Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/427 Esas
KARAR NO : 2023/590
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2019
KARAR TARİHİ : 02/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/07/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Beykoz İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasında takibe konu olan 16.000,00 TL toplam bedelli 4 adet bononun müvekkili tarafından … AŞ’ye aralarındaki ticari alım satım ilişkisi dolayısıyla düzenlenerek …. Kargo ile gönderildiğini, bonoların 22/10/2018 tarihinde … AŞ merkezi önünden …. Kargo aracında iken çalındığını, esas lehdarın imzası ve kaşesi taklit edilmek suretiyle bonoların cirolandığını, İstanbul Anadolu …. Asliye Ticaret Mahkemesi …. Değişik dosyasına ait 18.10.2019 tarihli ihtiyati tedbir kararının devamına veya aynı konuda yeni bir ihtiyati tedbir kararı verilmesine, müvekkilinin Beykoz İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasında takibe konu olan 16.000,00 TL toplam bedelli 4 adet bono dolayısıyla davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötü niyetli başlatılan icra takibi dolayısıyla davalının icra dosyasında alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, icra takibinin iptalini ve icra takibine konu bonoların iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin iyiniyetli olup davacının iddialarını müvekkiline karşı ileri süremeyeceğinden davanın reddi gerektiğini, takip konusu senetlerin ciro yoluyla müvekkiline intikal ettiğini, bu durumda müvekkilinin, davacı ve diğer ciranta arasındaki borç ilişkisi olup olmadığını bilebilmesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğundan iyiniyetli hamil olduğunun kabulü gerektiğini, davacının, müvekkilinin kötü niyetli veya ağır kusurlu hareket ettiği iddiasını ispata dair sunabildiği hiçbir delil de bulunmadığını, müvekkilinin herhangi bir kötüniyeti veyahut kusuru bulunmadığını beyanla açılan davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini iddia ve talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, çeke dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde takibin konusu çekte ciro zincirinin bozuk olması sebebiyle alacaklının takip hakkı olup olmadığı iddiasına ilişkindir.
-Mahkememizce kaldırma kararı öncesinde yapılan yargılama neticesinde … Esas …. Karar sayılı ilam ile davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin … Esas ….Karar sayılı ilamıyla; “lehtar cirosunun sahteliği ile ciro zincirinde kopukluk olması sebebiyle yetkili hamil olduğunu kanıtlayamadığından ciro zincirindeki kopukluktan önceki lehtar ve keşideciye başvurma hakkı bulunmayacağı gözetilerek, hukuka aykırı olarak ilk ciranta olarak gösterilen … A.Ş.’nin imzasının gerçekliği araştırılmadan ve davalının iyi niyetli hamil olduğu ispatlanmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, davalı tarafça bonolara dayalı icra takibinin başlatılmasından sonra, esas lehtar …. A.Ş. tarafından Beykoz İcra Müd.’nün … E. sayılı dosyasına imza itrazında bulunulduğu ve söz konusu davanın Beykoz İcra Hukuk Mahkemesi’nin …. E. sayılı dosyası ile devam ettiği, esas lehtar tarafından davalı yan taraf gösterilerek menfi tespit-istirdat istemli dava açıldığı, söz konusu davanın Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. Sayılı dosyası ile görülmeye devam ettiği, esas lehtarın imzasının salahiyetinin belirlenmesi için esas lehtar tarafından açılan imzaya itiraz ve menfi tespit davalarının sonucunun beklenmesi gerektiği” gerekçesiyle kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.
-Mahkememiz dosyasının incelenmesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin …. Esas …. Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere davacı taraf dava konusu senette davacı tarafın keşideci, davalının ise senedin son hamili olduğu ihtilafsızdır. Yine Mahkememiz kararında ve Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararında da belirtildiği üzere davacı keşidecinin itiraz ettiği husus kendi imzasının sahteliği olmayıp, lehtar tarafından senede yapılan ilk cirodaki imzanın sahteliğine dayanmaktadır.
-İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin …. Esas …. Karar sayılı ilamı’nın muhalefet şerhi kısmında da yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararının 2014/19-806 Esas 2016/298 karar sayılı ilamında; “Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çekteki lehtar imzasının sahte olması halinde ciro yolu ile hamil davalının yetkili hamil olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre keşideci davacının hamile karşı sorumluluktan kurtulup kurtulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı mülga TTK’nın 589. maddesi hükmü gereğince; ticari senetteki geçersiz imza zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez.Yine 6102 sayılı TTK’nun Kanunun 710/3. (e.622/3) maddesi uyarınca; “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir”….Bu durumda takibe ve eldeki davaya konu dosya kapsamından, taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çek lehtarının ilk cirosunun sahte oluşu, ondan sonraki …. ve … adındaki davalı cirantaların bulunması, bedelinin lehtara ödendiği sabit olan çekin, davalı hamil tarafından lehtarın ilk cirosunun sahte olduğunu bilmesinin beklenemeyeceği dolayısıyla, davalı hamil ….ün çeki iyiniyetle iktisap ettiğinin kabulü ile çekte lehtar imzasının sahteliği ve bedelinin lehtara ödendiğine ilişkin şahsi def’iyi davacı keşidecinin, çek hamili davalıya karşı ileri sürerek, borçtan kurtulamayacağının kabulü gerekir.” hususlarına yer verildiği görülmektedir.
-Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(19)11-2738 Esas 2021/1513 Karar sayılı ilamının muhalefet şerhi başlıklı bölümünde; “6102 sayılı TTK’nın 818. (eTTK’nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK’nun 589) maddesi uyarınca “bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzalar içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez”. İmzaların bağımsızlığı (istiklali şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (Keşidecinin, cirantanın avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hâli, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp Kıymetli Evrak Hukuk Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen/ Mehmet Helvacı/Abuzer Kendigelen / Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 ve Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd.-s. 286; Yargıtay 11 HD: 3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II, 3, Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd. Fırat Öztan-Ticarî Senetlerde İmzaların İstiklâli İlkesi. Batıder, Aralık 1979, cx, s. 391-396)…… Kambiyo senedindeki zincirleme ve birbirlerine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz; Yargıtay Uygulaması Işığında Ticarî Senetlerin İptali Davaları ve Ticarî Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, s. 295; Doğanay s. 1646-1647; Murat Alışkan: Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998 , s.255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamada Ticarî Kanunu, 1. Cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/İzzet Karataş; Uygulamada Ticarî Senetler:Ankara 1998, s.363).” hususlarına yer verildiği görülmektedir.,
-Yine dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal mevzuatın ve doktrinin incelenmesinde;”6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
-6102 sayılı TTK’nın 818. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez” İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz.
-Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı yasanın TTK’nın 677. maddesi hükmü gereğince; Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse ,diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz; Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, s.295; Doğanay s.1646-1647; Murat Alışkan; Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998, s. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998, s. 363).
-Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 686. maddesi gereğince ciro silsilesinin görünüşte düzgün olması yeterlidir. Ayrıca, davalının yetkili hamil olması için ciro silsilesinde imzası bulunanların imzalarının gerçek cirantalara ait olup olmadığını tahkik zorunluluğu yoktur.
-Her ne kadar bir kısım yargı yargı kararlarında “senette ilk cironun lehtara ait olmaması” nedeniyle senetlerin ve takiplerin iptaline karar verilmiş ise de bu kararların ayrıntılı incelenmesinde ilk cironun lehtara ait olmaması halinin görünüşte mevcut olan bir kopukluktan meydana geldiği, başka bir anlatımla senetteki ilk ciroyu yapan kişi ile lehtarın farklı kişiler olduğu, bu nedenle ciro silsilesinin kopukluğun ilk bakışta inceleme ile anlaşılabilecek görünüştü kopukluk olduğu görülmektedir. (Yargıtay 12. H.D 2022/8798 Esas 2023/2647 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 12. H.D 2021/1411 Esas 2021/7149 Karar sayılı ilamı )
-Somut uyuşmazlıkta ise senedin ciro silsilesinde bu anlamda bir kopukluk bulunmamakta olup, görünüşte ciro zincirinde kopukluk bulunmayan bir senentte ciro silsilesinde ismi geçen lehtar ve cirantaların kaşe ve imzası sahte olsa bile bu durum davalının yetkili hamil olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği sabittir.
-Açıklanan nedenlerle dava konusu senette imza incelemesi yapılmasının somut uyuşmazlığa bir katkı sağlamayacağı, imza itirazına ilişkin dava dosyalarının sonucunun Mahkememiz dosyasına bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmakla bu hususlarda yeniden inceleme yapılmamıştır.
-Bu doğrultuda Mahkememizce yapılan değerlendirmede; davalı hamilin çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, başka bir anlatımla kötü niyetli olduğunun dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerle davacı tarafça ispat edilemediği, ciro silsilesinde görünüşte bir kopukluk bulunmadığından davacının lehtarın imzasının sahteliğini ileri süremeyeceği kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİ ile;
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 273,24-TL harçtan mahsubu ile bakiye 93,34-TL harcın davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/06/2023
Katip …
e-imzalıdır
Hakim ….
e-imzalıdır