Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/579 E. 2023/673 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/579 Esas
KARAR NO : 2023/673

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2023
KARAR TARİHİ : 20/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin, …. plaka sayılı, … şasi numaralı aracın satın alınmasıyla ilgili olarak davalı … ile görüşmüş ve … marka, … tipi, … model, … cins Dizel yakıt aracın satışı hususunda anlaşmaya vardıklarını ve Bakırköy …. Noteliği’nden sadır … yevmiye numaralı, 02.01.2023 tarihli işlem ve yine Bakırköy …. Noterliği’nden sadır … yevmiye numaralı, 02.01.2023 tarihli satış sözleşmesi ile araç devri sağlandığını, mezkur aracın güncel plakasının … olarak değiştirilebilmesi için araç, … tarafından öncelikle müvekkil şirketin müdürler kurulu başkanı olan ….’a, aynı gün ve hatta aynı noterde …. tarafından da müvekkil şirkete devredildiğini, eş deyişle aracın gerçek satıcısı …, alıcısı da müvekkil şirket olduğunu, davaya konu aracın satın alınmasından önce detaylı ekspertiz yapılmış fakat herhangi bir ciddi sorun görülmediğini, bunun üzerine aracın satın alınmasında mutabık kalındığını ancak satıştan belli bir süre sonra araç önce hararet yapmaya başladığını, devamında da ciddi teknik arıza ve hatalar oluşmaya başladığını, bunun üzerine müvekkil aracın onarılması için yetkili servise götürüldüğünü, burada aracın radyatörünün orijinal olmadığı ve tamamen hasarlı olduğunu, adeta delik deşik olduğunu, motor mekaniğinde radyatördeki arıza nedeniyle de ciddi hasar oluştuğunu, motorun değiştirilmesinin gerekebileceği öğrenildiğini, Bakırköy …. Sulh Hukuk mahkemesinde derdest … Değişik iş sayılı dosya kapsamında araç üzerinde yapılan inceleme üzerine bilirkişi raporu tanzim edildiğini, işbu raporda davaya konu araçta bulunan ayıbın gizli ayıp niteliğini haiz olduğunu, müvekkilinin ise yalnızca onarım bedeli olarak 890.000,00 TL zararının mevcut olduğunun açıkça tespit edilmiş olduğunu beyanla açılan davanın kabulü ile şimdilik kısmi alacak olarak 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanarak davacı müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, davacı tarafın davalı taraf ve dava dışı 3. Kişiden satın aldığını belirttiği …. marka, … tipi, …. model, …. Sedan cinsindeki araçta gizli ayıpların bulunduğu iddiası ile tazminat istemine ilişkindir.
-Mahkememizce esnaf odası kayıtları, vergi dairesi kayıtları celp edilerek dosya içerisinde alınmıştır.
-Davalı tarafın gerçek kişi olması ve dosyada mevcut müzekkere cevapları nedeniyle öncelikle dava şartları yönünden görev hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre görev hususunun belirlenmesinde bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 vd. maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
– T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
– 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
– 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan, iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
-Dosyada mevcut Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere; davalı gerçek kişinin işletme gerçek usulde ticari kazanç mükellefi olduğu ve fakat Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmadığının bildirildiği görülmektedir.
-Yukarıda da ayrıntılarına yer verildiği üzere bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması gerekmektedir. Dosya mevcut vergi dairesine kayıtlarına göre davacı tarafın yukarıda açıklanan nedenlerle gerçek usulde ticari kazanç mükellefiyeti bulunduğu ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinde yer alan hadleri aşmadığından tacir olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
-Dava konusu aracın ise ticari araç niteliğinin bulunmadığı hususi kullanıma yönelik tescil kaydının bulunmadığı görülmektedir.
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
-Buna göre dava konusu uyuşmazlık mutlak veya nisbi ticari dava niteliğinde olmadığından, uyuşmazlık Mahkememizin görev alanına girmemektedir. Uyuşmazlığın ticari dava olmaması nedeniyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi bu davanın yargılamasını yapmakta görevli olduğundan, HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın davaya bakmaya mahkememiz görevli olmadığından HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle Usulden Reddine,
2-6100 s. HMK’nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulduğu takdirde işbu dava dosyasının görevli ve yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-6100 s. HMK’ nun HMK’ nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulmadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-6100 s. HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri, vekalet ücreti ve harcın görevli mahkemece karar altına alınmasına,
5-6100 s. HMK’ nun 333/1. maddesi gereğince işbu kararın kesinleşmesinden sonra gider avansından artan kısmının davacılara iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenecek olan istinaf yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verildi. 20/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır