Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/207 E. 2021/91 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/207 Esas
KARAR NO : 2021/91

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 22/11/2019
KARAR TARİHİ : 28/05/2021
K. YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin “…… ” markasını 2014 yılında Çin’de oluşturduğu ve akabinde ilgili markanın sahibi olmakla birçok ülkede tescilli olarak bu markayı kullandığını, müvekkilinin başka bir marka olan ….. markasıyla ortaklık sürdürdüğünü, müvekkilinin …… teknolojisini (nesnelerin interneti) kullanarak ev teknolojisi gibi birçok ürünü pazarladığını, müvekkilinin gelirinin 2017’den bu zamana kadar %170.9 oranında arttığını ve tasarım alanında ödül aldığını, müvekkilinin kullanmış olduğu ….. teknolojisi ile ……. markası adı altında satmış olduğu ürünlerin çok popüler olduğunu, müvekkilinin davalının itiraz gösterdiği markadan daha eskiye dayanan Çin, Tayland gibi birçok ülkede …… markasını tescillendirdiğini, müvekkilinin ABD’de menkul kıymetler borsasına giriş yapabilmek amacıyla ……… borsasında ……. adı altında işlem gördüğünü, markalarında yer alan V ibaresinin zafer tanrıçası ….. ‘yı temsil ettiğini, şekil markasında yer alan V harfinin kanatlarının zafer inancı ve barış umudunu ifade ettiğini, davalının bu kadar özgün bir markayı kullanmasının tesadüf olmadığını, davalı markasında yer alan …… markasının müvekkili tarafından yaratılan marka ile çağrışım yaratması için kullanıldığını, müvekkiline ait 21/08/2017 tarih ve …… sayılı …… markası bakımından öncelikli hak sahibi olduğunu, müvekkilinin ….. markası ile ……. Çin Haberleri ve Çin’de iki popüler gerçeklik gösterisinin resmi sponsoru olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin ülkedeki tescil girişimine, kendi tescilini kullanarak engel olduğunu, davalının müvekkiline ait ve Çin’de aktif kullanılan ……. markasının yanında kendisine ait olmayan ….. markalarını da kendi adına tescil ettirdiğini, davalının söz konusu başvuruları nedeni ile iyiniyetli olmadığını, bu nedenle davalı adına tescilli 06/04/2018 başvuru ve …… tescil tarihli ……. sayılı …. markasının tescil kapsamında yer alan tüm mallar ve hizmetler için hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Türk Mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya takipte bulunan yabancı gerçek veya tüzel kişilerin teminat göstermek zorunda olduğu, …… markasının 06/04/2018 tarihinden itibaren 11/10/2018 tarihinde 10 sene süre ile müvekkili adına ……. dosya numarası ile tescil edilmiş bir marka olduğunu, ortada herhangi bir kötüniyet olduğunun ispatlanamadığını, müvekkilinin davacı taraftan farklı olarak 09 ve 35.sınıflar için de tescil hakkı kazandığını, müvekkilinin davacı firmanın çeşitli ülkelerdeki tescillerinden çok önce ülkede faaliyetini sürdürmekte olduğunu ve markasını tescil ettirdiğini, bu sebeple davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalıya ait marka tescil belgeleri celp olunmuş, dosya deliller, TPMK kayıtları ve taraf beyanları değerlendirilerek davalı adına tescilli ……. tescil numaralı markanın dava dilekçesinde belirtilen nedenlerle hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi 25/03/2021 havale tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda; “6769 sayılı Kanun’un 6/3 maddesi kapsamında ülkemiz nezdinde davacı yanın davalı yana karşı hak sahibi olduğunun ispatlanamadığı, davacı yana ait ….. ibareli uluslararası marka tescil başvurularına konu edilmiş olan markanın davalı yana ait dava konu markanın ülkemizde tescil müracaatına konu edildiği tarih olan 06/04/2018 tarihinden önce tanınmış marka mahiyetinde olduğunun ispatlanamadığı, davacı yana ait ülkemiz dışında kurulu bulunan … unvanlı firmanın, gerek ilgili unvanın ülkemiz dışında bir firmaya ait olması, gerek ihtilaf konusu markanın ihtiva ettiği şekil özellikli unsurlar, gerekse de ilgili ticaret unvanının ihtiva ettiği (…… ibaresi dışındaki) sair unsurlar çerçevesinde SMK’nın 6/6.madde hükmü çerçevesinde hükümsüzlük gerekçesi olarak kabul edilemeyeceği, davalı yanın TPMK nezdinde tescil başvurusu yaptığı 06/04/2018 tarihi ile kendisinden önce başkasının diğer bir üye ülkede aynı veya karışıklığa yol açacak kadar benzer bir markanın, aynı veya karıştırılabilecek derecede benzer markanın tescilli olduğunu bilip bilmediği, bilmesinin gerekip gerekmediği, bu kimsenin bir başkasına ait markanın kullanılmasına engel olma amacı taşıyıp taşımadığı, önceki markanın sahip olduğu hukuki korumanın derecesinin ne olduğu, markanın sahip olduğu ün gibi faktörlerde göz önüne alındığında, nihai değerlendirme ve takdir yetkisi mahkemeye ait olmakla birlikte davalının tescilinin kötüniyetli olduğunun değerlendirilebileceği, davacı yan tarafından uluslararası tescil başvurularına konu edilmiş marka görseli ile aynı şekil unsurunu ihtiva eder biçimde “…… ” görseli üzerinden gerçekleştirilmiş olan marka tescil başvurusunun tesadüfen gerçekleştirildiğinini değerlendirilemeyeceği, bu halde kötüniyetli başvuru konusu edildiği değerlendirilen dava konusu ……. kod numaralı markanın SMK 6/9.maddesi hükmü kapsamında hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu yönündeki görüşlerin takdirinin mahkemeye ait olduğu” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davalı vekili rapora itiraz dilekçesi ile, bilirkişi raporunda davacı yanın müvekkiline karşı gerçek hak sahibi olduğunun ispatlanamadığı değerlendirmesine rağmen görsel benzerlik sebebi ile kötüniyet değerlendirmesinin kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın müvekkilinin tescili ile ilgili tüm itirazlarının red olduğunu, markalar arasında iltibas ve bağlantı olmadığı gibi farklı sınıflarda tescilli yapıldığını, davacı tarafın gerçek ve öncelikli hak sahibi olmadığını, davacı tarafın markasının dünyaca tanınmış bir marka olduğu iddiasına katılmadıklarını, davalı müvekkilinin tescili yaptırdığı tarihte davacı tarafın tanınmış bir marka olmadığını, müvekkilinin davacı firmanın çeşitli ülkelerdeki tescillerinden çok önce ülkemizde faaliyetini sürdürdüğünü, aynı zamanda da ülkemizde markasını tescil ettirdiğin, davacı yanın asılsız iddialarının reddinin gerektiğini beyan etmiştir.
Davacı vekili rapora itiraz dilekçesi ile, bilirkişi raporunda müvekkili markasının bilinen olduğunun ispatlanamadığı belirtilmiş ise de müvekkilinin yoğun yatırım yaptığı ve başta kendi menşei ülkesi olmak üzere pek çok ülkede tescilli ve aktif kullanılan …… markasının markanın sahip olduğu özgün tasarımlar unsurları ile birlikte davalı tarafça haksız şekilde tescil edilmesi ve bu dava konusu haksız tescil ile ülkemizde müvekkili adına başvuru konusu yapılan ilgili tebliğin 07 ve 11.sınıflarındaki ……. kodlu …… marka başvurusunun engellenmesinin açıkça kötüniyetli olduğunu, bilirkişi raporunda aleyhe hususları kabul etmediklerini, rapor doğrultusunda dava konusu markanın kötüniyet sebebi ile tümden hükümsüzlüğüne karar verilmesini beyan etmiştir.
Dava, davalıya ait ……. tescil numaralı markanın hükümsüzlüğü talebine yöneliktir.
Davacı öncelikle, davaya konu markada gerçek hak sahipliği iddiasına dayanmaktadır. SMK’nun 6/3 md’sine göre; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmiş ise, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir”
SMK’nun 7/1 ve 6/3 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde tescil ile marka korumasının başlayacağı yönündeki ilkenin istisnasının kullanım yolu ile marka hakkının elde edilmesi olduğu, tescil başvurusundan önce o markayı ihdas eden, kullanan piyasada maruf hale getiren ve marka üzerinde hak elde eden kimsenin tescil sahibine karşı bu hakkını hükümsüzlük davası yolu ile ileri sürebileceği kabul edilmektedir.
“556 sayılı KHK 6.maddesi uyarınca marka koruması tescille elde edilir ve tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Öte yandan, ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka sayılabilmesi için Türkiye’de ilgili sektördeki kişilerin geneli bakımından tanınmış olduğu ispat edilmelidir. Ancak, yukarıda belirtilen bilirkişi raporuna göre, başvuru tarihi itibariyle davacı markası tanınmış olmadığı gibi, bu tarihten önce davacının Türkiye’de ticari faaliyeti ve bu kapsamda markasal bir kullanımı da bulunmamaktadır. Bu durumda, 2010 yılında gerçekleşen marka başvurusu tarihinde davacı markasının tanınmış olduğu ispat edilemediği gibi, tanımlayıcılığa yakın ibarelerin başkalarınca tescil ettirilmesinin kötü niyetle tescil olarak kabulü mümkün olmadığı halde mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden…(Y.11.H.D. 18/09/2019 tarih, 2018/790-2019/5512 e-k)
Burada dikkate edilmesi gereken husus yüksek Yargıtay’ın içtihatlarında da belirttiği gibi davacı yanın Türkiye’de tescilli olmayan markasını ticari faaliyetlerinde kullanması veya tanınmışlık iddiasını somut olayda ispatlamasıdır. Dosya içeriğinde sunulan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davalının davaya konu “……. ” markasının tescili için 06/04/2018 tarihinde başvuruda bulunduğu, davacının sunduğu deliller ile hükümsüzlüğe konu markayı davalı tescil tarihinden önce Türkiye’de kullandığı hususunu ispatlayamadığı, bu yönde delil sunmadığı ve davalının tescilinin de kötüniyetli kabul edilemeyeceği, bu yönden kötüniyetin sübut bulduğu yönündeki bilirkişi raporundaki hukuki görüşe mahkememizce iştirak edilemeyeceği anlaşılmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı.28/05/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸