Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/143 E. 2023/478 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/143
KARAR NO : 2023/478

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/02/2023
KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından davacı müvekkilinin aleyhine 09.11.2022 tarihinde T.C.Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davacı müvekkilinin takip alacaklısı şahsa böyle bir borcu bulunmadığını, müvekkili … davalı …’a ait ticari minibüste 1.07.2017 ile 1.07.2020 tarihleri arasında şöför olarak çalıştığını, daha sonra davalı müvekkili hukuka aykırı ve haksız bir şekilde işten çıkardığını, bunun üzerine davalı aleyhine T.C. Bakırköy ….İş Mahkemesinde İşçi İşveren ilişkisi sebebiyle işçi alacaklarına istinaden alacak davası açtıklarını, işbu dava 12.09.2022 tarihinde davanın kabulü şeklinde sonuçlandığını, gerekçeli karar da 13.09.2022 tarihinde yazıldığını, bu davanın içeriğinde de detaylı olarak bahsedildiği üzere davalının müvekkili işe aldığı sıra müvekkilinin herhangi bir hukuka aykırılığa sebebiyet olması veya yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde kullanmak üzere boş senet imzalattığını, uygulamada buna teminat senedi denilmekte olup, aynı kiraya verenlerin haksız bir şekilde kira sözleşmesi için tahliye taahüdü imzalattıkları gibi minibüs sahipleri de çalıştıracakları şöförlere boş teminat senedi imzalattıklarını, nitekim müvekkili gibi diğer işçilerde işe ihtiyaç duymaları sebebiyle bu boş teminat senetlerini imzalamak zorunda kaldıklarını, müvekkilinin T.C. Bakırköy …İş Mahkemesinde görülmüş olan …. Esas sayılı dosyada haklı bulunması sebebiyle Çatalca İcra Dairesi …. Esas sayılı dosya ile ilamlı icra takibi başlatıldığını, bu durumu içine sindiremeyen davalı, müvekkilinin işe girdiği sırada kendisinden zorla aldığı senetlerden birinin üzerini keyfi şekilde doldurarak Bakırköy ….İcra Dairesinde …. Esas sayılı dosya ile müvekkilin aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlattığını, müvekkilinin bu haksız ve suç teşkil eden dosya sebebiyle haciz işlemi uygulandığını, davalı tarafından haksız senedin icraya koyulduğu tarih ile mahkeme ilamına ilişkin tarafına yapılan icra ödeme emrinin zamanına bakıldığından açık bir şekilde davalının kötü niyeti ortaya çıktığını, nitekim davalıya karşı T.C. Bakırköy …İş Mahkemesinde görülmüş olan …. Esas sayılı dosyanın gerekçeli kararına ilişkin Çatalca İcra dairesi …. E.sayılı dosyada icra ödeme emrinin düzenlendiği tarih 13.10.2022 olduğunu, yine davalının Bakırköy ….İcra Dairesinde senede ilişkin icra emrinin düzenlendiği tarih ise 10.11.2022 olduğunu, yine boş senedin varlığı T.C. Bakırköy….İş Mahkemesinde görülmüş olan …. Esas sayılı dosyada açık bir şekilde görüldüğünü, tüm bu hususlar birlikte ele alındığında davalının davayı kaybetmesinin ardından elinde ki boş senedin üstünü haksız ve keyfi şekilde doldurarak icraya koyduğu net olarak görüldüğünü, işbu sebeple davacı müvekkili tarafından 14.02.2023 tarihinde davalı … hakkında T.C. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, ancak hukuka aykırı olarak düzenlenen senet sebebiyle açılmış olan icra takibi devam ettiğinden dolayı iş bu menfi tespit davasını açma zorunlluğu hasıl olduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan bu takip kambiyo senetlerine mahsus icra takibi olması sebebiyle haciz işlemi uygulanmakta olması sebebiyle teminatsız olarak tedbir kararı verilerek haklı davanın neticelendirilinceye kadar takibin durdurulması gerektiğini, takip konusu senet üzerinde gerekli kriminal incelemeler yapıldıktan sonra boş teminat senedinin üzerinin sonradan doldurulduğu açık bir şekilde görüleceğini, senedin düzenlenme tarihine dikkat edildiğinde 1.07.2021 olduğu, ödeme tarihinin ise 1.08.2021 olduğunu, davalının ödeme tarihi 1.08.2021 olan bir senedi neden 2.5 yıl sonra takibe koyduğu büyük bir soru işareti olduğunu, yine davalının çalışanı olan müvekkilin dava açtığı kişiye karşı sonradan hangi nedenle böyle bir senet verdiğini, aralarında ne gibi bir ticari ilişki olduğunu, bu ilişkinin görülen iş davasında neden bahsedilmediğinin cevaplanması gereken soru işareti olduğunu, görüldüğü üzere müvekkilinin boş senet yoluyla zor durumda bırakılmaya çalışıldığı açık bir şekilde ortada olduğunu, davalı haksız senede dayanarak açmış olduğu takip ile müvekkilinin alacaklı kendinin borçlu olduğu Çatalcada ki icra dosyasına da haciz koyduğunu, davanın arabuluculuğa tabi olmadığınını beyanla; dava konusu senedin Bakırköy ….İcra Dairesinde …. Esas sayılı dosyasından istenilerek ivedilikle kriminal inceleme yapılabilmesi için ilgili kuruma sevkine, teminatsız olarak İhtiyati Tedbir kararı verilerek Bakırköy ….İcra Dairesinde …. Esas sayılı icra takibinin durdurulmasına karar verilmesine, davanın kabulü ile davacı müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile takip bedelinin % 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili yıllardır Fransa ve Bayburtta yaşamakta olup davacının işlettiği ve kira ve masraflarını ödemediği minibüs hattının alacakları nedeniyle davacı aleyhinde icra takibi başlattığını, davacı mülkiyeti müvekkili adına olan … plakalı minibüs hattını işletmekte olup yıllarca hasılatını topladığı ve işlettiği araçta işçi olduğunu iddia etmekte olup bu husus gerçek olmadığını, müvekkili davacı ile aralarında belirledikleri kira karşılığında aracının işletmesi konusunda anlaşmış olup, davacı ne belirlenen kira bedellerini müvekkile ödemediğini, ne de aracı kullanmasından doğan cezaları yatırmadığını, davacı müvekkilinin aracının periyodik bakımlarını yapmadığını ve müvekkile ait aracı işletim kurallarına göre kullanmadığı için araç zarar görmüş ve müvekkili tarafından bakım ve tamiri için fahiş meblağlar ödendiğini, dinlenecek tanıklarının da bu durumu doğrulayacağından davacı kira ilişkisini kötüye kullanmış müvekkili zarara uğrattığını, bu yönüyle davacı kira bedellerinden, aracı işletmekten doğan ceza ve masraflar nedeniyle müvekkile karşı sorumlu olup bu bedelleri müvekkile ödemediğini, müvekkili bu bedelleri talep ettiğinde ise davacı aracın anahtarlarını teslim ederek borçlarını ödemekten kaçındığını, davacının davaya konu minibüs hattının kiralarını ödediğini veya kabul anlamında olmamakla birlikte işçi olduğunu bir an kabul dahi etse araç hasılatlarını müvekkile ödediğini ispat etmesi gerektiğini, davacı müvekkile ait olan … plakalı aracı işletiğini ikrar etmekte olup, bu araçta işçi olarak çalıştığını ileri sürdüğünü, müvekkili ile sözleşilen kiraları ödemediği gibi, müvekkilinin işçisi olduğu iddiası ile iş davası açan davacı şayet müvekkilinin gerçek anlamda işçisi idiyse müvekkili adına minibüs hattından topladığı hasılatları müvekkile ödemesi veya hesabına göndermesi gerektiğini, ancak davacı kiraları ödemez olmuş, müvekkili yurt dışında ve şehir dışında olması nedeniyle her seferinde aracın bozulduğunu, tamir ve bakım yaptığını iddia ederek müvekkilinin kira bedellerini ödemediğini, kaldı ki bu tamir ve bakımlara ilişkin müvekkiline hiçbir belge ve delil de sunmadığını, davacı müvekkili hem zarara uğratmış, hem kiralarını ödememiş, hem de müvekkil aleyhinde işçilik alacağı olduğu yönünde dava ikame ettiğini, bu haliyle şayet davacı müvekkilinin işçisi idiyse minibüs hattından elde ettiği hasılatları günü gününe müvekkile teslim etmesi gerektiğini, ispat yükü davacıda olmasına rağmen müvekkile ait … Bankası .. Şubesi .. nolu hesap hareketleri celb edildiğinde davacının yaptığı ödemeler de mahkememizce görüleceğini, davacı yavuz hırsız misali hem müvekkile hat kiralarını ödememiş, hem işçi olduğu iddiası ile iş davası ikame etmiş, hemde hakkını arayan müvekkile karşı iş bu davayı ikame ettiğini, davacı kendisinin sevk ve idaresinde olan ve müvekkile ait olan araca bir çok kez maddi zararlar vermiştir ve bu husus mahkeme dosyaları ile de sabit olduğunu, davacı tarafça verilen dava dilekçesinde davaya konu senedin davacı tarafından verildiği ikrar edilmiş olup, iş bu senedin davacının rızası ile verildiği tartışmasız olup iradeyi sakatlayan hiçbir nedenle verilmediği davacı tarafça kabul edildiğini, bu yönüyle yüksek yargının birçok kararında beyaza imzanın dahi senedin anlaşmaya aykırı olarak kendi zararına doldurulabileceğini genel hayat tecrübesiyle bilmesi gerektiğini, buna rağmen açığa imza atmış olmakla kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmediğinden hukukun himayesinden yararlanamayacağı yönünde birçok kararı bulunmakta olup davacının bu yönüyle iddialarının dinlenilemez olduğu aşikar olduğunu, aşağıda ve birçok yüksek yargı kararında da bu husus açıkça bildirilmiş olup davacının soyut beyanlarını kabul etmediğini, kaldı ki davacı müvekkile borçlu olup, borçlu olmadığının ispat yükü de davacı üzerinde olduğunu, derdest dosyadaki delillerle de görüleceği üzere müvekkilin araç kiraladığı kişiler müvekkile zarar vermiş ve vermeye devam ettiğini, davacı müvekkile ait araca zarar vermiş, araç adına birçok trafik cezası yemiş, hasılat kiralarını ödememiş, üzerine müvekkile karşı iş davası ikame ettiğini, müvekkilinin aldığı bononun neden alındığı ve sonuçları da gerek aşağıdaki ifade ile ve davaya konu kambiyo senedi davacı tarafından kendi rızası ile verilen ve verildiği de ikrar edilen bono olduğunu, davacının müvekkili ile hukuki ilişkisi olduğu da açıkça ifade edildiği üzere davacı müvekkile dava konusu aracın kiralarını veya davacının iddiası ile araç hasılatlarını ödediğini ispat etmek zorundadır ki bu hasılatları müvekkile ödemediğini, yapılacak bilirkişi incelemesi ile de günlük hasılat bedellerinin de ortaya çıkacağı üzere davacı müvekkile borçlu olduğunu, yine davacı yüzünden … plakalı araca birçok trafik cezası yazılmış ve bunlar müvekkil tarafından karşılanmak zorunda kalındığını, iş bu nedenlerle davacının haksız ve kötüniyetli tedbir talebinin ve davasının reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVABA CEVAP; Davacı vekili tarafından sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının cevapları tamamen mahkemeyi yanıltmak amacı güden, hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve kötü niyetleri beyanlardan ibaret olup kabulü mümkün olmadığını, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi mevcut olduğunu, davalı cevap dilekçesinde her ne kadar taraflar arasında ki ilişkinin kira sözleşmesi kaynaklı kiracı-kiraya veren ilişkisinden ibaret olduğunu ileri sürse de taraflar arasında görülmüş ve karara bağlanmış olan T.C. Bakırköy … İş Mahkemesi …. Esas sayılı dosyası kapsamında taraflar arasında ki ilişkinin işçi-işveren ilişkisi olduğu mahkeme kararıyla tescil edildiğini, dolayısıyla davalının cevap dilekçesinde belirtmiş olduğu gibi kira bedellerinin ödenmediği gerekçesi mahkeme kararıyla sabit hale geldiği üzere yok hükmünde olduğunu, ayrıca kira ilişkisine yönelik kabul anlamı taşımamak kaydıyla belirtmek gerekir ki; böyle ticari değeri yüksek bir ilişkinin kira sözleşmesi yapılmadan kurulmuş olması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle kira ilişkisine ilişkin cevap ve beyanlar tamamen mahkemeyi yanıltma çabalasından ibaret olduğunu, müvekkili işe girdiği sırada davalı tarafından kendisinden zorla boş senetler aldığını, bu senetlere teminat senedi adı verildiğini, nitekim uygulamada ticari minibüs sahipleri aynı davalının yaptığı gibi işçilerine işe girdikleri sırada zorla bu boş senetleri imzalatmakta, işçiler ise işe ihtiyaçları olması sebebiyle ailelerine bakma yükümlülükleri olması sebebiyle bu senetlere imza atmak zorunda kaldıklarını, bu hususa ilişkin beyanlar T.C. Bakırköy … İş Mahkemesi …. Esas sayılı dosyasında da tartışıldığını, nitekim iş mahkemesinde görülen dosyadan da anlaşılacağı üzere müvekkili haftalık kazancı hesapladıktan sonra aracın ihtiyacı ve bakımı için ayrılan masraflar ile günlük ücretini çıkartarak geriye kalan tüm kazancı davalı işverene gönderdiğini, davalı yurt dışında olduğu sürede ödemeler banka üzerinden istanbulda olduğu sürede ise elden ödendiğini, bu kapsamda müvekkili … tarafından yapılmış ödemeler ortaya çıkacağını, yine davalının beyan ettiği trafik cezalarına bakacak olursak bunların bazıları fahri trafik müfettişler tarafından yoluyla kesildiğinden aracın şöförü adına değil, davalı … adına kesildiğini, bir kısmı ise bizzar trafik polisleri tarafından kesildiğinde şahıslar adına kesildiğini, davalı tarafından sunulan bu cezalardan bir kısmı …. adına kesildiğini, bu şahıs davalının bir başka işçisi olduğunu, ayrıca müvekkili aracın kullanıcısı olduğu günlerde kesilen trafik cezalarını ödediğini, tüm bu hususların yanı sıra senedin düzenlenme tarihine dikkat edildiğinde 1.07.2021 olduğu, ödeme tarihinin ise 1.08.2021 olduğu görüldüğünü, davalının ödeme tarihi 1.08.2021 olan bir senedi neden 2.5 yıl sonra iş davasına kaybetmesinin ve buna ilişkin haklı takip başlatılmasının ardından takibe koyduğu, bu kapsamda borçlu durumda olduğu icra dosyasına dahi haciz koyduğu görüldüğünü, bu hususlar senedin gerçekliği bakımından büyük bir soru işareti olduğunu, davalının cevap dilekçesinde beyanlarını belirtmiş olduğu tanıklar iş mahkemesinde davalı tarafından dinlenilen tanık olduğunu, bunların açıkça taraflı ifade verdikleri sabit olduğunu, dava konusu senedin Bakırköy .. İcra Dairesinde …. Esas sayılı dosyasından istenilerek ivedilikle kriminal inceleme yapılabilmesi için ilgili kuruma gönderilmesine, davanın kabulü ile davacı müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile takip bedelinin % 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, menfi tespit davası olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının Bakırköy … . İcra Dairesinde …. Esas sayılı dosyasına konu 1.07.2021 düzenleme 1.08.2021 vade tarihli senet nedeni ile davacının davalıya borçlu olup olmadığı borçlu ise miktarının ne kadar olduğu hususlarına ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesinde ” İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur ” , B fıkrasında ise ” İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar.” hükümleri düzenlenmiştir.
Yine 6100 sayılı HMK ‘nun 1. Maddesinde ” Mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir, göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. ” denilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesi uyarınca, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yerinin iş mahkemeleri olduğu, kişilere karşı iş mahkemesinde dava açılabilmesinin diğer bir ön koşulunun ise bu davada işvereninde yer alması olduğu, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 23.05.1960 gün ve 11-10 ile 10.05.1974 gün ve 3-44 sayılı kararları uyarınca, özellikle iş hukukunda istisnaî hükmünü genişletilerek değil, dar yorumlanmasının gerektiği ve işçiler yararına getirilen düzenlemelerin yine işçiler yararına yorumlanmasının asıl olduğu bu kapsamda dava konusu uyuşmazlık ve bundan kaynaklı borcun bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiği asıl hukuki uyuşmazlığın işçi işveren ilişkisi çerçevesinde senedin verildiği bu kapsamdaki senedin işe başlarken teminat senedi olarak alındığı iddiasıyla borçlu olunmadığnın tespiti istemine ilişkin olduğu, temel ilişkinin görevli mahkemeyi belirlediği, davacı ile davalılar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu, hal böyle olunca, davayı görmeye İş Mahkemeleri görevli kabul edilerek mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nun 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy İş Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.11/05/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır