Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/85 E. 2022/796 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/85 Esas
KARAR NO : 2022/796

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/01/2022
KARAR TARİHİ : 11/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Ticaret A.Ş.’nin yıllardır fuar ve organizasyon sektörlerinde nitelikli ve dinamik bir faaliyet sunmakta olduğunu, davalı şirket ile aralarında 02/06/2021 tarihinde “… SÖZLEŞMESİ” adında bir sözleşmenin imza altına alınmış olduğunu, işbu sözleşmeye göre müvekkili şirketin belli bir zaman aralığında ev eşyası/züccaciye konulu fuar organizasyonunu yapmayı üstlenmiş, bu sektörde faaliyet gösteren …’in ise işbu organizasyona kendi üyelerinden belli sayıda katılım sağlamayı ve bunun karşılığında müvekkilinin de organizasyonda yapılacak satıştan davalıya pay vermeyi taahhüt etmiş olduğunu, devamında müvekkili şirketin, sözlü ve yazılı olarak, sözleşmede bulunan yükümlülüklerini ifa etmek ve yine sözleşme uyarınca organizasyon hakkında taraflarca beraber belirlenecek hususların görüşülmesi amacıyla defalarca toplantı talebinde bulunmuş olduğunu, davalının ise bu talebe uzun süre cevap vermemiş, son verdiği cevapta ise; “sözleşmede imza atan yetkililerin imza tarihinde resmi olarak dernek yetkilisi olmadığı ve bu sebepten sözleşmenin aslında var olmadığını” ileri sürerek edimlerini ifadan kaçınmış olduğunu, akabinde müvekkili şirketin, davalı adresine noter kanalıyla sözleşmede yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesi ihtarlarını içeren ihtarname göndermiş olduğunu, söz konusu fuar ve organizasyon sektörüne ilişkin hazırlıklar dönemsel olarak önem arz ettiğinden ötürü müvekkili şirketin davalı tarafından büyük zarara uğratılmış ve önemli bir kardan mahrum bırakılmış ve bırakılmakta olduğunu, davalı tarafın dava konusu sözleşmenin kurulmadığına ilişkin iddiasının hiçbir hukuki ve hakka dayanan bir tarafı bulunmadığını, sözleşmenin şekle tabi bir sözleşme dahi olmadığını, somut olayda yetkisiz temsil değil, olsa olsa imza eksikliği söz konusu olduğunu, dava konusu sözleşmede şirketin mevcut imza sirkülerine göre yetkili olan iki kişinin imzasının mevcut olduğunu, sözleşmede imzası bulunan kişilerin yetkisiz temsilci değil, aksine imzaya yetkili kişiler olduğunu, sözleşmede davalı adına imza atan yönetim kurulu üyelerinden …. ve …’in imza tarihi itibariyle imzaya yetkili kişiler olduklarını, yine sözleşmenin bütün kuruluş aşamalarından haberdar olan ve bu süreci yürüten … ‘ün ise tüm süreçten haberdar olan imza tarihinde ve bugün itibariyle imzaya yetkili bir yönetim kurulu üyesi olduğunu, bu durumu tamamen ispat eden, kaldı ki, bir an için burada imza eksikliğinin varlığı kabul edilse dahi bu sözleşmenin yazılı yapılmasının şekle bağlı bir sözleşme olmadığını, tarafların sözlü iradelerinin bu sözleşmeyi hukuk aleminde kurmuş olduğunu, davalının, sözleşmenin imza aşamasının tamamlanmamış olması ya da yetkisiz temsili ileri sürerek sözleşmenin var olmadığı iddiasında olduğunu, öncelikle, davalının bu iddiasının sözleşmenin var olması hususu ile bir ilgisi bulunmadığını, müvekkilinin ve davalının sözleşmeyi kurma yönündeki irade beyanlarının açıkça uyuşmuş olduğunu, hatta yazılı bir sözleşme metninin bulunmasının da buna doğrudan karine teşkil etmekte olduğunu, yılın belli dönemlerinin (örneğin sezon öncesi) önem arz ettiği fuar ve organizasyon sektöründe bir sözleşme yapılmasının, organizasyonu yapacak şirket açısından organizasyon gününden önce ciddi bir hazırlık süreci ve çalışma/mesai gerektireceğini, bu hazırlık ve çalışma olmadan sözleşmenin gereği gibi ifa edilmesinin mümkün olmayacağını, …. ve yöneticilerinin sektörde çalışan şirketlerden/iş insanlarından oluşan bir dernek olduğundan bu safhaları bilmemelerinin imkanı bulunmadığını, bu durumun müvekkilinin birkaç ayına mal olarak onun başka sözleşmeler ve organizasyon yapmasına doğrudan engel olduğunu, bu durumun, elde etmesi kuvvetle muhtemel olan karlardan mahrum kalmasına sebep olduğunu, ayrıca, tarafların sözleşmenin maddi değerini göz önünde bulundurarak sözleşmenin 9.maddesinde bir cezai şart belirlemiş olduklarını, haksız yere sözleşmeyi fesheden …’in, taraflarına işbu ceza miktarını ödememiş olduğunu, ayrıca …’in ihbar yükümlülüğüne de uymamış olduğunu, bu durumda, mahrum kalınan kar’ın tespit edilerek işbu davanın karşı tarafından tazmin edilmesinin talep hakları olup, talep haklarını saklı tuttuklarını, ayrıca tarafların yapılacak organizasyonun sözleşmenin gereği gibi veya hiç ifa edilmemesi veya haksız feshedilmesi durumlarında yine karşı taraf nezdinde oluşabilecek ortalama bir zarar belirlemiş ve bu zararı cezai şart maddesi ile kusuru bulunmayan tarafa vermeyi taahhüt etmiş olduklarını, ilgili maddeye göre cezai şartın 500.000,00 Euro olduğunu beyanla; işbu dava dilekçesinin konusu olan, müvekkilinin ilgili sözleşmeye ilişkin hakkı olan aynen ifa ve gecikme tazminatına hükmedilmesine, davaya ilişkin tüm dava masrafları ve avukatlık vekalet ücretlerinin faizleri ile birlikte davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında sözleşme kurulmamış olup, davacının taraflar arasında kurulduğunu iddia ettiği sözleşmenin, müvekkiline ait imza sirküleri göz önünde bulundurulduğunda hukuk aleminde var olmadığını, …. Derneği İktisadi İşletmesi’nin yetkililerinin; …., …, …, …., … olduğunu, ancak iktisadi işletmenin yetkililerinin münferiden temsil yetkisine sahip olmayıp, İktisadi İşletmeyi temsil ederken belirli esaslara göre hareket etmekte olduklarını, davacının iddia ettiği gibi bir sözleşmenin kurulabilmesi için İktisadi İşletme yetkililerinden olan …’in işbu sözleşmenin kurulması konusunda bir iradesinin olması ve sözleşmede imzasının bulunması gerektiğini, İktisadi İşletme yetkililerinden …’ün davacı şirkete iletmiş olduğu mailden de anlaşılacağı üzere; sözleşmenin kurulması yönünde iradelerin uyuşma şartının bir araya gelmediği ve bu doğrultuda imzaların imza sirkülerine uygun olarak tamamlanmadığını davacı şirkete bildirilmiş olduğunu, bu doğrultuda davacı tarafça müvekkili tarafından hakkın kötüye kullanıldığı iddiasının, davacının aynen ifa ve gecikme tazminatı taleplerinin hukuki bir dayanağı bulunmamakta olup, davanın tüm talepler bakımından reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; taraflar arasında sözleşmenin kurulduğunun kabul edilmesi halinde dahi, “sözleşmenin süresi” başlıklı 5. maddesi gereğince sözleşmenin yürürlüğe girmesinden bahsedilemeyecek olduğunu, sözleşmenin kuruluş aşamasında İktisadi İşletme yetkilisi …..’in işbu sözleşmenin kurulmasına yönelik bir iradesi bulunmadığını, bu doğrultuda sözleşmenin esaslı unsurlarından olan “tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanının varlığı” gerçekleşmemiş olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte; bir an için taraflar arasında davacı tarafça ileri sürüldüğü gibi bir sözleşmenin kurulmuş olmasının kabulü halinde dahi, söz konusu sözleşmenin yürürlüğe giremeyeceğinin açıkça ortada olduğunu, müvekkili İktisadi İşletme tarafından işbu Sözleşmenin imzalanmış sayılabilmesi için yetkililerden …’in imzasının Sözleşmede yer almasının zorunlu olduğunu, bu doğrultuda davacı tarafça yürürlüğe girdiği iddia edilen Sözleşmenin yürürlüğe girmediğinin açıkça ortada olduğunu, dolayısıyla davacı tarafından talep edilen aynen ifanın ve cezai şartın bir dayanağının da bulunmadığını, davacının, hakkın kötüye kullanıldığı ve kötü niyet iddialarının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, zira müvekkilinin imza sirkülerinden kimlerin sözleşme kurma ve imza yetkisi olduğunun açıkça anlaşılmakta olduğunu, tacir sıfatına haiz olan davacının bu hususu gözetmesi gerektiğini, davacının müvekkilinin hakkını kötüye kullandığını ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek aynen ifa ve gecikme tazminatı taleplerinde bulunmuş olduğunu, ancak davacının bu iddialarının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacının taleplerini açıkça ifade etmemiş olup, işbu taleplerinin dayanağını da dilekçesinde göstermemiş olduğunu, davacının taleplerinin bu yönüyle dinlenebilir bir tarafı bulunmadığını, davacının, dava dilekçesinin “netice ve talep” bölümünde aynen ifa ve gecikme tazminatına hükmedilmesini talep etmiş olduğunu, davacının “gecikme tazminatı” talebini neye dayanarak talep ettiğini belirtmemiş ve temellendirememiş olduğunu, gecikme tazminatı talep edebilmek için öncelikle gecikmeden dolayı uğranılan bir zararın varlığının söz konusu olmalı ve bu zararın açıkça ispatlanmış olması gerektiğini, hal böyle olmasına rağmen; davacı tarafça iddia edilen gecikmeden doğan zararın delillendirilmesi bir yana, “gecikme tazminatı” ibaresi dava dilekçesinin yalnızca “konu” ve “netice ve talep” bölümlerinde geçmekte olduğunu, gecikme tazminatı talep eden davacının, gecikme -kabul anlamına gelmemekle birlikte- nedeniyle uğradığı zararı ispat etme zorunluluğu bulunmadığını, oysa davacının, talebini ne taraflar arasında kurulduğunu iddia ettiği sözleşmenin herhangi bir maddesine ne de bir kanun hükmüne dayandırmış olduğunu, davacı tarafından gecikme tazminatı talep edilmiş, ancak gecikme nedeniyle uğranılan zarara ilişkin hiçbir delil sunulmadığı gibi, talep konusunun da belirli hale getirilmemiş olduğunu, bir an için sözleşmenin kurulduğu varsayıldığında ve davacının gecikme nedeniyle zarara uğramış olduğu farz edildiğinde, davacının bu zararı belirli hale getirmesi ve talep ettiği tutar doğrultusunda harç ödemesi gerektiğini, açıkça anlaşıldığı üzere; davacının taleplerini somutlaştıramamış ve taleplerini hukuki bir zemine oturtamamış olduğunu, bu halde; davacının taleplerinin soyut ve dayanaksız olup, tüm taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, tüm bu hususlar birlikte gözetildiğinde; davacı tarafın taleplerine dayanak olarak gösterdiği Sözleşmenin, müvekkili İktisadi İşletmenin yetkililerinden olan …..’in sözleşme akdetme iradesinin olmaması nedeniyle hukuk aleminde meydana gelmemiş olduğunu, öte yandan; bir an için sözleşmenin kurulduğu varsayılsa dahi …..’in imzasının olmaması nedeniyle müşterek imzanın sağlanamamış olup, sözleşmenin yürürlüğe girmemiş olduğunu beyanla; davacının tüm talepleri bakımından davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalandığı iddia olunan sözleşme gereğince davalının edimlerinin ifa edilmemesinden kaynaklanan edimlerin ifası ve zararların tazmini istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; taraflar arasında imzalandığı iddia olunan sözleşmenin davalı yönünden bağlayıcılığının bulunup bulunmadığı, davalı adına sözleşmeyi imza altına alanların davalıyı temsil ve ilzam yetkilerinin bulunup bulunmadığı, davacının sözleşme nedeniyle davalıdan edimlerin ifasını ve ifa edilmediği taktirde zararların tazminini talep edip edemeyeceği, edebilecekse miktarı hususlarındadır.
Davalı şirketin kuruluşundan itibaren ticaret sicil kayıtları İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden dosyaya celp olunmuştur.
Dava, davacı tarafın davalı ile akdedildiğini ileri sürdüğü sözleşmeye dayalı aynen ifa ve gecikme tazminatı talebine ilişkindir. Dava dilekçesi ekinde sözleşme ve taraflar arasında yapılan elektronik ileti yazışmaları sunulmuştur. Taraflar arasında imzalandığı iddia olunan sözleşmenin incelenmesinde her iki taraf adına atılı imzaların mevcudiyeti görülmektedir. Ne var ki cevap dilekçesi ekinde sunulan imza sirkülerinin incelenmesinde şirket adına sözleşme yapmaya yetkili müdürlerin tamamının imzasının bulunmadığı görülmektedir. Dava dilekçesi ekinde sunulu elektronik ileti yazışmalarının incelenmesinde ise, yazışmaların sözleşme öncesi görüşmelere ilişkin olduğu görülmektedir. Davacının talebinin aynen ifaya ilişkin olması hususu nazara alındığında tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradelerin mevcudiyeti bulunmadığından davalı taraftan aynen ifa beklenemeyecektir. Kaldı ki dava dilekçesindeki anlatım, deliller ve dosyada mevcut bilgi ve belgelerden davacı tarafın söz konusu sözleşme nedeni ile meydana gelen bir zararının bulunmadığı gibi aynen ifa ve gecikme tazminatı talepleri somut olarak ifade edilmemiş ve ispatlanamamıştır. Açıklanan bu nedenlerle açılan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis esmiştir.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken harç peşin alındığından bu hususta başkaca harç alınmasına yer OLMADIĞINA,
2-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 9.200,00-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸