu kullanımı yapan tarafça dayanılabileceği yönünde görüş belirtmişlerdir. “Y.11. H.D’nin KALERAF kararına göre (22/01/2008 tarih, 2006/7142 E., 2008/382 K)” eskiye dayalı kullanıma dayalı üstün ve gerçek hak sahipliğinin söz konusu olabilmesi için, eskiye dayalı kullanımın, hak sahipliği iddia eden kimse tarafından gerçekleştirilmesi gereklidir… Yüksek mahkeme 2011 yılında verdiği … kararında da tescilli markanın sahibi şirketin ortağı olmanın, markanın gerçek sahibi olduğu anlamına gelmediği yönündeki yerel mahkeme kararını onamıştır.”(ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, s.421)
Bu durumda yalnızca dosyanın tarafları arasında yargılama yapan mahkememiz yönünden, davaya konu olayda, davacının davalıya ait tescil tarihinden önce, söz konusu markayı tescilli olduğu sınıflarda markasal olarak kullandığını ispat eden davacı yönünden hükümsüzlük koşullarının oluştuğu kanaati ile hükümsüzlük davasının kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, hükümsüzlük davasında ayrıca kötüniyetli tescil iddiasına dayanmıştır.
SMK’nun 6/9 maddesine göre kötüniyetli yapılan marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı kanunun 25.maddesine göre ise bu durum aynı zamanda bir hükümsüzlük sebebidir.
Hukukumuzda “iyiniyet” asıldır. Yani kötüniyet iddiasında bulunan bu iddiasını ispat külfeti altındadır.
Kötüniyetten ne anlaşılması gerektiği ve hangi koşullarda varlığının kabul edilmesi gerektiği her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husus olmakla birlikte “ticari dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve başkasının markasını ele geçirmeye, başkasının markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlamaya yönelik olarak, “önceki marka sahibini tescil konusu ürünleri pazarlamaktan alıkoyma, piyasaya girmesini engelleme amacı ile” yapılmış tesciller kötüniyetli kabul edilmektedir. Hukukumuzda iyiniyet asıldır. Yani kötüniyet iddiasında bulunan bu iddiasını ispat külfeti altındadır. Davaya konu olayda davalının kötüniyetli tesciline delalet eder delil dosyaya sunulmadığından bu iddianın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Marka hakkına tecavüz davası yönünden yapılan değerlendirmede ise; davalının tescilli markasını fiilen kullandığına ilişkin dosyaya bir delil sunulmadığı, fiili kullanımın dava dışı 3.kişi tarafından gerçekleştirildiği, bu davalı yönünden itibarla tecavüz fiili için hukuki koşulların oluşmadığı kanaatiyle tecavüz davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile;
-Davalıya ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne,
-Davacının marka haklarına tecavüzün tespiti ve önlenmesi davasının REDDİNE,
2-Harçlar peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen hükümsüzlük davası yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen tecavüzün tespiti ve önlenmesi davası yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 282,60 TL posta/tebligat masrafı olmak üzere toplam 3.282,60 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre hesaplanan 1.641,30 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç olmak üzere toplam 118,60 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸