Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/937 E. 2023/127 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/937 Esas
KARAR NO : 2023/127

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18/10/2022
KARAR TARİHİ : 14/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinde … poliçe numaralı 23.02.2021 – 23.02.2022 tarihleri arasında geçerli aile işi kasko sigorta poliçesi “genişletilmiş kasko” ile sigortalı …’ya ait … plakalı aracın bakım onarım işlemleri için sigortalı tarafından 08.04.2021 tarihinde … Yedek Parça A.Ş.’ye bırakılmış olduğunu, sigorta konusu araç davalı şirketin zilyetliğindeyken davalı şirket yetkilisi olan … tarafından sigortalı aracın malikinin bilgisi ve rızası dışında aracın test sürüşüne çıkarmış olduğunu, davalı sürücü … istikametinde seyir halinde ilerlediği sırada aracın kontrolünü kaybedip sol tarafta bulunan bariyerlere çarptıktan sonra sigortalı aracın takla atarak yaklaşık 30 metre savrulması neticesinde yaralanmalı, maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiş olduğunu, kaza nedeniyle tutulan 14.04.2021 tarihli trafik kaza tespit tutanağında, … plakalı araç sürücünün KTK 52/1-a (Kavşaklara yaklaşırken, tepe üstlerine yaklaşırken aracın hızını azaltmak) maddesini ihlali ile kazaya sebebiyet verdiği ve kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunun tespit edilmiş olduğunu, söz konusu kaza sebebiyle sigortalı araçta müvekkili şirket tarafından yaptırılan ekspertiz sonucunda, sigortalıya 15.06.2021 tarihinde 102.000,00-TL hasar tazminatı ödenmiş, sigortalı aracın sovtaj bedeli 15.300,00-TL olup sovtaj bedeli düşüldükten sonra kalan bakiye kısmın 86.700,00-TL’ye tekabül etmekte olduğunu, bakiye kısmın tahsili için davalılara karşı arabuluculuk kanun yoluna başvurulmuşsa da arabuluculuk müzakereleri sonucunda taraflar arasında anlaşma sağlanamamış olduğunu beyanla; 86.700,00-TL tazminatın 15.06.2021 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiz, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının yapmış olduğu kasko poliçesinde 3. kişinin kullanımının yasaklanmış olmadığını, 3. kişinin kullanımı sırasında oluşan hasarın, davacı kasko poliçesi tanzim eden tarafından karşılanmak zorunda olduğunu, davacı araç sürücüsünün olayın meydana gelmesinde kusuru vardır diyerek, ödemeden kaçınmasının mümkün olmadığını, zaten davacınında bunu kabul etmiş ve araçta meydana gelen hasarı ödemiş bulunduğunu, bu durumda ödenen hasar bedelinin sırf kullanan kişi araç maliki değildir diyerek rücu edilmesinin imkan olmadığını, hasarı ödeyene sigortacının ancak yasal şartlara göre rucu isteme hakkı bulunduğunu, dava dilekçesinin incelenmesinde araç sürücüsü … in kusurundan bahsedildiğine göre, davacının rücu sebeplerinden ” Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise ” ağır kusura dayandığı sonucuna varılması gerektiğini, öyle ise davacının araç sürücüsünün kasti bir şekilde araca zarar verildiğini ispat etmesi gerektiğini veya ağır kusur ile kazanın meydana geldiğini ispat etmesi gerektiğini, hasarın ağır kusur ile meydana gelmemiş olduğunu, davacı sigortacının rücu talep edebilmesinin yasa ile tanımlanan rücu şartlarının var olmasına bağlı olduğunu, bunlar içerisinde bulunan alkolü araç kullanma söz konusu olmadığı ( Alkol testi mevcuttur), araç sürücüsünün ehliyetinin olması, aracın araç malikin kendi rızası ile teslim edilmiş olması ve diğer şartlar bakımından da tartışılacak bir husus olmadığından, dava dilekçesinde sadece kusura dayanıldığından, kazanın ağır kusur sayılan bir sebeple meydana gelip gelmediğinin önem arz etmekte olduğunu, üzerinde durulması gereken hususun ağır kusurun ne olduğu, ağır kusurun kırmızı ışıkta geçmek, trafikte ters yöne girmek, emniyet şeridinden gitmek şeklinde belirlenmekte olduğunu, .bunun dışında kusurların ise ağır kusur kavramına girmemekte olduğunu, davacının dava dilekçesi incelendiğinde araç sürücüsünün kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmayarak olaya %100 kusuru ile sebep olduğuna dayanmış olduğunun anlaşılmakta olduğunu, %100 kusurlu olmak ile ağır kusurun bir birine karıştırılmış olduğu, başka bir ifade ile davacının ağır kusurun ne olduğunu tam olarak anlamadığı sonucuna varmak gerekmiş olduğunu, bir kazanın meydana gelmesinde eğer birden fazla kişinin kusuru var ise, olayın meydana gelmesinde bunların hangi oranda kusurlu olduğunun yüzdesel olarak ifade edildiğini, ancak bunun dışında eğer olay tekli kaza ise ( olayda olduğu gibi) elbette başkaca kişinin kusuru olmadığından, araç sürücüsünün %100 kusuru ile meydana gelmiş olacağını, kusurun tek kişide olması, başka bir ifade ile o kişinin %100 kusurlu olması, o kişinin ağır kusurlu olacağı anlamına gelmeyeceğini, önemli olan kusurun yüzdesel oranı olmadığını, kusurun ağır kusur olarak sayılanlardan birisinin olması olduğunu, dava dilekçesinde ise ağır kusur sayılması mümkün olabilecek hiç bir iddia dahi ileri sürülmemiş ve tüm sürücüler tarafından yapılan kavşaklara yaklaşırken hızın azaltılmaması olayına dayanılmış olduğunu, bunun ise ağır kusur olarak kabulünün mümkün olmadığını, aslında sürücü …’in kavşağa yaklaşırken hızını da düşürmüş, ancak araç bir anda kontrolden çıkmış ve kaza meydana gelmiş olduğunu, ağır kusuru söz konusu olmadığını beyanla; davacının rücu talep etmesi mümkün olmadığından ve meydana gelen kazada araç sürücüsünün ağır kusur olarak kabul edilebilecek bir davranışı olmadığından davanın reddi ile, masraf ve ücreti vekaletin davacı uhdesine yazılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Açılan davanın rücuen tazminat istemine ilişkin olduğu, kasko poliçesine dayalı olarak açıldığı, dava dışı sigortalının gerçek kişi olduğu ve aracın kullanım şeklinin hususi olduğu görüldü.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. Maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut uyuşmazlıkta, dava dışı sigortalıya davacı tarafından kasko sigorta sözleşmesine dayalı araçta oluşan hasar tazminatı nedeni ile ödenen bedelin davalılardan rücuen tazmininin talep edildiği, davacı sigorta şirketine sigortalı ve kullanım amacı hususi olan … plakalı aracın sahibi sigortalısı … isimli gerçek kişi olduğu anlaşılmakla taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı, bu nedenle davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu, uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği nazara alınarak, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nın 114/.1.(c).b,115 maddeleri uyarınca davanın usulden reddi ile kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde dosyanın görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın davaya bakmaya mahkememiz görevli olmadığından HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle Usulden Reddine,
2-6100 s. HMK’nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulduğu takdirde işbu dava dosyasının görevli ve yetkili Bakırköy Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-6100 s. HMK’ nun HMK’ nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulmadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 s. HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri, vekalet ücreti ve harcın görevli mahkemece karar altına alınmasına,
5-6100 s. HMK’ nun 333/1. maddesi gereğince işbu kararın kesinleşmesinden sonra gider avansından artan kısmının davacılara iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenecek olan istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin (e-duruşma ortamında) yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/02/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸