Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/234 E. 2022/296 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/234
KARAR NO : 2022/296

DAVA : FSEK
DAVA TARİHİ : 31/01/2020
BİRLEŞEN DAVADA DAVA : FSEK
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 11/02/2021

KARAR TARİHİ : 21/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkili …’un yetkilisi olduğu … Eğitim Basım Paz. Ltd. Şti.ile davalı arasında yapılan 01/07/2012 tarihli sözleşme ile davalının yazar sıfatı ile üniversiteye hazırlık veya ortaöğretim grubu matematik soru bankası ve konu anlatımlı eserleri meydana getirmeyi, şirketin ise bu eserleri yayınlamayı taahhüt ettiklerini ve sözleşmede tarafların karşılıklı hak ve sorumlulukları, sözleşmenin feshi, cezai şart ve diğer hususların ayrıntısı ile yer aldığını, sözleşme hükümleri doğrultusunda eserleri meydana getirmeyi üstlenen davalının sözleşmeye aykırı davranarak çok sayıda intihalde bulunduğunun anlaşılması üzerine sözleşmenin feshedildiğini, matematik konularının sadece ve sadece yazarın orijinal el yazısı ile hazırlanmış metinler ile gerçekleşebildiğini, hangi eserin kime ait olduğunun tespitinin de ancak orijinal el yazılı metinlerden anlaşıldığını, bu itibarla yazarların hazırlamış oldukları el yazılı metinlerin şirket bilgisayar kayıtlarında muhafaza edildiğini, müvekkili ile davalı arasında çok eskiye dayalı bir arkadaşlık olduğundan ve kendisine güvendiğinden davaya konu eserlerin ilk baskılarında yazarların isimleri içerisinde matematik komisyonunda yer aldığından davalının da ismine yer verildiğini, ancak davalının davaya konu eserlerin hiçbirinin sahibi olmadığını, eserlerin hiçbirinin davalı tarafından kaleme alınmadığını, davalının da bir kısım eserlerde hiçbir çalışmasının bulunmadığını Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyasında açıkça ikrar ettiğini, matematik komisyonunda yer alması nedeniyle ismine ilk baskılarda yer verilen davalının ismine davaya konu eserlerin ikinci baskılarında yer verilmediğini, bunun sebebinin, müvekkilinin yetkilisi bulunduğu … Eğitim Basım Pazarlama Limited Şirketi ile davalı arasında yapılan toplam sekiz madde ve altı sayfadan ibaret 01/07/2012 tanzim tarihli sözleşme hükümleri olduğunu, davalının sözleşme kapsamında yapmış olduğu çalışmaların denetimi sonucunda davalının müvekkili ile olan dostluktan yararlanarak müvekkilinin sahibi olduğu şirkete ait eski eserlerdeki başka yazarların soru ve konu anlatımlarını bazen doğrudan bazen de sayfa düzenini değiştirerek kopyalayıp yeni esermiş gibi oluşturduğu tespit edildiğinden sözleşmenin feshedildiğini ve davaya konu eserlerin ikinci baskılarında gerek ilk baskılarda eser sahibinin gerçekte davalı olmaması gerekse 01/07/2012 tarihli sözleşmeye istinaden davalının ismine yazar olarak yer verilmediğini, davalının, davaya konu eserlerin ikinci baskılarında kendi adına yer verilmediğinden bahisle çok sayıda şikayetlerde bulunduğunu ve bu şikayetler sonucunda müvekkili hakkında 5846 sayılı FSEK muhalefet suçundan dolayı cezalandırılması ile kamu davası açıldığını, söz konusu ceza davasının Bakırköy … Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, ceza davasında davaya konu eserlerin gerçek sahibinin davalı olmadığı ve bunun bilirkişi heyeti tarafından incelenmesini talep ettiğini ve mahkemece tevsii tahkikat taleplerinin kabul edilip konunun bilirkişi heyeti tarafından araştırılmasına karar verildiğini ve konu ile ilgili ek rapor alınmış ise de mahkemece bu ara karardan vazgeçilerek esas hakkında savunma için süre verildiğini ve gelinen aşamada ceza mahkemesinde rahatlıkla ve kolayca çözümlenecek bu hususta hukuk davası açmalarının zorunlu hale geldiğini, davalının tüm isnatlarında kötüniyetli olduğunu, amacının sadece ve sadece müvekkilini cezalandırıp maddi kazanç elde ettiğini, açıklanan nedenlerle, davalının, müvekkili şirket ile yapmış olduğu 01/07/2012 tarihli sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı, sözleşmenin feshinde müvekkilin haklı olduğu, davaya konu; ..,..,..,..,..,…,..,… adlı eserlerin gerçek sahibinin davalı olmadığı, eserlerin gerçek sahibinin müvekkili … ile diğer yazarlar olduğu, davalının sözleşmeye aykırı olarak başka yazarlara ait eserlerden intihal yaptığı ve davalı ile müvekkil şirket arasında yapılan sözleşmenin cezai şartlara ait 7.maddesi gereği davaya konu eserlerin ikinci baskılarında yazar olarak davalının isminin yazılmamasının hukuka uygun olduğunun tespiti ile taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, eserlerin sözleşmede yer alıp almadığı hususunun tespit edilmesi gerektiğini, davacı şirketin sahibi …’un müvekkili …’nin adını daha önceki baskılarda olmasına rağmen 2016 yılından sonraki baskılarda kaldırdığından Bakırköy …. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nde … esas sayılı dosyada 10 ayrı suçtan dolayı yargılanan bir kişi olduğunu, davacı şirket yetkilisinin branşı olan matematik alanı dışında da her alanda yazılan kitaba ismini yazdıran bir kişi olduğunu, müvekkili ile davacı arasındaki yazışmaları sunduklarını, bu yazışmalardan bile aslında eserleri kimin yazdığının, kimin eserlere sadece tashih yaptığının net bir şekilde anlaşıldığını, müvekkilinin birçok eseri tek başına yazdığını, bazı eserleri yazar arkadaşları …, … ve … ile yazdığını, davacı tarafın ilk baskılarda …’nin isminin olduğunu, ancak ikinci baskılarda yayınevi tarafından isminin kaldırıldığı iddiasının da gerçeği ifade etmediğini, davacı ile aralarındaki sözleşmeleri feshederek ilişkisini sona erdiren ve maddi tazminat talebinde bulunanın müvekkili olduğunu, müvekkilinin vekili ve kendisini temsile yetkili …. aracılığıyla 06/04/2016 tarihinde Üsküdar …. Noterliği’nin …. yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davacı … Eğitim Basım Yayın Limited Şirketi ile olan tüm sözleşmelerini feshettiğini ve eserlerini yayınlamaktan yayınevini men ettiğini, buna istinaden davacının da müvekkiline cevap olarak 14/04/2016 tarihinde Bakırköy …. Noterliği’nden …. yevmiye sayılı ihtarname cevabı gönderdiğini, davacı tarafın herhangi bir sözleşme feshinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin, davacı tarafça sunulan ve 01/07/2012 tarihli sözleşmeye imza attığını hatırlamadığını, müvekkilinin, davacı ile 2016 yılının Ocak ayında sözleşme imzaladığını, bahsi geçen 01/07/2012 tarihli sözleşmenin aslının dosyaya ibraz edilmesini ve hangi tarihte düzenlendiğinin tespit edilmesinin gerektiğini, davacı tarafın haksız ve mesnetsiz beyanlarda bulunduğunu, sadece süre kazanmak amacıyla ve kötüniyetli olarak açtığı işbu davada açıklığa kavuşacağını, açıklanan nedenlerle haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkili …’un ülke genelinde belli bir marka ismine sahip matematikçi olduğunu, hali hazırda herhangi bir ticari faaliyette bulunmayan diğer davacı şirketin yetkilisi ve sahibi olduğunu, müvekkilinin yakın arkadaşı ve dostu olan davalı ile müvekkili şirket arasında yapılan 01/07/2012 tarihli sözleşme ile davalı yazar sıfatı ile üniversiteye hazırlık veya ortaöğretim grubu matematik soru bankası ve konu anlatımlı eserli meydana getirmeyi şirket ise bu eserleri yayınlanmayı taahhüt ettiğini, davalının yayın koordinatörülüğü görevi davalının devlet memuru olması nedeniyle şikayet edilmesi üzerine sona erdiğini, müvekkilinin davalının sözleşmeye aykırı olarak intihaller yaptığını fark edince kendisinden bu durumu açıklamasını varsa farklı yayın evlerinden alıntılarını kendisine bildirmesini, intihallerin doğru ise çalışmayacaklarını, sözleşmeyi feshedip yasal yollara başvuracağını beyan etmesine rağmen davalının bilgi vermek yerine müvekkiline karşı saldırılara geçtiğini, bu dosya davalısı ile aynı dava konusuna binaen Bakırköy .. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde … Esas sayılı dosyasında dava ikame ettiklerini, davalının dava konusu … – …. ve … adlı eserin gerçek sahibi olmadığını, davalının müvekkili şirket ile yapmış olduğu 01/07/2012 tarihli sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, sözleşmenin feshinde müvekkilinin haklı olduğunu iddia ederek, müvekkili ile davalı arasında yapılan sözleşmenin davaya konu eserin ikinci baskısında yazar olarak davalının isminin yazılmamasının hukuka uygun olduğunun tespitini ve Bakırköy .. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile bu dosyanını birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu eserlerin daha önce birçok defa müvekkilinin adına bandrol alınarak basıldığını ve satıldığını, davacı tarafa yayınevi ile ilişkilerini kestiklerini bildirdiklerini, tüm sözleşmelerin feshedilerek müvekkiline ait eserleri basmamalarını ihtar ettiklerini ancak ihtara bir cevap alamadıklarını bu sebeple davacı tarafla hukuksal sürece girdiklerini, davacı tarafın iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak müvekkili aleyhine açılan haksız davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Davalı vekilince, davaya konu uyuşmazlık ile emsal bilirkişi raporunu; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunu dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Davacılar vekili 26/04/2021 ıslah tarihli dilekçesi ile, mahkeme nezdinde görülmekte olan işbu davada delillerinin 29/09/2021 tarihli dilekçe ile birlikte fiziki olarak sunulduğunu, özellikle davalı aleyhine daha sonra açmış oldukları yeni davanın çalışmalarında davada iddialarını kanıtlayacak yeni delillere ulaşıldığını beyan ederek ek delillerini sunduğu görülmüştür.
Davacı şirket ile davalı … arasında imzalanan 01/07/2012 tarihli sözleşme aslı dosyaya sunulmuştur.
Taraf tanıkları duruşmada dinlenilmiş, davacı tanığı … 13/11/2020 tarihli duruşmada, davacı …’un dayısının torunu olduğunu, 2017’nin ortasından 2019 yılına kadar depo sorumlusu olarak çalıştığını, çalıştığı süre boyunca zaman zaman davalı …’nin kitaplarda intihal yaptığına ilişkin dedikodular duyduğunu, depoda çalışanlar arasında bu hususun konuşulduğunu, davacı …’in söz konusu kitapların toplanmasına karar verdiğini, kendilerinin de bu iş için çalıştıklarını, bu toplanma kararının davalının intihalinden kaynaklandığı yönünde dedikoduların şirkette bulunduğunu, yaklaşık 32 ton kadar yani 2 konteynır kadar kitabı topladıklarını ve imha ettiklerini, muhtemelen bu kadar yüklü miktarda kitabın imhasının da şirketin batışına sebep olduğunu, şirketin ekonomik durumu kötüleştiği için işten ayrılmak zorunda kaldığını, söz konusu toplanan kitapların tek tek isimlerini bilmesinin mümkün olmadığığnı, sayılarının çok fazla olduğunu, yalnızca bu kitapların tümünün üzerinde eser sahibi olarak davalının isminin yazdığını, davalıyı kitaplarının üzerindeki isimden bildiğini, şahsen tanımadığın, depoda çalıştıkları için şahsen kimseyi görmediğini beyan etmiştir.

Davacı tanığı … 13/11/2020 tarihli duruşmada, kendisinin, davacı şirkete ilk kurulduğu tarihten itibaren bilgi işlem konusunda hizmet sunduğunu, bu konuda çalışan bir şirketi olduğunu, sunmuş olduğu tüm hizmetlerin faturasının mevcut olduğunu, mahkeme talep ederse sunabileceğini, taraflar ile ilgili ve uyuşmazlık ile ilgili doğrudan bir bilgisinin olmadığını, kendisinin hizmet sunarken davacı şirket çalışanlarından …’un şirket bilgisayarından bazı verileri kendi şahsi hesabına aktardığını farkettiğini, bu konuda şirket sahibi olan davacı asili uyardığını, kendisi ile bir araya gelip konuştuklarını, yedekleme için kendilerine bulut hizmeti servisi sunabileceğini söylediğini, sonrasında … ile de bir araya geldiklerini, kendisinin çalışanı olmadığı için yedekleme işlemini neden yaptığını sormadığını, sonrasında söz konusu şirkete bulut hizmeti de vermeye başladıklarını, ancak yine …’un buluta eksik kayıtlar yapmaya başladığını, bu hususu da … Beyle birlikte tespit ettiklerini, hangi yayınları çıkardığını bilmediğini, aynı gün içerisinde kendi kullandığı şirket bilgisayarına hard diskine şifre koyduğunu farkettiğini, davacı asile sorduğunu, bilgisinin olmadığını, bu şifreninin bilgisi dışında konduğunu söylediğini. bu olayı farkettiğinde akşam 19.00 civarı olduğunu, …. Bey’in eve gittiğini, dolayısıyla şifreyi neden koyduğunu soramadıklarını, sonrasında yaşananları bilmediğini, davaya konu uyuşmazlığa ilişkin bildiği başka bir şey olmadığını beyan etmiştir.
Davalı tanığı … 13/11/2020 tarihli duruşmada, 2012-2017 yılları arasında … de grafik dizgi sorumlusu olarak çalıştığını, çalıştığı süre boyunca davacı asilin …. ile birlikte beraber yan yana çalıştıklarını, şirketin çok büyük bir şirket olmadığını, home ofis olarak çalıştıklarını, çıkmasına bir kaç ay kala ayrı bir ofis açıldığını, çalıştığı süre içerisinde eser sahibi yazarların çalışmalarını ilk önce kendisine gönderdiğini, gerekli dizim işlemlerini kendisinin yaptığını, davalı …’nin beraber çalıştıkları iki yazar ile birlikte matematik kitaplarını hazırladığını, ancak bu iki yazarın işten ayrılınca tek kaldığını ve üzerine binen iş yükü oldukça fazlalaştığını, kitap ve fasiküllerin yetiştirilmesi gereken zaman dilimleri olduğu için oldukça zorlandığını, bundan dolayı davacı …’in kendisi çalışırken sıklıkla davacı kitabevinden daha önce çıkan kitap ve fasiküllerden bazı kısımların alınarak bu kitap ve fasiküllere konulması talimatını verdiğini, kendisinin de yine bu talimatlar bu işlemi yaptığını, davalı …’nin bizzat matematik kitap ve fasiküllerinde orjinal çalışmalar yaptığını, kara kalem hazırladığı kısımların dahi kendi arşivinde mevcut olduğunu, dolayısıyla kendisinin bizzat eser sahibi olduğunu, sonrasında bir takım sıkıntılar yaşandığını ve davacı şirket sahibi …’in özellikle davalı aleyhine yapmış olduğu bir takım intihal şikayetlerinde, kendisinden ve diğer çalışanlardan ifade vermelerini istediğini, ancak o dönem davacı avukatının kendilerine şablon metinler olarak ifadelerini verip tekrarlamalarını istediğini, buna karşı çıktığını, yalan beyanda bulunamayacağımı söylediğini, bunun üzerine şirketle ve şirket sahibiyle anlaşmazlıklar yaşadığını, …’nin adamı olmakla suçladıklarını, ancak kendisinin yalnızca doğru olanı söylemek istediğini, karakoldaki ifadelerinde de bunu tekrarladığını, sonrasında şirketten ayrılması için baskı ve mobing uyguladıklarını, aleyhinde gerçeğe aykırı tutanaklar tuttulduğunu, kendisinin karşı tutanaklar tuttuğunu, çeşitli birimlere şikayet ettiğini, aralarındaki iş mahkemesinde devam eden yargılamayı kazandığını, işten ayrılmadan bir ay önce davacı …’in yeğeni olarak tanıttığı, …’i şirkete getirdiğini ve bilişim konularında destek olacağını söylediğini, ancak bunun öncesinde kendisinin bilişim konularında bilgili olduğu için davacı şirket sahibinin bilgisi ve gözetimi altında yedekleme işlemlerini yaptığını, yapmış olduğu tüm yedeklemeler’in … Bey’in bilgisi dahilinde olduğunu, yazarların gönderdiği çalışmaların otomatik olarak kendisinin şahsi mail hesabına da geldiğini, tüm çalışmaların buluta kaydetme fikrini öncelikle davacıya kendisinin sunduğunu, hiçbir şekilde …. Bey’in bilgi ve onayı dışında bilgisayar hard diskime şifre koymadığını, bu iddiaları kabul etmediğini, hiçbirinin doğru olmadığını, davacının bir tane koyduğu kendi şifresi olduğunu, davacının bu bildiğini, kendilerinin buna karışmadıklarını, yazışmalarında da mevcut olduğunu, 2016 yılının ocak ayı civarında davalı … kendisini aradığını, şirketle anlaşamadığını, ayrıldığını söyleyerek daha önce taraflarına vermiş olduğu orjinal el yazılı defterlerinin iadesini istediğini, ancak davacı …’in bu talebi kabul etmeyerek, bu defterde bulunan soruların da basılmasını sağladığını, yine onun talimatı ile bastıklarını ve onun talimatı ile davacı …’in adını eser sahibi olarak yazdıklarını, bunların matematik defterlerinin 9,10,11. Sınıfları olduğunu, kendisinin işe girişteki referansının … olup olmadığını bilmediğini, davacı … Bey’in kendisini arayarak işe almadığını beyan ettiğini, çalıştığı pek çok yerden olumlu görüş aldığı için pek çok kişinin tavsiye etmiş olabileceğini, halen … ile çalışmadığını, herhangi bir iş bağlantılarının olmadığını, 2012 yılına ait bütün detayları hatırlamasının mümkün olmadığını, kendisinin orada çalıştığı süre içerisinde herhangi bir intihal üzerine dava açılmadığını böyle bir iddianın vuku bulmadığını, davalı …’nin isminin geçtiği ve davacı firmadan basılan eserlerde davacı … ….’in herhangi bir katkısının olmadığını, zira kendisinin geometri yazarı olduğunu beyan etmiştir.
Davalı tanığı … 03/02/2021 tarihli duruşmada, kendisinin yaklaşık 25 senedir Matematik öğretmeni olduğunu, davacılardan … ile üniversite yıllarından beri tanıştığını, öğretmen olarak çalıştığı dönemde ….’un, kendisine yayın evindeki birtakım matematik kitaplarındaki kontroller ve hataları düzeltme işi için teklifte bulunduğunu, bir süre bu şekilde kendisiyle birlikte çalıştığını, o dönemde davalı ile davacı vasıtası yoluyla tanıştığını, kendisiyle birlikte çalıştıklarını, 2012-2014 yılları arasında beraber davacı …’un yönetiminde çalıştıklarını, çeşitli fasiküller, 9.sınıf konu anlatımlı kitaplarının yazımında bulunduklarını, kendisinin çalışmasında bulunduğu kitapların ve fasiküllerin üzerinde isminin yer aldığını, davalı …’nin yazar olarak yer aldığı kitapların hepsinde kendi emeğinin mevcut olduğunu, intihal olmadığını, davacı …in isminin yer aldığı kitaplarda davacının hiçbir katkısının olmadığını, en azından kendisi ve davalının isminin yer aldığı kitaplar için bunu söyleyebileceğini, çünkü bu kitapları bizzat bildiğini, yalnızca davacı yayınevi sahibi olduğu için isminin yazıldığını, bu konuda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğunu, red kararı verildiğini, kendisinin de çok fazla uğraşıp devam ettirmediğini, …’nin davacı firmada yayın koordinatörü olarak görevi olmadığını, kendisinin bulunduğu dönemden sonrasını bilemeyeceğini, kendisinin bulunduğu dönemde kesinlikle herhangi bir intihal olayı yaşanmadığını, sonrasındaki akıllı defterlerle ilgili hiçbir bilgisi olmadığını, çünkü kendisinin o dönemde çalışmadığını, çalıştıkları dönemde bazen a4 kağıda el ile yazlarını yazdıklarını ve bunları elden dizgiciye gönderdiklerini, bazen de mail olarak firmaya gönderdiklerini, dizgi sonrası da tashih için yine elden taraflarına şirket elemanlarının getirirdiğini ve incelemelerini yaptıklarını, en az üç basamaktan geçerek yayın aşamasına geçildiğini, kendisinin çalıştığı dönemde yayın koordinatörü olmadığını beyan etmiştir.
Davalı tanığı … 03/02/2021 tarihli duruşmada, kendisinin davacı … ile üniversite yıllarından arkadaş olduklarını, Matematik öğretmeni olarak çalıştığını, 2009 yılında davacı ile tekrar yollarının kesiştiğini, kendisine firmasında yazarlık teklif ettiğini, birtakım matematik kitapları yazımında 2009-2010 yılları arasında çalıştığını, 1-1,5 yıl kadar çalışma döneminin olduğunu, bu dönemin sonlarına doğru davacı … kendisini davalı ile tanıştırdığını ve 3-4 ay kadar davalı ile birlikte çalıştıklarını, ilk etapta davalının kendisinin yazdığı kitapların düzeltmelerine baktığını ve eklemeler yaptığını, sonrasında davalının yazar olarak çalışacağının söylendiğini, kendisinin o dönemde Çorlu ve Tekirdağ’da bulunduğu içim uzaktan çalıştığını, çalışma dönemimde çalıştığı kitaplarda hiçbir şekilde intihal meydana gelmediğini, böyle bir durum yaşanmadığını, bildiği kadarıyla davacı …in geometri konusunda yazarlık yaptığını, diğer matematik konularında yazarlığı olup olmadığı konusunda bilgisinin olmadığını, ayrıca koordinatörlük yaptığını, davaya konu fasiküllerde davacı asilin bildiği kadarıyla yazar olarak bir katkısının olmadığını, kendisinin uzakta olduğunu, yazdığı şeyleri davalı …’a ve davacıya gönderdiğini, onların üzerinde birtakım düzeltme ve değişiklikler yaptığını, o süreçte davacının da yazar olarak katkısı olup olmadığını kesin bir şekilde bilemeyeceğini, kendisine söylenenin davacının katkısı olmadığı, davalı ile birlikte yazdıkları olduğunu, uzakta olduğu için görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
Dosya, 03/02/2021 tarihli duruşma ara kararı gereği, taraflar arasında akdedilen yayın sözleşmesinin davacı tarafça haklı sebeple feshedilip feshedilmediği, davalının sözleşme yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, sözleşme kapsamındaki kitaplarda davalının intihal yapıp yapmadığı, davaya konu kitapların gerçek hak sahipliği, bu kitapların ikinci baskısında yazar olarak davalının isminin yer almamasının hukuka ve sözleşmeye uygun olup olmadığı hususlarında; 14/06/2021 tarihli ele alma tutanağı gereği, birleşen Bakırköy …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … esas, …. karar sayılı dosyasının dava dilekçesinde belirtilen matematik … – .. ve … adlı eserin gerçek hak sahibinin davalı olup olmadığı, taraflar arasında tanzim olunduğu belirtilen 01/07/2012 tarihli sözleşmenin feshedilip edilmediği, feshin haklı nedenlerle olup olmadığı, davaya konu eserin ikinci baskısında yazar olarak davalının isminin yazılmamasının hukuka uygun olup olmadığı hususlarında, tarafların tüm beyanları, sundukları deliller ve alınan tanık beyanları, tüm ticari defterler, belgeler ve şirket bilgisayarları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilerek ve inceleme yapılarak rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 14/04/2022 tarihli raporlarında; “Davaya konu kitapların FSEK 2/1 çerçevesinde ilim ve edebiyat eseri olduğu, davalının davaya konu eserlerin FSEk 11/1’deki karine çerçevesinde birlikte eser sahibi olduğu, davacı her ne kadar davacı ile olan yayın sözleşmesini feshettiğini bildirmiş ise de dosyada davacının sözleşmeyi feshine dair bir belgeye rastlanmadığı bilakis davalının 06.04.2016 tarihli ihtarnamesi ile feshettiği, bir an için davacının sözleşmeyi feshettiğinin kabulü halinde dahi sözleşmeyi davalının intihal yaptığı gerekçesine dayandırması yukarıda da ifade edildiği üzere sektörel işleyiş, davacı şirket ve davacı asilin de söz konusu hazırlık kitabı içerisindeki organizasyonda yer alması ve birlikte hareket etmeleri ayrıca önceki kitaplar ile sonraki kitapların davacı yayınevinden çıkartılması ve bu kitaplarda davalı …’ın da eser sahibi olarak yer alması dikkate alındığında davalının bu sebebe dayalı sözleşmesel yükümlülüklerine aykırı davranmadığı, Mahkemeye ait olmak kaydıyla intihal durumunun söz konusu olmadığı, Sözleşmenin 7 inci maddesi hükmü FSEK 15’teki emredici hükme aykırı olmakla davacının sonraki basılarda davalının ismini eser sahipliğinden çıkarmasının FSEK 15 hükmüne aykırı olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacılar vekili 06/05/2022 tarihli dilekçesi ile, davalı vekilinin 09/07/2021, 26/07/2021 ve 02/11/2021 tarihli talep dilekçelerinde delilleri arasında yer vermediği ve delil olarak dayanmadıkları ve müvekkili ile davaları ve husumeti bulunan kişilere ait e-posta yazışmaları ve eklerinin incelenmesini talep ettiğini, davalının söz konusu taleplerine karşı iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında taraflarınca itiraz edildiğini, ancak hukuka aykırı şekilde söz konusu taleplerinin fiili olarak kabul gördüğünü ve hukuka aykırı surette delillerin toplanmasının sağlandığını, hukuka ve mahkemenin ara kararına aykırı şekilde delil yaratılmasını kabul etmediklerini, değerlendirmeye dahi tabu tutulmamasını, taraflar arasında yapılan ve aslı mahkeme kasasına alınan 01/07/2012 tarihli eser sözleşmesinin 8.2 maddesinin amir hükmü gereği sadece şirket kayıt ve defterleri göz önünde tutulmak suretiyle bilirkişiden rapor alınmasını, birleşen dosya hakkında rapor düzenlenmediğini, bu eksikliklerinin tüm itirazlarını kapsayacak şekilde ek raporla giderilmesini, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasındaki şikayet dilekçesinin içeriği ve ikrara rağmen davalının eser sahibi olduğu yönünde görüş bildirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu yönüyle bile bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, davaya konu eserlerin çoğunun davalının işe başladığı 01/07/2012 tarihinden sadece iki ay sonra 2012 yılının dokuzuncu ayında basıldığını, davaya konu eserlerin çoğunun davalının işe başladığı 01/07/2012 tarihinden sadece iki ay sonra 2012 yılının dokuzuncu ayında basıldığını, 2012 yılı 9.ayında basılan eserlerle alakalı olarak dava dışı şirket tarafından düzenlenen faturaların dosyada mevcut olduğunu, ancak söz konusu faturaların değerlendirilmediğini, faturaların düzenlenme tarihleri ile davalının işe başladığı tarih, birleştirilen davada teferruatlı şekilde ifade ettikleri, eserlerin el yazısı ile yazılması ve dizgiye iletilmesi, gelen el yazısı dökümanların kayıt altına alınması, dizgi süreci, yazılan parçaların kayıt altına alınması, matbaa süreci dikkate alınmayarak eksik rapor düzenlendiğini ve itiraz etmelerine rağmen delil listesinde yer almayan davalı delillerine göre rapor tanzimini kabul etmediklerini, bilirkişi heyetinin içeriğinde ne olduğu belli olmayan mailleri eser olarak kabul etmelerini kabul etmediklerini, bilirkişinin pek çok belgeyi tam olarak incelemeden rapor hazırladığını, eserlerin indizayn programı ile yazıldığını ve matbaaya gönderilirken en son halde PDF’ye dönüştürüldüğünü, bilirkişinin maillerle baskıya hazır haldeki PDF dosyalarının kıyaslamasını yaptığını, eserlerin matbaaya hazır hallerinin maillerle nasıl ve ne amaçla kıyasının yapıldığının anlaşılmadığını, limit ve süreklilik fasikülünün ilk baskısının 2012 yılı mart ayında yapıldığını, orijinal faturaların bilirkişiye teslim edilmiş olmasına rağmen raporda buna hiç değinilmediğini, bu eserin sonraki baskılarında ekleme yaptıklarının dava sürecinde bildirdiklerini, esere yapılan eklemelerin bilgisayar kayıtlarına göre bahse konu olan maillerden çok önce olmasına rağmen bilirkişinin bu durumu görmediğini ve değerlendirmediğini, bilirkişi heyetinin hiçbir gerekçe ve dayanak belge göstermeksizin bu esere önce …’nun başladığını sonrasında eseri …’ye devam etmesi için devrettiğini bildirdiğini, halbuki savcılık dosyasında …, … ve ….’in bu eserin tek sahibinin … olduğundan bahisle müvekkilleri aleyhine suç duyurusunda bulunduklarını, bilirkişi raporunda intihal konusu olan eser parçalarının kime ait olduklarının belirlenemeyeceğinin ifade edildiğini, ve davalı …’nin müvekkili …’a göndermiş olduğu excel kayıtlarında aleni olarak …’nin çalıştığı kısımların görüldüğünü, ayrıca intihal konusu olan eserlerin tashih aşamalarında …’nin adının da eser parçalarında yazdığını, bilirkişi raporunda yayınevlerinin kendi içinde bir eserden başka esere alıntı yapabildiğini, bunun intihal olmadığını belirttiğini, alıntının kaynağının belirtilmemesinin başlı başına bir intihal olduğu ortadayken aksi yöndeki görüşü kabul etmediklerini, raporda geçen bandrollerin hiçbirisinde müvekkili …’un imzası olmadığı gibi …’nin bandrol alımlarında usulsüzlükler yapıp kendisini tüm matematik eserlerinde yazar olarak gösterdiğini, davalının kendisine ait eser çalışmalarını göndermesi için kendisine ….com.tr uzantılı ….@….com.tr mail adresi tahsis edildiğini, göndermekle yükümlü olduğu adresin …@….com.tr olduğunu, diğer tüm yazarların da kendilerine ait ….com.tr uzantılı e maillerinden belirtilen adrese eser gönderimlerini yaptıklarını, buradaki amacın eser gönderimlerinin kayıt altına alınması olduğunu, bilirkişinin bununla alakalı olarak sundukları belgeleri göz ardı ettiklerini, halbuki kurum çalışanlarının şirket maillerini kullanmadığı durumlarda direkt müdahale eden kişinin davalı …’nin kendisi olduğunu, …’nin yayınevlerinin yayın koordinatörü olduğunu, dava sürecinde davalı tanıklarının da eser parçalarını kendisine verdiklerini beyan etmişken bilirkişinin şahsın bu görevini görmezden gelerek rapor hazırlamasını kabul etmediklerini, itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesindeki “usule ilişkin itirazlar başlığı” altında yer alan itirazları hariç olmak üzere diğer itirazlarının değerlendirilerek ek rapor hazırlamak üzere dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 02/11/2022 tarihli raporlarında itirazlar değerlendirilerek “kök rapordaki görüşlerini değiştirmedikleri” görülmüştür.
Davacı vekili 14/11/2022 tarihli dilekçesi ile, bilirkişiye teslim ettikleri orijinal faturalarda 2012 yılı üçüncü ayından itibaren faturaların mevcut olduğunu, bilirkişinin halen ek raporunda dahi bu tarihli faturalardan bahsetmediğini, bilirkişi heyetinin de eserlerin bu kadar kısa sürede yazılamayacağını kabul ettiklerini, ancak … Eğitim Yayınları ile davalı … arasında başlangıç tarihi belirtilmiş olan bir yazarlık sözleşmesi varken bilirkişinin “Bir eserin oluşturulması için yayınevinde işe başlama gerekmektedir” demesinin kabul edilemeyeceğini, bilirkişi heyetinin ilk raporunda bir takım eserlerle alakalı olarak davalı …’nin delil olarak sunduğu maillerin içeriklerindeki dosyalara ulaşılamadığını belirttiğini, dolayısıyla bunun kendilerinin ileri sürdükleri bir iddia olmadığını, ek raporda bilirkişinin bunu sanki kendileri iddia ediyormuş gibi cevap vermesinin kabul edilmeyeceğini, bir eserin baskıya hazır hale getirilmesi için yazarın kaleminden eser parçası çıktığı andan itibaren en az bir buçuk aylık dizgi sürecinin gerekli olduğunu, dizgi aşamasının bitmiş matbaaya hazır haldeki eserlere karşılık, aynı tarihli el yazısı belgelerin delil olarak kabul edilmesinin mantık dışı olduğunu, yazılmış ve matbaa sürecindeki bir eserin yazarı olduğunu iddia eden kişi tarafından orijinal el yazılı dökümanın dizgi için gönderilmesinin mantık dışı olduğunu, kök rapora itirazlarında tüm eserler için bilirkişi tashihleri orijinal eserin parçalarıymış gibi ileri sürdüğünü demediklerini, bilirkişi raporuna itiraz etmek adına bu yapılan hataya sadece Limited Fasikülünü bir örnek olarak verdiklerini, bilirkişilerin, mahkemelere sunmuş oldukları eserlerde kimin hangi eser parçalarını yazdıklarını gösterir excel tablolarını görmezden geldiklerini, bu excel tablolarında alenen hangi parçanın kim tarafından yazıldığı kayıtlarda mevcut iken bilirkişinin bunları görmezden gelmesinin kabul edilemeyeceğini, bilirkişi heyetinin “Üniversiteye hazırlık kitaplarında ortak bir yazar grubu tarafından daha önce yazılan kitaptaki soruların sonra yazılan kitaplara alınması mümkündür” diyerek kendi fikrini beyan ettiğini, anca somut uyuşmazlıkta, intihallerin, üniversiteye hazırlık kitaplarından okul kitaplarına gerçekleştirildiğini, hiçbir yayınevinin üniversite hazırlık kitaplarında yer alan içeriklerini okul kitaplarında kullanmayacağını, intihal içeren eserlerle alakalı olarak bilirkişi heyetine sundukları hiçbir bilgisayar kaydını incelemeye gerek olmadığını, mevzunun bu olmadığını belirterek inceleme gününü reddettiklerini, bu eserlerle alakalı olarak kimin hangi parçaları yazdığını gösterir excel tablolarını incelemeyi reddettiklerini, davalı …’nin şirket mailinden atmış olduğu bu kişinin yayın koordinatörü olduğunu gösterir mailleri incelemeyi reddettiklerini, davalı …’nin kapaklarında Yayın Koordinatörü olduğunu gösterir eserleri incelemeyi de reddettiklerini, ancak raporlarında incelemedikleri bu belgelerle alakalı olarak sadece karşı tarafın sunduğu delillere bakarak değerlendirme yaptıklarını, bilirkişi heyetinin inceleme günü incelemeye tabi tuttukları tüm belgelerin bilgisayarda o gün itibarı ile kayıt altına alındığını, intihal içeren belgeleri incelemediklerinin bu kayıtlarda da belli olduğunu, ayrıca kök rapora itiraz dilekçelerinde her yazara ait ….com.tr uzantılı bir mail adresi olduğunu ve yazarların bu mail adresleri ile eser gönderdiğini belirttiklerini, bilirkişinin ne ilk hazırladıkları raporda, ne de ek raporda bundan bahsetmediğini, bilirkişi heyetinin tüm bu eserlerdeki el yazılarının farklı insanlara ait olduğunu görmesi gerektiğini, bilgisayar kayıtlarında bu eserlere ait olan el yazısı dökümanların farklı insanlara ait görünürken, heyetin bu kadar önemli bir detayı görmezden gelmesinin bilinçli değil ise korkunç bir ihmal olduğunu, davalı …’nin güya kendisine ait olduğunu iddia ettiği eserleri kendisine şirket tarafından tahsis edilmiş …@….com.tr adresinden göndermemiş olmasının, bu eserleri yazmadığını gösterdiğini, yayın koordinatörü olan bir kişinin şirkete ait eserleri kendi mailinden başkalarına iletmesinin bu kişiyi eser sahibi yapmayacağını, ancak bitmiş eserleri iletmesi ve mahkemelere bunları sunmasının suç olduğunu, bilirkişi heyetinin açıkladıkları durumları görmezden gelmesini kabul etmediklerini, itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Asıl davaya konu uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen yayın sözleşmesinin davacı tarafça haklı sebeple feshedilip edilmediği, bu kapsamda davalının, söz konusu sözleşme yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, dava dilekçesinde belirtilen sözleşme kapsamında bulunan kitaplarda davalının intihal yapıp yapmadığı, söz konusu kitaplarda davalının eser sahibi olup olmadığı, davacı yanın bu kitapların ikinci baskısında yazar olarak ve eser sahibi olarak davalının ismine yer vermemesinin hukuka ve sözleşmeye uygun olup olmadığı hususlarında; birleşen Bakırköy…. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasına konu uyuşmazlık, ..,… ve … kitabının eser sahibinin davalı olup olmadığı, taraflar arasında tanzim olunduğu beyan olunan 01/07/2012 tarihli sözleşmenin haklı nedenlerle feshedilip edilmediği, bu eserin ikinci baskısında eser sahibi olarak davalı isminin yazılmamasının hukuka uygun olup olmadığı; bu itibarla her iki dava dosyası açısından da muarazanın giderilmesi taleplerine ilişkindir.
Taraflar arasında akdedilen telif sözleşmeleri ile hukuki ilişkinin bulunduğu, bu sözleşmeler kapsamında dava dilekçelerine konu kitapların yazılarak basıldığı, daha sonra sözleşmenin sona erdirilmiş olduğu tarafların ortak kabulündedir.
Mahkememizce öncelikle davaya konu kitapların eser vasfında olup olmadıkları, sonrasında davalının eser sahibi olup olmadığı hususları irdelenmelidir.
FSEK 1/B maddesine göre; Eser: sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini ifade eder.
FSEK 4/1 maddesine göre; “Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan; 1. Yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi, 2. Heykeller, kabartmalar ve oymalar, 3. Mimarlık eserleri, 4. El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları, 5. Fotoğrafik eserler ve slaytlar, 6. Grafik eserler, 7. Karikatür eserleri, 8. Her türlü tiplemelerdir.”
Buna göre eserde bulunması gereken zorunlu iki unsur; eser sahibinin hususiyeti ve bu hususiyeti taşıyan ürünün kanunda belirtilen eser kategorilerinden birine dahil edilebilecek niteliğinin olmasıdır. Maddede geçen “sahibinin hususiyeti” kavramı, özgünlük, orjinallik, bireysel karakter veya entellektüel yaratıcılık olarak tanımlanabilir. Yani hususiyet, eser sahibinin esere yansıyan edebi, sanatsal ve kişilik özellikleridir. Eser sahibi ortaya koyduğu ürüne kendi kişilik özelliklerini sözle, yazıyla, ses ile, notayla, şekille, çizgi ve benzeri araçlarla yansıtır. Dışarıdan bakanlar eser sahibinin “üslubunu” yani duygu, düşünce ve fikirlerini eserde görür ve hissederler.
Mahkememizce toplanan deliller ışığında yapılan bilirkişi incelemesine göre davaya konu kitapların öğrencilere yönelik hazırlanan belli bir konuya ilişkin Matematik konularının anlaşılmasına yardımcı olan özgün ve özel olarak hazırlanmış sorular olduğu, bu doğrultuda FSEK 2/1 maddesi anlamında dil ve yazıyla ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu anlaşılmıştır.

FSEK 11/1 maddesine göre; yayınlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır.
FSEK 15/3 maddesine göre ise; bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise yahut herhangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise hakiki sahibi hakkını tespitini mahkemeden isteyebilir.
“FSEK madde 11 ve madde 15 hükümlerinden anlaşıldığına göre öngörülen karine aksi ispatlanabilen adi kanuni bir karinedir. Zira ancak adi kanuni karinelerin aksinin ispatı mümkündür. Böyle karineler ancak aksi ispat edilinceye kadar delil teşkil eder. (bkz.KURU, BAKİ, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Legal, İstanbul, 2016, s. 324, dn.18).
Diğer taraftan belirtmek gerekirse fikri ürün olan bir eserin sahibi maddi bir fiili ile o eseri meydana getiren kişi veya kişilerdir. Eser sahibi yaratma faaliyetinin gerçekleşmesi ile birlikte eser üzerindeki tüm hakları iktisap eder. Eseri meydana getirmek maddi bir fiil olması nedeniyle fiil ehliyeti olmayanlar bile bir eser meydana getirerek o eserin sahibi olabilirler… Fikri ürün olan eser maddi bir fiil ile meydana getirildiğine ve üzerinde ismin yazılması da eser sahipliğine yönelik adi kanuni karine oluşturduğuna göre böyle bir karinenin aksi ve dolayısıyla eser sahipliği ve ortak yaratılan bir eserde ismi eser sahibi olarak yer almayan ortak da eser sahibi olduğunu her türlü delille ispat edebilir. Diğer bir ifadeyle söz konusu karinenin aksi her türlü delille ispat edilebilir. (Y. 11. HD. 19/11/2020 tarih, 2019/1137 E., 2020/5228 K.)
Somut olayda ana ve birleşen davaya konu eser vasfını haiz tüm kitapların üzerinde davalı …’nin eser sahiplerinden biri olarak isminin yer aldığı, ayrıca Bandrol Talep Formu Taahhütnamesi’ne göre isminin müşterek eser sahiplerinden biri olarak bildirildiği, bu itibarla yukarıda ayrıntısına yer verilen FSEK 11.maddesi kapsamında karine olarak davalının eser sahibi olduğu anlaşılmıştır. Davalının söz konusu eserlerde eser sahibi olmadığı ve intihaller yaptığı iddiasına dayanan davacı yan ise, bu iddiasını ispat külfeti altındadır. Bu itibarla dosyaya sunulan deliller ışığında bilirkişi vasıtası ile incelemeler yapılmış, davalı bilgisayarında ve sunmuş olduğu mail adreslerinde yapılan incelemelere göre, davalının söz konusu kitaplarda eser sahibi olmadığına yönelik iddiaları destekleyen delil bulunamamış, tam tersine davalının diğer yazarlarla birlikte söz konusu eserleri vücuda getiren eser sahiplerinden biri olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Keza davalı tanıkları da söz konusu savunmayı destekler beyanlarda bulunmuşlardır. Her ne kadar davacı yan davalı tanıkları ile davacı taraf arasında husumet bulunduğu iddiasıyla tanık beyanlarına itibar edilmemesi gerektiği iddiasında bulunmuş ise de tanıklar ile taraflardan biri arasında dava ya da soruşturma bulunmasının tek başına usulüne uygun yemin altında dinlenilen tanığın yalan beyanda bulunduğuna yönelik karine teşkil etmeyeceği gibi mahkememizce de söz konusu tanık beyanları toplanan tüm deliller ile birlikte değerlendirilmiş, tek başına hükme esas alınmamıştır. Davacı tanıkları ise intihal ve eser sahipliği konusunda doğrudan ve görgüye dayalı bilgiler sunamamış, bu yönden beyanları sübuta etkili bulunmamıştır. Her ne kadar davacı … davalı …in Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ….soruşturma sayılı dosyası kapsamında vermiş olduğu dilekçesinde davaya konu birtakım fasikül ve kitaplarda eser sahibi olmadığı hususunu ikrar ettiğini iddia etmiş ise de, söz konusu dilekçenin iddiaya konu beşinci sayfasındaki ifadeden davalının kitaplarda eser sahibi olmadığına yönelik bir anlam çıkmadığı, söz konusu ifadenin “şüpheli … yukarıda fasiküller başlığı altında belirtilen 18 eserin türev ve integral dışındakilere diğer müvekkil …’ü de eser sahibi olarak göstermiş, adına bandrol almış ve fasiküllerde de adını belirtmiştir. Müvekkilin diğer müvekkil … ile düzenlediği ve imzaladığı 16/04/2016 tarihli ortak tutanakta müvekkil … belirtilen eserlere (toplam 16 tane fasikül) kendisinin ve şüpheli …’un hiçbir biçimde katkı ve desteğinin bulunmadığını belirtmiştir. …Şüphelilerden … hiç katkı ve dahli olmadığı halde eserlere kendi ismini koymuştur. …Toplam 23 farklı zamanda müvekkiller … ile …’ün birlikte yazdıkları fasiküllere şüpheli eser sahibi olarak kendini de katmış, bandrol almış ve yayınlanan eserlerde de kendi adına yer vermiştir.” şeklinde olduğu, burada müvekkillerden …’ün hak sahipliğinin bulunmadığına yönelik bir beyanda bulunulduğu şeklinde bir sonuç çıkarılabileceği, anlatımın müphem olduğu, ancak hiçbir şekilde davalı ….in söz konusu eserlerde katkı ve desteğinin bulunmadığı yönünde ve eser sahibi olmadığı yönünde kabul ve ikrara yönelik net bir beyan bulunmadığı ve bu şekilde değerlendirilemeyeceği, dosyanın tümü, davalı beyan ve iddiaları ve sunulan delillere göre davalının birlikte eser sahibi olma karinesinin davacı tarafça çürütülemediği, bu itibarla söz konusu iddialar yönünden davanın reddi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Kaldı ki taraflar arasında delil olarak dayanılan ve devam eden ceza soruşturmaları ve kovuşturmalarında alınan bilirkişi raporlarında da davacı iddialarını destekler mahiyette herhangi bir tespitin bulunmadığı, buna göre Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda, ..,..,..,…. eserlerinin üzerinde müşteki …’nin eser sahibi olarak ya da en azından eser sahiplerinden biri olarak kabul edilmesi gerektiği ve adının eser üzerine yazılması gerektiği ve …’nin yazarı olduğu daha önceki iki eserinden birinin tamamen, diğerinin kısmen birleştirilerek üçüncü bir eser olarak yayınlanmasının …’nin manevi, mali veya bağlantılı haklarına tecavüz teşkil edeceği hususlarının tespit edildiği; Bakırköy … Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda, davaya konu …., …., …, …, … isimli eserlerin bandrol alımlarına yazar adları ve banka dekontlarına göre …’nin eser sahiplerinden biri olduğu, … ile birlikte yazılan eserlerin önceki basımlarında isminin yer almakta iken sonraki basımlarında sadece davacı …in ismine yer verildiği, kitapların birleştirildiği ve bütünlüğünün bozulduğu, bu bağlamda eser sahibinin manevi haklarından olan adın belirtilmesi yetkisi ve eserde değişiklik yapılmasının men etme yetkisinin ihlal edildiği hususlarının tespit edildiği; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda, şikayete konu ..,..,..,..,…,… isimli eserlerin ilk basımı üzerinde yer alan ve bandrol talep formlarında görülen müşteki …’nin adı FSEK 11.madde karine uyarınca da …’nin şikayete konu tüm eserlerde esas yazarlar arasında yer aldığını gösteren kanıtlar karşısında …’nin eser sahibi olduğu, FSEK 11.maddeki karinenin aksinin ispat edilemediği, …’nin isminin yazılmaksızın eserlerin yayınlanmasının FSEK hükümlerine aykırı bir fiil teşkil ettiği hususlarının tespit edildiği bu itibarla da delil olarak dayanılan ceza dosyalarındaki tespit olunan hususların davacı iddialarını desteklemediği anlaşılmıştır.
Davacı yan her ne kadar bilirkişilerce incelemesi yapılan delillerin süresinde sunulmamasından bahisle nazara alınmaması gerektiği yönünde itirazları sunmuş ise de, eser vasfı ve eser sahipliği yönünden incelemenin res’en yapılması gerektiği, res’en incelemenin hukuki mahiyeti gereğince de sunulan delillerin res’en araştırma ilkesi çerçevesinde nazara alınması gerektiği anlaşılmıştır.
Davaya konu edilen eserler birden fazla eser sahibi tarafından oluşturulmuş olmalarından bahisle kitaplardaki hangi kısmın ve hangi soruların, hangi yazar tarafından yazıldığının net olarak tespitinin mümkün olmaması, bu itibarla ortak bir yazar grubu tarafından daha önce yazılan kitaptaki soruların sonra yazılan kitaplara alınmasının intihal oluşturmayacağı, zira önceki kitaptaki soruyu hangi yazarın yazdığı, sonraki kitaptaki her bir sorunun kimin tarafından hazırlandığı hususlarının belli olmadığı ve somut olayda ise hazırlanan soruların davacı yayınevinin organizasyon ve kontrolünde basılan yeni kitaplarda yer alması ve davacı asilin de eser sahibi olarak kitaplarda isminin bulunması hep birlikte dikkate alındığında davacının intihal iddialarının ispatlanamadığı ve hayatın olağan gelişimine de uygun bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı, sözleşmeyi feshettiğini ve bu feshin haklı sebebe dayandığını beyan ve iddia etmiştir. Ancak sunmuş olduğu bir fesih ihtarnamesi bulunmadığı gibi davalının 06/04/2016 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiği anlaşılmaktadır. Ancak sözleşmeyi davacı yanın feshettiği iddiası kabul edilse dahi, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin içeriği ve gelişimi, eser sahipliği karinesinin aksinin ve intihal iddialarının dosya kapsamında ispatlanamamış olması hususları birlikte dikkate alındığında davacının feshin haklı olduğuna yönelik tespit taleplerinin reddi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan tüm gerekçelerle davacının asıl ve birleşen davasının ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-ASIL ve BİRLEŞEN BAKIRKÖY .. FSHM’NİN … ESAS SAYILI DOSYASININ AYRI AYRI REDDİNE;
2-Asıl davada; alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın, davacılardan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Asıl davada; davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Birleşen davada; alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın, davacılardan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Birleşen davada; davalı kendisini vekille temsil ettirmekle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Asıl davada ve birleşen davada, davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerlerinde bırakılmasına,
7-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davacı …. ile davalı ….in yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/12/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸