Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/680 E. 2023/584 K. 02.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/680 Esas
KARAR NO : 2023/584

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 22/07/2022
KARAR TARİHİ : 02/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/07/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Sigorta tarafından “….” poliçe numarası ile davalı … İç Ve Dış Ticaret
Limited Şirketi’ne ait …. plakalı araç için sigorta yapıldığını, 11.08.2020 günü saat 21:26 sıralarında sürücü …. sevk ve idaresindeki … plakalı sigortalı araç, …. Mah. … Bulvarı mevkiinde kontrolsüzce
şerit değiştirdiği esnada, kendi şeridinde seyreden sürücü … yönetimindeki ….
plakalı araç ön kısımlarıyla önüne aniden geçen sigortalı aracın arka kısımlarına çarpmış olduğunu, en geriden
gelen sürücü …. yönetimindeki …. plakalı motosiklet, …. plakalı aracın sol
arka kısımlarına çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, davaya konu kazada sigortalı aracı kullanan sürücünün sürücü belgesi olmadığı gibi 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanunu’nun 56/A maddesini de ihlal ettiğini, müvekkili …. Sigorta’nın sigortalısına ödeme yaparak zararını karşıladığını, akabinde kazaya sebebiyet
veren araç sahibi davalı aleyhine Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile
ilamsız icra takibi başlattığını ancak davalı/borçlu tarafından iş bu takibe haksız şekilde itiraz
edildiğini, açıklanan nedenlerle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasına davalı/borçlu tarafından yapılan
haksız itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamını, davalının %20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kaza sırasında müvekkili şirketin aracı işleteni konumunda olmadığından, davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, müvekkilinin uzun dönemli araç kiralama işi ile iştigal etmekte olduğunu, müvekkili şirket ile dava dışı …. arasında 22.06.2020 tarihli “Araç Kiralama Sözleşmesi” imza edildiğini ve bu sözleşme uyarınca …. plakalı aracın 22.06.2020 – 21.09.2020 tarihleri arasında kiralandığını, kiralama işlemi sırasında dava dışı …. tarafından herhangi bir ek sürücü talebi olmadığını, söz konusu 11.08.2020 tarihli kazada aracın kiracı …. yerine kendisinin çalışanı, yine dava dışı ….’in sevk ve idaresinde iken gerçekleştiğini, buna göre; kaza sırasında müvekkili şirketi kiraya veren, … ise kiracı/ işleten sıfatına sahip olduğunu, buradan hareketle, somut olaya ait KTT’de, … plakalı araç sürücüsünün KTK 56/A uyarınca şerit değiştirme ve izleme kuralına uymadığı gerekçe gösterilerek kusurlu olduğuna kanaat getirilmiş ve sürücünün ehliyeti bulunmadığı gerekçe gösterilerek müvekkil şirketten tazminat talebinde bulunulmuş ise de müvekkili şirketin işleten sıfatın sıfatına haiz olmadığından bu tutardan sorumlu olamayacağını, bu bağlamda öncelikle, huzurdaki davanın kiracı/ işleten konumundaki …. ile araç sürücüsü olan ….’e ihbarı ile, müvekkil şirkete yöneltilen işbu davanın pasif husumet yoksunluğundan reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için huzurdaki davanın doğru taraflara yöneltildiği düşünüldüğünde dahi reddi gerektiğini, zira aracın gereken ehliyetnameye sahip olmayan kişilere kullandırılmasından kanunda rücu nedeni olarak söz edilmişse de, müvekkil şirket aracı kiracının ehliyeti bulunmasına istinaden aracı kendisine kiraladığını, her ne kadar kaza nedeni sürücünün ehliyetsiz olması olarak gösterilse yukarıda açıklandığı üzere müvekkili ehliyetsiz birine aracı kiralamadığından, burada müvekkilinin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, bu durumda sorumluluğun işleten sıfatıyla kiracı …’e ait olduğunu, davacının icra inkar tazminatı talebinin haksız olduğunu, zira ödeme emri ekinde dayanak belge dahi sunulmadığını, itirazın iptali davalarında icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun icra takibine kötüniyetli olarak itiraz etmiş olması şartının arandığını, müvekkilinin takibin dayanağını bilmemesi sonucu icra takibine itiraz etmiş olmasının kötüniyetli itiraz olarak değerlendirilemeyeceğini, zira burada güdülen amacın takibin kesinleşmesi ile haciz tehdidi altında ödeme yapılmasının engellenmesi olduğunu, açıklanan nedenlerle öncelikle davanın pasif husumet yokluğu gözetilerek usulden reddini,, aksi halde esastan reddini, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddini haksız ve mesnetsiz davayı ikame etmiş olan davacının asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini iddia ve talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Küçükçekmece … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyası ile 11/08/2020 günü davacının sigortacısı olduğu …. plakalı aracın gerçekleştirdiği maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle dava dışı üçüncü kişilere ödenen bedelin rücuen tahsili istemine dayanılarak başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
-Mahkememizce poliçe, hasar dosyası, kaza tutanakları, tescil kayıtları celp edilerek dosya arasına alınmış, taraf delilleri toplanmıştır.
-İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün 03/04/2023 tarihli müzekkere cevabında … T.C. Kimlik numaralı
…. isimli şahsa ait sürücü belgesi kaydına rastlanılmadığının bildirildiği görülmüştür.
-Küçükçekmece …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı takip borçlusu tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 22.452,46 TL asıl alacak, 2.496,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.949,30 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının “11.08.2020 Günü Saat 21:26 Sıralarında Sürücü …. Sevk Ve İdaresindeki …. Plakalı Sigortalı Araç …. Mahallesi …. Bulvarı Mevkiinde Kontrolsüzce Şerit Değistirdiği Esnada Oluşan Hasarla İlgili Sigorta Tarafından Ödenen Rücu Alacağı” olduğu, davalı borçlu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
-2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
-İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
-Dava konusu talep Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.b maddesi uyarınca, “tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekliel konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlalisonucunda meydana gelmiş ise meydana gelen kaza sonucunda üçüncü kişiye ödenen tazminat, sigortalıdan rücuen talep edilebilir. Sigorta şirketinin rücu edebileceği tazminat tutarı, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına ve zarar görenlerin gerçek zararına göre belirlenir.
-Somut olayda dava dışı 3. Kişiye 23.756,81 TL ödeme yapılmış, ödenen bu miktarın rücuen tahsili için başlatılan icra takibine davalı borçlu tarafından itiraz edilmiştir.
-Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle davalı tarafın davaya konu edilen sigortalı aracın dava dışı 3. Kişiye kiraya verildiği ve bu nedenle işleten olmadıkları yönündeki iddiaların değerlendirilmesi gerekmektedir. bu nedenle öncelikle kimlerin işleten sıfatına sahip olduğu ve yine buna bağlı olarak davada husumete ilişkin hususların irdelenmesi gerekmektedir.
-İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
-2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
-Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şartı aranmakta ise de sözleşmenin noter aracılığıyla yapılması şartı aranmamaktadır.
-Husumet (taraf sıfatı), bir usul hukuku sorunu olmayıp, davaya konu edilen subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında karar verilemeyeceğinden dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı bir dava şartı değildir. Taraf sıfatı, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu olan bir olgudur (Kuru, B.: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 331vd).
-Bir başka anlatımla, taraf sıfatının araştırılması, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
-Somut olayda taraflarca sunulan bilgi ve belgeler ile kira sözleşmesinin incelenmesinde, davaya konu sigortalı aracın 3 ay süreyle dava dışı ….’e kiralandığı ve söz konusu kazanın kira sözleşmesi süresi içerisinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Ve fakat yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Somut olayda ise kira sözleşmesi 3 aylık süreyle yapılmış olup, bu sürenin uzun süreli olarak kabul edilmesi ve bu süreçte davalı araç malikinin fiili hakimiyetinin sona erdiğinin kabulü mümkün değildir. Bu nedenle davalının husumet iddialarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
-Dosyada mevcut, Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen …. tarihli raporda; 11.08.2020 günü saat 21:26 sıralarında sürücü … sevk ve idaresindeki …. plaka sayılı otomobil ile … Bulvarı üzerinden … istikametinden Kartal istikametine orta şeritte seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde dikkatsizce sol şeride manevra yaptığı esnada otomobilinin arka kısımlarına, sol şerit üzerinden seyir eden sürücü … idaresindeki .. plakalı otomobilin ön kısımları çarpışmış, ardından sol şerit üzerinden gelen sürücü . idaresindeki … plakalı motosikletin ön kısımları ile … plakalı otomobilin arka kısımlarına çarpması neticesi davaya konu trafik kazasının meydana geldiği, sürücü … ‘nin idaresindeki otomobil ile orta şerit üzerinde seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde sol şerit üzerinde seyir eden araçları dikkate alamdan kontrolsüzce bir şekilde sola manevra yaptığı esnada sol şerit üzerinden gelen otomobil ile karıştığı kazada asli kusurlu olduğu, sürücü …’ın idaresindeki otomobil ile sol şerit üzerinde seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde otomobilinin ön kısımları ile kontrolsüzce orta şeritten sol şeride manevra yapan otomobil ile karıştığı kazada atfı kabil kusuru bulunmadığı, sürücü ….’un idaresindeki motosiklet ile seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde önünde kaza yapan otomobile çarpması sonucu meydana gelen kazada atfı kabil kusuru bulunmadığı görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Mahkememiz dosyası dava konusu kazada davacı tarafından sunulan ekspertiz raporları ve faturalar ile davacı dışı sigortalıya ödenen bedelin dava konusu kazada meydana gelebilecek zararla uyumlu olup olmadığı, düzenlenen faturaların ve yapılan ödemelerin kaza ve tamir tarihi itibariyle piyasa şartlarına uygun ya da fahiş olup olmadığının belirlenerek dava konusu kaza nedeniyle davacının varsa talep edebileceği sigorta poliçesinden kaynaklı rücuen tazminat bedelinin tespiti amacıyla dosyanın bir makine mühendisi ve bir sigortacı bilirkişiye tevdi edilerek rapor düzenlenmesi istenmiş, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 15/02/2023 tarihli raporda özetle; dosya muhteviyatında hasar ile ilgili belge olmadığı için …. plaka sayılı Motosiklet hasarı
belirlenmeksizin, … plaka sayılı Aracın hasar miktarının rücu edilebilir tazminat bedelinin
16.500,00 TL olduğu,
diğer …. plaka sayılı Motosiklet ile alakalı Dosya muhteviyatında hasar belgesi bulunmadığından
değerlendirme yapılamadığı görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Tarafların iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre Mahkememizce yapılan değerlendirmede; dava konusu kazada davacının sigortacısı olduğu …. plakalı aracın dava dışı ve kaza tarihi itibariyle ehliyeti bulunmadığı belirli olan …. T.C. Kimlik numaralı
…. isimli kişi tarafından kullanıldığı dosya mevcut kaza tutanağı ile sabittir.
-Buna göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.b maddesi uyarınca davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı 3. Kişiye ödenen tazminat bedelinden, bilirkişi raporuyla tespit edilen 16.500,00 TL’lik kısmı yönünden davalıya rücu hakkının bulunduğu Mahkememizce kabul edilmiştir. Fazlaya ilişkin talep yönünden ise davacı taraf kazaya …. plaka sayılı aracın uğramış olduğu hasara ilişkin bilgi, belge ve kayıtları dosyaya ibraz etmediği anlaşıldığından, bu yöndeki ispat edilemeyen fazlaya ilişkin hasar bedeli talebinin reddine karar verilmiştir.
-Her ne kadar davacı taraf takip talebinde asıl alacakla birlikte işlemiş faiz talebinde bulunmuşsa da davalı borçlunun icra takibinden önce temerrüde düşürülmemiş olduğu anlaşıldığından, takip talebindeki işlemiş faize ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
-Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
-Buna göre davalı borçlu tarafından alacağın niteliği itibariyle gerçek borcun tereddütsüz bir şekilde belirlenmesi ancak yargılama aşamasında yapılan tahkikat ve alınan raporlar ile mümkün olduğundan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
-Küçükçekmece …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasında davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 16.500,00 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Alacak likit ve belirlenebilir olmadığından davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.127,12-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 426,08-TL harcın mahsubu ile bakiye 701,04- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 426,08-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 4.060,00 TL Atk fatura bedeli ve bilirkişi ücreti, 264,50-TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 4.405,20-TL yargılama giderinden davanın kabul red oranına (%66,13) göre hesap edilen 2.913,34-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 8.449,30-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Küçükçekmece Arabuluculuk Bürosu’nun … numaralı arabuluculuk dosyasında suç üstü ödeneğinden karşılanarak ödenen 1.560,00 TL’nin davanın kabul red oranına (%66,13) göre hesap edilen 1.031,69-TL’sinin davalıdan, 528,31-TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacının yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır