Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/336 E. 2021/190 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/336 Esas
KARAR NO : 2021/190

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 02/11/2020
KARAR TARİHİ : 03/11/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketinin kuruluşunun 18 Haziran 2019 olduğunu, davalının dayısı …… ile müvekkili olan şirketin sahibinin eşinin öğretmen olduklarını, ilgili şahısların daha önce …… Yayıncılık Ltd. Şti. adlı şirketin ortağı olduklarını, birlikte kitap yazdıklarını, müvekkili olan şirketin kurulduktan ve çeşitli kitaplar bastıktan sonra dava konusu ……. tescil numaralı markanın tescil müracaatına konu edildiğini, davalı yanın ilgili marka ile hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını, müvekkili şirketin yayıncılık sektöründe ismini duyurduğu ……. Yayınlarının davacı yan tarafından kötüniyetle adına tescil ettirildiğini, açıklanan nedenlerle markanın SMK’nın 6/6 ve 6/9 hükümleri çerçevesinde hükümsüz kılınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı adına dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tevdi edildiği, davaya cevap vermedikleri görülmüştür.
Davalı vekili 12/02/2021 tarihli dilekçesi ile, davacının tarafı sıfatı ve hukuki yararı olmadığını, müvekkiline ait markanın, iddiaların aksine jenerik bir ibareyi çağrıştırmakta ve “….. ” ibaresi ile beraber kullanılmakta olup kötüniyet İddiasının mesnetsiz olduğunu, ……. ile yakın çok sayıda başkaca ticaret unvanının var olduğunu, ihtilaf konusu mal ve hizmet sınıflarında “……”, ” …..”, ” …….” gibi çok sayıda markanın var olduğunu, davacının açtığı davanın hukuken kabul edilemez olduğunu, müvekkiline ait markada ayırt edicilik sağlanabilmesi adına “……. ” ve “…… ” ibarelerinin var olduğunu, ……. olgusunu çeşitli varyasyonları ile ticari unvan olarak kullanan sayısız şirket olduğunu, SMK 6/6’nın şartlarının oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan dava konusu marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
Dosya, davalıya ait ……. tescil numaralı markanın kötüniyet ve davacıya ait ticaret unvanını içermesi sebeplerine dayalı hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 28/07/2021 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda; “dava konusu ……. kod numaralı ” ……” ibaresini ihtiva eden markanın SMK’nın 6/6.maddesi kapsamında hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığı, ancak konu hakkında nihai takdirin mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili bilirkişinin, davacı ve davalı taleplerini özetlediğini, mevzuat ile ilgili bilgi verdiğini, ancak ticaret unvanı ile ilgili değerlendirmeyi gerekçelendirmeden kendi görüşünü belirttiğini, kötüniyet açısından bilirkişi raporunun hukuka aykırı değerlendirmeler içerdiğini, bilirkişi raporunun hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, aleyhlerine olan kısımları kabul etmediklerini, itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını veya yeni bir bilirkişiden yeniden rapor alınmasını talep etmiştir.
Dava; davalı adına tescilli ……. tescil numaralı markanın davacıya ait ticaret unvanı içermesi ve kötüniyet nedenleri ile hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
SMK’nun 6/6 maddesine göre tescil başvurusu yapılan bir markanın başkasına ait ticaret unvanı içermesi durumunda hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. Söz konusu maddede bir nisbi red nedeni olarak düzenlenen bu durum SMK’nun 25.maddesine göre aynı zamanda bir hükümsüzlük nedenidir.
Somut olayda davalı adına tescilli ……. numaralı marka “……. ” ibarelerinden oluşmakta; başkaca tali ya da şekilsel unsurlar içermemektedir. Davacının ticaret unvanı ise: “…” şeklindedir. Davacının markasının tescilli olduğu sınıflar ile davalının ticaret unvanına ait sicil kaydındaki faaliyet konuları kıyaslandığında “Eğitim ve öğretim hizmetleri, dergi, kitap, gazete vb.yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil)” emtia ve hizmetlerinde benzerlik bulunduğu anlaşılmaktadır.
Burada önemli olan marka ile ticaret unvanının çekirdek unsurunun benzerlik ve karıştırma ihtimali yönünden değerlendirilmesidir. Davalıya ait markanın asli unsuru “…….” ibareleridir. Parantez içinde yer alan (eleştirel-yaratıcı-özgün) kelimeleri ise küçük harflerle ve parantez içerisinde yazılmaları nedeniyle tali durumda kalsalar da markanın ayırdedicilik fonksiyonuna katkı sağlar mahiyet ve niteliktedirler. Davacının ticaret unvanının çekirdek unsuru ise “…….”dir. Münhasıran bu ibarenin tarafların tescilli olduğu ve ticari faaliyetlerini yürüttüğü ve ortak olarak belirlenen hizmet ve emtialar bakımından ayırdediciliğin yüksek olmadığı ve zayıf bir ibare olduğu, ayrıca davalı markasındaki diğer unsurların, davacı ticaret unvanından farklılaştıracak kadar güçlü olduğu, zira söz konusu unsurların söz konusu sektör için ilgi uyandırıcı, dikkat çekici kabul edilebileceği, nihai olarak davacı ticaret unvanı ile davalının markasının bütünsel incelemesinde SMK’nun 6/6 maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı, hükümsüzlük davasında ayrıca kötüniyetli tescil iddiasına dayanmıştır.
SMK’nun 6/9 maddesine göre kötüniyetli yapılan marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı kanunun 25.maddesine göre ise bu durum aynı zamanda bir hükümsüzlük sebebidir.
Hukukumuzda “iyiniyet” asıldır. Yani kötüniyet iddiasında bulunan bu iddiasını ispat külfeti altındadır.
Kötüniyetten ne anlaşılması gerektiği ve hangi koşullarda varlığının kabul edilmesi gerektiği her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husus olmakla birlikte “ticari dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve başkasının markasını ele geçirmeye, başkasının markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlamaya yönelik olarak, “önceki marka sahibini tescil konusu ürünleri pazarlamaktan alıkoyma, piyasaya girmesini engelleme amacı ile” yapılmış tesciller kötüniyetli kabul edilmektedir.
Davaya konu olayda davacı markasal haklarına değil temel olarak ticaret unvanından doğan haklarına dayanmaktadır. Her ne kadar dava dışı 3.kişi adına tescilli ve davacı şirketin kullanımında olduğu beyan olunan bir markadan bahsedilmiş ise de; söz konusu marka üzerinde davacının mülkiyet hakkı bulunmadığı gibi herhangi bir lisans sözleşmesi de sunulmamıştır.
Bu durumda kötüniyete kanıt olarak davalı markasının davacıya ait ticaret unvanı içermesi, davalının dayısı ile davacı şirketin sahibinin eşinin öğretmen olmaları ve bu kişilerin daha önce dava dışı bir şirkette ortak olmaları gösterilmektedir.
Davalı markasının münhasıran davacının ticaret unvanının çekirdek unsurundan oluşmaması, ayırdedicilik vasfı olan başka kelime unsurlarının da bulunması karşısında bu hususun kötüniyete delalet edebileceği sonucuna ulaşılamayacağı anlaşılmıştır. Burada, özellikle, davacı vekili bilirkişi raporuna itirazlarında söz konusu diğer kelime unsurlarının (eleştirel-yaratıcı-özgün) davacının önceki tarihli yayınlarının kapağında bulunduğundan bahisle kötüniyetin oluştuğunu beyan etmişse de, söz konusu kullanımın markasal olmaması, davacının da yine söz konusu kullanım konusunda markasal bir hakkının bulunmaması ve nihayetinde dava dilekçesinde -tescilli yahut tescilsiz- önceye dayalı markasal bir hakka dayanılmaması nedenleri ile davalının, başkasına ait bir markadan haksız olarak yararlanmak gayesi ile tescili gerçekleştirdiği sonucuna ulaşılamaz. Yine davalının akrabalarından birisi ile davacı firmanın sahibinin eşinin daha önce aynı şirkette ortak olmaları da kötüniyetin varlığına karine teşkil edemez.
Bu durumda ispatlanamayan kötüniyet iddiası ve unsurları oluşmayan başkasına ait ticaret unvanının marka olarak tescili iddiaları yönünden davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 32,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/11/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸