Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/382 E. 2021/239 K. 03.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/382
KARAR NO : 2021/239

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü, Marka’dan Doğan Haklara Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men ve Ref’i
DAVA TARİHİ : 14/01/2021
KARAR TARİHİ : 03/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 1994 yılından bu yana yerli ve milli sermayesi ile temizlik malzemeleri üretimi ve pazarlanması alanında faaliyet göstermekte olduğunu, sahibi olduğu, TPMK nezdinde tescilli bulunan “…”, “…”,”…” “…”, “…”, “…” “…”, “…”, “….”, “…” “…” markalarının, özellikle son dönemde gerçekleştirdiği atılımlara paralel olarak tüm yurtta nihai tüketiciler nezdinde bilinirliğini ve satış rakamlarını arttırmış yurt dışında ise 26 ülkeye yapılan ihracatlarda aranan ve tercih edilen bir ürün ailesi oluşturduğunu, davaya dayanak oluşturan “…” markasını ilk kez 1998 yılında tescil ettirmiş olduğunu, … markasının … tescil numarası ile 02.10.1998 tarihinden bu yana tescilli olup TPMK’nın koruması altında olduğunu, aynı zamanda …, … ve …. tescil nolu … markalarının da adlarına tescilli olduğunu, davalı şirketin aynı iş kolu olan temizlik ürünlerinin üretim ve pazarlanması alanında faaliyet göstermekte olduğunu, “…” markasını tahrif ederek …. sayılı ve 03 sınıfı kapsayan “….” markası için başvurularda bulunduğunu, haricen yapılan araştırmaya göre, davalı şirketin … markasını dava dışı … İnş. Malz. Gida San.ve Tic. Ltd. Şti’den devir almış olduğunu, devir eden şirket ile devralan davalı şirketin aynı iş konusunda (temizlik malzemeleri dağıtım) ve aynı adreste faaliyet göstermekte olup ortaklarının da aynı ailenin fertleri olan şirketler olduğunu, aralarında organik bağ bulunan, aynı faaliyet kolundaki, aynı adresteki ve ortaklarının aynı aileden olduğu anlaşılan iki şirket arasındaki devir olgusunun açıkça muvazaalı olduğunu ve alacaklılarından mal kaçırma amaçlayan kötü niyetli marka tescilinin ve haksız kullanımın tespitini talep ettiklerini, dava dışı devreden …. şirketi ile müvekkili şirket arasında 2016-2019 yılları arasında ticari mal alım-satım ilişkisinin devam ettiğini, devir eden …. şirketinin dava konusu …. markasına ilişkin tescil başvurusu yaptığı 30.11.2017 tarihinden önce müvekkili, şirkettin tescilli markası olan “…” marka temizlik ürünlerinden ( el sabunu, yüzey temizleyici, sıvı deterjan vb.) birçok kez ve birden fazla sayıda satın almış olduğunu, dava dışı devreden …., müvekkili ile bizzat ticari ilişkide olup, müvekkilinin büyük bir ürün grubunda kullandığı … markasının, başına … ibaresi ekleyerek kendi markası olarak tescil ettirdiğini, özgün bir marka üretmek yerine müvekkili şirketin markasını tahrif etmek suretiyle kötü niyetli olarak …. markasını kullanmakta olduğunu, müvekkiline ait … markası ile davaya konu … esas unsurlu “….” markasının görsel ve işitsel yönden birbirlerine iltibas derecesinde benzerlik teşkil etmekte olduklarını, ilgili markanın, müvekkilin esaslı unsurunu oluşturan … ibaresini, birebir aynen içeriyor oluşu markaları fonetik açıdan da ayırt edilemeyecek derecede benzer kılmış ve tüketici nezdinde davaya konu markanın müvekkili markalarının bir yansıması olduğu izlenimi yaratılmış olduğunu, halk nezdinde markaların karıştırılacağını, karşılaştırmalı görsellerde müvekkilinin marka hakkına tecavüz edildiğinin açıkça gözler önüne serilmiş olduğunu belirterek, markanın hükümsüz kılınmasını ve markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davacının … markasının tescili aşamasında TPMK nezdinde herhangi bir itirazının olmadığını, 2017 yılından beri … markası üreticisi ile ticari faaliyetini sürdürerek 4 yıl sonra bu markanın … markasına marka tecavüzünün bulunduğu haksız rekabetin tespiti konusunda dava açmasının markayı devralmış olan müvekkilinden maddi beklentiler ile hareket edildiğini, düşündürmekte olduğunu, davacının 1994 yılından beri aynı piyasada çalışan … marka satışını yaptığı … firmasının … markasını ürettiği ve sattığını bile bile ticari faaliyetini kendisinin sunduğu faturalar ile sabit olduğu üzere devam ettirmekte bir mahzur görmediğini, aynı sektörde çalışan kurumsal bir firmanın davalıya ait markayı bilmediğinin düşünülemeyeceğini, bu durumun davacının her iki marka arasında bir iltibas, hedef alıcı kitlesi tarafından dava dilekçesinde belirttikleri gibi bir benzerlik, hedef alıcı kitlesi tarafından karıştırılma tehlikesi görmemesinden başka bir şekilde ifade edilemeyeceğini, her iki markanın görseli karşılaştırıldığında markaların karıştırılmayacağının açık olduğunu, … markasının davacı iddiasının aksine özgün bir marka olduğunu, davacının yaşadığımız çağın artık bilgiye bir tuş kadar yakın olunan bir çağ olduğunu, halk diye ifade ettiği tüketicinin de … ile …. i görsel olarak ayırt edebileceği ve …’in davacı …’in ticari bir bağının olamayacağını görsel olarak idrak edebileceği gibi çok basit bir “….” araması ile de bu bilgiye ulaşabileceğini, davacının alıcı düzeyine dair sunduğu Yargıtay kararının tarihinin 10 yıl öncesine ait olduğunu ve somut olaya uygun olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan dava konusu marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
Dosya, davalıya ait … tescil numaralı markanın davacı markalarına benzerlik, karıştırma ihtimali, iltibas, kötüniyet nedenleri ile hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, davalının fiili kullanımlarının ve eylemlerinin davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti 13/10/2021 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda; “Davalı markası açısından SMK m.6/1 kapsamında iltibasa dayalı hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığını, SMK. m.6/9 uyarınca “kötüniyetli tescil” hususundaki takdirin mahkemeye ait olduğunu, davalı tarafın markasal kullanımının, SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağını, davalı kullanımının TTK m. 55/1-a-4 kapsamında haksız rekabet teşkil etmeyeceği tespit ve kanaatine ulaşıldığı” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili 25/10/2021 tarihli dilekçesi ile; bilirkişinin raporunda genel itibariyle yasa hükümlerine yer verildiğini, somut olayın esasına inilip değerlendirme yapılmadığını, genel geçer bir çerçeve rapor hazırladığını, özensiz ve eksik araştırma içermesi nedenleriyle rapora karşı itiraz ettiklerini, raporda markalar arasındaki benzerlik, karıştırılma ihtimali veya dava konusu ….’in müvekkiline ait … markasının ürün grubuna ait bağlantılı ürünler olarak görülmesi hususlarının detaylıca değerlendirilmediğini, dosyaya sunmuş oldukları faturaların hiçbir aşamada tetkik edilmediğini, davalı ve dava dışı devreden şirket tescil kayıtlarının karşılaştırmalı olarak incelenmediğini, davaya konu markanın tescili, devri ve takdiyat bilgilerine herhangi bir başlık altında değinilmediğini, sadece kötü niyet takdirinin mahkemeye ait olduğu bir satır ile belirttiğini, hal böyle iken hazırlanan raporun dosya içeriğini aydınlatmaktan ve mahkeme hüküm kurmaya elverişli olmaktan kesinlikle uzak olduğunu, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeler içeren rapora karşı itirazları doğrultusunda dosyanın yeni bir marka uzmanı bilirkişiye gönderilerek rapor alınmasını talep etmiştir.
Dava; davalıya ait … tescil numaralı markanın davacı markasından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti ile men ve ref’i ile ayrıca davalı markasının hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Markalar arasında benzerlik incelemesi yapılırken, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak bir benzerlik bulunup bulunmadığı, davaya konu edilen markanın ayırd ediciliğinin olup olmadığı dikkate alınır. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici ya da baskın unsurları göz önüne alınır. Markaların ayırdedicilik sağlamayan ya da herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılmalıdır.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
Davacının davaya dayanak …, …, … ve …. tescil numaralı markaları ortak olarak “…” kelime unsurundan ibarettir. Söz konusu markalardan bazıları şekil unsuru da içermekte ise de söz konusu şekil unsurları tali nitelikte kalmakta, markaların asli ve ayırdedici unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır.
Davalı yana ait marka ise “….” ibaresini havidir. Söz konusu markada “…” kısmı ön plana çıkarılmadığı gibi, davalının fiili kullanımlarında “…” kısmının ön plana çıkardığı görülmektedir. Bu durumda davalının, davacı markalarına yanaşma iradesinin bulunmadığı söylenebilir.
Taraf markaları arasında ortak “…” ibaresi mevcut olsa da davalı markasında bu kısım ön plana çıkarılmaksızın “…” şeklinde yeni bir kelime üretilmiştir. söylenişte “…” kısmında işitsel benzerlik bulunsada taraf markalarının tescilli olduğu emtia ve hizmetler bakımından ortalama tüketicinin her iki marka ile karşılaştırdığında birbirlerinden farklı markalar ile karşı karşıya olduğu kanaatini edineceği, zira bütüncül değerlendirmede taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklılaştığı, bu itibarla hükümsüzlük ve tecavüz iddiaları yönünden karıştırma ihtimalinin somut olayda sübut bulmadığı hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı, hükümsüzlük davasında ayrıca kötüniyetli tescil iddiasına dayanmıştır.
SMK’nun 6/9 maddesine göre kötüniyetli yapılan marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı kanunun 25.maddesine göre ise bu durum aynı zamanda bir hükümsüzlük sebebidir.
Hukukumuzda “iyiniyet” asıldır. Yani kötüniyet iddiasında bulunan bu iddiasını ispat külfeti altındadır.
Kötüniyetten ne anlaşılması gerektiği ve hangi koşullarda varlığının kabul edilmesi gerektiği her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husus olmakla birlikte “ticari dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve başkasının markasını ele geçirmeye, başkasının markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlamaya yönelik olarak, “önceki marka sahibini tescil konusu ürünleri pazarlamaktan alıkoyma, piyasaya girmesini engelleme amacı ile” yapılmış tesciller kötüniyetli kabul edilmektedir. Davaya konu olayda davacı markası ile ayrışan marka tescili ve fiili kullanımın kötüniyet de içermediğinin kabulü gerekmiştir.
6102 Sayılı TTKnın 54. Maddesi ile, haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. 55. Maddesinin 4. fıkrasında ise, iyi niyetle bağdaşmayan, haksız rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır. Somut olayda davacı markası ile karıştırma ihtimali bulunmayan davalının fiili kullanımlarının yukarıda anılı kanuni düzenlemeler çerçevesinde haksız rekabet oluşturmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının davasının tümüyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın, davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen hükümsüzlük davası yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti davası yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 03/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır