Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/90 E. 2023/439 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/90 Esas
KARAR NO : 2023/439

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/01/2023
KARAR TARİHİ : 05/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/05/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı …’in yetkilisi olduğu … asansör … firması tarafından, 17.11.22 tarihinde müvekkil şirket bünyesindeki asonsöre ilişkin ”periyodik muayene” yapılmış olduğunu, bahse konu muayene sonucu davalıya ait … asansör firması çalışanları tarafından rapor hazırlandığını, ilgili raporda yapılacak modernizasyon işlerine ve ilgili işlere iliskin teklif formunun davalıya ait …. asansör firması tarafından hazırlanarak 17.11.2022 tarihinde müvekkili şirketin çalışanına gönderildiğini, iş bu teklifte ”asansörün makina bakımı, makina halat degisimi, katlara çağır gönder kumanda sistemi, makina fren balata degisimi, motor bakımı hizmetlerinin” alacaklı tarafından yerine getirileceği, iş bu hizmetler ve isçilik ücreti olarak sözleşmenin imza edildiği tarihte 20.000 TL, iş bitiminde ise 18.200 TL olmak üzere toplam 38.200 TL+KDV (EK-2) bedelin müvekkili tarafından, davalıya ödeneceğinin belirlendiğini, müvekkili tarafından 20.000 TL olan ön ödemenin davalıya gerçekleştirildiğini, ancak bahse konu sözleşme ve teklif formunda kararlaştırılan hiçbir hizmetin davalı tarafça yerine getirilmediğini, davalı tarafından, müvekkil,ne taahhüt edilen hizmetlerin hiçbir şekillde yerine getirilmemesi nedeniyle bahse konu sözleşmeyi feshettiklerini ve ödenen 20.000,00 TL bedelin iadesi talebiyle birlikte 19.11.2022 tarihli faturaya itirazlarını içeren ihtarnamenin davalıya gönderildiğini, davalı tarafından 01.12.2022 tarihinde, 24.11.2022 tarihli ihtarnameye cevap verildiğini, davalı tarafın cevaben dava konusu bedeli iade etmeyeceklerini ve kendilerinin alacaklı olduklarını bildirdiğini, akabinde müvekkili aleyhine davalı tarafça İstanbul ….İcra Müdürlüğünün ….esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olduğunu, iş bu takibe yasal süresi içerisinde itiraz ettiklerini, müvekkilinin davalıya hiçbir borcu olmadığını aksine davalının sebepsiz zenginleştiğini, izah edilen nedenlerle davanın kabulünü, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile, 20.000 TL’nin, davalının temerrüte düştüğü tarihten itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz miktarı ile birlikte tahsili ile iadesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında davacıya ait iş yerinde asansör modernizasyon işlemi için 17.11.2022 tarihinde görüşmeye yapıldığını, davacı tarafından bildirilen adrese gidilerek hizmet konusu asansörün incelendiğini ve keşif yapıldığını, akabinde sorunun tespit edildiğini ve yapılacak işler kapsamında fiyat çalışması yapılarak teklif formunun davacıya gönderildiğini, davacının kabulü ile tarafların anlaştığını, sözleşme gereği işe başlamak üzere peşin 20.000,00-TL davacı tarafından davalı müvekkiline banka kanalı ile gönderildiğini, akabinde davalı müvekkili tarafından gerekli malzemelerin satın alınarak ve ilgili diğer işlemlerin gerçekleştirilerek 19.11.2022 tarihinde sözleşme konusu bakım onarım işlemlerinin tamamlandığını, sözleşme gereği yapması gereken iş ve işlemleri yerine getiren müvekkilinin son olarak faturasını tanzim ederek davacıya gönderdiğini, buna rağmen davacı tarafından sözleşme gereği işin sonunda davalı müvekkile ödenmesi gereken 18.200,00-TL+KDV bedelinin ödenmediğini, davalı müvekkili tarafından bunun üzerine davacı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden 13.12.2022 tarihinde davacının bakiye borcunun tahsili için icra takibi başlatıldığını, ancak sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirilmesine ve sözleşme uygun olarak asansör teslim edilmesine rağmen davacı tarafça borca itiraz edildiğini, bu bağlamda, davalı müvekkili tarafından sözleşmeden kaynaklanan edim yerine getirilmesine karşın bedelin iadesine ilişkin davacı tarafın taleplerin haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı müvekkili tarafından sözleşmeden kaynaklanan edimler yerine getirilmesine karşın davacı tarafından ödeme borcu yerine getirilmeyerek temerrüde düşüldüğünü, açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu iddiasıyla sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir. davacıya ait iş yerinde meydana gelen hasarda davalı şirketin kusurlu ve sorumlu olduğu iddiası ile zararın belirlenmesi ve tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların ticari sicil kayıtları, esnaf odası kayıtları, vergi dairesi kayıtları, celp edilmiş, taraf delilleri toplanmıştır.
Davalı tarafın gerçek kişi olması ve dosyada mevcut müzekkere cevapları nedeniyle öncelikle dava şartları yönünden görev hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre görev hususunun belirlenmesinde bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 vd. maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan, iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosyada mevcut Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün müzekkere cevabı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ve Esnaf ve Sanatkarlar Odası müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere; davalı gerçek kişinin işletme hesabına göre defter tuttuğu, Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinde yer alan hadleri geçmediği, İstanbul Elektrik Teknisyenleri Esnaf ve Sanatkarlar Odası’nda esnaf kaydının bulunduğu, dolayısıyla esnaf sınırını aşmadığı görülmektedir.
Yukarıda da ayrıntılarına yer verildiği üzere bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması gerekmektedir. Dosya mevcut vergi dairesine kayıtlarına göre davalı tarafın yukarıda açıklanan nedenlerle işletme hesabına göre defter tuttuğu ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinde yer alan hadleri aşmadığı sabit olduğundan tacir olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Buna göre dava konusu uyuşmazlık mutlak veya nisbi ticari dava niteliğinde olmadığından ve haksız fiil hükümlerinden kaynaklandığından Mahkememizin görev alanına girmemektedir. Uyuşmazlığın ticari dava olmaması nedeniyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi bu davanın yargılamasını yapmakta görevli olduğundan, HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın davaya bakmaya mahkememiz görevli olmadığından HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle Usulden Reddine,
2-6100 s. HMK’nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulduğu takdirde işbu dava dosyasının görevli ve yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-6100 s. HMK’ nun HMK’ nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulmadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 s. HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri, vekalet ücreti ve harcın görevli mahkemece karar altına alınmasına,
5-6100 s. HMK’ nun 333/1. maddesi gereğince işbu kararın kesinleşmesinden sonra gider avansından artan kısmının davacılara iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenecek olan istinaf yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/05/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır