Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/254 Esas
KARAR NO : 2022/98
DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Markaya Tecavüzün Önlenmesi,
Durdurulması, Davacıya Ait Tasarıma Haksız Rekabetin Tespiti,
Men’i
DAVA TARİHİ : 28/02/2020
KARAR TARİHİ : 01/06/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/06/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü ve Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Durdurulması ve davacıya ait tasarıma Haksız Rekabetin Tespiti ve Men’i davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin meşrubat sektöründe faaliyet gösterdiğini, kaliteli ürünleri, yapılan ciddi yatırımlar, reklam harcamaları ve başarılı çalışmaları ile piyasada tanındığını, müvekkilinin TPMK nezdinde … sayı ile tescilli ve koruma altında olan … markasının sahibi olduğunu, bu markasını, meşrubat sektörü alanında gerek yurt içinde gerekse yurt dışında aktif ve yoğun şekilde kullandığını, davalı tarafça … tescil numaralı … … ve … tescil numaralı … markasının tescil edildiğini, …. başvuru numaralı marka için de tescil başvurusu yapıldığını, müvekkili markasıyla iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığını, şekil markası olarak tescil ettirdikleri markaları, yine müvekkili markasıyla iltibas oluşturacak şekilde ve hatta müvekkili tescilsiz tasarımı ile aynı olacak şekilde kullandığını ve kullanmaya devam ettiğini, davaya konu her iki marka ve müvekkiline ait marka ve tasarımın kullanımının birbirinin aynısı olduğunu, müvekkiline ait tasarım ile davalıya ait markada aynı şekilde … zemin üzerine … Arapça olmak üzere … yazdığını, davalıya ait içecek kutusunda da aynı şekilde müvekkilinin markası Arapça olarak birebir aynı yazıldığını, her iki ürün arasında mevcut tek farkın Türkçe harf karakterlerinde .. ve … harfinin yer değiştirmişi olması olduğunu, fakat yazı şekillerinden ötürü bu 2 harfin ayırt edilemeyecek şekilde benzer olarak üretildiğini, davalı tarafından yapılan müvekkilinin hem markasına hem de tasarıma yapılan tecavüz nedeniyle müvekkilinin işletmesinin itibar kaybettiğini, markanın sulandığını, karışıklık doğduğunu ve müvekkili pazarının daraldığını, davalı yanın haksız kazanç sağladığını, davalının dava konusu edilen kullanımının aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğunu, davalının, müvekkilinin pazarına girerek müvekkili ile rekabet yapar hale geldiğini, müvekkilinin müşterilerine haksız tescillerini dayanak göstererek ihtarlar keşide ettiğini, açıklanan nedenlerle, davalı adına tescilli …. ve … tescil numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı markalarının taklit kullanımının önlenmesine, anılan markalar hakkında muhtemel tecavüzün önlenmesine, tecavüz fiilinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını, müvekkiline ait tasarımın aynısını ve ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle yapılan haksız rekabetin tespitine ve men’ine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın, markalar arasındaki benzerlik iddiasını hatalı bir yaklaşımla kurguladığını, bu sonuca marka ibarelerini harf harf benzetmek suretiyle ulaştığını, benzerlik karşılaştırması yapılırken, markaların ihtiva ettiği tüm unsurların bir bütün olarak ele alınması ve bu şekilde kıyaslanmasının daha doğru bir yaklaşım olacağını, taraf markaları arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal farklılığın basit bir incelemeyle dahi rahatlıkla tespit edilebildiğini, bu itibarla, markalarda yer alan ibarelerin aynı olmadığını, tüketiciler tarafından marka ibarelerinin kavramsal olarak da aynı anlama gelmediğini, müvekkilinin marka tescillerinde … figürünün olduğu şekil unsurlarına yer verildiğini, markaların işitsel açıdan da farklı bir şekilde algılandığını, sektörel bazda birçok enerji içeceği üreticisinin markasını kullanırken zemin hususunda … renk tercihi8nde bulunduğunu, bu hususun iltibas meydana getirecek hiçbir yanı bulunmadığını, davacının markasında tescilden farklı olarak .. figürünü kullanmasının ayırt edici boyutta algılanmasını gerektiren bir unsur olmadığını, … figürünün markada enerjiyi ve gücü simgelediğini ve bu yüzden ayırt edici olmadığını, herkesin kullanımına açık olan bir figür olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, müvekkilinin tescilli markasında yer alan figürün … değil, … olduğunu, davacının “…” ibaresi hakkında daha önce tescil kaydı ile koruyan kişilerle davacı arasında husumet bulunmadığını ve davacının markasının da hükümsüzlük tehdidi altında olduğunu, dava konusu markaların kullanılmakta olduğu ürünlerin yüksek çoğunlukla profesyonel sporcuların tüketimine sunulan içecekler olduğunu, halk genelinde tüketilmekte olan meşrubat çeşitlerinden çok farklı bir kategoride yer aldığını ve yalnızca belirli bir kitleye hitap ettiğini, davacının marka tescilinden farklı olan kullanımlarının hükümsüzlük davasına konu edilemeyeceğini, markaların görsel olarak birbirlerinden tamamen ayrıldığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi fiili kullanımın müvekkili tarafından gerçekleşmediğini ve müvekkilinin bu davaya konu olan markalar ya da benzerleri altında üretim, satış, tanıtım ve benzer herhangi bir ticari faaliyeti bulunmadığını, bu itibarla marka hükümsüzlük talebi dışındaki tüm iddiaların taraf sıfatı bakımından reddedilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle davacını davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacı ve davalı adına kayıtlı marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
Dosya, davalı yana ait … , … tescil numaralı ve …. başvuru numaralı markaların davacı yana ait … tescil numaralı markasına benzerlik, iltibas, karıştırma ihtimali nedenleri ile tecavüz ve haksız rekabet koşullarının oluşup oluşmadığı; aynı nedenlerle tescilli olan markaların hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 29/04/2021 havale tarihli raporunda; “Davacının … Nolu tescilli “…” markası ile davalının … Nolu tescilli markası olan “…” , … Nolu tescilli markası “…” ve …. Nolu “..” tescil başvurularının karşılaştırmasında ; davalının tescilli başvuru ve markalarının koruma kapsamında , davacı markasının koruma kapsamındaki emtia ile aynı (“Enerji içecekleri (alkolsüz))” ve benzer olan ürünlerin (proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.) bulunduğu , bu sebeple davacının markası ile davalının markasının aynı mal ve hizmetler sınıfı korumasında aynı ve benzer emtialardan oluştuğu , davacının … Nolu tescilli “…” markası ile davalının tescilli … Nolu “…” markası , … Nolu tescilli “…” markası ve …. Nolu “…” tescil başvurularının karşılaştırmasında ; emtialarda aynılık ve benzerliği bulunan markalar arasında , fonetik açıdan benzerlik bulunduğu, görsel, anlamsal ve şekil açısından farklılıklara sahip olsalar dahi “bütünsel “ bir açıdan yaklaşıldığında herhangi bir sebeple müşteri gözünde davacının markası ile bağlantısı varmış gibi intibaı yaratarak onu çağrıştıracak olması sebebiyle ,ortalama ilgili tüketici nezdinde halk tarafından davacının tescilli markası ile karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının tescilli markaları açısından SMK’nın hükümsüzlüğe ilişkin maddesindeki hükümsüzlük koşullarının oluşmuş olduğu , dosya muhteviyatında, davalının TPMK nezdinde tescilleri dışında , davalı tarafın üretim, satış , tanıtım , reklam ve benzer bir ticari faaliyetine ilişkin ve ilgili TTK haksız rekabet maddelerine aykırılık ile ilgili herhangi bir delile rastlanmadığı, bu nedenle haksız rekabetin koşullarının oluşmadığı , dosya muhteviyatında tescilli markaya tecavüzün koşullarının oluşması için, davalının “markasal olarak kullanımını” kanıtlayacak bir delile rastlanmadığından , markaya tecavüzün koşullarının oluşmadığı” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davalı vekilinin 13/05/2022 tarihli rapora karşı itiraz dilekçesi ile, marka tescili ile koruma elde edemeyen davacının, ürün tasarımı üzerinden marka hukukuna özgü iddialarda bulunulduğunu, tasarımın tescil edilip edilmediğine bakılmaksızın davacının iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini, kaldı ki raporda da tespit edildiği üzere, davacının mesnet edindiği tasarım başvurularının TÜRKPATENT nezdinde zaten reddedilmiş olduğunu, söz konusu tasarımın ve “…” ibareli markanın asıl hak sahibinin dava dışı … isimli firma olduğu, ancak nedense bu hususlara dilekçelerinde delilleri ile birlikte yer verilmesine rağmen raporda değerlendirmeye dahi alınmadığını, ibarelerin İngilizce okunuşları üzerinden değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, davanın esasına ilişkin cevap dilekçelerinde; davacı tarafa ait markanın tescilli bulunduğu 32 no.lu mal ve hizmet sınıfları yönünden marka ibaresinde yer alan “…” ibaresinin, TÜRKPATENT nezdinde aynı mal ve hizmet sınıfında tescilli bulunan birçok markada esas unsur olarak kullanıldığının detaylıca açıklandığını, taraflar arasındaki uyuşmazlık bakımından davacıya ait marka ibaresinin 32 no.lu sınıfta zayıf marka olup olmadığının incelenmesi ve taraflar arasındaki iltibas iddiasının bu husus gözetilerek değerlendirilmesi gerektiğini belirterek yeni bir bilirkişi atanmasını ve itirazlarını değerlendirecek şekilde yeni bir rapor alınmasını talep etmiştir.
Dosyanın, mevcut bilirkişiye bir sınai mülkiyet uzmanı ve bir sektör(içecek) eklenmek suretiyle, davalı itirazları, özellikle davacının dayanak markasının spesifik olarak ilgili sektör için zayıf marka olup olmadığı hususları irdelenmek suretiyle rapor tanzimi bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 28/10/2021 havale tarihli raporlarında; “karşılaştırılan markaların bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakıldığında; “…” tanımlayıcı işaretinden türetilmeleri nedeniyle zayıf marka olan taraf markalarının “…” ve “…” şeklinde yazılan ve ister “…”, isterse “…” veya “…” şeklinde okunsa da zayıf ve ayırtediciliği düşük olan esas unsuru ortak şekilde içeren türevler olmaları nedeniyle görsel, sesçil ve kavramsal açıdan orta düzeyde benzerlik söz konusu olsa da mevcut değişiklikler ile birlikte davalı markalarının farklılaştığı ve farklı bir marka algısı yarattığı, taraf markalarının farklı algılanmaları nedeniyle, ayırtediciliğin sağlandığı, dolayısıyla iltibasın oluşmayacağı, belirtilen sebeplerle, kök raporda varılan sonuçtan SMK m.6/1 hükümsüzlük değerlendirmesi kapsamında dönüldüğü, işbu tespite dair nihai hukuki değerlendirme ve takdirin mahkemeye ait olduğu, heyetlerince, markaya tecavüz ve haksız rekabete ilişkin şartların mevcut olmadığı noktasındaki görüşünü, gerek ilk raporda yapılan inceleme ve tespitler gerekse de işbu raporda iltibas ve karıştırılma ihtimalinin olmadığı gerekçesiyle sürdüklerini ve kök raporda ulaşılan bu tespit ve görüşlerden dönülmesini gerektiren bir durum olmadığı” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 10/11/2021 tarihli rapora karşı itiraz dilekçesi ile, savunmanın genişletilmesi karşısındaki beyanlara itibar edilerek işbu itirazlar doğrultusunda dosyanın yeniden rapora gönderilmesini yönlendirme ile yeniden tamamen farklı bir rapor oluşturulmasına itiraz ettiklerini, ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra iddia ve savunmaların genişletilemeyeceğini yahut değiştirilemeyeceğini, müvekkilinin markasının zayıf marka olmadığını, … tescil numaralı müvekkili şirket markasının özgün, ayırt ediciliği yüksek ve gerek yurt içi ve gerekse yurtdışında müvekkili şirket adıyla tanınan bir marka olduğunu, bilirkişi ek raporunda müvekkiline ait önceki tarihli tescilsiz kullanımın müvekkilinden de önceye dayanan kullanım olması sebebiyle koruma altına alınamayacağının tespit edildiğini, ancak işbu davanın konusunun müvekkili markası ve markasına özgülediği tasarımı ile davalı markaları olduğunu, kıstas olarak bu iki markanın ele alınması gerektiğini, bilirkişi raporunda önceki kullanımına yer verilen markanın Türkiye’de hiç kullanılmadığını, müvekkiline ait tescilsiz tasarım ile davalı markası kıyaslandığında dosyaya sunulan kök bilirkişi raporunda da açıkça görüldüğü üzere davalının kötüniyetli olarak müvekkilinin tescilli markasını ve işbu markaya özgülenmiş tescilsiz tasarımını kullandığının sabit görüldüğünü ve kötüniyetli olduğunun kök bilirkişi raporuyla da açık hale geldiğini, müvekkilinin haklılığının başkaca dava dosyalarında ispatlanmış olduğunu, karar verilirken bu hususun dikkat alınması gerektiğini, açıklanan nedenlerle ve yönlendirme ile düzenlenen, kök rapordan tamamen dönen, çelişkili, kısıtlı ve dar kapsamlı, tarafsızlıktan uzak yapılan bilirkişi incelemesine ve düzenlenen rapora itiraz ettiklerini, itirazları doğrultusunda dosyada mübrez iki raporun tamamen birbiriyle çelişkili olması sebebiyle dosyanın yeniden alanında uzman başkaca bir bilirkişi heyetine tevdiine, mahkeme aksi kanaatte ise düzenlenen işbu ek raporun hükme esas alınmamasını ve ilk alınan kök rapor mahiyetindeki rapora itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı yana ait …, … tescil numaralı ve …. başvuru numaralı markaların davacı yana ait … tescil numaralı markasına benzerlik, iltibas, karıştırma ihtimali nedenleri ile tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile aynı nedenlerle …, … tescil numaralı markaların hükümsüzlüğü talebine yönelik olduğu anlaşılmıştır.
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK’nun 6/1 md’sine göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
“Karıştırma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırdedicilik gücü de dikkate alınmalıdır. Bu anlamda, markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden kimsenin tekeline verilemeyecek olan tanımlayıcı ibareler karşılaştırmada dikkate alınamaz. Tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden herkesin kullanımına açık olan ve bu sebeple ayırt edicilik düzeyi zayıf ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması ve bu hususta kimseye tekel hakkı verilmemesi gerekir. Zira marka kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı veya tanımlayıcıya yakın ibareleri esas unsur olarak içeren markalar baştan itibaren ayırdedicilik gücü zayıf marka konumunda olup, bu tür zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceği göz önüne alınmalıdır.” (11 HD. 12/10/2020 T., 2020/92 E., 2020/3984 K.)
Bu itibarla dayanak markanın koruma kapsamının belirlenmesi için yapılan incelemenin iddia ve davanın kapsamında zorunlu olduğu, hakimin hukuki taktir alanında kaldığı tartışmasızdır.
Bu ilkeler ışığında yapılan incelemede; davacının davaya dayanak markanın asli ve ayırdedici unsuru “…” kelime unsurudur. Söz konusu markanın tali olarak herhangi bir kelime unsuru yahut şekil unsuru bulunmamaktadır. Markayı oluşturan “…” kelimesi ise İngilizce’de … anlamına gelen, Türkçe’de de …olarak bilinirliği yüksek ve “…” durumuna da refere edilebilecek bir kelimedir. Söz konusu kelimenin enerji içecekleri emtiasında sıklıkla kullanıldığı hususu da sektör bilirkişisi tarafından tespit olunmuştur. Bu durumda ilgili enerji içeceği emtiası bakımından ortalama tüketici algısında enerji ile ilgili ürün özelliğini tanımlayan, barındıran kelime seçiminden ibaret davacı markasının zayıf marka olduğu ve ayırdedicilik gücünün düşük olduğunun kabulü gerekir. Zayıf ve ayırdediciliği düşük marka seçen tarafın ise esaslı olmayan değişiklikler ile marka tescillerine katlanması gerektiği mevzuat ve uygulamada kabul edilmektedir. Bu durumda “…” ve … figürü şekil unsurundan müteşekkil davalı markalarının zayıf marka olan davacı markasından yeterince farklılaştığı, koruma kapsamı dar olan davacı markasına göre ayırdediciliğinin bulunduğu, bu itibarla tecavüz, haksız rekabet ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı yan her ne kadar tescilsiz tasarım beyan ve iddiasına da dayanmış ise de, davacının dayanak tasarımı en eski 28/03/2016 tarihinde kullandığını beyanına karşılık, davalının delil listesinde yer alan görsellerde benzer tasarımını 29/01/2012 tarihinde kullanmış olduğu, bu itibarla davacının tescilsiz tasarım hakkına dayanamayacağı ve haksız rekabet koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davacının davasının tümden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-…. başvuru numaralı markanın tescil edilmemiş olduğu anlaşıldığından, bu marka hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının, davalıya ait … ve … tescil numaralı markaların hükümsüzlüğü talebinin ve sınai mülkiyet haklarına tecavüz ve haksız rekabet iddialarından kaynaklı taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın, davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, reddedilen markaya tecavüz talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, reddedilen tasarıma dayalı haksız rekabetin tespiti ve men’i talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, reddedilen davalı markalarının hükümsüzlüğü talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan 2.000,00 TL bilirkişi ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/06/2022
Katip …
¸
Hakim …
¸