Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/910 E. 2023/131 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/910 Esas
KARAR NO : 2023/131

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/10/2022
KARAR TARİHİ : 14/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; 25.07.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında … plakalı beton dökme aracının sürücüsü …’un, … mahallesi, … caddesi, üzerinde… tesislerine dönüş yapmak istediği sırada, bisikletini süren müvekkili … ‘a çarparak yaralanmasına ve beden gücü kaybına uğramasına neden olduğunu, Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas numaralı dosyasına verilen bilirkişi raporunda, … plakalı beton dökme aracı sürücüsü davalı …’un asli kusurlu olduğunun değerlendirilmesinin yapılmış olup, kusur oranlarının mahkemece görevlendirilecek bilirkişi veye bilirkişiler tarafından belirlenmesi gerekeceğini, davacı … ‘ın, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilirkişi Kurulu tarafından alınan rapora göre sürekli iş göremezlik oranının %20 olarak belirlenmiş olduğunu, davacı … ‘ın, … doğumlu olup kaza tarihinde 10 yaşında olduğunu, kaza tarihinde 5. sınıfa giden müvekkilinin okula gidememiş, daha sonra ki yıllarda da okula gidip gelirken ve günlük yaşamını sürdürürken zorluk çekmekte, çoğu zaman annesi, babası yada kardeşlerinin yardımı ve gözetimi gerektiğini, ayrıca ilerde çalışma yaşamına atılması veya sonrasında aile kurabilmesinde zorluklarla karşılaşacak olduğunu, davalı tarafa ait … plakalı aracın, olay tarihinde … Sigorta Anonim Şirketine trafik sigortalı olup, 23.06.2021 tarihinde başvuru yapılmış olmasına rağmen taleplerinin giderilmemiş ve taraflarına bir ödeme yapılmamış olduğunu, taraflarınca davalı … Sigorta A.Ş. ve …. San. ve Tic. A.Ş’ye karşı söz konusu alacaklar için arabuluculuk başvurusu yapılmışsa da sürecin anlaşamama ile sonuçlandığını beyanla; 6100 sayılı yasanın 107.maddesi hükmünce belirlenecek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden; sigorta şirketi yönünden, 2918 sayılı KTK’ uyarınca temerrüt tarihinden işleyecek faizi, yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluk kuralına göre tahsiline, davalı işletenin taşınır taşınmaz malları ile bankalardaki ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine “ihtiyati tedbir” konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde … nolu, 31.12.2014-2015 vadeli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin poliçe sebebiyle sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, yaralanma ve ölümlerde poliçe kişi başına azami teminatının: 290.000-TL olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete karşı başvuru konusu olay ve talebi ilgili olarak Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı davasını ikame ederek 25.07.2015 tarihli kazada yaralanarak malul kaldığından bahisle uğradığı maddi tazminat ( sürekli iş göremezlik , geçici iş göremezlik ve bakım gideri ) ve tedavi gideri zararının tazminini talep etmiş olduğunu, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyada ; 13.11.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu … . İhtisas Kurulu tarafından düzenlenmiş olan sağlık raporu ile … oğlu … doğumlu … ’ın 25.07.2015 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında FONKSİYONEL ARAZ BIRAKMADAN İYİLEŞMİŞ OLDUĞU, SÜREKLİ MALULİYET TAYİNİNE MAHAL OLMADIĞININ tespit edilmiş olduğunu, bu rapor doğrultusunda 08.01.2020 tarihli Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E…. K. sayılı Karar gereği davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve kararın kesinleşmiş olduğunu, tüm bu durumlar ışığında tarafları ve maddi (sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik , bakım ve tedavi gideri zararı) talebi açısından konusu aynı olan yukarıda belirtilen davada müvekkili şirket bakımından verilen bir kesin hüküm bulunduğundan, davacının aynı olay sebebiyle yeniden aynı talebi dava konusu yapması mümkün değilken davacı tarafça bu kez aynı uyuşmazlık konusunda Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulmuş olup Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından hatalı olarak başvurunun kabulüne karar verilmişse de İtiraz Hakem Heyeti tarafından el çekilmiş olduğunu, zira dosyada daha önce adli yargı tarafından verilmiş ve kesinleşmiş bir karar bulunduğunu, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere dosyada kesin hüküm bulunmakta olup DERDESTLİK dava şartı söz konusu olduğunu, bu nedenle davanın hesap bilirkişisine gönderilmeden önce reddi gerektiğini, davacı vekilinin önceki davanın kısmi dava olması sebebiyle bakiye kalam kısım için dava açabileceği iddiasının usul ve yasaya uygun olmadığını, davacı tarafça belirsiz alacak davası açılmış olduğundan reddedilen dava tüm alacak yönünden reddedilmiş olduğunu, davacı tarafça sunulan Yargıtay kararı da kısmi davada kalan bakiye kısım için dava açılabileceği hususunda olup somut olayda belirsiz alacak davası söz konusu olduğundan uygulanmasının mümkün olmadığını, zamanaşımı ve kesin hüküm savunmaları saklı kalmak kaydı ile; sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı, var ise kusur oranının Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenmesi gerektiğini, ayrıca davacının kullanılması zorunlu tertibatlardan olan kaskı takıp takmadığı belli olmayıp tespiti halinde müterafık kusur indirimi yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin tazminata ilişkin sorumluluğundan bahsedebilmek için sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunun ispat edilmesi gerekmektedir ki; bu durumda da tazminat sorumluluğu sigortalı araç sürücünün kusuru oranında ve elbette ki poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı, var ise kusur oranının Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince belirlenmesini talep ediyor olduklarını, davacının kaza sebebiyle yaralamalı trafik kazasında yaralanarak vücut fonksiyonunu kaybettiğini iddia etmekte olup bu iddiasını 06.07.2021 tarihli … Üniversitesi Sağlık Raporunda %5 özür, 120 gün geçici iş göremezlik , 60 gün bakım süresi tespit edilen rapora dayandırmakta olduğunu, 25.07.2015 tarihli kazadan 2 yıl 5 ay sonra 01.12.2017 tarihinde açılmış olan Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … karar sayılı dosyasına dayanak olarak %20 maluliyet tespitli 02.05.2017 tarihli … Hastanesi raporu sunulmuş olup işbu rapor ve tedavi evrakı Adli Tıp Kurumu … . İhtisas Kurulu tarafından incelenmiş olup başvuru sahibinin maluliyeti olmadığının açıkça tespit edilmiş olduğunu, kesin hüküm itirazları saklı kalmak kaydı ile davacının maluliyetinin bulunmadığının ATK tarafından tespiti ile ilk davanın reddedilmesinden sonra 22.06.2021 tarihli ve 06.07.2021 tarihli …. Üniversitesi Sağlık Raporlarında davacının maluliyeti olduğu tespit edilmiş olduğunu, kazadan 6 yıl sonra düzenlenmiş olan bu raporlarda başvuru sahibinin 25.07.2015 tarihli kazada mı malul kaldığının, maluliyetinin kaza ile illiyetli olup olmadığının sorgulanmamış olduğunu, müvekkili şirektin, zarar gören …’ın müracaatı üzerine bu kişinin; … tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak, kaza ile illiyetli meslekte kazanma gücü kaybı oranını Medikal firma kanalıyla incelettirmiş, müvekkili şirketçe alınan maluliyet raporu ile başvuru sahibinin kaza ile illiyetli maluliyet oranının %0 olduğunun, başvuru sahibinin maluliyeti olmadığının tespit edilmiş olduğunu, davacı … … doğumlu olup, kaza tarihi olan 25.0.2015’da 10 yaşında olduğunu, kaza tarihinde 10 yaşında olan … ’ın gelir getiren herhangi bir işte çalışmasının söz konusu olmadığını, dayanak olarak sunulmuş olan sağlık raporunda yer alan 270 gün geçici iş göremezlik süresi boyunca mahrum kaldığı tespit edilmiş ise de 18 yaşından küçük olduğu dönem için herhangi bir kazancı olmadığını, tüm bu açıklamalar ışığında geçici iş göremezlik tazminatının zenginleşme aracı olarak kullanılmamalı ve hüküm kurulurken yukarıda yapmış oldukları açıklamalar ve ekte sunmuş oldukları yargıtay kararları göz önünde bulundurularak başvurunun 18 yaşından küçük olduğu dönem için geçici iş göremezlik tazminatının reddine karar verilmesini talep ediyor olduklarını, kesin hüküm ve yukarıdaki itirazları saklı kalmak kaydı ile; davacının kaza tarihinde aktif sigortalı olup olmadığının ispatı yapmaksızın başvuru yapmış olup eksik başvuru sebebi ile reddi gerektiğini, geçici iş göremezlik dönemine ait bakıcı giderinin talep edilmesi için bu süreçte gerçekten bakıma muthaç olup olmadığının tespiti gerektiğini, alanında uzman bir tıp hekimi tarafından mağdurun bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı hususunun tespit edilmesi gerektiğini, soyut ve farazi değerlendirmeler esas alınarak sigorta şirketi sorumluluğunda bulunmayan bakıcıya muhtaçlık anlamına gelecek şekilde hesap yapılmasının mümkün olmadığını, bu sebeple, bakıcı ödemelerini gösterir evrak ve makbuzların da dosyaya ibraz edilmesi gerektiğini, kaldı ki; davacının aktif olarak çalışıp çalışmadığının, gelirinin bulunup bulunmadığının da tespiti gerektiğini, geliri dahi olmayan bir kimsenin asgari ücret tutarında bir maaş ödeyerek bakıcı istihdam etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olacağını, öncelikle davacının bakıcı istihdam edip edemeyeceğinin, edebilecek ise de geçici iş göremez kaldığı bu dönemde gerçekten bakıma muhtaç olup olmadığının tespiti gerektiğini, davacının malul olup olmadığının Adli Tıp Kurumu tarafından tespit edildikten sonra, sürekli maluliyet tazminat miktarının aktüerler siciline kayıtlı aktüer sıfatını haiz bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiğini beyanla; davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının dava açma ehliyeti bulunmadığını, davacının 17 yaşında olduğunu, 6100 sayılı kanunun 50 ve 51. maddeleri gereği dava şartı oluşmadığını, iş bu yüzden davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin, araç üzerindeki tüm sorumluluğu yerine getirmiş, ayrıca davacının olayın oluşumunda tam kusurlu olduğunu, keşif yapıldığı taktirde bu hususun ortaya çıkacak olduğunu, kaza tarihinde şöför …’un gerekli özeni göstermiş ancak davacının yaşının küçüklüğü ve dikkatsizliği nedeni ile söz konusu kazanın meydana gelmiş olduğunu, davacının daha önce de aynı konuda dava açmış; Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … E. – … K. Sayılı görülen dosyada, “…İncelenen tüm dosya kapsamına göre davacıların velisi oldukları … ‘a, davalıların maliki, sürücüsü ve sigortacısı oldukları … plakalı aracın 27/05/2015 tarihinde çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, kazada davalı araç sürücüsü …’un %100 kusurlu olduğu alınan bilirkişi raporuyla tespit edilmiş ise de, aldırılan maluliyet raporunda, davacının maluliyetinin bulunmadığı, tedavi giderleri yönünden de, tedavi giderlerine ilişkin dosyaya incelemeye yeterli belge ibraz edilmeyip, hekim bilirkişiden rapor alınmasına ilişkin bir talepte olmadığı dikkate alındığında davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir….” denilmek suretiyle davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olduğunu, ayrıca davacının yaşanan olaydan 6 sene sonra almış olduğu sağlık kurulu raporunun kesinlikle hükme esas alınamayacağını, zira aradan geçen uzunca bir sürede davacının yaşamış olduğu başka sıkıntıların anılan trafik kazası ile ilişkilendirebileceği de göz önüne alındığında nedensellik olmadığını, yine davacının daha önce açmış olduğu dava yönünden davacının maluliyetinin bulunmadığına dair rapor, tedavi giderleri yönünden dosyaya evrak sunmaması da göz önüne alındığında davacının açmış olduğu mevcut davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu gösterdiğini beyanla; davanın reddine ücreti vekaletin ve dava masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’a usulünce tebligat yapıldığı, ancak davaya cevap verilmediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde tarafların iş bu dosyanın taraflarıyla aynı olduğu, yapılan yargılama neticesinde davacı … ‘a, davalıların maliki, sürücüsü ve sigortacısı oldukları … plakalı aracın 27/05/2015 tarihinde çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, kazada davalı araç sürücüsü …’un %100 kusurlu olduğu alınan bilirkişi raporuyla tespit edilmiş ise de, aldırılan maluliyet raporunda, davacının maluliyetinin bulunmadığı, tedavi giderleri yönünden de, tedavi giderlerine ilişkin dosyaya incelemeye yeterli belge ibraz edilmeyip, hekim bilirkişiden rapor alınmasına ilişkin bir talep olmadığı maddi tazminata ilişkin davanın reddedildiği, manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabul edildiği, verilen kararın kesinleştiği görüldü.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114/1-i. maddesi uyarınca; dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hükmün bulunması olumsuz dava şartıdır. Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve 1991/5-215-342 E., K. sayılı ilamı; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, yıl: 2001, C. V, s. 4980 vd.).
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir. 6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de, “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun … gün ve … E. … K.; … gün ve … E. … K.; … gün ve … E. … K.; … gün ve … E. … K.; … gün ve … E …. K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051- 5053).
Somut olayın değerlendirilmesinde; iş bu dosyada davacının talebinin maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, kesinleşen Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında hükmün ilk satırında maddi tazminat talebinin reddine karar verildiği, iş bu dosyada ve Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında dava konusunun 25.07.2015 tarihinde meydana gelen tarafların karıştığı kazada davacının maddi zararına ilişkin olduğu, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında verilen hükmün kesin hüküm oluşturduğu, davacının maddi tazminat talebine ilişkin kesin hüküm tesis edildiği kanaatine varıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 114/1-i ve 115/2 maddeleri gereğince kesin hüküm dava şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın 114/1-i ve 115/1 maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.600,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı … ve … Sigorta A.Ş. kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden bu davalılar yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak bu davalılara VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/02/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸