Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/296 E. 2022/289 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/296
KARAR NO : 2022/289

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 29/07/2020
KARAR TARİHİ : 09/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/01/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin kadın ayakkabıları konusunda dünyanın en seçkin tasarımcısı olduğunu, özellikle … ayakkabılarının ayırt edici gücünün yüksek olduğunu, yurt dışında tanınmış marka statüsünde olduğunu, bu sebeple Paris Sözleşmesi 1. Mükerrer 6. Maddesi gereği Türkiyede de tanınmış marka statüsünde bulunduğunu, müvekkilinin … … markasının dünyanın birçok ülkesinde tescilli olduğunu, davalı tarafın …. tescil numaralı markasının müvekkilinin dünyaca tanınmış markasıyla bire bir aynı şekli içerdiğini, davalı markasının müvekkili markalarıyla aynı mal ve hizmetlerde kullanıldığını, davalı tarafa ait … markası üzerinde gören tüketicinin bu şeklin … ayakkabı tabanı olduğunu anlayacakları, … denildiğinde ise müvekkilin ürünlerinin aklına geleceği bu meyanda iltibas riskinin mevcut olduğunu, aynı mallar için kullanılan işaretin hükümsüz kılınması gerektiğini, huzurdaki davanın davalısı olan … ile ilgili yapılan araştırma sonucunda …Sanayi Anonim Şirketi adlı şirkette Genel Koordinatör olarak çalışmakta olduğunu, yine …. ayakkabı ile ilgili paylaşımlarının ….’ta bulunduğunu, … ile … arasında bir istihdam ilişkisi bulunduğunu, davalı şahsın çalışanı olduğu … isimli şirketin …. markası altında ayakkabı üretimi ve satışı yapan uzun yıllardır müvekkilinin markasını tasarım hakkını telif haklarını birebir aynısını taklit ederek bu haklara muhtelif zamanlarda tecavüz eden firma olduğunu, bunlara ilişkin olarak da taraflarınca birçok kez ihtarname gönderildiğini yine bununla ilgili olarak İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı tazminat davasında, davacı müvekkillerinin kendilerine ait telif hakkı ile korunan 9 ayakkabı modelinin birebir aynısının davalık … Kundura tarafından üretilip satışının yapıldığının tespit edildiğini, İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde … esas sayılı dosya kapsamında ve … tarafından müvekkilin haklarına tecavüz edildiğini, yine İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde …. esas sayılı dosya kapsamında da … ‘nın müvekkili haklarına tecavüz ettiğini tespit edildiğine tüm açıklamaları sebebiyle, davalının …. sayılı markasının kötü niyet ile tescil edilmiş olması, marka tescilindeki niyetin müvekkillerine ait dünyaca çok tanınmış ve uzun yıllardan bu yana kullanılagelen … … markasından haberdar olarak, bu markayı sulandırmak, markalar arasında karışıklığa sebebiyet vermek markanın tanınmışlığından haksız faydalanmak ve dahi markanın ayırt edici karakterine zarar verme gerekçeleri ile SMK’nın 6. Maddesinin 4. Ve 9. Bentleri ile 25 maddesinin birinci fıkrası uyarınca hükümsüzlüğüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının müvekkili üzerinde baskı oluşturarak haksız menfaat sağlamaya çalıştığını, davacı tarafın, tescili olmayan markasının … markası olduğu iddiasını ortaya atarak müvekkilinin tescilli özel taban üzerine yerleştirilmiş … markasını haksız olarak sahiplenmeye çalıştığını, davacının gerçekte tescilli olmayan “…” renginin kendi adına tescilli olduğu şeklinde şayia yaydığını, marka tescili belgesi olarak da kendi ülkesinde tescil ettirdiği … markasının. belgelerini ibraz ettiğini, fakat davacının Türkiye’de “…” olarak …. markasının tescili mevcut olmadığı gibi iddia ettiği gibi … markasına ilişkin herhangi bir tescilinin de mevcut olmadığını, zira davacı tarafın ….’a ait …a işaret eden …. nolu başvurusu, ayırt edici bulunmayarak Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedildiğini, açıklandığı üzere davacının iddia ettiği gibi bir … markasının tescili bulunmadığını, müvekkili tarafından özel olarak tasarlanıp kullanılan ayakkabı tabanının tümü üzerine uygulanan … rengin … bir taban üzerine komple … rengin uygulanmasından ibaret olduğundan ayırt edici özelliğe sahip olup Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edildiğini, zira müvekkilinin markası salt bir … marka tescili de olmadığını, yapılan marka tescili müvekkilinin özel olarak kullandığı taban üzerine tümüyle … rengin uygulanmasından ibaret olduğunu, Türk Fikri ve Sınai Haklar Mevzuatına göre … markaları için özel bir düzenleme bulunmadığını, kaldı ki davacının … markası olduğunu iddia ettiği markanın uluslararası mevzuata göre de … markası kriterlerini taşımadığını, ayrıca iddia edilen marka … markası unsurlarını taşısa dahi ortada böyle bir … markasının bulunmadığını, ayakkabı tabanında kullanılan … …, … markası vasfını taşımadığı gibi karşı tarafın iddia ettiği üzere tanınmış marka kriterine de sahip olmadığını, … uygulamasının münhasıran davacıya ait olmayıp; davacıdan da önce sektörde ve müvekkili tarafından yaygın olarak kullanımı olan bir uygulama olduğunu, tüm açıklamaları sebebi ile: davacının haksız davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalı adına kayıtlı marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
Davacı tarafça, davacı şirketin kullandığı … ayakkabı tabanlarının dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Dosya, davalı …a ait … tescil numaralı markanın davacı …a ait markaları sulandırmak, nihai tüketici nezdinde karışıklığa sebep olmak, tanınmışlıktan haksız yararlanmak ve ayırt edici karakterine zarar vermek iddiaları ile hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, marka korumasından yararlanıp yararlanamayacağı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 07/07/2021 tarihli raporlarında; “Davacının Avrupa Birliği nezdinde tescilli “….” markasının “yüksek topuklu ayakkabılar (ortopedik ayakkabılar hariç)” emtiasında ayırt edici gücü yüksek tanınmış markalardan olduğu, davacı ve davalının aynı alanda faaliyet göstermesi ve ürün çeşitlerinin benzer olması, markaların aynı nice sınıflarında tescil edilmiş olması, davalının daha önce yurtdışında tescil edilmiş olan ve tanınmış davacı markasını bildiği ve buna rağmen markanın benzerini Türkiye’de tescil ettirdiği, … tescil numaralı “….” davalı markasının, davacıya ait ve tanınmış Avrupa Birliği nezdinde tescilli “…” … markasının tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığı, ayırt edici karakterine zarar vermek suretiyle davacı markasını sulandırmaya çalıştığı, davalının …. tescil numaralı markanın, davacıya ait ve tanınmış Avrupa Birliği nezdinde tescilli “…” … markası ile nihayi tüketiciler nezdinde karışıklığa sebebiyet vererek iltibas yarattığı, davalının ….tescil numaralı markanın SMK M.6/4 atıfla SMK m.25/1 gereği hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, davacı markasının … markası olması tanınmışlığının … konumlandırmasından kaynaklandığı göz önüne alındığında davalı markasının SMK m.25/5 gereği “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler” emtialarında kısmi hükümsüzlük şartlarının oluştuğu” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacılar vekili 27/09/2021 havale tarihli dilekçesi ile, davalının dava konusu markayı kötüniyet ile tescil ettirmiş olduğu hususunun bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemede tespit edildiğini, kötüniyetin SMK uyarınca 6/9 maddesi bakımından başlıca bir hükümsüzlük sebebi olduğunu, bu bağlamda, emtia değerlendirilmesinden bağımsız, davalı markasının kötüniyet bazında külliyen iptali gerektiğini, davalı yanın, dava dilekçelerinde de iddia olunduğu üzere dava konusu markayı kadın ayakkabı altında uygulanan … alt tabandan esinlenerek oluşturulduğunu ve bu markayı da TürkPatent nezdinde tescil ettirdiğini açıkça ikrar ettiğini, yani kötüniyetini kabul ettiğini, kaldı ki, davalı emtiasında kalan “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” emtialarının da müvekkilinin … markasının tanınmış olduğu sektöre ait ürünler olduğunu, bu bakımdan iltibas riski ve tanınmış markadan haksız faydalanma/ayırt edici karakterine zarar verme riskinin kaçınılmaz olduğunu, bu meyanda, davalı markasının uzman heyet tespitleri ışığında da külliyen hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 29/09/2021 tarihli dilekçesi ile, bilirkişilerin, görüşlerinin davacı iddialarının tekrarı niteliğinde olduğunu, dava konusunu aşan, davacı lehine haksız konum sağlamaya yönelik taraflı görüşler olduğunu, davacının davadaki tüm iddialarını dayandırdığı …. başvurulu markası ayırt edici bulunmadığından Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedildiğini, bilirkişinin bizzat kendisinin TPMK kayıtlarından bu hususu tespit ettiğini, davacının “…” şeklinde Türkiye’de ya da dünyada tescil edilmiş bir markası ve bu şekilde tescil edilmiş bir “… markası” da bulunmadığını, davacının Fransa’da tescil ettirdiğini iddia ettiği tasarım ayakkabı tabanı biçiminde “…” ( …. kod) …. markası olduğunu, davacının Türkiye’de tescil ettirdiği bir … markasının da olmadığını, müvekkilinin markasının ise zıt yönde yan yana konulmuş … renkte … oluşan bir logo olduğunu, müvekkilinin logosunda yer alan …. ile davacının Fransa’da tescil ettirdiği … şeklinin tamamen farklı olduklarını, tüm bu maddi ve kesin hususlara rağmen bilirkişinin davacı iddialarını bilimsel görüş diye dipnotlarla tekrarlamasının talihsiz ve hukuka aykırı bir tavır olduğunu, bilirkişinin esasen hiç mevcut olmayan ve davacıya da ait olmayan bir hayali marka iddiasından yola çıkarak tanınmışlık tartışmasında bulunmasının, bunu yaparken de neyin tanınmışlığından bahsettiğini açıklayamamasının trajik bir durum olduğunu, bilirkişinin yıllardır piyasada mevcut ve maruf olan … uygulaması hakkında hiçbir araştırma yapmadığını, davacının ayakkabılarda … uygulamasını tekeline alma teşebbüslerinin birçok ülke mahkemeleri tarafından reddedildiğini, ancak bilirkişinin bu konuda hiçbir araştırma yapamamasının davacı iddialarını peşinen kabul ettiğini gösterdiğini, davanın konusunun “…” olmadığını, müvekkilinin mevcut ve geçerli …. tescil numaralı markasının davacının Türkiye’de ve dünyanın hiçbir yerinde tescil için kabul görmediği için nihayet … olarak tescil amaya çalıştığı hayali markası iddiası arasında benzerlik bulunup bulunmadığı olduğunu, bilirkişinin davacı tarafın uydurma … markası kavramını bilimsel bir veri gibi göstermesinin hatalı olduğunu, bilirkişinin ABAD sözcüsünün yorumunu çarpıttığı gibi, yorumun kendi başına zaten bir tartışma konusu olduğunu göz ardı ederek hatalı görüş bildirdiğini, bilirkişinin davacının isim olarak birtakım ülkelerde tanınmış olmasının dava konusu … veya … açısından da Türkiye’de tanınmış marka olacağı görüşünün hukuka aykırı olduğunu, davacının mevcut ve tanınmış olan bir rengi tekeline alarak piyasada haksız konum elde etmeye çalıştığını, bilirkişinin, davacı markası için yaptığı tescil başvurularının Türkiye’de geçerli olmadığını tespit ettiğini, ancak çelişkili bir şekilde markanın ilk yaratımının ve piyasaya sunumunun davacı tarafından gerçekleştirildiği şeklinde görüş bildirildiğini, ancak …. tabanlı ayakkabıların yurtdışında dahi mevcut ve maruf olduğunun açıkça ortada olduğunu, açıklanan nedenlerle, itirazlarının kabulü ile itirazlarını karşılar nitelikte yeniden rapor alınmak üzere dosyanın başka bir bilirkişiye tevdine, davacının haksız davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 05/11/2021 havale tarihli dilekçesi ile, müvekkili ….’in yapılan anlaşma kapsamında Türk Patent nezdinde ve diğer ülkelerde kayıtlı olan tüm marka ile tasarım haklarını …. şirketine devrettiğini, … ve … arasında gerçekleşen devir işlemine ilişkin bilgi ve evraklarını sunarak vekaletnamesini sunduğu görülmüştür.
Dosyaya sunulan raporun, sektör bilirkişisince sektöre ilişkin herhangi bir verinin sunulmadığı, tanınmışlık hususunda gerekçeli denetlenebilir bir tespit bulunmadığı, kıyaslanan davacı markası konusunda bir açıklama bulunmadığı, Türkiye’de ticarete konu edilip edilmediği hususunda herhangi bir inceleme yapılmadığı, raporun genel olarak bilimsel, hükme esas olabilecek gerekçeler içermediği, bu haliyle mahkememizce kabul edilemeyeceği anlaşıldığından; dosyanın yeni bilirkişi heyetine tevdi ile, davalı …a ait … tescil numaralı markanın davacı … na ait markaları sulandırmak, nihai tüketici nezdinde karışıklığa sebep olmak, tanınmışlık haksız olarak yararlanmak ve ayırt edici karakterine zarar vermek iddiaları ile hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, marka korumasında yararlanıp yararlanmayacakları hususlarında rapor tanzimine karar verilmiş, bilirkişiler 21/03/2022 tarihli raporlarında; “davacılara ait “…. ” … markasının dünyada ve Türkiye’de tanınmış bir marka olduğu, davalının …. tescil numaralı markasının, davacılara ait “….” … markasına benzer olduğu, davalının markasının SMK m.25/I ve SMK m.6/IV uyarınca 25.sınıftaki “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler” emtiaları bakımından kısmi olarak hükümsüz kılınabileceği, davalının … tescil numaralı markasının kötüniyetle tescil edilmiş olmasından dolayı 25.sınıfta tescilli tüm mal ve hizmetler bakımından hükümsüz kılınabileceği” hususlarını rapor etmişlerdir.
Davalı vekili 04/04/2022 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi heyetinin önceki rapora itiraz edilmesine neden olan hususları ve mahkeme ara kararında istenen hususları karşılayacak bir rapor sunmadıklarını, raporun bilirkişi heyetinin davanın konusu hakkında bilgi edinmeden, davanın feri tartışma konularından biri olan tanınmışlık üzerine doktrin yapmasından öteye gidemediğini, bilirkişi heyetinin davacının tanınmışlık iddiasına karşılık gerekçeli ve denetlenebilir bir tespiti bulunmadığını, bilirkişinin esasen hiç mevcut olmayan ve davacıya da ait olmayan bir hayali marka iddiasından yola çıkarak tanınmışlık tartışmasında bulunmasının ve bunu yaparken de neyin tanınmışlığından bahsettiğini açıklayamamasının trajik bir durum olduğunu, bilirkişi heyetinin, davacıya ait marka olarak Türkiye’de marka başvurusuna konu ettiği markayı değil, Türkiye’de var olmayan ve Türk Hukukunca kabul edilmeyen tartışmalı bir şekli esas aldığını, böylece mahkemenin “kıyaslanan davacı markası konusunda bir açıklama” şeklindeki ara kararını karşılıksız bıraktığını, heyetin davacı ürünlerinin Türkiye’de ticarete konu edilmesi konusundaki iddia ve beyanlarının ise hiçbir dayanak gösterilmeyen esatirden ibaret olduğunu, bilirkişi raporunda tanınmışlık konusunda somut piyasa araştırması, tescil, tüketici anketleri, yetkili merci tarafından hazırlanan liste, promosyon ve pazar araştırmalarına ilişkin belge sunmak yerine doktrin tartışmasına gidilmesinin mahkemece istenen hususları karşılamadığını, raporda ileri sürülen doktrinin çarpıtılarak verildiğini, her ne kadar bilirkişi tarafından Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin tanınmışlık hususunda WIPO’nun 1999 tarihli tavsiye niteliğindeki kararlarını dikkate aldığı iddia etmişse de bilirkişinin bu iddiasının dayanağının 2018 yılına ait doktrin görüşü olduğunu, mevzuatta dahi tanınmış markaya ilişkin bir tanım bulunmazken bilirkişinin söz konusu iddiaları ile yetinmeyerek kendi yorumu sonucunda WIPO’nun tavsiye niteliğindeki kıstasların bir tanesinin mevcut olmasının markaya tanınmışlık sıfatını kazandırdığı yönündeki görüşün bilimse, gerekçeli ve denetlenebilir bir tespit olmadığını, öte yandan Yargıtay’ın bir veya birkaç ülkede bir markanın tanınmış olmasının diğer tüm ülkeler yönünden tanınmış olduğunun kabul edilemeyeceği görüşünde olduğunu, tanınmış markanın, toplumda ilave bir zihni çaba olmaksızın markaya konu işaretin derhal akla gelmesi durumunda söz konusu olmadığını, tüm yargı içtihatları ve doktrinin bu görüşü desteklediğini, bilirkişinin davacı lehine yapmış olduğu tüm yorumların aslında davacı markasının ne kadar az bilindiğini ve davacının markasının tanınmışlıktan ne kadar uzak olduğunu gösterdiğini, bilirkişinin markanın birçok başka ülkede tescilli olmasının Türkiye’de de doğrudan tanınmış olduğu anlamına gelmeyeceğini tespit ettiğini ancak raporun devamında çelişkili bir şekilde görüşünü değiştirdiğini, bilirkişinin üreticilerin ürettikleri ayakkabıların benzersizliğini korumak için özel taban tasarımlarına başvurdukları yönündeki görüşünün açıkça davacı lehine haksız konum sağlamaya yönelik olduğunu, bilirkişinin “ilgili kesim” görüşünü zorlama bir şekilde devam ettirerek davacının Türkiye’de markasının birkaç distribütör aracılığı ile satılmasını ve ilgili kesime hitap eden(!) davacı markasını bir dergiye konu olmasını hatalı ve açıkça yanlı bir şekilde tanınmış marka olarak yorumladığını, bilirkişinin davacının dayandığı Paris Sözleşmesi nezdinde de tanınmış marka olmadığını gözardı ederek hatalı görüş bildirdiğini, ortada … markası bulunmamasına rağmen ve bilirkişinin bu konuya ilişkin bir tespiti bulunmamasına rağmen hangi bilimsel gerekçe ile davacının markasını … markası olarak zikrettiğinin anlaşılabilir olmadığını, davacının işbu davanın konusu olayan ve lehine sonuç almaya çalıştığı WIPO nezdinde tescilli olduğunu iddia ettiği şeklin bir … markası olmayın … markası olduğunu, bu davanın konusunun “…” olmadığını, müvekkilinin mevcut ve geçerli …. tescil numaralı markasının davacının Türkiye’de ve dünyanın hiçbir yerinde tescil için kabul görmediği için nihayet … olarak tescil almaya çalıştığı hayali marka iddiası arasında benzerlik bulunup bulunmadığı olduğunu, açıklanan nedenlerle itirazlarının kabulü ile itirazlarını karşılar nitelikte yeniden rapor alınmak üzere dosyanın başka bilirkişi heyetine tevdini talep etmiştir.
Tanınmışlık iddiasına dayanan davacının bu iddiayı ispat külfetinde olduğu ve bu hususta resen araştırma ilkesinin geçerli olmadığı hususu nazara alınarak münhasıran dosyaya sunulu deliller, mahkememizce denetlenebilir bir şekilde incelenerek davacı markasının davalıya ait markanın başvuru tarihinde Türkiye’de tanınmış olup olmadığı, yine aynı tarih baz alınmak suretiyle Türkiye’de davacı markasının ticarete konu edilip edilmediği hususlarında, davacı delilleri tek tek incelenerek ve gerekçelendirilerek ek rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişiler 16/09/2022 tarihli ek raporlarında; “Dosyaya sunulan delillerin değerlendirmesi sonucunda, WIPO Ortak Tavsiye Karan ve Yargıtay içtihatları göz önüne alındığında, Davalının başvuru tarihi olan 17.05.2019 tarihinde Davacıya ait … … markasının Türkiye’de hitap ettiği müşteri kitlesi olan “…” olarak da tabir edilebilecek müşteri kitlesince tanınmış olduğu, davacının EK-30 olarak eklediği belgeler İçerisinde yer alan 07.07.2012 tarihli …com.tr haberinde, “Türkiye’deki …. tutkunlarım sevindiren asıl haber ise markanın İstanbul’daki ilk mağazasını geçtiğimiz günlerde …. Caddesinde açmış olması” ifadesinin yer aldığı, ilgili haber uyarınca Davacının markasının, Davalının başvuru tarihi olan 17.05.2019’dan önce Türkiye’de ticarete konu edildiği düşünüldüğü, ancak bu belge haricinde ticarete konu yapıldığıyla ilgili bir belgenin (fatura vs.) dosyada bulunmadığı” hususlarını tespit ettikleri görülmüştür.
Davalı 18/10/2022 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi heyetinin davacının, müvekkilinin marka başvuru tarihinde Türkiye’de tanınmış olmadığını davacının sunmuş olduğu tüm deliller ile ortaya çıkarmış iken raporun sonuç kısmında davacının markasını tanınmış kabul edilmesinin hatalı bir görüşün ısrarla sürdürülmesinden ibaret olduğunu, davacının, ne müvekkilinin marka başvuru tarihinden önce ne de başvuru tarihinden sonra Türkiye’de tanınmış bir markası olmadığını, davacının ne kendisi adına ne davacı şirket adına ne de bu davada taraf olmayan …. adına Türkpatent’e tescilli bir marka bulunmadığını, davacının TürkPatent nezdinde kendisine ait tanınmış bir marka tescili alamadığı için mahkeme kanalı ile kendisini Türkiye’de tanınmış kılmaya çalıştığını, ancak müvekkilinin markası ile kıyaslanan markanın ne olduğunun dahi açıklanmadığını, bilirkişi heyetinin raporunun başından itibaren davacının aslında türkiye’de tanınmış olmadığını ortaya çıkarmış iken somut bulguları davacı lehine değerlendirmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, davacının delillerinin, davacının türkiye’de tanınmış olduğu iddiasını bir kez daha haksız çıkardığını, bilirkişi heyetinin yargılamanın başından itibaren hatalı görüşünü sürdürdüğünü ve davacı beyanlarını görüşüne dayanak yaptığını, bilirkişinin wıpo ortak tavsiye kararı’ndaki kriterlerin dikkate alınacağı yönündeki görüşlerine katılmadıklarını, bilirkişi heyetinin yargıtay’ın tanınmışlık değerlendirmesine esas aldığı “toplumun önemli kesimi” kıstasını “toplumun ilgili kesimince” bilinme şeklinde yorumlayarak hata yaptığını, bilirkişi heyetinin kendi ölçü aldığı ilgili kesim belirlemesinin de hatalı olduğunu, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve kullanım derecesine ilişkin bilirkişinin atıf yaptığı doktrin görüşünde markanın kullanıldığı coğrafi alan genişliği önemli bir kıstas olarak belirtilmesinin güncelliğini yitirdiğini, davacının sunmuş olduğu gazete haberleri, “…”ın türkiye’de üreticiler tarafından eskiden beri üretildiğini, davacının mevcut durumu tekeline almaya çalıştığını ve kötüniyetli olduğunu ispatladığı halde bilirkişi hayatinin bu haberleri davacı lehine yorumlamasının hatalı olduğunu, davacının sunmuş olduğu Ek.30 ‘daki haberlerin tamamının davacının Türkiye’ye gelmesinden önce “… markası” şeklinde bir tescilinin olmadığı ortada olduğunu, ancak bilirkişinin ısrarla hiçbir gerçekliği olmadığı halde davacının uydurduğu “…. markası” kavramını kabul ettiğini ve davacının beyanını görüşüne dayanak yaptığını, davacının WIPO dökümünü sunduğu ve “….” Fransa menşeli başvursu bir … markası olmayıp “….” markasından ibaret olduğunu, davacının, küçük üreticilere ve tasarımcılara karşı açtığı yahut karşı tarafın takip etmediği davalara ilişkin bilirkişi raporunun davacının tanınmışlığına yorumlanamayacağını, kaldı ki söz konusu rapor müvekkilinin başvuru tarihinden önceye ait olup yargılamanın neticesinin de bilinmediğini, davacının markasının türkiye’de ticarete konu edilmediğinin ortaya çıktığını, ses sanatçısı ….’in yurtdışında ingilizce şarkı sözleri içerisinde davacının soyadı olan “….” kelimesine yer vermesini davacının tanınmışlığına yorumlanamayacağını, sanatçı kesimin oynadığı filmlerde davacının markasını kullanmasının, marka kullanımına ilişkin fotoğraf ve pozlar vermesinin, davacının türkiye’de tanınmışlığı ile alakası bulunmadığını, bilirkişi tarafından davacının sunmuş olduğu delillere ilişkin türkiye’de tanınmışlığı ile ilgili bir bilgi vermediği tespiti yapıldığını ancak hatalı bir şekilde türkiye’de tanınmış olan kişilerle bağlantı kurularak değerlendirildiğini, davacının türkiye’de açık bir mağazası bulunmadığını, online ikinci el mağazasında satış yapıldığı iddia edilerek ticarete konu edildiğine dair bir belge ve fatura da bulunmadığını, tüm bu maddi gerçeklere rağmen bilirkişi tarafından davacının markasının ticarete konu edildiği düşünüldüğü beyan edildiğini, bilirkişi heyetinin bir markanın tanınmış marka olarak kabulü için, türkiye’de tanınmış olması gerektiğini tespit ettiğini ancak davacının markasının tanınmış olduğunu hatalı bir şekilde savunduğunu, davacının markasının japonya mahkemeleri tarafından tanınmış olmadığı tespit edilmiş olup … rengin salt ayakkabıya genel bir estetik kazandırdığının tespit edildiğini, sektörde yaygın bir şekilde davacıdan önce ve sonrasında da kullanıla gelen … rengin bir uygulama biçimi olduğu, estetiği ilgilendirdiği ve hiçbir tasarımcının tekeline bırakılamayacağı beyanlarını doğrular nitelikte olduğunu, söz konusu kararın işbu dava açısından emsal niteliğinde olduğunu, ayrıca mahkeme tarafından ticaretteki uygulama kapsamında, ….’in japonya’da yirmi yıllık satış yapmasının … markasının orijinalliğinin ispatı konusunda yeterli olmadığına kanaat getirdiğini, açıklanan nedenlerle itirazlarımızın kabulü ile itirazlarımızı karşılar nitelikte yeniden rapor alınmak üzere dosyanın başka bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalıya ait markanın hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
Davacı, dava dilekçesinde hükümsüzlük talebini, SMK 6/4-5-9 ve 25/1 maddelerine dayandırmıştır.
SMK’nun 6/4 maddesine göre, Paris Sözleşmesinin birinci mükerrer altıncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. 556 sayılı KHK’da mutlak red nedeni olarak öngörülen söz konusu hal 27/05/2015 tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiş, nihayetinde 6769 sayılı Kanunda nispi bir tescil engeli ve hükümsüzlük gerekçesi olarak mevzuatımızdaki yerini almıştır.
SMK’nun 6/5 maddesine göre ise; tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. Ancak bu fıkraya dayanan yanın Türkiye’de tescilli bir markasının bulunması, daha sonra fıkranın gerektirdiği tanınmışlık kriterlerini ispatlaması gerekmektedir. Somut olayda davacının Türkiye’de tescilli bir markası bulunmadığından mahkememizce inceleme ve değerlendirme SMK’nun 6/4 ve 6/9 maddeleri kapsamında olmalıdır.
Davacı, davasını SMK 6/4.maddesine dayandırmış olmasına rağmen davalı, davacının dayanak böyle tanınmış bir markasının bulunmadığı, daha doğru bir ifadeyle hem markanın varlığına hem de tanınmışlığına ilişkin itirazlarını sunmuştur.
Davacının dayanak markası bir … markasıdır. Davalının, hükümsüzlük talebine konu markası ise … markasıdır. …. markaları TPMK nezdinde sıklıkla tescile konu edilseler de … markaları Türk tescil sisteminde ve uygulamasında bilinirliği ve uygulaması yüksek düzeyde olan markalar değildir. Bunun en büyük nedeni geleneksel olmayan bu marka türünün geçmişinin hem Türkiye’de hem de dünyada çok eski olmamasıdır.
Somut olay bakımından çözümlenmesi gereken ise davacının markasının … markası olarak kabul edilip edilemeyeceği ve edilebiliyor ise tanınmış olup olmadığı, nihayet davalı markası ile benzerlik taşıyıp taşımadığı hususlarıdır.
“… markası kavramı, belirli bir işaretin markanın ilişkin olduğu tüm malların aynı bölümüne ve aynı şekilde yerleştirildiği markaları ifade etmektedir. Geleneksel olmayan marka türlerinden biri olan bu marka türü Avrupa Birliği mevzuatında ilk kez 2017 tarihinde düzenlenmiştir. Söz konusu kavram günümüzde Avrupa Birliği markasına ilişkin …. sayılı Uygulama Tüzüğü m.3.3.d ile düzenlenmektedir. Anılan marka türünün en ünlü örnekleri …’ın …. oluşan … markası ile … ‘in … tabanlı kadın ayakkabısı şeklindeki markasıdır…
6769 sayılı SMK’da … markası düzenlenmemiştir; bununla birlikte markanın tanımına ilişkin dördüncü madde hükmü bu tür markaların da TPMK’ya tescil edilebilmelerine olanak sağlayacak derecede geniş biçimde kaleme alınmıştır… Sonuç olarak hukukumuzda da … markalarının ayırt edici olma ve sicilde gösterilebilme şartlarını sağladıkları takdirde TPMK nezdinde tescil edilebilmeleri mümkündür…
(Bir markanın … markası olarak kabul edilebilmesi için)
-Belirli bir işaretin tüm malların aynı yerine, aynı pozisyonda yerleştirilmesi,
-İşaretin tüm mallarda aynı boyutta(ya da mal ile belli bir oran içinde) olması,
-Sicilde gösterilebilir olması,
zorunludur.
Bir işaretin … markası kapsamında tescil edilebilmesi için tek başına ayırt edici olması zorunlu değildir. Önemli olan söz konusu işaretin … unsuru ile birleştiğinde ayırt ediciliğin doğup doğmadığıdır. Buna göre işaret tek başına ayırt edici olmamakla birlikte … unsuruyla birleştiğinde ayırt edicilik doğmakta ise marka tescil edilebilmektedir.”(YILDIZ, Burçak, “Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararları Işığında … Markaları”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 2018)
Davacının … markasının yukarıda anılı kriterler ışığında … markası olarak tescil edilip edilemeyeceği hususu Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 12/06/2018 tarihli … sayılı kararında tartışılmıştır. İşbu karara konu marka da mahkememizde görülen hükümsüzlük davasına davacının dayanak yaptığı markasıdır. Buna göre …. 2009 yılında 25.sınıftaki ayak giysileri(ortopedik ayak giysileri hariç) emtiaları bakımından işbu davaya da konu dava dilekçesinde ve bilirkişi raporlarında görsellerine yer verilen marka için tescil başvurusu yapmış ve 06/01/2010 tarihinde yapılan tescil 10/04/2013 tarihinde “Yüksek topuklu ayakkabılar(ortopedik ayakkabılar hariç)” olarak sınırlandırılmıştır. Söz konusu markanın tescile konu edilen tanımı ise: “Bir ayakkabının tabanına aşağıda gösterildiği gibi uygulanan … …(ayakkabının dış hatları markanın bir parçası değildir, markanın konumunu göstermek amacıyla verilmişitir)” şeklindedir. ….’in Hollanda Lahey Bölge Mahkemesi’nde … tabanlı topuklu kadın ayakkabısı satışı yapan …. aleyhine açtığı tecavüzün tespiti davasının lehine sonuçlanması üzerine aleyhine karar verilen Hollandalı firma, davacının dava konusu markasının hükümsüzlüğü talepli dava açmış ve bu davada davacının … … markasının tescil edilebilirlik kriterleri tartışılmıştır.
Lahey Bölge Mahkemesi’nde görülen davada markanın ….sayılı direktifin 3 (1) (e) (iii) maddesi kapsamına girip girmeyeceğinin belirlenmesi için mahkemece ABAD’a yukarıda anılı madde anlamında … kavramının malların dış hatları, ölçüleri ve hacimleri gibi üç boyutlu özellikleri ile mi sınırlı olduğunu, yoksa malların rengi gibi diğer üç boyutlu olmayan özelliklerini de mi kapsadığını sormuştur. ABAD davaya konu markanın yüksek topuklu ayakkabı şeklini değil bu ayakkabı üzerine uygulanacak özel bir … rengin pozisyonunu korumayı amaçladığından, diğer bir deyişle … veya … markası değil … markası olarak korunmak istendiğinden 3 (1) (e) (iii) kapsamında … kavramından ibaret kabul edilemeyeceği, markanın tanımından da görüldüğü üzere amacının bir şekli değil bir rengin … üzerindeki uygulanışını korumak olduğu gerekçesiyle hükümsüz kılınmaması gerektiğine karar vermiştir.
ABAD’ın yukarıda anılı kararında da isabetli bir şekilde belirtildiği gibi davacı markası münhasıran bir …. ya da … markası değil ve fakat özellikle kullanım yolu ile de ayırt edicilik vasfını kazanarak artırmış bir … markasıdır ve bu hali ile koruma kapsamına sahip olduğu kabul edilmelidir.
Bu nedenler ile davacının, davaya dayanak markasının … markası olarak korunma kriterlerine uygun marka olduğunun kabulü ile SMK 6/4 maddesi anlamında tanınmış olup olmadığı yönünde inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmiştir.
Gerçekten de SMK’nun 6/4 maddesi gereğince hükümsüzlüğün ileri sürülebilmesi için somut olayda olduğu gibi Türkiye’de tescil bir koşul değildir. Maddenin belirlemiş olduğu kriterlere göre tanınmışlık olgusunun değerlendirilmesi gerekir. Buna göre ilgili madde kapsamında nispi tescil engeli olan tanınmışlık aynı Kanun’un 6/5.fıkrasından farklı olarak münhasıran ilgili mal ve hizmetler bakımından hükümsüzlük gerekçesi olarak düzenlenmiştir. Madde metninde yer alan “Paris Sözleşmesi 1. mükerrer 6.maddesi bağlamında tanınmış marka”dan ne anlaşılması gerektiği doktrin ve içtihatlar ile tartışma ve değerlendirme konusu yapılmıştır.
Paris Sözleşmesi’nin tanınmış marka başlıklı 1.mükerrer 6.maddesi: “Birlik Ülkeleri tescilin talep edildiği ülkenin yetkili makamları tarafından söz konusu ülkede bu Sözleşme’den yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu, aynı veya benzer ürünlerde kullanıldığı herkesçe bilindiği mütala edilen bir markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğini, taklidini veya tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini gerek ülke mevzuatı müsait olduğu takdirde doğrudan doğruya, gerek ilgilinin isteği üzerine red veya hükümsüz kılmayı taahhüt ederler. Markanın önemli bir bölümünün tanınmış markanın taklidinden oluşması veya bu tanınmış marka ile karıştırılabilecek bir taklitten ibaret olması halinde de bu hükümler uygulanacaktır.” şeklindedir. (YASAMAN, Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi, C.II. S.1015)
Kanunlarımızda ve atıf yapılan Paris Sözleşmesi’nde “tanınmışlığın” bir tanımı yoktur. Uygulamada 1999 tarihli Ortak Tavsiye Kararı’ndaki kriterler dikkate alınarak değerlendirme yapılmaktadır. Bu kriterler; toplumun ilgili kesiminde (ilgili sektörde) markanın tanınma derecesi, markanın kullanım süresi, kapsamı, kullanıldığı coğrafi alan, kullanımın derecesi, marka tanıtım ve promosyonlarının süresi, bu tanıtımların kapsamı, coğrafi alanı, tescilin veya tescil başvurularının süresi, coğrafi kapsamı, markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış olarak kabulü ve markaya atfedilen değerdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 09/02/2011 tarihli ve 2010/11-695 E., 2011/47 K.sayılı kararında; “tanınmış marka kavramı ile bir ülkenin bir veya birkaç ülkesinde tutunmuş markalar değil, dünya çapında olmasa bile yurt içi ve yurt dışında ilgili çevrelerce bilinen Paris Sözleşmesi’ne üye devletlerden birinin vatandaşına veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait markalar kastedilmektedir. Kanunlarda genellikle tanınmış markanın tanımı yapılmamakta ve bu tanınmışlık kriterlerinin tespiti daha çok kuruluşlara ve mahkeme kararlarına bırakılmaktadır. Tabiatıyla doktrin de bu konuda kriterler önermektedir. Uluslararası anlaşmalarda da tanınmış marka kriterlerine rastlanmaktadır. WIPO tanınmış markanın kriterlerini tespit etmiş ve yayınlamıştır. TPE de 2004 yılında tanınmış marka kriterlerini açıklamıştır.
Paris Sözleşmesi’nde “iyi bilinen marka” ifadesi kullanılmıştır. Bu kavramla dünya çapında olmasa bile geniş halk kitlelerinin tanıdığı yüksek ekonomik değere sahip marka ifade edilmek istenmiştir. Diğer bir deyiş ile dünya çapında maruf olmasa bile Paris Sözleşmesi’ne üye ülkelerde, hatta üye ülkelerin bazılarında bilinen markanın tanınmış marka kategorisinde sayılması gerekir.”
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin de birçok kararında bir markanın tanınmışlığı olgusunun sabit bir statü olmayıp her bir davada somut olayın özelliğine göre dosyaya sunulan deliller ve yurt içindeki ilgili mal ve hizmet sektörü itibarıyla değerlendirme yapılması gerektiğine işaret etmiştir. Buna göre bir markanın yurt dışında birçok ülkede tescilli ve tanınmış marka olması o markanın ülkemizde de doğrudan tanınmış marka olduğu anlamına gelmez.
Bu tespitlere göre davaya konu olayda münhasıran davacının sunmuş olduğu deliller ışığında içinde sektör bilirkişisinin de bulunduğu bilirkişi heyetince 20/09/2022 havale tarihli ek raporda sunulan deliller tek tek irdelenerek somut ve doyurucu veriler ile davacının … markasının ilgili kesim nazarında tanınmış olduğu sonucuna ulaşılmış ve bu sonuca mahkememizce de hukuken iştirak edilmiştir.
“Toplumun ilgili kesimi” kavramının tanımı 1999 tarihli WIPO Ortak Tavsiye Kararında “markanın ait olduğu mal ve hizmet tipinin mevcut ve gelecekteki müşterilerini markanın ait olduğu mal ve hizmet tipinin dağıtım kanallarında yer alan kişileri ve bu mal veya hizmetlerle ilgili iş yapan kimseler” olarak yapılmıştır.
Buna göre … kelime markalarının bilinirliğinden ve tanınmışlığından bağımsız olarak … … markası ilgili müşteri kitlesi olarak “…” olarak tabir edilen alım gücü yüksek ilgili kesim nazarında bilinirliği yüksek ve tanınmış bir marka olarak kabul edilmelidir. Zira sunulan deliller ilgili toplum kesimince … tabanlı topuklu kadın ayakkabılarının ayırt edilerek bu marka vasfı ile tercih edildiklerini göstermektedir.
Doktrinde somut olaya benzer durumlar tartışılmış ve tanınmışlığı yüksek düzeyde olan bir marka şemsiyesi altında başka markaların geniş toplum kesimine nazaran “ilgili kesim kapsamında” tanınmış olarak kabul edilebileceği hususuna dikkat çekilmiştir:
“…. markası dünyaca tanınmış bir markadır. …. marka otomobiller için de lüks tüketiciye hitap eden “…” markası vardır. Bu markanın tanınmışlığı konusunda lüks otomobil alıcılarının nazara alınması gerekir. …. markası Türkiye’de hemen hemen herkes tarafından bilinmesine karşın “….” modeli herkes tarafından tanınmamaktadır. Ancak “….” markası da tanınmış markadır. Buradaki kıstas bu ürünün hitap ettiği müşteri kitlesidir.”(YASAMAN, Sınai Mülkiyet Kanunu Şerhi, C.II.S.1031)
Davacının davaya dayanak markasının … markası olarak korunmasının gerektiği ve tanınmışlık kriterlerine haiz olduğu tespitlerinden sonra değerlendirilmesi gereken husus davalı markası ile davacı markasının benzer olup olmadığıdır.
Hukukumuzda benzerlik değerlendirmesi bütüncül olarak markaların sınıfsal, görsel, işitsel ve kavramsal kıyaslanması suretiyle yapılır. Davacının davaya dayanak markası yüksek topuklu ayakkabılar emtiasında ayakkabının tabanına uygulanan … markasıdır. Davalının …. tescil numaralı markası ise 25.sınıfta “koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” emtialarında tescillidir. Söz konusu marka davacıya ait … markasının taban görüntüsünün düz halinin sağ ve sol ayak için … ve … şekilde konumlandırmak suretiyle ve daha koyu bir … renkli şekillerden müteşekkil bir …. markasıdır. Buna göre taraf markaları arasında 25.sınıfta “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” emtialarında sınıfsal benzerlik mevcuttur. Yine söz konusu sınıflardaki emtialar bakımından nihai tüketici nezdinde görsel ve kavramsal olarak benzerlikler bulunmaktadır. Markaların işitsel unsurlarının bulunmaması da nazara alındığından tespit olunan bu benzerliklerin markaların bütüncül değerlendirmesinde SMK md. 6/4 anlamında benzer olduklarının kabulünün gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
SMK 6/9 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmede ise;
İlgili fıkraya göre “kötüniyetli” yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı Kanun’un 25.maddesine göre kötüniyet bir hükümsüzlük sebebidir. Kötüniyetin tanımı Kanun’da yapılmamış ve yerleşmiş içtihatlara göre ise her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Hukukumuzda TMK 2.maddesi kapsamında iyiniyet asıldır. Yani kötüniyet iddiasında bulunan bu iddiasını ispat külfeti altındadır.
Somut olay bakımından davacı markasının tanınmış olması ve davalının bu tanınmış markanın varlığından haberdar olarak tescili gerçekleştirdiği varsayımı tek başına kötüniyete delalet edecek mahiyette değildir;
“Dairemizin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16/07/2008 tarih, 2008/11-501 E., 2008/507 K.sayılı kararında da zikredildiği üzere TMK md.2, 556 sayılı KHK’nın 35/2 ve 42/1(a) bentlerinde yer alan hükümler birlikte yorumlandığında kötüniyetle marka tescili ayrı bir hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmiştir. Hangi hallerin kötüniyetle marka tescili sebebi sayılacağı her somut olayın koşullarına göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Somut olayda davalının, davacı tarafın yurt dışında tescilli tanınmış marka ve ticaret unvanı ile onun gerçek hak sahibi olduğu markaya benzer başvuruda bulunması kötüniyetli marka başvurusu olarak kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Oysa tek başına tanınmış markanın aynısı veya benzerinin kötüniyetli marka başvurusu olarak kabulü mümkün değildir. Zira tanınmış markanın benzerinin tescil olunmasının müeyyidesi Türkiye’de tescilli markalar yönünden KHK’nun 8/4.maddesinde, yurt dışında tescilli markalar yönünden ise Paris Sözleşmesi 1.mükerrer 6. ve TRIPS Sözleşmesinin 16.maddesinde gösterilmiştir. Keza gerçek hak sahipliği ve ticaret unvanına dayalı öncelik talepleri konusunda da KHK’nun 8/3 ve 8/5 maddesinde ayrı düzenlemeler bulunmaktadır. Mahkemece yazılı gerekçeyle davalının kötüniyetli marka başvurusunda bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş, hükmün bu sebeple de davalı taraf yararına bozulması gerekmiştir.”(Y.11. HD. 20/11/2018 T, 2017/1345 E., 2018/7216 K.)
“…Bir markanın yurt dışında birçok ülkede tescilli ve tanınmış marka olması o markanın ülkemizde de doğrudan tanınmış marka olduğu anlamına gelmeyeceği gibi tek başına anılan markanın ülke içinde bir başkası adına tescil edilmiş olması da kötüniyetli olduğu anlamına da gelmez… Öte yandan kanunun tanınmış markanın başkalarınca izinsiz tesciline bağlanan sonuçlar ile kötüniyetle marka tesciline bağlanan sonuçların birbirinden farklı olduğu da dikkate alınmalıdır.”(Y.11. HD. 30/09/2019 T., 2018/4604 E., 2019/5986 K.)
Yukarıda yer verilen içtihatlarda da vurgulandığı üzere davaya konu olayda davacının … … markasının tanınmışlığı ve davalı …ın markasının bu markaya benzerliği kötüniyetli tescilin mahkememizce kabulüne yeterli görülmemiş ve SMK’nun 6/4 maddesi kapsamında taraf markalarının benzer olduğu emtialarla sınırlı olmak üzere kısmi hükümsüzlük kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile;
-Davalıya ait …. tescil numaralı markanın tescilli olduğu 25. sınıfta “ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler” emtiaları yönünden kısmen hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın, davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesine göre kabul edilen hükümsüzlük davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Davalı kendisini vekille temsile ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen hükümsüzlük davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan 6.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 286,50 TL posta/tebligat masrafı olmak üzere toplam 6.286,50 TL yargılama giderinin, davanın kabul ve reddi oranında hesaplanan 3.143,25 TL’sinin, davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiyesinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 3.000,00 TL yargılama giderinin, davanın kabul ve reddi oranında hesaplanan 1.500,00 TL’sinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacılar tarafça yatırılan 54,40 TL başvurma harcı ve 54,40 TL peşin harç olmak üzere toplam 108,80 TL harç giderinin, davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/12/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸