Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/332 E. 2021/115 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/332 Esas
KARAR NO : 2021/115

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 21/10/2020
KARAR TARİHİ : 23/06/2021
K.YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin .. (..)… , 2002 yılında kurulduğunu, şasi taşıma ve ayarlama bileşenlerinde uzman Maleyza merkezli bir firma olduğunu, müvekkilinin “…” markasının tescili için Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi(EUIPO) nezdinde 15/09/2011 tarihinde …. başvuru numarası ile başvuruda bulunduğunu ve söz konusu markanın 21/02/2012 tarihinde tescil edildiğini, müvekkili şirketin ayrıca dava konusu “…” markasını Maleyza, Filipinler ve ABD’de tescil ettirdiğini, müvekkilinin “…” marka ve logosu üzerinde eskiye dayalı kullanım ve önceki tarihli hak sahibi olduğunu, davalının TPMK nezdinde tescilli … tescil numaralı “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalının “…” ibareli markayı 2015 yılında müvekkiline ait “…” markasını kullanarak müvekkili ile aynı emtialarda tescil ettirdiğini, davaya konu markanın kötü niyetle tescil ettirildiğini , müvekkiline ait marka ve logunun taklit edildiğini, davalı ile müvekkilinin aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, bu nedenlerle, davalıya ait dava konusu … tescil numaralı “….” ibareli markasının kullanılmasının dava sonuna kadar yasaklanmasını ve üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, dava konusu …. tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, ülkesellik ilkesi uyarınca her devletin fikri ve sınai mülkiyet haklarının kendi ülke sınırları içerisinde korunduğunu, davacının Türkiye’de marka kullanımının olmadığını, müvekkilinin markasının 08/04/2014 tarihinde 07. ve 12. sınıfların tamamında tescilli olduğunu, davacının başvuru tarihinden önce bu sınıfların tamamında öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu ispat etmesi gerektiğini, davacının müvekkilinin marka başvuru tarihi itibari ile Türkiye’de ürün satışı ve tanınmışlığının olmadığını, davacının tanınmış marka olduğunu 08/04/2014 tarihi itibariyle kanıtlaması gerektiğini, SMK 25/6 maddesi uyarınca sessiz kalma nedeniyle hak kaybının hükümsüzlük davaları açısından bir kural haline gelmiş olduğunu, buna göre marka sahibi kendi markasıyla aynı ya da benzer ve sonradan tescil edilen başka bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma beş yıl boyunca sessiz kalmışsa artık bu markanın hükümsüzlüğünün istenemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİMESİ VE GEREKÇE;
Dosya davalı yana ait … tescil numaralı markanın davacı tarafa ait markalarla benzerlik, karıştırma ihtimali, kötüniyet sebepleriyle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, davacının söz konusu marka üzerinde önceye dayalı gerçek hak sahibi olup olmadığı, davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğrayıp uğramadığı hususlarında rapor tanzim etmek üzere bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 18/05/2021 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporda; “SMK’nun 6/3 maddesi kapsamında dava konusu markanın hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını, davacı yanın ithilaf konusu markanın tescil müracaatına konu edildiği 08/04/2014 tarihinde tanınmış marka statüsünde olmadığını, bu itibarla hükümsüzlüğü talep edilen ihtilaf konusu markanın SMK’nun 6/4 maddesi hükmü çerçevesinde hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığını, davacının, davalı yanın dava konusu marka tescil tarihi ile davasını açtığı tarihe kadar davalıya markanın kullanılmamasına yönelik herhangi bir girişimde bulunduğuna yönelik dosyada herhangi bir belgeye rastlanılamadığı” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Dava; davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
Davacı öncelikle, davaya konu markada gerçek hak sahipliği iddiasına dayanmaktadır. SMK’nun 6/3 md’sine göre; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmiş ise, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir”
SMK’nun 7/1 ve 6/3 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde tescil ile marka korumasının başlayacağı yönündeki ilkenin istisnasının kullanım yolu ile marka hakkının elde edilmesi olduğu, tescil başvurusundan önce o markayı ihdas eden, kullanan piyasada maruf hale getiren ve marka üzerinde hak elde eden kimsenin tescil sahibine karşı bu hakkını hükümsüzlük davası yolu ile ileri sürebileceği kabul edilmektedir.
“556 sayılı KHK 6.maddesi uyarınca marka koruması tescille elde edilir ve tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Öte yandan, ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka sayılabilmesi için Türkiye’de ilgili sektördeki kişilerin geneli bakımından tanınmış olduğu ispat edilmelidir. Ancak, yukarıda belirtilen bilirkişi raporuna göre, başvuru tarihi itibariyle davacı markası tanınmış olmadığı gibi, bu tarihten önce davacının Türkiye’de ticari faaliyeti ve bu kapsamda markasal bir kullanımı da bulunmamaktadır. Bu durumda, 2010 yılında gerçekleşen marka başvurusu tarihinde davacı markasının tanınmış olduğu ispat edilemediği gibi, tanımlayıcılığa yakın ibarelerin başkalarınca tescil ettirilmesinin kötü niyetle tescil olarak kabulü mümkün olmadığı halde mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden…(Y.11.H.D. 18/09/2019 tarih, 2018/790-2019/5512 e-k)
Burada dikkate edilmesi gereken husus yüksek Yargıtay’ın içtihatlarında da belirttiği gibi davacı yanın Türkiye’de tescilli olmayan markasını ticari faaliyetlerinde kullanması veya tanınmışlık iddiasını somut olayda ispatlamasıdır. Dosya içeriğinde sunulan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davalının davaya konu “….” markasının tescili için 08/04/20114 tarihinde başvuruda bulunduğu, davacının sunduğu deliller ile hükümsüzlüğe konu markayı davalı tescil tarihinden önce Türkiye’de kullandığı hususunu ispatlayamadığı, bu yönde delil sunmadığı ve davalının tescilinin de kötüniyetli kabul edilemeyeceği, bu yönden kötüniyetin sübut bulduğu yönündeki bilirkişi raporundaki hukuki görüşe mahkememizce iştirak edilemeyeceği anlaşılmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/06/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸