Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/280 E. 2021/196 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/280 Esas
KARAR NO : 2021/196

DAVA : Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Men’i ve Tazminat
DAVA TARİHİ : 29/06/2020
KARAR TARİHİ : 05/11/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Men’i ve Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin oyuncak sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösterdiğini, sürekli kendini geliştiren vizyonu, dinamik yapısı ile bu alanda birçok tasarım gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin şikayete konu, ….. oyuncak ürününün ön adı olarak kullanmak üzere “……” ibaresini özel olarak tasarladığını ve TPMK nezdinde 17/11/2016 tarihinde ….. tescil numarası ile tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin bu marka ile halen üretim ve hem de pazarlama faaliyetlerine devam ettiğini, kendisine iyi bir pazar payı oluşturduğunu, davalı şirketin müvekkili şirket gibi oyuncak sektöründe faaliyet gösterdiğini, “….. ” ibaresini aynen müvekkili gibi satışa sunduğu ….. ürünlerinin ismi olarak kullandığını, bu durumun davacı markasına açık bir tecavüz oluşturduğunu, bu suretle de haksız rekabete yol açtığını, davalı şirketin kullandığı “……. ” ibaresinin müvekkili şirketin tescilli markasına aynen benzerliğinden ve aynı sektör içerisinde ve de aynı mal için kullanım sağladığından davacının satışlarına etkisi olduğunu, açıklanan nedenlerle, tecvüzün tespitine, menine ve ilgili ürünlerin toplatılmasına, şimdilik müvekkilinin uğramış olduğu zarara karşılık 1.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminatın ihtarname tarihi olan 21/11/2019’dan itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 17/02/2021 tarihli duruşmadaki beyanında; tazminat hesaplama yöntemi olarak SMK 151/2-b maddesine göre seçimlik haklarını kullandıklarını ve 05/11/2021 tarihli duruşmada alınan beyanında ise faizin dava tarihinden itibaren başlamasını talep ettiği ve faize ilişkin taleplerini bu şekilde değiştirdiklerini bildirdiği görülmüştür.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının tazminat talepleri yönünden dosyanın arabuluculuk şartına tabi olduğunu, dava açılmadan önce arabuluculk sürecinin tamamlanmadığından davanın tazminat talepleri yönünden usulden reddinin gerektiğini, davacı tarafça, hangi gerekçe ve somut veriler ışığında hangi taleplerde bulunulduğunun izah edilmediğini, manevi tazminat talebinin kısmi alacağı konu edilemeyeceğini, davacı tarafın “….. ” kelimesini marka olarak tescil ettirmediğini, ….. (Türkçe karşılığı ….. ) kelimesine verilen şeklin marka olarak tescil ettirildiğinin görüldüğünü, müvekkili tarafından herhangi bir tescil ihlalinin söz konusu olmadığını, kullanılan ……. kelimesinin şekli ile davacı taraf marka şeklinin arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, sıfat içerikli kelimelerin tescil edilemeyeceğini, dava konusunun “…….” kelimesinin kullanılmasına ilişkin olmaması gerektiğini, sadece davacı tarafça şekli markalaştırılmış görselin taklit edilip edilmediğine ilişkin araştırma ile sınırlı olması gerektiğini, davanın haksız olarak ikame edildiğini ve reddinin gerektiğini beyan etmiştir.
Davacı vekili 16/11/2020 tarihli cevaba cevap dilekçesi ile, müvekkilinin önceye dayalı 2016 yılından bugüne kadar ……. ibaresiyle ….. sattığını ve bu hususun faturalarla ispatlandığını, davalının ……. ibaresini kullanmasıyla marka tecavüzünün yanı sıra haksız rekabet gerçekleştirdiğini, bu nedenle marka uzmanının ve mali bilirkişinin inceleme yaparken bu hususta da mutlaka inceleme yapmasını, sadece marka tecavüzü olup olmadığı değil, ayrıca haksız rekabet mevcut olup olmadığı hususunda da inceleme yapılmasını talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekili 17/11/2020 tarihli dilekçesi ile, davacı tarafın ibraz edilen dilekçe ile dosyaya yeni iddia ve deliller ibraz ettiğini, davanın genişletilmesi anlamına gelen işbu beyan, talep ve delillere itiraz ettiklerini, muvafakatlerinin olmadığını beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı adına kayıtlı …. tescil numaralı marka sicil kayıtları, Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ….. soruşturma sayılı dosyası uyap üzerinden celp olunmuştur.
Dosya, davalının, davacıya ait ….. tescil numaralı markadan doğan haklarına tecavüzünün ve haksız rekabetinin bulunup bulunmadığı, tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, oluştuysa miktarı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 26/07/2021 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “davacı markası ile davalı kullanımı arasında, anlamsal, görsel ve sescil benzerlik bulunduğu, birbirleriyle ilişkilendirilmelerinin söz konusu olabileceği, davacı markasının tescilli olduğu 12. Sınıfta ‘bisikletler’in yer aldığı bu ürünün hitap ettiği tüketici kitlesi ile dava konusu …. ürünün hitap ettiği tüketici kitlesinin kesiştiği bu nedenle, sunulan karar doğrultusunda iltibas tehlikesinin oluşabileceği bu durumun ise davacının tescilli markasından kaynaklı hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, aynı eylemle haksız rekabetin oluşmayacağı, 17.11.2020 tarihli davacı Talep/Delil dilekçesinde “Ayrıca dilekçe ekimizde …..’a ……. yazıldığında çıkan ürünlerin sıralamasını da sunmaktayız. Bu ürünler müvekkile ait ürünler olup, ……. ibaresi müvekkilim ürünleri için bütünleşmiş ve bu ibareyle bir ürün aratıldığında İLK SIRALARDA MÜVEKKİLİM ÜRÜNÜ LİSTELENMEKTEDİR.” şeklinde belirtildiği, ……. arama motorunda “…….” ibaresi ile arama yapılmış olup, arama sonucunun ilk 10 sayfası içerisinde 10. Sayfada ……. ibareli ürün/ürünlere ilişkin ekran görüntülerinin sunulduğu, davalının işyerinde yapılan mali incelemede, davacının SMK 151/2-b maddesi uyarınca talep edebileceği maddi tazminat miktarının takdiri mahkemeye ait olmak üzere, sadece satışların maliyetinin (Hammadde ve İşçilik Giderleri) dikkate alınması ile 172.030,43 TL olduğu, şayet faalite giderleri (Genel Yönetim Giderleri, Pazarlama Satış ve Dağıtım Giderleri) de dikkate alınacak olursa 89.057,60 TL olduğu, ancak markanın dava konusu ürün satışlarına olan etkisi ve taraf marka kullanımlarının birebir mal ve hizmet sınıflarında olmaması hususları dikkate alındığında, takdiri mahkemeye ait olmak üzere dava konusu ürüne ait marka kullanımının kara katkısının %15 oranında olacağı varsıyımına dayalı olarak yapılan hesaplamada; davacının talep edebileceği maddi tazminat miktarının; sadece hammadde ve işçilik giderlerinin dikkate alınması ile 25.804,56 TL olduğu, şayet faaliyet giderleri de dikkate alınacak olursa 13.358,64 TL olduğu, ayrıca hesaplamanın zorunlu olarak tüm ürün çeşitlerinin maliyeti ve faaliyet giderleri üzerinden yapılmış olması nedeniyle, hesap edilen kazançların BK. 51.52 maddesi kapsamında hakkaniyet indirimi yapılmasının mahkemenin takdirinde olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davalı vekili 03/08/2021 havale tarihli dilekçesi ile, davacı yana ait markanın müvekkili tarafından kullanılan yazı karakteri ile benzerliğinin bulunmadığını, davacı tarafın “…….” kelimesinin kullanım hakkını almadığını, sadece mevcut şeklin marka hakkını tescillendirdiğini, bilirkişi raporunda herhangi bir karşılaştırma yada inceleme yapılmadığı için bilirkişiye itiraz ettikleri gibi hazırlanan rapora da itiraz ettiklerini, bu nedenle dosyanın alanında uzman akademisyen ve Avrupa Marka ve Patent Vekili’nin de bulunduğu yeni bir heyete tevdi edilmesini, dosyaya ibraz etmiş oldukları ve konusu; davacıya ait “…….” şekline ilişkin markanın ihlali ithamına ilişkin Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ……. soruşturma sayılı dosyada temin edilen bilirkişi raporu ile müvekkili tarafından gerçekleştirilen bir tecavüz ve/veyahut haksız rekabet eyleminin olmadığının kanıtlandığını, işbu sebeple öncelikle soruşturma dosyasından alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini, bilirkişiler tarafından hazırlanan rapordaki mali hesaplamalara ve oransal değerde kanaate alınan fahiş miktara itiraz ettiklerini, müvekkili şirketin gerek ekonomik gerekse sektörel gücü değerlendirildiğinde davacının marka hakkından herhangi bir menfaat beklemesinin ticari hayatın olağan akışına ters olacağının açık olduğunu, müvekkili şirketin davacıya ait marka hakkından nasipleneceği bir menfaat bulunmadığından bilirkişi heyeti tarafından gerçekleştirilen hesaplama ve tazminata esas olmak üzere alınan oransal değerlere de itiraz ettiklerini, davacının ekonomik ve sektörel gücü ile müvekkili şirket arasında ciddi bir fark olduğunu, müvekkilinin mevcut yapısı ve gücü değerlendirildiğinde, kullanıcıların ….. markasına duyduğu güvenden dolayı tercihlerini belirlediğinin gözlemlendiğini, bu haliyle müvekkili şirket tarafından yapılan satışların davacıya ait marka hakkından olmadığının açık olduğunu, zira davacıya ait marka ile müvekkili tarafından kullanılan yazı şeklinin birbiri e benzemediğini, bu nedenle rapor itirazları doğrultusunda yeni heyetten yeni rapor alınmasını talep ettiği görülmüştür.
Davacı vekili 16/09/2021 tarihli dilekçesi ile, 1.000,00 TL olan maddi tazminat taleplerini 89.057,60 TL’ye çıkardıklarını beyan ederek ıslah harcını yatırdıkları anlaşılmıştır.
Dava, davalının, davacı markasından doğan haklarına tecavüzünün tespiti, men’i ve tazminat talebine yöneliktir.
SMK’nun 6/1 maddesine göre “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” Buna göre markalar arasında benzerlik, karıştırma yahut karıştırma ihtimali bir hükümsüzlük sebebi olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte SMK 7/1-b maddesine göre marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını tescilli marka sahibi yasaklayabilir ve aynı Kanunun 29/1-a’ maddesine göre aynı zamanda bu fiiller markadan doğan haklara tecavüz olarak kabul edilmiştir.
Markalar arasında benzerlikten doğan karıştırma ihtimali öğretide genel itibariyle”Markalar arasında benzerliğin, alıcıları, satın almayı düşündükleri mal yerine bir başka mal alma satın almak durumunda bırakması veya alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı işletmeye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasında örgütsel ya da ekonomik bir bağlantının bulunduğu düşüncesine kapılmaları tehlikesi”(ARKAN, Sabih, Marka Hukuku) olarak tanımlanmaktadır.
Markalar arasında benzerlik incelemesi yapılırken incelenen markalar bütüncül olarak değerlendirilir. Markaların görsel, sescil ve anlamsal olarak bir bütün halinde incelemeleri yapılırken markalardaki baskın ve ayırdedici unsurlar göz önünde bulundurulur.
Somut olayda davacının markası beyaz zemin üzerinde siyah karakterlerle “…….” ibaresi ve bu ibarede iki ” ……..” harfinin birbirlerine yaklaştırılarak ortalarına kırmızı bir daire yerleştirilmek suretiyle oluşturulmuştur. Her ne kadar davalı taraf söz konusu markanın kelime değil şekil markası olduğu beyan ve iddia etmiş ise de ortalama tüketicinin markaya baktığında bir şekil markası ile karşı karşıya kaldığını düşünmeyeceği, markaya bakan ortalama herkesin markayı “…….” kelimesinin karakterize edilmiş hali olarak göreceği ve değerlendirme ile karşılaştırmanın söz konusu kelime üzerinden yapılması gerektiği anlaşılmıştır. Davalının markasal kullanımları ise “……” kelimelerinin bir ….. figürü içerisine yerleştirilmiş halinden oluşmaktadır.
İçerisinde şekilsel unsurlar barındıran markalarda esaslı unsur/tali unsur değerlendirmesinde, şekil unsurunun markadaki konumu ve markanın ayerdediciliğine katkısı benzerlik incelemesinde her somut olayın özelliğine göre nazara alınmalıdır. Burada önemli olan husus şekil unsurunun görsel olarak kelime unsuruna baskın olacak şekilde tüketici nezdinde ön plana çıkıp ayırdedici unsur olarak akılda kalıcılığının olup olmadığıdır.
Taraf markaları arasında ortak unsur “…….” kelimesidir. Söz konusu kelime İngizilce olup “……” anlamlarına gelmektedir. Söz konusu İngilizce kelime Türkiye’de anlam olarak bilinirliği yüksek bir kelime olarak kabul edilebilir. Davalının markasal kullanımlarında “…..” kelimesinin, söz konusu markanın scooter ürününde yer aldığı hususu nazara alındığında ayırdedicilik vasfına sahip olmadığının kabulü gerekir. Markada yer alan ……. şekli ve davacı markasında yer alan kırmızı daire ise yukarıda anılı ilkeler çerçevesinde yapılan değerlendirmede; söz konusu şekilsel unsurların kelime unsurlarının önüne geçebilecek düzeyde baskınlığınan söz edilemeyeceğı, şekilsel unsurlardaki mevcut farklılıkların, markaların görsel olarak ayrışmaları için yeterli olmadığı ve tarafların markaları arasında kelime ve harf unsurlarına bağlı görsel, anlamsal ve işitsel benzerliklerin bulunduğu, söz konusu benzerliklerin davaya konu markaların tescilli olduğu ve kullanıldığı emtialar bazında öztel bir bilgi ve dikkat düzeyine sahip olmayan ortalama tüketicileri nezdinde karıştırma ihtimalini doğuracağı hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar davalı vekili davalının “…….” kelime markası olarak tescil edilmiş bir hakkının bulunmadığını, söz konusu kelimenin marka olarak tescil edilemeyeceğini beyan ederek delil olarak davacının söz konusu kelime markası başvurusunun kurum tarafından reddini sunmuş ise de TPMK’nun söz konusu kararı, kelimenin marka olarak tescilinin mümkün olmaması sebebiyle değil, aynı türdeki mal ve hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş marka ile benzerlik sebebiyle verdiği, 17/12/2020 tarihli TPMK kararından anlaşılmıştır. Bununla birlikte davalı itirazları yönünden davacı markasının tescilli olduğu emtia ve hizmetler yönünden “…….” kelimesinin ayırdediciliğinin bulunduğu ve cins, çeşit, kalite ve miktar belirtmediği, SMK 5.madde kapsamında tescil engelinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalı vekili aynı zamanda Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ……. soruşturma sayılı dosyasının mahkememiz açısından bağlayıcı olduğundan bahisle itirazlarını sunmuştur.
Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11/01/2021 tarihli, …… sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının tetkikinde; alınan bilirkişi raporundaki “suça konu ürünün kendisine has farklı bir markaya ait ürün olduğu, emanette bulunan ürünün taklit, sahte niteliğinde olmadığı ve SMK’ya göre marka hakkına tecavüz şartları ile haksız rekabet şartlarının oluşmadığı” tespitlerine yer verilerek atılı suçların unsurları itibariyle oluşmadığından bahisle takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
“Eski Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde düzenlenen husus yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ” Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleri ile bağlı olmadığı gibi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.” “Medeni Hukuka göre haksız fiil teşkil eden bir eylem aynı zamanda ceza hukuku bakımından da suç teşkil edebilir. Hukuka aykırı eylemin ceza hukuku alanı ile medeni hukuk alanındaki sonuçları farklı olabilir. Bu fiillerle ilgili olarak hukuk ve ceza yargılamaları kural olarak birbirinden bağımsız şekilde hareket eder. Ancak bu bağımsızlık mutlak bir nitelik içermez. Mevzuatımızda hukuk hakiminin ceza hukuku prensipleri ve ceza mahkemesinin kararları karşısındaki durumu esas olarak BK’nun 53.maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan düzenleme dikkate alındığında, kusurun oranın ve tazminat miktarının tayini dışında mahkumiyet kararı hukuk hakimini mutlak bir şekilde bağlar. Ayrıca hukuka aykırı fiilin fail tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespitine ilişkin beraat kararları da hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.” ( 13/11/2012 T. Y.11.HD 2010/12876 E. 2012/18075 K.)” Burada dikkat edilmesi gereken ve içtihatlarla da belirlenen husus mahkumiyet kararının ve sanığın söz konusu eylemi gerçekleştirmediğine dair beraat kararını hukuk hakiminin bağlayıcı nitelikte olduğudur. Örneğin; davaya konu ve sanığın üzerine atılı eylemi davalı-sanığın değil, başka bir kişinin gerçekleştirdiği yönündeki tespit ile verilen bir beraat kararı hukuk hakimini bağlayacaktır. Bunun dışında 6769 sayılı SMK’da hukuk mahkemelerinde incelenecek sınai mülkiyet hakkına tecavüzün koşulları ile bu sınai mülkiyet hakkının ihlalinden kaynaklı fiilin suç oluşturmasının koşulları birbirlerinden farklı düzenlenmiştir. SMK hukuk hakimi için tecavüz yönünden kusur şartını kaldırmıştır. 6769 sayılı SMK’nun 29.md’si marka hakkına tecavüz sayılan halleri düzenlemiştir. Buna göre marka hakkına tecavüzden bahsedilebilmenin temel koşulları; markanın üçüncü kişi tarafından ekonomik amaçla Türkiye’de ve koruma kapsamına giren alanda kullanılmasıdır. Markanın sahibine bahsettiği koruma kapsamı ise SMK 7.md’de hükme bağlanmıştır. Söz konusu maddeye göre “kullanılan işaretin tescilli marka ile aynı olması ve tescil kapsamına giren mal ve hizmetlerde kullanılması, kullanılan işaretin tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsaması ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması veya, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması markanın koruma kapsamına giren kullanma olarak kabul edilir. Aynı maddenin 3.fıkrasına göre ise işaretin mal veya ambalaj üzerine konulması, işareti taşıyan malın ticari amaçla bulundurulması, böyle bir mal için ticari teklifte bulunması, pazara sürülmesi, ithal veya ihraç edilmesi, iş evrakında ve reklamlarda kullanması, internette kullanmak, ticaret unvünvanı ya da işletme adı olarak kullanılması marka hakkına tecavüz sayılan fiillerdir. Burada kanun koyucu davalının kusurundan bağımsız olarak geniş bir şekilde tüm ticari eylemleri marka hakkına tecavüz olarak nitelendirmiştir.
Somut olayda verilen takipsizlik kararında tecavüze konu ürünlerin orijinal olması ceza hukuku anlamında yeterli görülmüştür. Ne var ki hukuk yargılamasında marka hakkına tecavüzden bahsedebilmek için yalnızca davacıya ait ürünlerin taklitlerinin üretilmesi şartı bulunmamaktadır; davalı, davacıya ait markayı ya da benzerini kendisine ait iş ürünlerinde markasal olarak kullandığında tecavüz fiilinin unsurları gerçekleşecektir. Bütün bunların dışında markalar arasında benzerlik ve karıştırma ihtimali gibi hakimliğimizin hukuki taktir alanında kalan hususlarda mahkememizce alınmış bilirkişi raporuyla bağlı olunmadığı gibi ceza yargılamasında alınmış bilirkişi raporuyla da bağlı olunamayacağı izahtan varestedir.
Davacı maddi tazminat talebi konusunda seçimlik hakkını “sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazancı”na göre kullanmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu davalı defterlerine göre tecavüze konu dönemde davalının net kazancı 89.057,60 TL olarak hesaplanmıştır.
SMK’nun 15/2-b maddesi lafzı 556 sayılı KHK’nun 66/1-b maddesindeki ifadeden farklıdır. Bu farklılığın tesadüfi olmadığı kanun koyucunun “mütecavizin muhtemel geliri” kavramı yerine “elde ettiği net kazanç”tan bahsedilmesinin getirilmek istenen amaca yönelik olduğu madde gerekçesinden de anlaşılmaktadır. Yani kanun koyucu tecavüz suretiyle yapılan satışlardan elde edilen kazanca markanın katkısı oranında tazminata hükmetmenin düşük tazminatlara ve hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açtığından bahisle bu indirim yapılmaksızın, yani markanın satışa olan katkısı nazara alınmaksızın “net kazancın” tazminat olarak verilmesini amaçlamıştır. Buna göre somut olayda hesaplanan tazminat miktarının tümünün davalıdan tahsili cihetine gitmek gerekmiştir.
Tarafların mali durumları, davalının kusurunun ve davacıda oluşturduğu manevi zararın derecesi hep birlikte nazara alınarak davacının talep etmiş olduğu 1.000,00 TL manevi tazminatın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizce yukarıda anılı gerekçelerle ve dava dilekçesindeki netice-i taleple bağlılık (Y.9.H.D. 07/06/2018 tarih, 2015/23226 e. 2018/12914 k.) gereği haksız rekabet ile ilgili değerlendirme ve hüküm kurmaksızın davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KABULÜ ile;
-Davalının davacıya ait ….. tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüzünün tespitine, men’ine, tecavüz oluşturan davalı yana ait “……” ibaresine havi ürünlere el konulmasına,
-89.057,60 TL maddi tazminatın 1.000,00 TL’lik kısmına dava tarihinden itibaren, bakiye 88.057,60 TL’lik kısmına ıslah tarihi olan 16/09/2021 tarihinden itibaren; 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 6.151,83 TL karar ve ilam harcından, 54,40 TL peşin harç ve 1.750,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 4.347,43 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tecavüzün tespiti talebi yönünden 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maddi tazminat talebi yönünden 12.377,49 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre manevi tazminat talebi yönünden 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 1.750,00 TL ıslah harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 173,00 TL posta/tebligat masrafı olmak üzere toplam 5.531,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/11/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸