Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/486 Esas
KARAR NO : 2023/465
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 25/01/2023
KARAR TARİHİ : 10/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili iş bu dosyanın tefrik edildiği mahkememizin …. Esas sayılı dosyasına vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 25.05.2000 tarihinde kurulmuş olduğunu, çikolata makineleri ve hatlarının tasarımı, üretimi ve anahtar teslim otomatik çikolata tesislerinin kurulumu alanlarında yurt içi ve yurt dışında hizmet verdiğini, müvekkili şirketinin üretim portföyünde; teknolojik özellikli tam otomatik, çevre koruma bilincine sahip ergonomik tasarımlı, pudra şekeri değirmeni, yağ eritme ve stok tankları, karıştırıcılar bilyalı değirmenler, fındık – susam değirmeni, konç, temperleme ve paketleme makineleri bulunduğunu, bu makinelerin yanı sıra müvekkili şirketin değişik kapasitelerde çikolata kreması hatları, çift ve tek dolgulu, fındıklı çikolata dolum hatları, çikolata kabuk ve kaplama hatları üretimi yaptığını ve anahtar teslimi tesislerin kurulumunu gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin …, … ve … sertifikaları kapsamında birim fiyatları oldukça yüksek, nitelikli makine üretimi yaptığını, müvekkili şirketin sektörde 23 yıllık bir ticari geçmişi ve deneyimi bulunduğunu ve bunun sonucunda da başta ülkemizin büyük çikolata üreticilerinden …’in bünyesindeki şirketler olmak üzere, ülkemizdeki bir çok çikolata üreticisine, makine ve üretim bandı satışı yaptığını, müvekkili şirketin alanında önde gelen çikolata makineleri üreticilerinden biri olduğunu ekte sunduğu müvekkili şirketin Türkiye’deki müşterileri ve referans listesinden de açıkça görüleceğini, davalı şahıslar, müvekkili şirketin eski çalışanları olduğunu, davalı … 2014 yılına kadar davalı …. ise 2022 yılına kadar müvekkili şirkette çalıştığını, ….’un şirketi kurduğunu davalı …. ise müvekkili şirketten kurulan şirkete transfer edildiğini, davalı olan şirket …. ise davalı…. tarafından kurulmuş bir şirket olduğunu, davalılar TTK m. 54 ve devamında belirtilen dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı şekillerde ekonomik rekabetin kötüye kullanılması suretiyle müvekkili şirkete karşı haksız rekabet eylemlerinde bulunduğunu, bilindiği üzere başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma özellikle de başka bir işletmeye ait ürünlerin alenen taklit edilmesi ve işletmenin çalışanlarının transfer edilmesinin haksız rekabet teşkil ettiği izahtan vareste olduğunu, haksız rekabet teşkil eden fiilleri gerçekleştiren tüm kişi ve kurumlara karşı zarar görmüş veya zarar görme tehlikesi altında bulunan kişiler tarafından haksız rekabete dayalı davalar açılabileceğini, genellikle dava yöneltilen kişiler çoğunlukla davacının rakipleri ve/veya ilgili piyasada rakip olma çabası içine girmiş şahıs ya da tüzel kişilikler olduğunu, müvekkili şirketin yukarıda detaylıca açıklandığı üzere birçok sanayi ürünü üretmekle birlikte aynı zamanda çikolata üretim sanayisinde fazlaca kullanılan, teknik ve önemli özellikleri olan bu sebeple de çok yüksek bedellere satışı yapılan; …. …., … …, … isimli makineleri de uzun zamandır ürettiğini, müvekkili şirketin iş bu ürünleri neredeyse 2005 tarihinden beri sektöründeki öncü şirketlerden biri olarak üretip ülkemizdeki ve dünyadaki önemli firmalara sattığını, söz konusu makinelerin yüksek bedelli, teknik ve önemli makineler olduğu ve müvekkili şirketçe uzun zamandır üretilip satışlarının yapıldığı ekte sunduğu faturalardan ve söz konusu makinelerin broşürlerinden açıkça görüleceğini, davalılardan…., 22.06.2011 tarihinde müvekkili şirketin bünyesinde “makine mühendisi” olarak çalışmaya başladığını ve 15.09.2014 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığını, davalı…. müvekkili şirketin bünyesinde müvekkili şirketin ürünlerinin ve bilhassa makinaların imalatı ve teknik özelliklerinin detaylarıyla ilgili işlerde istihdam edildiğini, müvekkili şirket tarafından proje geliştirmeleri yapılan ve endüstriyel tasarımların teknik özelliklerine, ayrıntılarına vakıf olan davalı ayrıca müvekkili şirketin ticaret sırlarına ve müşteri portföylerine de vakıf olduğunu, davalılardan …. Makina Ve Mühendislik Ticaret Ltd. Şti. ise müvekkili şirkette makine mühendisi olarak çalışmış olan davalı…. tarafından 10.03.2021 tarihinde tescil edilmek suretiyle müvekkili şirket ile aynı faaliyet konusunda kurulmuş bir şirket olduğunu, İstanbul Ticaret Odası kayıtları incelendiğinde davalı….’un …. ünvanıyla kurulan şirketin tek hissedarı ve temsilcisinin kendisi olduğu anlaşıldığını, …’un kurucusu ve temsilcisi olduğu …. Makina Ve Mühendislik Ticaret Ltd. Şti. esas sözleşmesinde de yer aldığı üzere, “her türlü sanayi ve iş makinaları, cihazları ile bunlara ait yedek parçaları, teçhizat ve ekipmanlarının mühendisliğini, tasarımını, üretimini, alımını, satımını, pazarlamasını, ithalatını, ihracatını ve dahili ticaretini yapmak” amacıyla kurulduğunu, davalı ….’nın her türlü sanayi ve iş makineları üretimi, alımı ve satımı olarak belirttiği sanayi ürünleri davalı şirket İnternet sitesinden de anlaşıldığı üzere, sadece çikolata üretim sanayisinde kullanılan ürün ve makineler olduğunu, davalılardan …. ise 25.01.2008 tarihinde müvekkili şirket bünyesinde “teknisyen imalat müdürü” olarak çalışmaya başladığını ve iş tanımı dolayısıyla bilhassa makinaların imalatı ve teknik özelliklerinin detaylarıyla ilgili işlerde istihdam edildiğini, davalı …. 14.02.2022 tarihine kadar 14 sene çalışmış olmasından da dolayı müvekkili şirketin ürün ve makineleri ile ilgili detayların yanında müvekkili şirketin ticari sırlarına da vakıf olduğunu, davalı …. geçerli bir mazereti olmadan devamsızlık yapmış olmasından dolayı 14.02.2022 tarihinde müvekkili şirket tarafından iş akdi haklı nedenle feshedildiğini, davalılar…. ve …. çalıştıkları süre boyunca müvekkili şirket tarafından proje geliştirmeleri yapılan ve marka tescilleri alınan endüstriyel tasarımların ve makinelerin doğal olarak teknik özellikleri ve ayrıntıları ile iç içe çalışıp bunun yanında müvekkili şirketin meslek, ürün sırları ve özellikle müşteri portföylerine de vakıf olduğunu, davalı…., …. Makina Ve Mühendislik Ticaret Ltd. Şti.’yi kurduktan sonra müvekkili şirkette iş arkadaşı olduğu diğer davalı ….’i, müvekkili şirketten ayrıldıktan hemen sonra …. bünyesine kattığını, bu husus müvekkili şirket tarafından sonradan …. isimli kariyer platformunda görüldüğünü, davalı…. tarafından kurulan diğer davalı …., müvekkili şirketin eski çalışanı ….’i de bünyesine katarak şirket faaliyetlerine başlamış ve ilk iş olarak müvekkili şirketteki çalışmaları sırasında bilgilerine vakıf oldukları müvekkilinin mesleki ve ticari sırlarını kullanarak “…. ” “…” ” …” isimli alenen müvekkili şirketin ürünlerinin taklitleri olan makineleri satışa sunduğunu, söz konusu davalı şirket ürünleri müvekkili şirketçe yukarıda belirtildiği üzere üretilen ve satımı yapılan … …., …, …. isimli ekte broşürleri ve faturaları Sayın Mahkememize sunulan makinelerin birebir kopyası olup bu husus sonradan müvekkili şirketçe davalı …. şirketinin internet sitesinden anlaşıldığını, müvekkili şirketin yıllardır üretip sattığı söz konusu makineler ile neredeyse aynı olan davalı şirketin ürettiği ve satışa sunduğu internet sitesinde de açıkça gösterilen makineler, taraflarından noter aracılığıyla tespit ettirildiğini, davalılar, müvekkili şirketin bünyesinde yıllarca üretilen ve piyasaya sunulan; … …., …. …., … isimli ürünleri birebir taklit ederek ve isimlerini bile neredeyse değiştirmeden …. Şirketi bünyesinde ” ….” “….” “….” isimleriyle piyasaya sunduklarını, söz konusu ürünler müvekkili şirketçe yıllardır üretilmekte ve ürün pazarında müvekkili şirketin üretimindeki ürünler yukarıda da açıklandığı üzere oldukça büyük yer kapladığını, müvekkili şirketin neredeyse 23 yıldır alanında önde gelen firmalardan biri olduğunu ve bu nedenle davalılar eski çalışanı oldukları müvekkili şirketin piyasadaki tanınmışlığını kötüniyetli şekilde kullandıklarını, …., müvekkili şirketin bünyesinde çalışırken öğrendiği teknik bilgiler ve özellikle ticari sırları kullanarak …. isimli şirketi kurduğunu, sonrasında müvekkili şirketin bünyesinde neredeyse 14 yıldır çalışan ….’i de kurduğu şirkete transfer ederek ….’in müvekkili şirketin çalışanıyken öğrendiği bütün ticari sır ve ürün detaylarını kullanarak müvekkili şirketin ürünlerinin birebir kopyasını ürettiğini ve satışa sunduğunu, müvekkili şirketin …. …., …. …., … isimli ürünleri uzun zamandır üretip sattığı geçmişten günümüze gelen çeşitli fatura örnekleri ve broşürlerle sabit olduğunu, davalı şirket tarafından üretilen ” ….” “….” “….” isimli ürünlerin ise müvekkili şirketin ürünlerinin resmen taklidi olduğu izahtan vareste olduğunu, müvekkili şirketin, kendi piyasasında fazlasıyla tanınmış uzun yıllardır çikolata sanayisine ilişkin ürünleri üretip satan ve aynı zamanda sanayi makinelerinin ve tasarımların ar-ge ve proje geliştirme çalışmalarına yıllardır devam eden saygın bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin; …. …., …. …., … isimli ürünleri neredeyse 16 yıl boyunca müvekkili şirkette üretilip satıldığı gibi söz konusu ürünlerin, proje ve AR-GE çalışmaları yıllardır yapılmaya devam edildiğini, nitekim müvekkili şirket tarafından üretilen ….isimli çikolata temperleme makinesinin yıllardır süregelen prototip geliştirme ve AR-GE çalışmları 2013 tarihinde başarıyla tamamlanmış olduğunu, bu husus KOSGEB’den tarafına gönderilen 04.11.2013 tarihli değerlendirme kurulu kararıyla da sabit olduğunu, davalıların müvekkili şirketteki görev tanımları gereğince söz konusu AR-GE ve proje çalışmalarının içinde oldukları söz konusu makinelere ilişkin ürün sırlarına direkt şahit oldukları izahtan vareste olduğunu, davalıların, müvekkili şirketteki çalışmaları esnasında yapılan iş konusunda genel bir bilgi ve birikim kazanacakları gibi bu genelin dışında özel olarak müvekkili şirketin ticari sır kapsamında olan müşteri portföyüne, kar marjlarına ve fiyat politikalarına dair bilgilere de sahip oldukları kuşkusuz olduğunu, davalılar ise bu sır ve birikimleri kendilerine ticari çıkar sağlamak ve müvekkilini zarara uğratmak maksatıyla kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak kendi makinelerinin üretiminde kullanmış ve halen kullanmakta olduklarını, bu hususlar yargılama sırasında dinlenecek olan tanık beyanlarıyla, teknik incelemelerle ve tarafların defter ve belgeleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle subuta ereceğini, böylece aynı zamanda üstün hak sahibi olan müvekkili şirket nezdinde ciddi kar kayıplarına yol açan davalılar TTK m.54 ve devamı hükümlerde düzenlenmiş olan haksız rekabet içerisinde bulundukları açıkça ortada olmakla birlikte bu husustaki tazminat ve diğer taleplerini saklı tuttuklarını, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri açıkça ortada olmasına rağmen bu eylemlerine son vermedikleri gibi müvekkili şirkette çalışmakta olan başkaca personelleri de kötüniyetli şekilde transfer ettiklerini, zira müvekkili şirketin bünyesinde çalışmakta iken müvekkili şirketten ayrılan dava dışı ; …. T.C …, …. T.C …, …. T.C …, …. T.C … isimli şahıslar, müvekkili şirketin piyasadan aldığı duyumlara göre davalı şirket bünyesinde çalışmaya başladıklarını, bu husus …. Makina Ve Mühendislik Ticaret Ltd. Şti.’nin sigorta kayıtlarından anlaşılacağını, görüldüğü üzere, davalı firma halen müvekkili şirket aleyhine iş ve eylemlerde bulunmaya son sürat devam ettiğini, davalılar …. ve…. ile müvekkili şirket arasında gizlilik sözleşmesi akdedildiğini, ancak davalılar kanundan ve işbu sözleşmeden doğan sadakat yükümlülüklerini yerine getirmedikleri gibi müvekkili şirkete karşı haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunduklarını, bu husustaki dava ve diğer taleplerini de ayrıca saklı tuttuklarını, davalılar müvekkili şirketin portföyünü, teknik kalitedeki yüksek bedelli ürünlerini basiretli bir tacir gibi davranmayarak iyiniyet kurallarına aykırı bir şekilde taklit etmekte ve kendi portföylerine katmak suretiyle haksız rekabet teşkil eden pek çok eylemde bulundukları gibi müvekkilinin diğer çalışanlarını da transfer etmek suretiyle bu eylemlerine devam ettiğini, yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların müvekkili şirkete karşı haksız rekabet içerisinde bulundukları ve müvekkili şirketin pazar payını azalttıklarını, yargılama sırasında toplanacak delillerle desteklenecek olan bu açıklamalar göstermektedir ki, davalıların eylemleri haksız rekabet teşkil etmekte ve müvekkilinin aktifinde büyük eksikliklere yol açtığını, anılan nedenle, haksız rekabetin tespitini, men’ini ve ref’ini isteme zorunluluğu doğduğu beyanla; açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; öncelikle müvekkilinin zararının artmasını önlemek için ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, haksız rekabet teşkil eden vaki tecavüz nedeniyle dava konusu çikolata üretim makinalarının üretimi, piyasaya sürülmesi ve her ne şekilde olursa olsun ticari şekilde kullanımına son verilmesi ve üretimde kullanılan tüm araç ve ekipmanlara el konulmasına ve davalı şirkete bildirilmesine, fazlaya dair diğer dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, davalıların TTK madde 54 ve 55 vd hükümler anlamında haksız rekabet teşkil eden fiillerin tespiti ve akabinde ref ve men’ine, gideri davalıdan alınmak üzere, kesinleşecek olan hükmün gazetede ilanına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı…. vekili iş bu dosyanın tefrik edildiği mahkememizin ….Esas sayılı dosyasına vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili….’un davacı şirkette 2011-2014 yılları arasında makine mühendisi olarak, 2014-2021 yılları arasında ise …. Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de yatırım yöneticisi olarak çalışmış ve üst düzey projelere liderlik etmiş olduğunu, …. markasına ait olan … … iştiraki olduğunu, …, …., …. gibi ulusal ve uluslararası markaların ana kakao ve çikolata tedarikçisi olup, Türkiye’nin en büyük çikolata üreticisi olduğunu, aynı zamanda Avrupa’nın en büyük ilk 5 çikolata üreticisinden biri olduğunu, müvekkili….’un ….’daki çalışma süresi boyunca; … ve … (Alman) çikolata üretim tesisi projelendirilmesi ve kurulumu, damla ve pul tipi çikolata üretim tesisi projelendirilmesi ve kurulumu, Belçika da (….) …. projesi, Fildişi sahili (….) kakao çekirdeği kavurma, kakao likörü, kakao yağı, …. projesi, Türkiye de günde 400 ton çikolata üretimi yapabilecek (Kakao çekirdeğinden başlayan ve sıvı çikolata ürününe kadar olan proses) … projesi, yeni toz kakao tesisi tasarımı, imalatı,…..projesi, kakao çekirdeği eleme tesisi projelendirilmesi ve kurulumu, kakao çekirdeği kavurma projesi ve kurulumu, kakao likörü alkalizasyon makinesi tasarımı, imalatı ve kurulumu, çift etkili dünyanın en efektif …. tasarımı, imalatı ve kurulumu, yüzey sıyırıcı fındıklı kakao kreması (yüksek tonaj 2.5 ton saat) çikolata temperleme makinesi tasarımı, imalatı ve kurulumu, Türkiye’de ilk defa 250 mikron ve 20 ton saatlik otomatik çikolata eleme makinası projelendirilmesi, imalatı ve kurulumu, Türkiye’de ilk defa kakao yağı pres potlarının tasarımı, imalatı ve kurulumu, irili ufaklı yaklaşık 250 yatırımın projelendirilmesi imalatı ve devreye alınması, ayrıca; ….. (Amerikan menşei) firmasının gıda güvenliğine uygun fabrika tasarımı ve kurulum eğitimi, (… ) …. firması (…. makinesini icad eden firma) fabrika ziyareti ve iş süreçleri geliştirme çalışmaları, … (Alman Menşei) fabrika ziyareti 5 li çikolata silindir prosesi iş süreçleri geliştirme çalışmaları, …. (Alman Menşei) Kakao tozu öğütme makinesi iş süreçleri geliştirme çalışmaları, (Dünyada ….yapan firma eski adı ….) …. çikolata üretim tesisi ziyareti ve iş süreçleri geliştirme çalışmaları, (Dünyanın en büyük ilk 3 çikolata üreticisi) ….(Alman Menşei) rulman yataklama simülatör … eğitimi, …. (Alman Menşei) Pnömatik ekipmanlar ve devreleri eğitimi, …. (Alman Menşei) Kayış kasnak mekanizmaları simülasyon eğitimi, CAP 6.0 Tekyaz ileri seviye 3D makine tasarımı ….. eğitimi gibi görevlerde bulunmuş, gerekli eğitimleri almış ve bu projelere katkı sağlamış olduğunu, ….’daki yedi yıllık çalışmasında gerek öncülük ettiği projeler gerekse de yurt içerisinde ve dışarısında katıldığı sertifikalı eğitimler ile makine üretimi alanında deneyim kazanmış olduğunu, davacının…. sonrasında 10.03.2021 tarihinde …. Makina ve Mühendislik Ticaret Limited Şirketini kurarak çikolata, unlu mamuller ve şekerleme sektörü başta olmak üzere gıda üretimi yapan işletmelerin makine ve ekipman ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hizmetlerde bulunmaya başlamış olduğunu, davalı müvekkilinin şirket piyasadaki birçok öncü firmaya teklifler vermeye devam etmekte olup iş birliği sayısı her geçen gün artmakta olduğunu, ekte de …. Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den müvekkili davalı….’a gönderilen bir teşekkür maili bulunduğunu, davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacı şirketin haksız ve mesnetsiz iddialar ile sırf müvekkilinin sektörde ilerlemiş ve adını duyurmaya başlamış olmasından ötürü rahatsızlık vermek amacıyla açmış olduğu tespit davasında davacı şirketin bu davayı açmaktan hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamakta olduğunu, eda niteliğindeki önleme ve sonuçların ortadan kaldırılmasına ilişkin talepler için harç ödenmemiş olduğunu, davacı tarafın toplam üç talebi bulunduğunu, tespit ile birlikte aynı zamanda haksız rekabetin önlenmesini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını talep etmekte olduğunu, bu haksız taleplerin hepsinin birbirinden farklı talepler olduğunu ve bunlardan son ikisi içinde bir tespit tartışmasını teorik olarak barındırmakta olduğunu, bu taleplerin bir arada ileri sürüldüğü durumların bir dava yığılması olduğu ve her bir talep için de davanın sonucunda vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirten Yargıtay kararındaki değerlendirmelerin önemli olduğunu, bu sebeple haksız rekabetin önlemesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin talepler tespitten farklı olarak eda niteliğinde davalar olduğunu, bu halde davacının bir dava değeri belirterek harç ödemesi ve dava değeri belirtmesi zorunlu olduğundan ödenmeyen harçlar bakımından davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkillerinden….’un davalı sıfatı bulunmadığını, dava dilekçesinde bakıldığında müvekkili….’un diğer müvekkili …. Makine ve Mühendislik Ltd. Şti.’nin kurucusu ve yöneticisi olarak dava edildiğinin görülmekte olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte gerçek kişi müvekkilinin gizlilik yükümlülüğüne aykırı davrandığına ilişkin hukuka aykırı iddianın bir iş sözleşmesinde yer aldığı düşünülürse Asliye Ticaret Mahkemesi önünde ileri sürülmesinin zaten mümkün olmadığını, bu durumda gerçek kişi müvekkili aleyhine TTK anlamında tüzel kişi şirketten farklı olarak hangi davranışın iddia edildiğinin dava dilekçesinden anlaşılmamakta olduğunu müvekkili….’un iş sözleşmesini ihlal ettiği iddiası açısından ise bu iddianın sözleşme sona ermiş olsa bile İş Mahkemelerinde görülmesi gerektiği hususunun açık olduğunu, kendisinin davalı şirketin yöneticisi olduğunu ve TTK anlamında herhangi bir haksız rekabet fiilini kendi adına ve hesabına işlediğinin iddia dahi edilmediğini bu nedenle de müvekkili….’un taraf sıfatı bulunmadığından işbu haksız davanın husumet yokluğu sebebiyle usulden reddi gerektiğini, tespit davasını aşan talepler bakımından arabuluculuk yoluna başvurulmamış olduğunu, bu sebeple davanın dava şartı eksikliğinden usulden reddi gerektiğini, müvekkillerine hangi surette haksız rekabet teşkil eden bir davranış izafe edilmekte olduğunun söz konusu dava dilekçesinden anlaşılamamakta olduğunu, müvekkilleri aleyhine TTK m. 55’te sayılan davranış gruplarından hangisinin izafe edildiğinin açık olmadığını, davacının açık ve anlaşılır olmayan iddialarının ancak yorum yoluyla anlaşılabilmekte olduğunu, bu kapsamda dava dilekçesi ve eklerini bütüncül olarak yorumlamaya çalıştıklarında haksız rekabet olarak kanunda sayılan hallerden iki grup eylemin davacı tarafından başarısız bir biçimde de olsa ileri sürülmeye çalışıldığını müşahede etmekte olduklarını, yine de müvekkili şirketin kuruluş sürecinin uzun uzun açıklandığı kısımların haksız rekabet iddiası ile bağlantısını açıklamanın oldukça zor olduğunu, zira mahkememizce de takdir edeceği üzere kişilerin bir işte çalışması, işten ayrılması, bir şirket kurması hatta geçmişte çalıştığı şirketin faaliyet sahasında bir şirket kurması ve bu yolla faaliyette bulunması herhangi bir şekilde ve herhangi bir hukukta haksız veya kanun dışı sayılabilecek davaya konu olabilecek fiiller olmadığını, hatta anayasal çalışma özgürlüğünün, serbest girişim özgürlüğünün kullanılmasının sonucu olduğunu, müvekkili….’un davacı şirkette çalıştıktan sonra davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren bir şirket kurmasının tek başına haksız rekabetle ilişkilendirilmesi için Türkiye Cumhuriyeti’nde mevcut Anayasanın ve Türk Ticaret Kanunun ortadan kaldırılmış olması gerektiğini, bu yasal metinler hala yürürlükte olduğuna göre davacının, müvekkili şirketin diğer müvekkili tarafından kurulmasını sanki hukuka aykırı bir eylemmiş gibi ele almasını anlamanın mümkün olmadığını, müvekkili…., diğer müvekkili ….’yı davacı şirketle iş sözleşmesini sona erdirdikten hemen sonra kurmuş olsaydı dahi bunun hukuka aykırı olduğunun iddia edilemez olduğunu, ne var ki dikkat edilmesi gereken başka bir noktanın da müvekkili şirketin 2021 yılında kurulduğu, diğer müvekkili….’un da davacı şirketten 2014 yılında ayrıldığı olduğunu, iş sözleşmesi bağı koptuktan yıllar sonra bir şirket kurulması üzerinden haksız rekabet iddiaları dile getirmenin mantıki olmadığını, öyleyse müvekkili şirketin kuruluşunun yanında davacı tarafın haksız yani hukuka aykırı bir içeriği TTK m. 54 vd. düzenlenen hükümlere uygun bir şekilde ispat yükü altında olduğunu, dava dilekçesinde ve delil olarak ileri sürülen bütün içeriklerde böyle bir ispatın söz konusu olmadığını, davacının iddialarını hem izah etmek hem de ispatlamakla yükümlü olduğunu, davacı şirketin taklit olduğunu iddia ettiği ürünlere ilişkin herhangi bir tescil koruması mevcut olmadığını, davacının, müvekkili şirketin kamuya açık olarak sorgulanabilir ticaret sicili kayıtlarını tekrar ettikten sonra kendisine ait olduğunu iddia ettiği üç adet makinenin müvekkili tarafından taklit edildiğini, kendisine ait ticari sırların müvekkil tarafından kullanıldığını ve kendisinin çalışanlarının müvekkil şirket tarafından istihdam edildiğini belirtmekte olduğunu, davacının kendisine ait olduğunu söylediği ürünlerin hiçbirinde sınai mülkiyet hukuku anlamında korunması söz konusu olabilecek, bir patenti, lisansı veya tasarımı da söz konusu olmadığını, davacının delillerinde yer verdiği tescil başvurularına ilişkin kayıtlardan da bu hususun görülecek olduğunu, davacının kendisine ait makinelere ilişkin iddiaları: davacının başka bir makinesi için 2008 yılında yapmış olduğu tasarım başvurusuna ilişkin belgeyi delil olarak göstererek mahkememizi yanıltmaya çalışmakta olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği makinelere ilişkin tescilli tasarıma, patente vs. sahip olmadığını, davacı her ne kadar dava dilekçesinde ürünlerinin ISO 9001:2008, CE ve GOST-R sertifikaları kapsamında olduğunu belirtmişse de davacı şirketin ISO 9001:2008 sertifikası iptal edilmiş olup, CE sertifikasına ise hiçbir zaman sahip olmadığını, GOST-R ise kaliteye ilişkin bir sertifika değil yalnızca ticarete ilişkin verilmiş bir izin olduğunu, iddiasını ispatlamakla yükümlü olan davacı şirketin söz konusu belgeleri dahi sunamamış olduğunu, üstelik bu davanın konusu dahi olmayan bu sertifikalar aslında var olmadığı halde varmış gibi anlatımlarda bulunmanın mahkememizi yanıltmaya yönelik olduğunu, davacının delil dilekçesinin ekine koyduğu tasarım başvurusunun ise dilekçesinde anmadığı … adını kullandığı makineye ilişkin olduğunu, davacının bu belgeleri iddiasında yer verdiği makineye aitmiş gibi göstererek mahkememizi yanıltmaya çalışmakta olduğunu, davacının yalnızca “….” olarak belirttiği makinesine ilişkin bir patent başvurusu yapmış, incelemesiz patente ilişkin verilen karar sonrasında ise belge ücreti yatırılmamış ve başvurunun reddedilmiş olduğunu, üstelik davacının kendisine aitmiş gibi sunduğu çikolata temperleme makinesi konseptinin de kendisine ait olmadığını, bu makinenin ilk olarak 1946 yılında …. tarafından imal edilmiş ve patenti alınmış olduğunu, üstelik şu an dahi davalı müvekkili şirket dışında piyasada birçok yerli – yabancı şirketin, …. makinesi adı altında ürünlerin satışını, imalatını yapmakta olduğunu, davacının … makinesi adı altında piyasaya sürdüğü ürünler ile müvekkili şirketin piyasaya sunduğu ürünler arasında değil taklit, bir benzerlik dahi söz konusu olmadığını, davacının …. olarak kendisine aitmiş gibi lanse ettiği konseptin de davacıya ait olmadığını, üstelik bu makine ile ilgili davacının “başvuru” niteliğinde dahi TPE nezdinde bir dosyası bulunmadığını, diğer taraftan …. başlığı altında piyasada müvekkili şirket haricinde birçok yerli yabancı firma makine üretmekte ve pazarlamakta olduğunu, davacının dizaynını kendisine aitmiş gibi lanse ettiği ve sadece görselini delil dilekçesine eklediği makine ile müvekkili şirketin makinesi arasında değil taklide, iltibasa, karıştırılmaya dahi elverişli bir durum söz konusu olmadığını, müvekkili şirket tarafından üretilen ve ticareti yapılan makine ile davacının dava dilekçesi ile birlikte sunduğu eklerden de anlaşıldığı kadarı ile davacının üretimini yaptığını iddia ettiği …. ile müvekkili şirketin makinesi arasında serpantin tasarımı, serpantin yüzey alanı, izolasyon, karıştırıcı, pano, kapak sistemi, enerji tüketimi, teknik ölçüler, ısıtma sistemleri bakımından da farklar bulunduğunu, davacının dilekçesinde andığı ve müvekkilinin taklit ettiğini ileri sürdüğü bir başka makine türü de toz kakao değirmeni olduğunu, davacının bu makineye ilişkin de herhangi bir tescilli tasarım, patent ve sair fikri mülkiyet hakkına ilişkin bir belgeyi, kaydı vs. delil olarak ileri sürmemekte olduğunu, esasen bu makinenin tasarımında da davacının herhangi bir hakkı bulunmadığını, anılan makinenin müvekkili şirket yöneticisi ve diğer davalı….’un dava dışı …. bünyesinde görev yaptığı dönemde kendisi tarafından tasarlanmış olduğunu, bu tasarım …. için davacı şirkete fason olarak üretilmiş olduğunu, müvekkili…. tarafından makinenin özellikleri, sistemine ilişkin özellikler, detaylar davacıya talimat olarak gönderilmiş, davacının da bu talimatların gereğini yapmış olduğunu, bu makineye davacının herhangi bir fikri katkısı olmadığı halde ürünleri arasında yer vermesinin şaşırtıcı olduğunu, makinenin davacının internet sitesindeki videosunun da müvekkili….’un …. bünyesindeki makinenin ürettirilmesi sürecine ilişkin olduğunu ve müvekkili….’un da videoda görünmekte olduğunu, müvekikli şirketin, yöneticisi tarafından tasarlanan ve ürettirilen ürünü elbette kendi ürünleri arasında koymak bakımından yetkili olduğunu, zira davacının bu ürün üzerinde hukuka uygun bir öncelik hakkı, rüçhanı da bulunmadığını, davacının personelinin davalı müvekkili şirkete transfer edildiğine ilişkin iddiaları gerçek dışı ve mantık sınırlarını zorlayacak derecede temelsiz olduğunu, dava dilekçesinde anılan bazı kimselerle müvekkili şirketin herhangi bir çalışma ilişkisi dahi bulunmadığını, davacının müvekkili şirkette çalıştığını ifade ettiği dava dışı …. ve ….’ün müvekkili şirkette geçmişte veya şimdi çalışmışlıkları, müvekkili şirketle ve müvekkili….’la bir iş ilişkisine girmişlikleri bulunmadığını, davacının bu kişilerle müvekkili şirketi, müvekkili….’u nasıl ve neden ilişkilendirdiğine ilişkin herhangi bir bilgileri de mevcut olmadığını, buna göre davacının iddialarında yer verdiği isimlerden dava dışı …., …. ve diğer davalı ….’in davalı müvekkili şirketle bir iş ilişkisi söz konusu olduğunu, halihazırda diğer davalı ….’in müvekkil şirketten istifa etmiş, diğer iki kişinin halen müvekkili şirket bünyesinde çalışmakta olduklarını, mahkememizin de takdir edeceği üzere kişilerin işe girmesi, işten çıkması, başka işe girmesi hem hayatın olağan akışına, eşyanın tabiatına uygun davranışları hem de Anayasa, İş Kanunu ve bağlı mevzuat gereği hukuken güvence altına alınmış haklarını ifade ettiğini, bir diğer deyişle bu kişilerin davacı şirkette çalıştıktan sonra davalı şirkette işe girmeleri dava dilekçesinde hukuka aykırı davranışmış gibi anlatılsa da aslında gayet doğal ve hukuken korunan çalışma yaşamı olayları olduğunu, bir defa …. ve …. davacı şirketten işçilik hakları ödenmediği için haklı nedenle iş sözleşmelerini feshetmişler ve 5 ay sonra davalı müvekkiline iş başvurusunda bulunarak müvekkili şirket tarafından istihdam edilmiş olduklarını, her ikisinin de müvekkili şirkette kaynak işçisi olarak çalışan personel olduğunu, bilindiği kadarı ile …. ve …. ile davacı şirket arasında Bakırköy İş Mahkemesi nezdinde işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklar mevcut olduğunu, bu kimselerin davacı şirketten ayrılışlarında müvekkili şirketin veya şirketin yöneticisi diğer müvekkilinin bir, telkini ve yönlendirmesi söz konusu olmadığını, bu kimselerin kendi istekleri ile ve işçilik hakları kendilerine sözleşmenin ve hukukun bir gereği olduğu halde ödenmediği için haklı nedenle iş sözleşmelerini sona erdirmiş olduklarını, aradan bir süre geçtikten sonra da müvekkili şirkete iş başvurusunda bulunmuşlar ve başvurularının kabul edilmiş olduğunu, yine mahkememizin takdir edeceği üzere ücreti, fazla mesaisi ödenmeyen, sigorta primi eksik yatırılan işçilerin istifa etmesi sonra da başka bir işe girmesi hukuka aykırı olmadığı gibi haksız rekabet de oluşturmayacağını, esasen davacının, bu kişilerin iş değişikliklerinin haricinde her iki müvekkiline izafe edilebilir davranışı iddia dahi edememekte olduğunu, diğer davalı ….’in de davacı şirketten ayrılmasının …. ve ….’ın örneğinde olduğu gibi kendisinin işçilik haklarının davacı tarafından ifa edilmemesi üzerine istifası ile söz konusu olduğunu, kendisinin bildikleri kadarı ile 08.02.2022’de istifa ederek işten ayrılmış olduğunu, her ne kadar davacı kendisi devamsızlık nedeni ile işten çıkardığını mahkememiz önünde iddia etmiş olsa da davalı …. işten işçilik hakları kendisine ödenmediği için 08.02.2022’de istifa etmiş ancak davacı firma tarafından 14.02.2022 tarihine kadar işten ayrılışı yapılmamış olduğunu, kendisi ile davacı firma arasındaki iş uyuşmazlıklarında da işten ayrılış tarihi olarak 08.02.2022 tarihi belirtilmekte olduğunu, davacının bu kimselerin işten ayrılışlarında müvekkiline izafe edilebilir bir davranışı ispatlaması gerektiğini, kaynak işçisi olarak çalışanlar olan …. ve …. ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken noktanın bu kimselerden herhangi bir teknik bilgi, iş süreci, iş ürünü anlamında bir iş sırrının müvekkili şirkete aktarımının söz konusu olmayacağını, diğer davalı ….’in ise üretim müdürü olarak çalışmakta olup mühendislik eğitime sahip olmamasından ötürü müvekkili şirket …. bakımından ticari sır sağlayacak bir konuma sahip olmadığını, kendisinin çalıştığı süre içerisinde üretime ilişkin sürece yönelik talimatların uygulanmasını takip etmiş olduğunu, esasen davacının da bu kimselerin işten ayrılışlarına ilişkin tarihleri tekrar etmekte ancak bu kimseler aracılığı ile hangi konuya ilişkin sırrının müvekkiline aktarıldığını somutlaştıramamakta genel geçer bir şekilde iddia ileri sürmekte olduğunu, halbuki davacının bu belirttiği personeller aracılığı ile hangi ticari sırrının, iş ürününün müvekkiline aktarıldığını ispat yükü altında olduğunu, davacı şirket her ne kadar dava dilekçesinde müvekkili…. ile gizlilik sözleşmesi akdedilmiş olduğunu iddia etmiş olsa da gizlilik sözleşmesinin geçerliliği bulunmadığını, öncelikle gizlilik sözleşmesinin ihlali bakımından görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunu, Asliye Ticaret Mahkemelerinin işveren ve işçi arasından akdedilen gizlilik sözleşmeleri bakımından görevli olmadığını, işbu söz konusu iddia görevli mahkemede ileri sürülmüş olsaydı dahi reddi gerekeceğini, hiçbir şekilde müvekkili şirkete üretim sırları ve gizli bilgi niteliğindeki bilgiler aktarılmamış olup süre sınırı olmadan düzenlenen gizlilik sözleşmesi hükümlerinin geçersiz olduğunu, davacı şirketteki çalışması 2014 yılında biten ve sonrasında farklı şirkette çalışmaya başlayan müvekkili…. bakımından ilgili iddiaların zamanaşımına uğramış olduğunu beyanla; öncelikle davanın usulden reddine, her halükarda işbu haksız ve mesnetsiz davanın tümden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili iş bu dosyanın tefrik edildiği mahkememizin ….Esas sayılı dosyasına vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı müvekkilinin, davacı işveren ile çalışmasını sonlandırdıktan sonra salt aynı faaliyeti yapmakta olan başka bir işveren bünyesinde çalışması amacıyla açılan işbu huzurdaki davada, davacı … bakımından hukuki bir yarar bulunmadığını, zira tespit davası açanın, kanunlarla belirtilen aykırı durumların dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunması gerektiğini, bu sebeple davanın öncelikle dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddi gerektiğini, davacı … dilekçesinde, davalı müvekkili ile davacı şirket arasında bir gizlilik sözleşmesi akdedildiğini ve sözleşmede yer alan birtakım yükümlülüklerin ihlal edildiğini iddia etmiş olduğunu, söz konusu iddiayı hiçbir suretle kabul etmemekle birlikte; iş sözleşmesinin ihlal edilmesi durumunda bu hususun İş Mahkemelerinin görev alanına girdiğini ve davanın İş Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, dolayısıyla müvekkili ….’in taraf sıfatı bulunmadığından, davanın husumet yokluğu sebebiyle usulden reddi gerektiğini, davalı müvekkilinin, davacı şirket bünyesinde 25.01.2008 tarihinden iş akdini haklı neden ile feshettiği 08.02.2022 tarihine kadar belirsiz süreli iş sözleşmesi ile “üretim müdürü” olarak çalışmış olduğunu, müvekkilinin başlıca fesih sebepleri elden ödeme yapılması, sigorta primlerinin eksik ve düşük yatırılması, fazla mesailerinin ve ikramiyelerinin ödenmemesi olup, işçilik alacaklarına ilişkin davasının halen görülmekte olduğunu, davanın seyrini etkileyebilecek nitelikte olduğundan Bakırköy …. İş Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasının celbini talep ediyor olduklarını, davacı …, dilekçesinde; davalı müvekkilinin devamsızlık yapmak suretiyle işe gelmediği ve iş akdine işveren tarafından haklı gerekçelerle son verildiği iddiası tamamen asılsız olduğunu, zira, davacının bu iddiasını hiçbir şekilde ispatlayamamış olduğunu, davalı müvekkilinin birçok haklı fesih sebebi olmakla birlikte, iş akdini haklı nedenlerle feshettiğini, dosya kapsamında mahkeme huzurunda dinletilen tanıklar vasıtası ile de ispatlanmış olduğunu, iş akdini haklı nedenler ile feshederek iş yerinden ayrılan ve davası devam etmekte olan müvekkilinin dilediği yerde çalışma özgürlüğü bulunduğunu, hayatını onurlu bir şekilde idame ettirmek noktasında belli bir işe ve gelire ihtiyaç duyan davalı müvekkilinin iş hayatına devam etmesinin hayatın olağan akışı içerisinde gayet normal kabul edilecek olduğunu, davalı müvekkilinin davacı şirket bünyesinde tam 14 yıldır çalışması bulunmakta olup, davalı müvekkilinin çalıştığı süre boyunca görevini sadık bir şekilde layığıyla yerine getirmiş olduğunu, ancak davacı …, davalı müvekkili tarafından açılan davada aleyhine karar verileceğinin farkına varmış ve çeşitli ithamlar ile, müvekkilini adeta “hırsız” gibi göstererek mahkeme önünde karalama çabası içerisine girmiş olduğunu, huzurdaki davaya konu haksız rekabet eyleminin, Türk Ticaret Kanunu madde 55’te düzenlenmiş ve haksız rekabet teşkil edecek davranışların açıkça sayılmış olduğunu, ancak davalı müvekkili açısından bakıldığında, söz konusu eylemlerin hiç biri mevcut olmadığını, dava dilekçesinde müvekkiline ısrarla “haksız rekabet” olarak atfedilen eylemin, davalı müvekkilinin davacı iş yerinden ayrıldıktan sonra aynı işi ve üretimi yapmakta olan bir başka işveren bünyesinde çalışması olduğunu, ancak uzun yıllar boyunca aynı işi yapmış, çalıştığı alanda tecrübe kazanmış ve uzmanlaşmış olan müvekkilinin, iş hayatının devamında benzer faaliyetlerde bulunan şirketlerde çalışmasının doğal olduğunu, zira müvekkilinin, diğer davalı şirket ….’da çalışmaya başladığında, davacı şirket ile ilişiğinin tamamen kesilmiş olduğunu, davalı müvekkilinin mühendis olmadığını, bu sebeple herhangi bir ticari sır ya da üretim bilgisi veya tekniği sağlayabilecek konumda olmadığını, müvekkilinin görevi üretim ile ilgili kendisine verilen talimatların sağlıklı bir şekilde uygulanmasını koordine etmek olduğunu, kaldı ki davacı tarafın, davalı müvekkilinin hangi üretime ya da konuya ilişkin sır sahibi olduğunu somut bir şekilde ortaya koyamamış olduğunu, ispat yükü üzerinde olan davacının iddiaları sadece soyut beyanlardan ve karalayıcı ithamlardan ibaret olduğunu, mevcut iş yeri ile ilişiği kesilen işçinin başka bir işveren bünyesinde çalışma hayatına yeniden katılmasının en temel hakkı olduğunu, bu hakkın Anayasa’nın 48. Maddesinde “çalışma ve sözleşme hürriyeti” şeklinde düzenlenerek güvence kapsamına alınmış olduğunu, dolayısıyla salt, bu şekilde yapılan çalışmanın hedef gösterilerek, hukuk dışı veya kanuna aykırı bir fiil gibi nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, davacı …, açıkça algı yaratmaya çalışmakta olduğunu, davalı müvekkilinin, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmemiş ya da başkalarına ait iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmamış olduğunu, dolayısıyla davacı …, dava dilekçesinde iddia ettiği ve bu anlama çıkan hiçbir eylemi olmadığını, davalı müvekkili bakımından, haksız rekabet olarak nitelendirilecek bir eylem bulunmamakla birlikte, söz konusu tüm bu iddiaların somutlaştırılamamış, soyut bir iddia olmaktan öteye gidememiş olduğunu, ortada haksız rekabet oluşturan bir eylemin varlığını kabul etmemekle birlikte, iş sözleşmesinin işverene yüklenebilen bir nedenle çalışan tarafından feshedilmesi durumunda yani, İş Kanunu madde 24’e dayalı olarak işçi tarafından haklı gerekçelerle feshedilmesi halinde rekabet yasağı doğmadığını, dolayısıyla işverenin, sözleşmedeki rekabet yasağına ilişkin düzenlemelere dayanarak talepte bulanamayacağını, davacı …, davalıların, çalıştıkları süre içerisinde yapılan iş ile ilgili olarak birçok bilgi ve deneyim kazandıklarını, bu işe ait özel ve önemli bilgilere sahip olduklarını ve bunun neticesinde bu kazanımları kullanarak davacıya ait olan makineler ürettiklerini iddia etmiş olduğunu, ancak söz konusu iddianın tamamen asılsız olduğunu, bahsi geçen ve davacı … kendisine ait olduğunu iddia ettiği makinelerin, o sektörde kullanılan en yaygın makineler olduğunu, üstelik davacı … bu ürünlere ilişkin herhangi bir tescil koruması da bulunmadığını, ürünlerin patentli veya lisanslı olmadığını, bahsi geçen ürünlerin herhangi bir tescil belgesi bulunmamakla birlikte, davacı … dilekçesinde ileri sürdüğü hiçbir belgenin, tescil belgesi niteliğinde olmadığını, sunulan belgeler yapılan başvuruları veya alınan ticari izinleri gösteren evraklar olup, davacının bu belgeleri bahsi geçen makinelere aitmiş gibi göstererek mahkememizi açıkça yanıltmaya çalıştığını, söz konusu ürünler ile alakalı olarak google arama motorunda, örneğin …. yazınca aynı üründen üreten onlarca farklı üretici firma çıktığını, sırf bu hususun bile davacının kötüniyetli hareket ettiğini kanıtlar nitelikte olduğunu, ayrıca davacı tarafından gizlilik sözleşmesi adı altında dosyaya sunulan sözleşmenin geçersiz olduğunu, ilgili sözleşmede yer, konu ve süre bakımından herhangi bir sınırlama bulunmadığını, herhangi bir sınırlama olmadan ve tek taraflı ve fahiş bir ceza tutarı içeren bir sözleşmenin geçerli olduğunu kabul etmenin işçinin mahfına sebebiyet verebilecek olduğunu, dolayısıyla davalı müvekkilinin, davacı işveren bünyesinde uzun yıllar boyunca sadık bir şekilde görevini gereği gibi yerine getirmesine karşın; salt başka bir işveren bünyesinde bilgi birikimini kullanarak çalışması sebebiyle, davacı şirkete kasıtlı ve art niyetli olarak zarar vermek istermiş gibi lanse edilmesinin, kötü niyetten başka bir şey olmadığını, davalı müvekkiline yapılan bu dayanaksız ve haksız ithamları hiçbir şekilde kabul etmiyor olduklarını beyanla; öncelikle davanın usulden reddine, davaya yönelik tüm beyanları dikkate alınmak suretiyle davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı açtığı davasının tümden reddine, yargılama harç ve masrafları ile karşı vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız rekabetin tespiti, ref’i ve meni talebine ilişkindir.
İş bu dosyanın tefrik edildiği mahkememizin ….Esas sayılı dosyasının 09/05/2023 tarihli celsesinde 1 nolu ara karar ile davalı gerçek kişiler yönünden açılan davanın esas dosyadan tefrikiyle mahkememiz ayrı esasına kaydına karar verilmiş olup, davalı gerçek kişiler yönünden dava tefrik edilerek mahkememizin yukarıda yazılı esasına kaydı yapılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinini … E.-…K. sayılı ilamında “Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır. 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır. 7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Özel nitelikte olan ve daha sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı yasada, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamış, aksine iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiştir. Bu durumda, eldeki davanın 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 09.08.2018 tarihinde açılmış olmasına ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre, davaya bakma görevi İş Mahkemelerine ait bulunduğundan, ilk derece mahkemesince, iş mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. HMK 114. maddesinde, görev dava şartları arasında sayılmıştır. HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf nedenlerinin incelenmesine gerek olmaksızın ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın görevli Bakırköy İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırıldığı görülmüştür.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2021/11745 E. -2021/16748 K. sayılı ilamında da “Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır. Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır. Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir.” şeklinde belirtildiği görülmüştür.
Eldeki davanın 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 03/02/2023 tarihinde açılmış olmasına ve davacı işverenin talebinin davalı işçinin sözleşmenin feshinden sonra rekabet yasağına aykırı davranışı nedeni ile haksız rekabetin tespiti, ref ve men’i talebinin iş sözleşmesine dayanıyor olması, dava dilekçesi ekinde davacı işveren ile davalılar arasındaki sözleşmenin sunulmuş olması ve dosyanın tefrik edildiği esas dosya davacısı şirket ile davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunması hususları bir arada değerlendirilerek davaya 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuki uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiği, davanın uyuşmazlığın Mahkememizin görevine girmediği, 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanuna göre TBK’ nun hizmet sözleşmesine ilişkin 6. Bölüm düzenlenen hususlara ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklı davalara bakma görevinin İş Mahkemesine (İşM. m 5/1-a ) ait olduğu, mahkemenin görevli olmasının(HMK m.114/1-c) dava şartlarından olduğu, mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden(HMK m. 115/1) nazara alınacağı, tespit edilen dava şartı noksanlığının giderilmesinin mümkün olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak yargılama harç ve giderleri görevli mahkemede değerlendirilmek üzere Mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy İş Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.10/05/2023
Katip …
¸
Hakim …
¸