Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/233 E. 2022/54 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/233 Esas
KARAR NO : 2022/54

DAVA : Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Durdurulması ve Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 30/01/2020
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka’dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Durdurulması ve Önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili firmanın tekstil alanında faaliyet gösterdiğini, kendisine ait olan tekstil ürünlerinin pazarlamasını yapmak ve bilinirliği artırmak için TPMK nezdinde tescilli “….” markasını kullandığını, davalıların da tekstil ürünleri alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili firmaya ait markayı taklit ederek “…..”, “….”, “…” isminde marka oluşturarak çeşitli sosyal medya sitelerinde reklam yaptığını ve müvekkilinin markasına çok benzer olarak oluşturdukları markalarını kullandıklarını, bu durumun tüketici nezdinde karışıklıklara yol açtığını, davalıların haksız olarak, müvekkilinin oluşturduğu markayı kopyalama yoluna giderek, müvekkili firmanın bilinirliğini de kullanarak, aynı sektörde müşteri çevresi edinme amacı güttüğünü, hatta davalı firmaya ait KDV iadeleri, çeşitli faturaların müvekkili firmaya gönderildiğini, bu durumun müvekkili firmanın ticari yaşamında karışıklığa ve iş yüküne neden olduğunu, davalıların kullandığı markaların, müvekkilinin tescilli markasına benzemesi ve anımsatması nedeniyle, iltibas ve haksız rekabet yarattığını, müvekkilinin markasına benzer markalarla, üretim, satış ve pazarlama faaliyetlerine devam ettiğini, davalıların fiilleri marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerinin, aynı zamanda TTK hükümlerine binaen haksız rekabet teşkil ettiğini, bu nedenle davalıların ürünlerini pazarlarken kullandıkları markaların, müvekkili şirketin markalarına iltibası nedeniyle tecavüzünün tespitine, önlenmesine ve durdurulmasına, davalıların söz konusu …. tescil numaralı markalarının hükümsüzlüğüne, hükmün ilanına, şimdilik 5.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminatın ticari faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 20/04/2021 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek, davalıların mevcut fiili marka kullanımlarının müvekkili marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, tecavüzün önlenmesine, durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın tazminat talebi içermesi nedeniyle öncelikli olarak arabuluculuk kanun yoluna başvurulması gerektiğini, bu nedenle maddi ve manevi tazminat davasının usul gereği reddedilmesini, müvekkili …. Tekstil şirketi’nin harcadığı emek ve koyduğu sermaye ile markalarına ayırt edicilik niteliği kazandırdığını, davacı tarafın iddia ettiğinin aksine müvekkili şirketin ticari unvanının davacı tarafın ticari unvanından farklı olduğunu, müvekkili şirketin Türk Patent nezdinde markalarını tescil ettirerek koruma altına aldığını, müvekkili …’ün, dava konusu markaları 2014 yılında başvurduğunu ve markalarını Türk Patent nezdinde tescil ettirdiğini, uzun yıllardır sektörde kullandığını, müvekkili şirketin basiretli bir tacire yakışır bir şekilde hareket ettiğini, ayrıca davacı yanın, 2014 yılında müvekkili şirketin marka başvurularına itiraz ettiğini, itiraz sonucunda davacı yanın benzerlik/karıştırılma ihtimali iddialarının haksız bulunduğunu, davacı tarafın sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, davacı yanın müvekkili markasından haberdar olmasına rağmen, bu tescillere ve kullanıma 6 yıl sessiz kaldığını ve müvekkili aleyhinde herhangi bir hukuki talepte bulunmadığını, 2020 yılında müvekkili şirketin ticari olarak iyi duruma geldiğini öğrenen kötüniyetli davacının, işbu davayı ikame ettiğini, müvekkili şirket adına usul ve yasaya uygun surette tescil edilen markaların tescili ve/veya tescillerine istinaden mevcut kullanımlarının kanuna uygun olduğunu, davacı yanın iddia ettiği gibi davaya konu kendi tescilli markasının herhangi bir tanınmışlığı bulunmadığını ve marka üzerinde de önceki yıllara göre gerçek hak sahipliği bulunmadığını, müvekkili markası ile davacı taraf markası karşılaştırıldığında görsel, işitsel ve anlamsal olarak birbirlerinden farklı olduklarını, müvekkilinin ……. ibareli markaları toplumda oldukça iyi bilinen bir marka haline geldikten sonra davacı tarafın işbu davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, müvekkili markaları ile davaya mesnet alınan markanın sınıflarının birbirlerinden farklı olduğunu, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumundan taraflar adına kayıtlı marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
Dosya, davalıların davacının markalarından doğan haklarına tecavüzünün bulunup bulunmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 03/09/2021 havale tarihli raporunda; “davalının tescilli markaya dayalı kullanımının SMK’nın 7 ve 29.maddeleri gereği davacının marka hakkına tecavüz ve bu suretle haksız rekabet oluşturmayacağı” hususlarını tespit ettiği görülmüştür.
Davacı vekili 17/09/2021 tarihli dilekçesi ile, müvekkiline yanlışlıkla gönderilen mesajlar ve kesilen yanlış faturaların delilleri arasında olmasına rağmen bilirkişi tarafından incelenmediğini, eksik inceleme yapıldığını, bilirkişi raporundaki tespitler ile raporun sonuç kısmının çelişkili olduğunu, hatalı hazırlanan bu raporun hükme esas teşkil edemeyeceğini, davalıların, müvekkili markasına yaklaşma amacıyla, birleşik şekilde tescilli olan “…” markasını “….” ve “…. ” şeklinde bölerek ve “…..” ibaresini ön plana çıkarıp “….” ibaresini arka plana atarak kullandığını, davalının fiili kullanımlarının, tescilli markalarından farklı olduğunu, davalı tarafın markasını tescil ettirdiği şeklide kullanmayıp, fiili kullanımda markasını bölerek, kendi markasındaki tek ayırt edici unsur olan “….” ibaresini geri plana atıp markanın müvekkilinin markası ile karıştırılmaya yol açan “….” kısmını ön palana çıkarması durumunda, bu kullanımın iltibas ve haksız rekabet teşkil etmediğinin düşünülmesinin mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle yeni bir bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınmasını talep etmiştir.
Davacı tarafın, davalının markasını tescilli halinden uzaklaştırarak davacı markalarına yakınlaştırdığı yönündeki iddiaların bilirkişi kök raporunda gerekçeli bir şekilde tartışılmadığı, gerekçesiz bir şekilde sonuca ulaşıldığı, bu haliyle hükme esas alınamayacağı anlaşıldığından mevcut bilirkişiye bir marka vekili ve bir sektör bilirkişisi eklenmek suretiyle ek rapor tanzimine karar verilmiş, bilirkişi heyeti 16/02/2022 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında; “Davacı adına kayıtlı …. tescil numaralı “….” kelime markasının Nice 25.sınıf bakımından 01.07.2011 tarihinden itibaren tescilli olduğu, davalı adına kayıtlı …. tescil numaralı “…” kelime markasının Nice 25. ve 35. Sınıf bakımından 18.08.2014 tarihinden itibaren tescilli olduğu, Davalı adına ayrıca …. tescil numaralı, … başvuru numaralı ve ….. tescil numaralı markalarının da tescilli olduğu, Davalı tarafa ait marka kullanım şekillerinin markanın tescil edildiği yazım karakterinden farklı formda olduğu ; markanın tescil edildiği halde harflerin büyük , aynı punto boyutunda ve şeklinde ve birbirine bitişik formda yazıldığı, markanın ….. ibaresinin bir bütün olarak yazılması ve okunması söz konusu olan tescilli halinden biraz uzaklaşarak, …. ibaresinin …. ibaresinden ayrı büyüklük ve küçük harfli punto karakter ve yazımında kullanıldığı; Kullanılan söz konusu kullanımda baskın ve öne çıkan kelimenin …. kelimesi olduğu ve …. kelimesinin ayrı …. kelimesini destekleyen ikinci yan bir kelime olarak yer aldığı ; Davalının tescilli markasındaki … ibaresini ayrı ve bütün, büyük harfle ve küçük harfle yazılışına göre markanın anlamında bir farklılık yarattığı ; Ortalama Nihai tüketici algısında , tescilli markanın tescil edildiği şekli ile yazımında herhangi bir anlam ifade etmediği; Ancak tescilli markadaki ibarenin küçük puntolarla ve iki ayrı kelime algısında yazılmasının , markayı tek başına ……. hayatı anlamı yüklendiği, Her iki markanın da aynı sektörde ve hazır giyimde benzer ürün grupları için üretim yaptıkları ancak davacının ürün gruplarındaki ürünlerin model , kalıp ve kesimleri göz önüne alındığında ve davalının ürünlerindeki model, kalıp ve kesimler göz önüne alındığında ; model tarzlarının farklı ve hitap ettikleri hedef alıcı kitlelerinin farklı olduğu Davacı ve davalı markalarının türediği …. bir kumaş cinsi olduğu, …. kelimesinin ayırt ediciliğinin zayıf olması ve kullanıldığı mal veya hizmet sınıfına yakın olması nedeniyle bu kelime ve türevlerini içeren markaların baştan zayıf marka olduğu, Gerek davacı gerekse de davalı markasının “….” kelimesinin, “….” ve “….” şeklinde farklılaştırılmış şekilde yazılmış türevlerinden oluşması nedeniyle her iki markanın da zayıf marka olduğu, Davalının markasının asıl unsuru olan “….” ibaresininin, davacı markasıyla iltibas oluşturacak şekilde kullanmadığı, davacı markasına yanaşma gayretini gösterir bir kullanımın olmadığı, davalı markasında yer alan … ibaresinin ….. şeklinde boşluklu şekilde kullanılmasının da bu sebeple davacı markasına yanaşma olarak değerlendirilemeyeceği “….” tanımlayıcı işaretinden türetilmeleri nedeniyle zayıf marka olan taraf markalarının “….” ve “….” şeklinde yazılan ve “….” şeklinde okunan esas unsuru ortak şekilde içermeleri nedeniyle görsel, sesçil ve kavramsal açıdan orta düzeyde benzerlik söz konusu olsa da mevcut değişiklikler ile birlikte davalı markasının farklılaştığı ve farklı bir marka algısı yarattığı, taraf markalarının farklı algılanmaları nedeniyle iltibasın oluşmayacağı, Davalının markasal kullanımının, davacının markası ile karıştırılmaya yol açacak bir kullanım sergilemediği , bu sebeple, yukarıdaki tespitler ışığında, davalının markasal kullanımının, TTK m. 55/1-a-4 kapsamında haksız rekabet teşkil etmeyeceği” hususlarını tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 04/03/2022 tarihli rapora itiraz dilekçesi ile, bilirkişi ek raporunda yapılan tespitlerin son derece hatalı olduğunu, ek raporu kabul etmediklerini, dosyadaki delillerinin, davalının marka kullanımının mvekkili markası ile iltibas yarattığını somut bir şekilde gösterdiğini, raporda davalının markasını, tescildeki şeklinden uzaklaşarak “….” kelimesini baskın ve öne çıkacak şekilde, “….” kelimesini ise ayrı ve yan kelime olarak kullandığının belirtildiğini, her iki marka da “….” şeklinde okunduğunu ve aynı müşteri portföyüne hitap ettiğini, görsel olarak da benzediğini, iltibas yarattığının somut delillerle sabit olduğunu, davalıların … markasını, mağaza tabelasında, ürün-fiyat etiketlerinde ve tüm ticari hayatında tescil edildiği şeklinden farklı şekilde, markayı fiilen bölüp “….” ibaresini ön plana çıkarıp “….” ibaresini geri plana atarak kullanması sonucunda müvekkiline yanlış faturalar gönderildiğini ve mesajlar atıldığını, bu durumun dahi taraf markalarının müşteri çevresinde karıştırıldığını ve iltibasın gerçekleştiğini açıkça gösterdiğini, ek rapora itirazları doğrultusunda yeni bir heyetten yeni bir rapor alınmasını talep etmiştir.
Dava, davalının, davacı markasından doğan haklarına tecavüzünün tespiti, durdurulması ve önlenmesi talebine yöneliktir.
SMK’nun 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
“Karıştırma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırdedicilik gücü de dikkate alınmalıdır. Bu anlamda, markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden kimsenin tekeline verilemeyecek olan tanımlayıcı ibareler karşılaştırmada dikkate alınamaz. Tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden herkesin kullanımına açık olan ve bu sebeple ayırt edicilik düzeyi zayıf ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması ve bu hususta kimseye tekel hakkı verilmemesi gerekir. Zira marka kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı veya tanımlayıcıya yakın ibareleri esas unsur olarak içeren markalar baştan itibaren ayırdedicilik gücü zayıf marka konumunda olup, bu tür zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceği göz önüne alınmalıdır.” (11 HD. 12/10/2020 T., 2020/92 E., 2020/3984 K.)
Bu ilkeler ışığında yapılan incelemede;
Davacının davaya dayanak markası “….” kelimesinden ibarettir. Kelime beyaz zemin üzerinde siyah harflerle yazılmıştır ve şekil unsuru ihtiva etmemektedir. Davalının tecavüz oluşturduğu iddia olunan fiili kullanımlarında ise baskın ve büyük bir şekilde konumlanmış “….” kelimesinin yanında, daha küçük bir boyutta yazılmış “….” kelimesinden oluştuğu anlaşılmaktadır. Taraf markaları arasında benzer unsur olan “….” ve “….” ibarelerinin bir kumaş türü olan “….” olarak okundukları, kavramsal karşılıklarının da yine bu kumaş çeşiti olduğu, taraf markalarının tekstil ve hazır giyim sektöründe yer almaları karşısında söz konusu emtialar bakımından bir kumaş çeşiti isminden seçilen marka isminin zayıf marka olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu durumda marka olarak “…” tercih eden davacının söz konusu işareti büyük olmayan değişiklikler ile davalının kullanımına katlanması gerektiği, aksi halin kabulünün, tekstil sektörü bakımından bir kumaş çeşiti ismi üzerinde davacı yana tekel hakkı tanınması sonucunu doğuracağı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin alınan 768,49 TL harçtan, alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile arta kalan 687,79 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/04/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸