Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/730 E. 2022/1078 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/730 Esas
KARAR NO : 2022/1078

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 09/08/2022
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında servis taşıması ilişkisi bulunduğunu, davalının bu hizmetler sebebine dayanarak fatura borçları bulunduğunu, davalının borcunu ödememesi üzerine davalı kişi aleyhine Bakırköy …. İcra Dairesi …. Esas Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, bu duruma rağmen davalı taraf ödeme emrinin tebliği üzerine haksız ve dayanaksız olarak icra takibine ve borca itiraz ettiğini ancak, borçlunun itirazında haksız olup kötü niyetli olduğunu, mezkur icra dosyasında ki takip talebi ve faturalar incelendiğinde davalı tarafın müvekkilden ticari mal hizmeti hukuki işlemi olduğunun görüleceğini, davalı şirket Ticari hizmet alımına rağmen edimini ifa etmediğini, faturalardaki açıklamaların bu hususu içermekte olduğunu, karşı tarafın kötü niyetle itiraz ettiğini, davalının ödeme iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle davalı tarafın takibi sürüncemede bırakma maksatlı ve kötü niyetli itirazın iptalini, takibin devamına ve borçlunun haksız itirazı sonucu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacı yan tarafından itirazın iptali istenilen icra dosyası Bakırköy …. İcra Müdürlüğü nezdinde dava açıldığını, ancak müvekkilinin adresinin Bakırköy olmakla birlikte taraflar arasındaki sözleşmede de İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını, bu nedenle yetkili mahkemelerin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davacı yanın icra takibine konu ettiği fatura alacaklarının 30.09.2021, 30.09.2021 ve 31.08.2021 tarihli toplamda 21.300,39‬-TL miktarındaki üç adet fatura alacağı ve faiz talebi söz konusu olup bu faturalardan dolayı müvekkilin herhangi bir borcu bulunmadığını, uyuşmazlık konusunun esasen davacı yanına fatura ve miktarları değil cezai şart faturası olduğunu, ayrıca müvekkili tarafından davacı yana 30.09.2021 tarih ve 10.200-TL miktarında cezai şart faturası düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş olduğunu, bu alacağın mahsubu ile müvekkilin davacı yana borcu kalmadığını, buna karşın davacı tarafından da bir cezai şart faturası düzenlendiği iddia edilmekle birlikte işbu cezai şart faturasının tebliğinin ardından davacının iki faturasının noter kanalıyla iade edildiğini, davacı tarafın kesmiş olduğu cezai şart faturasının haksız olduğunu, davacının işi bırakıp gittiğini, bu nedenle taraflarınca cezai şart faturasının kesildiğini, davacı tarafından dava dilekçesinde cezai şart faturasına dair bir açıklama yapılamamış veya delil sunulamamış olduğunu, müvekkili tarafından tanzim olunan cezai şart faturası taraflar arasındaki sözleşmelere dayandığını, bu uğurda davacı yan ile müvekkil arasında, sözleşmeli taşımacılık tip sözleşmeleri ile tedarikçi sözleşmeleri imzalandığını, ancak somut olayda davacı yan tarafından bu sözleşmesel yükümlülüğüne aykırı davranıldığını, davacı tarafından önden hiçbir bildirim yapılmaksızın iş bırakılmış olduğunu, davacının bu hususa dair hiçbir haklı mazereti de bulunmamasına rağmen işbu dava ile mesnetsiz ithamlarda bulunarak müvekkil şirketten haksız taleplerde bulunduğunu, davacının müvekkilden doğmuş herhangi bir alacağı bulunmamasına rağmen icra takibi başlatan davacının kötüniyetli olduğunu, bu nedenle de müvekkil lehine asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı takip dosyasıyla ceza bedeli ve fatura alacağına dayanılarak başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce icra dosyası, tarafların ticari sicil kayıtları, esnaf odası kayıtları, vergi dairesi kayıtları, Ba-bs formları celp edilmiş, taraf delillerin toplanmıştır.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 20.587,57 TL asıl alacak, 886,82 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 21.474,39 TL ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının “30.09.2021 tarihli 30 günlük ceza bedeli 10.608,00 TL, 30.09.2021 tarihli fatura alacağı 712,82 TL, 31.08.2021 tarihli fatura alacağı 9.979,57 TL” olduğu, davalı takip borçlusu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre görev hususunun belirlenmesinde bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 vd. maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan, iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosyada mevcut Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün müzekkere cevabı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere; davacı gerçek kişi …. işletme hesabına göre defter tuttuğu, bildirim yapılan miktarların da esnaf sınırını aşmadığı görülmektedir.
Yukarıda da ayrıntılarına yer verildiği üzere bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması gerekmektedir. Davacı ….’ın defter tutma zorunluluğunun bulunmadığı, mevcut kayıtlara göre “KISMİ TEVKİFAT UYGULAMASI KAPSAMINDAKİ İŞLEMLERE AİT BİLDİRİM ” yönünden kaydının bulunduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğu, davacının tarafın ekonomik faaliyetinin sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayandığı sabittir. Buna göre davacının tacir sıfatına sahip olmadığının kabulü gerekmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Buna göre dava konusu uyuşmazlık mutlak veya nisbi ticari dava niteliğinde olmadığından, uyuşmazlık Mahkememizin görev alanına girmemektedir. Uyuşmazlığın ticari dava olmaması nedeniyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi bu davanın yargılamasını yapmakta görevli olduğundan, HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın davaya bakmaya mahkememiz görevli olmadığından HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle Usulden Reddine,
2-6100 s. HMK’nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulduğu takdirde işbu dava dosyasının görevli ve yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-6100 s. HMK’ nun HMK’ nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulmadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 s. HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri, vekalet ücreti ve harcın görevli mahkemece karar altına alınmasına,
5-6100 s. HMK’ nun 333/1. maddesi gereğince işbu kararın kesinleşmesinden sonra gider avansından artan kısmının davacılara iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenecek olan istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/12/2022

Katip …..
E-İmzalıdır

Hakim ……
E-İmzalıdır