Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/375 E. 2022/13 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/375 Esas
KARAR NO : 2022/13

DAVA : Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti ve Tazminat
DAVA TARİHİ : 05/01/2021
KARŞI DAVA : Marka Hükümsüzlüğü, Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti ve Tazminat/Markaların Karşı Davacıya Devri
KARŞI DAVA TARİHİ : 08/02/2021

KARAR TARİHİ : 16/02/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin “…” ve “…” vb.ibareli markaların sahibi olduğunu, Bakırköy …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce ….değişik iş dosyası ile de davalı tarafın, davacı müvekkili markalarına tecavüz ettiğinin tespit edildiğini, davalı tarafın “….” ibaresi için yaptığı marka başvurusunun, davacı müvekkilinin itirazları sonucunda TPMK tarafından reddedildiğini, davalı tarafın, reddedilen bu marka başvurusunda yer alan logoyu, tabelalarının, faturalarının ve biletlerinin üzerinde kullandığını, davalı tarafın, internet adresindeki “…” ibaresi ile de davacı müvekkilinin “…” markasına tecavüz ettiğini, davalı tarafın, ticari unvanını taraflarınca delil tespiti davası açıldıktan sonra değiştirdiğini, davalı tarafça, davacı müvekkilinin “…” ve “….” ibareli markalarına tecavüz edildiğini, açıklanan nedenlerle davalı şirketin, davacı müvekkili adına tescilli markalarına tecavüzlerinin tespiti, önlenmesi ve giderilmesini, davacı müvekkilinin, davalı tarafın işbu tecavüzlerinden dolayı uğramış olduğu fiili zararları ile yoksun kaldığı kazanç kaybının tazmine ve kazanç kaybının hesabına ilişkin olarak da davalı tarafın, davacı müvekkili markalarını bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine, davacı müvekkiline, davalı tarafın işbu tecavüzlerinden dolayı uğramış olduğu manevi zararlarından ötürü şimdilik 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, ilk olarak yetki ve zamanaşımı itirazlarının söz konusu olduğunu, davaya konu “…” markası ile tespite konu “…” markalarının farklı markalar olduğunu, tespit dosyasında tespite gelinmesinin hemen ardından müvekkili firmanın … TURİZM SEYAHAT TİC LTD.ŞTİ unvanını kullanmaya başladığını, şirket unvanında … ibaresinin yer almadığını, dava tarihi itibari ile böyle bir kullanım olmadığından bu markaya yönelik olarak kullanılmasının önlenmesi talebinin reddi gerektiğini, davacının marka devir sözleşmesi ile devretmiş olduğu markaların kullanılmasının önlenmesini talep edemeyeceğini, zira, davacı …’in kendi adıma kayıtlı tüm markaları 28.09.2018 tarihinde … isimli şahsa sattığını, Malatya … Noterliğinin 28.09.2018 tarih … yevmiye no.lu Marka Devir Sözleşmesi ile …’e … TURİZM SEYAHAT markasını, Malatya …. Noterliğinin 28.09.2018 tarih … yevmiye nolu Marka Devir Sözleşmesi ile …’e … TURİZM SEYAHAT markasını noter sözleşmesi ile devrettiğini, bilahare …’in …’e Malatya … Noterliğinin 27.03.2019 tarih … yevmiye nolu Marka Devir Sözleşmesi ile … Turizm Seyahat markasını, Malatya … Noterliğinin 27.03.2019 tarih … yevmiye no.lu Marka Devir Sözleşmesi ile … markasını devrettiğini, bilahare …’in Malatya … Noterliğinin 20.03.2020 tarih … yevmiye nolu MARKA DEVİR SÖZLEŞMESİ ile “… TURİZM” markasını, Malatya …. Noterliğinin 20.03.2020 tarih … yevmiye nolu marka devir. sözleşmesi ile “… TURİZM SEYAHAT” markasını müvekkili … devretmiş olduğunu, her iki markanın TPE nezdinde müvekkili firma adına tescilli olduğundan müvekkili firma tarafından “… TURİZM SEYAHAT” markasının kullanılmasının pek tabi olduğunu ve markanın tecavüzünün söz konusu olmadığını, … ile … arasında yapılan sözleşme gereğince … adına olan ve … TURİZM ile ilgili olan tüm markaların satışı söz konusu olup noter huzurunda marka devir sözleşmesi yapılırken …’in “… TURİZM”, ” … TURİZM” markalan dışındaki kendi adına aynı sınıfta ve aynı ve benzer kayıtlı diğer markaları beyan etmeyip yalnızca bu iki markayı noter sözleşmesi ile devrettiğini, müvekkillerinin iki ana marka ismini devraldıklarında aslında tüm marka isimlerini devraldıklarını sanarak hareket ettiklerini, davacı … ‘in ana markanın değişik hallerini devirden birkaç ay evvel kendi adına tescil ettirdiğini, bu markaları da beyan edip noter huzurunda devretmesi gerekirken bunları bilahare müvekkillerimden 20.000 euro talep ederek bu bedel karşılığında adına kayıtlı olan diğer tüm markaları da devretme teklifinde bulunduğunu, davacının marka ticareti yapmak maksadıyla kötüniyetli hareket ettiğini, davacının devirden birkaç ay evvel … isminin değişik versiyonlarını kendi adına aynı sınıfta tescil ettirmesinin, iki ana markayı devredip kendi adına TPE’ye başvurarak tescil ettirdiği aynı sınıftaki benzer yan markaları devir dışı bırakmasının, davacının kötüniyetle ve marka ticareti yapmak maksadıyla hareket ettiğini göstermekte olduğunu, davaya konu taleplerin marka devir sözleşmesine aykırı olup aksini düşünmenin kötüniyetin korunması anlamına geleceğini, davacı adıma olan aynı ve benzer markaların varlığının davacının müvekkili aleyhine yaptığı tespit ile öğrenildiğini, keza davacının kayınbiraderi olan … adına aynı hizmet sınıfında … ibareli marka – tescillerinin yapılmış olduğunun öğrenildiğini, davacının maddi zararının söz konusu olmadığını ve maddi zararın koşullarının oluşmadığını, davacının marka devir sözleşmesi ile markaları devretmiş olup müvekkillerinin ilgili markaları kullanmalarının bu marka devir sözleşmelerine dayandığını, bu bakımdan müvekkillerinin hukuka aykırı fiili ve kusuru bulunmadığını, davacı tarafından ilgili markaların kullanılmadığını, markalarını sattıktan sonra işi bıraktığını ve söz konusu sektörde faaliyet göstermediğini, dava dilekçesinde marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetten bahsedilmiş ise de fiilen kullanılmayan bir marka ve fiilen aktif olmayan bir şirket için zarardan ve haksız rekabetten bahsedilemeyeceğini, marka fiilen kullanılmadığından haksız rekabetin unsurlarının – oluşmadığını, müvekkilinin … turizm markasını kullanarak kazanç elde etmediğini, nitekim hizmet sınıfının hitap ettiği kitlenin “…” markasına gelmekte olup bunun … …, …, aksoğanoğlu … olmasının bir öneminin olmadığını, tüketici kitlenin “…” markasını tercih ettiğini ve bu durumun 1947 yılından bu yana böyle olduğunu, müvekkili firmanın asıl isim olan “…” markasının önüne “…” ibaresini kullanmasının gelir elde edilmesi bakımından etkileyici bir unsur olmadığını, … ibaresinin ekonomik bir değeri olmadığını, davacının manevi zararının söz konusu olmadığını ve manevi zararın koşullarının oluşmadığını, müvekkillerince markanın haksız kullanımının söz konusu olmadığını, kötü niyetle hareket etmediklerini, marka devrine davacının tüm markaları dahil olduğu halde davacı tarafından asıl marka isimlerinin noter huzurunda devredilip ardından sonraki tescile dayanan alt isimlere dayanılarak haksız rekabet ve marka hakkının tecavüzü iddiası ile huzurdaki davanın açılmasının haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
KARŞI DAVADA DAVA : Davalı-Karşı Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili firmanın … unvanı ile 39. sınıf taşımacılık hizmetleri yaptığını, marka haklarını 2018 yılında devralarak faaliyete başlamış iseler de söz konusu markanın 1947 yılından beri tescilli ve fiilen kullanılan bir marka olup Malatya ve Türkiye genelinde tanınmış bir marka ve halk tarafından yolcu taşıma firması olarak bilinmekte olup ciddi bir tüketici kitlesine sahip olduğunu, marka devir sözleşmesi ile ” … turizm” markası ve “… turizm seyahat” markasının müvekkili şirketine devir ile geçmiş olduğunu, … adına tescil ettirilen ” …, …, …, …, …, …” markalarının 2017 yılında tescil edilmiş olup fiilen kullanılmadıklarını, bu markaların müvekkili firma adına kayıtlı ve daha eski tarihli markalarla aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer markalar olup kullanılmaları halinde halk tarafından ilişkilendirilip karıştırılabilecek ve firma aleyhine durum yaratacak nitelikte olduklarını, açıklanan nedenlerle müvekkilinin firmanın halihazırda kullandığı … Turizm markası ile davalı … tarafından devredilen “… TURİZM SEYAHAT” ve ” … TURİZM” markalarının … adına tescilli “…, .., …, …, …, …, …” markaları ile sınıfları bakımından benzer olduğunun tespitine, ilgili markaların tescilinin hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik belirsiz alacak talepli 1.000,00 TL maddi tazminatın ve 30.000,00 TL manevi tazminatın işleyecek kısa vadeli avans faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVADA CEVAP : Davacı-Karşı Davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesi ile, davacı müvekkili tarafından dava konusu … ve … markaları için marka başvurusu yapıldığı tarihte, davalı tarafın iltibas iddiasını dayandırdığı … TURİZM ve … TURİZM SEYAHAT markalarının zaten davacı müvekkille ait olup henüz davalıya devredilmemiş olduklarından, davalı tarafın iltibas iddialarının hukuka ve maddi gerçeklere aykırı olduğunu, karşı davanın reddi gerektiğini, Davalı tarafın, dava konusu müvekkil markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmemesi halinde dava konusu markaların kendilerine devrini talep etmesine gerekçe olarak, tescilli bir markanın devri halinde tüketici nezdinde karışıklığa neden olacak şekilde aynı markaya benzer başka markalar da varsa, bu markaların da devrinin gerektiğini iddia ettiğini, Mülga 556 s. Mark.KHK’sında yer alan 16. maddenin, Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğini ve sonrasında yeni SMK’da bu gibi bir düzenlemeye yer verilmediğini, SMK’da böyle bir kurumun mevcut olmadığını, Davalı tarafın devir taleplerinin de hukuka ve maddi gerçeklere aykırı olduğundan karşı davanın reddi gerektiğini, Davalı tarafın maddi ve manevi tazminat taleplerinin de maddi gerçeklere ve hukuka aykırı, yok hükmünde talepler olup, karşı davanın reddi gerektiğini, karşı tarafın dava konusu bütün talepleri hak düşürücü süre ve zamanaşıma uğradığından, işbu davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan taraflar adına kayıtlı marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
Dosya, davalının davacıya ait markalarından doğan haklarına tecavüzünün bulunup bulunmadığı, karşı dava yönünden karşı davalı adına tescilli markaların hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, terditli olarak karşı davacıya devir koşullarının oluşup oluşmadığı, karşı davalı fiillerinin karşı davacıya ait markalardan doğan haklara tecavüz teşkil edip etmediği hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 03/09/2021 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “asıl davada: anılan sebeplerden ötürü davalının kullanımının, SMK’nın 7 ve 29. Maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz ve bu suretle haksız rekabet oluşturmadığı, kullanmama defi ileri sürülmüş ise de davacı markalarının tescil tarihinden (2017) itibaren 5 yıl geçmemiş olmakla, markaların halen hoşgörü süresi içinde oldukları, karşı davada: davalı markaları açısından SMK m.6/1 kapsamında hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığı, devire ilişkin talebin hukuki dayanağı olduğu ve haklı olduğu noktasında bir görüş takdir edilirse ; devredilmeyen diğer markaların da devrinin mümkün olacağı, aksi takdirde devrin mümkün olmayacağı, SMK m 6/9 kapsamında davalı markalarının tescilinde iniyetin bulunup bulunmadığı hususunun ve buna bağlı olarak verilecek hükümsüzlük kararının takdirinin mahkemeye ait olduğu, karşı dava davalısının, tecavüz teşkil eder şekilde markaya dair kullanımını gösterir dosya içinde herhangi bir bilgi/belge de yer almadığından dosyanın mevcut durumu itibariyle markaya tecavüz açısından herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılamadığı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 21/09/2021 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporunda, delil tespiti dosyası ve delil tespiti dosyasına sunulan bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda, davalı tarafın … … ibaresine dair kullanımları ve bu kullanımları ile de davacı müvekkilin … markasına tecavüzlerin incelenmediğini, bilirkişi raporunda, davalı tarafın dava konusu bu markalarını tescilli olduğu şekilde kullandığının belirtildiğini, işbu tespitin, işbu raporun içerisinde yer alan görsellerle, raporda “yer alan diğer tespitlerle ve delil tespiti ile çeliştiğini, bilirkişi raporunda, taraf markalarının tescilli oldukları şekilde karşılaştırılarak aralarında tescile engel bir iltibasın bulunmadığı, bu yüzden de tecavüz olmadığının belirtildiğini, bu tespitin hem taraflarınca açılan işbu davanın konusunun marka hükümsüzlüğü olmaması yüzünden hem de davalı tarafin markalarını tescilli olduğu halden farklı kullandığı için hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda, davalı tarafın internet kullanımlarının hiçbir şekilde incelenmediğini, davalı tarafın, davacı müvekkilden devraldığı markalara dayanarak davacı müvekkile karşı herhangi bir tescil önceliği olduğunun ileri sürülemeyeceğini, delil tespiti davasının açılış tarihinde davalı tarafın ticari unvanı: … … Turizm Seyahat Tic. Ltd. Şti. şeklindeydi. Ancak delil tespiti davası açıldıktan ve tespit yapıldıktan sonra davalı taraf, ticari unvanını: … olarak değiştirdiğini, bu hususun da bilirkişi raporunda incelenmediğini, bilirkişi raporunda davalı tarafça açılan karşı davanın ise yerinde olmadığı ve haksızlığı tespit edildiğini, ek rapor alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 22/09/2021 tarihli dilekçesi ile, asıl dava açısından marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete ilişkin ulaşılan tespit ve sonuçlara bir itirazları olmadığını, karşı dava açısından, davalı markaları açısından SMK m.6/1 kapsamında hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığı tespitine katılmadıkları, bilirkişi raporunda kötüniyetin varlığının mahkemece takdir edilmesi gerektiği belirtildiğinden davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Mevcut bilirkişiye bir bilişim uzmanı bilirkişi eklenerek tarafların beyan ve itirazlarının değerlendirilmesi hususunda ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler 04/02/2022 tarihli raporunda; “dosyada mevcut deliller itibariyle SMK m.6/9 kapsamında tespitlerde bulunulduğunu, kök raporda ulaşılan tespit ve görüşten dönülmesini gerektirir bir durum olmadığı”nı bildirdikleri görülmüştür.
Asıl dava, davalının davacıya ait markalarından doğan haklarına tecavüzünün tespiti ile tazminat; karşı dava, karşı davalı adına tescilli markaların hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, terditli olarak karşı davacıya devir koşullarının oluşup oluşmadığı, karşı davalı fiillerinin karşı davacıya ait markalardan doğan haklara tecavüzün tespiti ile tazminat talebine yöneliktir.
Marka hakkına tecavüz iddia ve talebi yönünden yapılan değerlendirmede;
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Taraf markalarının tescil durumları değerlendirildiğinde davacı-karşı davalının marka tescillerinin 2017 yılında, davalı-karşı davacının markalarının ise 1995 ve 2010 yıllarında tescil edildikleri; bu itibarla tescil önceliğinin davalı-karşı davacıda olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda üzerinde durulması gereken taraf markaları arasındaki benzerlik ve davalı-karşı davacının fiili kullanımlarının tecavüz oluşturup oluşturmadığıdır. Tüm deliller ışığında yapılan incelemede, davalının fiili kullanımlarının tescil kapsamında kaldığı, bu tescilden uzaklaşıp-davacı markalarına yaklaşma iradesi içermediği, davalının tescil önceliği olması karşısında ana dava bakımından tecavüz koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Karşı dava yönünden yapılan inceleme ve değerlendirmede;
Davalı-karşı davacı markaları ” … ” ve “….” ibarelerinden müteşekkildir. Davacı-karşı davalı markaları ise “…”, “…”, “…”, “…” ve ” …” şeklindedir. Taraf markaları arasında “…” kelime unsurunun ortak olduğu anlaşılsa da davalı-karşı davacı markalarındaki diğer kelime ve şekil unsurlarının markaları görsel işitsel ve kavramsal olarak farklılaştırdığı, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde genel izlenimde, bütüncül değerlendirmede birbirlerinden farklı olarak algılandıkları, bu itibarla SMK 6/1 maddesi anlamında hükümsüzlük koşularının oluşmadığı anlaşılmıştır.
Davalı-karşı davacı her ne kadar kötüniyetli tescil iddiasında bulunmuşsa da; davacı-karşı davalının, … ve … tescil numaralı markaları 28/09/2018 ve 28/09/2018 tarihlerinde …’e devrettiği; …’in ise söz konusu markaları 27/03/2019 tarihinde …’e devrettiği; davalı-karşı davacının markaları …’den 20/03/2020 tarihinde devraldığı, …’in davalı-karşı davacı firmanın ortağı olduğıu; davacı-karşı davalının devirden ortalama bir yıl önce hükümsüzlük ve devir talebine konu markaları adına tescil ettirdiği; buna göre yukarıda anılı tüm devir silsilesinde, hükümsüzlük ve devir talebine konu markaların davacı-karşı davalı adına tescilli olduğu ve TPMK kayıtları ile kolaylıkla doğrulanıp denetlenebileceği; basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü altında yer alan devralanların ve bu arada davalı-karşı davacının davacı-karşı davalıya ait tüm markaları devralıp devralmadığını kontrol edebilecek durumda olduğu, ayrıca davacı-karşı davalının üzerine kayıtlı tüm markaları devretme yükümlülüğü altına girdiği yahut diğer tescilleri kötüniyetle gizlediğine ilişkin dosyada yeterli delil bulunmadığı ve iyiniyetin asıl olduğu kanaatiyle karşı davanın tümden reddi gerektiği kanaatine ulaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Asıl davanın ve karşı davanın ayrı ayrı REDDİNE,
2-Asıl davada; peşin alınan 426,94 TL harçtan, alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile arta kalan 346,24 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
3-Karşı davada; alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın karşı davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Asıl davada davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen tecavüzün tespiti talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Asıl davada davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen maddi tazminat talebi yönünden 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

6-Asıl davada davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen manevi tazminat talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

7-Karşı davada; karşı davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen hükümsüzlük talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
8-Karşı davada; karşı davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen maddi tazminat talebi yönünden 1.000,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
9-Karşı davada; karşı davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen manevi tazminat talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
10-Asıl dava ve karşı davda taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
11-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/02/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸