Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/253 E. 2021/187 K. 22.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/253 Esas
KARAR NO : 2021/187

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 27/02/2020
KARAR TARİHİ : 22/10/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin “…..”, “….. ” ve “……. ” markaları ile gıda ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren köklü bir firma olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin tescil ettirmiş olduğu söz konusu markaları 29, 30, 31, 39, 42, 43 ve 44’üncü sınıflarda kullandığını, ayrıca içerisinde …… ibaresi geçen birçok markanın TPMK nezdinde tescilini gerçekleştirdiğini, ayrıca müvekkiline ait “…….” markasının TPMK nezdinde tanınmış marka olarak tescil edildiğini, davalının, davacıya ait markalar ile iltibasa yol açacak derecede benzer olan markaları hukuka aykırı olarak kullandığının delil tespiti ve soruşturma ve kovuşturma işlemleri ile ortaya konduğunu, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin ….. değişik iş sayılı delil tespiti dosyası ile alınan rapor ve İstanbul Anadolu ……. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi tarafından ….. esas, ……. karar sayılı dosyası ile davalı şirket yetkilileri aleyhine mahkumiyet kararı verildiğini, davalı tarafa gönderilen ihtarname ile haksız kullanımın ve müvekkili şirkete ait marka hakkının ihlalinin sonlandırılmasının istendiğini, davalı tarafın, bir süre sonra aynı……. ibaresini, bu kez bir başka tescil başvurusu ile müvekkili şirket markaları ile iltibas yaratacak şekilde kullanmaya başladığını, ancak bu tescil başvurusunun TPE nezdinde iltibas oluşturduğu gerekçesi ile kesin olarak reddedildiğini, açıklanan nedenlerle, marka hakkına vaki tecavüzün durdurulması ve men’ine, müvekkiline ait marka/markalarla iltibasa yol açan ürünlerinde, tabelalarında ve ambalajlarında vs. Satışının/kullanımının/pazarlamasının durdurulmasına, markayı ihlal eden ürünlere/ambalajlara vs. el konulmasına ve imhasına, zararların tazmini için fazlaya dair ıslah, talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan reeskont avans faizi ve masrafları ile tahsiline, hükmün ilanına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davala tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili hakkında açılan dava hukuki dayanaktan yoksun olup, gerçek dışı ve haksız davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin kullandığı ….. tescil numaralı “……” markasının TPMK nezdinde 28/11/2017 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edilmiş bir marka olduğunu, kaldı ki müvekkili şirketin bu markayı önceki yıllarda yaptığı başvuru ile de tescil ettirdiğini, işbu eski başvurunun tarihinin ise 08/10/2004 olup, tescilin 03/02/2006 gerçekleşmiş ve korumanın 08/10/2014 tarihine kadar devam ettiğini, davacı şirketin marka hakkına tecavüz iddiasının hukuki bir dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin davacıya maddi yada manevi zarar vermek gibi bir durumunun söz konusu olmadığını, somut olayda müvekkilinin kusurunun olmadığını, zira kullandığı markanın davacı şirketin markası ile iltibas ve iktibasa yol açacak şekilde benzerlik taşımadığı, kimseyi yanıltmadığı ve bu kapsamda herhangi bir menfaat elde etmediğinin açık olduğunu, müvekkili şirketin kurucusu ve asıl yetkilisinin 2016 yılında hayatını kaybetmiş müteveffa …… olduğunu, ağabeyinin ölümü ile şirket yetkilisinin …… olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi …….’in şirket işleri ile ilgilenmeye başlamasının ardından Türk Patent ve Marka Kurumu’na yeniden başvuru yapıldığını, yapılan yeni tarihli başvuruda markanın ambleminin değiştirildiğini ve iltibas/iktibas tartışmasına mahal vermeyecek yeni bir logo seçildiğini, müvekkili şirketin daha yöresel ve butik bir bölgede hizmet verdiğini, oysa davacının markasının bütün İstanbul’da tanınmış ve kendisini kanıtlamış bir marka olduğunu, müşterilerin müvekkili ile davacının markasını karıştırması ya da benzer olarak nitelendirmesinin, yanılmasının hayatın olağan akışına uygun bir durum olmadığını, bu nedenle davacının iddiaları ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin haksız fiil hükümlerinden dolayı sorumlu olduğunu belirten davacının davasının zamanaşımına uğradığını, davacının fiili ve faili öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl olduğunu, davacı 2013 delil tespiti ve ihtarname çektiğini beyan etmiş olup söz konusu tarihten bu yana haksız fiili bildiğinin anlaşıldığını, bu nedenle iddia ve talepleri yönünden zamanaşımı süresi dolmuş olduğunu, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, aksi halde davanın tümden reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacıya ait marka tescil belgeleri celp olunmuş, dosya, davalının davacıya ait …… esas unsurlu markalarından doğan haklarına tecavüzünün bulunup bulunmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Bilirkişiler 06/08/2021 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “davacı tarafa ait …… dosya numaralı “…….” ibareli markanın Türk Patent Tanınmış Markalar Siciline kayıtlı olduğu, davacı tarafa ait marka inceleme kısmında detayları verilen asli unsuru …… olan markalarının dava konusu 43.sınıf kapsamındaki “yiyecek-içecek sağlanması” hizmetlerinde tescilli olduğu, davalı adına TürkPatent nezdinde yapılan incelemede, marka kaydına rastlanmadığı, davalı tarafın, davanın reddine dayanak gösterdiği ….. ve …… tescil numaralı markaların müteveffa …… adına dava konusu 43. Sınıf kapsamındaki “yiyecek-içecek sağlanması” hizmetlerinde tescilli olduğu, taraf markalarındaki ortak unsurunun …… ibaresi olduğu, davalı tarafın …… ibaresinin başına ……. ibaresini eklemesinin markalar arasında ayırt ediciliğe sebebiyet vermeyeceği, tarafların aynı sektörde faaliyet göstermeleri, aynı tüketici/hizmet alıcı kitlesine hitap etmeleri, markayı taşıyan hizmetlere ilişkin ticaret kanallarının aynı olması sebebi ile ortalama hizmet alıcıları nezdinde karıştırılmaya yol açacağı ya da işletmeler arasında idari veya ekonomik işbirliği bulunduğu düşüncesiyle ilişkilendirilmeye yol açacağından, davalı marka kullanımının davacıya ait ve asli unsuru …… olan markalarına SMK m.29/1(b) uyarınca tecavüz ettiği, her ne kadar davalı yan adına tescilli olan markaların varlığı nedeni ile davalı yanın kullanımlarının “tescilli markaya dayanıp dayanmadığı” hususu tartışılabilecek ise de; SMK madde 155/1 hükmü çerçevesinde, davalı yanın dava konusu markalarını “tecavüz davasında savunma argümanı olarak ileri süremeyeceği, davalı tarafın ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfına haiz olduğu, davacı tarafından, adına tescilli …… ibareli markasının, davalı tarafın haksız kullanımları nedeni ile davalı taraftan talep ettiği maddi tazminat seçimlik hakkı doğrultusunda, emsal lisans sözleşmesi sunulmadığından, İTO’dan emsal davalar için gönderilen cevap yazıları dikkate alınarak, davalı tarafın 2013-2019 yılları arasında mali tablolarında görülen toplam net satış hasılatı üzerinden yapılan hesaba göre Lisans Bedelinin 2.779.510,36 TL olarak hesap edildiği, ancak hesaplanan Lisans Bedelinin, davalı tarafın mali tablolarında beyan edilen gelir ve kazanca göre değerlendirildiğinde, davalı tarafın mahvına sebep olabileceği, bu nedenle, davacı tarafın maddi tazminat talebinin BK 50 ve 51.maddelerine göre belirlenmesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davalı vekili 24/08/2021 tarihli dilekçesi ile, bilirkişinin, davacının müvekkilinin ihtarname gönderdiğini belirttiği 25 Mart 2013 tarihini hak ihlali başlangıcı olarak kabul etmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira söz konusu tarihte müvekkilinin davacının marka hak ihlali davacının bir iddiasından ibaret olup, hak ihlali kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanmadığını, bu nedenle bilirkişinin sırf davacının iddiasını başlangıç olarak kabul etmesinin açıkça tarafsız olmadığını gösterdiğini, bilirkişinin İTO tarafından başka dosyalara sunulduğunu iddia ettiği ancak hiçbir şekilde dosya numarası belirtmediği gibi rapor ekinde de sunmadığı emsal lisans sözleşmelerini dayanak alarak rapor tanziminin eksik ve hatalı olduğunu, bilirkişinin maddi tazminatın hesaplanmasında müvekkili şirketin net satışını yani cirosunu nazara almasının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, tescilli markasını kullanan müvekkilinin, davacının markasına benzetme ya da ondan faydalanma gibi bir kastının söz konusu olmadığını, …… ibaresinin adına tescilli olduğu müteveffa ……’nun müvekkili şirketin o dönemde yetkilisi ve ortağı olduğunu, bilirkişi raporunda müvekkili şirketin davacıdan esinlendiği ön kabulü ile değerlendirme yapıldığı anlaşılan bir dil kullanıldığını, eksik ve hatalı rapora itiraz ettiklerini, dosyanın bir başka bilirkişiye tevdi ile rapor alınmasını talep ettiği görülmüştür.
Dava, davalının, davacı markasından doğan haklarına tecavüzünün tespiti, durdurulması ve men’i ile tazminat talebine yöneliktir.
Her ne kadar haksız fiil sorumluluğunda zamanaşımı süresi olan iki yıl, marka hakkına tecavüz halinde de uygulanabilmekteyse de, fiilin aynı zamanda ceza kanunu anlamında suç teşkil etmesi halinde ceza zamaaşımının nazara alınması gerektiği, marka tecavüzü fiilinin ceza zamanaşımının ise 8 yıl olması karşısında, zamanaşımından davacının davasının reddi cihetine gidilmemiştir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Somut olayda taraf markalarında aynıyet taşıyan “……” kelimesi ayırd edici unsur mahiyetindedir ve aynı ve benzer emtia ve hizmetlerde tescilli taraf markaları arasında tüketici nezdinde karıştırma ihtimali doğurmaktadır. Dosyaya celbedilen deliller ve alınan raporlarla sabit olduğu üzere davalı markasının bu karıştırma ihtimali ile davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği tartışmasızdır.
Davacının talep ettiği hesaplama yöntemine göre tam ve net maddi tazminat miktarının belirlenememesi, İTO’dan gelen müzekkere cevabı doğrultusunda yapılan hesaplamanın tek başına nazara alınmasının dosya içeriğine, hesaplama yöntemindeki esaslara uygun olmaması karşısında BK. 50-51.maddeleri uyarınca davacı ve davalı şirketlerin ekonomik hacim ve ödeme güçleri, ihlal edilen hakkın mahiyeti ve davalının kusurunun yoğunluğu hep birlikte nazara alındığında 30 bin TL maddi ve 30 bin TL manevi tazminatın hakkaniyetli ve dengeleyici olduğu vicdani ve hukuki kanaatiyle, davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KABULÜ ile;
-Davalının, davacıya ait “……” esas ve asli unsurlu markalarından doğan haklarına tecavüzünün tespitine, durdurulmasına ve men’ine, davalının tecavüz oluşturan “…….” ibaresini ihtiva eden ürünlerine, tabelalarına ve ambalajlarına el konulmasına, hüküm kesinleştiğinde imhasına,
-30.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Hüküm özetinin masrafı davalı yanca karşılanmak suretiyle ulusal çapta yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına,
2-Alınması gereken 4.098,60 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.024,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.074,00 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tecavüzün tespiti talebine yönelik 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maddi tazminat talebine yönelik 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre manevi tazminat talebine yönelik 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 1.024,60 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 99,60 TL posta/tebligat masrafı olmak üzere toplam 3.178,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/10/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸