Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/700 E. 2023/167 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/700 Esas
KARAR NO : 2023/167

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/07/2022
KARAR TARİHİ : 24/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan … sözleşmesine göre müvekkilin şirketin yılbaşı gecesinde davalı şirketin oteli olan …. Otel’de eğlence organizasyon işlerini üstlendiğini, davalı şirketin ise buna karşılık belirlenen bedelleri, belirli vadelerde müvekkil şirkete ödeyeceğini, müvekkili şirketin üzerine düşen tüm edimleri gereği gibi ifa etmesine rağmen, davalı şirketin yapması gereken ödemeyi 4 gün geç ödemiş olduğunu, bu sebeple ticari temerrüt faizine faize ek olarak yine sözleşmede taraflarca kararlaştırılan cezai bedelin tazminini talep etme zaruretinin hasıl olduğunu, taraflar arasında mutabakata varılan …. Sözleşmesinin mali koşullarını düzenleyen 7. Maddesinin I bendine göre 27 Aralık 2021 tarihinde tahsil edilen tutarın %55lik kısmının müvekkil şirkete avans olarak ödeneceğini, kalan bakiyenin ise 03.01.2022 tarihinde müvekkile ödeneceğini, belirtilen tarihlerde ödemenin gerçekleşmemesi halinde ise “geciken hergün için organizasyonun cirosunun %10’u kadar gün başı cezai bedel ödeneceği” şeklinde mutabakata varıldığını, davalı tarafından yapılacak avans ödemesinin tarihini taraflar arasında belirli bir tarih olarak belirlenmişken davalının iş bu ödemeyi kararlaştırılan tarihte yapmadığını ve davalı yanın ödemediği gün itibariyle hiçbir ihtara gerek kalmaksızın kendiliğinden temerrüde düşmüş bulunduğunu, bu hususta davalı ile önce şifahen görüşüldüğünü, anlaşmaya varılamaması üzerine Kadıköy …. Noterliği’nin 15.04.2022 tarih ve …. yevmiye no’lu ihtarnamesi keşide edilerek yapılması gerekli ödemenin müvekkili şirkete 3 gün içerisinde yapılması aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı hususunun ihtar edildiğini, davalı tarafın ise Beşiktaş …. Noterliği’nin 21.04.2022 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile cevaben, faturanın geç teslim edilmesi sebebiyle herhangi bir ödeme yapılmayacağını bildirdiğini, söz konusu gerekçenin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, sözleşmeden kaynaklanan ve üzerine düşen yükümlülüğü geç ifa eden davalının, müvekkilinin haklı alacağına belirlenen zamandan geç kavuşmasına sebebiyet verdiğinin açıkça ortada olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmedeki cezai bedeli isteme hakkının mevcut olduğunu, açıklanan tüm bu sebepler ile müvekkili lehine sözleşmeden doğan cezai bedelin tazminini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 TL cezai şart bedelinin tahsilini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının ifa ile beraber ceza koşulunu talep edebilme hakkı TBK Madde 179/2 gereği kesin olarak düştüğünü, taraflar arasındaki iş bu Sözleşme’nin 7/I Maddesi ile; ödeme şekli ve tarihleri belirlenmiş olduğunu, 27.12.2021 tarihine dek tahsil edilen ödemelerin %55 lik kısmının organizatöre avans olarak ödenmesine, ödemenin otel tarafından zamanında yapılmaması halinde organizatörün organizasyonu yerine getirmemesine ve gecikilen her gün için organizasyon cirosunun %10’u kadar gün başı cezai bedel ödenmesine karar verildiğini, davacının iş bu dava ile 27.12.2021 tarihinde ödenmesi kararlaştırılan avansın 31.12.2021 tarihinde ödenmiş olması sebebiyle 4 günlük cezai bedel talep ettiğini, oysaki davacının, müvekkili şirket tarafından 31.12.2021 tarihinde gerçekleştirilen avans ödemesini (asıl borcu) hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin kabul etmiş olduğunu, kabul etmiş olduğu bu ifaya karşı sözleşme konusu organizasyonu gerçekleştirdiğini, TBK Madde 179/2’ye göre, alacaklının feragati ve ihtirazi kayıtta bulunmaksızın asıl borcu kabulü ifaya eklenen cezai şart talep hakkını düşürdüğünü, somut olayda davacı tarafın, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan avans alacağını 31.12.2021 tarihinde ihtirazi kayıtsız şekilde kabul ederek herhangi bir saklı tutma beyanında bulunmadığını, gerek Yargıtay kararlarında gerekse de doktrinde ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin asıl borcun kabul edilmesi ceza koşulunu talep hakkından zımni feragat şeklinde yorumlandığını, alacaklının saklı tutma beyanında bulunmamasına rağmen iradesinin saklı tutma yönünde olduğunu daha sonradan ispat etme imkanının da bulunmadığını, davacının organizasyonu gerçekleştirerek ödemenin zamanında yapıldığını zımnen kabul ile cezai bedelden vazgeçtiğini, davacının organizasyon öncesinde ödenen avans haricinde sözleşme uyarınca hak etmiş olduğu bakiye tutarın fatura karşılığında 03.01.2022 tarihinde ödenmesine karar verildiğini, taraflar arasında 03.01.2022 tarihinde mutabakat düzenlenerek imzalandığını fakat davacı tarafından herhangi bir fatura düzenlenmediğini, müvekkili şirket tarafından 04.01.2022 tarihinde tarafların mutabık kaldığı 161.505,00 TL tutarlı bakiye alacak ödendiğini, açıklanan nedenlerle haksız davanın reddini ve yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davacı yan üzerinde bırakılmasını talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanan 15/10/2021 tarihli …. sözleşmesi kapsamında davacı tarafın cezai şart isteminin yerinde olup olmadığının belirlenmesi ve tahsili istemine ilişkindir.
Dosyada mevcut 15/10/2021 tarihli … sözleşmesinin cezai şarta ilişkin 7. maddesinin “I” numaralı maddesinde; “Otel ; 27 Aralık 2021 günü o tarihe kadar Tahsil edilen ödemelerin %55 lik tutarını avans olarak Organizatöre ödeyecektir. Otel yapmış olduğu tahsilatları ve var ise paylaşım hesaplanırken düşülmüş masrafları belgeli olarak organizatöre ibraz etmekle yükümlüdür. Bu ödeme otel tarafından zamanında yapılmazsa organizatör organizasyonu yerine getirmeyecek ve gecikilen her gün için organizasyon cirosunun %10’u kadar gün başı cezai bedel ödettirecektir.” düzenlemesine yer verildiği görülmektedir.
Taraflar arasında sözleşme kapsamında organizasyonun gerçekleştiği ve sözleşme bedelinin ödendiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık sözleşme bedelinin bir kısmının vadesinde ödenmemesi nedeniyle davacı tarafın sözleşme kapsamında cezai şarta hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “cezai şart-koşulu” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.
Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, TBK’nın 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.
Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman Sermet/Burcuoğlu Haluk/ Altop Atilla/ Tekinay, Selahattin Sulhi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).
Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/1. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.
Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlâli hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır [Kocaağa, Köksal: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33].
Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 179–182. maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179. Maddesi: “…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.
Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine belli bir miktar para ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister.
İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça feragat etmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu, alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlâl etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlâli koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, s. 145-154).
Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, s. 138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.
Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Örneğin, bir inşaat sözleşmesinde yüklenici, işin teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren geciktiği her gün için iş sahibine 10.000TL ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, yüklenicinin borcunu ifada gecikmesi hâlinde, iş sahibi hem gecikilen her gün için 10.000TL ceza koşulunu hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir. İfaya eklenen ceza koşulu, özellikle borcun geç ifa edilmesi hâlinde uygulanır ve uygulamada en çok rastlanan ceza koşulu türüdür.
Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.
İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer.
Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.
Nitekim yukarıda yer verilen ilkelere ve kurallara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2021 tarihli ve 2017/(13)3-2245 E., 2021/880 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ve taraflar arasındaki sözleşme nazara alınarak Mahkememizce yapılan değerlendirmede; taraflar arasında imzalanan 15/10/2021 tarihli yılbaşı konser organizasyonu sözleşmesinin 7. maddesinin “I” numaralı maddesi ile yer verilen cezai şart hükmünün ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğu kuşkusuzdur. Zira taraflara ilgili hükümle hem sözleşmenin ifası hem de kararlaştırılan cezai şartın talep edilmesi hakkı açıkça tanınmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. Maddesine göre, yukarıda da açıklandığı üzere ifaya ekli cezai şartın istenebilmesi için, bu haktan açıkça feragat edilmemiş veya ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemiş olması gerekmektedir. Ancak dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgelere göre davacı şirketin, sözleşme ilişkisinin devamı süresince ifayı çekince koymadan kabul ettiği, sözleşme bedelinin davalı taraftan tahsil edildiği tarihlerde itirazi bir beyanda bulunmadığı, bir başka deyişle cezai şart talep etme hakkını saklı tutmadığı anlaşılmakla; davacı tarafın sözleşme kapsamındaki cezai şart talebinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddi ile;
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir edilen 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Bakırköy Arabuluculuk bürosunun 2022/73304 numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde HMK 341/3 maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır