Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/370 E. 2021/180 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/370 Esas
KARAR NO : 2021/180

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2020
KARAR TARİHİ : 20/10/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, karşı tarafa tebliğ yapılmaksızın www……com.tr isimli internet sitesinde bir bilirkişi marifetiyle …… ibareli markaya ihlal oluşturur nitelikte kullanımların olup olmadığının tespitine, …… ibareli markadan doğan hakları ihlal eder nitelikte olan ürün imalinin, satışının, tabela ve levhalarda kullanımının dava sonuna kadar engellenmesi yönünde ihtiyati tedbire, …… sayılı …… ibareli markadan doğan haklara 6769 Sayılı Kanunu’nun ilgili maddeleri ve TTK’nin 55 vd, maddeleri uyarınca tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına, haksız tecavüzün önlenmesine ve bu suretle tecavüzün giderilmesine karar verilmesini ve kararının günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, HMK madde 400 uyarınca gıyapta delil tespitinin mümkün olduğunun kabulü ile tespit edilen vakıalara karşı açıklama hakkı tanınmadan alınan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, davacıların piyasaya arzı bulunmayan “……” adlı ürüne ilişkin piyasaya arz edildiği yönünde beyanda bulunmasının HMK madde 9’a aykırı olduğunu, ……. isimli ilacın piyasaya sunulmuş olmasının marka ihlali ve haksız rekabet oluşturmadığını, zira ilgili ilacın Bakanlık ruhsatı ile piyasaya sunulmuş olduğunu, Bakanlık tarafından ruhsat verilmiş olması sebebiyle isimlerin benzediği iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, SMK uyarınca ihlalin söz konusu olabilmesi için ciddi kullanımın söz konusu olması gerektiğini, TTK uyarınca haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için ürünün piyasaya arzının gerekli olduğunu, davacının markayı etkin şekilde kullanmadığını ve marka ile piyasaya ürün arzının olmadığını, üretilen ürünlerin ilaç olması sebebiyle özel düzenlemeye tabi olduğunu, ürünlerin tanıtım faaliyetlerinde uyulması gerekli kuralları belirlenmiş olup tanıtımın hekim, diş hekimi ve eczacıya yönelik tanıtım faaliyetleriyle sınırlı olması sebebiyle TTK kapsamında bir haksız rekabetin söz konusu olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı tarafa ait marka tescil belgeleri celp olunmuş, davacı vekilinin tedbir talebinin değerlendirilmesi amacıyla dosya tensiben bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirikşiler 15/01/2021 tarihli raporlarında; “davacının tescilli …… markası ile davalıya ait, davacınınkiyle aynı mal ve hizmet sınıfındaki tescilsiz ……. markası arasında, ortalama dikkat ve algılama yeteneğine sahip bir tüketici algısında, aynı müşteri kitlesi nezdinde her iki markanın yazılış, okunuş, görsel ve işitsel olarak aynıymış gibi algılandığı ve iki ürün arasında karıştırılma ihtimali olabileceği, aynı sebeple de iki markanın benzer oldukları, dava dilekçesinde belirtilen www……com.tr alan adı sahibi/yetkilisi bilgileri kontrol edilmiş ve alan adı sahibine ilişkin bilgilere “…… İlaç Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, davacı tarafından kendisine ait internet sitesi olduğu beyan edilen www…….com.tr/urunler/…… linki kontrol edilmiş, link içerisinde ……. ibaresinin/ibarelerinin olduğu ekran görüntülerinin dosyaya eklendiği” hususlarını rapor ettikleri görülmüştür.
Dosya, davalının “…….” şeklindeki markasal kullanımının davacıya ait …… tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler 31/08/2021 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “davacı taraf markasının 5.sınıfta tescilli olup, davalı kullanımlarının da 5.sınıfta yer alan ürünler kapsamında gerçekleştirildiği, davalının markasal kullanımları davacı markasının tescil sınıfında yer almakta olduğundan markaya benzerlik oluşturması durumunda marka hakkı ihlali oluşacağı, tescilli marka ve tescilsiz markasal kullanım D vitamini ilacı olup eczanelerde satıldığı, farmasötik markaların değerlendirilmesinde önceki marka ilacın etken maddesinden, jenerik adından, tedavisi amaçlanan hastalıktan veya diğer özelliklerinden yola çıkılarak türetilmiş ise, ayırt ediciliği düşük zayıf marka olarak kabul edileceği, karıştırma ihtimalinin değerlendirmesinde bir diğer önemli noktanın alıcı çevresinin dikkate alınması olduğu, marka özel alıcı çevresine hitap ediyorsa, karıştırma ihtimalinin değerlendirmesinde hitap edilen tüketici kitlesinin dikkate alındığı, bir malın alıcısı belirli bir konuda uzman kişilerden oluşuyorsa markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin azalabileceği, davaya konu markaların ilaç markaları olduğu, doktor tarafından hastalara tavsiye edildiği ve yalnızca eczanelerde satıldığı, davacı markasının “…….” etken maddesinden türetilmiş olduğunun kabulü gerektiği, etkenmadde isminden türetilen markalarda tek bir harf farklılığının dahi markalar arasında farklılık yarattığı, mevcut davada iki harf farklılığının bulunduğu, tüm açıklanan nedenlerle davalı tarafa ait “…….” markasal kullanımlarının davacı yana ait …… tescil numaralı markası ile bilgilenmiş kullanıcı nezdinde iltibas oluşturacak nitelikte olmadığı, genel izlenimde karıştırılmaya sebebiyet verecek benzerliğin var olmadığı, Yargıtay kararları uyarınca davalı markasal kullanımları açısından haksız rekabet şartları oluşmadığı” hususlarını rapor ettikleri görülmüştür.
Davacı vekili 20/09/2021 havale tarihli dilekçesi ile, müvekkiline ait markanın, etken madde isminden oluşturulmuş olsa da davalının da etken madde isminden birçok marka yatarabilecekken müvekkiline ait benzer markayı oluşturmasının kabul edilemeyeceğini, taraflara ait markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markaların 05.sınıfta tescilli ise de markalar arasında iltibasın var olabilmesi için illa ki birebir aynı olmasının gerekmediğini, itirazları doğrultusunda yeni bir heyetten yeni bir rapor alınmasını talep ettiği görülmüştür.
Dava, davalı kullanımlarının, davacı markasından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti ile men ve ref’i talebine yöneliktir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Markalar arasında benzerlik incelemesi yapılırken, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak bir benzerlik bulunup bulunmadığı, davaya konu edilen markanın ayırd ediciliğinin olup olmadığı dikkate alınır. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici ya da baskın unsurları göz önüne alınır. Markaların ayırdedicilik sağlamayan ya da herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılmalıdır.
Davaya konu markaların ayırdediciliğinin bulunup bulunmadığı tespit edilirken öncelikle değerlendirilmesi gereken husus d avacının dayanak yaptığı markanın ayırdedicilik derecesidir. Zira davaya dayanak markanın ayırdediciliği ne kadar zayıf ise sonraki markanın benzerlikten kurtulmak için ihtiyaç duyacağı yazılış ve görünüm değişikliği de o kadar az olacaktır. Bu noktada ilaç markaları yönünden önceki markanın tercihinde etkili olan nedenler ön plana çıkar. Zira davaya dayanak yapılan önceki marka ilacın etken maddesinden, jenerik adından, tedavisi amaçlanan hastalıktan veya buna benzer diğer özelliklerinden hareketle türetilmiş ise, ayırdediciliğinin yüksek olmadığının kabulü gerekir.
İlaç markalarına özgü özellikler, daha çok markaların tanımlayıcı unsurlardan türetilmesine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu markaların, ilaçta bulunan etken madde veya tedavisi hedeflenen hastalık veya vücuttaki bir etken maddeden hareketle türetilmesi ortaya çıkan markanın zayıf ve ayırdediciliğinin düşük olmasına neden olmaktadır. Bu şekilde zayıf bir marka tercihi yapan önceki marka sahiplerinin, sonradan piyasaya girecek rakiplerinin de aynı yolu izleyebileceğini öngörmesi ve buna katlanması gerektiği kabul edilmektedir.
Somut olayda taraf markalarının yer aldığı ilaçlar D vitamini ilacı olup D3 vitamininin temel ismi olan …… etken madde isminden türetildikleri anlaşılmaktadır. Davacının markasının ilacın etken madde isminden türetildiğinin kabulü karşısında zayıf marka olarak nitelendirilip kategorize edilmelidir. Yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda zayıf markaların ayırdediciliklerinin düşük olduğu ve sonraki marka sahiplerinin ufak sayılabilecek farklılıklarla tescillerine zayıf marka tercih eden tarafın katlanması gerektiği kabul edilmektedir.
Somut olayda davacının dayanak markası beyaz zemin üzerinde siyah harflerle “……/…… ” davalının markasının ise “…… ” harfi kırmızı olmak ve küçük yazı karakteri kullanılmak suretiyle “…….”dur. Taraf markaları arasında esaslı harf farklılığı ve görsel farklılıkların, zayıf marka olan davacı markasından ayırdedicilik oluşturmaya yeterli olduğunun kabulü gerekmiştir.
İltibas değerlendirilmesinde önem arz eden bir diğer husus ortalama tüketicinin ortalama tüketicinin belirlenmesidir. Davaya konu markalar ilaç markasıdır. Her ne kadar reçete ile satılmaları zorunlu olmasa da tüketicililerin tıbbi sorunlarının çözümü için tercih ettiği söz konusu ilaçları özel bir dikkat ve araştırma ile tercih edeceği, çoğunlukla doktor ya da eczacı gibi özel uzmanlık sahibi tüketicilerin tavsiye ve önerilerini dikkate alacağı, ortalama bir ürün satın alırken göstereceği dikkat ve özen ile ayıracağı vaktin çok daha fazla kalacağı, bu itibarla karıştırma ihtimalinin azalacağının kabulü gerekir.
Yargıtay 11. HD. 26/09/2018 tarih ve 2016/14515 e. 2018/5728 k.sayılı içtihatında da aynı hususlara dikkate çekilmiştir. İlaç emtiası bakımından etken madde veya tedavisi hedeflenen hastalığa doğrudan atıf yapan işaretler tanımlayıcı niteliktedir. Ancak etken maddeden türetilen işaretlerin de ayırt edicilik vasfına sahip olmak koşuluyla marka olarak tescili mümkündür. Somut olayda davacı vekili davalının 05.sınıf yönünden “……” ibareli marka başvurusunun müvekkilinin aynı sınıfta tescilli “…….” ibareli markalarıyla iltibas tehlikesine yol açtığını ileri sürmüştür. Ancak, davacı markasından farklı olarak davalının marka başvurusundaki aynı etken maddeden türetilen “……” ilaç markasının doktor ve eczacıdan oluşan uzman kullanıcı kesimi dikkate alındığında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında davacı markası ile iltibas ihtimali bulunmadığından…”
Yukarıda anılı gerekçeler ile içerisinde sektör (eczacı) bilirkişi heyeti tarafından alınan bilirkişi raporundaki görüşlere iştirak edilmiş, davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL haracın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 68,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/10/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸