Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/181 E. 2021/253 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/181 Esas
KARAR NO : 2021/253

DAVA : Haksız Rekabetin Tespiti ve Men’i
DAVA TARİHİ : 13/06/2019
KARAR TARİHİ : 10/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Haksız Rekabetin Tespiti ve Men’i davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasına tevzi olunan dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 2017 yılında kurulmuş olup, tüm mimari, iç mimari, mobilya ve aksesuar tasarım servislerini içeren kapsamlı bir servis kataloğu sunduğunu, şirketin müşteri kitlesinin dünya genelinde olduğunu, dünya çapında ünlü olan birçok markanın Türkiye’deki satıcılığını yaptığını, satıcılığını yaptığı bu markalardan biri olan dava dışı İtalya’da yerleşik … Markası ile de distrübütörlük sözleşmesi akdettiğini, bu sözleşmeye göre; müvekkili şirketin …. Markalı Ürünlerin Satışı, dağıtımı ile bunların toptan ve perakende olarak pazarlanması konularında Türkiye çapında tek yetkili olduğunu, müvekkili şirketin sözleşme uyarınca Türkiye’de … markasına ait İtalya’da tescilli ürünleri satma konusunda münhasır hakka sahip olduğunu, bu anlaşmaya göre belirli bir süre için tarafların birbirlerinin rakip firmalarıyla benzer anlaşmalar yapmasını ve anlaşmanın söz konusu olduğu bölgede herhangi bir başka distribütör veya tedarikçinin katılımını yasaklayan kısıtlayıcı bir sözleşme olduğunu, Avrupa Kıtasındaki ülkelerden Türkiye’deki yetkili tek satış mağazası olduğunu, davalı …’ın ise sosyal medya hesabı kullanarak https://www… adresi üzerinden … markasına ait herhangi bir yetki veya lisans sözleşmesi olmaksızın marka sahibinden izinsiz olarak bu markaya ait ürünlerin satışını yaptığını, ürünleri yurt dışından gümrük işlemlerine tabi tutmadan yurda soktuğunu, açıklanan nedenlerle davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ve men’ine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı yanın Avrupa’ya ve özellikle İtalya’ya sık seyahatler yapan bir kişi olduğunu, senede yaklaşık 10 – 15 defa bu ülkeye giriş çıkış yaptığını, davacının dilekçesinde bahsetmiş olduğu ürünlerin davalı yan tarafından bu seyahatler sırasında edinildiğini, bu ürünlerin tamamının aynı zamanda ve aynı anda getirilmesinin söz konusu olmadığı gibi ürünlerin ticari amaçla da getirilmediğini, söz konusu eşyaların yolcu beraberi kişisel eşya miktarını aşmadığı, bu ürünlerin hangi tarihlerde ne miktarda getirildiğinin faturalar ile sabit olduğunu, müvekkilinin sattığı … markalı ürünlerin tamamının müvekkili tarafından yurtdışından kullanılmak üzere getirilmiş olmakla birlikte çeşitli sebeplerle kullanmaktan vazgeçtiği, hiç kullanmadığı için de satarak değerlendirmek istediği orijinal ürünler olduklarını, müvekkilinin internet üzerinden yaptığı satışların yasaklanmasının söz konusu olmadığını, müvekkilin evinde el konulan eşyaların bir adet altı ve bir adet oniki kişilik pasta ve yemek takımlarının kullanılmayan parçaları niteliğinde olduklarını, ilgili takımların küçük parçalardan oluşması nedeni ile adet olarak çok sayıda ürünün tespit edildiğini, müvekkilinin ithali yasak olmayan ürünleri ticari faaliyet amacı dışında olarak ülkeye soktuğunu, Gümrük Mevzuatına aykırı herhangi bir durumun bulunmadığını, müvekkilinin satışa arz ettiği ürünlerin orijinal ürünler olduğunu ve Müvekkilinin …. hesabında davacı veya marka hakkında aldatıcı, gerçek dışı bir bilgi de vermediğini, davacı yanın … ile yapıldığı iddia edilen distribütörlük sözleşmesinin 05 Nisan 2019 tarihli olduğunu, ilgili sözleşmede dahi tek yetkili satıcılıktan bahsedilmediği, davacının … ile yapmış olduğu sözleşmenin hiçbir şekilde orijinal ürünlerin paralel ithalatını engelleyici nitelikte olamayacağını iddia ve beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/06/2019 tarih, … esas, … karar sayılı kararıyla mahkemelerinin görevsizliğine karar verilerek dosya Bakırköy …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … esasına kaydı yapılmış, HSK kararı ile Bakırköy …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin faaliyete geçirilmesi nedeniyle dosyanın yukarıdaki esasına kaydı yapıldı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Bakırköy …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının bir örneği celp oluunmuş, üzerinden celp olunmuş, tetkikinde; sanık … hakkında 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa muhalefet suçundan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 07/01/2019 tarih …. esas sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, sanık hakkında yapılan yargılama neticesinde 07/10/2019 tarihinde sanığın üzerine atılı eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokmak-ithal etmek şeklindeki 5607 Sayılı Yasaya muhalefet suçunu işlediği sabit olduğundan mahkumiyetine karar verildiği ancak hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği görülmüştür.
Eski Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde düzenlenen husus yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ” Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleri ile bağlı olmadığı gibi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.” “Medeni Hukuka göre haksız fiil teşkil eden bir eylem aynı zamanda ceza hukuku bakımından da suç teşkil edebilir. Hukuka aykırı eylemin ceza hukuku alanı ile medeni hukuk alanındaki sonuçları farklı olabilir. Bu fiillerle ilgili olarak hukuk ve ceza yargılamaları kural olarak birbirinden bağımsız şekilde hareket eder. Ancak bu bağımsızlık mutlak bir nitelik içermez. Mevzuatımızda hukuk hakiminin ceza hukuku prensipleri ve ceza mahkemesinin kararları karşısındaki durumu esas olarak BK’nun 53.maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan düzenleme dikkate alındığında, kusurun oranın ve tazminat miktarının tayini dışında mahkumiyet kararı hukuk hakimini mutlak bir şekilde bağlar. Ayrıca hukuka aykırı fiilin fail tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespitine ilişkin beraat kararları da hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.” ( 13/11/2012 T. Y.11.HD 2010/12876 E. 2012/18075 K.) Burada dikkat edilmesi gereken ve içtihatlarla da belirlenen husus mahkumiyet kararının ve sanığın söz konusu eylemi gerçekleştirmediğine dair beraat kararını hukuk hakiminin bağlayıcı nitelikte olduğudur. Örneğin; davaya konu ve sanığın üzerine atılı eylemi davalı-sanığın değil, başka bir kişinin gerçekleştirdiği yönündeki tespit ile verilen bir beraat kararı hukuk hakimini bağlayacaktır. Bunun dışında 6769 sayılı SMK’da hukuk mahkemelerinde incelenecek sınai mülkiyet hakkına tecavüzün koşulları ve TTK’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri düzenleyen madde 54 ve devamında haksız rekabet kaynaklı haksız fiilin koşulları ile Gümrük Mevzuatından kaynaklı kaçakçılık fiilini suç oluşturması için gereken kanuni unsurlar birbirlerinden farklı düzenlenmiştir. SMK hukuk hakimi için tecavüz yönünden kusur şartını kaldırmıştır. 6769 sayılı SMK’nun 29.md’si marka hakkına tecavüz sayılan halleri düzenlemiştir. Buna göre marka hakkına tecavüzden bahsedilebilmenin temel koşulları; markanın üçüncü kişi tarafından ekonomik amaçla Türkiye’de ve koruma kapsamına giren alanda kullanılmasıdır. Markanın sahibine bahsettiği koruma kapsamı ise SMK 7.md’de hükme bağlanmıştır. Söz konusu maddeye göre “kullanılan işaretin tescilli marka ile aynı olması ve tescil kapsamına giren mal ve hizmetlerde kullanılması, kullanılan işaretin tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsaması ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması veya, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması markanın koruma kapsamına giren kullanma olarak kabul edilir. Aynı maddenin 3.fıkrasına göre ise işaretin mal veya ambalaj üzerine konulması, işareti taşıyan malın ticari amaçla bulundurulması, böyle bir mal için ticari teklifte bulunması, pazara sürülmesi, ithal veya ihraç edilmesi, iş evrakında ve reklamlarda kullanması, internette kullanmak, ticaret unvünvanı ya da işletme adı olarak kullanılması marka hakkına tecavüz sayılan fiillerdir. Burada kanun koyucu davalının kusurundan bağımsız olarak geniş bir şekilde tüm ticari eylemleri marka hakkına tecavüz olarak nitelendirmiştir. Bunun yanı sıra Türk Ticaret Kanunu da ticari dürüstlük kuralına aykırı hareketleri yine 54 ve devamı maddelerinde geniş bir şekilde düzenlemiştir. Buna göre ticari dürüstlük kuralına aykırı olarak kabul edilmesi gereken haksız fiilin hukuki unsurları ile kaçakçılık suçunun unsurları birbirlerinden farklı düzenlenmiştir.
Tüm bu nedenlerle mahkememizce ceza mahkemesinin sonucu ve verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesinin beklenmesi bekletici mesele yapılmamıştır. Zira davalı söz konusu ceza dosyasında kaçakçılığa konu ve haksız rekabet yargılamasına konu fiili kendisinden başka bir kişinin gerçekleştirdiği yönünde bir savunma yapmamış, savunması ile kabul ettiği kapsamda oluşan fiilin hukuk yargılaması açısından ceza yargılamasından bağımsız bir şekilde unsurlarının değerlendirilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Dosya, davalının internet sitesi üzerinden yapmış olduğu satışların davacı tarafa yönelik haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı hususunda rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler 15/04/2020 tarihli raporlarında; “Davacı yanın dava dışı firma ile imzaladığı sözleşmeyi gerekçe göstererek 3. Kişi konumunda olan davalı yanın eylemlerini engelleyemeyeceği, davalı yan tarafından satıma konu edilmiş olan ürünlerin “orijinal” ürünler olup olmadığı hususunda denetiminin yapılmasının gereklilik arz ettiği, bu hususun ise ürün üzerinde inceleme yapılmasının yanı sıra mali zincirin takip edilmesi ile tespit olunabileceği, davalı yanın dava konusu ürünleri gümrük mevzuatına uygun olarak ülkemize sokup sokmadığının tespitinin gerektiği, ürünlerin orijinal olduğunun tespiti / gümrük mevzuatımıza uygun olarak ülkemize sokulduğunun tespiti halinde ürünlerin “paralel ithalat” yolu ile ülkemize girişinin yapıldığının kabulünün gerekeceği, davalı yan tarafından satılan ürünlerin orijinal ürünler olduğunun tespiti ve gümrük mevzuatına uygun olarak ülkemize girişi tespit olunur ise markanın tükenmesi / paralel ithalatın hukuka uygunluğu ve distribütörün sözleşme dışı 3. Kişilere sözleşmeden kaynaklanan haklarını ileri süremeyeceği ilkeleri gereği ilgili ürünlerin davalı yan tarafından “rekabet kurallarına uygun olarak” satışa arz edilmesi davacı yan ile haksız rekabet gerçekleştirdiğinin değerlendirilemeyeceği, ancak davalı yanın https://…. şeklindeki …. hesabından gerçekleştirmiş olduğu ( dosya arasında yer alan ) eski tarihli kullanımları ile dava dışı firmanın yetkili distribütörü olduğu, İstanbul şubesi olduğu izlenimi yaratarak satış yapmasının, İlgili tarihlerde dava dışı firma ile ticari bağı olduğu ve dava dışı firmanın ürünlerini satmakta olduğu dosya içerisinden anlaşılmakta olan davalı firma ile haksız rekabet teşkil edebileceği, zira her ne kadar davalı yan ( satıma konu ettiği ürünler orijinal ürünler ise ve paralel ithalat hükümlerine uygun olarak yurda sokuldu ise dahi ) … ibareli markanın …. temsilcisi olduğu algısını yaratarak, dava dışı firmanın garantisi ile ürünler sattığı algısının tüketici nezdinde oluşmasına sebebiyet verebilecek kullanımlarda bulunmasının, … firmasına ait ürünleri ( o tarihlerde de ) sattığı anlaşılan davacı yan ile haksız rekabet teşkil edebileceği, davaya konu “… ” kullanıcı adlı …. hesabı üzerinde, daha önce yapılmış olan resim paylaşımlarının hesaba giriş yetkisi olan kişilerce silinmiş olması ve hesabın yalnızca izin verilen kişilerin görüntüleyebildiği “özel hesap” statüsüne çekilmiş olması nedeniyle inceleme yapılamamıştır. Ancak sayın mahkemece gerekli görüldüğü takdirde, davalı tarafından söz konusu … hesabına ait kullanıcı adı ve şifresinin mahkemeye sunulması halinde hesap üzerinde detaylı inceleme gerçekleştirilebileceği” hususunu tespit ve rapor etmişlerdir.
Davacı vekili 18/05/2020 tarihli dilekçesi ile, davalı yan tarafından dava konusu edilen ürünlerin orijinal ürünler olduğu iddia edilerek bir takım fatura görselleri dosyaya ibraz edilmiş ise de bilindiği üzere bir malın orijinal olup olmadığı yalnızca malın ihtiva ettiği özellikler göz önünde bulundurularak tespit edilemeyeceğini, bir malın taklit veya orijinal olup olmadığı incelenirken önemli olanın, o mal üzerinde markanın marka sahibinin izni ile ve onun bilgisi dahilinde konulup konulmadığı olduğunu, davalı yan tarafından satıma konu edilmiş olan ürünlerin Türkiye’ye yasal yollardan girip girmediği ve yetkili kimselerden alınıp alınmadığı hususlarında bilirkişi raporunda herhangi bir tespit yapılmadığını, öncelikle davalı yan tarafından satılan ürünlerin tedarik ve ithalat zinciri ile muhasebe kayıtları üzerinde inceleme yapmak üzere bilirkişi heyetine mali inceleme konusunda bilirkişi eklenmesine, davalı yan tarafından satıma konu edilmiş olan ürünlerin Türkiye’ye yasal yollardan girip girmediği ve yetkili kimselerden alınıp alınmadığı hususunda tespit yapılabilmesi için gümrük müşaviri bir bilirkişinin heyete eklenmesini, akabinde davalının satıma konu ettiği ürünler üzerinde bilirkişilerce fiili inceleme yapılmak üzere tespit için keşif yapılmasını talep etmiştir.
Davalı vekilince 17/07/2020 tarihinde davaya konu …. kullanıcı adına ilişkin şifre bilgileri dosyaya sunulmuştur.
Davacı vekili 25/01/2021 tarihli dilekçesi ile, mahkemece davalının https://www…com/…. adresine erişimin engellenmesine karar verildiğini, ancak işbu ara karar üzerine davalı yan söz konusu ihtiyati tedbir kararını işlevsiz kılmak amacıyla haksız rekabet teşkil eden eylemlerini bu kerre https://www…com/… adresinden yapmaya devam ettiğini beyan etmiştir.
Mahkememizce Gümrük Müdürülüğü’nden davalı … adına yurtdışından gelecek veya gelmiş olup da gümrükte bekleyen ürünlere el konulmasına ilişkin müzekkere yazılmış, müzekkere cevabı geldikten sonra dosyanın bilirkişiye tevdii ile davacı vekilinin 25/01/2021 tarihli beyan ve talep dilekçesinin bilirkişilere tevdi ile https://www…com/… alan adı üzerinde de inceleme yapılarak rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişiler 05/04/2021 tarihli ek raporlarında; “https: //www… internet adresi üzerinde yapılan incelemede söz konusu adresin (… kullanıcı adlı … sosyal medya hesabı olduğu anlaşılmakla beraber; belirtilen internet adresine ilişkin içeriğin kaldırılmış olduğu, arşiv sisteminde internet adresinin arşivlenmiş kaydının bulunmadığı görülmesi üzerine https://www…com/… adresi üzerinde bir tespit yapılamadığı, mahkemece yapılmış olan görevlendirmenin “Gümrük Müdürlüğüne yazılan müzekkerenin dönüşünün akabinde dosyaya konu ürünlerin Gümrük Mevzuatına uygun olarak ürünlerin getirilip getirilmediğinin” tespiti yönünde olduğu, dosya münderecatında Gümrük Müdrülüğünden verilen herhangi bir cevabın bulunmadığı, makul süre cevabın gelmesinin beklendiği, Mahkeme kalemi ile konunun istişare edildiği ancak yazının mahkemeye ulaşmadığı, görevlendirme – sınırları içerisinde herhangi bir inceleme yapılamadığı, kök raporda da arz edildiği üzere dosya münderecatında ülkemize giren ürünlerin orijinal ürünler olup olmadıkları “mali inceleme ve gümrük mevzuatı çerçevesinde yapılacak olan inceleme” ile tespit edilebileceği, heyetimizde halihazırda herhangi bir mali bilirkişi ve gümrük müşaviri de bulunmadığından, Gümrük Müdürlüğü cevabi yazıyı iletse dahi, heyetlerince görevlendirme sınırlarında incelemeler yapılacak olup, yapılacak inceleme neticesinde dahi var olan ihtilafın uzmanlık alanlarımız çerçevesinde çözüme ulaştırılıp ulaştırılamayacağı yönünde nihai takdirin yalnızca mahkemeye ait olduğu” hususları rapor edilmiştir.
İstanbul Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü’nün 11/06/2021 tarihli cevabi yazılarının gönderildiği görülmüştür.
Davacı vekili 13/07/2021 havale tarihli dilekçesi ile, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin https://…. adreslerinden devam ettiğini bildirdiği görülmüştür.
Dosyanın itirazlar değerlendirilip Gümrük Mevzuatına uygun olarak ürünlerin getirilip getirilmediğinin, Asliye Ceza Mahkemesi’nin celp edilen dosyası ışığında yeniden değerlendirilmesi için mevcut heyete bir Gümrük Müşaviri ve bir Mali Müşavir bilirkişi atanarak ek rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiş, bilirkişiler 01/11/2021 tarihli raporlarında; “11/4/2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6455 sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 66 ncı maddesi uyarınca 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun “Yolcu beraberinde getirilen kaçak eşya” başlıklı 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca ; “Yolcuların, beyanlarına aykırı olarak üzerlerinde, eşyası arasında veya taşıma araçlarında çıkan eşyanın ticari mahiyette veya ithali veya ihracının yasak olması halinde 3 üncü madde hükümleri uygulanır.” Hükmü ve aynı Kanun”un 12 nci maddesi ile değişen 4458 Sayılı Gümrük Kanununun 235 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca; “Yolcuların, gümrük mevzuatına göre kişisel ve hediyelik eşya kapsamı dışında olup beyanlarına aykırı olarak üzerlerinde, eşyası arasında veya taşıma araçlarında çıkan ya da başkasına ait olduğu halde kendi eşyasıymış gibi gösterdikleri eşyanın gümrük vergileri, iki kat olarak alınır ve eşya sahibine teslim edilir. Gümrük vergileri ödenmediği takdirde, eşya gümrüğe terk edilmiş sayılır.” Hükümlerine ilişkin takdir yetkisi sayın mahkemeye ait olmak üzere, dava konusu eşyanın yurda ithalat yoluyla giriş yapmamış olduğu, Bu halde davalı yana ait ürünlerin gümrük mevzuatına uygun olarak ülkemize girmediğinin anlaşılabildiği, Bu çerçevede ürünlerin “paralel ithalat” yolu ile ülkemize girişinin yapıldığının kabul edilemeyeceği ve markanın tükenmesi / paralel ithalatın hukuka uygunluğu ve distribütörün sözleşme dışı 3. Kişilere sözleşmeden kaynaklanan haklarını ileri süremeyeceği ilkelerinin geçerlilik kesbetmeyeceği, davalı yanın tespit edilen minvalde gerçekleşen eylemlerinin davacı yan ile haksız rekabet teşkil eder mahiyette olduğu, Davalı yanın https://…/ şeklindeki … hesabından gerçekleştirmiş olduğu ( dosya arasında yer alan ) eski tarihli kullanımları ile dava dışı firmanın yetkili distribütörü olduğu, İstanbul şubesi olduğu izlenimi yaratarak satış yapmasının, ilgili tarihlerde dava dışı firma ile ticari bağı olduğu ve dava dışı firmanın ürünlerini satmakta olduğu dosya içerisinden anlaşılmakta olan davalı firma ile haksız rekabet teşkil edebileceği, zira her ne kadar davalı yan ( satıma konu ettiği ürünler orijinal ürünler ise ve paralel ithalat hükümlerine uygun olarak yurda sokuldu ise dahi ) … ibareli markanın … temsilcisi olduğu algısını yaratarak, dava dışı firmanın garantisi ile ürünler sattığı algısının tüketici nezdinde oluşmasına sebebiyet verebilecek kullanımlarda bulunmasının, … firmasına ait ürünleri ( o tarihlerde de) sattığı anlaşılan davacı yan ile haksız rekabet teşkil edebileceği, Davalı tarafından, yurt dışından orijinal ürün olarak alındığı iddia edilen faturalarda ki ürünlerin, açıklamasında dava konusu markaya yönelik herhangi bir ibare bulunmadığı, dava konusu markanın bulunduğu faturaların da, yurt içinde bulunan, … ünvanlı satıcıdan alındığı, bu satıcının, dava konusu markanın yetkili satıcısı olup olmadığının, dava dosyasına sunulan belgelerden anlaşılamadığı” hususlarını rapor etmişlerdir.
Davalı vekili 22/11/2021 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi ikinci ek raporun 15/04/2020 tarihli bilirkişi heyet ek raporu ile açıkça çeliştiğini, bu çelişkinin nedeni ve gerekçesinin 2.ek raporda açıklanmadığını, bilirkişi heyetinin hiçbir dayanağı olmadan dava konusu … marka ürünlerin ticari mahiyette olduğunu ve ticari amaçla getirildiğini belirttiğini, ancak müvekkilinin beyanında da açıkça belirtildiği üzere bu ürünlerin tamamını aynı anda değil kısım kısım, küçük parçalar halinde ve kendi evinde kullanmak için yurtdışından beyana tabi olmayan eşya olarak getirdiğini, davacı tarafın aksi yönde hiçbir delilinin olmadığını, dosya içeriğinde bu ürünlerin tamamının aynı anda ülkeye sokulduğuna dair hiçbir bilgi ve belge, kanıt yokken bilirkişilerin hiçbir dayanak olmadan ticari mahiyette tespiti yapmasının imkansız olduğunu, Bilirkişi Heyetinin bu eşyaların tamamının aynı anda yurda giriş yapıldığı varsayımı ile sonuca ulaştığını, müvekkilinin hiçbir zaman bu eşyaları ticari mahiyet arz edecek şekilde getirmediğini, bilirkişi heyetince dava konusu ve tespite konu olan ürünlerin müvekkil tarafından … isimli …. hesabında ikinci el niteliğinde satıldığı tarihlerde davacının tek yetkili satıcı olmadığı, çok daha sonra … markası ile anlaşma yapmış olduğu hususunun da ısrarla dikkate alınmadığını, davacı tarafın tek yetkili satıcı olduktan sonra müvekkilinin bu … hesabını kapattığını, farklı dillerde yazılı sözleşmelerin Türkçe ye çevirisinde, sıklıkla çeviri hataları yapılabildiğini ve sözleşmelerin esaslı noktalarda yanlış sonuçlar çıkabildiğini, bu nedenle sözleşmelere çeviriler arasında bir ihtilaf çıktığında yerel dilin geçerli olduğu yazıldığını, çevirisi yapılan sözleşmenin son sayfasında 14.7 maddede “Sözleşmenin yorumlanması veya çevirisi ile ilgili şüpheler ortaya çıkarsa, İTALYANCA versiyonu geçerli olacaktır.” yazdığını, bu nedenle tarafsız bir çeviri için mahkemece tayin edilecek bilirkişinin sözleşme çevirisini yapması gerektiğini, ayrıca daha önce belirttikleri gibi sözleşmenin halen geçerli olup olmadığı ve işbu sözleşme ile orjinal … ürünlerinin Türkiye de üçüncü kişilerce satılmasına engel bir husus olup olmadığının ilgili … firmasından sorulmasını talep ettiklerini, bilirkişi ek raporuna itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını, mahkeme aksi kanaatte ise yeni bilirkişiden yeni rapor alınmasını talep etmiştir.
Dava, davalının … üzerinden yaptığı satışların, haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile men’i talebine yöneliktir
6102 Sayılı TTKnın 54. Maddesi ile, haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. 55. Maddesinin 4. fıkrasında ise, iyi niyetle bağdaşmayan, haksız rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır.
Davacı haksız rekabet iddialarını distribütörlüğünü yaptığı markadan doğan haklara tecavüz fiiline dayandırmıştır. Buna göre dava dışı … ile akdedilmiş 05/04/2019 tarihli sözleşmeyi dosyaya sunmuştur. Y.11.HD.’nin 22/01/2018 tarihli, 2017/2676 esas, 2018/479 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;” tek satıcılık sözleşmesi sağlayıcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşme olup, bu sözleşme ile yapımcı ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı yüklenir. Tek satıcılık sözleşmesinde sözleşmelerin nispiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin taraflar arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira tek satıcıya bu bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır. O halde tek satıcının bu hakkını üçüncü kişilere karşı haksız rekabet yolu ile koruması ilke olarak mümkün değildir. Ayrıca tek satıcının Türkiye’de reklam, büyük masraf ve önemli emekler harcayarak pazar payını sağlaması ve markayı tanıtması da aynı malı paralel ithalat yoluyla yasal yollardan menşei ülke haricindeki başka ülkelerden ithal edip, paralel ithalatın sunduğu fiyat avantajından yararlanarak satan kişilerin haksız rekabet kuralları uyarınca men edilmesine neden teşkil etmez.”
Yukarıda anılı içtihatlarla belirlenmiş ilkeler çerçevesinde paralel ithalat yolu ile davalının usulüne uygun Türkiye’ye getirmiş olduğu “…” markasını ihtiva eden ürünlerin satışına ilişkin davacının haksız rekabet iddiası ile dava hakkı bulunmamaktadır.
Tartışılması gereken husus paralel ithalatın koşullarının oluşup oluşmadığı, davalının eyleminin hukuka uygun olup olmadığıdır.
Paralel ithalat marka hakkı sahibi tarafından veya onun izniyle bir başkası tarafından ülke dışında piyasaya sunulan markayı taşıyan özgün malların marka sahibinden izin alınmaksızın ülkeye ithal edilmesidir.
Türk hukukunda 6769 sayılı SMK’nun yürürlüğe girmesi ile ülkesel tükenme ilkesinden uluslararası tükenme ilkesine geçilmiştir. Böylelikle Türkiye’de tescil edilmiş markalı ürünlerin yurt dışından ithal edilerek piyasaya sunulması hukuki açıdan mümkün hale gelmiştir.

Paralel ithalat bir savunmadır ve bu savunmaya dayanan paralel ithalatın koşullarının var olduğunu ispat külfeti altındadır. Buna göre paralel ithalatın koşullarının oluşması için davalıya ait ürünlerin orijinal olmaları ve bu orijinal ürünleri yetkili kimselerden alınarak Türkiye’ye yasal yollardan getirmiş olmaları gerekmektedir.
Davalı kişisel ihtiyacı için usulüne uygun ve yasal yollardan getirdiği ürünleri ikinci el olarak … hesabında sattığı iddiasındadır.
Dosyaya sunulan deliller ve davalı beyanlarına göre; davalı ceza yargılaması aşamasında üç dört kez İtalya’ya gittiğini orada ürünleri satan bir firmadan evinde kullanmak maksadıyla satın aldığını ve yolcu beraberi olarak yurda getirdiğini bu nedenle gümrüğe tabi eşyası olmadığından bahisle yeşil hattan geçiş yaptığını beyan ve iddia etmiştir.
2009/15481 sayılı gümrük mevzuatına ilişkin kararın 9 nolu ekinde yer alan “yolcu beraberi kişisel eşya listesi”nde yer verilen eşyaya karşılarında belirtilen miktarlarla sınırlı olmak üzere ve kıymetlerine bakılmaksızın muafiyet tanınmaktadır. Söz konusu karar eki ek 9’daki listede ismen yer alan eşya haricinde kalan toplam gerçek kıymeti 430 Euro’yu geçmeyen ve yolcu beraberinde getirilen eşyaya ise ticari miktar ve mahiyet arz etmemek ve kişisel ve ailevi kullanıma mahsus olmak şartlarının sağlanması halinde muafiyet tanınmaktadır. Yolcuların yolcu salonlarında yeşil hattan geçmeleri “gümrüğe tabi eşyam yoktur” hükmündedir. Davalının yapmış olduğu savunmalar karşısında yurda giriş yaparken “gümrüğe tabi eşyam yoktur” hükmünde olan yeşil hattan geçiş yapmış olduğu, bu geçişi ile beraberinde getirmiş olduğu dava konusu eşyaların kişisel ve yolcu eşyası olduğu ve liste kapsamı dışında olsa dahi değerinin 430 Euro’yu geçmediğinin kabulü yönünde beyan yapmış sayıldığı, buna mukabil gümrük idaresi ile gümrük bilirkişisi tarafından söz konusu eşyaların ticari mahiyette olduğu yöndeki tespitlerin bu beyanı doğrulayan mahiyette olmadığı, davalının “gümrüğe tabi eşyam vardır” hükmünde olan kırmızı hattan geçiş yapmak suretiyle beraberinde getirmiş olduğu dava konusu eşyalara ilişkin olarak gümrük idaresinde 1.500 Euro değeri üzerinde beyan etmek istediği ticari mahiyette eşyalarının bulunduğu yönünde beyanda bulunulduğuna ve bu beyana ilişkin ithalat rejimi kararı uyarınca ithalat vergilerinin ödenmek suretiyle eşyanın serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulduğuna dair herhangi bir delil sunulamadığı bu yönde davalı tarafça dosyaya sunulan Erenköy Gümrük Müdürlüğü’nce davalı adına tescilli 31/05/2019 tarih ve …. sayılı EXW teslim şeklinde 5.000 Euro değerinde serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile eki olarak ibraz edilmiş olan 02/04/2019 tarih ve a/17 nolu faturanın tetkikinde dava konusu eşyaların ürün kodları ile gümrük idaresince tespit edilmiş olan eşyaların ürün kodlarının eşleşmediği, aynı zamanda mezkur fatura numarası ile serbest dolaşıma giriş beyannamesinin 44 nolu kutusunda beyan edilmiş olan fatura numaralarının da eşleşmediği dolayısıyla davalı vekili tarafından dosyaya sunulan beyannamenin dava konusu eşyanın ithalat yoluyla yurda giriş yapmış olduğuna delalet etmediği, bu çerçevede dava konusu ürünlerin paralel ithalat yolu ile ülkemize girişinin yapıldığının kabul edilemeyeceği ve paralel ithalatın hukuka uygunluğu ve distribütörün sözleşme dışı üçüncü kişilere sözleşmeden kaynaklanan haklarını ileri süremeyeceği ilkelerinin somut olayda geçerli olmayacağı, davalının “…” markalı ürünleri internet üzerinde satışının davacıya karşı haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı yanca söz konusu eşyaların birden fazla seferde küçük miktarlar halinde ve kişisel ihtiyaç için getirildiği iddia edilmiş ise de; ele geçirilen eşya adedinin fazlalığı, …. hesabındaki satış ve görüşme ekran görüntülerinde kişisel ihtiyaçtan çok satışın daha profosyonel bir şekilde yapılması, davalı hakkında aynı fiilden kaynaklı açılan ceza yargılamasında Bakırköy …Asliye Ceza Mahkemesi’nin .. esas, … sayılı karar ile davalı …’ın üzerine atılı “eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokmak, ithal etmek” şeklindeki 5607 sayılı yasaya muhalefet suçunun sabit olduğundan mahkumiyetine karar verildiği ve bu kararın 22/06/2020 tarihinde kesinleştiği söz konusu mahkumiyet kararının ve söz konusu dosyaya sunulan tüm delillerin ve bilirkişi raporlarının hep birlikte değerlendirilmesi sonucunda davalının yurt dışından gümrük mevzuatına aykırı bir şekilde davacının distribütörü olduğu markanın ürünlerini Türkiye’ye getirerek ticaretini yapmak suretiyle haksız rekabette bulunduğu bu itibarla davacının davasının kabulüne karar vermek gerektiği hukuki kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar davacı vekili 19/11/2021 tarihli dilekçesi ile ve duruşmadaki beyanlarında; mahkememizce davalıya ait www…com/… adresine erişiminin tedbiren durdurulmasına karar verildikten sonra davalının aynı eylemlerini bu defa www…. ve www…. adreslerinden devam ettirdiği bu nedenle söz konusu adreslere de erişim engeli verilmesi talebinde bulunmuş ise de mahkememizce yalnızca dava tarihine kadar olan haksız fiillerin yargılama konusu yapılabileceği, bu tarihten sonra gerçekleşen haksız fiillere ilişkin yeni dava açılması gerektiği ve hem davacının hem de mahkememizin dava dilekçesindeki netice-i taleple bağlı olduğu anlaşıldığından söz konusu taleplerin kabulü cihetine gidilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KABULÜ ile;
-Davalının, davacıya yönelik haksız rekabetinin tespiti ile, bu haksız rekabetin men’ine,
-https://www…. adresine erişimin engellenmesine,
2-Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı, 4.000,00 TL bilirkişi ücreti, 549,75 TL posta/tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.638,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/12/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸